11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2006 ÇARŞAMBA 10 DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr Bush’un mirası felaket olacak ? Al Gore, beş yıl kadar önce rakibi George Bush’u arayarak başkanlığını resmen tescil etmişti. O günden bu yana ABD, tarihindeki en korkunç terörist saldırıyı yaşadı, felaket getiren bir savaşa girdi ve doğal bir afetle mücadeleyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Aradan geçen beş yıldan sonra Bush’un bıraktığı izlenim nedir? çi bir başkanın şart olduğunu düşünen, Irak savaşının çok gerekli olduğuna inanan hâlâ çok insan var. Bunlar, savaşın beklenenden çok fazla maddi ve manevi kayba yol açtığı konusunda ortak karamsarlığı paylaşıyor. Ancak savaşı petrol paylaşımı kavgası ya da bir babanın intikamını alma çabası değil de İkinci Dünya Savaşı’nın bir uzantısı, korkunç bir tür faşizme karşı verilen bir savaşın parçası olarak görüyorlar. Kathleen Parker (Siyasi yorumcu. Orlando Sentinel gazetesindeki haftalık köşesi, 300’ün üzerinde ABD gazetesinde yayımlanıyor): Bush’la tabanı arasındaki evlilik benzerlerinden farksız, yani gerginlik ve yanlışlarla dolu. İç politikada ona geçer not vermek için yanıp tutuşan, federal mahkemelerin muhazakârların kontrolüne geçmesi için CumhuriyetBush’un iç politikası ise, o kadar karmaşık ki, muhafazakâr parti, ‘‘muhafazakâr’’ olmanın ne anlama geldiği konusunda bile bölünmüş durumda. Muhazakârlık, doğmamış yaşamın korunması mı yoksa hükümeti kişisel kararların dışında tutmak mı? Hükümetin iştahını kontrol etmek mi demek yoksa tam tersine ulusal güvenlik adı altında canavarı beslemek mi? Üstelik de sivil hakların bile harcanması uğruna? Zıtlık ile paradoks, Cumhuriyetçi Parti’nin bu son beş yıllık Beyaz Saray misafirliğinde yatak arkadaşı haline geldiler. Karışıklığın büyük bölümü Bush’un Irak’ı işgal kararından kaynaklandı. Bir savaş devam ederken mali konularda tutumluluğu savunmak çok zor. Yeni bir 11 Eylül’ü önleme çalışmaları, İç Güvenlik Bakanlığı gibi bir bürokrasinin oluşmasıyla sonuçlanıyorsa hükümeti küçültmek zor. Ekonominin sağlıklı gidişatı ve son 20 yıldırki en düşük işsizlik oranları kısmen bir rahatlama sağlamış olsa da Bush’un Cumhuriyetçi tabanında çoğunluk kendisini aldatılmış hissediyor. Bush’un en sadık taraftarları onun mahkeme atamalarını (kesinlikle en kalıcı mirası bu olacak) alkışlayan sosyal muhafazakârlar. Bush, 2. görev süresinin bitimine kadar, bölge yargıçlarının yarısından fazlasını yeniden belirlemiş Irak’la Katrina’yı yüzüne gözüne bulaştıran ABD Başkanı, büyük patronlarla dincileri ödüllendirdi ? Acımasız bir Makyavelist mi beceriksiz bir kukla mı? ABD’nin ve dünyanın başına gelmiş büyük bir felaket mi yoksa kısa sürede unutulacak bir hayal kırıklığı mı? İngiliz The Guardian gazetesi, Amerikan sağının ve solunun önde gelen siyasi yorumcularının konuyla ilgili fikirlerini derledi. (Çeviren: AZE MARŞAN) olacak. Ayrıca büyük olasılıkla Yüksek Mahkeme’ye üç atama yapacak. Bush’un iktidara ilk geldiği günden bu yana geçen beş yılda başarılı olduğunu iddia edebilecek kimse kolay kolay çıkmayacaktır. Ancak daha sabaha çok var. Bush, önündeki üç yıl içinde Irak’ta kabul edilebilir düzeyde bir başarıya ulaşabilir. Bunun da yolu kalan her isyancıyı/teröristi yenmekten değil, yetkiyi Iraklılara vermekten geçiyor. ABD’NİN DIŞ DÜNYAYLA İLİŞKİLERİ BAŞKAN’IN İLAHİ DÖNÜŞÜMÜ Zararın tazmini uzun sürecek ? Özellikle de 2003 yılının baharında ‘‘Görev tamamlandı’’ dediğinden beri Irak’ta neredeyse doğru giden tek bir şey olmadı. Jacob Weisberg (Bushizm kitaplarının yazarı ve internette yayımlanan slate.com siyasi haber ve yorum dergisinin editörü): Amerika ileride George Bush’u felaketlere yol açan bir başkandan ziyade önemsiz bir başkan olarak anımsayacak gibi görünüyor. Bush’un bir Reagan ya da bir Thatcher olabilmek ve Amerikan siyasi tarihine kendi imzasını atabilmek tutkusuna karşın, o da tıpkı babasının unutulmaya yüz tutmuş iktidarında olduğu gibi amaçsız bir sürüklenme dönemine başkanlık etti. Bush’un ilk seçim kampanyasında zenginler parayı, dini muhafazakârlar da oyları vermişti. Karşılık olarak da, zenginler vergi kesintileriyle, evanjelikler de kürtaj ve eşcinsel hakları gibi konularda katı politikalarla ödüllendirildi. Bush’un geçen yılki ikinci seçim zaferi, onun ve ekibinin ülkeyi sağa döndürme stratejisinin işlediğini kanıtlar nitelikteydi. Ama henüz ikinci dönemine başlayalı bir yıl bile olmamışken kamuoyu desteği yüzde 40’ın da altına düştü. Bush’un iktidarı sırasında ters giden çok şey oldu. Özellikle de 2003 yılının baharında ‘‘Görev tamamlandı’’ dediğinden beri Irak’ta neredeyse doğru giden tek bir şey olmadı. Ama asıl sorun onu iktidara getiren sağ kanat seçmenle arasındaki ilişkide. Bush’un aynı anda hem agresif muhafazakârları hem de sonsuza kadar ılımlılığını koruyacak Amerikan seçmenini tatmin etmesinin imkânsız olduğu kanıtlanmış oldu. Dipsomaniden dinmaniye... ? Bush, başkan olarak kilise ile devleti ayıran anayasal çizgiyi geçti. Kitty Kelley (Family: The Real Story of the Bush Dynasty Aile: Bush Hanedanı’nın Gerçek Hikâyesi adlı kitabın yazarı): George Bush, yanında taşıdığı 50 kiloluk haçla 6 kıtada 60 ülkeyi gezmesiyle tanınan evanjelist Arthur Blessit’le 1984 baharında tanıştıktan sonra ‘‘yeniden dünyaya geldi’’. Blessit’in karşısında günah çıkartan ve İsa’yı kurtarıcısı ilan eden Bush, bu ilahi dönüşümden sonra psikolog ve filozof William James’in ‘‘Dipsomaninin bildiğim tek kesin çaresi dinmanidir’’ sözünü doğru çıkartırcasına 40 yaşında sigarayı, alkolü ve uyuşturucuyu bıraktı. İsa’yı keşfedişinden beri Bush’un yaşamını din yönetiyor, politikaları da bu fanatik dindarlığını yansıtıyor. İlk yemin töreninden sadece 48 saat sonra, kürtaj uygulayan ya da kürtaj konusunda danışmanlık veren uluslararası aile planlama gruplarına yardımı kesti. Ayrıca bir fetüsün insan olarak tanımlanması yolunda bir yasa tasarısını onayladı. Bush, fetüsü insan olarak tanımlayarak embriyonik kök hücre araştırmalarına federal fon sağlanmasına karşı da tavır almış oldu. Taviz üstüne taviz Bush, Ronald Reagan’ın bu fikir ayrılığıyla başa çıkışındaki mahareti asla anlayamadı. Reagan, dinci muhafazakâr kesim ile geriye dönük değişiklikler yapmak zorunda kalmadan çoğu zaman sadece hitabet becerisi ile uzlaşmayı başarırdı. Bush ise, muhafazakâr evanjelik seçmenini sadece isteklerini yerine getirerek memnun etmeyi becerebiliyor olmalı. Bush bu tür tavizlerle, zaten giderek köşeye sıkışan yönetimini öyle bir noktaya itiyor ki, Cumhuriyetçi Parti gelecek seçimleri şimdiden kaybetmiş gözüküyor. Amerika’nın dış dünyayla ilişkilerine gelince, Bush’un yol açtığı zararın tazmini içerdekinden daha uzun sürebilir, ancak tarihsel etkisi o kadar bile kalıcı olmayacaktır. Bush akan kana rağmen, pek çok Amerikalı’nın aksine, asla Irak politikasını sorgulamıyor. Katrina’nın ardından da yaraları sarmakta yetersiz kalan Bush’a destek gittikçe düşüyor. (Fotoğraflar: AP/AFP/REUTERS) Dinsel yatırım rüşvete dönüştü Bush, eşcinsel evliliklerin yasaklanması gibi, ABD’deki 30 milyon evanjeliki memnun edecek birçok anayasal değişiklik önerdi. Ayrıca Kongre’den hükümetin mali destek verdiği grupları, işe alacakları elemanları dinsel ve cinsel tercihlerine göre belirlemelesine izin verilmesini istedi. Bush, başkan olarak kilise ile devleti ayıran anayasal çizgiyi geçmişti. Göreve geldiği ilk birkaç günde sosyal hizmet sağlayan dini gruplar için federal fonlar ayrılmasını sağladı. Bush yönetimi, Hıristiyan gruplara 1 milyar 100 bin doların üzerinde mali destek sağladı. Aradan geçen sürede Bush’un ‘‘dini yatırımı’’, kilise gruplarının Cumhuriyetçilere oy vermeyi sürdürmelerini amaçlayan siyasi bir rüşvete benzedi. Tabii işe yaradı da. 2004 seçimlerinde Bush, 3 milyon 400 bin dincimuhafazakâr tarafından yeniden seçildi. Abraham Lincoln’den Franklin Roosevelt’e kadar tüm başkanlar ilahi takdir için dua etmişlerdir ancak Bush resmen kendisini Tanrı’nın elçisi olarak görüyor. Pennsylvania’da Amish cemaatine yaptığı bir konuşmada, ‘‘Tanrı’nın benim ağzımdan konuştuğuna inanıyorum. O olmadan görevimi yapamazdım’’ demişti. Mesihliğinin getirdiği coşkuyla Bush, ülkeyi Irak’ta ‘‘günahkârlara’’ karşı savaşa soktu ve yitirilen canlara rağmen, giderek artan sayıda Amerikalının aksine, asla politikasını sorgulamadı. BAŞKAN ‘İŞKENCE YOK’ DİYOR Ağzını açınca... Dee Dee Myers (Siyasi gözlemci ve yorumcu. Clinton yönetimi sırasında Beyaz Saray basın sekreteriydi): Bush yine bir şeyler anlatıyor ama ne söylediği konusunda en ufak bir fikrim bile yok. Bush Irak’tan söz ediyor. ‘‘Tam bir zaferden daha azına razı olmayacağını’’ söylüyor. Ben de, ‘‘tam bir zafer’’in ne anlama gelebileceğini düşünüyorum. Bu tam işleyen bir demokrasi halini alana kadar çok sayıda Amerikan askerinin Irak’ta kalacağı anlamına mı geliyor? Bu durum, 100 yıl kadar sürebilir. Bir şeyin ne anlama geldiğini bildiğimi düşünüyorum. Ta ki onu, George Bush’un ağzından duyana kadar. 2000 yılında başkanlığa adaylığını koyduğunda kendisini ‘‘şefkatli muhafazakâr’’ olarak tanımlamıştı. Şefkatli ve muhafazakârı ayrı ayrı anladığımı düşünmüştüm ama bir araya geldiklerinde, soğuk füzyon gibi bir şey oluyor. Sanırım, vergi kesintileri, işin sevecen kısmı oluyor çünkü Clinton döneminde zorlanan zenginlere yaradı bu kesintiler. Ya da kim bilir belki de muhafazakâr kısmı oluyordur. Çünkü iç borcu 2 trilyon 400 milyar dolar arttırmak kesinlikle muhafazakârlık olamaz. Hükümeti bu kadar büyütmek de muhafazakârlık olamaz. Bush, ‘‘kemerlerin sıkılmasından yana’’ olduğunu söylüyor. Ama ilk döneminde federal harcamalarda 616 milyar 400 milyon dolarlık artış yaşandı. 11 Eylül’ün hemen ertesindeki savunma ve iç güvenlik adına yapılan muazzam harcamaları saymasak bile Bush, yine de son 30 yılın en savurgan başkanı. Kafa karıştırıcı kavramlar listem uzadıkça uzuyor. Örneğin, işkence. Başkan, ABD’nin işkence yapmadığını söylüyor. Bu acaip rahatlattı işte. Keşke bir de Ebu Garib’de gördüklerimi anlatmak için başka bir sözcük bilseydim. Savaşlardan servet elde ettiler ‘Amerikan Hanedanı’ kitabına göre, Bush’lar 1850’den başlayarak daha akıllı Walker sülalesiyle ittifak oluşturdular ve dünya savaşlarında demiryolları, çelik, petrol, yatırım bankacılığı ve cephane işlerinden bir servet elde ettiler Howell Raines (New York Times gazetesinin eski editörü ve yakında yayımlanacak Bush’la ilgili anı kitabı The One That Got Away’in yazarı): Şu noktada, Bush’un siyasi mirası üç ayrı felaket üzerine biçimlenmiş gözüküyor: Dışişlerinde Irak, sosyal yardımda Katrina ve vergi, bütçe ve nizami kararlarda büyük patronların baskısı. Kısa vadeli siyasi bir sonuç olarak Beyaz Saray’a bir başka anlayışı kıt Bush benzerinin gelmesini önleyebiliriz. Ancak Bush hanedanının, başkanlık seçim kampanyası bilimine ettiği, uzun yıllar kolay kolay cumhuriyetin hafızasından çıkmayacaktır. Bizler şu anda, ‘‘acımasız’’ Kennedy’lerin oyun metnini alıp onu bitmeyen bir ahlaksızlık koduna çeviren Bush’ların üçüncü kuşağına katlanmaktayız. Kennedy’ler seçim kampanyalarında para, imaj manipülasyonu, nüfuzlu arkadaş çevrelerini kullanmış, gerektiğinde dişli rakiplerine kişisel saldırılarda bulunmuşlardı. Ancak tüm bunların yanında John ve Robert Kennedy birçok olumlu işe de imza atmıştı. George W.’nun arkasında ise, kişisel servetleri toplamak ve korumak için siyasi ilişkilerin kullanımına ve koltuk kapmak için her yolun mübah olduğuna inanan dört nesil Bush ve Walker aileleri var. fak oluşturdular ve dünya savaşlarında demiryolları, çelik, petrol, yatırım bankacılığı ve cephane işlerinden bir servet elde ettiler. Rockefeller, Harriman, Brookings gibi endüstri çağının en zengin aileleriyle yakın ilişkileri vardı. Bir kampanyada, nereden ne şekilde gelirse gelsin her tür bağış, ne kadar asılsız olursa olsun rakibe yönelik her türlü iftira eğer işe yarayacaksa kullanılacaktı. Gelecek başkanlık seçimi, Bush’ların taktiklerinin Beyaz Saray’a çaldığı karanın, orayı işgal eden son Bush’tan daha kalıcı olup olmayacağını gösteren ulusal bir sınav olacak. İlk başkan Bush, 1988 seçimlerinde rakibini yalan yere tecavüzcülerin ve katillerin koruyucusu olmakla itham ederek göreve gelmişti. Şu anki Başkan Bush ise 2000’te John McCain’i meme kanseri araştırmalarını engellemeye çalışmakla suçlayarak adaylığını sağlamlaştırmıştı. 2004’de ise rakibi John Kerry’nin askeri geçmişiyle ilgili bir sürü yalan uydurarak kazandı. Gelecek başkanlık kampanyası, bu zalim asilzadelerin başkanlık kampanyası sistemini toptan zehirleyip zehirlemediklerini gösterecek. Bağış, iftira... Cumhuriyetçi siyasi analist Kevin Philips’in ‘‘Amerikan Hanedanı’’ kitabında yazdığına göre, Bush’lar 1850’den başlayarak daha akıllı Walker sülalesiyle itti CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle