18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Zeval TÜRKÇENİN atasözlerindendir: "Elçiye zeval olmaz" deriz. ilk duyuşta, diplomatlar için söylenmiş gibi gel- se de, günlük yaşamda da kullanırız bu sözü: Biri- nin dedığini başkasına ileten kişiyi o sözden sorum- lu tutamazsınız. Ona kızmamanız gerekir. Aslına bakarsanız, "zeval" sözü "za;/"den gelir; yani sona erme, yok olup gitme. Belki, Osmanlı pa- dişahlarını kızdıran elçilerin ara sıra Yedikule zin- danlarınagönderilmesinden kalma birsözdür. Şim- di artık öyle bir şey yok; yüzyıllar boyunca gelişti- rilen ve hele geçen yüzyılın ortalannda Viyana Söz- leşmeleri'nden biriyle kesinleşen kurallara göre, elçilerin ayrıcalık ve bağışıklarına kolay kolay do- kunamazsınız. Ama onlar da "görevli bulundukla- n devletin yasalanna ve düzenlemelerine uymak- la, devletin içişlerine kanşmamakla yükümlüdür- ler". Hollanda Büyükelçisi'nin geçen hafta biryemek- te söylediği sözlerin yankısı hâlâ sürüyor. Her- kes bir tarafa çekmekte; hatta iktidar bu sözlerin hiç söylenmediğıni, yazılı bir metinde bulunsa bile çıkanldığını iddia etmekte. Niçin? Çünküsözlerdebirçeşit "içişlerine kanşma" var. özetle şu: "Güneydoğu 'da askeri harekâtla yetin- meyin; oradaki durumun düzeltilmesi için siville- rin yapması gereken başka şeyler de olmalı". Bir bakıma, başta askerler olmak üzere, herkesin söy- lediği, hepımizin istediği de bu değil mi? Rahatsızlık, galiba, bunun bir büyükelçi tarafın- dan, resmi konuttaki bir yemekte söylenmiş ve sonra açığa vurulmuş olmasından kaynaklanıyor. Ozaman, durup soruna şöyle bir bakalım: Ko- nuşan, rasgele bir devletin değil, Avrupa Birli- ği üyesı bir ülkenin diplomatı ve galiba öbür üye- leradına konuşmakta. Başka bir devletin diploma- tı olsa, "Içişlerimize kanşıyor" diyebilirdiniz; ama AB'den üyelik istemek ve bunun için müzakere et- mek, içişlerine kanşmayı, o konudasöz işitmeyi pe- şinen kabul etmek değil midır? Rahatsızlık, galiba bundan değil de Güneydoğu konusunda sivil cenahta gerçekten cıddi, tutarlı ve köklü bir şeyler yapılmamakta oluşundan geliyor. Belki de böyle bir gerçeğin yabancılarca yüze vu- ruluşunun utancı. Bütün o illeri kapsayan, ekonomik ve sosyal so- runlannı yıllara bağlanmış, kaynaklan ve sorumlu- ları kesinlikle belirlenmiş biçimde birlikte hep bir- likte ele alan, resmen açıklanan bir bölge planınız var mı? Bu olmayınca, başkaları elbet bölgesel özerklikten, federalızmden dem vuracak, askerler de sorunların doğurup beslediği birterorizme kar- şı vuruşup körpe canları şehit verecektir. Daha acıklı olan şudur: Henüz başbakan bile ol- madan Batı kapılannda dolaşıp dış destek, dıştan beğenilme ve dışa söz verme turlan atmışsanız, onlar da bu desteklerin, beğenişlerin ve söz veriş- lerin karşılığında konuşmahakkını kendilerinde bul- muşlarsa, hele onlann elçilerine hiç zeval olur mu? Elmadağ Meyhanesi'nde canlı tnüzîk! Bu Cuma ve her Cuma saat 21.00'den inbaren Türk Musikisi Devlet Konservatuvan'ndan Dr. Atilla Ovalı ve arkadaşlannın oluşturduğu Ehlıkeyf, sevilen eski şarkılar, fasıl ve günümüzün popüler parçalanndan seçrae örnekler sunuyor. Salı ve Perşembe günleri ise Dr. Atilla Ovalı'run ut eşliğindeki özel programını izleyebilirsiniz. elmadağ Rezervasyon için: (0212) 241 03 20 - 23 Cumhuriyet K İ T A P L A R I YÜZBAŞI SELAHATTİN'İN ROMANI (1-2) İlhan Selçuk Yüzbaşı Selahattin'in Roraanı yalnız kendisinin depl, bir kaşağıa romanjdır. Bu romaada değer yargılanyla birlikte çöken Osmanlı İmparatorluğu yerine yeni bir imparatorluk kurmak isteyenlerin dramı ve devletin çöküşünü durdurmak isteyen bir asker kuşağımn fedakârlık destanı yer aiır. Bu romsn yakın tarihimizin gerçeklerini dile getirmekte, pek çok yönü aydınlanmamif bir devreye ışık tutmaktadır. Merlcez Töriıotagı Cad Ho: 39/41 C«jaloJlu-ISUK8ÜL - Tel: 0212 514 01 9 i 5et» ktitol CMJ hmbk Sok. 4/1 Taksim-tSTAMBUl - Tel. 0212 252 381) Anfcarı : Motüriı SuSoı Ho: 125 Ksr. 4 Bdoniılüor ANKAU Tel. 0312 419 50 20 Bu Gidişe Dur Demeli... Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, üniversiteler, TSK, yeri geldikçe eleştirilerini belirtip Cumhuriyet ilkelerine, devrim yasalanna sahip çıkıyorlar. Ülkemizin tüm aydınlık güçleri, son seçimlerde aldığı oylarla halkımızın yüzde yetmiş beşini temsil etmeyen bu yönetime karşıdır. Erol ERTUĞRUL Hukukçu F ransa ve Hollanda da AB Anaya- sası için yapılan halkoylamalann- dan "HayTr" çıktı. Yapılan kamu- oyu yoklamalanna göre bu ülke- lerin halklannın hayır oyu kullan- malannda, Türkiye'nin ABye girme ola- sılığı etkili olmuş. Bir an için düşünelim, ken- di ülkelerinde, dinsel eğilimlere karşı çı- kıp. türbanı kamusal alanlarda yasaklayan- lar, Türiye gibi. yöneticilerinin eşlerinin başlan bağh ve Islami kurallara göre yaşa- maya çalışan bir ülkeyi aralanna almak is- terler mi? Son dönemde Türkiye'nin hızla îslam- laştırılmaya çahşıldığı, dışandan da gün gi- bi görünüyor. Ilımlı îslam safsatası ile al- datılmaya. uyutulmaya ve yönlendirilmeye çahşılan Türkiye ne acı ki bu isteme koşa- rak kucak açan bir kadro tarafından yöne- tiliyor. ABD'nin kendi çıkarlan içinbize biç- meye çalıştığı bu giysiyi, bugün ülkemizi yönetenler, severek giymeye çalışıyorlar. TCY'ye son biçimi verilirken AKP yöne- ticilerinin verdikleri bir önerge ile kaçak Kuran kurslannın hoş görülmeye çalışıl- ması, bu eylemi gerçekleştırenlere yalnız- ca para cezası verilmesi ve kurslann da ka- patılmaması, bu yönetimin yüzünü daha açık bir biçimde ortaya koydu. Bugün ülkemizde beş bin yasal. altı bin kaçak Kuran kursu olduğu ve Hizbullahçı- lann bu kurslardan yetiştiği düşünüldüğün- de konunun önemi kendiliğinden ortaya çı- kıyor. Cumhurbaşkanı'nın TCY'yi bu nedenle veto etmesi, Başbakan'ın canını sıkıyor ve Cumhurbaşkanı'nı siyasallaşmakla suçlu- yor. Cumhurbaşkanrnın imzası ile gerçek- leştirilecek kararnamelerle atanması gere- ken iki bini aşkın bürokratın, dinci görüş- leri nedeniyle atanmayacaklan anlaşıldı- ğından, geçici görevle atamalannın yapıl- ması bir hukuk devletinde olmaması gere- ken bir durumdur. Cumhurbaşkanı'nın bu konudaki uyansı da AKP'yi rahatsız ediyor. Ancak, AKP'nin hızlı bir biçimde dinsel kadrolaşması sürüryor. Kendi ülkesini ABD'ye şikâyet eden, "Ben laik değafan" diyen Başbakan, kendisine karşı çıkan her- kesi suçlayarak eylemini sürdürüyor. TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL^ ERDE- MİR gibi sanayi kurumlanmız. ekonomik kaynaklanmız, yerh, yabancı anaparaya, yandaşlara. özelleştirme diyerek yok paha- sına peşkeş çekiliyor. TÜBÎTAK gibi bilim kurumlan siyasallaştınlıyor. Şimdi de yar- gıya el atılıyor. Yargıçlar ve savcılar yasa- sında yapılacak bir değişiklikle, yargı ba- ğımsızhğı yok edihneye çahşıhyor. Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan, resmi bir toplantı için Suriye'ye gidiyor. Demokrasi ile yönetilen, laik, aydınlanmayı yaşamış Atatürk Türkiyesi'nin başbakanının eşi, ba- şı türbanh, ayaklanna kadar kapanmış giy- siler içerisinde, demokrasiden uzak, şeriat- çı Suriye Başkanı'nın eşi Esma Esat, Mısır Devlet Başkanı 'nın eşi Suzan Mübarek, Pa- kistan'ı temsil eden Benazir Butto açık baş- lan ile çiçek gibiler. Bu tablo Türkiye'ye yakışıyor mu? Emine Erdoğan, Suriye'de yaptığı konuşmada, bu konuda kadınlar için en büyük örnek Atatürk dururken Atatürk'ü degil de Hz. Ayşe'yi örnek gösteriyor ve Hz. Ayşe'nin günümüz kadınından bile ne kadar ileride olduğu safsatasını dile getiri- yor. Emine Erdoğan ın dinsel düşünceleri yalnızca kendisini ilgilendirir. Ancak bu kı- lıkla ülkemizi ve ülkemiz kadınlannı tem- sil edemez. Aslında Emine Erdoğan, çağdaş Türk ka- dınını temsil etmiyor. O olsa olsa, ortaçağa özlem duyan ve Arap ülkeleri gibi yaşama- ya çalışan kadınlan temsil ediyor. Üstelik bunu. o ülkelerin kadınlan Türkiye'yi ör- nek almaya çalışırken yapıyor. Kazakis- tan'daki siyasal olaylan protesto etmek adı altında Ankara'da geçen günlerde bir gös- teri yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin baş- kentinde, Arapça yazılı yeşil bayraklar açıl- dı, "Hilafetisteriz" sloganlan atıldı, tekbir- ler getirildi. Ankara'nın simgesi Hitit hey- kelinin üzeri yeşil bayraklarla kapatıldı. Cumhuriyetin poüsi buyasadışı gösteriyi yal- nızca izledi. Cünkü polis, yönetimin bu du- rumu hoş gördüğünü düşünüyor. Ortaöğrenim kurumlannın ders program- lanna, uygulamalı zorunlu din dersleri ko- nuluyor. Öğrenciler, aptes alarak camilere götürülecek, namaz kıldınlacak, mezarlık- lara götürülüp uygulamalar yaptınlacak- mış. Cocuk Esirgeme Kurumuna, yetiştir- me yurtlanna imamlar atanmaya başlandı. Öğrencilere Kuran okutulacak ve dini bil- gıler verilecekmiş. Gelecek kuşaklara, ay- dınlanmadan. uygarlıktan. bilimden, ileri gitmekten söz etmek varken onlan camile- re, mezarlıklara taşımanın ne gibi bir anla- mı olabilir? AKP yönetimi aracılığı ile Türkiye'nin adım adım dinselleştirilmeye çahşıldığı dı- şandan da açık olarak görülüyor. Böyle bir ülkeyi AB ülkelerinin halklan aralanna al- mak isterler mi? Eşit koşullarda ve onuru- muzla AB"ye girmeye çalışsak bile en bü- yük engel AKP yönetimidir. Ülkemizin ay- dınlanmasuıın, uygarlaşmasının önündeki en büyük engel bugünkü yönetimdir. Tür- kiye, parasal ve siyasal çıkar uğruna dinsel motifîere sanlmış bu yönetimden kurtul- mahdır. Bu ulus, çok daha güç koşullarda çok da- ha güç olan engelleri aşmıştır. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, üniversiteler, TSK, yeri geldikçe eleştirilerini belirtip Cumhuriyet ilkelerine, devrim yasalanna sahip çıkıyor- lar. Ülkemizin tüm aydınlık güçleri, son se- çimlerde aldığı oylarla halkımızın yüzde yetmiş beşini temsil etmeyen bu yönetime karşıdır. Ancak, ülkemizi bugün yönetenler, hiç- bır şeye aldırmıyorlar. AB'ye gireceğiz al- datmacası ile yasalar çıkanyorlar, her yasa- ya dinsel içerikli hükümler koyuyorlar, çiz- dikleri yolda adım adım ilerliyorlar. ABD'nin hoşuna gitmek için ulusal onurumuza sığ- mayacak eylemlerde bulunuyorlar. Ulusu- muzu küçük düşürüyorlar. Başbakan' ın son ABD gezisi bunun açık bir ömeğidir. Hiç- bir kazanım elde etmeden, ödünler verildi- ği kanısı uyandınyor. c Ilımlılar'? 'Okumuşlar' ve 'Suskunlar' Daver DARENDE 1 970'liyıllarda Cum- huriyet'in ikinci say- fasında değerli hu- kuk bilginı Seha Me- ray'ın yazılan uzun yıl- lar okurlanna yol göste- ricilik yaptı. Her biri bir ders niteliğinde olan bu yazılar güncelliğini bu- gün de koruyor, günü- müz olaylanna da ışık tu- tuyor. Onun yirmi beş yıl önce yazdığı bir yazısın- da politikacılann kimi özelliklerini tanımlarken onlar için kullandığı, Emekli diplomat u Nasıl aklırmryorlar, bu karmaşık ulusiararası po- litika ortamında, ulusal sorunlanmıza? Nasıl \~ap- macık sorunlar varaüp onlarla s^'aş Donkişot- luğuna kalkışıyorlar?" sözleri belleğımden si- linmedi. Seha Meray, yazılann- da, akıl öğretenleri, iri iri laf edenleri, kendini dev aynasında görenleri tek tek ele alır, onlann özel- liklerini bir ruhbilimci gibi güzel biçemiyle (üs- lubuyla) gözler önüne se- rer. "okumuş" olmakla "adam" ohnak arasında ince bir bağ kurardı. "Okumuşhık" yalnız, be- lirli yaşlarda birtakım okullara gidip öğretilen- leri ezberlemek, sınav- larda başarı kazanmak anlamına gelmiyordu onun için. Onun için önemli olan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tehlike- ye düşürülmemesi idi. Bu konuda kafa yormak, ye- ni düşünceler üretmek gerekiyordu. Değerh hu- kuk bilgini, günümüzde- ki olaylan yaşasaydı üzüntüsünden kahrolur- du. Günümüzde hemen her gece televizyonlarda iri iri laf edenleri, sonımlugö- revierde bulunduklan hal- de ülkemizin çıkarlannı göz ardı edenleri, Cum- huriyetimizin varlık ne- deni olan Kemaüzme sa- hip çıkmayanlan dinle- dikçe ben de üzüntüden kahroluyorum. Cumhuriyet « K İ T A P L A R I İNGtLİZ GİZLt BELGELERtNDE TÜRKİYE Erol Ulubelen r>" Cumhuriyet k^KİTAPLARI ANILAR "Bir Cumhuriyet Kızı" Müşerref Hekimoğlu Bu kitap ülkemiz ûstünde korkunç planlan açığa vuran gizli belgeleri sergilemektedir. tngiliz Kraliyet matbaasında 1927 ve 1947 yıllannda basıinuş olan beigeierden Erol Ulubelen tarafından seçilmiş ve dilimize çevriimiştir. Erol Ulubelen: "... Bugün bütün canhhğıyla bir Ermeni sorunu vardır. Geçmişte Ermenilerin nasıl tahrik ve teşvik edildikieri bu belgelerde en açık bir biçimde görülmektedir. Bu tahrik ve teşvikler kanımca bugün de aynen sürmektedir." Sami KARAÖREN Meıtez TürİKKSgı Cod No 39/41 Cjtloglu ISTAMUl - U 0212 514 01 9 İ Sofe« Isddnl iai hmink Sok. 4/! Iduım-İSMMBUL - Tet: 0212 252 3$ I I Anfcofo Alotğrk ButvonHo 125 KoH Bokjnlıkb UIKAU Tel:0312419 50 20 "Anüar" gazeteciliğe adanmış bir yaşamın içinden gerçekler. Gazeteciliği "meslek" olarak dfişünenlere "yol haritası". Türkiye'nin 1950 sonrası yaşadığı "değişimin" yönü ve niteliği hakkında açıklayıcı tespitler.Hepsiyle birlikte aym zamanda; "Bir Cumhuriyet Kızının Anılan". Anısı önünde saygı ve san karanfîUerle eğHiyoruz. NazifEKZEN 27Mart2005 Hwkn îürb(og> Cod »o: 39/41 CtğdoğlulSTMBUL - Tel: 0212 514 01 96 S*ke IsAM Cad Zombsk Sok. 4/1 Msm-İSTAHBUt • Tel 0212 252 38 I I Ankar. totûric Sahofi Ho: 125 Kot 4 MtonlıMar/UIKAM • Tel: 0312 419 50 20 Politikacılar, profesör unvanlı öğretim üyeleri, iş çevTeleri. holding ba- sınımızın köşe yazarla- n, ikinci cumhuriyetçi- ler, dini pazarlayanlar. emperyalizmin bir ahta- pot gibi kollanyla ülke- mizi sardığını nasıl fark etmiyorlar? Konuşmalannda, yazı- lannda "emperyafem" sözcüğünü kullanmaktan neden çekiniyorlar? Ke- malizmi, ülke çıkarlannı savunmak artık suç mu sayılacak? "Okumuş" ki- şilerin çoğunluğuna da- yanan Meclisimizin, si- yasal partilerimizin bu sorulan nasıl yanıtlaya- caklannı merak ediyo- rum. Mesleklerinde en üst düzeye ulaşmış eski ba- kanlann. emekli obnuş kimi bürokratlann ken- dilerini "rakipsiz" gö- ren tavırlanna, duyarlı konular gündeme geldi- ğinde yanlı ve çekingen davTanışlanna ne deme- h? Ekranlarda, neredey- se her gece, hep aynı ki- şilerin ülkemizin sorun- lanna Batılı çe\Telerin gözüyle bakmalan, orta- mı toz pembe gösterme- leri, halkımıza gerçek- leri anlatmaktan kaçuı- malan, ülkemizin ya- şamsal önemdeki sorun- lanna duyarlılık gösteren kamuoyumuzu da rahat- sız etmektedir. Değerli dostum, yazar Nusret Kemal Ot\am bir yazısında şöyle demişti: "Atatürkçü düşünce yenflmedi, yenflmejtcek. Kurtuluş Savaşı'na, Ku- vayı MiDrye ruhuna, ulu- sal onura, Anadolu dev - rimine, aydınlanma ça- ğma \e çağdaş özgürlük- lere sahip çüalarak güç- lenecek." Müzik bilgini, yazar tlhan Mimaroğju. Ara- hk 1969 tarihinde ya- yımlanan "MusüdTari- hi" kitabında yer alan yazısında. "ıhmh ohna- yı düşünsel ve eylemsel birgünah" saymıştı. Ne acıdır ki, bugün- lere "uuntalar, okumuş- lar ve suskunlar" saye- smde geldik. PENCERE 1000 Yıl Once, 1000 Yıl Sonra.. Iran'da seçim var.. Emre Kongar sordu: - Seçeneksiz seçim olurmu?.. AliSirmen, "Kırk katır mı, kırksatırmı, seçimi" başlığı altında yayımlanan dünkü yazısında bir olay anlatıyor: Batılı bir hanım gazeteci, Rafsancani'nin ba- sın toplantısına zorunluk gereği çarşafa bûrûne- rek katılmış... Cumhurbaşkanı Rafsancani, hoşgörüsünû şöy- le dile getirmiş: "- Neden çarşafa büründünüz? Sadece türban dayeterdi..." Iran'da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerin- de seçenek yok!.. Bütün yollan mollalar kesmişler.. • Iran'da ha Rafsancani, ha cumhurbaşkanlığın- da ikinci aday Ahmet Nejat!.. Tepeden tırnağa şerıatçı ikisi de!.. Al birinı, vur ötekine... Aralanndaki sözüm ona farkı fark etmek bir şey değiştirmiyor... Aynca komşu ülkeden söz açarken kullanılacak deyişlere de dikkat etmek gerek... "Tahran Üniversitesi" mi dediniz?.. Ne üniversitesi?.. Bilim özgüriüğü olmayan bir kuruma üniversite denebilir mi?.. Şeriatçı kafanın egemenliğinde dinci anayasal düzen kurmuş bir ülkede ne 'seçim' geçerlı ola- bilir.. Nede 'üniversite!..' Insanlık tarihinde gerçek üniversite, bilimin inanç- tan bağımsızlaştığı tarıhsel aşamada kurulabildi... • Tesettür Iran'da yalnız kadını 'çadır' denen ka- ranlık çarşafa sokmakla kalmıyon mollalar kesimın- de erkek tesertürü de geçerli.. Türkiye'de Emine Erdoğan tesettüriü; Recep Tayyip Bey'in de başını örttük mü, molla mantığı- na göre daha çok Müslüman olmaz mıyız?.. Islamda irtica 20'nci yüzyılın ikinci yansında ve 21'inci yüzyılın başında azgınlaştı... Iran'ın komşusu Türkiye topun ağzında!.. Ne yazık ki Başbakan Erdoğan'ın uçağında şa- rap içilmesi, bütün gazetelerin bınnci sayfalann- da haber ve sorun oluyor!.. Oysa bin yıl önce ya- şamış Iranlı şairÖmer Hayyam'ın şu güzelim ru- baisi ne bugünkü mollaya uyar, ne softaya ne de içkiyi günah sayan kafaya... "Cennette huriler varmış kara gözlü Içkinin de ordaymış en güzeli Desene biz çoktan cennetiik olmuşuz Bak, biryanda şarap, bıryanda sevgili." • Demokrasi için seçim gerekli; ama, nasıl bir se- çim?.. Devlet düzeni, hukuk, toplumsal kurumlaşma, bireyin şartlanması gericiyse seçim ne işe yarar ki?.. Iran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılıyor... FasaryaL Bin yıl önce yaşamış Hayyam, bugün dirilse Iran'daki mollalann (veTürkiye'deki softalann) ge- ricıliğine şaşar... Yazımızı A. Kadir'in Hayyam'dan bir çevirisiyle noktalayalım: "Ister Müslüman olsun, ister gâvur olsun, bana ne, sımsıcak olsun yürek dediğin, sevgiyle dolu olsun ağzına dek. Bizim deftere adın hele bıryazılsın, kardeş, o zaman cennet de vız gelecek sana göreceksin, cehennem de vız gelecek." Peki, bu dizelerin bin yıl önce yazıldığı Ortado- ğu'da bin yıl sonra bu irtica ınanılmaz bir karabasan değil mi?.. KONFERANS TBMM'nin açıhşının 85- Anıasya GeneJgesi'nin 86. >ih nedeniyle; ISPARTA ULUSAL BİRLÎKHAREKETÎ ASTALYA CUMOK AVRUPA BtRLİĞÎ VE ULUSAL EGEMENLİK Yılmaz DtKBAŞ Araştırmacı - Yazar,' Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Tarih : 22 Haziran 2005 Çarşamba Yer : Isparta Öğretmenevi Saat : 21.00 tMZA : Yılmaz DİKBAŞ. 22 Haziran 2005 Çarşamba günü 15.00 ile 18.00 saatleri arasında BABİL KlTAPLIĞI'nda kitaplanm imzalavacaknr (Adres: Kutlubey Mah 1005. Sok. ISPARTA ) tktişün - Bikji: Mahmut ÖZYÜREK: 246 223 96 60 - 0 505 660 01 44 Hicran KARABUDAK: 242 247 67 17 - 0 532 325 05 63 GAZİOSMANPASA SULH HUKUK HÂKİMLIĞl'NDEN Esas No: 2002 375 Ahmet Kılıç ve Rabıa Gül tarafından Bakırköy 19. Noterhği'nde 3.12.1996 tarihinde 52099 yevmiye ile dü- zenlenmış vasiyetname hükmünde olan mirastan feragat sözleşmesinin okunması davasında: Vasiyeti düzenlettirenlerden Hasan ve Fatma'dan olma 27.3.1930 doğumlu .'Uımet Kılıç 9.1.2002 tarihinde öl- müş olması sebebıyle, okunan vasiyetnamede Rabia Gûl, Ahmet Kılıç ile evlendıği takdirde kanuni mirasçısı ola- cafmdan Ahmet Kıhç'ın vefatı halinde kendisine kala- cak miras hak ve hissesinden Ahmet Kılıç mirasçılan le- hine mirastan feragat ettığıni bıldirdığı. Ahmet Kılıç da Rabıa Gül'ün mirastan feragat etmesine muvafakat etti- ğini bildirmiştır. Ahmet Kıhç'ın mirasçılan olduğu anlaşılan Farma Onural (KJIIÇ) ile Ayşe Çanakçıoğlu (Kılıç)"ın teblıgata yarar açık adresleri tespıt edilemediğinden. ilanen tebli- gat yapılmasına karar verilmıştir. Adı geçen bu mirasçılann, dûzenlenmış olan mirastan feragat sözleşmesine karşı bir diyeceklen olup olmadığı- nı bildirmek üzere 28.7 2005 günü saat 09.30'da yapıla- cak dunışmaya gelmelen. geçerli bir özür bildirmeksizin duruşmaya gelmediklen takdirde mirastan feragat sözleş- mesinin aynen kabul etmış sayılacaklanna karar verilece- ğı mirastan feragat sözleşmesinin davetiye ile tebliği ye- nne geçeriı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 13.6.2005 Basın: 29270
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle