Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 2005 CUMA
2 OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MİJMTAZ SOYSAL
Ulusalcılık
ESKİDEN "milliyetçilik" denirdi; şimdi de çok kişi
öyle diyor. Ama, daha da Türkçeleştirmek, "ulusalcılık"
demek gerek galiba. Hem sözcüğün başlangıçtaki an-
lamını saklı tutmak, hem özüne daha da uygun duru-
ma getirip aynı zamanda çağın gereklerine de doğru bi-
çimde uyarlamak için.
Kavramın Osmanlf daki çöküşe "dur" demek ve kur-
tuluş yolu bulmak için benimsendiğini unutmama-
lı. Imparatorluğu, ancak onu kuran kavim kurtarırdı; do-
layısıyla Türklüğü öne çıkarmak, ümmetçilikten ve ço-
kuluslu Osmanlılıktan medet umanlara karşı "millet"
kavramını vurgulamak, bunu da imparatorluğun Türk un-
suruna dayandırmak gerekiyordu. Önce Türk unsurda
bu kimlik bilinci uyandırılmalı, sonra da o unsur egemen
kılınmalıydı.
Cihan Harbi sonunda yaşananlar, aynı düşüncenin
Mustafa Kemal'ce gerçekleştirilmesini kolaylaştırmış-
tır. O, Türkiye halkının çeşitli kökenlerden ve başka yö-
relerden geldiğini bildiği için Osmanlı'daki milliyetçiliğin
ırkçılığa kaçan yanlannı gerilere iterek Fransız Devrimi'nin
etnik temele dayanmayan ve daha çok aynı ülküler çev-
resinde bütünleşmeyi vurgulayan tanımını benimsedi.
Bugün, "Atatürk milliyetçiliği" denen bu kavramı bi-
raz daha güncelleştirmek, dolayısıyla şimdi karşı-
laşılan güçlüklerin aşılmasında yararlı duruma getirmek
kaçınılmaz olmuştur. Osmanlı'nın son döneminde oldu-
ğu gibi, karşılaşılan tehlikeleri yenme amacıyla yeni bir
güç kaynağı oluşturarak.
Nelerdir bu tehlikeler? Ümmetçilik, Ikinci Cumhuri-
yetçilik ve dış ekonomik güçlere teslimiyetçilik değil
mi? Şimdiki iktidarın Avrupacı tutumu, neredeyse bü-
tün bunların bir sonucu olarak ortaya çıkmış sayılmaz
mı?
öyleyse, ümmetçilik bir tehlike olduğuna göre o za-
man eski milliyetçiliğin de kendisinin ayrılmaz parçasıy-
mış gibi gösterilen "dinci muhafazakârlık"tan arındırıl-
ması gerekir. "Ulusalcılık" sözcüğü bu arınmaya yara-
yabilir.
Ikinci Cumhuriyetçiliğe gelince, onun etnik ayrışma-
yı adeta bir "insan hakkı" gibi ileri sürmesi, "Atatürk mıl-
liyetçiliği" anlayışında ısrar etmenin önemini daha da
arttırmıştır. Ulusalcılık, bu anlayışa uygun biçimde ge-
nellikle etniklik bulaştırılmadan kullanılan bir söz oldu-
ğu için de elverişli oiabilir.
Ama hepsinden önemli olan üçüncü nokta şudur:
Ulusal kalkınma araçları olarak yaratılan kamu işletme-
lerinin darmadağın edilip dışa peşkeş çekilmesi, Cum-
huriyet ekonomisinin büyük ölçüde IMF ve Dünya Ban-
kası emrine girmesi ve AB teslimiyetçiliğinin her şeye
egemen olmasıdır ki, "ulusalcılık" sözünü bütün bun-
lara karşı direnişin ortak bayrağı durumuna getirdi. Ev-
rensel değerleri en önce ve en çok kendi ulusu için ger-
çekleştirmeyi zaten amaçlamış olan Türk solunun son
yıllarda daha "ulusalcı" oluşu biraz da bundan değil mi?
Belki, yeni Türk sağı ile yeni Türk solunun ortak teh-
likelere karşı aynı cephede yan yana gelişleri de böyle-
sine üçlü boyutlu bir "ulusalcılık" sayesinde olacaktır.
Polisliğin Arka Yüzü...
Polis adliycnin polisi olursa, idare, bazı soruşturmalann bir an önce
yürümcsinden ve sonuçlanmasından memnun kalmayacaktır. olay
budur. Düzen budur. Çirkinlik buradadır. Bunun için önce Meclis'tc
bulunan hükümetin verdiği demokratikleşme paketi içersinde
bulunan adli polisin kurulması şarttır, elzemdır ve zaruret haline
gelmiştir.
Av. Turgut ÎNAL
P
olis örgütünün
kuruluşunun
150. yıldönü-
münii yine ül-
kemizde, parlak
törenlerle kııtlanıaktayız.
Önce bu ülke, çeşitli neden-
ler ve bahanelerle her gün
yapılan törenlerden, kar-
şılıkh ödül vermelerden,
söylevlerden ve tören kok-
teyllerinden inanınbıkmış
usanmıştır. Bizim ülkemi-
zin törenle, söylevle, kok-
teylle işe yaramayan bir
yığın plaketle uğraşacak
ne vakti vardır ne de eko-
nomisı buna elverişlidir.
Bu ülkenin, böyle lükse ta-
hammülü yoktur. Önce bu
bilinsin!..
Acı gerçekler
Şimdi polis örgütünün
kuruluşunun 150. yıldö-
niimü nedeniyle biz acı
gerçekleri dile getirmek is-
tiyoruz.
Önce polisi yetkili ve so-
rumlu kılan yasa 4.7.1934
tarihinde yayımlanmıştır.
Tam 61 yıllıktır. Şimdi po-
lıslik mesleğıni sürdüren
lıiç kimse bu yasadan ön-
ce doğmamıştır.
Yasa son dcrece çağdı-
şıdır, ılkeldir, Usmanlı'nın
Zaptiye Nizamname-
si'nden esinlenmiştir. Po-
lise biryığın iş verirken, dö-
nemın koşulları gereği po-
lisi hukukun ve adaletin
üzerine çıkarmış. ya da ye-
rinc koymuştur.
Ancak bu yasada beğen-
diğimiz güzel bir hükünı
vardır. O da "Polis lıiçbir
sureüe vazifesinden başka
işte kullaıulamaz" denil-
mektedir. Oysa bugün, po-
lis özel koruma adı altın-
da çok büyüklerimizin,
adeta emir eri durumuna
sokulmuştur. Makam ara-
balannı açan, makam ka-
pılannı tutan, yüksek ma-
kamlann pardösü ve palto-
lannı taşıyan görevler içe-
risinde bulundurulmakta-
dır. I'olisin makam şotorü
olması, polisin özel sekre-
terlik görevini yapmasına
bu yasa cngcldir.
Polise bu görevleri vere-
mezsiniz. Polis olmayan
insanlar bu görevi üstlen-
melidirler.
Bugün ülkemizde yürür-
lükte bulunan irili ufaklı,
yüzlerce ve binlerce yasa
polise durmaksızın görev-
ler yüklemiştir. Polise gö-
rev yüklemeyen yasa yok
gibidir.
• Polis trafik görevi yap-
maktadır.
• Polis pasaport işlem-
leri yapmaktadır.
• Polis adres takip et-
mektedir.
• Polis askcrlik şubesi-
nin, vergi dairesinin, adli-
yenin, devlet daırelerinin
tebligat ve aranıa memuru-
dur.
• Polis hukuk ve ceza
mahkemelerinin talimat-
lan doğrultusunda, davada-
ki taraflann (sosyal ve eko-
nomik durumlannın tah-
kiki) müzekkeresini sonuç-
landıran memurdur.
• Polis sınırlarda pasa-
port kontrolü görevleri içe-
risindedir.
• Polise tören görevi gör-
dürülür ve tören aracı ola-
rak kullanılır.
• Polis, koruma adı al-
tında irili ufaklı makam sa-
hiplerinin önlerinde ve ar-
kalannda koruma araçlan
ile siren düdükleri ile fors
aracı, gösteriş aracı olarak
kullanılmaktadır.
• Polis bin kocalı hür
müz durumuna sokulmuş-
tur.
Kimin amir olduğu, ki-
min baş olduğu belli değil-
dır.
Adliyeye bağlıdır, mül-
kiyeyc bağlıdır.
Polise, yasası gereği, be-
ledıye zabıta işleri bile ge-
rektiğinde hükümetçe gör-
dürülebilir.
Polis, çekilen filmlerin
ve senaryolann tetkik ve
muayene işi ile ilgilidir.
Dışarıdan gelen filmlerin
gösterilmesi, polisin izni-
ne bırakılmıştır. Otel, kah-
ve, gazino, bar, pavyon, lo-
kanta, sinema, han, ha-
mam, plaj gibi yerlerin açı-
lışına polis izin verir. Bu
yerde çalışacaklara da po-
lis çalışma izni verir.
Polise siyasal partilerin,
derncklerin, sendikalann,
kongrelerini ve ışlemleri-
nı takip işı verilmiştir. Top-
lantı ve gösteri yürüyüşle-
rininyapılabilmesi için bir
kucak cvrakm hazırlanma-
sı ve araştınlması da poli-
se verilmiştir. Tünı bunla-
n saymamız olası değildir.
Ömrünü polislik mesleği-
ne vermiş, saçlan bembe-
yaz olmuş polis amirlcri-
ne bile sorsanız, polise ve-
nlen bütün görevleri, ka-
nunlara bakmak suretiyle,
bulun, bakın, araştırın de-
scniz ve bunun için de üç
ay müddet versemz, yasa-
lan saymaya, polise veri-
len görevleri bulmaya bu
süre yetmez. Bu işler tam
bilgisayarhktır. Polislerin
görevlerini ve kendilerine
yüklenen işlerin sayısını,
ancak uzman bilgisayarcı-
larsayabilirler. Bütün bun-
lar yetmiyormuş gibi poli-
si böyle bin kocalı hürmüz
durumuna sokmanız yet-
miyormuş gibi polis, en
çokzulme uğrayan, en çok
kakalanan ve en çok uğra-
şılan ve adeta şamaroğla-
nına çevrilen meslek hali-
ne getirilir zaman zaman.
Meydan nutüıglerinde,
parti, dernek, sendika top-
lantılarında en çok polis
nasibini alır.
Türkiye'de en çok yuh
çekilen, en çok kahrolsun
denilen, en çok katil dcni-
len meslek polislik mesle-
ği olmuştur.
12 Eylül lhtilali'nden
sonra en büyük fatura po-
lise çıkarılmıştır. 8-10 bin
polis açığa alınmış, ken-
dilerine ne oldun, geçmış
olsun! diyen olmamıştır.
Polislik tam bir gergin-
lik (stres) mesleğine dö-
nüşmüştür. 30-35 yaşına
gelen polıslenn büyük bö-
lümünün saçlan ağarmış-
tır. Kamu görevi içersinde
en çok polislik mesleğin-
de ıntihar olaylan gömlür.
Çünkü polise, çok çok bü-
yüklerimiz afra tafra yap-
maktan, caka satmaktan,
hava atmaktan kendilerını
bir türlü kurtaramazlar.
Polise yapılan en çok it-
ham, kendilcrinin işkence
yaptıklan iddiasıdır.
Işkenceyi polis kendisı
yapnıaz. Yapmasına biz ce-
vaz veririz. Buna idare ce-
vaz verir, adliye cevaz ve-
rir, büyüklerimiz cevaz ve-
rir, hükümet cevaz verir.
Bazı savcılar, karşısın-
da evrakları ile gelen po-
lise, "Bu evraklarda bir
şey yok, bu ifadeler hiçbir
işeyaramıyor, böyle nıiila-
dcahıuı" der ve bunun al-
tında, siz ifadenizi bildi-
ğiniz gibi alın demeye ge-
tınr. Ve işkence yapıldığı
iddialarını da duymamaz-
lıktan, görmemezlikten ge-
tirir ve geçiştirir. Polise da-
ha öğrencıyken, devletin
polisi olduğu aşılanır. Oy-
sa polis devletin polisi de-
ğildir. Eğer polis devletin
polisi olursa, o zaman yurt-
taş, devlet karşısında bu
duruma düşer. Polis bugün
izinliyken dahi bir suça ta-
nık olursa, hemen el koy-
mak durumundadır. Hiç-
bırkamugörevlisi i/inliy-
ken ve kendi işinin dışın-
dayken görevii değildir.
Ama biz polisi, zorunlu
görevli saymışızdır.
Polisin, biz tatil ve izin-
li olduğu sırada, istediğı
lokantada, istediğı meyha-
nede yemesine ıçmesine
bile izin vermeyiz. Böyle-
sine yasak hiçbir kamu gö-
revi için konmamıştır.
Polisin saatı, günü, me-
saısı doğru dürüst belli de-
ğildir. Hepsi birbirine ka-
nşır gider.. bayram gelir,
maç gelir, miting gclir, bü-
yüklerimiz gelır, olağanüs-
tü haller gelir, yürüyüşler
gelir, her türlü toplumsal
mazarrallar gclir, polisin
günü de, pazan da, bayra-
mı da karışır gıder.
Sonuç
Konuyu uzatmayalım!
Önce motoru yenilenmiş
duruma giren polisi, bu 60
yıllık kaportadan kıırtar-
mak gerekir. Bunun için
60 yıllık yasayı yutıp atmak
durumundayız.
Ve polisin, hem içişleri
bakanlığına hem adalet ba-
kanlığına bağlı idarive ad-
li görevlerini ayırmak du-
rumundayız!
Adalet bakanlığının ad-
li polisi olmalıdır. Yıllar-
dan ben hükümetler, yıllar-
dan beri valiler, idareciler,
polisin ellerinden gitme-
sini islemezler.
Adliyedeki bazı işlerin
aksaması, yürümenıesi,
tahkikatın çıkmaması ba-
zı kereler idareden kaynak-
lanmaktadır.
Polis adliyeıun polisi
olursa, idare, bazı soruş-
turmalann bir an önce yü-
rümesinden ve sonuçlan-
masından memnun kalma-
yacaktır. Olay budur. Dü-
zen budur. Çirkinlik bura-
dadır. Bunun için önce
Meclis'te bulunan hükü-
metin verdiği demokratik-
leşnıe paketi içersinde bu-
lunan adli polisin kurul-
ması .şarttır, elzcmdir vc
zaruret haline gelmiştir.
Arkasından her bakanlı-
ğın kendi menıurlarına
yaptıracağı nüfus, pasa-
port, adres tahkiki, tebligat
memurluğu; dernekler,
seııdikalar, siyasal parti-
ler, trafik gibi işler polisin
işleri değildir.
Bunlar da polisin üze-
rinden alınıi'sa ve polis ger-
çek görevine döndürülür-
se, Türkiyc'de büyük bir
reform yapılmış olur. Caf-
caflı söylevlerle polis so-
rununu ne çözebiliriz ne
de ülke sorunlannı alt ede-
biliriz. Söylevlerle bu ül-
kede peynir gemisi
yürümüyor.
Dünden Bugüne
Süzgecinde...
Necdet TEZCAN
"...Mansûr, önce
Bagdat'ta kanıçılandı,
sonra da vücudu parça
parça edildi. Ve
darağacına çekilerek
teşhir edildi. Daha
sonra da kafası
kesilerek cesedi yakıldı
vc küllcri Dicle nehrine
aöldı." Yapıtta (*) bu
satırlan okuyunca
tüylerim diken diken
oldu. Bu tam bir
vahşet, dedim.
Peki, Mansûr'a
zamanın yönetimince
reva görülen bu
cczanın nedeni neydi?
O bir sanatçı, diişünür.
Yaşadığı dönemde
ünlenmiş ve
doruktakileri rahatsız
eder konuma gelmişti.
Ve bir ara "Ene'l
Hakk" deyivernıişti.
Yani, "Ben
hakkım/doğruluk
üzereyim".
Yazar, Hallac bu sözü
somut değil, soyut
anlamda söylediğini ve
düşünürün iyice
anlaşılmadan
cezalandırıldığını
bclirtmekte.
Geçmişin
derınlıklerinde böyle
acı ve insanlık dışı
olaylar ne yazık kı az
değil. Ve ne yazık ki
bundan nasibini alanlar
genellikle zamanın
sanatçılan, düşünürleri.
Müslüman bir
toplunıda yine bir
Müslüman olan bir
saygın kişinin ya da
kişilerın bu acı sonları
düşündürücü ve ibret
verici. O günlerdcn
bugünlerc gelince, aynı
konumda olanlann
başka biçimlerde ve
başka yöntemlerle
katledilmeleri,
gündeme girer.
Birçok aydın, sanatçı,
bilim adamı ve
düşünürümü/.ün de
yaşamına son
verilmışti. Adlarını
saymaya gerek yok
diye düşünüyoruın.
Ama çoğunun, belki de
hepsinin adı bir cadde,
bir kurum, bir köprü
adı olarak yaşamakta.
Onları yok eltiğini
sananlar hep yanıldılar
ve hep yanılacaklar.
Çünkü onlar
ölümsüzlüğün sonsuza
değin yaşayacak
anıtlandır.
(*)Dr. HasanAktaş-
Hallâc'ı Mansûr
PENCERE
Kasıtlı Kavram
Karmaşası!..
21 'inci yüzyılın 5'inci senesini yaşayan dünya-
mızda en gerici ve karanlık politika nedir?..
Elbette dincilik!..
Dincilikortaçağıgünümüzetaşımasiyasetidir...
"Kul" ne zaman siyasetten uzaklaştırıldı?..
Birey..
Kişi..
Yurttaş..
Ya da vatandaş, ne zaman özgür ve bağımsız
kimliğiyle devlet yönetimine katıldı?..
Aydınlanma Devrimi'yle ışıyan insanlığın Avru-
pa coğrafyasında, dincilik siyasetten tasfiye edi-
lince, laikleşme yolundayürüyen toplum demok-
rasiye açıldı...
Mülkyerine vatan..
Ümmet yerine millet..
Kul yerine vatandaş geçti.
•
Kul cemaatin, vatandaş milletin, yurttaş laik dev-
letin üyesidir. 'özgürbirey' dinci toplumdaolanak-
sızdır!
Laikliğin var olmadığı yerde demokrasi soluk
alamaz..
İnsan toplumunun cemaat koşullarından kurtu-
lup ulusa (millete) dönüşmesiyle uygarlığın en bü-
yük aşamalarından biri gerçekleşmiş, kiliseyöne-
timinin insan aklındaki ipotekleri kalkmış, kulluk ke-
lepçesinden kurtulan kişi, inancını vicdanına gö-
müp aklının özgürlüğüne kavuşmuştur.
Demokrasi bu özgürlüğün ürünüdür.
•
Laıklikten uzak Islam toplumlarında neden de-
mokrasi yok?..
Laikliği geçmişteki nice kanlı çatışmalarla benim-
semiş Batı toplumunda neden demokrasi var?..
Türkiye'de AB'nin kabul edebileceği düzeydede-
mokrasinin varolabilmesi, Atatürk'ün ödünsüz la-
iklik devrimi ve öğretımi sayesindedir...
Ne yazık ki şimdi takıyye yöntemiyle yürürlüğe
giren bir karşıdevrim sürecini yaşıyoruz.
Geçmişte uluslaşma ile laikleşme Avrupa'da eş-
zamanlı ve iç içedir; aralarındakı bağın nedensel-
liği bilimseldir.
Bugün Irak'ta -ne yazık ki- Araplar yok; Sünni-
ler ve Şiiler var...
Neden?..
Çağımızın en gerici politikası dinciliktir; bu akım
yalnız Müslüman toplumlarda ağır basabiliyor; Av-
rupa'da böyle bir olgu ya da tehlike yok!.. Dinci-
lik tehdidi Batı'da tarihe gömülmüş...
Milliyetçilik, başlangıcında kaçınılmaz ve gerek-
liyken zaman içinde sakıncalarını da ürerti; içe dö-
nük yüzünde faşizme, dışa dönük yüzünde em-
peryalizme dönüşebilen bu akımı yerli yerine ko-
yarak değerlendirmenin saymakla bitmez yarar-
ları vardır.
•
Son yıllarda Türkiye'de dincilik iktidara tırmana-
bilecek bir ivme kazandı; dinciler ve yandaşları
sürekli olarak kavramları birbirine karıştırmaya ça-
lışıyorlar...
Bir toplum için kavram karmaşası en büyük teh-
dittir...
Yazarımız ve danışmanımız Emre Kongar'ın bu
hafta iki yazısı çıktı. Pazartesi günkü yazısının adı:
"Yanlış Soru ve önermelere Doğru Yanıtlar". Per-
şembe günkü yazısının adı: "Sözcüklere Verilen
Farklı Anlamlar ve Jakoben Tartışması".
Kavram karmaşası yaratmak isteyenlere karşı say-
dam yanıtları içeren bu yazıları daha geniş kitlele-
re duyurmak için neyapmalı?.. Sözgelimi Atatürk-
çü Düşünce Derneği" bu alanda bir işlevi üstle-
nemez mi?..
ADD'nin 580 şubesi bir büyük okul gibi düşü-
nülemez mi?..
OKULDA EVDE TATİLDE
2. SINIFTAN 5. SIN1FA KADAR
TESTLİ UYGULAMAU
TÜRKÇE ve MATEMATİK
KİTAPLARIYLA
SINAVA HAZIRLAR
DENGE KAZANDIRIR!
I Denge Kitap Yayın Dağıtım Bılgisayar Kırtasiye Oyuncak San. ve
Tic. Ltd Şti.
Ankara Cad. Fahrettın Kerim Gokay iş Hanı No. 31/2
Cağaloğlu/İSTANBUL Tel / Fax: (0212) 528 94 64 65 III
ll.ıly.iiı Kultur fvİHrkczi
HAFTADA 4 SAAT'LE
İTALYANCAYI
ÖĞRENEBİLİRSİNİZ.
11 Nisan -19 Haziran 2005
Pazartesi/Çarşamba veya Salı/Perşembe
11:00-13:00/14:30-16:30/17:00-19:00 /19:30-21:30
Cuma Cumartesi Pazar
11:00-1500 10:00-14:00 11:00-15:00
17:30-21:30 15:00 19.00 15.30-19.30
KAYITLAR: 21 MART'TAN İTİBAREN
Hafta arası 10:00-19:00, Haftasonu 10:00-17:00 arası
Italyan Kültur Merkea. Tel. 293 98 48
Meşrutiyet Cad 161 Tepebaşı - http7/www iicist org tr