09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Ne Derlerse Desinler! YİNE birısi bir yerlerde Türkler ve Türkiye ıçin bir şeyler söylemış. Bizde yine haberleşmiş, yazılara konu, sayfala- ra başlık olmuş. Konuşan, ABD'nin Dışişleri bakan yardımcıların- dan biri, Bayan Paula Dobriansky; yıllık Insan Hakları Raporu'nu açıklarken, Türkiye demokrasi- sini Afganistan'ın ve Irak'ın şimdiki demokrasile- riyle bir tutmuş, "Buralarda demokrasi oluyorsa, Suudi Arabistan'da niçin olmasın?" demeye ge- tirmiş. Gerisi malum: Öcalan'dan Patrikhane'ye, kabi- nede tek kadın bakan oluşundan misyoner propa- gandacıların engellenişine kadar her şey var. Haydi "Bu resmi rapor, konuşan da bakan yar- dımcısı" diyelım. Ama yalnız bu değil ki; gün geçmiyor, birileri benzer şeyler söylesin de haber olmasın, medyayı meşgul etmesin ve çeneleri yor- masın, imkânı var mı? Çaylak Ingiliz gazeteci bir istanbul batakhanesinde soyulmuş; sanki dünya ve Ingiltere batakhanelerinde kazık yiyen kimse yok- muş gibi onun yazısı da haber oluyor. "Yeter" demek geçmiyor mu içinizden? Onlar için değil, bizim için. Onları susturmak, durdurmak hemen olacak iş değil: Yüzyıllardır biriken önyargıları, hınçları, kuy- ruk acılarını giderme, hesaplı yıpratışlarla başa çık- ma, en azından yabancıların bilgi boşluğunu dol- durma olanağı var mı? Olsa bıle, insanlar, ömürler, sabırlar, çalışmalar, bütçeler yeter mi? Daha doğrusu, değer mi? İnsanlar, ömürler, sa- bırlar, çalışmalar, bütçeler başka amaçlar için har- cansa daha iyı olmaz mı? Kusurlarımızı, eksiklerimizi, ihmallerimizi, yanlış- larımızı bilmiyor muyuz? Bilmesek ya da far- kına varmamışsak, bunun daçaresi gözlemlerimi- zi ve düşündüklerimizi açıklama özgürlüğünü ge- nişletmek, doğruları görüp üzerinde düşünerek bir- birimize anlatmak değil midir? Kısacası, başkala- rı yüzümüze vurmadan kendımizi adam etmek bi- zim işimiz sayılmaz mı? Yahut şöyle koyalım sorunu: Başkalarının söyle- yip yazdıklarına ayırdığımız ve ayıracağımız vakti daha sağlam, daha donanımlı, daha güçlü, daha sözü dinlenir bir Türkiye yaratmaya ayırmak daha akılhca olmaz mı? Bırakın başkalarının uzak geç- miştekı ayıplarını, Almanların ve Japonların Ikinci Dünya Savaşı boyunca başta Avrupa olmak üze- re bütün kıtalardaki insanlara çektirdiği yakıp yık- malar, ırkçılıklar, soykırımlar oldu da şimdi onlara böyle yüklenenler, çullananlar kaldı mı? Başka bi- çimlerde süren ulusal güçlerı, ekonomileri, tekno- lojik üstünlüklerı karşısında herkes artık suspus değil mı? Daha önemlisı, hâlâ filmlerde, kitaplarda ara sı- ra bütün bunlar anımsatılrnaya kalkışılsa bile, on- lar aldırış edip de vakitlerini bununla geçirmek ye- rine "Ne derlerse desinler!" diyerek birer Alman ve Japon gibi çalışmaya, niteliklı geçmişleri ve bu- günleriyle gurur duymaya devam etmiyorlar mı? Çocuk Köyü ve Çocuk Köyleri'nin Geleceği Elif GÖKÇEARSLAN Araşt Görevlisı-Hcuettepe İJnı. Sosyul Hız. Yüksekokulu Y üksek lisans tez çalışmam nede- nıyle, Barbaros Çocuk Köyü'ne 2003 yılında birçok kez gittım, çalışmalan ızledim, verilen hiz- metin değerlendırmesinı yaptim. Doğrusu, korunmaya muhtaç çocuklarla ılgıli, dünyanın yöneldiğı bu yeni sıstemin ülkemız- de de uygulamaya konulması birçok kışi gıbı beni de heyecanlandırmıştı. Gelişmiş ülkelerde 1950'liyıllannbaşından itıbaren büyük gruplarda çocuk bakımı mode- linin, çocukların sağlıklı gelişmelerine zarar verdiği görülmüş ve bu modelın yerini alabile- cek seçenek (alternatif) bakım modellerı geliş- tirılmiştır. Bu bakım nıodellcnnden bin de ço- cuk köyleridir. Çocuk köylen, pek çok ülkede yaygın bir hızmet modelidır. Çocuğun yuksek yararı ilkesini sürekli geliştırmeye çalışan ül- keler, çocuk köyü modelini esas almışlardır. Bu hizmetin dışında ailelere maddı yardım, ko- ruvucu aile ve evlat edinme hizmetlerı de bu- lunmaktadır. Türkiye ıse dünyayı 50 yıl geri- den takip etmektedir. Evlat edinme ve koruyu- cu aile hizmetleri ülkemizde halen ıstemlen dü- zeye ulaşmamıştır. Bu hizmetleryerine korun- maya muhtaç çocuklara yönelik olarak büyük gruplarda kurum bakımı hizmeti yaygın olarak verilmektedir. Korunmaya muhtaç çocuklara, çocuk yuva- larında verilen hizmetlenn nitelığının zayıflı- ğı, bu kuruluşlarda büyüyen çocukların psiko- sosyal açıdan sorunlu yetışmesıne neden ol- maktadır. Ana-baba yoksunluğu içınde yaşayan çocuklann yeterlı sevgi ortamından yoksun ola- rak büyümelerinin gelişım dönemlerinı etkıle- diği tespit edilmiş ve sağlıklı olmayan kışilik profili sergiledikleri birçok araştırma tarafın- dan kanıtlanmıştır. 200 cıvannda çocuğu barın- dıran, bir nevi kışla hayatı görünümü veren ço- cuk yuvalan yerine, alternatif model olarak "çocuk köyleri modeli" ülkemizde de uzun za- mandan beri tartışılmaktadır. Örnek proje olarak nitelendirilen Barbaros Ço- cuk Köyü 80 çocuk kapasitesıyle 1997 yılında Izmir Urla Barbaros Köyü'nde, Türkiye Korun- maya Muhtaç Çocuklar Vakfı tzmir Şubesi ta- rafından inşa edilmiş ve bir protokolle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun hizmetine verilmiştir. Türkiye'de bir ilk olan ve seçenek model olarak düşünülen çocuk köyle- ri modelinın hizmet kalıtesini, klasık kurum bakımı hizmeti ıle karşılaştırmak amacı ıle 2003 yılında yüksek lisans tez çalışması yap- tım. Bu çalışmamda elde ettığim gözlem ve değerlendırmelerı şu şekilde sıralamak müm- kündür: Çocuk köyünde, 9 bağımsız ev, ana- okulu bınası, ıdari bına, lojmanlar, kültür ve spor salonu, çocuk parklan, hayvan bannakları ve tarım uygulama alanı bulunmaktadır Çocuk CRRREFOUR ELEKTROtiİK REÜOnLRRinDR RXE55 İLE 10 7HKS/7Diğer tüm reyonlarda 4 taksit fırsatı 31 Mart'a kadar devam ediyor. arrefour Evdeki hesaba uyar" S A köyunde her evde farklı yaş ve cınsiyette 9 ço- cuk bulunmaktadır ve bu çocuklann kardeşlik ve aile ortamı içensınde yaşamını sürdürmesi amaçlanmıştır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esir- geme Kurumu'nun yaygın olarak hızmet ver- diği öbür çocuk yuvalanndan en önemlı farkı, evlerde en fazla 9 çocuğun kalması ve çocuk- larla 24 saat bire bir ılgılenen bakıcı annelerin olmasıdır. Kuruluş Müdürü lojmanda aılesı ıle kalmakta ve çocuklar arasında da "müdür ba- ba" olarak adlandınlmaktadır. Aile yoksunlu- ğu yaşayan ve anne-baba modelini bulmakta zor- lanan çocuklar için bu durum oldukça önem- lidir. Kuruluş müdürü, kuruluş ıçerisınde yara- tılmaya çalışılan aile ortammı bozacak her tür- lü engeli ortadan kaldırmak, kuruluşun güven- liğını sağlamak, aynı zamanda kuruluşta çocuk- la bire bir çalışan sosyal hizmet uzmanı, psi- kolog, doktor vb. meslek elemanlannın çocuk- lar hakkında doğru kararlar alabilmesi için on- lara her türlü olanağı sağlamaktadır. Çocuk köyü müdürünün yanı sıra sosyal ser- vıste çalışan, sosyal hizmet uzmanı ve öbür meslek elemanlanmn bir kısmı da kuruluş içe- risinde bulunan lojmanlarda kalmaktadır. Bu du- rum meslek elemanlannın çocuk köyünde ya- şananlan 24 saat boyunca gözlemlemesinı sağ- lamaktadır. Kuruluşta nöbet sıstemı "kışla ba- kım modeli"nde yapılan nöbet sıstemınden farklıdır. Çocuk köyünde nöbetçı, tek tek ev- leri bir denetçi gibi gezmemekte, ancak evin an- nesi davet ederse evi ziyaret etmektedir. Bakı- cı annelere, çocuğun bakımı ve güvenlıği ko- nusunda sorumluluk verilmiştir Bir sorun çık- tığı durumlarda nöbetçi personel eve çağnl- makta, çocuklar arasında nöbetçı kavramı ye- nne mısafır kavramı kullanılmaktadır. Kuruluş- ta bir aile ortamına benzer olarak bakıcı arıne- ler evin sorumluluğunu almıştır. Çocuk köyü müdürü, çocuklann anneyle ve annenın diğer personellerle ilişkisini gözlemlemektedir. An- neye doğrudan bir müdahale yapmaktan kaçı- mlmakta, aksine annenin rolü pekiştinlmekte- dir. Çocuklar arasında bir sorun olduğunda, an- ne çekinmeden müdür ile bu konu hakkında ko- nuşabilmektedir. Çocuklann kendi yaşamlan- nın düzenlemesinde ve iyileştırilmesinde söz sa- hibi olmalannı sağlamak, bunlan büyüklerle pay- laşarak yaşama geçirmek, yaşadığı çevre ile il- gili olma ve sorumluluk alma bilincini geliştir- mek amacıyla kendilenni ifade edebilecekle- rı, görüş ve önerılennı sunabilecekleri, her ev- den bir temsilcinın katıldığı "çocuk meclisi" oluşturulmuştur. Barbaros Çocuk Köyü'nde yaşayan çocuk- ların, sorunlannı şiddet yerine konuşarak çöz- düğü, ozel eşyalarının güvende olduğu, hırsız- lık olaylarının olmadığı, çocuklann yaşadıkla- n yerden memnun olduklan, tüm personelin ken- 65,90 ;x 10 TAKSİT | IMSOl REGRLHSOBtt.F BUZDOLRBI dılermi sevdiğıne inandıklan, çalışan persone- le güven duydukları ve kendilenni güvende hıssettiklen sonucuna vardım Barbaros Çocuk Köyü'nde yaşandığı iddia edılen olaylar "çocuk köyü modeli"nin kusu- rundankaynaklanmamaktadır. Model doğrudur ancak, modelin devanıı olan ve 12 yaşını dol- duran çocuklar ıçın düzenlenmesi gereken "GençlikEvlerT modelınin kaynak yetersizh- ğı nedeniyle oluşturulamaması, sorunlan bir an- lamda etkilemıştir. Probleme neden olan diğer faktörler ıse sıstemde çalışan görevlilerin "iş- ler iyi gidiyor" anlayışıyla bazı sorunlan er- telemelerı, 12 yaş üzerindekı ergenlik çağına giren çocuklann köyde kalmaya devam etme- leri ve herhangi bir rehabilitasyona tabi tutul- maksızın, dışarıdan 12 yaş üstü korunmaya muhtaç çocuklann bir takım alışkanlıklarla bırlikte sonradan kuruluşa alınmalan olarak sı- ralanabilir. Çağdaş "çocuk köyü modelTnın ülkemizde de hızla eski modellenn yerini almasını sabır- sızhkla beklerken, Barbaros Çocuk Köyü'nde yaşanan "Çocuklara Taciz Olayı" her ilgilı gi- bi benı de derinden yaraladı. Çocuklara yapı- lacak değil tacız, herhangi bir kötü muamele as- la hoş görülemez, affedilemez. Konu yargıya aksettirilmiştır. Bu sebeple olayı ıncelemek, değerlendirmek yargının görevidir. Üzerinde önemle durulması gereken husus, bu olay ve- sıle yapılarak, çocuklann sağlıklı yetıştirilme- sınde bütün dünyada üstünlüğü tartışmasız ka- bul edilmiş, "çocuk köyü raodeli"nın yara al- ması ve modelin karalama kampanyasına dö- nüştürülmesidir. Çocuk köyünde yaşanan olaylar sonucunda bir başka düşündürücü konu ise medyanın tu- tumudur. Medya olaylan abartarak köyde ka- lan tüm çocuklann damgalanmasına neden ol- muştur. Toplumun aynası ve sesı olan medya- nın bu konuda daha duyarlı, profesyonel ve bi- linçlı bir yaklaşım sergılemesi gerekirken hem yazılı hem de görsel medyada bu olay çarpıtıl- mış ve çocuklar, deyim yerinde ise deşifre edil- mıştir. Çocukhaklan sözleşmesine aykın bir şe- kilde çocuklann sorgulanmalan ve zorla bekâ- ret kontrolüne tabi tutulmalan belki izleri sili- nemeyecek travmalaraneden olabilecektir. Okul ve arkadaş çevresi düşünülmeden yapılan bu iş- lemler, çocuklan olumsuz yönde etkilemiş, on- lann toplumda damgalanmalanna ve halkın korunmaya muhtaç çocuklara karşı önyargılı bir davranış geliştirmelenne yol açmıştır. Bu ne- denle medyanın ve yetkililerin bundan sonra- ki süreçlerde daha sağduyulu olmalan ve ço- cuk haklan sözleşmesine uygun davranmala- nnm daha etik olacağı kanısındayım. Korun- maya muhtaç çocuklann sağlıklı kişilık geliş- tırmelen açısından, kurum bakımı hizmetinden daha iyi olabileceği düşünülen bu tür hizmet mo- dellenne sahıp çıkılmalı, ıstismar edılmemelı ve polıtık çıkarlardan uzak tutulmalıdır. soıihiERicssori T630 FIRSTUnESIUSER 1OEKR.TXTTV REGRLIMS800C ÇRriRSIRtlRKİIIESl İO,50 x 10 TAKSİT PENCERE Batı, Yine Su Koyveriyor.. Dışarda, ıçerde, herkesın ağzında birtekerleme dilden dile dolaşıyor: - Türkler Ermenıleri kestiler!.. Ünlü fıkradır, herkesin bilmesi gereken bir öy- kücük: Yenıçerı Mişon'u yakalamış, palasını çek- mış, Yahudi soruyor: - Ağam, ben ne yaptım? - Siz Museviler Hazreti Isa'yı öldürmüşsünüzL - Ama, o iş bin altı yüz yıl önceydi... - Olsun, ben yeni duydum!.. * 'Sözde Ermeni soykırımı' 1915'te değil miydi?.. Amerikalı ve Avrupalıyla bırlikte kımi Türkler de bugün coştular... 80 yıl sonra bu ne şiddet, bu ne celal?.. Peki, neden?.. Yoksa, olayı Yenıçeri ağası gibi yeni mi duydu- lar?.. • Ziya Gökalp Ermeni kırımından (soykırımından değil) yargılandığı sıkıyönetım mahkemesinde 17 Mayıs 1919'dader ki: "- Milletimize iftira etmeyiniz. Türkiye'de bir Er- meni kırımı değil, bir Türk - Ermeni vuruşması vardır. Bize arkadan vurdular, biz de vurduk." Osmanlı yönetımindeki Anadolu'yu paylaşım savaşında Ermenilerin Ruslara, Rumların ingiliz- lere ve Yunanlılara dayanarak Türkleri vurdukları tarihin en 'inkâr edilemez' gerçeklerinden biri de- ğil mi?.. • Anadolu'dayüzlerceyılbarışiçindebiraradaya- şayanlar yıllarca birbirlerini boğazladılar... Kim baskın çıktı?.. Türkler!.. Olay bu!.. Peki, bu coğrafyada yaşayanların birbirine kıy- masının gerekçesi ne?.. Emperyalizm!.. Yaşanan olayların bilimsel açıklamasını unutup koskoca gezegende yaşayan şu ya da bu halka düşmanlık cehaletin ilkelliğidir. • Ne yazık kı, 20'ncı yüzyılın başında olduğu gi- bi, 21 'inciyüzyılın başındada Batı'da bir Türk düş- manlığı başladı. Bu gerilımli konuyu ünlü Bektaşi fıkrasıyla ka- patalım: Bektaşi son nefesini verecekken demiş ki: - fiana papazı çağırın; Hıristiyan olmak istiyo- rum!.. - Neden?.. - Mademkı öteki dünyaya gidiyorum, bari bir Müslüman değil, bir gâvur ölsün!.. Papazı çağırmışlar mı, gelen papaz Ermeni mi imiş, Rum mu, bilınmiyor... OR3LUX 12.000 " BTUKÜflR Carrefour'da Axess fırsatları devam ediyor. 13 Mart'a kadar Carrefour elektronik reyonlarında Axess'e 10 taksit var. Çünkü Axess kazandırır. Axess'i olan kazanır. Bu kampanyalar 50 YTL ve üzeri ahşverişlerde geçerlidir. A O Y T L 42,9p 10 TAKSİT 444 25 25 www.axess.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle