Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 TEMMUZ 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
SÖZ OKURUN
9
Fikret Dağlıoğlu
posta@cumhuriyet. com. tr
Fax:0 212 513 90 98
'Hakkm kötüye kııllaıulmasi" '°"
ce
Ç
HP
S
ayın Adalet Bakanı. 1950'lere geri dö-
nüyor: Muhalefet, yani CHP, muhalefet
göreviniya da hakkmı "kötüyekuflanıyor''muş!
Hukukta şu iki ka\Tam var ki, muz gibi, "ne
niyetineyersen,oohıyor'': Birincisi "kamudü-
zeni", ikincisi "hakkın kötüye kuDanıbnasr
ya da eski sözcüklerle "hakkın suiistimalT
Bunlarla ilgili kitaplar dolusu. bir yığın söy-
lenmiş, yazıhp-çizilmiş laf var. Burada bun-
lann hepsine değinmek bile olanaksız. Yal-
nız şu sayın bakanın sözünü ettiği "kotüye kul-
lanma" ile ilgili birkaç anımsatma yapalım:
1) Bir görüşe göre hak varsa vardır ve kul-
lanılır. Bu kullanımın iyısi kötüsü olmaz: Ba-
na göre, muhalefet yapmak haksa, bunun her
tür kullanımı caizdir.
2) Başka bir görüşe göre, hakkın strf baş-
kasını rahatsız etmek, taciz etmek için kulla-
nılması kötüye kullanmadır. Kendısine hiçbir
yarar sağlamadığı halde "sırfgaynizrareden''
hak kullanımı "sunstimaTdir. Bu göriiş de mu-
halefet görevine uymaz; çünkü muhalefetin
asü görevi, ıktıdarı rahatsız etmektir.
3) Kökleşmiş gibi görünen bir başka görüş de
bir hakkın, tanınmasına gerekçe olan sosyal iş-
levinden (fonksiyonundan) saptınlacak şekilde
kullanılması görüşüdür. Bunun bir anlatımı da
"dürüstlük kuralına aykın kullanımdır".
Bu görüşten de muhalefetin eylemleri ile il-
gili olumsuz bir sonuç çıkarmak olanaksız-
dır. Çünkü dürüstiükUkesi denilen ilkenin sı-
nırlan belli oknadığı gibi, buna dayanak ya-
pılan bir suçlamada, muhalefet de iktidara, ay-
nı suçlamayı yapabilir. Bundan da bir sonuç
çıkmaz. Doğrusu şudur: Siyasette, 50 yıl ön-
ceki çekişmelerde kullanılanbu kaypak ve içe-
riği belirsiz kavram ve terimler yeniden "si-
yasal tedavüle" sokulmamalıdır. Bu tür suç-
lamalar ciddi gerekçelerle destekJenmezse,
arkası boş ve koflaflardan ibarettir. Muhale-
fet hakkında söylenecek ciddi birtakım eleş-
tiriler varsa, bunlan böyle boş ve dayanaksız
laflarla değil, ciddi bir siyaset adamına yakı-
şan söz ve gerekçelerle yapmak gerekir.
goreve
Aydın AYBAY
Okul içindeokulolurmu?Tstanbul Büyükçekmece Esenyurt
lCumhurıyet llköğretim Okulu,
1927 yılında Esenyurt îlkokulu olarak
kurulmuş. Cumhunyetımızle yaşıt bir
okuldur. Kurulduğu yıllarda Esenyurt
300 nüfuslu küçük bir köy ıken bugün
300 bın nüfuslu büyükçe bir beldedır.
Son yirmi yıldan ben çok hızlı göç
alan Esenyurfta artan nüfus nedenıy-
le okul gereksınımı had safhadadır.
Imar planlan ıncelendığınde halenbır-
çok yerınde okul yapılacak genış alan-
lan da mevcuttur. Okul gereksınımını
karşılamak ıçın bu alanlardakı yenı ve
MEB'ın "tipproje"sıne uygun okullar
yapılması gerekırken okullann bahçe-
lerine
i
*özelprDJe"lerle gecekondu ya-
par gibi okul kondular yapmak sorun-
lan çözmek bir yana, okullann bahçe
alanlannı küçültmesi yanında görünü-
mü de ciddi bir bıçimde bozmaktadır.
Böyle bir uygulama ile ne yazık kı
Esenyurt Curnhuriyet îlköğretim Oku-
lu da karşı karşıyadır. Şöyle kı, bundan
yaklaşık üç ay önce Hilmi Nakipoğhı
adlı hayırsever (!) bir \-atandas ile Esen-
yurt Belediye Başkanlığı arasında kar-
şılıklı yapümış bır protokol gereğince
okulumuzun bahçesinin tam ortasında
"özel proje" ile bağımsız bir okul ya-
pılmak istendıği, hatta okulun adının
tapuya işleneceği, kesinlikle değıştın-
lemeyeceğı koşulunu protokol madde-
lerinden (Mad: 6/a ve 9.) öğrendim.
Ayrıca ınşaat bittikten sonra birkaç
metre yalanında kalan okul bınamızın
yıkılacağını da öğrenmiş oldum. Ön-
celikle; çocuğu bu okulda okuyan bır
veli olarak okulumuzun, "Cumhuri-
yeüeözdeşleşmişadnun", başka bır şah-
sa ait okul adı ile gölgelenebüeceğıni
düşündüm ve üzüldüm. Başka bır şey
daha düşündüm: Esenyurfta bunca boş
arsa varken neden okullann bahçesine
göz dikiliyoT? Çünkü, benzeri durum
hemen yanı başımızda, Rıfaz Ilgaz tl-
köğretım Okulu'nun bahçesinde de ya-
pılmaktadır. Bu iki okulun seçılmesi
bence manidardır. Neden başka okul-
lar değil de bu iki okulun bahçeleri se-
çildi? Bu kaygımı yetkililer iyi düşün-
sünler ve cevabını versinler.
MuzıafferAKTUNA
lş işten
geçmeden
Curnhuriyet rejimini sindireme-
yen, Atatürkve de\Tİmlerinin
karşıtı bu takıyyeci zihniyetin Ata-
türk ve fedakâr Türk halkı sayesinde
elde edilen çağdaş kazanımlara, insan-
ca kazanımlara karşı kör bir cesaret-
le yürüttüğü çalışmalan birbirimize
saymaya gerek yok.
Atatürk ve Curnhuriyet karşıtlannın
yaptıklan bu işler hepimizi şaşırtmak-
ta. mantığımızı yormaktadır. Ancak
ben şaşırmamızı yadırgıyorum. Geç-
mişte yapılanlan unutup şu an yapı-
lanlara şaşınyoruz, onlann bu işleri ya-
parken ne kadar rahat olduklannı gö-
remiyoruz. Bu zihniyet, biz kendi içi-
mizde anlaşmazlığa düşüp. kendimiz-
le uğraşıp, meydanı boş bıraktığımız
sürece sesini her zaman duyuracaktır.
Buna hiç şaşırmamahyız. Önemli olan
bir şeylerin ters gittiğinin farkına var-
mamızdır. Curnhuriyet kendine yö-
nelen saldınlar karşısında, onu tam
anlamıyla koruyan insanlar olmadık-
ça kendi kendini koruyamaz.
Bütün bu olumsuzlukların karşısın-
da kendini ülkesine karşı sorumlu his-
seden, duyarlı olan, "böyle gftmeıne-
B* diyen aydınlığrn bütün koruyucu-
lannın, karanlığın düşmanlannın tek
ve etkili bir hareket olarak bir araya
gelebilmesi dileğiyle!
Serkan KABAKÇI
AMAÇLARINE?
Esenyurt halkı,
bunca boş arsa
varken neden
okullannın
bahçesine göz
dikildiğini soruyor
ve eküyor: Amaç
okulun
CumhuriyetJe
özdeşleşmiş adının
değiştirilmesi mi?
ELEŞTlRİLER
• Bazen eleştiri ile "tahammülsüzlüğü" birbirine
kanştınyoruz galiba, 18 Haziran tarihh Cumhuriyet'in "Söz
Okurun" sayfasındaki Vblkan Üstüner imzalı yazıda; A.
tlhan ı eleştiren yazılann tahammülsüzlük olarak
gösterihneye çalışılması da bir "tahammülsüzlük'" örneği
değil midir? Bilindiği kadan ile tahammülsüzlük. kendi görüş
ve düşüncelenne karşıt gördüğü eylem ve söylemlere ani
tepkı göstermektir. Eleştiri ıse başkalanna aıt fikir ve
görüşlenn yanlışlık ve olumsuzluklannın ileri sürülerek
doğru ve yerinde olduğuna inandıklannı savunmaktır
sanınm.
Örneğin:
a) A. tlhan Cumhuriyet'te yazmaya başladığı tarihten bu güne
kadarki yazılannm birini İ. İnönü'yü (hadi küfür demeyelim)
kötülemeye ayırmış ise diğerini, aydınlanma dönemimizin
yüz akı Köy Enstitüleri ile dünya klasiklerinin dilimize
kazandınlmasının gereksizliğine hatta yanlışlığına; ayırması;
aynca, Arapça, Farsça ve Türkçe kanşımı, halkın büyük
çoğunluğunca anlaşılamayan ve saray dili olarak kabul edilen
"Osmanhca"nın terk edilerek Anadolu halkının konuştuğu
öztürkçenin yaygınlaştınlması için ulu önder Atatürk'ün
bizzat talimatlan ile ve kendisinin başöğretmenliğinde
başlatılan dil devrimine karşıtlığını, temcıt pilavı gibi
yinelemesinin eleştiri konusu yapıhnası eğer tahammülsüzlük
ise eleştiri nasıl olur acaba?
M. Necdet Özalp
• Sayın Oral Çahşlar, milliyetçi
ve mukaddesatçılann
misyonerliği tehlike olarak
gördüklerini ilen sürüyor. Bu bir
yakıştırmadan ibarettir. Öyle
olsaydı iktidardaki mukaddesatçı
hükumet bu misyonerleri derhal
derdest edip memleketlerine
göndermez miydi? Bu tehlikeyi
görmek için biraz yurt sevgisini,
bıraz da tarih bilgisı yeter.
"Misyonerlik korkusunun
nereden kaynaklandığını
anlamakta güçlük çekerim"
diyor Sayın Çahşlar. Acaba
Tarsus Amerikan Koleji'nde
sadece ABD tarihi mi
öğretiliyordu? Henüz geç
sayılmaz. Açsın 19. yüzyıl
Osmanlı tarihini. misyonerlerin
Balkanlar'da, Anadolu'da
faaliyetlerini okusun, Mustafa
Kemal'in nutkunu da kaynak
kitap olarak özellikle tavsiye
ediyomm.
Erol Turgut
• 10 Temmuz tarihli Curnhuriyet gaze-
tesinin "Pazar EkTnin 4. sayfasmda yer
alan ve "Nobel adayı dört banş kadmı" baş-
lığını taşıyan Berat Günçıkan ve Özgür
Erbaş imzalı haberden öğreniyoruz kı, bu
yıl Nobel Banş Ödülü'ne aday gösterile-
cek 1000 kadımn arasında Türkiye'den 4
kadm da varmış. Haberin yazarları ve
Curnhuriyet gazetesi bu kadınlan "Nobel
adayı dört banş kadını" olarak sunuyor!
Bu banş kadınlanf!) kimler peki? Leyla
Zana, Ayşe Düzkan, Pervin Buldan, Mü-
esserGüneş.
Nobel Banş Ödülü'nün nasıl politikbir
içeriğe sahip olduğu biliniyor. Dolayısıy-
la, Türkiye'nin her türlü dış müdahaleye
açık bir toplum haline getirihneye çalışıl-
dığı ve bu amaçla aynlıkçı terörün yeni-
den körüklendiği bir dönemde Nobel Ba-
nş Ödülü'ne aynlıkçı hareketin şakşakçı-
sı ve destekçisi 4 kadının aday gösterilme-
sinde aslmda şaşılacak bir şey yok. Şaşır-
tıcı olan bu insanlann Nobel'e aday gös-
terihnesi değil, Curnhuriyet gazetesinin
bu kadınlan "Banş Kadını" olarak sun-
ması.
Selahattin Erol
Harem-selamlık istemiyoruz...
Beyoğlu Belediyesi tarafından başanlı öğ-
rencilere yönelik düzenlenen Kefken Yaz
Kampı konusunda. Atatürk'ün çağdaş düşünce
sistemini benimsemiş bız lise öğrencileri olarak
sesimizi sizin aracılığınızla duyurmak istiyoruz.
Bir ülkenin gençleri nasıl yetiştirilirse kendi-
lerinden sonra gelecek olan nesillere de o şekil-
de bir düşünce sistemi bırakırlar. Bir çocuk na-
sıl annesine. babasına ve çevresine özeniyorsa;
bir genç de çevresinde ne görürse farkında ohna-
dan beynine zorla sokulmak istenilen birtakım
düşünceler dehlizine girebilir.
Yaz kampına önce erkeklerin, ardmdan kızla-
nn gitmesı; yani ayn ayn gıdilmesi 'neden?' so-
rusunun yanıtının mutlak bir gerçeğe dayandı-
ğım gösteriyor bizlere. Biz bu sorunun yanıtını
anyoruz. Bu zihniyetle yeşiştirilen gençlik olsa
olsa. ancak karşı cinsle iletişım kuramayan, onu
bir insan olarak değil de karşı cüısten cinsel bir
obje olarak gören ve maalesef yaş ile yetişkinli-
ği, yaş ile olgunluğu kanştıran bir toplum oluş-
turur.
Biz böyle bir sistem istemiyoruz, biz böyle bir
sistem içerisinde yetişmek istemiyoruz. Cstelik
örnek alamaya çalıştığımız Avrupa ülkeleri bu ka-
dar ilerideyken... Dinsel duygulann, tensel ya-
saklara dönüşüp üstelik bunu açıkça harem-se-
lamlık şeklinde bize yaşatıhnasını istemiyoruz.
Bu yaklaşımda hükümetin eğitim - öğretim
sistemine ve dolayısıyla bu sistemin şah taşı olan
Atatürk gençlerine karşı nasıl duygular besledi-
ğini ve nasıl duygular empoze etmeye çalıştığı-
nı açıkça anlıyor ve şiddetle kınıyoruz.
Umuyoruz bu kısık sesimiz sizin aracılığınız-
la bir çığhğa dönüşür.
BEYOĞLU'NDANBİR GRUP
A TA TÜRKÇÜ GENÇ
u
O
Curnhuriyet, sayfalarım CUMOK'lara açıyor. "Söz
Okurun " sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm
haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilereyer
vereceğiz. CUMOK'lar bu gazetenin gerçek
sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katküarda
bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel
sorunlarını yansıtmakta önemli işlev üstleneceklerine
inamyoruz.
ADD ve ÇYDD'nin varoluşlarını hızlandıracak iletişim
ağının Söz Okurun " sayfasmda gerçekleşmesi de
olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu asmayacak görüş ve
eleştirilerinizi bekliyoruz.
posta@cumhuriyet.com.tr
Mektup Adresi: Türkocağı Cad. 39/41
Cağaloğlu/İSTANBUL
Faks: 0212 513 90 98
Bu iktidann unsurlan ülkemizin yavaş
yavaş emperyalist egemenliği altına gir-
mesi için adeta kendi aralannda yanşmakta-
dırlar. Bizler ne yapıyoruz? Curnhuriyet gaze-
tesinde haberler, yorumlar ve köşe yazarlan-
nın önemle dile getirdikleri "Atatürk'ün laik,
demokrarikve özgür iilkesielden gktiyor" çağ-
nlan dışında bir kıpırdanma görünmüyor. Gün-
den güne de umutsuzluğa düşüyoruz. Ancak
Sayın BedriBavkam'ın "Yurtsever Hareketi"
öncülüğüne katılımın çıg gibi çoğalması biz-
lere heyecan kattı. Sayın Oktay Akbal "Önce
CHP, Göreve" başlıklı yazısında (5 Temmuz
2005 Curnhuriyet Evet/Hayırköşesinde) önem-
li bir konuya değiniyor. "Kaç kere yaaldı, söy-
lendi, uçurumun kenanna getirihniş bu ülke-
de sağlam bir güç, bir büükteUk yaratmak gö-
revi en başta Atatürk ün partisine düşüyor di-
ye! Ama ne gördük, CHP toplumda böyle bir
güç oluşturmak yerine, kendi içinde parçalan-
ma, dağdma sürecine girmiş duruma duştü. Par-
tiden aynlmalar, kopmalar, atmalar, sürüp gi-
diyor." Yıllardır bizler de bu görüşü aynen
paylaşmaktayız.
Milyonlarca insanın oyunu alan CHP'nin
hiç mi sorumluluğu yokrur? CHP anlamsız
parti iç çekişmelerine son verip güçlenmeli-
dir. Sayın Akbal, yazısına şöyle devam ediyor:
"AKP'nin tehükeli durumuna karşı CHP, DSP,
SHP, tP vb. demokrasi yanbsı partilerle, sen-
dikalarla, derneklerle belö bir çizgkle anlaşmak
karşıdevrimci bir iktidara karşı çıkmakgerek-
bdir.«" Sayın Akbal' ın bu çağnsına uyacak bir
sorumlu yok mudur?
tsmet ÖZH4N
Ilımlı tslam!T lımlı Islam nedir ve niçin önerilir? Islamı
1 tarife gerek yok. Ilımlı kelimesi sözlükte
"Aynhğa kaçmayan, ölçülü" diye tarif ediliyor.
Ilımlı Islamla ıstenen ise anlam itibanyla "Sa-
ğa sola kanşma, bulduğuna şükref demek
oluyor.
Bu önerinin arkasında elbette sömürü (çıkar)
gerçeği gizlidir. Curnhuriyet okurlan bunu bi-
lirler. Vahşi kapitalizmin yaşam koşulu, sö-
mürü düzeninin devamına bağhdır. Bu da sö-
mürülen insanlann beyinsel gelişmesini, dün-
ya olaylanna bakışıru perdeleyip uyanışını ön-
lemekle sağlanır.
Teknoloji ve gelişen bilim sayesinde küçü-
len dünyada insanlann uyanışını önlemenin
en geçerli olanı inanç sömürüsüdür. Asırlar-
dan ben süregelen dini telkinlenn şartlandu*-
dığı beyinleri ninnilerle uyutmaktır.
Bu gerçeği gören ulu önder Atatürkkördüğü-
mü çözerek kendi ulusunu bu zincirden kurtar-
mış ve sömürülen esir milletlere de örnek olmuş.
Avrupa Birliği'nin teorisyenleri "Türkh'eAtatürk
öğretisini terketmeli'' diyorlar. ABD de "Türki-
ye'nin üımlı Islamla diğerMüslüman ülkeiereör-
nek olmasınT ıstemektedır. Öbür yanda da vah-
şi kapitalizmin değirmenine su taşıyan George
Soros, ayağının çamuruyla ülkemize gelerek kir-
li izler bırakmaya çalışıyor ve utanmadan "Ata-
türk mirasını reddedin. laiklikte fazla ileri gftti-
niz. Ilımh Islam en Kisidir. AKP iyi \oldadır ve
destekliyorum" demektedir.
Ilımlı Islam önerisinin arkasındaki gerçek ni-
yet, insanlan uyutarak mevcut sömürü düze-
ninin devamını sağlamaktır. Yazık ki Atatürk
Türkiyesi de Islam ülkelerine örnek gösterilip
kalkan olarak kullanılmak istenmektedir. Ne
yaptığım bilemeden buna alet olarak güncel ya-
şam peşinde koşanlar, tarihe bir karaleke ola-
rak geçeceklerini unutmamahdu-.
H. Esat YAVUZTÜRK
Heybeliada
DenizKavukçuoglu'nun 06 Temmuz 2005
günkü yazısında anlattığı, Heybehada'da
şortla dolaşan kızlara, "apteslerimizibozuyorsu-
nuz" gerekçesif!) ile çarşaflı kadınlarca yapılan
tükürük saldınsrnı dehşet ve üzünrüyle okuduk.
Ka\-ukçuoğlu, bu yaz Adalar Belediyesi'nce
Üsküdar Belediyesi'ne %erilen Değirmenburnu
Plajı işletmeciliğinin ortaya çıkardığı toplu na-
mazlan, yüksek sesle okunan ilah' ileri de çarpı-
cı tümcelerle açıkhyor.Yazının devamındaki ifa-
deler bizde bazı sorulan çağnşhrdı. Heybeliada-
lılar bütün bu olanlan dehşet içinde izliyorlar-
mış! Bu tür tepkisizliği anlamak, kabullenmek
mümkün değil. Bu vurdumduymazlık nedir?
Tepkisiz toplumu anlatmak için bundan daha
çarpıcı bir örnek olabilir mi?
Olaya "hoşgörü" bağlamında yaklaşıyorlarsa,
bu da bize on yıl önce başlayan gösterilerde üni-
versite kapılannda eylem yapan türbanlı öğren-
cilere "özgüriük" adına destek veren mini etek-
li kızlann yaptıklannı hatırlattı. Bu tür irticai
hamlelerde(! ) hemencecık sorulan. "Hepimiz
Müslüman değil miyiz" sorusuna refleks hızıy-
la verilen "euiamdünBalT şeklindeki yanıtın da
artık daha dikkatli kullanılması gerekmiyor mu?
Kavukçuoğlu, AKP'li Üsküdar Belediye Baş-
kanı'nın olaylara ilişkin yanıtını bekliyor. Hiç kuş-
kusu olmasın! tnanç özgürlüğü eksenindeki ta-
kıyye kenanına bir yenisi katılır.
Yalandan kim ölmüş ki?
AysdSükı Ergüney