23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 2005 CUMA 2 OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MİJMTAZ SOYSAL Ulusalcılık ESKİDEN "milliyetçilik" denirdi; şimdi de çok kişi öyle diyor. Ama, daha da Türkçeleştirmek, "ulusalcılık" demek gerek galiba. Hem sözcüğün başlangıçtaki an- lamını saklı tutmak, hem özüne daha da uygun duru- ma getirip aynı zamanda çağın gereklerine de doğru bi- çimde uyarlamak için. Kavramın Osmanlf daki çöküşe "dur" demek ve kur- tuluş yolu bulmak için benimsendiğini unutmama- lı. Imparatorluğu, ancak onu kuran kavim kurtarırdı; do- layısıyla Türklüğü öne çıkarmak, ümmetçilikten ve ço- kuluslu Osmanlılıktan medet umanlara karşı "millet" kavramını vurgulamak, bunu da imparatorluğun Türk un- suruna dayandırmak gerekiyordu. Önce Türk unsurda bu kimlik bilinci uyandırılmalı, sonra da o unsur egemen kılınmalıydı. Cihan Harbi sonunda yaşananlar, aynı düşüncenin Mustafa Kemal'ce gerçekleştirilmesini kolaylaştırmış- tır. O, Türkiye halkının çeşitli kökenlerden ve başka yö- relerden geldiğini bildiği için Osmanlı'daki milliyetçiliğin ırkçılığa kaçan yanlannı gerilere iterek Fransız Devrimi'nin etnik temele dayanmayan ve daha çok aynı ülküler çev- resinde bütünleşmeyi vurgulayan tanımını benimsedi. Bugün, "Atatürk milliyetçiliği" denen bu kavramı bi- raz daha güncelleştirmek, dolayısıyla şimdi karşı- laşılan güçlüklerin aşılmasında yararlı duruma getirmek kaçınılmaz olmuştur. Osmanlı'nın son döneminde oldu- ğu gibi, karşılaşılan tehlikeleri yenme amacıyla yeni bir güç kaynağı oluşturarak. Nelerdir bu tehlikeler? Ümmetçilik, Ikinci Cumhuri- yetçilik ve dış ekonomik güçlere teslimiyetçilik değil mi? Şimdiki iktidarın Avrupacı tutumu, neredeyse bü- tün bunların bir sonucu olarak ortaya çıkmış sayılmaz mı? öyleyse, ümmetçilik bir tehlike olduğuna göre o za- man eski milliyetçiliğin de kendisinin ayrılmaz parçasıy- mış gibi gösterilen "dinci muhafazakârlık"tan arındırıl- ması gerekir. "Ulusalcılık" sözcüğü bu arınmaya yara- yabilir. Ikinci Cumhuriyetçiliğe gelince, onun etnik ayrışma- yı adeta bir "insan hakkı" gibi ileri sürmesi, "Atatürk mıl- liyetçiliği" anlayışında ısrar etmenin önemini daha da arttırmıştır. Ulusalcılık, bu anlayışa uygun biçimde ge- nellikle etniklik bulaştırılmadan kullanılan bir söz oldu- ğu için de elverişli oiabilir. Ama hepsinden önemli olan üçüncü nokta şudur: Ulusal kalkınma araçları olarak yaratılan kamu işletme- lerinin darmadağın edilip dışa peşkeş çekilmesi, Cum- huriyet ekonomisinin büyük ölçüde IMF ve Dünya Ban- kası emrine girmesi ve AB teslimiyetçiliğinin her şeye egemen olmasıdır ki, "ulusalcılık" sözünü bütün bun- lara karşı direnişin ortak bayrağı durumuna getirdi. Ev- rensel değerleri en önce ve en çok kendi ulusu için ger- çekleştirmeyi zaten amaçlamış olan Türk solunun son yıllarda daha "ulusalcı" oluşu biraz da bundan değil mi? Belki, yeni Türk sağı ile yeni Türk solunun ortak teh- likelere karşı aynı cephede yan yana gelişleri de böyle- sine üçlü boyutlu bir "ulusalcılık" sayesinde olacaktır. Polisliğin Arka Yüzü... Polis adliycnin polisi olursa, idare, bazı soruşturmalann bir an önce yürümcsinden ve sonuçlanmasından memnun kalmayacaktır. olay budur. Düzen budur. Çirkinlik buradadır. Bunun için önce Meclis'tc bulunan hükümetin verdiği demokratikleşme paketi içersinde bulunan adli polisin kurulması şarttır, elzemdır ve zaruret haline gelmiştir. Av. Turgut ÎNAL P olis örgütünün kuruluşunun 150. yıldönü- münii yine ül- kemizde, parlak törenlerle kııtlanıaktayız. Önce bu ülke, çeşitli neden- ler ve bahanelerle her gün yapılan törenlerden, kar- şılıkh ödül vermelerden, söylevlerden ve tören kok- teyllerinden inanınbıkmış usanmıştır. Bizim ülkemi- zin törenle, söylevle, kok- teylle işe yaramayan bir yığın plaketle uğraşacak ne vakti vardır ne de eko- nomisı buna elverişlidir. Bu ülkenin, böyle lükse ta- hammülü yoktur. Önce bu bilinsin!.. Acı gerçekler Şimdi polis örgütünün kuruluşunun 150. yıldö- niimü nedeniyle biz acı gerçekleri dile getirmek is- tiyoruz. Önce polisi yetkili ve so- rumlu kılan yasa 4.7.1934 tarihinde yayımlanmıştır. Tam 61 yıllıktır. Şimdi po- lıslik mesleğıni sürdüren lıiç kimse bu yasadan ön- ce doğmamıştır. Yasa son dcrece çağdı- şıdır, ılkeldir, Usmanlı'nın Zaptiye Nizamname- si'nden esinlenmiştir. Po- lise biryığın iş verirken, dö- nemın koşulları gereği po- lisi hukukun ve adaletin üzerine çıkarmış. ya da ye- rinc koymuştur. Ancak bu yasada beğen- diğimiz güzel bir hükünı vardır. O da "Polis lıiçbir sureüe vazifesinden başka işte kullaıulamaz" denil- mektedir. Oysa bugün, po- lis özel koruma adı altın- da çok büyüklerimizin, adeta emir eri durumuna sokulmuştur. Makam ara- balannı açan, makam ka- pılannı tutan, yüksek ma- kamlann pardösü ve palto- lannı taşıyan görevler içe- risinde bulundurulmakta- dır. I'olisin makam şotorü olması, polisin özel sekre- terlik görevini yapmasına bu yasa cngcldir. Polise bu görevleri vere- mezsiniz. Polis olmayan insanlar bu görevi üstlen- melidirler. Bugün ülkemizde yürür- lükte bulunan irili ufaklı, yüzlerce ve binlerce yasa polise durmaksızın görev- ler yüklemiştir. Polise gö- rev yüklemeyen yasa yok gibidir. • Polis trafik görevi yap- maktadır. • Polis pasaport işlem- leri yapmaktadır. • Polis adres takip et- mektedir. • Polis askcrlik şubesi- nin, vergi dairesinin, adli- yenin, devlet daırelerinin tebligat ve aranıa memuru- dur. • Polis hukuk ve ceza mahkemelerinin talimat- lan doğrultusunda, davada- ki taraflann (sosyal ve eko- nomik durumlannın tah- kiki) müzekkeresini sonuç- landıran memurdur. • Polis sınırlarda pasa- port kontrolü görevleri içe- risindedir. • Polise tören görevi gör- dürülür ve tören aracı ola- rak kullanılır. • Polis, koruma adı al- tında irili ufaklı makam sa- hiplerinin önlerinde ve ar- kalannda koruma araçlan ile siren düdükleri ile fors aracı, gösteriş aracı olarak kullanılmaktadır. • Polis bin kocalı hür müz durumuna sokulmuş- tur. Kimin amir olduğu, ki- min baş olduğu belli değil- dır. Adliyeye bağlıdır, mül- kiyeyc bağlıdır. Polise, yasası gereği, be- ledıye zabıta işleri bile ge- rektiğinde hükümetçe gör- dürülebilir. Polis, çekilen filmlerin ve senaryolann tetkik ve muayene işi ile ilgilidir. Dışarıdan gelen filmlerin gösterilmesi, polisin izni- ne bırakılmıştır. Otel, kah- ve, gazino, bar, pavyon, lo- kanta, sinema, han, ha- mam, plaj gibi yerlerin açı- lışına polis izin verir. Bu yerde çalışacaklara da po- lis çalışma izni verir. Polise siyasal partilerin, derncklerin, sendikalann, kongrelerini ve ışlemleri- nı takip işı verilmiştir. Top- lantı ve gösteri yürüyüşle- rininyapılabilmesi için bir kucak cvrakm hazırlanma- sı ve araştınlması da poli- se verilmiştir. Tünı bunla- n saymamız olası değildir. Ömrünü polislik mesleği- ne vermiş, saçlan bembe- yaz olmuş polis amirlcri- ne bile sorsanız, polise ve- nlen bütün görevleri, ka- nunlara bakmak suretiyle, bulun, bakın, araştırın de- scniz ve bunun için de üç ay müddet versemz, yasa- lan saymaya, polise veri- len görevleri bulmaya bu süre yetmez. Bu işler tam bilgisayarhktır. Polislerin görevlerini ve kendilerine yüklenen işlerin sayısını, ancak uzman bilgisayarcı- larsayabilirler. Bütün bun- lar yetmiyormuş gibi poli- si böyle bin kocalı hürmüz durumuna sokmanız yet- miyormuş gibi polis, en çokzulme uğrayan, en çok kakalanan ve en çok uğra- şılan ve adeta şamaroğla- nına çevrilen meslek hali- ne getirilir zaman zaman. Meydan nutüıglerinde, parti, dernek, sendika top- lantılarında en çok polis nasibini alır. Türkiye'de en çok yuh çekilen, en çok kahrolsun denilen, en çok katil dcni- len meslek polislik mesle- ği olmuştur. 12 Eylül lhtilali'nden sonra en büyük fatura po- lise çıkarılmıştır. 8-10 bin polis açığa alınmış, ken- dilerine ne oldun, geçmış olsun! diyen olmamıştır. Polislik tam bir gergin- lik (stres) mesleğine dö- nüşmüştür. 30-35 yaşına gelen polıslenn büyük bö- lümünün saçlan ağarmış- tır. Kamu görevi içersinde en çok polislik mesleğin- de ıntihar olaylan gömlür. Çünkü polise, çok çok bü- yüklerimiz afra tafra yap- maktan, caka satmaktan, hava atmaktan kendilerını bir türlü kurtaramazlar. Polise yapılan en çok it- ham, kendilcrinin işkence yaptıklan iddiasıdır. Işkenceyi polis kendisı yapnıaz. Yapmasına biz ce- vaz veririz. Buna idare ce- vaz verir, adliye cevaz ve- rir, büyüklerimiz cevaz ve- rir, hükümet cevaz verir. Bazı savcılar, karşısın- da evrakları ile gelen po- lise, "Bu evraklarda bir şey yok, bu ifadeler hiçbir işeyaramıyor, böyle nıiila- dcahıuı" der ve bunun al- tında, siz ifadenizi bildi- ğiniz gibi alın demeye ge- tınr. Ve işkence yapıldığı iddialarını da duymamaz- lıktan, görmemezlikten ge- tirir ve geçiştirir. Polise da- ha öğrencıyken, devletin polisi olduğu aşılanır. Oy- sa polis devletin polisi de- ğildir. Eğer polis devletin polisi olursa, o zaman yurt- taş, devlet karşısında bu duruma düşer. Polis bugün izinliyken dahi bir suça ta- nık olursa, hemen el koy- mak durumundadır. Hiç- bırkamugörevlisi i/inliy- ken ve kendi işinin dışın- dayken görevii değildir. Ama biz polisi, zorunlu görevli saymışızdır. Polisin, biz tatil ve izin- li olduğu sırada, istediğı lokantada, istediğı meyha- nede yemesine ıçmesine bile izin vermeyiz. Böyle- sine yasak hiçbir kamu gö- revi için konmamıştır. Polisin saatı, günü, me- saısı doğru dürüst belli de- ğildir. Hepsi birbirine ka- nşır gider.. bayram gelir, maç gelir, miting gclir, bü- yüklerimiz gelır, olağanüs- tü haller gelir, yürüyüşler gelir, her türlü toplumsal mazarrallar gclir, polisin günü de, pazan da, bayra- mı da karışır gıder. Sonuç Konuyu uzatmayalım! Önce motoru yenilenmiş duruma giren polisi, bu 60 yıllık kaportadan kıırtar- mak gerekir. Bunun için 60 yıllık yasayı yutıp atmak durumundayız. Ve polisin, hem içişleri bakanlığına hem adalet ba- kanlığına bağlı idarive ad- li görevlerini ayırmak du- rumundayız! Adalet bakanlığının ad- li polisi olmalıdır. Yıllar- dan ben hükümetler, yıllar- dan beri valiler, idareciler, polisin ellerinden gitme- sini islemezler. Adliyedeki bazı işlerin aksaması, yürümenıesi, tahkikatın çıkmaması ba- zı kereler idareden kaynak- lanmaktadır. Polis adliyeıun polisi olursa, idare, bazı soruş- turmalann bir an önce yü- rümesinden ve sonuçlan- masından memnun kalma- yacaktır. Olay budur. Dü- zen budur. Çirkinlik bura- dadır. Bunun için önce Meclis'te bulunan hükü- metin verdiği demokratik- leşnıe paketi içersinde bu- lunan adli polisin kurul- ması .şarttır, elzcmdir vc zaruret haline gelmiştir. Arkasından her bakanlı- ğın kendi menıurlarına yaptıracağı nüfus, pasa- port, adres tahkiki, tebligat memurluğu; dernekler, seııdikalar, siyasal parti- ler, trafik gibi işler polisin işleri değildir. Bunlar da polisin üze- rinden alınıi'sa ve polis ger- çek görevine döndürülür- se, Türkiyc'de büyük bir reform yapılmış olur. Caf- caflı söylevlerle polis so- rununu ne çözebiliriz ne de ülke sorunlannı alt ede- biliriz. Söylevlerle bu ül- kede peynir gemisi yürümüyor. Dünden Bugüne Süzgecinde... Necdet TEZCAN "...Mansûr, önce Bagdat'ta kanıçılandı, sonra da vücudu parça parça edildi. Ve darağacına çekilerek teşhir edildi. Daha sonra da kafası kesilerek cesedi yakıldı vc küllcri Dicle nehrine aöldı." Yapıtta (*) bu satırlan okuyunca tüylerim diken diken oldu. Bu tam bir vahşet, dedim. Peki, Mansûr'a zamanın yönetimince reva görülen bu cczanın nedeni neydi? O bir sanatçı, diişünür. Yaşadığı dönemde ünlenmiş ve doruktakileri rahatsız eder konuma gelmişti. Ve bir ara "Ene'l Hakk" deyivernıişti. Yani, "Ben hakkım/doğruluk üzereyim". Yazar, Hallac bu sözü somut değil, soyut anlamda söylediğini ve düşünürün iyice anlaşılmadan cezalandırıldığını bclirtmekte. Geçmişin derınlıklerinde böyle acı ve insanlık dışı olaylar ne yazık kı az değil. Ve ne yazık ki bundan nasibini alanlar genellikle zamanın sanatçılan, düşünürleri. Müslüman bir toplunıda yine bir Müslüman olan bir saygın kişinin ya da kişilerın bu acı sonları düşündürücü ve ibret verici. O günlerdcn bugünlerc gelince, aynı konumda olanlann başka biçimlerde ve başka yöntemlerle katledilmeleri, gündeme girer. Birçok aydın, sanatçı, bilim adamı ve düşünürümü/.ün de yaşamına son verilmışti. Adlarını saymaya gerek yok diye düşünüyoruın. Ama çoğunun, belki de hepsinin adı bir cadde, bir kurum, bir köprü adı olarak yaşamakta. Onları yok eltiğini sananlar hep yanıldılar ve hep yanılacaklar. Çünkü onlar ölümsüzlüğün sonsuza değin yaşayacak anıtlandır. (*)Dr. HasanAktaş- Hallâc'ı Mansûr PENCERE Kasıtlı Kavram Karmaşası!.. 21 'inci yüzyılın 5'inci senesini yaşayan dünya- mızda en gerici ve karanlık politika nedir?.. Elbette dincilik!.. Dincilikortaçağıgünümüzetaşımasiyasetidir... "Kul" ne zaman siyasetten uzaklaştırıldı?.. Birey.. Kişi.. Yurttaş.. Ya da vatandaş, ne zaman özgür ve bağımsız kimliğiyle devlet yönetimine katıldı?.. Aydınlanma Devrimi'yle ışıyan insanlığın Avru- pa coğrafyasında, dincilik siyasetten tasfiye edi- lince, laikleşme yolundayürüyen toplum demok- rasiye açıldı... Mülkyerine vatan.. Ümmet yerine millet.. Kul yerine vatandaş geçti. • Kul cemaatin, vatandaş milletin, yurttaş laik dev- letin üyesidir. 'özgürbirey' dinci toplumdaolanak- sızdır! Laikliğin var olmadığı yerde demokrasi soluk alamaz.. İnsan toplumunun cemaat koşullarından kurtu- lup ulusa (millete) dönüşmesiyle uygarlığın en bü- yük aşamalarından biri gerçekleşmiş, kiliseyöne- timinin insan aklındaki ipotekleri kalkmış, kulluk ke- lepçesinden kurtulan kişi, inancını vicdanına gö- müp aklının özgürlüğüne kavuşmuştur. Demokrasi bu özgürlüğün ürünüdür. • Laıklikten uzak Islam toplumlarında neden de- mokrasi yok?.. Laikliği geçmişteki nice kanlı çatışmalarla benim- semiş Batı toplumunda neden demokrasi var?.. Türkiye'de AB'nin kabul edebileceği düzeydede- mokrasinin varolabilmesi, Atatürk'ün ödünsüz la- iklik devrimi ve öğretımi sayesindedir... Ne yazık ki şimdi takıyye yöntemiyle yürürlüğe giren bir karşıdevrim sürecini yaşıyoruz. Geçmişte uluslaşma ile laikleşme Avrupa'da eş- zamanlı ve iç içedir; aralarındakı bağın nedensel- liği bilimseldir. Bugün Irak'ta -ne yazık ki- Araplar yok; Sünni- ler ve Şiiler var... Neden?.. Çağımızın en gerici politikası dinciliktir; bu akım yalnız Müslüman toplumlarda ağır basabiliyor; Av- rupa'da böyle bir olgu ya da tehlike yok!.. Dinci- lik tehdidi Batı'da tarihe gömülmüş... Milliyetçilik, başlangıcında kaçınılmaz ve gerek- liyken zaman içinde sakıncalarını da ürerti; içe dö- nük yüzünde faşizme, dışa dönük yüzünde em- peryalizme dönüşebilen bu akımı yerli yerine ko- yarak değerlendirmenin saymakla bitmez yarar- ları vardır. • Son yıllarda Türkiye'de dincilik iktidara tırmana- bilecek bir ivme kazandı; dinciler ve yandaşları sürekli olarak kavramları birbirine karıştırmaya ça- lışıyorlar... Bir toplum için kavram karmaşası en büyük teh- dittir... Yazarımız ve danışmanımız Emre Kongar'ın bu hafta iki yazısı çıktı. Pazartesi günkü yazısının adı: "Yanlış Soru ve önermelere Doğru Yanıtlar". Per- şembe günkü yazısının adı: "Sözcüklere Verilen Farklı Anlamlar ve Jakoben Tartışması". Kavram karmaşası yaratmak isteyenlere karşı say- dam yanıtları içeren bu yazıları daha geniş kitlele- re duyurmak için neyapmalı?.. Sözgelimi Atatürk- çü Düşünce Derneği" bu alanda bir işlevi üstle- nemez mi?.. ADD'nin 580 şubesi bir büyük okul gibi düşü- nülemez mi?.. OKULDA EVDE TATİLDE 2. SINIFTAN 5. SIN1FA KADAR TESTLİ UYGULAMAU TÜRKÇE ve MATEMATİK KİTAPLARIYLA SINAVA HAZIRLAR DENGE KAZANDIRIR! I Denge Kitap Yayın Dağıtım Bılgisayar Kırtasiye Oyuncak San. ve Tic. Ltd Şti. Ankara Cad. Fahrettın Kerim Gokay iş Hanı No. 31/2 Cağaloğlu/İSTANBUL Tel / Fax: (0212) 528 94 64 65 III ll.ıly.iiı Kultur fvİHrkczi HAFTADA 4 SAAT'LE İTALYANCAYI ÖĞRENEBİLİRSİNİZ. 11 Nisan -19 Haziran 2005 Pazartesi/Çarşamba veya Salı/Perşembe 11:00-13:00/14:30-16:30/17:00-19:00 /19:30-21:30 Cuma Cumartesi Pazar 11:00-1500 10:00-14:00 11:00-15:00 17:30-21:30 15:00 19.00 15.30-19.30 KAYITLAR: 21 MART'TAN İTİBAREN Hafta arası 10:00-19:00, Haftasonu 10:00-17:00 arası Italyan Kültur Merkea. Tel. 293 98 48 Meşrutiyet Cad 161 Tepebaşı - http7/www iicist org tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle