Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 1 TEMMUZ 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
EKONOMİ ekonomi(g cumhuriyet.com.tr
Yeni ve canlı pazarlardan pay almanm yolu, pazann dinamizmine uygun ürün üretmek
Tekstilyeniyüzanyor
• Uatün taknoloji
sayeainda
yakrt tasarrufu
* Oüvanilir aarvia
va parçs hizmati
• ITHİB Başkanı İsmail
Gülle'ye göre, dünya tekstil
sektörü hızlı bir biçimde
d^ğişiyor. Türkiye'de sektörü
bu değişime hazırlamak
gerekiyor, bunun için de bir
yandan yeni pazarlar aranırken
bir yandan da okul ve tasanm
yanşmalan gibi etkinliklerle
sektör değişime hazırlanıyor.
OLCAYBÜYÜKTAŞ
Gerek dünyada gerekse Türkiye'de
cıddı ve büyük değışimler yaşandığına
dikkat çeken tstanbul Tekstil ve Ham-
maddelen îhracatçılan Birliği Başkanı
(ITHIB) tsmail Gülle, tekstil ve ham-
maddeleri sektörü olarak bu değişime
ayak uydurabilmek üzere bir dizi çalış-
ma yapıldığını anlatrı.
Hem 2005 sürecinin başlamasına yakın
bir dönem hem de ekonomik yapının des-
teklediği hızlı bir değişim yaşandığını be-
lirten Gülle, iş yaşamındakı koşullann
sert ve acımasız olduğunu hatırlatarak
" Ya değişeceksiniz va da iş yaşamuun dı-
şmda kalacaksnuz. Sektör olarak kendi-
mizi yenikmek durumundayız" dedi.
Bir yandan sektörün değişime ayak
uydurması için okullar açılıp tasanm ya-
nşmalan düzenlenirken bir yandan da
yeni pazarlar ve iş ortaklıklan aranıyor.
Kısa bir süre önce Fas ve Tunus ile im-
zalanan Serbest Tıcaret Anlaşmalan'nın
Cezayir, Mısır, Ürdün, Fılistin ve Israıl'ı
de kapsaması için toplantılar yapılıyor.
Rusya pazan mercek altına alınıyor.
HedefRusyapazarı
Tasarianan ürünlerin, hemen sanayive dönük
olarak iiretilmese de kataloglara girebüeceğmi,
bunun tüketiciye ulaşmasııun kolaylaşünlmaya
çahsıldığını beürten Gülle, yanşmanın her yıl
tekraıianacağuu dik getirirken isteyen fırmalann
da tasanmlan ister aynen ister farkklaştırarak
üretebileceğini söylüyor. GüJle'nin dikkat çektiği
bir diğer nokta ise Rusya. "tyi gfyinmeyi seven,
dinamik, kültüıiü bir nüfus var. Çok hareketli bir
pazar. Geleceği de çok parlak" sözleriyle özetlediği
Rusya pazannın kahcı olması da yine ürün
ganunın hedef kitieye uygun ohnasından geçiyor
Gülle'ye göre-
Yeni yapılan anlaşma ve toplantılann
tekstil ve hammaddeleri ihracatına kat-
kısı yüzde 40'lar düzeyinde...
'Urün gamı farkblaşmalı'
New York, Ispanya, Italya, Ingiltere,
Portekiz ve değışik ülkelerde yapılan fu-
arlarda, özellikle îtalya'da büyük deği-
şimlenn yaşandığını gözlemlediğini an-
latan Gülle, her kesimin ürün gamını
farklılaştırma çabasında olduğunu belirt-
ti. Gülle, yanşma sürecinı, "Hem fabri-
kalann içindeki tasanmcüar hem usta-
lar kaülsın, hiçbir kısıtiama, eğitim, >aş
ve benzeri suurlama olmasın, yaratmak
isteyen herkese açık olsun istedik. Ük kez
yapük, kaühm da çok yüksek oldu. Biz
bununla sevinirken eski yöneticiler ken-
di hayallerinin gerçekleştiğini söylediler,
bu da biam için ayn bir keyifoldu" söz-
lenyle özetlerken yanşmayla sektörde,
söz konusu değişim isteğinin ne kadar
sahici olduğunun da görüldüğünü vur-
guladı.
îhracata
kath
yüzde 40
Ydın ilk aln ayında 5
milyar dolara yakın ih-
racat gerçekleştiren
tekstil ve hammaddele-
nnın, her yıl ortalama
yüzde 17'lik artış gös-
terdiğini anlatan Gülle,
ıhracat artışındaki en
büyük etkenlerden biri-
nin komşu ülkelerle ya-
pılan anlaşmalardan
kaynaklandığını belutti
Özellikle Akdeniz'e
sahilı olan Afrika ülke-
leriyle görüşmelenn ya-
pıldığını anlatan Gül-
le'nın verdigı bılgilere
göre, Mısır, Cezayir, Fas
ve Tunus'ta cıddi bir
tekstil altyapısı var. 3.2
mılyar dolar Fas'ın, 2.5
miryar Tunus'un ihraca-
n var ve bunlann yansı
tekstil. Türkıye'nın he-
defı de buralardan pay
almak.
Göstenlen çabalann
sonucu da tekstil ihraca-
tının artışına yüzde
40'lık etki sağlıyor.
Yabancı sermayede tarihi rekor
Şaban
Erdikler
GAZİANTEP (AA) - Türk Telekom'un
yüzde 55 hıssesi için açılan ihalede Oger Te-
lecom-Saudi Oger ve Telecom Italia
Mobile (TIM) konsorsiyumu tarafindan
verilen 6 milyar 550 milyon dolarla Tür-
kıye tanhınm en büyük özelleştirmesi-
ne ımza atılırken özelleştirme kaynak-
lı yabancı sermaye girişınde de tarihi
rekor gerçekleşti.
2005 yılında hükümetin yabancı sermaye
gınşı hedefinin 4 milyar dolar olduğunu ha-
rırlatan Yabancı Sermaye Derneği (YASED)
Başkanı Şaban Erdikler, "Sennayegirişi2OO5
sonunda 8-10 miK'ar dolara doğru gidecek. Sı-
rada TÜPRAŞ, ERDEMTR, Yapı Kredi Ban-
kası, Uzan Grubu şirkeüeri var. Türk Tele-
kom'un özelleştirilmesiyle şu anda bile tarihi
rekor tanldı" dedi.
DÜNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ / ERGİIV YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildi20glu@gmail.com
Sabah işlerine gitmekte
olan, hemen her dinden
Londralı çalışanlan, işçile-
ri hedef alan bu bombalı saldınnın ar-
kasında kimler var, amaç ne? Bu so-
rulann cevabını bulmak çok zor. Bu-
nun yerine bu saldırıların üzerinde
gerçekleştiği (ekonomik siyası-psiko-
lojik) zeminin özelliklerini anlamayı de-
nemek bence daha yarariı. Ancak bir
0 kadar da moral bozucu. Çünkü ve-
riler "terörist" eylemleri yetiştiren ba-
taklığın her gün bıraz daha yayılmak-
ta olduğunu gösteriyor.
Mekân, zaman ve küttür
Popülerdeyimle "küreselleşme" ve
"teknolojik devrim" çağındayız. Kısa-
ca anımsarsak: Küreselleşme dün-
yanın ekonomik ve kültürel "yüzeyi-
nin " sermayenin serbestçe dolaşabi-
leceği, engellenmeden "av/anabıfe-
ceği" bir mekân olarak düzenlenme-
si (verili mekânlann, onlara bağlı ya-
şam alanlannın, tarzlannın, "psikolo-
jikcoğrafyalann" serbest piyasa pro-
jesine yer açmak için yıkılması), me-
kâna ilişkin hızlı bir değişim, dönü-
şüm, hatta bir altüst oluştur. Teknolo-
jik devrim ise hız, mekânlann zaman
aracılığıyla fethedilmesıyle, verili za-
man kavramının, buna bağlı psikolo-
jik yapılanmanın/kimliklerin kınlması
ile ilişkiliydi. Bu, yerleşik kımliklerin
hem mekân, hem zaman boyutlann-
dan saldınya uğraması, bir yabancı
kültürün (ötekinin) egemenliği altında
değişmeye zorlanması anlamına ge-
liyordu. Bu zorlama, zorlayana karşı
korkuyu, nefreti ve direnişi de tetikle-
yecekti ister istemez.
Ve ekonomik kriz
Zaman ve mekân düzenlenmesi
süreçlerinin kaynağında, sermaye
gruplannın kriz eğilimlerini hafifletmek
için yeni coğrafyalara kaçmaya, so-
runlan zamana yaymaya veya değer-
lenme sürecini hızlandırmaya yönel-
mesi olduğunu da tartıştık (David
Harvey, Giovanni Arrighi). Dolayı-
sıyla zaman ve mekânın yeniden dü-
zenlemesinin toplumlar ve bireyler
üzerine getirdiği basınçların, kimlik
parçalanmalannın vb. ile kapitalizmin
krizi arasında organik bir bağ olduğu
rahatlıkla söylenebilir.
Bu krizin en önemli dışavurumlan
şöyle: Dünya ekonomisinde büyük
güçler arası rekabetin giderek sert-
leşmesine yol açan fazla kapasite ve
pazar/talep yetersizliği ve spekülatif
sermayede olağanüstü büyüme. Bu
fazla sermaye, atıl kapasite, talep ek-
sikliği sorununu gidermek için ya yok
ediliyor ya da bu fazlaları emecek,
spekülatrf sermayeye yüksek prim
getirecek yeni ekonomik coğrafyalar
kullanıma açılıyor. Açılma sırasında
'Nihilon'da Gezintiler
bu mekânlar, yerleşik zaman kavram-
ları, öznellikler, dönüşmeye zorlanı-
yor, direnenlerse yıkılıyor.
ılımlı radikal
Zaman ve mekân düzenlemesinin
başını çeken ekonomik ve siyasi güç
odaklan, yıkımın etkilerini gizlemeye,
özellikle Müslüman topluluklann ya-
şadığı bölgelerden gelen sert tepkile-
ri, hem şiddetle ezmeye hem de "ra-
dikal Islam" olarak niteleyip sözde
"ılımlı Islam" dedikleri bir modelle ste-
rilize etmeye çalışıyorlar. Aslında, bu
"modelin" yaşamda karşılığı yok.
Ama dönüşümden, yıkımdan nema-
lanan kimi "yeıiilere", içlerini rahatla-
tacak bir ideolojik emzik (fantezi) su-
nabilir.
Bunu görebilmek için dinin en temel
özelliğinin, "mutlak", "yüce've "saf"
olana ilişkin olduğunu anımsamak ye-
ter. O "mutlak"ve "yücenin" anlatımı,
temel prensipleri bir kitapta yazılıdır.
O anlatım ne ılımlıdır ne de radikal.
Yalnızca vardır. Bir başka açıdan ba-
karsak, din eğer tannnın çağnsıysa,
"yüce" ve "mutlaksa", "radikal" ya
da "ılımlı" gibi kavramlar, kategorik
olarak zaten ona uygulanamaz. Ama,
bu kavramlar tek tek öznelere (ki öz-
ne sosyal bir varlıktır- "adeta bir üre-
tim tarzı gibi yapılandınlmıştır^ ve on-
ların kendi yaşamlannı dinle ilişkilen-
diriş tarzına uygulanabilir.
Bu özne, eğer kendini maddi ya-
şam koşullanyla uyum içinde hissedi-
yorsa, ekonomik siyasi sorunlannın
çözülebilir, katlanılabilir olduğunu dü-
şünüyorsa, kendisinin ve sevdiklerinin
geleceğine umutla bakıyorsa, KHa-
bından, dininden, yaşamına düzen
verecekahlaki prensiplerin kaynağı, iç
huzurunun desteği olarak faydalana-
caktır. Yok eğer, kendisine dayanıl-
maz gelen toplumsal baskılar, ekono-
mik sorunlar altındaysa, bunlan de-
ğiştirmek için bir yol düşleyemiyorsa,
dine (yüceye) ilişkin metinleri, umu-
dun yerine koyabilecek durumunu
değiştirmek için bir silah olarak kulla-
nabilecektir. Ozetle birinci durumda
karşımızda ılımlı bir özne, saldırgan
olmayan, günlüksivilyaşamatümüy-
le entegre olmuş bir Islam, ikinci du-
rumda da radikalleşmeye başlayan
bir öznenin elinde bir mücadele sila-
hı, yasama dışından müdahale etme
aracı olarak "radikal" Islam?
Dü; kırıklığından nihilizme
Mekân ve zaman düzenlemesinin
yıkıcı etkileriyle karşılaşan kimi özne-
ler, yaşamına anlamını veren, onun,
koruyacağına inandıkları "yücenin"
ve dinin bu yıkım karşısında güçsüz
kaldığını görmeye başlayınca,
önce düş kınklığı yaşar, arka-
sından dağılmaya başlayan
anlamlar sistemi karşısında, inancını
yitirmeye başladığını da kendine itiraf
edemediğinden, artık gerçekleşmesi
olanaksızlaşmış olmasına karşın ar-
zusunu ısrarla, şiddette tekrarlayarak
bir fasit daireye girmeye başlar. Bu
"histehli" fasit daire onu, umutsuzca
istemeye devam ederken kendi ego-
sunun arzusu dışında hiçbir şeyin var-
lığını kabul etmeyen bir noktaya, bu-
radan da kendi variığından kolaylıkla
(umutsuzca) vazgeçme noktasına ge-
tirir. Bu yalnızca kendi egosunun dı-
şındakilerin (ötekinin) variığını değil
kendi variığını da "yok" sayan bir ego-
izm, düpedüz nihilizmdir. Bu özne, di-
nine sadık kaldığını sanarken aslında
nihilizme düşerek, tüm dini inaçlan-
nı farkında bile olmadan terk etmiş-
tir. Radikal Islam denen olgu da Isla-
mın radikal bir biçimi değil, (ılımlı bir
biçimi olmayacağı gibi) radikalleşmış
bir din değil, nihilistleşmiş bıreyin
elindeki dindir.
Fasit daire
Bu saptamalardan ne yazık ki iyim-
ser bir sonuç üretmek olanaklı değil.
Kapitalizmin krizi devam ediyor, ser-
maye gruplan ve büyük güçler arasın-
daki çelişkiler derinleşiyor, böylece
ekonomik krize bir de jeopolitik çatış-
malar ekleniyor (ya ekolojik kriz), me-
kâna kaçışa ilişkin çözüm arayışlan
daha da yıkıcı bir biçimde aciliyet ka-
zanıyor. Bu süreç, nihilizme veteroriz-
me yönelmeye hazır bireyler üretiyor.
Üstelik, benzer umutsuzluğu, salt ge-
lişmekte olan ülkelerde değil, bizzat
Londra gibi krizin etkisiyle kimi me-
kânlan, özellikle, göçmenlerin mahal-
lelerinde (gettolannda) çözülmeye, çü-
rümeye başlayan metropollerde gele-
cek umudunu hızla kaybeden işsiz,
deviet/polis ve kurumsal ırkçılık tara-
findan sürekli taciz edilen, bunaltılan
gençlerin arasında da göruyoruz.
Bu madalyonun öbür yüzündeyse,
kendi aralarında acımasız bir müca-
deleye tutuşmuş devasa siyasi güç-
ler var. Bu güçler de zaman zaman yu-
karıda irdelemeye çalıştığım patlayıcı
kanşımdan, gerektiğinde kendi öz-
gün, en az "teröristlerinki" kadar öl-
dürücü projeleri için faydalanma şan-
sını yakalıyoriar.
Israrla (histerik bir ısrarla) krizini aş-
maya çalışan sermaye, yarattığı yı-
kım, yıkımdan kaynaklanan nihilist öz-
nellikler ("terohzm"), bunlara karşı,
daha çok baskı, şiddet, daha çok
umutsuzluk, yıkımın hızlandırılması,
daha çok nihilizm ve terör? Sermaye-
nin ufkunu aşan bir gelecek umudu-
nu yeniden kazanmadan bu fasit da-
ire kınlmayacak ve "Nihilon"dan asla
çıkamayacağız.
ABD'den Çin'e
yeni uyan geldiEkonomi Servisi - ABD Dışişlen
Bakam Condoleezza Rice, Çin'in
ekonomik gelışmesıni olumlu
bulduklannı söyledı, ancak
uluslararası ticaret kurallan ile telif
haklanna uyması konusunda uyanda
bulundu. Çin'e resmi bir zıyarette
bulunan Rice, temaslannın ardından
yaptığı açıklamada, "Çin ekonomisi
gjttikçe büyüyor. Bunu olumlu
karşüıyonız. Ancak, Çin'in de üyesi
olduğu Mm^ Ticaret Örgütü
kurallan, bu bü\üklükte bir
ekonominin uluslararası ekonomiye
olumlu katkıda bulunmasının tek
garantisidir. Büyünıenin bu kurallar
içinde gerçekleştirilmesi gerekiyor''
diye konuştu. Çin'in telif haklan
ihlalleri ABD ekonomisinin her yıl
milyarlarca dolarlık zarar etmesine
yol açıyor. Telif haklan ıhlallen,
başta tekstil oknak üzere sinema,
müzık ve yazılım alanlannda yaygın.
Giderek ABD alyeyhine büyüyen dış
ticaret açığı ikı ülke arasında
gerginlıği arttmyor. Son olarak Çin
devlet petrol şirketi CNOOC'nin
Kalifornıyo merkezlı Amerikan
Unocal şırketıni satın ahna girişımı
de ABD'de Çin'in ekonomik
büyümesi konusundaki endişelen
arttırdı.
ANKARAPAZARI
Y4KUP KEPENEK
Yasama Yaralıysa...
Meclis, Kasım 2002 sonrasının üçüncü yasama
yılını, yasa kavgalan arasında tamamladı.
Demokrasinin temeli ve varlığı, siyasal gücün
"üç ayağı", yasama, yargı ve yürütme arasındaki
"denetim ve dengeye" dayanır. Bunlardan birinin
diğerini ya da diğerlerini "belirlemesi", özellikle de
yürütmenin, yasamayı ve yargıyı elinde tutması ile
demokrasi kesinlikle bağdaşmaz; böyle bir durum
demokratik bir uygulamada, hiçbir biçimde söz
konusu değildır.
• • •
Ülkemizde, siyasal parti yapılan, milletvekillerini
parti yönetimine aşırı ölçüde bağımlı kılıyor. Parti-
ler, "hükümet" olunca, milletvekillerinin bağımlılığı
çok daha aşırı boyutlara varıyor. Değişık nedenler-
le siyasal "güce" yakın olma isteği, iktidar partisi
milletvekillerini hükümetle bütünleştiriyor; yürüt-
me, yasamayı her yönüyle beliriiyor.
Bu olumsuz durum, bir başka olumsuzlukla ta-
mamlanıyor. AB aday üyeliği ve özellikle de IMF'ye
verilen sözlerın bir gereği olarak, belirli yasalann,
belli bir süre içinde çıkanlması amacıyla, özel bir
çaba gösteriliyor.
Hızla ve çok sayıda yasa çıkarılması, yasama
görevınin doğru yapılmasını sıkıştınyor.
Çıkanlacak yasalann var olan hukuk yapısını ta-
mamlayarak geliştirmesi ana kuraldır. Oysa, esas
olarak böyle olmuyor; yasalar, hukuk yapısı bir ya-
na, genel hukuk kurallarıyla da bağdaşmayabiliyor.
Bu nedenlepek çok yasa Cumhurbaşkanı veAna-
yasaMahkemesi'nin hukuk duvarına çarpıyor; an-
cak yere düşmüyor; hükümet, yanlışta ısrar ediyor;
Meclis de onaylıyor. Meclis, bir kez daha onaylar-
ken, "yasamanın mutlak üstünlüğü" gibi olmayan
bir kavrama sığınılıyor; aslında, hükümetin isteği
yerine geliyor; yasama, tam olarak yürütmenin
"emrine" girmiş oluyor.
Hızlı yasa çtkarma arzusu, kimi zaman, birbiriy-
le hiçbir ilgisi olmayan pek çok hükmün, "bazı ka-
nunlarda değişiklik yapılmasına dair" başlığı ile bir
araya getirilerek yasalaştırılmasına neden oluyor.
Böylelikle, hukuk kavramındayeri olmayan "torba"
yasa ya da "çorba" yasa çıkanlması yoluna gidili-
yor.
İktidar partisi milletvekilleri, aynı nedenlerle, hü-
kümeti denetimden kaçınıyor. Böyle olunca da hü-
kümetin denetimi, yerine getirilmiyor; kimi soru
önergelerinin görüşülmesi, ikı, üç yıl sonraya kala-
biliyor; böyle olunca da soru, güncellığını yıtıriyor;
iyice anlamsızlaşıyor. Diğer denetim süreçlerinin
ne ölçüde işleyeceği de tümüyle iktidar partisinin,
daha doğrusu hükümetin tutumuna bağlı kalıyor.
Biçimsel de olsa bu büyük eksikler, yasamanın
nrteliğinin göstergeleridir.
• • •
Meclis tatile girmeden hemen önce, iktidar par-
tisi, aslında çok sınırlı olan bu yasama sürecini bi-
le, Içtüzük değişikliği yapıp muhalefetin sesini iyi-
ce kısarak budadı. CİHP'nın Meclıs'ı terk etmesi,
esas olarak bu noktadan ve kimi yasalann "içeri-
ğinden" kaynaklandı.
Tıpkı yanm asır öncesi, 1955 sonrasında olduğu
gibi, yasama süreci derin bir yara aldı. Kimi yasa-
lann içeriği ayn bir yazının konusudur; ancak, ya-
ralı bir yasama, ülke demokrasisinın geleceği için
çok ciddi ve büyük tehlikeleri içinde taşıyor.
yakupkepenek06@hotmail.com
^AIRFEL
Herkes için son teknoloji
Üstün teknoloji
Sessiz çalışma
Estetİk tasanm
Enerji tasarrufu
Yaygın satış ve servis ağı
Klima
teknolojisinden
bekledikierinizin hepsi
ve daha fazlası Airfei'de.
lyi Bir Karar İçin
İnce Düsünün S«niKSArGINEt
Dîny lıtonio Şonpiy
AIRFEL demirsogutma@mynet.com Soğutma San. ve Tic.Ltd.Şti.
DEMİR SOĞUTMA İSKENDER PAŞA MAH. DEĞNEKÇİ SOK. NO: 9 FATİH - İSTANBUL TEL: (0212) 635 63 23 FAX: (0212) 635 62 98