25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA +CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2005 PA2ARTESİ HABERLER Mülkiyeliler Birliği, Türkiye'nin 'siyasal Islam' yönünde yeniden şekülendirümek istendiğini vurguladı 'Tophrnıkuşatma ahmda'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümete, yüksek yargı organla- nndan sonra Mülkiyeliler Birliği de bir bildiriyle tepki gösterdi. Bildiri- de, Türkiyenin "siyasal Islam" yö- nünde yeniden şekıllendırilmek ıs- tendiği vurgulanırken toplumun bü- tün altyapı ve üstyapı kurumlanyla bilinçli ve sistematiJc bır kuşatma altında olduğu kaydedildi. Mülkıyehler Bırliği Yönetim Ku- raılu, dün yayımladığı bildiride, hü- kümetin uygulamalannı eleştirdi. TBMM îçrüzükdeğışiklığinin, "1933 Almanyasf nda faşizmin yotunu açan değisikliğe benzetildiği" bildiride, toplumun "totaliter anlayış" ile ku- • Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu tarafından yayımlanan bildiride hükümetin uygulamalan eleştirilirken toplumun bütün altyapı ve üstyapı kurumlanyla bilinçli ve sistematik bir kuşatma altında olduğuna dikkat çekildi. Yapılan atamalarla "bürokrasinin teslim aluıdığını" belirten Mülkiyeliler Birliği, hükümetin kuşaünasına karşı demokratik kurumlann işbirliği yapması gerektiğini vurguladı. şanldığı ifade edildi. Bildiride yapı- lan atamalarla "bürokrasinin teslim ahndığı'' belirtilırken Hâkimler ve Savcılar Yasası'nda yapılan degişık- lik sonrası başlayan yargı bağımsız- lığı tartışmasuıa da dikkat çekildi. 'Bağunsız yargıyı unutmadılar' Bildiride, " Yasama ve yûriitmeyi ele geçiren iktidar partisi, bağunsız yargıyıda unutmanuş&r. Yargıyı ku- şatma çabalannm bir ürünü olarak Hâkimlerve SavcılarYasası'nda de- ğtşüdikyapıhmş, hâkim ve savcıiann atanması yetkisi kurumdan alma- rak Adalet Bakanhğı'na verümiştir. Yarguun bu yöntenüe siyasallaşürıl- masj sonucunda, güçler aynbğı Uke- si ortadan kalkmakta, böylece oto- ritarizmden totahtarizme geçiş teh- likesi ortaya çıkmaktadır. Toplumun en ince aynnüsına kadar siyasal Is- lam doğrultusundayeniden şekfllen- dirilmekistendiğiaçikbiçimdegöriil- mektedir" denildi. Mûcadele çağnsı Hükümetin kuşaönasına karşı de- mokratikkurumlann ışbıriiğı yapma- sı gerektiğine vurgu yapılan bildin- de, "Ülkenin aydınlık vannlanna inanan tüm demokrasigüçleriniiş ve güçbirliği yapmaya, demokrasinin gelişdrilmesive özgüıiükler alanmm genişletilmesi konusunda yalnızca duyarh oimaya değfl, mûcadele et- meyeçağn-mayı, ülkemizekarşı top- lumsalsorumluluğumuzun bir gere- ği sayrv'oruz" görüşüne yer venldi. 'Güçler aynlığuıa aytarT Yasama organının "Heristediğııni yapanm" yaklaşımında olmasının eleştirildiği bildiride, bunun Türki- ye Cumhuriyeti'nin temel nitelikle- rinden "gûçler aynhğı ilkesûıe" ay- kırı olduğuna dikkat çekildi. Bildiride, iktidar partisinın toplu- mun bu yöndekı eleştirilerine de ku- lak tıkadığı dile getirildi. ÖZYÜREKTENAKP'YEUYARI: Başkalarının aklına balans ayarıgelebüir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek AKP'yi, "Bizim, lügatimizde demokrasi aV şında yöntem yazmaz. Ama, bizim dışunızda, detnokrasiyi yaşatma arzumuza rağmen siz, demokratik sistemi bkadığuuzda, başkalan- nın aklına balans ayarian geJebiKr. Bu, asla bi- zim temennimiz değüdir" sözlenyle uyardı. Özyürek, yaptığı yazılı açıklamada, AKP'nın toplumdan yükselen tepki ve muhalefete kar- şı "tahammülsüz" bir görüntü sergilediğini bildirdi. AKP'nin sadece CHP'yi değil, yargı kurumJan, sivil toplum örgütleri ve üniversi- telerden yükselen sesleri susturmak ıstediğini kaydeden Özyürek, şu görüşleri diJe getirdi: "Türİdye geçmişte muhalefetin sesini kısmak is- teyen pek çok iktidara tanık oldu. Biz bu ha- orlatmayı yapıp, uyanlarda bulununca, birüe- ri haddini aşarak 'Darbe çagnşımı mı yapı- yorsunuz' diye bağınyor. Tarihte CHP kadar demokrasi)e inanan, demokrashi özümsemiş, kendi özgür iradesnle demokradk düzene geçmiş başka bir parti yoktur. Bizim lügati- mizde demokrasi dışuıda bir yöntem vazmaz. Ama, bizim dışunızda, demokrasiyi yaşatma arzumuza rağmen siz, demokratik sistemi u- kadıguıızda, başkalarının aknna balans ayar- lan gelebUİr. Bu, asla bizim temennimiz değü- dir. Bizim yap&ğunız, demokratik sürecin ku- rauan içinde isktihnesi için uvandır." Başbakan Türkiye'ye döndüABD'ye gerçekleştirdiği geziyi tamamlayarak Türkiye'ye dönen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gezinin, Türkiye-ABD ihşkikrinin güçlendirUmesi açısmdan yararn olduğunu söy- ledi. Sun Valiey'deki konferansa ana konuşmacı oiarak kankhğuu anımsatan Erdoğan, bu- rada Türidye'nin laik ve demokratik Müslüman bir ülke kimligi ile bölgede oynamakta ol- duğu rol ve ekonomik potansiyeü nakkmda bir sunuş yapdğını söyledL Erdoğan konuşmala- nnda Türidye'nin terörie mücadelede hassasiyetierini anlatoğını betirttL (Fotoğraf: AA) SELVÎ: KOMUTANLAR SAVAŞIR CHP'den Arınç'a 'mevlithan'tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Baş- kanı Bülent Annç'ın, mevljthanlan "manevi konnıtan" olarak nitelemesıne CHP'den tepki geldi. CHP Başkan Yardımcısı Cevdet Sehi, bu sözlerin altında mevlithanlara farklı bir misyon yükleme anlayışının yatnğını söyledi. Annç'ın Manisa'da yapılan "'Mevtithanlar KiU- tfir ve Sanat ŞölenTnde yaptığı konuşmada "Mevfithan ve hafizlar, bizün manevi komu- tanunızdır. Bu insanlar ülkemizin sigortası- dır" sözlerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Selvi tepki gösterdi. "Komutanlar savaş ya- par, savaş hazuiığı yapar, savaşacak insanlan yetiştirir" dıyen Selvi, bu sözlerin altında, mevlithanlara farklı bir misyon yükleme an- layışının yattığını söyledi. Annç'ın sözlerınin "şık olmadığuu, rahatstz edici çağnşunlar yapDğuu'' kaydeden Selvi şunlan söyledi: "Mevnt okuyanlan komutan olarak değerlen- dirmek, son derece yanhştir. Bunlann komu- tanmm kinı olduğu da befli değfl, seyhJer mi şıhlar nu, hafi/iar nu, mev fithanlar mı? Han- gi Isbm anbyışında, mevlithanlara komutan- hk sıfatmı yakışürma vanur? Buniar birta- knn inançlı insanlan etküemeye çahşma gay- retmden öte bir şey değfldir. Bunun TBMM Başkanı tarafindan yapılması ise son derece ciddi ve değeriendirâmesi gereken bir olaydır. Bir popüKzmi, öne çıkarmanın, dinin istis- mar edikliğinin açıkça göstergesidir." ÖSS Sistemi 1974'te deâisti! Biz hazırdık! ÖSS Sistemi 1981'de deâisti! Biz hazırdık! ÖSS Sistemi 1099'da deâisti! Biz hazırdık! ÖSS Sfstemi 200:?'f ^ IR NOKTASl / O R A L Ç A L I Ş L A R °»lcallslM«cumhurty^com.lr Yuksekova'da Duğun ve Kadınlar Biz hazırdık! Ya Siz? Uğur Dershaneleri; deği$en koşullara uyum sağlayan dinamik yapısı ve konufarında Türkiye'nin en deneyimli öğretmen kadrosuyla I hayallerini gerçekleştirdiği gençlerimizin başa- >,Vlliy . nlarıyla hep onur duyuyor... 1968'den beri... ^g^ www.ugurdershanesi.com.tr udbilgi@ugurdershanesi.com.tr UGUR DERSHANELERİ Toprak bir damın üstüne çıkan türkü- cü, yanında orkestrası, elinde mikrofon türkü söylüyor. Duvartarla çevrilmiş bir alanda büyük bir kalabalık. Yüksekova- lı gazeteci arkadaşlar "Haydi düğüne gidiyoruz" dedikleri zaman doğrusu bi- raz tereddüt ettim. Gürültü ve kargaşay- la karşılaşma korkusu içindeydim. Korktuğum başıma gelmedi. Kürtçe müzik etkileyici ve içtendı. Darıa etkile- yici olan ise meydanda halay çeken top- luluktu. Birbirinden güzel ve renkli giy- siler içinde kadınlarla, peşmerge kıyafe- ti diye tanıdığımız elbiseleriyle erkekler kol kola, el ele halay çekiyoriardı. En kü- çük bir kaçgöçten söz edilemezdi. Kadınlar kendilerine güvenli halleriyle ellerinde mendil halayın başına geçmiş- ler, gözehoş gelen yöresel oyunlara ön- cülükediyorlardı. Düğün yapan aile, böl- genin ünlü Oramar aşiretindendi. Hani şu faili meçhul cinayete kurban giden Sa- vaş Buldan'ın aşireti. Kadınlann kendi- ne güvenli ve dik duruşlanndan, güzel- liklerinden etkilenmemek mümkün de- ğildi. Rengârenk giysileriyle kadınlar dü- ğün alanını daha canlı hale getiriyordu. ••• Yüksekova sorunlaria yüklü bir sınır il- çesi. Dertler dinlemekle bitmiyor. Mer- haba demek için seminere gelen Hak- kâri Valisi Erdoğan Gürbüz acı haberi verdi. Şemdinli ilçesi sınırlan içinde yo- la döşenen mayına çarpan araçtaki üç asker yaşamını yitirmişti. Endişe bulut- ları bölgenin başına yeniden çökmek üzereydi. Yüksekova'nın DEHAP'lı Belediye Baş- kanı Salih Yıldtz'la kentin sorunlann- dan ülke sorunlanna kadar uzanan uzun bir sohbet yaptık. PKK'nin silah bırak- ması gerektiğini düşünüyordu. Aydınla- nn bu konudaki çağnsına destek imza- sı verenlerarasında olduğunu söyledi. öte yandan bir "genelaf'fi da sorunlann çö- zümü için gerekli görüyordu. • • • Belediye Başkanı Salih Yıldız, bölge- de yaşanan dramı bir örnek olayla an- latmaya çalıştı: Kentimizde bir ailenin bir oğlu askere gitti, diğeri dağa çıktı. As- kere giden oğlan dağdakine karşf sava- şanlann içindeydi. Dağdaki öldü. Cena- zesi Yüksekova'ya geldi. 0 sırada asker- deki oğlan da dönmüştü. Kardeşinin ce- nazesindeydi. Anne ağıtlar yakıyordu. tşte yörenin gerçeği bu... Yörenin en önemli gelir kaynağı hay- vancılık, şiddet ortamı ve köyferin boşal- tılması nedeniyle çökmüştü. Bunun ye- rini koruculuk almıştı. Yuksekova'da 7500 kişi geçimini koruculukla sağlıyor- du. Ancak 300 milyonluk maaş kime ye- terdi ki... • • • Akşam yemeğinde elinde mektupla bir Yüksekovalı yanımayaklaştı. Mektu- bu uzattı.. okumamı istedi. Altındaki im- zaya baktım: Yüksekova'nın Eski Kışla Mahallesi Muhtan Hasan Bor yazıyor- du. Muhtar kentin merkezindeki 8700 nüfuslu mahallenin yüzde 87'sinin göç- men olduğunu söyledi. Kendisi de Şır- nak'ın Beytüşşebap ılçesinin Yeşilöz kö- yündendi. Beytüşşebap ilçesinin 55 kö- yü ve mezrası boşaltılmıştı. Yeniden köylerine dönmek istiyorlar- dı. Eski Kışla mahallesinde ahır gibi ev- lerde işsiz güçsüz, neredeyse açlık sını- nnda yaşayan bu insanlan ziyaret etme- mizi istedi. Zamanımız kalmamıştı. "Ge- lingörün, eskiden Kaymakamlıkekmek dağıtıyordu, insanlann kursağına ekmek giriyordu. Şimdi bazen onu bilebulamı- yorlar" dedi. "Ne olur bizimle ilgilenin, bizesahip çıkın"diyeçaresizgözlerle ba- na baktı. • • • Yuksekova'daumutsuzluk tablolannın yanında umut da vardı. "Şahin Tepesi" diyeanılan kenti yukanndan görentepe- de bir kameriye attında otururken, yanı- mıza iki genç geldi. Bizlerle konuşmak istediklerini söylediler. Gençlerden biri- si radyocuydu, diğeri de ebe. Fatma ebe, Izmir'de oturan bir ailenin kızıydı. Yıllarca Istanbul'un büyük hastanelerin- deen gelişmiş imkânlar içinde çalışmış- tı. O, Yüksekovagibi imkânlann kısıtlı ol- duğu biryerde ebelik yapmak istiyordu. Ebelik için müracaat ettiğinde ilk terci- hinin Yüksekova olduğunu belirtmişti. Yüksekova'ya bağlı 5 köyün ebeliğıni üstlenmişti. Kalacağı köydeki Sağlıkevi'ne gittiğinde çalışacağı yerin ahır haline ge- tirildiğıni gördüğünde şaşırmamıştı. Köy- iü kadınlann da desteğiyleahın temizle- yip hizmet verecek hale getirmişti. Büyük olanaksızlıklara rağmen köyle- reseverekgidiyordu. Doğum kontrolü için "Korunma günahtır" diyen kadınlan ön- ce eğitmek gerektiğine inanmıştı. Göz- leri ışıldı ışıldı. Bir manken kadar güzel- di. Bu çaresizliğin içinde sanki bir umut çiçeğı gibiydi. • • • Kendine güvenen, dik başlı Yükseko- valı kadınlan ve Fatma ebeyi unutmak mümkün mü! Yuksekova'da insanı cez- beden bir büyü olduğuna inanıyorum. On- ca yoksulluga, bakımsızlığa, etrafında dolaşan kara bulutlara rağmen, burayı sevimli yapan bir büyü bu... 2000'IJ YILLARDA ERDAL ATABEK YazAylanndaÇocuklar... önümüzde bir midibüs duruyor. Dokuz, on yaş- lannda kız çocukları iniyoriar. Başlan örtülü, kapa- lı giysiler içinde, omuzlanndan asılı bezden yapıl- mış bir kitap kabı sarkıyor. Bu çocuklar, "Kunankurs- lan"na giden en az birmilyon çocuktan birkaçı. Is- tanbul'un Göztepe semtinde çocuklar yazlarını böyle geçiriyorlar. Kuran okumayı öğreniyoriar. Bu aradalslami terbiye alıyorlar, dine uygun davran- manın nasıl olduğunu öğreniyorlar. Kuran kursları, izinli olsun, kaçak olsun ülkenin her yerinde açılıyor, yaygınlaşıyor, daha çok aile, daha çok çocuğunu bu kurslara göndermeye teş- vik ediliyor. "Ne var bunda?" deniyor. "Bu ülkenin çocuk- lan dinlerini öğrenmesinlermi?" deniyor. "Neden Ingilizce kursuna göndermeye bir şey demiyorsu- nuz da, Kuran kurslanna karşı çıkıyorsunuz?" de- niyor. Bunu diyenlerin başında da bu ülkenin Baş- bakanı geliyor. Başbakan kızıyor, tepki gösteriyor, bunlarıda belirtiyor. "Işlerigüçlen türbanla uğraş- mak, imam-hatiplerinyolunu kesmek, Kuran kurs- lanna karşı çıkmak" diyor. Işleri güçleri bu olanlar da "laikçiler". "Laikçiler" de bizleriz, laiklikten yana olanlar. Başbakan, "Ben laik değilim" diyor, "amalaik- liği korurum". Laikliği, dini sosyal yasama karıştırmamak ola- rak kabul edince Başbakan gerçekten de laik de- ğil. Onun temsil ettiği anlayış, Islam hükümlerine göre bir dünya yaşamı istiyor. Isteyen herkesin, kendi dünya yaşamını Islam hü- kümlerine göre yaşamasına kimsenin diyeceği bir şey olamaz, 0 kendi hakkıdır. Isteyen herkesin de kendi dünya yaşamını din hükümleri dışında yaşamasına da kimsenin bir şey diyeceği olamaz, bu da onun hakkıdır. Laik birtoplumda bu iki kişi arasında "değeray- nmı" olmamalıdır. Biri ötekinden daha değerti ya da daha değersiz sayılmamalıdır. Bu yüzden de Türkiye laiklikten bir Islam toplu- mu oimaya sürükleniyor. Şimdilik, alıştınlarak, yavaş yavaş, yan yana ola- bilirmiş gibi yapılarak uygulanıyor bu gidiş. Zama- nı geldiğinde, kesin hükümlerte ve kesin aynmlar- la uygulanacak olan bir sürükleniştir bu. Kuran kurslanna gelince. Kuran kurslannda öğretilen Kuran'ın okunması- dır. Ben Kuran'ın okunmasını kendi isteğimle öğ- rendim, sonuna kadar da bitirdim, yani hatim de indirdim. Onun için konuyu bılınm. Ayrıca anlamı- nı öğrenmek için de Elmalılı Hamdi Efendi'nin me- al ve tefsirini de okudum. Bunları bilmediğim sa- nılmasın diye anlatıyorum. Kuran, Arapça yazılmış Islamın kutsal kitabıdır. Onu okumayı öğrenmek, dini öğrenmek değil- dir, orada ne yazıldığını öğrenmek de değildir. Ku- ran okumayı öğrenmek, gerçek anlamda bir öğ- renme değildir. Sureleri ezberiemek de öğrenme değildir, bil- mediği dildeki bir metni ezberlemektir. Şimdi bu kurslar kaçak da olsa, varsın olsun de- niyor. 12 yaş sının da indiriliyor. Yani, yedi yaşın- da, sekiz yaşında, on yaşında çocuklar bu kursla- ra gidip ne olduğunu anlamadıklan, ne anlattığını bilmedikleri bir Arapça metni okumayı öğrenecek- ler. Bundan duyacaklan duygu büyük ölçüde bi- linmeyene karşı duyulan korku olacaktır. Çocuk- lar, korkmayı, çekinmeyi, onlara söylenenleri yap- mayı, kendilerinden isteneni yerine getirmeyi, an- lamadıklan bir metni okumayı öğrenecekler. Soru sormayı öğrenemeyecekler. Merak ettiklerini soramayacaklar. Tartışamayacaklar. Düşünce üretemeyecekler. Duygularını açıklayamayacaklar. Bu kurslann onlann gelişmelerine bir katkısı ol- mayacak. Sadece onlann itaat edici, söylenenleri sorgula- madan yapıcı, tartışmadan kabul edici olmalanna hizmet edecek bir süreçten geçmiş olacaklar. Bu mudur yarariı çocuk eğitimi? Bu mudur milyonlarca çocuğa uygun görülen yaz eğitimi? Türkiye, ılımlı mı ılımsız mı olduğu belirsiz bir "/$- lam ülkesi" oimaya sürükleniyor. . Bu gidişin hızını da olaylar belirleyecektir. Bunları yann düşünmek çok geç olmayacak mı? e-mail: erdalatak ' superonline.com erdalatak@gmail.com faks: 0212 513 90 98. SARIGÜL, BAYKAEA YÜKLENDİ 'Denvderde tehlike var, karayayaklaşın' SAMSU1V (Cumlıuri- yet) - Şişli Belediye Baş- kanı Mustafa Sangül, CHP'nin önündeki enge- lin bugünkü parti yöne- timi olduğunu savunarak "Denizlerde tehlike var, herkeskaravavaklaşsm" dedi. Samsun Ha- vaalanı'ndaga- zetecilenn so- rulannı yanıtla- yan Sangül, 15 gün içinde An- talya, Sıvas, Tunceli ve Er- zincan'ı gezdi- ğini ve Anado- lu'yu sıkıntıda gördüğünü anlattı. So- runlann çözümünün bü- yük bir sosyal demokrat buluşmanın iktidara ta- şınmasıyla olanaklı ol- duğunu ifade eden San- gül, "Samsun'danulusu- muzaçağnda bulunuyo- rum; deniderde tehlike var. Herkes karava yak- laşsm.Karadasağlam bir şeidkiefimanımızıkura- hm ve CHP'yi iktidara taşryahm" dedi. Sangül, ulusal birliğin ve çağdaş demokrasinin iktidaragelmesi içinmû- cadele ettiğinibelirterek şunlan söyledi: "CHPIıle, büyükferesajgu küçükfe- re sevgide önemli uçu- runüar var. CHP'yi halk- la banşurmava,sosv^alde- mokrat sevgiyi asüamava çab- şryoruz. Bunun için gerekirse kapı kapı doia- şacağım. CHP'nin önün- deki engel bu- gün parti yöne- timini elindebu- hınduranlardır. Uzun vıDardan beri parti yönetiminde- ler, başardan yok. Başa- rıh olan kalacak, başan- SE olangidecek. Bir baş- ka arkadaşımıza aynı enerjigenyorsagücümü- zü ona veririz. Kimsenin bireysel kaprisleri uğru- na sosvaJ demokraüann ve çağdaş Türkiye'nin önünii ükamaya hakkı yok. Biz gücümüzü koi- tuktan değil, önce AJ- lah'tan sonrakişfliğimiz- denatanz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle