23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2005 ÇARŞAMBA HABERLER AKP iktidannı sıkıştırmak ve tabanda prim yapmak için 'siyasi malzeme' yanşına girdiler Merkezsağ 'türban'a sanldıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Merkez sağdakı partiler hem iktidan sıkıştınnak hem de tabanlan önünde prim yapmak için u türban*a sanldı. ANAVATAN lideri Erkan Mumcu tür- ban konusunda hükümete bir öneri gö- türürken DYP de bu öneriye destek verdi. Merkez sağda bir yandan "tür- ban" ittifakı sergilenirken diğer yan- dan aynı konunun bu partiler arasın- daki yanşın en önemli malzemesi ol- ması dikkati çekti. AKP iktidannın TBMM'deki sayı- sal üstünlüğüne karşın türban konu- sunda kendi tabamnı tatmin edecek adunlar atamaması. diğer merkez sağ partileri harekete geçirdi. Mumcu, "Anayasada YÖK Ue ilgili bir değjşik- Hkyapahm. Çünkü üniversitelerdeba- • Önceki dönemlerde merkez sağ partilerce seçim malzemesi olarak kullanılan türban yine sağ yelpazenin gözdesi oldu. Tansu Çiller, Mesut Yılmaz. Süleyman Demirel'in ardından Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu da türbana sahip çıkıyor. Başbakan Erdoğan ise Mumcu'nun önerilerini reddetti. şörtüsü yasağını getiren yegâne yönet- melik, YÖK Yönetmeüği'dir. Gelin YÖK'ü değiştireüm. Bunu yapüğınuz- da başörtüsü sorununu da çözmüş ola- cağız" önensini getirdı. Üniversitelerde türban serbestliğini savunan DYP lideri Mehmet Ağar da Mumcu'ya destek verdi. Türban yasa- ğı konusunda hükümeti eleştiren Ağar, sık sık "Hükümet, yapabiliyorsa bu düzenlemeyi yapsın. Biz bu olaya ide- olojik bakmryoruz. tküdarda olduğu- muz dönemde bu konuda kimsenin SJ- kuıosı olmadT görüşünü dıle getiri- yor. Ağar, son olarak Erzurum'da ya- şanan olaylarla ilgili olarak AKP hü- kümetinin başörtüsü sorununu tüm va- tandaşlan kapsayacak biçimde büyüt- tüğü görüşünü dile getirmişti. Erdoğan'dan Mumcu'ya ret Mumcu'nun türban konusunda ya- sa değişikliği için randevu istediğj Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan' ın, "Sa- yın Erkan Mumcu'nun önerisi kendi içindetutarsızveçenşkür değerlendir- mesinde bulunduğu öğrenildi. AKP Merkez Yürütme Kurulu toplantısın- da Erdoğan'ın değerlendirmesinin ar- dından konunun kapandığı öğrenildi. Mumcu ise tekliflerinin "yeterince açık ve somuf oldugunu belirterek "Saboiabekteyeceğim. Potemiğegirme- meye özen göstererek, konunun çözü- mününçokyakm oJduğunu görerek,çö- zümden yana tutumumu sürdürece- ğun" dedi. Mumcu, "YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'in 'konuyla ilgili Ana- yasa Mahkemesi, AİHM. Danıştay'ın içtihatlan var. Buna rağmen yapılacak düzenlemeler anayasaya karşı hile oluş- turur' sözkrminasddeğeriendiriyorsu- nuz" sorusu üzerine ise şunlan kaydet- ti: "Anayasamn 130 ve 131. maddele- rinideğiştirerek 12 Eylül rejiminin ürû- BAYKAL, ERDOĞAN'A YÜKLENDİ 'İnandığın bir davan olmazsa milletide satarsın'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP liden Deniz BaykaL Ankara Anlaşmasf nı yeni AB üyelerini kapsayacak şekilde genişleten Gümrük Birliği (GB) ek protokolünü imzalaması durumunda Türkiye'nin Kıbns davasında "ağır bir darbe" yiyeceği uyansmda bulundu. CHP lideri Baykal partisinin grup toplantısmda, Ankara Anlaşması'nın Güney Kıbns Rum Yönetimı'ni (GKRY) de kapsayacak şekilde genişletilmesini içeren protokolün imzasmdan önce konunun TBMM'de tartışılmasını istediklerini anunsattı. Bu konuda verdikleri genel görüşme önergesinin TBMM Daruşma Kurulu'nda Meclis gündemine alınmasını umduklannı belirten Baykal, söz konusu anlaşmanın imzalanması ile Kıbns Rum kesimine meşruiyet kazandınlacağını söyledi. Baykal şu görüşleri dile getirdi: "Biz tuzağa düşmek istemiyoruz. 17 Arahk'ta atdan imzalar veni imzalan ortaya çıkanh. O zaman imzaladın. eğer şimdi de şart koşuyoriarsa hiç imzalama. Çünkii bu imza da başka imzalara neden olacak. Eğer imzaJanırsa, diyecekler ki, İimanlannı aç, havaalanlannı aç'. Eğer açmazsan mahkeme kararlan getirecekJer. Eğer imzalarsanız, Kıbns davasında çok ağır bir bedel ödeyeceksiniz, karşıhğuida ise AB'den etinize hiçbir somut şey geçmeyecektir'' dedi. Hükümetin Kıbns konusunda "tesfim ohmış bir pofitika" izlediğini kaydeden Baykal. "Herkes kendi doğnısunu Başbakan'a kabul etnriyor. Bir kez de sen doğnınu onlara kabul ertir. Senin mandıgm bir hakfa davan yok mu? Türldye'nin bir doğnısu yok mu? tnandığın bir davan olmazsa işte böyle Erdemir'i de, Seydişelıir'i de, miUeti de satarsm'' dedi. Protokolün imzalanmasından sonra Türkiye'nin Kıbns davasının ciddi darbe yiyeceğini kaydeden Baykal, "Bu imyanın gerisi de gelecektir. Kıbns Rum kesiminin de\1et olarak kabul edilnıe süreci hızJa işleyecektir. Bizi bu tuzağa çekmek istiyoriar" diye konuştu. Dışişleri Bakanı AbduDah Gül'ün, ABnin sayesinde Türkiye'nin değişim yolunda adrm attığı yönündeki sözlerini anımsatan Baykal, "Türkiye'nin tarihi, AB'nin adı bfle anıhnazken çok ciddi değişim programınm uygulamaya konulduğu tarihtir" diye konuştu. Baykal, Türidye'nin modernleşme süreci ber zaman devam edecektir. Yeter ki siz gölge etmeyin, yeter ki siz engellemeyin, yeter ki siz Türkrye'nin önüne başka hedefler koymaym" dedi. • Türkiye'nin hiçbir teklife 'hayır' diyemeyecek bir politika izlediğini belirten Baykal, Erdoğan'ı sert birdille eleştirdi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN ALÜMÎNYUM TESİSLERİ Yasadışı Kuran kurslanyla ilgili düzenleme için MGK'yi bekledi AKP'den gündetn taktiği ANKARA (CumhuriyetBürosu) - Yasadışı Kuran kurslanyla ilgili Türk Ceza Yasası değişikliğini ye- niden Meclis'ten geçirmeye hazır- lanan iktidar, konunun Milü Güven- lik Kurulu'nda tartışılmasını önle- mek için "gündem taktiği" izledi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in anayasaya aykın bularak geri gönderdiği Türk Ceza Yasası değişikliği, yann TBMM Adalet Komisyo- nu'nda görüşülecek. Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan yasayı değiştırmeden ye- niden Çankaya Köşkü'ne göndereceklerini açıklamış, ancak Meclis görüşmesiy- le ilgili takvim vermemişti. AKP yöneticileri, Meclis çalışmaların- daki yoğunluk nedeniyle düzenle- menin yeni yasama yılına kalaca- ğı izlenımi vermişlerdi. îktidar yet- kililerinin, MGK toplantısı önce- sinde tartışmayı tırmandırmamak ve konunun kurul gündemine gel- mesini önlemek amacıyla bu tak- tiği izledikleri öğrenildi. Çankaya Köşkü'nde dün saat 13.30'da MGK toplantısı başladıktan hemen son- ra Adalet Komisyonu'nun yannki gündemi açıklandı. Taruşmalı yasa, yasaya aykın ola- rak eğitim kurumu açanlara ve bun- lan çalıştıranlara verilecek cezanın üst sınınnı 3 yıldan 1 yıla indiriyor. • Yasadışı Kuran kurslanyla ilgili düzenleme, MGK toplantısı başladıktan sonra Adalet Komisyonu'nun gündemine alındı. Karannı önceden duyurmayan iktidar, böylece konunun MGK'de gündeme gelmesini önlemeye çalıştı. hükümlerinın hukuk devleti ve eşit- lik ilkesine aykın olduğu gerekçe- siyle yasayı bir kez daha görüşülmek üzere geri göndermişti. AKP yöneticileri, komisyondaki göriişmesi yann tamamlandıktan sonra yasanın gelecek hafla genel ku- rulda görüşülmesini ve Meclis tati- le girmeden önce yeniden Cumhur- — başkanı'nın onayına sunul- masını hedefliyor. Buna göre, bu durumda olanlara üç aydan bir yıla kadar hapis veya ad- li para cezası verilecek. Cumhur- başkanı Sezer, bu konuda verilecek cezanın üst sınınmn indirilmesı ile yabancı ülkelerde suç işleyen Türk vatandaşlannın Türkiye'de yargıla- nabilmesinin Adalet Bakanı'nın ta- lebine bağlı olmasım düzenleyen Yapûnmsız kalabilir Anayasa gereği Cumhur- başkanı, değiştirilmeden ıkinci kez gönderilen yasa- yı onaylamak zorunda. Cumhurbaşkanı'nmveana muhalefetin Anayasa Mahkeme- si"ne yasayla ilgili dava açma hak- kı bulunuyor. Ancak yasa madde- sinin Anayasa Mahkemesi 'nce ip- tal edilmesi ve bunun yerine yeni hüküm getırilmemesi durumunda yasaya aykın eğitim kurumlannın tamamen yaptuımsız kalması ola- sılığı da bulunuyor. nü, çağdışı bir kurum olarak yükse- köğretim sitemini çağm gerisine kilh- kyen YÖK'ü kaldırdığımızda bu sorun otomatikman ortadan kalkar. Anaya- saMahkemesi kararlannınkurucuka- rariarohnadığı, sadeceüşli konıryia bağ- lanosı oldugunu aşüârdır." Türban, siyasi malzeme Türban sorunu, önceki dönemlerde de merkez sağ partilerce seçim mal- zemesi olarak kullanıldı. Seçim dö- nemlerinde bu konuyu sık sık günde- me getiren eski D\T lideri Tansu Çil- ler, şu görüşleri sa\-unmuştu: "Türkiye'deki türbanh kadmlann yamızca yüzde 10'u siyasi amaç gü- dihor. Devlet, ünh ersiteü kızlar üze- rinde aşınbaskıyapryor. Türban tak- mak, ümversiteta' lazlann doğal haldadn". Ben bunu söyleyince azudıkta kah- yonım. Oğrencflerdevlet memunı değil dola>ısı>- la türban takmalan en- geüenemez." Çiller'in seçim kam- panyalannda başörtülü posteri de kullanılmıştı. Çiller. seçim meydanla- nnda "Demokrasi aşınız- dn-,ekmeğinizdir. Demok- rasi başörtünüzdür. na- musunuzdur, sahip çıkm" diye konuşmuştu. Çiller, "Bu seçim, ezi- lenlerin seçimi olacak. Bu seçim, e\1admı başörtülü diye üniversiteye yoüaya- mayanlarm seçimi olacak Zulüm edenlere karşı he- sap soranlann seçimi ola- cak Bu seçim. inançhlar, nücaadijıe üzerinegjdflen- lere,zulüm \apanJara kar- şı besap sormanın seçimi olacak. Bizi korkutmak, susturmak mümkün de- ğiL Herkesi susturdular. Bizi yıkbrmak da müm- kün değfl. Hiçbir biçimde bizi kacjramazlar. Değil üç. beş ay, bizi ipe götürseler sonuna kadar yanınızda- yız" diyerek oy istemişti. 28 Şubat yasalannı çı- karan eski ANAP lideri Mesut Yılmazda 3 Kasım seçimleri öncesinde bu ko- nuda tavır değişrirerek tür- ban sorununun uzlaşmay- la çözülmesi gerektiğini söylemişri. Yıhnaz, üni- versitelerdeki türban yasa- ğının krnıi noktalarda ay- runcıhk boyutuna vardığı- nı ve bunun, onaylanma- sı mümkün olmayan, yan- hş bir uygulama oldugu- nu kaydetmişti.Yılmaz, "tnsanı kendi devletinin kurumlannakarşısoğutn- cusonuçhrayolaçabilecek ber tür aynmcı uygulama hukuk dışıdır. Devletimi- zevatandaşhkbağıDe bağ- koianherkesinancma,kö- kenineve kryafeüne bakıl- maksızm birinci smıf \"a- tandaşor*1 demişti. Eski Cumhurbaşkanı Süteyman Demirel ise üni- versitelerde türban yasa- ğını savunmalda birlikte türban takan bir kadının cumhurbaşkanı seçilebile- ceği yönündeki görüşüyle dikkat çekmişti. Demirel, "Meclis öyle birini seçse, bugünkü hukuk sistemi içindebuna bir mani yok" diye konuşmuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcatislar@cumhuriyet.com.tr Şarkıcı Metin Şentürk'ün gör- meyen gözleriyle jet ski kullanması ülkemizi tanımlamak açısından zengin bir özet sayılabilirdi. İşte biz buyuz" diyordu fotoğraf. Siya- setin her tıkanışında gündeme ge- len türban tartışmasını anlamak mı istiyorsunuz, bakın o fotoğrafa. • • • Daha düne kadar, başörtülü, türbanh fark etmiyordu "kamu ala- nı"na sokulmamak için. Her ne ka- dar, "Başörtüsüyle türban farklı, başörtüsü analanmızın geleneksel giysisi, türban ise siyasi simge" dense de uygulama pek değişmi- yordu. Sonuçta nasıl örtünürse ör- tünsün, başı örtülü kadınlar "kamu alanı"na sokulmuyorlardı. Engelleme, Erzurum'da çığırın- dan çıktı ve bir başörtülü annenin gözleri yaşlı görüntüsü, tartışmala- n bir başka plarforma taşıdı. Top- lumsal duyarlılık iyice artınca, ön- ce askerler açıklama yaptılar: "Ba- şörtülüye yasak yok, türbanlıya Görmeyenin Jet Ski Kullandığı Ülke var, Erzurum'daki görevliler abart- mışlar." Bir de fotoğraf yayımlandı, başörtülü kadınlar askeri binalar- dan içeri girebiliyoriardı. • • • Bu açıklamayı, CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal'ın açıklaması izledi: Erzurum'da yapılan, kabul edilir gibi değildi. Bu tartışmalaıia yeni bir aşamaya gelmiştik. Şimdi başörtüsü yasağı kalkmış, türban yasağı kalmıştı. Dün gazetelerin manşetlerine "eşarp kriteri" man- şetleri yansımıştı. Haber şöyle de- vam ediyordu: "Ankara'daki Gül- hane Askeri Tıp Akademisi'ne bağlı Hemşirelik Yüksekoku- lu'ndaki mezuniyet törenine gelen kadın veliler, eşarplı olup olmadık- lanna bakılmaksızın salona alındı- lar." • • • Türbanla, eşarp arasında bir fark var mı? Bence var. Eşrap gelenek- sel bir giysi, türban ise yeni bir gi- yim tarzı. Bazılarına göre modern Islamcı kadını temsil ediyor. Daha bir ha- valı, kendini göstermeye yönelik oldugunu söyleyebiliriz. Şimdi ne olacak? Kız ögrenciler eşarpla üniversiteye gelirlerse, okul kapısındaki güvenlik güçleri nasıl davranacak? Eşarplı anneye izin var, eşarplı öğrenciye izin var mı? Eşarpla, türban arasında bir fark olduğu kabul edilip, böyle farklı bir uygulama gündeme gele- cek mi? • • • Türban tartışması zaman içinde çok çeşitli boyutlar kazandı. Ka- musal alanın ne olup ne olmadığı henüz tam olarak netleşemedi. Süleyman Demirel geçenlerde il- ginç bir benzetme yaptı. "Çanka- ya'da Cumhurbaşkanlığı ile Baş- bakanlığı bir yol ayınyor, yolun üs- tü kamusal alan da, altı kamusal alan değil mi?" Tartışmanın bir başka boyutu ise, hizmet verenle hizmet alan arasındaki ilişki. Bir kısım öğretim üyesi, öğrenci- lerin hizmet aldığını, hizmet alanla- nn nasıl giyineceğine değil, hizmet verenin yani öğretim üyesinin nasıl giyineceğine devletin karışması gerektiğini söylüyor. Fransa'daki uygulama ise, liseyi bitirinceye ka- dar devletin giysilere müdahale et- mesi şeklinde. Üniversitede ise bu sınırı kaldırıyor. Almanya'da son yıllarda öğretmenlerin örtünmesi yasaklanırken öğrencilerinkine ka- nşılmryor. • • • Sonuç olarak, türban, eşarp der- ken siyasi yaşamımız gerilimlere kilitleniyor. Ancak, bu tartışmalar- dan kamuoyunun yorgun düştüğü de bir gerçek. Partiler arasında, kurumlar arasında bir uzlaşma sağlanamaz mı? Bu tartışmayı ge- ride bırakamaz mıyız? • • • Metin Şentürk, gönmeyen gözle- riyle jet skiyi üzerimize sürüyor. Bu tehlikeli gidişi, suda olmayanlar gülerek izliyorlar. Halbuki bugün suda araç kullanan, yann karada da kullanabilir ve bizi de tehlike al- tında bırakabilir. örtünme sorunu olmayan insan- lann bir kısmı, bu tartışmalan ilgi- siz izliyorlar. Bir kısmı da korkuyla. Gerginlik sonunda bütün toplumu sanyor. Bu köşede defalarca dile getirdi- ğim gibi, tartışmayı yapan erkekler, mağduru ise kadınlar. Erkekler ikti- dar mücadelelerini kadınlar üzerin- den yaptıkça, o sistem demokrasi dışı ve erkek egemen bir sistem olmaya devam eder. Türkiye'de olan da budur. GLOBALPOLITIKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU Schadenfpeude' ABD medyasında, özellikle "neo-con"lara yakın kesimlerde, Avrupa "kriziyle" ilgili bir schadenfre- ude (kötü niyetli sevinme) var: AB Anayasası'nın rafa kalkması, AB'yi rakip bir hegemonya odağı olmaya doğru götüren süreci aksattı. Bu, bir ulus- lararası rezerv para olarak yükselmekte olan Av- ro'nun arkasındaki siyasi desteği zayıflattı. Dolar yeniden yükselmeye başladı, uluslararası konumu güçlendi. Ancak, neo-con kesimin zevkle seyretti- ği bu gelişmelerin içinde, umulanın tam tersı so- nuçlara açılabilecek dinamiklerin tohumlan gizli. Ğüçierinyeni dizilişi Anayasa oylaması fiyaskosu, uluslararası diplo- maside ABD'ye büyük sorun çıkaran Fransa Dev- let Başkanı Chirac'ın zayıflamasına neden oldu. 2007'de yerine geçmesı beklenen Sarkozy'nin neo-liberal eğilimli, ABD'ye daha yakın olduğu ileri sürülüyor. Irak savaşına güçlü bir biçimde karşı çı- kan Schröder'in de önümüzdekı genel seçimleri kaybederek yerını muhafazakâr, neo-liberal (ABD'ye yakın) eğilimli Merkel'e bırakması bekle- niyor. Bu koşullarda, AB içinde Ingiltere, Almanya ve Fransa arasında, ABD'ye daha yakın bir strate- jik ittifakın kurulabileceği hayal edilirken bütçe zir- vesinde yaşananlar, Financial Times'dan Munc- hau'nun deyimiyle, "köklü bir kayma yaratarak...", "stratejik ittifakı neredeyse olanaksızlaştırdı". Tony Blair'in AB zirvesınde, Ingıltere'ye yapılan geri ödemelere karşıiık, AB ortak tarım politikasını, sübvansiyonların kaldırılmasını talep etmesi büt- çenin imzalanmasını engelledi, Biriiğe yeni katılan ülkelerin almayı beklediği yaklaşık 60 milyar Avro transferi tehlikeye soktu. Bu ülkelerin, Ingıltere'yi tavrını değıştırmeye ikna etmek için bazı sübvansi- yonlardan vazgeçmeyi dahı kabul etmelerine kar- şın Blair'in sekterliği kızgınlık yarattı. Muhafazakâr Daıly Telegraph'a göre, Polonya'da gazeteler zır- vedeki başansızlıktan Blaır'i sorumlu tuttular. Böy- lece, başlangıçta Ingıltere'ye ve Anglosakson mo- deline yakın olan, Irak savaşında ABD'yi destekle- yen "Yeni Avrupa", Ingiltere'den uzaklaşarak, "Es- ki Avrupa'ya" yakınlaştı. ABD'nın AB içindeki en önemli "Truva Atı" Blaır tecrit oldu, devralmakta olduğu dönemsel AB liderliğinde başarılı olma şansı büyük ölçüde zayıfladı. AB projesinin geleceği konuşulurken yalnızca Avro kullananlardan oluşan bir çekirdeğin güç- lendirilmesi olasılığından daha çok söz edilmeye başlanması, Avro'ya dahil olmayan Ingiltere'nin siyasi etkisinin zayıflamaya devam edeceğini gösteriyor. özetle başlangıçta siyasi kriz olarak kendini açığa vuran süreç, Avrupa'da daha güçlü ve derin bir bütünleşmeye yol açabilecek dina- mikleri de hareket geçirdi. Diyalektik işte... Yeniden dolar... "Avrupa krizi" öncesinde dolar, önceki iki yılda Avro karsısında yaklaşık yüzde 40 değer kaybet- mişti. Bu ABD açısından üç tehlikeli gelişmeye işa- ret ediyordu. Birincisı, bu dönem boyunca dış tica- ret açığı artmaya devam ettiğine göre ABD'nin de- valüasyondan faydalanacak bir ihracat kapasitesi yoktu. Ikincisi, Avro yükselirken Avrupa'nın özellik- le Almanya'nın dış ticareti fazla vermeye devam et- ti. Bu, özellikle, dünyanın en büyük ihracatçısı olan Almanya'da, üretkenliğın, neo-liberal propaganda- lann aksine, revalüasyona rağmen rekabet gücünü korumaya yetecek kadar yüksek oldugunu gösteri- yordu. Uçüncüsü, dolara güven azalmış, Asya ül- keleri merkez bankaları, Avro'ya geçmekten söz etmeye başlamışlardı. Bu gelişmeler dolann ulusla- rarası konumunun zayıflamaya başladığını, The Economist'e göre "döviz bölgeleri" oluşması olası- lığının güçlendiğini gösteriyordu. Ocak ayından bu yana dolar Avro karsısında yüzde 12 değer kazanmış. "Avrupa krizi" bu eğili- mı güçlendırdi. Şimdi kimi ABD'Iİ yazarlar, ömeğın Newsweek'te Prof. Garten, "Vüce dolar geri gel- di" başlıklı yazılar yazmaya başladılar. Ama gerçek durum daha kaımaşık. Birincısi, dolardaki güçlen- me uluslararası yatınmcılann ABD varlıklarına ilgile- rini canlandırarak ABD'yi dış borçlanmaya, ithalata, tüketime bağımlı büyüme modelini korumaya teş- vik edecek, sermayenin yeniden yapılanmasını er- teleyecek, böylece kriz geldiğinde çok daha sert yaşanacak. Evet kriz gelecek! Çünkü, ABD cari açığı ve bütçe açıkları, doîarın değerlenmesiyle birlikte daha da büyüyecek. Dolar revalüasyonu ihracatı caydıracak, Bloomberg mali analiz sitesindeki bir yorumun bel- gelediği gibi ABD'nin en büyük çokuluslu şirketleri- nin dış satışlan, gelirleri, dolayısıyla hisse senetleri- nin değeri düşecek. Bu, dış dünya gelirierinin azal- ması, üretken sermayenin ABD'den, fabrikalannı, iş- letmelerini sökerek başka ülkelere kaçmasını hızlan- dıracak, ihracat kapasitesini daha da azaltacak, dış açık, dış borçlar daha da büyüyecek, böylece, dola- nn zemini çürümeye devam edecek. Tam bu sırada petrolün varil fiyatının 60 dolara dayanması, ABD için düşük dolar avantajının ortadan kalkmasıyla da giderek daha büyük bir enerji faturası ve üretim ma- liyeti anlamına geliyor. özetle dolann güçlenmesi de ABD'nin ekonomik siyasi gerileme sürecini hızlandı- racak dinamikler taşıyor. Diyalektik işte... ergin.yildizoglu'• gmail.com Değişiklik aynen kabul edildi RTÜK içingözler Çankaya'da ASKARA (Cumhuri- yetBürosu) - TBMM Ge- nel Kurulu, Cumhurbaş- kanı Ahmet Necdet Se- zer'in TBMM'ye iade et- tiği RTÜK'le ilgili anaya- sa değişikliğini 397 oyla aynen kabul etti. Oylamada anayasa de- ğişikliğinin doğrudan re- feranduma gitmeden yü- rürlüğe girmesi yolunu açan 367 rakamının üze- rine çıkılırken gözler Çankaya'ya çevrildi. Cumhurbaşkam'nın her durumda anayasa deği- şikliğini referanduma gö- türme yetkisi bulunuyor. Sezer,RTÜK'ün9ü\'e- den oluşması ve bu üye- lerın siyasi parti grupla- nrnn milletvekili oranına göre belirlenecek üye sa- yısınının ikişer katı ola- rak gösterecekleri aday- lar arasından Meclis ta- rafindan seçihnesini ön- gören anayasa değişikli- ğini "RTLTC üyelerinin partilertaraândan belir- lenmesininpartiyandaş- hğı yanşuun önünü aça- cağı" gerekçesiyle geri göndermişti. AKP ve CHP'nin anlaşması ne- deniyle değişiklik Mec- hs'te aynen benimsendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle