09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2005 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN ABD Başkanı'nın Dünya Bankası'nm yeni başkanını atarken siyaset gütmesi, yoksul ülkelere pahalıya patlar Paul Wolfowitz doğru isim değil• Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn'un yerine geçecek ismi belirleyecek olan ABD Başkanı, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'i aday gösterdi. Bush'un adayının ekonomi alamnda deneyimli olmaması eleştirildi. Milyarlarca insanın yaşamı, yoksulluğa karşı girişilecek savaşa bağlı. Wolfowitz'in adaylığını eleştirenler, onun bu savaşa komuta edebilecek doğru general olmadığını gerekçe gösteriyorlar. JOSEPH STIGLITZ * D ünya Bankası Başkanı James VVolfen- sohıı görevinden ayrılmak istediğini açıkladı. Bu açıklamanın hemen ar- dından kalkınma alanındaki çalışmalarıyla dünyanın en önenıli organizasyonlarından biri olan kurumun başına getirilecek yeni isim için arayış başladı. Bu ismin kim olacağına yönelik seçim, özellikle yoksulluğun gelişmekte olan ülke- lerdeki en büyük sorun olduğunun kabul edil- diği şu günlerde büyük önem kazandı. Dünya Bankası'nın "banka" olarak nitelen- dirilmesi, aslında kurumun önemine ve çok yönlü amaç ve görevlerine gölge düşürüyor. Dünya Bankası birçok ülkeye ekonomik kriz- leri atlatmaları ve çok sayıda projeyi uygu- lamaya koyabilmeleri için borç veriyor. 1997-1998'de Güney Kore'ye verilen 10 milyar dolar buna güzel bir örnek. Çatışma ve sorun yaşanan bölgelerdeki yeniden yapı- landırma çalışmalarında büyük rol oynuyor. Dünyanın en yoksul ülkelerine, özellikle sağ- lık ve eğitim alanlarındaki eksikliklerin gi- derilmesi için düşük faizli kredi veriyor. Bu ülkelere kalkınma stratejileri konusunda öğüt- lerde bulunuyor. Bir anlamda danışmanlık yapıyor. Bu öğütlerin tutulması söz konusu olduğun- da, işe kısa adı "IMF" olan Uluslararası Pa- Irak savaşının mimarlarındaıı olan savunma bakan yardımcısını, Dünya Bankası'nın James Wolfensohn'dan (sağda) boşalacak başkanük koltuğuna aday olarak gösteren ABD Başkanı George Bush, konuya ilişkin resnıi açıklamayı yaptığı 16 Mart'ta Beyaz Saıay'daki Oval Ofıs'te Paul Wolfowitz'le bir araya geldi. (AP) ra Fonu da karışıyor. Bu yoksul ülkeler ken- dilerine verilen öğütleri tutmadıkları takdir- de sadece Dünya Bankası ve IMF tarafından dışlanmakla kalmıyor, diğer bağışçı kuruluş- lar da onlara fon ayırmamaları konusunda uyarılıyorlar. Herkese aynı reçete Eleştirel gözle bakanlar bazen Dünya Ban- kası ve IMF'nin verdiği öğütlerin de yanıltı- cı olabileceğini savuııuyorlar. Bu, özellikle sağ- cıların iktidarlarda egemen olduğu 1980 ve 1990'lar için geçerli bir tez. O dönemde "ül- kenin istihdanı durumu ve şartlan fazla dik- kate alınnıadan, her hasta için geçerli, özelleş- tirnıe ve serbest piyasayı öne çıkaran bir re- çete" yazıhyordu. Aslında "banka" sözü bir anlamda bu ku- rum için yanlış bir adlandırma gibi görünü- yor. Çünkü Dünya Bankası, üyelerini "hisse- dar" olarak nitelendiriyor. Herhangi bir özel bankaya pek benzemiyor. Dünya Bankası kü- resel bir kamu kuruluşu. Kendilerini demokrasi ve iyi yönetime ada- dıklarını deklare eden G-7 ülkeleri Dünya Bankası'ndaki oylama sisteminde egemen olan güçler. Ve bu ülkelerin verdikleri vaaz- larla pratikte yaptıkları uygulamalar arasın- da derin bir uçurum var. Bu uluslararası kuruluşlara lider arama sü- reci de bunun göstergelerinden biri. Seçim sü- recinin koşulları 60 yıl önce yapılan bir an- laşmayla belirlendi. Buna göre bir ABD'li Dünya Bankası'nı, bir Avrupalı IMF'yi yönetebilir. ABD Baş- kanı Banka'nın başkanını seçer, Avrupa ise kolektif olarak IMF'nin başına gelecek isme karar verir. ABD'de başkanın yaptığı önemli atamalar Senato tarafından onaylanmak durumunda. Gerçi veto edilen karar sayısı çok azdır. An- cak yine de böyle bir olasıhğın varlığı, ABD Başkanı'nın, seçiminde ne kadar ileriye gi- debileceğini belirler. Dünya Bankası başka- nının atanması ise Kongre'deki oturumlara bi- le konu olmaz. Söylemlerine uymuyorlar Belirli kurumlann önerdiği demokratik re- formlar, o kurumlann kendi önerdikleri tab- lodaki şeffaflık ve katılımcı demokrasi kri- terlerine uymuyorsa nasıl ciddiye alınabilir ki?.. James Wolfensohn'dan boşalacak başkanlık koltuğuna getirilecek isim için ne- den "ABD'li olmah" sınırlandırması konulu- yor? Ve bu isme yönelik arama süreci neden kapalı kapılar ardında yapılıyor? Şimdiye kadar Wolfensohn'un yerine geç- mek üzere adı geçen iki isim var. Ikisi de ra- hatsızlık verici isimler. ABD'nin savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz ve Hewlett [9 Iran 'da geçen biryılın değerlendirmesiHASAN HANtZADE -î- ran takvimine göre 1383 yılının so- I nuna geliniyor. İran halkı bir yeni yı- J_ la daha giriyor. Geçen yılda hem dün- ya insanlannı hem de Iran halkını et- kileyen acı tatlı olaylar yaşadık. Bu gezegende yaşayan insanlar arasın- da büyük mesafeler olmasına rağmen Iranlı şair Sadi Şirazi şöyle diyor: "Bütün insanlar aynı bedenin parçasıdır. Hepsi aynı özden yaratdnuşnr. Biri acı çekerken diğerleri rahat edemez." 26 Aralık 2003 'te Kerman bölgesinde yaşanan deprem felaketinden sonra dün- yanın dört bir yanındaki ülkelerin halk- lan Iran'a duyduklan üzüntüyü ifade et- tiler. Kurtarma çalışmalanndaki yardım- laşma ve hayatta kalanlar için yapılan ortak çahşmalar halklar arasındaki din, dil, ırk ve milliyet gözetmeden ön plana çıkan insani duyguları gözler önüne serdi. Bu deprem ve 2004'ün sonunda yaşanan, yüz binlerce kişinin yaşamı- na mal olan tsunami fe- laketi, dünya halklannın doğal felaketlere karşı ne kadar duyarlı oldu- ğunu gösterdi. Dünyanın en güçlü li- derlerinin bazılarının, kendi bakış açilan gere- ğince halklar arasına ni- fak tohumlan serpmeye çahşmalanna rağmen ta- rih bir kez daha, siyasetin insani duygu- ların önüne geçemeyeceğini kanıtladı. Yerkürede yaşanan bazı savaşlar bir süre için insanlar arasında nefret tohum- lan atmış olabilir. Ancak düşmanlık ve nefret, sonunda yerini insanhk ve yaşam sevincine bırakır. İran halkı 20 Mart'ta sona erecek olan 1383 yılında birçok olaya tanık oldu. En önemli olan da ülkenin nükleer progra- mına ilişkin yaşananlardı. İran, geride bırakmak üzere olduğumuz yıl boyunca nükleer enerji konusunu büyük dikkatle sürdürdü. Batılı medya ise dış güçlerin hassas olduğu Iran'daki nükleer etkinlikler ko- nusuna hemen hemen hqr gün yer verdi. Iran halkı birlik içinde, ABD ve diğer Ba- tılı ülkelerin Iran'ın uranyum zenginleş- • Dünyanın en güçlü liderlerinin, kendi bakış açilan gereğince halklar arasma nifak tohumlan serpmeye çahşmalanna rağmen tarih bir kez daha, siyasetin insani duygulann önüne geçemeyeceğini kanıtladı. tirme çalışmalarını durdurmasına ilişkin mantıksız isteğine tepki verdi. Kötü amaçlı kullanılmayacak Iran, Avrupa Birliği'yle yapılan nük- leer güç konusuna ilişkin görüşmeler so- nuçlanmamış olmasına rağmen banşçıl nedenlerle yapılan çahşmalar için Birli- ğin hakça bir tutum sergileyeceğini umu- yor. Işin doğrusu Iranlılarkesinlikle teh- ditkâr söylemleri kabul etmeyecek ve nükleer teknoloji edinme konusundaki ulusal konsensüsü bozmayacaklardır. Bu yıl lran'a geçmişe oranla hiç olma- dığı kadar fazla sayıda yabancı yetkili gel- di. Iranlı yetkililer de ülkenin dışarıdaki bağlannı güçlendirmek için dış temaslar- da bulundular. 135'inci OPEC Genel Kurulu'nun Is- fahan'da düzenlenmesi - ki bu toplantı organizas- yonun kurulduğu 43 yıl öncesinden bugüne ilk kez lran'da düzenlendi- dünyanın petrol ihraç eden ikinci büyük ülke- si için bir başarıydı. OPEC'intoplantıyıIs- fahan'da düzenlemesi, İran Islam Cumhuriye- ti'nin petrol satan ülke- lerin haklannı savunma- sı şansını ve küresel an- lamdaki ekonomik karar alma mekanizmasında- ki rolünü arttıracak. 1383 yılındaki bir sevindirici gelişme de lran'ınbuğday üretiminde yanm yüz- yıl sonra yeniden kendi ihtiyacını karşı- layabilecek duruma gelmesiydi. Üçün- cü Dünya ülkeleri temel gıdalannı üret- mek ve yetiştirmek konusunda Iran ör- neğinden ders çıkarmalı. Tabii bu yazıda içteki ve dıştaki geliş- melerin hepsini sıralamak mümkün de- ğil. Sadece en önemlilerine değindik. Biz de gazete olarak bu yıl da her zaman olduğu gibi tarafsız habercilik yapmaya çahştık. Ve önümüzdeki yıl okuyuculanmıza da- ha dinamik ve derin analizlerin yer aldı- ğı bir gazete sunmayı umuyoruz. Nevru- zunuz kutlu olsun! (Tehran Tımes, İran, 18Mart) # '|) BLAIRİN CANAVARI... Şimdi yataklarınızda daha rahat uyuyabilirsiniz... (The Observer) Pakistanlı kadınlarm yüzde 80'i şiddete maruz kalıyor Feodal düzene dönüş K araçı'de düzenlenen kadın haklan seminerinde evdeki şiddet feodal düşünce yapı- sına bağlandı. Pakistan'ın kadınla- ra davranış biçiminde geriye adım atı- yor, eskiye dönüyor olması üzücü. Feodal mantalite yavaş yavaş keııt- lere de sızmış durumda. Evde yaşa- nan, kadına ve kız çocuklanna kar- şı şiddet uygulayan kesimin herhan- gi bir gelir grubu veya sınıfla kısıt- landırılamayacağınıunutmamalıyız. Pakistan Insan Hakları Komisyo- nu'nun 2004 yıh için hazırladığı ra- porda, kadınların yüzde 80'inin şid- dete maruz kaldığma işaret ediliyor. Erkeklerin ülkede işlediği bu suç tn- san Haklan Izleme Komitesi'tıin 2004 ve ABD'nin yıllık insan hak- lan raporlarında"çokkaygı verici bir durum" olarak nitelendirildi. Bu sorun nasıl çözülür? Seminer- deki konuşmacılar kadınların yasal haklarından ve dayak atan erkekle- rin kurbanlarının geçireceği hukuki süreçten haberdar edilmesi gerekti- ğini savundular. Şiddete uğrayan ka- dınlan koruyan birçok yasa var. Ama uygulannııyor. Bir kadın kendisine Multaıfda sokağa dökülen bir grup kadın haklan savunucusu tecavüzden yargılanan altı kişiden dördünün serbest bırakılnıasını protestoetti.(AP) şiddet uygulayan, taciz eden erkeğe karşı yasal mücadeleye girişme ce- saretini gösterirse polıs kurbanın şid- dete maruz kalıp kalmadığının doğ- rulanması için yapılacakmuayeney- le yasal süreci başlatabilir. Sığınma evl açılmalı Polisin böyle vakaları genellikle ciddiye almadığını anımsatmamıza gerek yok herhalde. Kadınlar için kurulan polis merkezinin de pek et- kin olduğu söylenemez. Evlilikleri sırasında şiddetle burun buruna ya- şayan kadınların çoğu, nafakadan vazgeçerek ayrılma yoluna gidiyor. Yasal haklannı daha iyi bilseler dö- vüldüklerini kanıtlayabildikleri tak- dirde aynhrken nafaka hakkından mahrunı kalmazlar. Hukuki sürecin hızlanması için yasalarda değişik- lıkler yapılması, boşluklann doldu- rulması gerektiği kesin. Ancak bu- nunla beraber önemli olan bir şey da- ha var, o da, çoğu gidecek bir yeri olmayan kadınların şiddetle karşı karşıya kaldıklannda gidebilecek- leri sığınma evlerinin sayılannın ço- ğaltılmasının gerektiği. (Dawn, Pakistan, 16 Mart) Packard'ın geçmişteki CEO'su Carleton Fi- orina'nın bu görev için adlanmn geçmesi tar- tışma yarattı. Wolfowitz'in adaylığına daha kesin gözle bakılıyor. Teamüller, ABD Baş- kanı'nın Dünya Bankası Başkanı'nı atama- sına izin verse de kurum, diğerlerinin güve- nini kazanarak başarılı olabilir. Ne Wolfo- witz'in ne de Fiorina'nın ekonomi ve kalkın- ma alamnda deneyimi var. Bu işi yapabile- cek, ekonomi alanmda bilgi, kişisel zekâ ve yeteneğe sahip birinci kalite insanlar var. Dünya Bankası'nın başına getirilebilecek bu birinci kalite insanlann arasında doktorasını Yale'de yapan ve şimdi orada ders veren, Meksika'nın eski Devlet Başkanı Ernesto Zedillo, Princeton'da doktora yapan, Brezil- ya Merkez Bankası'nın eski Başkanı Armi- nio Fraga ve Türkiye'deki kriz dönemini ba- kanlığı sırasında başarıyla idare eden eski Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş var. Ancak görünen o ki George Bush tercihini onlardan yana kullanmayacak. G-7'lerin demokrasi konusundaki söylem- lerini eyleme dökme zamanı geldi. Çoğu, ABD Irak' a savaş açmaya kalkıştığında ayak- landılar. ABD'nin Irak'ta acil tehlike oluştu- racak kitle imha silahı olduğu iddiasına şüp- heli bakmakta haklıydılar. Burada odak noktası olması gereken konu da bundan daha önemli değil. Gelişmekte olan ülkelerdeki milyarlarca insanm yaşamı, sağlığı, refahı, yoksulluğa karşı girişilecek kü- resel savaşa bağlı. Bu savaşı yürütecek doğru generalin seçil- mesi zafer kazanılacağını garanti edemeye- bilir. Ancak yoksullukla savaşa yanlış gene- ralin komuta etmesinin savaşın kaybedilme- si riskini arttıracağı kesin. (* Nobel Ödüllü, Kolombiya Üniversitesi Ekonomi Profesörü) (Yazı vayımlandıktan bir gün sonra ABD Başkanı George Bush, Paul Wolfowitz 'i resmen Dünya Bankası Başkanı adayı olarak gösterdi.) (The Guardian, Ingiltere, 15 Mart) Suriye karşıtı kampanya yürütüyorlarBirleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofı Annan'ın Madrid ve New York'ta yaptığı açıklamalar, uluslararası organizasyonla bölgesel güçler ve kalkınmayı kendi çıkarlan için kullanmayı hedefleyen bazı etkin güçler arasındaki görüş aynlıklannı ortaya koydu. ABD önderliğindeki bu etkin güçler her kozu kullanıyor. Bu kozlara, Arap ülkelerinin iç işlerine karışmak da dahil. Aslında onlar Ortadoğu ve dünyada banş ve istikran sağlama hedefinin aleyhine çalışıyorlar. Annan açıklamalannda bölgedeki olayları genel olarak nasıl algıladığını ve özelde Lübnan'daki gelişmelere yaklaşımını yansıttı kamuoyuna. Görüşü gerçekçi temellere dayamyor. Demokrasinin ve uluslararası teamüllerin temellerine... Hlzbullah göz ardı edilemez Annan'ın sözünü ettiği en önemli nokta, BM'nin "1559" No'lu karannın uygulanması görüşülürken Hizbullah'ın göz önünde bulundurulması gerektiğiydi. (Bu karar Lübnan'dan Lübnanlı olmayan güçlerin çekilmesini öngörüyor.) Annan, Lübnan hükümetinin Hizbullah'la ilişkisini itiraf etmekten çekinen tek taraf olduğunu söyledi. BM temsilcisi Terje Roed Larsen de Hizbullah'ın Lübnan toplumunun bir parçası ve ülkede önemli bir güç olduğunu vurguladı. Hizbullah'ın geçen hafta başkent Beyrut'ta düzenlediği Suriye yanlısı, binlerce kişinin katıldığı gösteri Hizbullah'ın ülkenin siyasi partilerinin yanındaki gücünün bariz bir göstergesiydi siyasi gözlemcilere göre. BM'nin patronunun açıklamaları uluslararası organizasyonun 1559 No'lu karannın uygulanmasındaki ahlaklı tutumunu gösteriyor. Başka bir tarafta ise tsrailli yetkililer kötü niyetlerini sergileyen açıklamalar yapmaya devam ediyorlar. Lübnan'dan çekilmelerinin çıkarlarına aykırı olduğunu ve ABD destekli yayılmacı politikalarını mahvedeceğini söylemeye devam ediyorlar. BM temsilcisinin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la yaptığı görüşmelerin çok yapıcı olduğunu söylediği ve 1559 No'lu karar tasansının uygulanacağı konusunda umutlu olduğu bir dönemde düşman, kötü niyetli cepheler Lübnan'dan birliklerini çekmeye başlayan Suriye aleyhinde kampanya yürütüyorlar. (Suriye askerlerin bir bölümünü Lübnan topraklanndan çekti, bir bölümünü de başkent Beyrut'tan Bekaa Vadisi'ne çekti.) BM, ABD ve Israil'e yalan, iftira ve karalama kampanyalannı sürdürmek için herhangi bir bahane bırakmadı. Şimdi top onlann sahasında. Ve başka insanlann yaşamına kanşmaktan vazgeçmek zorundalar. (Syria Tımes, Suriye, 16 Mart)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle