09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2005 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER MÜMTAZ SOYSAL Aklı Başmdan Gitmek FELSEFECİ BÜROKRAT ya da "Hazine'ci filo- zof" Mehmet Uysal "Düşüncenin Düşüncesi" ad- lı kitabında, aklın "düşünme"deki yerini irdeledik- ten sonra şu sonuca varır: "Düşünmenin amacı doğru bilgiye ulaşmaktır. Insanlar için doğru bilgi ise bizim yaşamda kalmamızı sağlayan bilgidir. Bu nedenle, tüm insanlaragöreyaşamda kalmamızısağ- ladığı için doğru bilgiye ulasmakla 'iyi birşey' yap- mış oluruz, doğru bilgi 'iyi' bilgidir. Uysal, bunları be- lirttikten sonra, herkesi iyilik olarak etkileyen "mut- lak iyi" kavramına, oradan da "mutlak varlık" kav- ramına geçer: "Mutlak varlık, mutlak olarak iyidir" bilgisi, en sağlam ve bundan dolayı "doğru bilgi"d\r. "Kitaplı" dinlerin tek tanrı kavramına felsefe yo- luyla varışını anımsatan bu yaklaşım insanın aklı- na, ister istemez, "Islamcı" niteliği ağır basan bir iktidar partisinin AB tutkusunu getiriyor. Böyle bir partinin Avrupa Birliği'ne tam üye olmayı neredey- se "mutlak iyi" sayması, yani uğrunda herşeyin ya- pılabileceği, herşeyin kurban edilebileceği biryö- neliş olarak görmesi biraz tuhaf değil mi? Böyle birtutkuda, hayli tuhaf ve kesinlikle çeliş- kili bir mistik hava sezmiyor musunuz? AB'yi bu ka- daryüce, bu kadartapılası, bu kadar katlanışa, bu kadar vazgeçişe değer bir amaç sayışı biraz şaşır- tıcı bulmuyor musunuz? Hele aynı tutku, Islamcı bir partinin aklını başın- dan almış ve onu AB Parlamentosu içinde "Avru- pa Halk Partisi" denen toplulukta Hıristiyan Demok- ratlar'la kucaklaşmaya kadar sürüklemişse. O yle anlaşılıyor ki, bu iktidarın sonu, daha doğ- rusu kendi tabanını yavaş yavaş kaybedişi, iş- te tam bu noktada, yani genel olarak dış politika, özel olarak da AB ve Kıbrıs konularındaki tutum- larla ilgili olarak ortaya çıkacak. AKP'yi yönetenlerin, iç ve dış politikadaki baş- ka soruriları ve olanakları bir yana itip AB hedefi- ne kilitlenmeleri ilk bakışta kendilerinin bileceği bir şey sayılabilir. Ama, bu kilitleniş elbet onlara ülke- yi ve devleti de aynı yollara sürüklemek hakkını vermez. Çünkü, gidiş tehlikeli bir çığıra sürükleni- yor. İç ya da dış, hangi hesapla olursa olsun, bu gi- diş uğruna Cumhuriyetin ilkelerini bir yana itmek, Kıbrıs'tan vazgeçmek, Öcalan ı yeniden yargılama- ya razı olmak, bir partinin olası politikalar arasında tercih hakkını aşan türden konulardır. Bir partiyi yönetenler bu çeşit hedefler uğruna ör- gütlerini ve ellerindeki çok değerli iktidar şansını he- der etmeyi göze alsalar bile, herhalde koskoca bir ulusu ve devleti böyle bir kumara sürükleme hak- kına sahip sayılamazlar. Asıl önemli olan, bu kumarın boşa çıkması, ya- ni bunca katlanış, ödün ve özveri sonunda da "AB projesi"rim suya düşmesi, tam üyelik hayali- nin boşa çıkması durumunda ulusça yaşanacak olan moral çöküntünün getirecekleridir. Birincı Dünya Savaşı sonrasında Versailles Ba- rışı ile yaşanan hayal kırıklığınm VVeimar Almanya- sı'nı nerelere götürdüğü, Hitler faşizminin niçin ve nasıl geldiği herhalde kolayj unutulacak bir ders değildir. Cumhuriyet kulübü Cazi Mustafa KjemalAtatürk Basıma hazı Ord. Prof. Dr. HIFZI VELD layan: ET VELlDEDEOĞLU Söylev III - Belgeler Merlcez : Türkocagı Cad. No: 39/41 Cagoloğlu İSTANBUL - Tel: 0212 514 01 % Şube : Istiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Taksim-İSTANBUL - Tel: 0212 252 38 81 Ankara : Atatürk Bulvarı No: 125 Kat: 4 Bakanlıklar-ANKARA - Tel: 0312 419 50 20 kitap kulübü M. EMİN bEĞER Bir Cumlıuriyet Düşmammn Portresi Merkez : Türkocagı Cad. No: 39/41 Cağaloğlu-İSTANBUL - Tel: 0212 514 01 96 Şube - Istiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Taksim İSTANBUL Tel: 0212 252 38 81 Ankara ' Atatürk Bulvarı No. 125 Kat: 4 Bokanlıklar-ANKARA - Tel: 0312 419 50 20 TÇ EYÜP1. ASLİVE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 20Ö4/483 KararNo: 2005/124 Davacı Mirzat Yusufoğlu davalı Nüflıs Müdürlüğü aleyhine mahkememize açılan isim tashihi davasmda, Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın kabıılü ile Istanbul ili, Bayrampaşa ilçesi, Yıldınm Mah. Cılt:23, ASN:769, S: 3'te nüfusa kayıtlı Hasan ve Ilasıbe'den olma 06 05.1967 Rosno doğumlu Mir- zad ısminin Mırsat olarak tashihi kararı verılmiştir. llanolunur. 17.03.2005 Basın: 12088 ABD'nin Yeni Savaş Boyutu Birleşik Amerika'nın bundan sonraki para politikaları ile ekonomisi etkilenecek ülkelere ilişkin saptamalarda bulunuldu. Küreselleşmiş bir dünyada, teröre karşı önlemlerin yeniden gözden geçirilerek, tüm ülkelerde bireysel özgürlüklerin daha da kısıtlanabileceği vurgulandı. Em. Amr. Vedü BİLGET Y ineliyorum: Dün- ya Ticaret Merke- zi ve Pentagon'a yönelik eylemler- den sonra, çeşitli yorıım ve öngörüşler ortaya ko- nuldu. Kimin ya da kimlerin bu eylemi gerçekleştirdiğine iliş- kin varsayımlar bir yana, bun- dan sonra ne olacağı sorusuna yanıt arayanlann irdelemelerin- de türlü kaygılar gözlendi. Bu kaygılardan en belirginleri, eko- nomide, savaşta ve toplumsal alanda öne çıktı. Birleşik Ame- rika'nın bundan sonraki para politikalan ile ekonomisi etki- lenecek ülkelere ilişkin sapta- malarda bulunuldu. Küreselleş- miş bir dünyada, teröre karşı ön- lemlerin yeniden gözden geçi- rilerek, tüm ülkelerde bireysel özgürlüklerin daha da kısıtlana- bileceği vurgulandı. Birçok televizyon kanalında birçok kişi konuya ilişkin yo- rumlarda bulundu. Hatta kimi- leri, emperyalizmin ektiğini biç- mesi olgusundan, kimileri ise dogmatik inançla bağlantılı in- tihar saldınlannm önlenemezli- ğinden bile söz etti. Ikiz kulele- rin yıkılışından daha az olmayan bir toz dumana bulandı tartışma ortamı. Ne ki, neredeyse tüm yaklaşımlann salt terör eylem- leri ve yansımalannı değerlen- dirir oluşu, önemli gerçeklerin gözden kaçınlmasına neden ol- du. Herzamankigibi... (3 Ocak 2005 tarihli Cumhuriyet gazete- sindeki Bıçak Sırtı köşesinde Erol Manisah'nın yazısının okunmasını öneririm) Kapitalizm, yoğun işgücü kul- lanımı düzeyinde artı- değer sö- mürüsü ile kendini yeniden üre- ten bir süreçtir. Sürekli yatınm- lar ve bu yatırım alanlannda kul- lanılacak emekçilere ihtiyaç du- yar. Bu eylem ülkesi sınırlan içinde doygunluğa ulaştığmda, uluslararası alana yayılmak ve egemenleşmek ister. Bu istemi askersel, dinsel ve parasal güç kullanımı ile gerçekleştirir. Ulu- sal alandan uluslararasıya va- ran bu üst nokta, emparyalist sürecin tanımıdır. 1980'lerle birlikte, gerek tek- nolojik ilerlemeler gerekse de emperyalist ülkelerin kendi ulu- sal sınırlan içindeki kapitalizm baskıları yoğunlaşırken, kapi- talin yeniden değerlendirilmesi- ne tanık olundu. Yatırım ve üre- timden bağımsız, kapitalin ye- niden üretimini para piyasaları üzerinden sağlayacak yepyeni bir sürece geçildi. Reel sermaye değil, mali ser- maye egemendi artık ortamda. Mali sermaye işgücünü doğru- dan sömwürmüyor, ikinci bir sömürü alanı olarak ortaya çıkan reel sermaye üzerinden gerçek- leştiriyordu. Yatırım ve üretime dönük sermaye, mali sermaye- nin para piyasaları üzerindeki oyunlarıyla daralıyor, gelişimi- ni dayandırdığı artı-değeri de o piyasalara ipotek ediyordu. Bu yeni düzen, para piyasaları, ay- gıtını dünyada geçerli tek daya- nak kılmayı gereksindi. Artık kaba güce dayalı emperyalizm sona erdi diyenler oldu, küre- selleşme (globalizm) diye ad- landınlan mali sermayenin ''dün- ya saltanatı" başlamıştı. Doğu Bloku'nun dağılması da bu ge- lişime koşut kılınmıştı. Süreci en iyi kavraması gere- kenler, hiç kuşkusuz bizleriz. Turgut Özal ile başlayan Fried- man kuramlarına dayalı sıkı pa- ra politikası uygulamalan, yerel üretimin sınırlandmlması vb. gelişmeler, bugünkü ekonomik krizin temelini atmıştır. Son sü- reçte, sanki olgu bugüne özgüy- müş gibi reel sermayenin çökü- şünden yakınanlan da şaşkm- hkla izliyoruz. Küreselleşme olgusu, kimile- rinin savunduğu gibi tüm dün- yanın ortak değerlerle buluşma- sı, küçük bir köye indirgenmiş ortamda ortak ya da birbirini et- kiler sorunları ortak çabalarla gidermek değildir elbette. Bu- raya dikkat: Her şeyden önce, kaba güçle teslim alınamayacak alanların, para piyasaları ege- nıenügh leelegeçjrüişidir.Emper- yalizmin, en güçlü olduğu nok- tada askersel dayatmalar ve sa- vaşlarla teslim alanıadığı Doğu Avrupa, Güneydoğu Asya ve ki- nıi Güney Amerika ülkeleri, kii- reselleşmenin dayatmasına çok- tan teslim olmuşlardır. Sermaye düzeninden mali ser- mayenin koşulsuz egemenliği sürecine, üç ayn eksen boyun- ca belirginleşen gelişmelerle va- rıldı. llki, üretimin Fordist yeni- den yapılanmasına dayanan ve sermaye ile emek arasında Key- nesyen bir toplumsal uzlaşma öne çıkardı. lkincisi, sosyalist üretim biçi- miydi ki bu da Sovyetler'deki uygulamayla devlet kapitaliz- mine dönüşerek Batı tipiyle ek- lemlendi. Uçüncüsü ise eski sö- mürge ülkelerindeki kapitalist gelişime dayalı devletçi model- di ki, bu da Üçüncü Dünya ül- keleri denilen oluşumu ortaya koydu ve emperyalist ülkelerin kısıtlamalarıyla sınırlandı. Bu eksenlerin kesiştiği noktada, em- peryalizm, tüm dünya için ka- çınılmaz bir yazgı olarak görün- dü. 1974-1975 durgunluğu ile birlikte ortaya çıkan kriz, em- peryalizmin yeniden ve ağır- lıklı dayatmasının olanaksızlı- ğını da simgeliyordu. Artık ye- ni bir biçimlenme öngörülü- yordu ve böylece malileşme sürecine girildi. Bu süreç, ma- li sermayenin yeniden üretim şe- masını küresel ölçekte biçim- lendirdi. Parasal sermaye, üre- timin hiçbir unsurunu hareke- te geçirmeden, mali yatırım olarak hızla ilerlemeye ve üre- tim sisteminin toplumsal fazla- sını mali servetlere dönüşüm biçiminde emmeye başladı. Bu toplumsal fazla, eşi benzeri gö- rülmedik korkunç bir düzey- de, özellikle Birleşik Ameri- ka'damerkezleşti. Sürece yeni bir tanım getirildi ivedilikle, küreselleşme denildi. Buraya dikkat: "Küreselleşme, tek söz- cükle, müthiş bir sermaye ve pi- yasa gaspı harekeli oldu." Gerçekte küreselleşme, Batı sermayesinin kapitalizmi yeni- den yapılandırması stratejisidir. Bu sürecin koşulları, Sovyet- ler'deki devlet kapitalizmi ve Üçüncü Dünya ülkelerindeki ulusal projelerin çöküşü ile oluş- turuldu. Küreselleşmenin temel ivme- leri şöylece sıralanabilir: Ulusal sermayelere nüfuz edilmesiyle ortaya çıkan genelleşmiş mali sermaye, parasal sermayede kü- reselleşmiş tek tip bir pazar ku- ruluşu, genelleşmiş mali çıkar- ları koruyup sürdürmek için uluslararası mali kurumların ge- nişletilmesi. Tek tip pazann çöküşü tümüy- le uluslararasılaştırılmış mali sermayenin çöküşü demek ola- cağından, siyasal ya da askersel alanda hiçbir ülkenin ulusal ka- rar seçeneği de yeteneği de kal- madı. Eskisi gibi, herhangi bir yere askersel müdahaleye kar- şıt ya da çekimser olacak ülke de kalmadı. Kısacası, dün em- peryalizm nasıl bir din idiyse, kü- reselleşme de bugün bir tapın- ma biçimi oldu. Ne ki, küreselleşmenin bir başka özelliği, düşünce ve ey- lemde sentezciliği getirmesidir. Sentezcilik, hoşgörüsüzlük, ka- tı gelenekçilik, kabilecilik, ya da aşırı ulusçuluk, ümmetçilik, ırkçılık, dincilik, (buraya dik- kat..) savaş demektir. Bu neden- le uluslararasılaşmış dünyada, yerel tepkiler ve karşı koyuşlar küreselleşme oranında artarak yoğunlaşır. Bireysel özgürlükler giderek daralan alanlara sıkışır. Böyle olunca da, Birleşik Ame- rika'ya yönelik saldınlar ertesin- de yepyeni bir terorizm evresi- ne girildiği savı da çürür. Bu ABD'nin yepyeni bir sa- vaş boyutudur. Düşmanın belir- sizliği görüşü ise asla doğru de- ğildir. Çünkü saldıran ve savu- nan, temelde bir ve aynılaşmış, ABD'leşmiştir artık. Yineliyorum.. süreci en iyi kavraması gerekenler, hiç kuş- kusuz bizleriz. Yıldızlarla iliş- ki kuran Bush, ülkesindeki ser- mayenin saldırganlığını milita- rist saldırganlıkla özdeşleştirip Türkiye'mize ılımlı tslam dev- letini dayatmaktadır. Hükümet, Bağdat'a 20 Mart 2003 sabaha karşı ABD tarafın- dan yapılan füze saldırısını te- levizyondan öğrendi. Sayın Er- doğankendisini kimsenin arama- dığını söyledi. Ankara saldırıy- la ilgili görüşünü 9 saat sonra bil- direbildi. Şimdi savaş kapımızda. Sa- yın Erdoğan Iran'a saldınyı da yine televizyonlardan mı öğre- necek? Yoksa Bush yönetimi- nin askeri polikalannı dayatan- lardan mı? Anımsatınz, antiemparyalist savaş, özünde bir ekonomik ba- ğımsızlüc savaşıdır. Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasal ba- ğımsızlık olamaz. Militarist Siyonizmin türev- leri Ankara'da sık sık karşılan- maktadır. ABD kapitalizminin güdü- mündeki bu çömezler* Sayın Erdoğan'dan ne istiyorlar? Ya da emperyalist devletlerin ayncahklarına Lozan'da cephe alan Kemalist Türkiye'den ne istiyorlar? (*) TDK Türkçe Sözlük 7. Baskı Çömez, mec: Birinin ken- di işini öğreterek yetiştirdiği kimse. Paramızdaki Atatürk Resmi!.. Saİni CANATAN, îşletme tktisatçm abam, paraya yalnızca üzerin- deki Atatürk resminden ötürü saygı duyaı; yi'tinnıeyi bilnıenin en büyük servet olduğunu" yinelerdi her fırsatta. Çocukken biriktirilecek en değer- li şey düşlerdi onun için. Ne denli haklıy- mış... İyi ki onun sözüne kulak verip para- ya değil düşlere yapmışım yatırımımı. Yü- reğimde bir kumbaradan çok daha fazlası, bütünüyle bana özel, değer biçilmez bir ha- zine var bugün. Kimse, "itibannı koruma" kandırmacasıyla düşlerimden altı sıfır sil- meye kalkışamıyor üstelik. Sayın genç öykü yazarı Atilla Şenkon, Cumlıuriyet gazetesinin 24 Şubat 2005 ta- rihli Kitap ekinde çıkan söyleşisinde.. "Yaz- ınaya nasıl başladımz? ve "Cökkuşağuıa İki Bilet" adlı kitabı ile ilgili sorulara böyle ya- nıt veriyor... Bu bakış açısı ve içten, insanca, paylaşım- cı, sıcak yaklaşım, beni çok etkiledi... Çok mutlu etti ve duygulandınp içimi ısıttı... Bu tümceleri sizlerle paylaşmak istedim... Günümüzde bu değer yargılarının, üzü- lerek belirtmek gerekirse ne kadar yozlaş- tınlmaya ve değerlerinden saptınlmaya ça- lışıldığını bu bozuk, çarpık düzenin etkisiy- le de ne kadar bunda başarılı olduklannı göz- lemliyoruz... 1950'li yıllardan bugüne, artan oranlar- da, "Ben zenginleri severim", "Benim me- nıurunı işini bilir" gibi köşedönmeci söy- lemleriyle bu düzenin her türlü insani de- ğeri nasıl yok etmeye çalıştığını, tutumsal (ekonomik) gücün ve değerlerin, nasıl bi- rinci sıraya yerleştiğini üzüntüyle izliyo- ruz... Ancak umudumuzu hiçbir zaman yitirme- dik ve yitirmeyeceğiz... Bu acımasız, haksız ve insanın önemsen- mediği, sermayenin kârlılığının öne çiktığı sistem, bir gün tarihin çöplüğüne gömüle- cektir... Kemalist, ulusalcı, halkçı, emekten yana güçler, demokratik Türkiye'de erk ola- caktır... Yönetime gelecektir... Eline ve yüreğine sağlık Atilla Şenkon... İyi ki varsın... Ve varsınız... Kapkaçı Onlemenin Yollan... Av. Seipİl O Z O K Kocaeli Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı K ısa vadede, hızla artan naklar aynı düzeyde çok çocuk- suç oranı ve kapkaç olay- lannı onlemenin tek yo- lunun, insanların kalabalık ola- rak bulunduğu cadde, pazar, stat ve meydanlara çok sayıda moto- rize ve yaya polis yerleştirmek olduğunıı düşündüğümüz süre- ce, uzun vadede sorunu ortadan kaldırmak olanaklı değildir... Çünkü, suç, bir sonuçtur ve sebepleri vardır. Suçu tespit edip, suçluyu yakalayıp, cezalandır- makla yetinirseniz, insanlan su- ça iten sebepleri ve ıslah edici ön- lemleri göz ardı ederseniz (ki bugüne kadar hep böyle olmuş- tu) suç oranlannın hızla yüksel- mesini önleyemezsiniz... Barınma, beslenme, sağlık, eğitim ve kültür gereksiniminin karşılanması (hiçbir aynm ya- pılmaksızın) her insanın hakkı- dır. Ortalama gelir düzeyinde bir veya iki çocuklu çekirdek aile- nin, çocuklanna sağladığı ola- lu bir ailenin olanaklanyla aynı olamaz. Paylaştırmak zonında olduğunuz "pastanın" hakça da- ğıtımını yapabildiğiniz sürece, aile bireyleriniz bir arada yaşa- ma ve paylaşmaktan güç alır, üretir, mutlu olurlar. Biz çok büyük bir "afleyiz". Ai- le bireyleri olarak, ailemizin kı- sıtlı olanaklarından hakça yarar- lanmayıbekliyoruz. Beklentile- rimiz karşılanmayınca ve aile bi- reyleri arasında haksızlık yapıl- dığını fark ettiğimizde "isyan- kâr" olmaya başlıyor ve ailemi- zi terk ediyor, bireysel çözümler anyoruz... En doğal gereksinimlerimiz niçin karşılanamıyor? Çünkü "çokkalabahğız''. Ailemizin ola- naklan kısıtlı ve giderek artmak yerine azalıyor. O halde en ba- sit çözüm daha fazla "çoğalma- manu/" değil mi? Işte bugün koro halinde şikâ- yet etmeye başladığımız "artan suç oranı ve kapkaç olaylaruun" temelinde yatan sorun "baka- mayacağunız kadar çocuk sahi- bi olmaknr"; çözüm ise, nüfus artışını önlemektir... Hep birlikte soluduğumuz ha- va kirleniyor, su azalıyor, top- rak erozyon kıskacında yok olu- yor ve bız çoğalıyoruz... Bizi yönetenler "çoğalmamı- a" öneriyor... Bir kısım ideolojiler "çoğal- mayı" öneriyor... Parmak hesabı ile daha fazla olabilmek için hızla çoğalıyo- ruz... Nüfus planlamasından vaz- geçtik, aile planlaması denen "çağdaş yaklaşımlarT Türkor- dusundan başka saırıimiyetle be- nimseyip yaymaya çalışan ku- rumlanmızyok... Çoğalıyoruz ve bununla övü- nüyor, Avrupa'ya, dünyayamey- dan okuyoruz... Ey yönetenler... Bakamayacağınız kadar ço- cuk sahibi oldunuz, çocuklarını- zın bir kısmına tüm olanaklan- nızı sundunuz, daha çoğunu ise adeta "yok saydınız". Besleme- diniz, eğitmediniz.. sevmediniz onları... Azına sunduklannızı, çoğuna, televizyonlarla, tele-vole prog- ramlanyla ilan ettiniz... Çocuklannızın bazıları yıllar önce yeşil ışıklarda kâğıt men- dil satmaya, özlemle baktıklan arabaların camlannı silmeye baş- ladıklannda "harçlıklarınıçıka- nyorlar" diye "sessiz kalmıştı- nız", bugün o çocuklarınız kır- mızı ışıklarda arabaların camla- nnı kırarak içerdekileri gasp et- tikleri için trafik ışıklanna daha fazla polis yerleştirmeyi düşünü- yorsunuz... Bu yöntem uzun vadede işe yaramayacaktır. Niçin, suç sebeplerini ortadan kaldırmayı hedeflemiyorsunuz?.. Yoksa "uzun vadede" zaten "bu ülkenin kaderinde olmaya- cagınızı mı" düşünüyorsunuz? CUMHURtYETTEN OKUKLARA İBRAHİM YILDIZ Bu Kez Gazeteciler Sokakta "Demokratik sistemin olmazsa olmaz kuru- mu olan özgür basının, görevini yerine getir- me yolunda haber verme esnekliği ve yorum yeteneğini kısıtladığı düşünülen hükümlerin öncelikle ele alınması acil zorunluluktur." Alıntı yaptığımız bu cümle Yargıtay Cumhuri- yet Başsavcısı Nuri Ok'a ait. Başsavcı, 1 Nisan'da yürürlüğe girecek olan TCY'nin basına ilişkin maddelerinin orantısız olduğuna dikkat çekiyor. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sa- bih Kanadoğlu da Cumhuriyet'te çıkan 3 gün- lük yazı dizisinde konuyu ayrıntılı biçimde irde- leyip yasanın karmaşaya yol açacağını, bu ne- denle yürürlülük tarihinin bir yıl ertelenmesini öneriyor. Evet, yargının tavrı bu şekilde net. Gazeteciler de yasanın geri çekilmesi için geçen haftayı sokaklarda yürüyerek, gösteri yaparak geçirdiler... Ancak AKP iktidarı konuyla ilgili açıklamala- rında geri adım atmayacak izlenimi veriyor... Yasak sürüyor Hikmet Çetinkaya'nın kaleme aldığı Fet- hullah Gülen ile ilgili yazı dizisini durduran Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi bu kez de yetkisiz olduğu kararını verdi. Ancak, tedbir kararını da kaldırmadı. "Sansür anlayışı"n\n bir göstergesi olan ya- saklamayla ilgili kararı şimdi Istanbul Asliye Hukuk Mahkemesi değerlendirecek. Asırlar boyu Istanbul Istanbul şehri, kuruluşundan günümüze ka- dar geçen yaklaşık 2600 yıllık tarihi boyunca, dünyanın en önemli şehirlerinden biri oldu. Imparatorluklara başkentlik yaptı, dünya ti- caret yollarının büyük kavşaklarından birini oluşturdu ve kıtaları birleştiren eşsiz güzellikte- ki toprakları üzerinde çeşitli uygarlıkların yük- selmesine zemin yarartı. lstanbul'un dünyanın tarihsel serüveninde önemli bir yeri vardır. Zengin tarihsel geçmişi, yerli ve yabancı ta- rihçilerin ve araştırmacıların Istanbul hakkında pek çok eser yaratmasına yol açmıştır. Müze yöneticisi ve tarihçi Halûk Şehsuvaroğlu'nun Asırlar Boyunca Istanbul adlı ansiklopedik ese- ri de bu çalışmalardan biridir... Şehsuvaroğ- lu'nun 1953 yılında tamamladığı bu eserini Cumhuriyet gazetesi 1954'te okurlarına sun- muştur. Asırlar Boyunca Istanbul, Istanbul üze- rine yazılmış diğer eserlerden, öncelikle olağa- nüstü denebilecek ayrıntılı açıklamalarıyla ay- nlmaktadır. Cumhuriyet gazetesi, Asırlar Boyunca Istan- bul'u 50 yıl sonra yeniden okurlarına sunuyor. Önümüzdeki salı günü (29 Mart) ilk sayısını vereceğimiz Asırlar Boyunca Istanbul Ansiklo- pedisi'ni okurlanmızın beğeneceğine inanıyoruz. İyi haftalar... Prof. Server Tanilli Nasıl Bir . Eğitim Lstiyoruz? Söyleşi - İmza kitabevi 22 Mart Öalı, Saat 15.UU-İÖ.UU Karanfıl Sokak JNo: 11 Kızılay ADANA CUMOK DUYURUSU Cumartesı kahvaltısında buluşuyoruz. Seyhan Nehri kıyısında açık büfe kahvaltısına sizi de bekliyoruz. Konuşacak ve yapacak çok şeyimiz var. GELMEZSENİZ BİR EKSIĞİZ. Tarih- 26 Mart 2005 Saat: 10.00-13.00 Yer: Riverside Restaurant Reşatbey Mah. Fuzuli Cad. Çınar Yolu, Asma köprü yani No: 24 Kahlımederi:7.5YTL Rezervasyon: (Lütfen bir gün önceye kadar) 0322 458 62 11 -0322 458 62 12 tletişim: Haydar BABUR - 0537 275 27 33 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2004/1339 Vas. Tayini Mahkememizce verilcn 1.3.2005 tarih ve 2004/1339 esas, 2005/125 karar sayılı karar ile Salih kızı 1919 do- ğumlu Lmine Gökdemır'e MK. 405 maddesı gereğince vesayct altına alınarak kendisine 1951 doğumlu Hamide Kurtulıış vası olarak tayin edilmiştir. 01.03.2005 Basın: 12047
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle