Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2005 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
MÜMTAZ SOYSAL
Aklı Başmdan Gitmek
FELSEFECİ BÜROKRAT ya da "Hazine'ci filo-
zof" Mehmet Uysal "Düşüncenin Düşüncesi" ad-
lı kitabında, aklın "düşünme"deki yerini irdeledik-
ten sonra şu sonuca varır: "Düşünmenin amacı
doğru bilgiye ulaşmaktır. Insanlar için doğru bilgi
ise bizim yaşamda kalmamızı sağlayan bilgidir. Bu
nedenle, tüm insanlaragöreyaşamda kalmamızısağ-
ladığı için doğru bilgiye ulasmakla 'iyi birşey' yap-
mış oluruz, doğru bilgi 'iyi' bilgidir. Uysal, bunları be-
lirttikten sonra, herkesi iyilik olarak etkileyen "mut-
lak iyi" kavramına, oradan da "mutlak varlık" kav-
ramına geçer: "Mutlak varlık, mutlak olarak iyidir"
bilgisi, en sağlam ve bundan dolayı "doğru bilgi"d\r.
"Kitaplı" dinlerin tek tanrı kavramına felsefe yo-
luyla varışını anımsatan bu yaklaşım insanın aklı-
na, ister istemez, "Islamcı" niteliği ağır basan bir
iktidar partisinin AB tutkusunu getiriyor. Böyle bir
partinin Avrupa Birliği'ne tam üye olmayı neredey-
se "mutlak iyi" sayması, yani uğrunda herşeyin ya-
pılabileceği, herşeyin kurban edilebileceği biryö-
neliş olarak görmesi biraz tuhaf değil mi?
Böyle birtutkuda, hayli tuhaf ve kesinlikle çeliş-
kili bir mistik hava sezmiyor musunuz? AB'yi bu ka-
daryüce, bu kadartapılası, bu kadar katlanışa, bu
kadar vazgeçişe değer bir amaç sayışı biraz şaşır-
tıcı bulmuyor musunuz?
Hele aynı tutku, Islamcı bir partinin aklını başın-
dan almış ve onu AB Parlamentosu içinde "Avru-
pa Halk Partisi" denen toplulukta Hıristiyan Demok-
ratlar'la kucaklaşmaya kadar sürüklemişse.
O
yle anlaşılıyor ki, bu iktidarın sonu, daha doğ-
rusu kendi tabanını yavaş yavaş kaybedişi, iş-
te tam bu noktada, yani genel olarak dış politika,
özel olarak da AB ve Kıbrıs konularındaki tutum-
larla ilgili olarak ortaya çıkacak.
AKP'yi yönetenlerin, iç ve dış politikadaki baş-
ka soruriları ve olanakları bir yana itip AB hedefi-
ne kilitlenmeleri ilk bakışta kendilerinin bileceği bir
şey sayılabilir. Ama, bu kilitleniş elbet onlara ülke-
yi ve devleti de aynı yollara sürüklemek hakkını
vermez. Çünkü, gidiş tehlikeli bir çığıra sürükleni-
yor. İç ya da dış, hangi hesapla olursa olsun, bu gi-
diş uğruna Cumhuriyetin ilkelerini bir yana itmek,
Kıbrıs'tan vazgeçmek, Öcalan ı yeniden yargılama-
ya razı olmak, bir partinin olası politikalar arasında
tercih hakkını aşan türden konulardır.
Bir partiyi yönetenler bu çeşit hedefler uğruna ör-
gütlerini ve ellerindeki çok değerli iktidar şansını he-
der etmeyi göze alsalar bile, herhalde koskoca bir
ulusu ve devleti böyle bir kumara sürükleme hak-
kına sahip sayılamazlar.
Asıl önemli olan, bu kumarın boşa çıkması, ya-
ni bunca katlanış, ödün ve özveri sonunda da
"AB projesi"rim suya düşmesi, tam üyelik hayali-
nin boşa çıkması durumunda ulusça yaşanacak olan
moral çöküntünün getirecekleridir.
Birincı Dünya Savaşı sonrasında Versailles Ba-
rışı ile yaşanan hayal kırıklığınm VVeimar Almanya-
sı'nı nerelere götürdüğü, Hitler faşizminin niçin ve
nasıl geldiği herhalde kolayj unutulacak bir ders
değildir.
Cumhuriyet
kulübü
Cazi Mustafa KjemalAtatürk
Basıma hazı
Ord. Prof. Dr. HIFZI VELD
layan:
ET VELlDEDEOĞLU
Söylev III - Belgeler
Merlcez : Türkocagı Cad. No: 39/41 Cagoloğlu İSTANBUL - Tel: 0212 514 01 %
Şube : Istiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Taksim-İSTANBUL - Tel: 0212 252 38 81
Ankara : Atatürk Bulvarı No: 125 Kat: 4 Bakanlıklar-ANKARA - Tel: 0312 419 50 20
kitap kulübü
M. EMİN bEĞER
Bir Cumlıuriyet
Düşmammn Portresi
Merkez : Türkocagı Cad. No: 39/41 Cağaloğlu-İSTANBUL - Tel: 0212 514 01 96
Şube - Istiklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Taksim İSTANBUL Tel: 0212 252 38 81
Ankara ' Atatürk Bulvarı No. 125 Kat: 4 Bokanlıklar-ANKARA - Tel: 0312 419 50 20
TÇ
EYÜP1. ASLİVE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 20Ö4/483
KararNo: 2005/124
Davacı Mirzat Yusufoğlu davalı Nüflıs Müdürlüğü
aleyhine mahkememize açılan isim tashihi davasmda,
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın
kabıılü ile Istanbul ili, Bayrampaşa ilçesi, Yıldınm
Mah. Cılt:23, ASN:769, S: 3'te nüfusa kayıtlı Hasan
ve Ilasıbe'den olma 06 05.1967 Rosno doğumlu Mir-
zad ısminin Mırsat olarak tashihi kararı verılmiştir.
llanolunur. 17.03.2005
Basın: 12088
ABD'nin Yeni Savaş Boyutu
Birleşik Amerika'nın bundan sonraki para
politikaları ile ekonomisi etkilenecek ülkelere ilişkin
saptamalarda bulunuldu. Küreselleşmiş bir dünyada,
teröre karşı önlemlerin yeniden gözden geçirilerek,
tüm ülkelerde bireysel özgürlüklerin daha da
kısıtlanabileceği vurgulandı.
Em. Amr. Vedü BİLGET
Y
ineliyorum: Dün-
ya Ticaret Merke-
zi ve Pentagon'a
yönelik eylemler-
den sonra, çeşitli
yorıım ve öngörüşler ortaya ko-
nuldu. Kimin ya da kimlerin bu
eylemi gerçekleştirdiğine iliş-
kin varsayımlar bir yana, bun-
dan sonra ne olacağı sorusuna
yanıt arayanlann irdelemelerin-
de türlü kaygılar gözlendi. Bu
kaygılardan en belirginleri, eko-
nomide, savaşta ve toplumsal
alanda öne çıktı. Birleşik Ame-
rika'nın bundan sonraki para
politikalan ile ekonomisi etki-
lenecek ülkelere ilişkin sapta-
malarda bulunuldu. Küreselleş-
miş bir dünyada, teröre karşı ön-
lemlerin yeniden gözden geçi-
rilerek, tüm ülkelerde bireysel
özgürlüklerin daha da kısıtlana-
bileceği vurgulandı.
Birçok televizyon kanalında
birçok kişi konuya ilişkin yo-
rumlarda bulundu. Hatta kimi-
leri, emperyalizmin ektiğini biç-
mesi olgusundan, kimileri ise
dogmatik inançla bağlantılı in-
tihar saldınlannm önlenemezli-
ğinden bile söz etti. Ikiz kulele-
rin yıkılışından daha az olmayan
bir toz dumana bulandı tartışma
ortamı. Ne ki, neredeyse tüm
yaklaşımlann salt terör eylem-
leri ve yansımalannı değerlen-
dirir oluşu, önemli gerçeklerin
gözden kaçınlmasına neden ol-
du. Herzamankigibi... (3 Ocak
2005 tarihli Cumhuriyet gazete-
sindeki Bıçak Sırtı köşesinde
Erol Manisah'nın yazısının
okunmasını öneririm)
Kapitalizm, yoğun işgücü kul-
lanımı düzeyinde artı- değer sö-
mürüsü ile kendini yeniden üre-
ten bir süreçtir. Sürekli yatınm-
lar ve bu yatırım alanlannda kul-
lanılacak emekçilere ihtiyaç du-
yar. Bu eylem ülkesi sınırlan
içinde doygunluğa ulaştığmda,
uluslararası alana yayılmak ve
egemenleşmek ister. Bu istemi
askersel, dinsel ve parasal güç
kullanımı ile gerçekleştirir. Ulu-
sal alandan uluslararasıya va-
ran bu üst nokta, emparyalist
sürecin tanımıdır.
1980'lerle birlikte, gerek tek-
nolojik ilerlemeler gerekse de
emperyalist ülkelerin kendi ulu-
sal sınırlan içindeki kapitalizm
baskıları yoğunlaşırken, kapi-
talin yeniden değerlendirilmesi-
ne tanık olundu. Yatırım ve üre-
timden bağımsız, kapitalin ye-
niden üretimini para piyasaları
üzerinden sağlayacak yepyeni
bir sürece geçildi.
Reel sermaye değil, mali ser-
maye egemendi artık ortamda.
Mali sermaye işgücünü doğru-
dan sömwürmüyor, ikinci bir
sömürü alanı olarak ortaya çıkan
reel sermaye üzerinden gerçek-
leştiriyordu. Yatırım ve üretime
dönük sermaye, mali sermaye-
nin para piyasaları üzerindeki
oyunlarıyla daralıyor, gelişimi-
ni dayandırdığı artı-değeri de o
piyasalara ipotek ediyordu. Bu
yeni düzen, para piyasaları, ay-
gıtını dünyada geçerli tek daya-
nak kılmayı gereksindi. Artık
kaba güce dayalı emperyalizm
sona erdi diyenler oldu, küre-
selleşme (globalizm) diye ad-
landınlan mali sermayenin ''dün-
ya saltanatı" başlamıştı. Doğu
Bloku'nun dağılması da bu ge-
lişime koşut kılınmıştı.
Süreci en iyi kavraması gere-
kenler, hiç kuşkusuz bizleriz.
Turgut Özal ile başlayan Fried-
man kuramlarına dayalı sıkı pa-
ra politikası uygulamalan, yerel
üretimin sınırlandmlması vb.
gelişmeler, bugünkü ekonomik
krizin temelini atmıştır. Son sü-
reçte, sanki olgu bugüne özgüy-
müş gibi reel sermayenin çökü-
şünden yakınanlan da şaşkm-
hkla izliyoruz.
Küreselleşme olgusu, kimile-
rinin savunduğu gibi tüm dün-
yanın ortak değerlerle buluşma-
sı, küçük bir köye indirgenmiş
ortamda ortak ya da birbirini et-
kiler sorunları ortak çabalarla
gidermek değildir elbette. Bu-
raya dikkat: Her şeyden önce,
kaba güçle teslim alınamayacak
alanların, para piyasaları ege-
nıenügh leelegeçjrüişidir.Emper-
yalizmin, en güçlü olduğu nok-
tada askersel dayatmalar ve sa-
vaşlarla teslim alanıadığı Doğu
Avrupa, Güneydoğu Asya ve ki-
nıi Güney Amerika ülkeleri, kii-
reselleşmenin dayatmasına çok-
tan teslim olmuşlardır.
Sermaye düzeninden mali ser-
mayenin koşulsuz egemenliği
sürecine, üç ayn eksen boyun-
ca belirginleşen gelişmelerle va-
rıldı. llki, üretimin Fordist yeni-
den yapılanmasına dayanan ve
sermaye ile emek arasında Key-
nesyen bir toplumsal uzlaşma
öne çıkardı.
lkincisi, sosyalist üretim biçi-
miydi ki bu da Sovyetler'deki
uygulamayla devlet kapitaliz-
mine dönüşerek Batı tipiyle ek-
lemlendi. Uçüncüsü ise eski sö-
mürge ülkelerindeki kapitalist
gelişime dayalı devletçi model-
di ki, bu da Üçüncü Dünya ül-
keleri denilen oluşumu ortaya
koydu ve emperyalist ülkelerin
kısıtlamalarıyla sınırlandı. Bu
eksenlerin kesiştiği noktada, em-
peryalizm, tüm dünya için ka-
çınılmaz bir yazgı olarak görün-
dü.
1974-1975 durgunluğu ile
birlikte ortaya çıkan kriz, em-
peryalizmin yeniden ve ağır-
lıklı dayatmasının olanaksızlı-
ğını da simgeliyordu. Artık ye-
ni bir biçimlenme öngörülü-
yordu ve böylece malileşme
sürecine girildi. Bu süreç, ma-
li sermayenin yeniden üretim şe-
masını küresel ölçekte biçim-
lendirdi. Parasal sermaye, üre-
timin hiçbir unsurunu hareke-
te geçirmeden, mali yatırım
olarak hızla ilerlemeye ve üre-
tim sisteminin toplumsal fazla-
sını mali servetlere dönüşüm
biçiminde emmeye başladı. Bu
toplumsal fazla, eşi benzeri gö-
rülmedik korkunç bir düzey-
de, özellikle Birleşik Ameri-
ka'damerkezleşti. Sürece yeni
bir tanım getirildi ivedilikle,
küreselleşme denildi. Buraya
dikkat: "Küreselleşme, tek söz-
cükle, müthiş bir sermaye ve pi-
yasa gaspı harekeli oldu."
Gerçekte küreselleşme, Batı
sermayesinin kapitalizmi yeni-
den yapılandırması stratejisidir.
Bu sürecin koşulları, Sovyet-
ler'deki devlet kapitalizmi ve
Üçüncü Dünya ülkelerindeki
ulusal projelerin çöküşü ile oluş-
turuldu.
Küreselleşmenin temel ivme-
leri şöylece sıralanabilir: Ulusal
sermayelere nüfuz edilmesiyle
ortaya çıkan genelleşmiş mali
sermaye, parasal sermayede kü-
reselleşmiş tek tip bir pazar ku-
ruluşu, genelleşmiş mali çıkar-
ları koruyup sürdürmek için
uluslararası mali kurumların ge-
nişletilmesi.
Tek tip pazann çöküşü tümüy-
le uluslararasılaştırılmış mali
sermayenin çöküşü demek ola-
cağından, siyasal ya da askersel
alanda hiçbir ülkenin ulusal ka-
rar seçeneği de yeteneği de kal-
madı. Eskisi gibi, herhangi bir
yere askersel müdahaleye kar-
şıt ya da çekimser olacak ülke
de kalmadı. Kısacası, dün em-
peryalizm nasıl bir din idiyse, kü-
reselleşme de bugün bir tapın-
ma biçimi oldu.
Ne ki, küreselleşmenin bir
başka özelliği, düşünce ve ey-
lemde sentezciliği getirmesidir.
Sentezcilik, hoşgörüsüzlük, ka-
tı gelenekçilik, kabilecilik, ya
da aşırı ulusçuluk, ümmetçilik,
ırkçılık, dincilik, (buraya dik-
kat..) savaş demektir. Bu neden-
le uluslararasılaşmış dünyada,
yerel tepkiler ve karşı koyuşlar
küreselleşme oranında artarak
yoğunlaşır. Bireysel özgürlükler
giderek daralan alanlara sıkışır.
Böyle olunca da, Birleşik Ame-
rika'ya yönelik saldınlar ertesin-
de yepyeni bir terorizm evresi-
ne girildiği savı da çürür.
Bu ABD'nin yepyeni bir sa-
vaş boyutudur. Düşmanın belir-
sizliği görüşü ise asla doğru de-
ğildir. Çünkü saldıran ve savu-
nan, temelde bir ve aynılaşmış,
ABD'leşmiştir artık.
Yineliyorum.. süreci en iyi
kavraması gerekenler, hiç kuş-
kusuz bizleriz. Yıldızlarla iliş-
ki kuran Bush, ülkesindeki ser-
mayenin saldırganlığını milita-
rist saldırganlıkla özdeşleştirip
Türkiye'mize ılımlı tslam dev-
letini dayatmaktadır.
Hükümet, Bağdat'a 20 Mart
2003 sabaha karşı ABD tarafın-
dan yapılan füze saldırısını te-
levizyondan öğrendi. Sayın Er-
doğankendisini kimsenin arama-
dığını söyledi. Ankara saldırıy-
la ilgili görüşünü 9 saat sonra bil-
direbildi.
Şimdi savaş kapımızda. Sa-
yın Erdoğan Iran'a saldınyı da
yine televizyonlardan mı öğre-
necek? Yoksa Bush yönetimi-
nin askeri polikalannı dayatan-
lardan mı?
Anımsatınz, antiemparyalist
savaş, özünde bir ekonomik ba-
ğımsızlüc savaşıdır. Ekonomik
bağımsızlık olmadan siyasal ba-
ğımsızlık olamaz.
Militarist Siyonizmin türev-
leri Ankara'da sık sık karşılan-
maktadır.
ABD kapitalizminin güdü-
mündeki bu çömezler* Sayın
Erdoğan'dan ne istiyorlar?
Ya da emperyalist devletlerin
ayncahklarına Lozan'da cephe
alan Kemalist Türkiye'den ne
istiyorlar?
(*) TDK Türkçe Sözlük 7.
Baskı Çömez, mec: Birinin ken-
di işini öğreterek yetiştirdiği
kimse.
Paramızdaki Atatürk Resmi!..
Saİni CANATAN, îşletme tktisatçm
abam, paraya yalnızca üzerin-
deki Atatürk resminden ötürü
saygı duyaı; yi'tinnıeyi bilnıenin
en büyük servet olduğunu" yinelerdi her
fırsatta. Çocukken biriktirilecek en değer-
li şey düşlerdi onun için. Ne denli haklıy-
mış... İyi ki onun sözüne kulak verip para-
ya değil düşlere yapmışım yatırımımı. Yü-
reğimde bir kumbaradan çok daha fazlası,
bütünüyle bana özel, değer biçilmez bir ha-
zine var bugün. Kimse, "itibannı koruma"
kandırmacasıyla düşlerimden altı sıfır sil-
meye kalkışamıyor üstelik.
Sayın genç öykü yazarı Atilla Şenkon,
Cumlıuriyet gazetesinin 24 Şubat 2005 ta-
rihli Kitap ekinde çıkan söyleşisinde.. "Yaz-
ınaya nasıl başladımz? ve "Cökkuşağuıa İki
Bilet" adlı kitabı ile ilgili sorulara böyle ya-
nıt veriyor...
Bu bakış açısı ve içten, insanca, paylaşım-
cı, sıcak yaklaşım, beni çok etkiledi... Çok
mutlu etti ve duygulandınp içimi ısıttı... Bu
tümceleri sizlerle paylaşmak istedim...
Günümüzde bu değer yargılarının, üzü-
lerek belirtmek gerekirse ne kadar yozlaş-
tınlmaya ve değerlerinden saptınlmaya ça-
lışıldığını bu bozuk, çarpık düzenin etkisiy-
le de ne kadar bunda başarılı olduklannı göz-
lemliyoruz...
1950'li yıllardan bugüne, artan oranlar-
da, "Ben zenginleri severim", "Benim me-
nıurunı işini bilir" gibi köşedönmeci söy-
lemleriyle bu düzenin her türlü insani de-
ğeri nasıl yok etmeye çalıştığını, tutumsal
(ekonomik) gücün ve değerlerin, nasıl bi-
rinci sıraya yerleştiğini üzüntüyle izliyo-
ruz...
Ancak umudumuzu hiçbir zaman yitirme-
dik ve yitirmeyeceğiz...
Bu acımasız, haksız ve insanın önemsen-
mediği, sermayenin kârlılığının öne çiktığı
sistem, bir gün tarihin çöplüğüne gömüle-
cektir... Kemalist, ulusalcı, halkçı, emekten
yana güçler, demokratik Türkiye'de erk ola-
caktır... Yönetime gelecektir...
Eline ve yüreğine sağlık Atilla Şenkon...
İyi ki varsın... Ve varsınız...
Kapkaçı Onlemenin Yollan...
Av. Seipİl O Z O K Kocaeli Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı
K
ısa vadede, hızla artan naklar aynı düzeyde çok çocuk-
suç oranı ve kapkaç olay-
lannı onlemenin tek yo-
lunun, insanların kalabalık ola-
rak bulunduğu cadde, pazar, stat
ve meydanlara çok sayıda moto-
rize ve yaya polis yerleştirmek
olduğunıı düşündüğümüz süre-
ce, uzun vadede sorunu ortadan
kaldırmak olanaklı değildir...
Çünkü, suç, bir sonuçtur ve
sebepleri vardır. Suçu tespit edip,
suçluyu yakalayıp, cezalandır-
makla yetinirseniz, insanlan su-
ça iten sebepleri ve ıslah edici ön-
lemleri göz ardı ederseniz (ki
bugüne kadar hep böyle olmuş-
tu) suç oranlannın hızla yüksel-
mesini önleyemezsiniz...
Barınma, beslenme, sağlık,
eğitim ve kültür gereksiniminin
karşılanması (hiçbir aynm ya-
pılmaksızın) her insanın hakkı-
dır. Ortalama gelir düzeyinde bir
veya iki çocuklu çekirdek aile-
nin, çocuklanna sağladığı ola-
lu bir ailenin olanaklanyla aynı
olamaz. Paylaştırmak zonında
olduğunuz "pastanın" hakça da-
ğıtımını yapabildiğiniz sürece,
aile bireyleriniz bir arada yaşa-
ma ve paylaşmaktan güç alır,
üretir, mutlu olurlar.
Biz çok büyük bir "afleyiz". Ai-
le bireyleri olarak, ailemizin kı-
sıtlı olanaklarından hakça yarar-
lanmayıbekliyoruz. Beklentile-
rimiz karşılanmayınca ve aile bi-
reyleri arasında haksızlık yapıl-
dığını fark ettiğimizde "isyan-
kâr" olmaya başlıyor ve ailemi-
zi terk ediyor, bireysel çözümler
anyoruz...
En doğal gereksinimlerimiz
niçin karşılanamıyor? Çünkü
"çokkalabahğız''. Ailemizin ola-
naklan kısıtlı ve giderek artmak
yerine azalıyor. O halde en ba-
sit çözüm daha fazla "çoğalma-
manu/" değil mi?
Işte bugün koro halinde şikâ-
yet etmeye başladığımız "artan
suç oranı ve kapkaç olaylaruun"
temelinde yatan sorun "baka-
mayacağunız kadar çocuk sahi-
bi olmaknr"; çözüm ise, nüfus
artışını önlemektir...
Hep birlikte soluduğumuz ha-
va kirleniyor, su azalıyor, top-
rak erozyon kıskacında yok olu-
yor ve bız çoğalıyoruz...
Bizi yönetenler "çoğalmamı-
a" öneriyor...
Bir kısım ideolojiler "çoğal-
mayı" öneriyor...
Parmak hesabı ile daha fazla
olabilmek için hızla çoğalıyo-
ruz...
Nüfus planlamasından vaz-
geçtik, aile planlaması denen
"çağdaş yaklaşımlarT Türkor-
dusundan başka saırıimiyetle be-
nimseyip yaymaya çalışan ku-
rumlanmızyok...
Çoğalıyoruz ve bununla övü-
nüyor, Avrupa'ya, dünyayamey-
dan okuyoruz...
Ey yönetenler...
Bakamayacağınız kadar ço-
cuk sahibi oldunuz, çocuklarını-
zın bir kısmına tüm olanaklan-
nızı sundunuz, daha çoğunu ise
adeta "yok saydınız". Besleme-
diniz, eğitmediniz.. sevmediniz
onları...
Azına sunduklannızı, çoğuna,
televizyonlarla, tele-vole prog-
ramlanyla ilan ettiniz...
Çocuklannızın bazıları yıllar
önce yeşil ışıklarda kâğıt men-
dil satmaya, özlemle baktıklan
arabaların camlannı silmeye baş-
ladıklannda "harçlıklarınıçıka-
nyorlar" diye "sessiz kalmıştı-
nız", bugün o çocuklarınız kır-
mızı ışıklarda arabaların camla-
nnı kırarak içerdekileri gasp et-
tikleri için trafik ışıklanna daha
fazla polis yerleştirmeyi düşünü-
yorsunuz...
Bu yöntem uzun vadede işe
yaramayacaktır.
Niçin, suç sebeplerini ortadan
kaldırmayı hedeflemiyorsunuz?..
Yoksa "uzun vadede" zaten
"bu ülkenin kaderinde olmaya-
cagınızı mı" düşünüyorsunuz?
CUMHURtYETTEN
OKUKLARA
İBRAHİM YILDIZ
Bu Kez Gazeteciler
Sokakta
"Demokratik sistemin olmazsa olmaz kuru-
mu olan özgür basının, görevini yerine getir-
me yolunda haber verme esnekliği ve yorum
yeteneğini kısıtladığı düşünülen hükümlerin
öncelikle ele alınması acil zorunluluktur."
Alıntı yaptığımız bu cümle Yargıtay Cumhuri-
yet Başsavcısı Nuri Ok'a ait.
Başsavcı, 1 Nisan'da yürürlüğe girecek olan
TCY'nin basına ilişkin maddelerinin orantısız
olduğuna dikkat çekiyor.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sa-
bih Kanadoğlu da Cumhuriyet'te çıkan 3 gün-
lük yazı dizisinde konuyu ayrıntılı biçimde irde-
leyip yasanın karmaşaya yol açacağını, bu ne-
denle yürürlülük tarihinin bir yıl ertelenmesini
öneriyor.
Evet, yargının tavrı bu şekilde net.
Gazeteciler de yasanın geri çekilmesi için
geçen haftayı sokaklarda yürüyerek, gösteri
yaparak geçirdiler...
Ancak AKP iktidarı konuyla ilgili açıklamala-
rında geri adım atmayacak izlenimi veriyor...
Yasak sürüyor
Hikmet Çetinkaya'nın kaleme aldığı Fet-
hullah Gülen ile ilgili yazı dizisini durduran
Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi bu kez
de yetkisiz olduğu kararını verdi. Ancak, tedbir
kararını da kaldırmadı.
"Sansür anlayışı"n\n bir göstergesi olan ya-
saklamayla ilgili kararı şimdi Istanbul Asliye
Hukuk Mahkemesi değerlendirecek.
Asırlar boyu Istanbul
Istanbul şehri, kuruluşundan günümüze ka-
dar geçen yaklaşık 2600 yıllık tarihi boyunca,
dünyanın en önemli şehirlerinden biri oldu.
Imparatorluklara başkentlik yaptı, dünya ti-
caret yollarının büyük kavşaklarından birini
oluşturdu ve kıtaları birleştiren eşsiz güzellikte-
ki toprakları üzerinde çeşitli uygarlıkların yük-
selmesine zemin yarartı. lstanbul'un dünyanın
tarihsel serüveninde önemli bir yeri vardır.
Zengin tarihsel geçmişi, yerli ve yabancı ta-
rihçilerin ve araştırmacıların Istanbul hakkında
pek çok eser yaratmasına yol açmıştır. Müze
yöneticisi ve tarihçi Halûk Şehsuvaroğlu'nun
Asırlar Boyunca Istanbul adlı ansiklopedik ese-
ri de bu çalışmalardan biridir... Şehsuvaroğ-
lu'nun 1953 yılında tamamladığı bu eserini
Cumhuriyet gazetesi 1954'te okurlarına sun-
muştur. Asırlar Boyunca Istanbul, Istanbul üze-
rine yazılmış diğer eserlerden, öncelikle olağa-
nüstü denebilecek ayrıntılı açıklamalarıyla ay-
nlmaktadır.
Cumhuriyet gazetesi, Asırlar Boyunca Istan-
bul'u 50 yıl sonra yeniden okurlarına sunuyor.
Önümüzdeki salı günü (29 Mart) ilk sayısını
vereceğimiz Asırlar Boyunca Istanbul Ansiklo-
pedisi'ni okurlanmızın beğeneceğine inanıyoruz.
İyi haftalar...
Prof. Server Tanilli
Nasıl
Bir
. Eğitim
Lstiyoruz?
Söyleşi - İmza
kitabevi
22 Mart Öalı, Saat 15.UU-İÖ.UU
Karanfıl Sokak JNo: 11 Kızılay
ADANA CUMOK DUYURUSU
Cumartesı kahvaltısında buluşuyoruz.
Seyhan Nehri kıyısında açık büfe kahvaltısına sizi de
bekliyoruz. Konuşacak ve yapacak çok şeyimiz var.
GELMEZSENİZ BİR EKSIĞİZ.
Tarih- 26 Mart 2005
Saat: 10.00-13.00
Yer: Riverside Restaurant Reşatbey Mah.
Fuzuli Cad. Çınar Yolu, Asma köprü yani No: 24
Kahlımederi:7.5YTL
Rezervasyon: (Lütfen bir gün önceye kadar)
0322 458 62 11 -0322 458 62 12
tletişim: Haydar BABUR - 0537 275 27 33
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2004/1339 Vas. Tayini
Mahkememizce verilcn 1.3.2005 tarih ve 2004/1339
esas, 2005/125 karar sayılı karar ile Salih kızı 1919 do-
ğumlu Lmine Gökdemır'e MK. 405 maddesı gereğince
vesayct altına alınarak kendisine 1951 doğumlu Hamide
Kurtulıış vası olarak tayin edilmiştir. 01.03.2005
Basın: 12047