12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2006 ÇARŞAMBA 12 EKONOMİ Kayıp kaçağı 5 yıl devlet sübvanse edecek, özelleştirmelerin bedeli de faturalara yansıyacak SÖYLEŞİLER KORKUT BORATAV Elektrik fiyatları katlanacak MURAT KIŞLALI ‘Cari Açık Tehlikesi’ 2005’in cari işlem açığının 20 milyar dolar eşiğini aşacağı anlaşıldıkça, ‘‘Tehlike var mı’’ sorusu tekrar gündeme geliyor. Ekonominin ‘‘gidişatı’’ üzerine övgülerini esirgemeyen İMF bile, cari işlem açığı üzerindeki endişelerini ifade ediyor. Bugün bu konu üzerinde kısaca duralım. ??? Kısaca tanımlayalım: Bir ülkenin dış dünyayla mal ve hizmet ticaretinden, kâr, faiz ve ücret transferlerinden oluşan bilançosu ‘‘eksi’’ ise ekonomi cari işlem açığı vermektedir. ‘‘Artı’’ bilanço ise cari fazla anlamına gelir. Önce kritik bir soru: ‘‘Dış dünyaya karşı cari işlem açığı vermek iyi midir; kötü mü?’’ Bu sorunun yanıtı, ‘‘Elbette iyidir, ama...’’ diye başlar. Dış açık vermek iyidir; çünkü bu sayede bir ekonomi ürettiğinden fazla kaynak tüketir; tasarrufundan fazla yatırım yapar. Böylece ülkemizden söz ediyorsak, ‘‘dış dünya’’ Türkiye’yi ‘‘beslemiş’’ olur. Problemsiz ve kesintisiz sürdürülebiliyorsa, bundan daha iyi bir durum düşünebiliyor musunuz? Yanıtın, ‘‘ama...’’ bölümüne gelelim: Cari işlem açığı, sürekli ve kronik hale gelmişse, afyon gibi alışkanlık yapar. Yapısal alışkanlık, bağımlılık anlamına gelir. Ekonomi dış açık vermeden büyüyemez hale gelmiştir. Dış kaynak akımlarını denetleyen finans dünyasının patronları ile onların devlet katındaki, uluslararası kuruluşlardaki efendileri, toplumların kaderine hükmedebilir duruma gelmişlerdir. Kaynak akımı kesintiye uğrarsa, büyüme durur; cari işlem açığı daralır. Bu ‘‘şantaj’’ sayesinde cari açığın finansmanını sağlayanlar, kısacası kapitalist dünya sisteminin efendileri, açık veren toplumun ekonomik ve politik koşullarını istekleri doğrultusunda biçimlendirmek imkânına kavuşmuş olurlar. Bu biçimlendirmenin toplumun genel çıkarları ve halkın gönenci ile uzlaşacağı nasıl söylenebilir? Yukarıdaki soruyu tersine çevirelim: ‘‘Cari fazla iyi midir; kötü mü?’’ Bu sorunun yanıtı, ‘‘duruma göre...’’ diye başlar. Zengin ve güçlü bir ekonomide, kaynak kullanımı üretim potansiyelinin altındadır; tasarruflar yatırımları aşar. Bu ülke, kaynak aktararak dış dünyayı satın alabilir; işgal edebilir; borçluların kaderine hükmeder. Kısacası ‘‘dış fazla’’ emperyalizmin aracı olabilir. Çok zengin olmadan dış fazla veren ekonomileri ise ikiye ayırmak gerek: Hızlı büyüme ile sürekli cari işlem fazlasını birlikte gerçekleştirenler, dış bağımlılık cenderesinin bir ayağını kırmış olurlar. Günümüzde bu tür ülkelerin tipik örneği Çin’dir. Buna karşılık, bazı ülkeler durgunlaştıklarında ve geçmiş dönemlerin yüksek dış borç yükümlülüklerini karşılamak için cari işlem fazlaları verirler. Bu durumlara ‘‘iyi’’ demek güçtür. Bir de bu ölçüt ve kısıtlardan hiçbirine uymayan ‘‘süper emperyalist’’ tek bir ülke vardır: ABD... Bu ülkenin ayrıcalıkları vardır: Kendi parasıyla dıştan borçlanabilir; para basarak dünyayı satın alabilir ve fethedebilir. Ama nereye kadar? Bu ayrı bir soru... ??? Gelelim Türkiye’ye... ‘‘Finansmanı yapılıyorsa cari açık sorun değildir...’’ saçmalığı tartışmaya değmez. ‘‘Cari açığa değil, finansman biçimine bakın...’’ Bu görüşün tartışmasını da 2005 ödemeler dengesi rakamlarının belirlenmesine erteleyelim. Bugün Türkiye’yi yönetenler, dış açığa, ‘‘Fincancı katırlarını ürkütmeyelim; ekonomik alanda istenen her şeyi, siyasette de kamuoyunun hazmedeceği kadarını verelim; para girişleri yürüdüğü kadar gitsin; bu arada bir de seçim kazanalım’’ yaklaşımıyla bakıyorlar. Burada iki sorun var: Birincisi, başta İMF olmak üzere, pek çok yorumcunun öngördüğü gibi bizim dışımızdaki etkenlerden ötürü ‘‘fincancı katırları ürkerlerse’’ (yani uluslararası sermaye hareketlerinde bir daralma meydana gelirse) Türkiye, başı ağrıyacak ülkeler sıralamasının ön saflarında yer alacaktır. Son yıllarda cari işlem fazlaları sağlayabilmiş ‘‘Güney’’ ülkelerinin aksine, Türkiye büyüme sürecini sürdürebilmek için dış kaynağa ve cari açıklara bağımlıdır ve üstelik bu bağımlılık son yıllarda çarpıcı bir biçimde artmıştır. Önümüzdeki haftalarda bu saptamanın nicel dayanaklarını okurlarımla paylaşacağım. İkinci sorun şu: Birdenbire ‘‘Bağımlılığı azaltalım; cari açığı daraltarak büyüyelim’’ türü bir stratejik öncelik gündeme gelse, iktisat politikalarını bugün belirleyen kaskatı parametreler içinde yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu çaresizliğin nedenlerini de ileride tartışmak istiyorum. İyi de, ekonominin ‘‘gidişatı’’ndan herkes hoşnut görünürken, böyle can sıkıcı senaryolarla niçin uğraşalım? ‘‘Saldım çayıra, Mevlam kayıra...’’ ANKARA Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Başkanı Yusuf Günay, elektrik dağıtımı özelleştirildikten sonra da, devletin 5 yıl boyunca ‘‘kayıp kaçağı sübvanse edeceğini’’ belirterek ‘‘elektrik fiyatına yatırım, işletme giderleri, kamulaştırma ve hatta ihalelerde ödenecek bedellerin de ekleneceğini’’ söyledi. EPDK Başkanı Yusuf Günay, Cumhuriyet’in elektrik özelleştirmeleri ile ilgili sorularını şöyle yanıtladı: Dağıtım şirketlerini alan firmalar, bu ihalelere verdikleri parayı daha sonra elektrik ücretlerine yansıtacaklar değil mi? Dağıtımı yapabilmeniz için, yatı ? EPDK Başkanı Günay, yapılacak elektrik dağıtımı özelleştirmesiyle devletin kayıp kaçağı sübvanse edeceğini, özel sektörün ihalede ödediği bedel de dahil olmak üzere yatırımların, işletme sermayesinin elektrik faturasına yansıtılacağını söyledi. rım, işletme giderleriniz, kamulaştırma, hepsi elektrik üretiminde maliyet unsuru. Biz fiyatı da bunları karşılayacak bir şekilde belirleyeceğiz. Yani elektrik fiyatına bunlar da dağıtımı alacak şirketler tarafından yansıtılacak. EPDK sonuçta sürekli fiyatları bu giderleri de karşılayacak şekilde belirleyecek Beş yıl için bu doğru. Beş yıl boyunca sizin kârınızı ya da zararınızı belirleyecek tek şey kayıp kaçakları düşürmeniz. Ondan sonra tamamen piyasa koşullarına göre belirlenecek. Tasarıda, özel sektörün elektrik dağıtımı yapması için işletme hakkı devir sözleşmesi ‘‘düzenlenebilir’’ deniyor. Düzenlenmemesi de mümkün mü? Hayır mümkün değil, o ifade kanun tekniğiyle ilgilidir. Öyle mi yazmışlar? Elektrik dağıtım özelleştirmesi nasıl yapılacak? Tabii tam şartname ortaya çıkmadığı için henüz kesinleşmedi. Önce TEDAŞ’a bağlı 20 tane kamu dağıtım şirketi, TEDAŞ ile işletme hakkı devir sözleşmesi imzalayacaklar. Sonra TEDAŞ’tan işletme hakkı devir sözleşmesi alan bu 20 kamu şirketinin hisselerinin yüzde 100’ü ihaleyle satılacak. Böylece devir sözleşmesi olan şirketler özel sektöre geçecek. Kamudan kamuya bir işletme devir hakkı olabilir mi? Teknik olarak bir problem yok. Alıcıların ihalede vereceği para da elektrik fiyatına eklenecek mi? Bu özelleştirme gelir odaklı bir özelleştirme değil. Oradaki özelleştirmede elde edilecek gelirin çok fazla bir anlam ifade edeceğini sanmıyorum. Gelir odaklı değilse o zaman yıl odaklı yapın. Yani dağıtım bölgelerini işletme yılı üzerinden indirime giderek verin. Bir bölge için en düşük yılı kim veriyorsa o alsın. Burada ne kadar gelir odaklı değil deseniz de fazla parayı veren, şirketi alacak. Öyle değil mi? Sanıyorum şartlar da belli olmadığı için yarışmanın sadece gelir üzerinden yapılacağı kesin değil. Kayıp kaçak oranlarının indirilmesi, hizmet kalitesi ve daha birçok kriter dikkate alınabilir. Ama süre sabit, kriter değil. İşletme devir hakkı 49 yıllığına verilecek. Elektrik dağıtımının özelleştirmesi ne zaman yapılacak? 2006 sonuna kadar tamamlanır diye düşünüyorum. Önce Meclis’teki elektrik dağıtım özelleştirmesi tasarısının yasalaşması gerekiyor. YURTDIŞI KREDİLER Türkİş’e göre hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devri harcamaları arttırdı Dış borcun yüzde 26.5’i Türklere ? 165.3 milyar dolarlık rekor dış borç stokunda Türk vatandaşlarına olan borçların payı yükseliyor. Ekonomi Servisi Türkiye’nin geçen yıl eylül sonu itibarıyla 165.3 milyar dolarla rekor bir düzeye ulaşan dış borç stokunda, Türk vatandaşlarına olan borçların payı yüzde 26.5’e kadar yükseldi. 165.3 milyar dolarlık dış borç stokunun 43.5 milyar dolarını iç borç ya da iç kredi olarak değerlendirilebilecek kalemler oluşturdu. Özellikle bankacılık sektörünün çeşitli vergisel kolaylıklar nedeniyle yurtiçindeki şirketlere yurtdışındaki şubeleri aracılığıyla kredi kullandırmaya giderek daha fazla ağırlık vermesi, dış borç stoku içerisindeki Türk vatandaşlarına olan borçların payını giderek büyütüyor. Bankaların yurtdışı şubeleri üzerinden Türkiye’ye açtığı krediler geçen yıl eylül sonunda 13.7 milyar dolara kadar ulaştı. Toplam dış borcun 15.3 milyar dolarlık kısmını yurtdışında ikamet eden ve çalışan Türk vatandaşlarının Merkez Bankası nezdindeki kredi mektuplu döviz tevdiat ve süper döviz hesapları oluşturuyor. Türk vatandaşlarının mevduatı olduğu halde bu tutar borç stoku içerisinde Merkez Bankası’nın dış borcu olarak yer alıyor. Türkiye’nin dış borç stokunun 30.5 milyar dolarını ise Hazine’nin uluslararası piyasalara ihraç ettiği Eurobondlar oluşturuyor. Ancak Eurobond’ların yarısına yakın bir kısmı Türk bankaları ve vatandaşlarının elinde bulunuyor. SSK’ye 4.5 milyar YTL yük ? Türkİş, sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığı’na devrinin ardından SSK’nin sağlık harcamalarına 4.5 milyar YTL’lik ek yük geldiğini hesapladı. Ekonomi Servisi Türkİş, SSK sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığı’na devrinin ardından SSK’nin sağlık harcamalarının büyük oranda arttığını bildirdi. Türkİş’e göre, söz konusu devir işleminin kuruma ek yükü 2005 sonu itibarıyla 4.5 milyar YTL. Türkİş’in ‘‘SSK Hastaneleri Gerçeği, Parası Olana Sağlık Hizmeti’’ adlı raporuna göre, söz konusu yük hükümetin öngörüsünün iki kat üzerinde gerçekleşti. Raporda, geçen yıl ağustosa kadar SSK’nin yaptığı fiili sağlık harcamaları dikkate alındığında, 2005 yılında sağlık harcamalarının 8.6 milyar YTL ’yi aşacağı hesaplandı. Hastanelerin devrini öngören yasanın gerekçesinde ise sağlık harcamalarının, 2005 yılında 7 milyar YTL olarak gerçekleşeceği, gelecek ek yükün 1.7 milyar YTL olacağı hesaplanmıştı. Sağlık hizmetlerini satın almak zorunda bırakılan SSK’nin giderek artan sağlık harcamalarını karşılamasının mümkün olmadığı belirtilen raporda, bu nedenle açıklar büyüdükçe Hazine’nin yükünün de artacağı kaydedildi. Raporda, ‘‘Nitekim kurum, piyasadan satın aldığı sağlık hizmetlerinin ve ilaçların bedellerini ödemekte zorlanmaya başlamış, ödeme süreleri her ay uzamıştır’’ denildi. İlaç giderlerine de yansıdı İlaçların serbest piyasa eczanelerinden alınmasının, SSK’nin daha önce yaptığı doğrudan üreticilerden ve ecza depolarından toplu alım nedeniyle sağladığı avantajı ortadan kaldırdığı ifade edilen raporda, ‘‘Buna bağlı olarak SSK’nin ilaç giderleri, 2004 yılına oranla 2005 yılında 11 aylık fiili gerçekleşmeye göre yüzde 32.5 artışla 3.6 milyar YTL ’nin üstünde olacaktır’’ denildi. Bu miktara 45 gün içinde ödenmesi gereken ve ödenmeyen eylül, ekim ve kasım aylarına ait ödemelerin dahil edilmesi durumunda SSK’nin 2005 yılındaki ilaç giderlerinin 2004 yılına oranla yüzde 40 oranında artış göstererek 3.7 milyar YTL olarak gerçekleşeceğinin tahmin edildiği kaydedildi. Türkİş raporunda, ‘‘SSK sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığı’na devrinden sonraki uygulama, sigortalıların sağlık hizmetine ulaşmada tedavileri sırasında karşılaştıkları sorunların çözüme kavuşturulamadığını, aksine bazı sorunların ağırlaşmasına neden olduğu gibi devirden önce olmayan yeni sorunların da ortaya çıktığını göstermiştir’’ denildi. TÜRKİYE BİLİŞİM VAKFI eimza, yakında hayatımıza girecek Ekonomi Servisi Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Başkanı Faruk Eczacıbaşı, ‘‘İster devlet, ister özel sektör olsun, internet üzerinden iş ve yazışma yapacak kişi ve kurumların hepsi eimzaya ihtiyaç duyacak’’ dedi. Eczacıbaşı, Telekom’dan belge alan özel ve kamu şirketlerinin, özel sektör ve vatandaşlara yasal nitelikli elektronik sertifika, güvenli elektronik imza (eimza) ve zaman damgası vereceğini, TBV’nin kurduğu Elektronik Bilgi Güvenliği AŞ’nin (eGüven), eimza vermekle yetkili 3 kurumdan biri olduğunu belirtti. Yakın bir gelecekte, isteyen herkesin internet üzerinden ön başvuru yapabileceğini söyleyen Eczacıbaşı, başvuru sahiplerine eimza kitinin kurye ile veya anlaşmalı şirket tarafından iletileceğini duyurdu. TBV Başkanı Eczacıbaşı, eimzanın en çok internet bankacılığı, borsa, finans, sigortacılık işlemleri, mobil ticaret, şirketlerin her türlü internet faaliyeti, ticari sözleşmeler, elektronik alışveriş, oy verme işlemleri, haberleşme ve internet üzerinde yapılacak her türlü işlemde, telif hakları gibi çok çeşitli alanlarda kullanılacağını belirtti. ŞUBATTA PİYASADA Tekel’den yeni sigara Ekonomi Servisi Şark tipi tütün (Türk tütünü) ile sigara pazarında lider olan Tekel, bu segmentte piyasaya yeni bir ürün daha sokmaya hazırlanıyor. Tamamı Türk tütününden mamul olacak yeni sigara, sos ya da koku ilavesi içermeyecek, bir başka deyişle sigara natürel harmanda olacak. Sigaranın, öncelikle kısa ve yumuşak paket olarak piyasaya sürülmesi hedefleniyor. Tekel yetkilileri, söz konusu sigaranın, öteden beri Türk tütününden üretilmiş sigaralar üzerindeki kötü izlenimi silecek, kokusu hafif, içimi rahat özellikte olacağını ifade ettiler. Şu anda adının ne olacağına henüz karar verilmeyen sigara için çeşitli alternatif isimler üzerinde duruluyor. Bu isimlerden birinin de ‘‘Nefes’’ olduğu belirtiliyor. Yeni ürünün, şubat ayı içerisinde tüketicilerin beğenisine sunulması planlanıyor. OECD’de en ucuz beşinci ülkeyiz ? Ekonomi Servisi Türkiye, geçen yıl kasımda 30 OECD ülkesi içinde Meksika’yla birlikte Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan’ın ardından en ucuz beşinci ülke oldu. Türkiye’de değeri 100 lira olan bir mal ya da hizmet, İsviçre’de 235, Norveç’te 202, İsviçre’de ise 193 liraya alınabildi. OECD’nin en pahalı ülkesi İzlanda, en ucuz ülkesi de Slovakya oldu. Türkiye’nin ise Meksika’yla birlikte en ucuz beşinci ülke olduğu belirlendi. TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, önümüzdeki dönemde Türkiye’de yatırımları arttırma kararı aldıklarını duyurdu. Yıldız, 2005 yılının taşımacılık sektörü açısından hem çok hareketli hem de büyüyerek geçtiğini, içinde bulunulan olumlu ekonomik süreçte sektörün büyümesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Yıldız, Yeni Karayolu Kanunu’nun çıkarılmasının sektör için çok önemli olduğuna işaret etti. TNT, Türkiye’de yatırımı arttıracak ALTIN, 2005’İ REKORLA KAPATTI İstanbul Altın Borsası (İAB), 2005 yılını rekorlarla kapattı. İAB Başkanı Vahdettin Ertaş, geçen yılın en çok konuşulan yatırım seçenekleri açısından altının ön plana çıktığını, hem politik hem de ekonomik sebeplerin altını 2005 yılında gözde bir yatırım aracı haline getirdiğini söyledi. Yılı 513 dolar seviyelerinde kapatan altının bir önceki yıla göre yüzde 18 değer kazandığını vurgulayan Ertaş, altın fiyatındaki artışta, yatırım amaçlı taleple birlikte fiziki altın talebine büyük ilgi olmasının etkisi bulunduğunu belirtti. İstanbul’a 100 milyon Avro’luk robot Başkan Topbaş, depreme hazırlık kapsamında beton tabaka delebilen ve 40 ton ağırlık altında ezilmeyen araçlardan alabilmek için Başbakan’dan yardım istedi İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul’a herhangi bir afet anında ciddi hizmet verecek, tanesi 1 milyon Avro olan 100 tane robot alacaklarını açıkladı. Topbaş, Bakırköy İtfaiye Grup Müdürlüğü’nde itfaiye, Zabıta Müdürlüğü’nde de zabıta personeliyle bayramlaştı. İBB olarak itfageliştirilen ve İstaniye teşkilatını güçlenbul’da bir afet anında dirmek için önemli ciddi hizmet verecek adımlar attıklarını, 3 robot aldıklarını araç ve gereç sayısında söyledi. belli bir noktaya gelinBu robotların dediğini, 5216 sayılı yaneme amacıyla alınsa ile hizmet alanı gedığını ve çok ciddi nişleyen ilde, personel Kadir Topbaş. özellikleri bulundule ilgili de yeni bir yağunu gördüklerini pılanmaya gideceklerini an belirten Topbaş, ‘‘Bu araçlar latan Topbaş, ABD’de yeni 30 santimetre çapındaki bir beton tabakayı delip, içeriye müdahale edebiliyor. 150 santimetre suyun içinden geçebiliyor. Meyilli arazilerde engellerin üzerinden aşabiliyor. Üzerine 40 ton ağırlık düşse de zarar görmüyor. Tanesi 1 milyon Avro olan bu araçların sayısını 100’e çıkarmak istiyoruz. Başbakan’dan kredi sağlanması konusunda yardım istedik’’ diye konuştu. YURTDIŞI PROJELERİ 8 KAT ARTTI Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Türk müteahhitlerinin yurtdışında üstlendikleri projelerin 3 yılda 8 kat arttığını belirterek önümüzdeki yıllarda, yılda 5 milyar dolarlık iş üstlenebilen 10 Türk firmasının olacağını ifade etti. Yurtdışı müteahhitlik sektörünün cari açığın düşürülmesine önemli katkılar sağlayacağını söyleyen Tüzmen, ‘‘Türk müteahhitleri 2005 için koyduğumuz 7 milyar dolarlık hedefi 2.3 milyar dolar aşarak 9.3 milyar dolarlık proje üstlendiler’’ dedi. CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle