Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MART 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
17
Erdoğan: "'Hortuın
kesildi çdgına
döııdüler."
Kesildi mi yön mü
değiştirdi?
Elektronik pasta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Başbakana göre biri
düğmeye basmış...
"Ampulün düğmesine mi!"
Eyalet
Erdal Alan: "ABD'nin
Ankara Büyükelçisi Er-
ic Edelman, Türkiye'ye
Suriye konusunda ülti-
matom gibi mesajlar
veriyor. Küçük Ameri-
& ka olamadık ama so-
>|| nunda Amerika'nın
HS büyük bir eyaleti gi-
ı bi olduk galiba!"
Rahmetli
Berker Ertuna: "Medya-
mızın büyük köşelerin-
deki yazarlardan biri ya-
zısına 'Rahmetli Özal'ın
kulakları çıntasın' diye
» başlamış. Demek ki
v kafa iğreti olunca dil
-". böyle dolanıyor!"
elefonun öteki ucundaki emekli resim öğret-
meni Serap Akay, Ermeni soykırımı iddiala-
rının "Türkiyeliler" tarafından desteklenme-
sine tepki gösterirken Ermenilerin öldürdü-
ğü Türklerden niye kimsenin söz etmediğini sorgulu-
yordu. Büyükbabasının yaşadıklarını anlattı:
"Büyükbabam, Sivas'ta komisermiş. 1908 yılında
bir grup arkadaşıyla Ermeni çetecilerin pususuna düş-
müş. Çok ağır işkencelerden geçmişler. Arkadaşları
gözü önünde sırayla öldürülmüş. Sıra büyükbabama
geldiğinde bir şekilde kurtulmuş. Çok ağır bir bunalım
yaşamış. Her yıl, o ay zorunlu izne gönderilmiş. 1911
yılında babam doğmuş ve altı ay sonra da büyükba-
bam intihar etmiş. Bu bir insanlık dramı değil mi?"
Bu ve benzeri olaylar niye gündeme gelmiyor so-
rusunun yanıtı çok basit: Çünkü, Türkler diasporada-
ki Ermeniler gibi kin ve nefretle yetiştirilmemiş. örnek
mi? Serap Akay, yıllarca Ermeni okullarında resim ve
sanat tarihi öğretmenliği yapmış; öğrencilerine bir kez
Sıkı mı?
bile büyükbabasını anlatmamış. Ama şimdi, ailesinin
dramınıayrıntılarıylakalemealıpTürkTarihKurumu'na
gönderecek; belge olarak bir köşede dursun diye.
Makine mühendisi Ahmet Börüban, 1968 kuşağın-
dan. 12 Mart'ta "komünistlik"ten yargılanmış; 12 Ey-
lül'de gözaltılar yaşamış. Şimdi Adana'da sanayici
olan Börüban anlatıyor:
"ODTÜ'deki öğrencilik yıllarımda teknik olmayan
seçmeli ders olarak dört tarih dersi aldım. Tamamı Os-
manlı toplumuyla ilgiliydi. Bu dersleri ortalamamı yük-
seltmek için değil merak ettiğim bazı konuları bir di-
siplin çerçevesinde öğrenmek için almıştım. öte yan-
dan Marksizm'e yatkın olan fikirlerimden dolayı da
tarihsel olaylara alışılagelenden farklı yaklaşıyorum.
Daha sonraları, okuduğum kitaplardan Ermeni soru-
nuna Sovyetler'in, özellikle Stalin'in yaklaşımını öğ-
rendim; Ermeni çeteleri emperyalistlerle işbirliği ıçin-
deler."
Şu işe bakın ki, bir zamanlar Türkiye'nin en hızlı
Marksistleri olanlar şimdi aynı emperyalistlerle teş-
riki mesai içindeler! Ahmet Börüban, 10 yıl kadar ön-
ce Şam'a gittiğini ve bazı Ermenilerle tanıştığını an-
latıyor:
"1935'te Şam'a gelen Akşehirli Yahya Armutçu-
yan, kentin en tanınmış ayakkabıcısıydı. Camında
ASALA çıkartması vardı. 'Dükkâna Ermenistan'ı des-
tekliyoruz yazmışınız, bağımsız da oldular, oraya git-
sene' dedim, 'Oradataş mı yiyeyim?' dedi. Çıkartma-
yı niye yapıştırdığını sordum, 'Ben değil ASALA ya-
pıştırıyor' dedi. Izin vermemesini söyledim. 'Sıkı mı izin
vermemek' dedi."
Istediğin kadar "aydın" ol, emperyalistlerin kucağı-
naoturduktan sonra sıkı mı Ermeni iddialarını destek-
lememek!
Nane
Aydoğan Yavaşlı:
"DYP Genel Başkanı
Mehmet Ağar, 'Gösteri-
ciler, sesleri kısılana ka-
dar bağırmaya devam
etsinler' diyor. Acaba ni-
ye? Göstericilere nane
şekeri mi satacaklar?"
Telafi
Aysel Ergüney: "Do-
lar bazında borçlanan
Türkiye gibi ülkelerin, do-
ların değer yitirmesiyle
hafifleyen dış borçları,
pahalılaşan petrol fatura-
ları ile telafi ediliyor!"
SESSlZ SEDASIZ (!) Yargıtay bahçesinde belediye çiçek açtı
Ankara'dan avukat Rahmi Ku-
maş'ın Yargıtay Başkanlığı'na gön-
derdiği mektup:
"Yargıtay'ın Atatürk Bulvarı'na ba-
kan bahçesinin, halk girişi kapısına ya-
kın bölümünde bir tabela üzerinde 'Bah-
çemiz Büyükşehir Belediyesi Çevre Ko-
ruma Daire Başkanlığı'nda düzenlenmiş-
tir' yazısı bulunuyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, gerek
tüzelkişilik olarak, gerekse yöneticilerin-
den ötürü yargılama konusu olmaktadır.
Davalarda davacı-davalı, kimi durumlar-
da da yöneticileri sanık olabilen bir hizmet
kurumunun, en yüksek yargı kuruluşun-
ca adını öne çıkaran konumda gösteril-
mesi, yargıya duyulan güveni sarsıcı bir
nıtelik alabilir. Ankara'da görev yapan bir
belediyenin, devletin üç temel kurumun-
dan biri olan yargının en yüksek katının
bahçesinin cadde ve sokaklara dönük
bölümlerine bakması en doğal görevidir.
Açıkçası belediyenin, burada sözü ge-
çen bahçe düzenlemesine katkısı göre-
viyse böyle bir yazıya gerek yoktur. Tersi
durumdaysa, bağımsızlığını her konum-
da gözetmek zorunda olan Yargıtay'ın be-
ledıyeden yardım ıstemesine yargının do-
ğası izin vermez. Yargıtay'a bu yönde ge-
rekli ödeneği, devlet sağlamak zorundadır.
Kaldı ki, Yargıtay bu kurumla ilgili ola-
rak kimi davalarda doğrudan ya da dolay-
lı biçimde karar verecektir.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ta-
belasının, Yargıtay bahçesinden kaldırıl-
ması, yargı bağımsızlığı gereği olacaktır."
Yüksek Yerilim Hattı
Seralarda yetışmış hormonlu ve yapay
aşklarla geçiyor "fast-food"
hayatımız'
erdincutku(" yahoo.com
Genel Saghk
Sigortası Yasa Tasarısı
Dr.ŞİJKRÜGÜNER(*)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kanlığı Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanhğı 17.12.2004 tarıhinde
Genel Sağlık Sigortası YasaTasa-
rısı'nı yayımladı.
Siyasi iktıdar Genel Sağlık Si-
gortası'nı AB müzakereleri için ön-
görülen 3 Ekım 2005 tarihinden
önce çıkarmayı hedefliyor.
Böylesı önemli bir konunun ka-
muoyunda henüz yeterince tartı-
şıldığı söylenemez. Genel Sağlık
Sigortası Yasası'nın çıkarılması gi-
rişimlerı gerçekte otuz yıldır ülke-
mizin gündemindedir. Sayısını
unuttuğum, defalarcayasatasarı-
ları hazırlanmıştır. Hiçbirisi de ha-
yatageçirılememiştir. Butıkanma-
nın altındayatan nedenfinansman
sorunudur. Hazırlanan tasarılarda
genel sağlık sigortası fınansmanı-
nın ağırlıklı bölümü kişılerden alına-
cak prım ve katkı paylarından oluş-
maktadır. Tasarıların gerçekleşe-
memesinin en önemli nedenı, öde-
me gücü olmayan ve nüfusun en
az yüzde 40'lık bir kesımini oluş-
turan kişilerden prım toplanama-
yacağı gerçeğıdır.
Ülkemizdeki mevcut
durum
Tüm yurttaşların sağlık açısın-
dan sosyal güvenceye sahıp ol-
maları, onların en başta gelen hak-
larıdır. Bu hak hiçbır nedenle orta-
dan kaldırılamaz.
Ülkemiz herkese ıhtiyacı olan
standartlarda sağlık hizmetı sun-
mak zorundadır. Bu hizmet yıllar
boyu ihmal edilmiştir. Bu nedenle
de bugün 20 milyonu aşkın ınsa-
nımızın sağlık açısından sosyal gü-
vencesı bulunmamaktadır.
Bugün ülkemızde yalnızca
Emekli Sandığı, Bağ-Kur, Sosyal
Sigortalar Kurumu ve küçük de ol-
saözelsıgortalareliylenüfusumu-
zun bir kısmı sağlık açısından gü-
vence altındadır. Bugün, 5.4 mil-
yon civarında SSK'li çalışan vardır.
En az bir o kadarda sigortasız ola-
rak kayıt dışı çalışan olduğu tah-
mın edilmektedir. öte yandan,
önemli bir bölümünün sağlık primi-
ni yatıramadığı 3 milyon 300 bin ci-
varında Bağ-Kur ve 2 milyon 200
bin kişi de Emekli Sandığı üyesi
bulunmaktadır; Emekli Sandığı
mensuplarından sağlık hizmeti ıçın
herhangi bir prim alınmamaktadır.
özel sağlık sigortası uygulaması
ıse oldukça sınırlıdır.
Avrupa Birliği
ülkelerindeki durum
AB ülkelerine genel olarak baka-
cak olursak, sağlık hizmetlerinin fi-
nansmanında karma bir sistem
uygulandığını görmekteyiz. Ingıl-
tere, Irlanda, Danimarka, Isveç,
Fınlandiya ve Portekiz, sağlık har-
camalarının büyük bir kısmını ge-
nel bütçeden karşılamaktadır. Ital-
ya ve Yunanistan, sağlık finans-
manının ağırlıklı bölümünün genel
bütçeden karşılanması sürecı içı-
ne girmiştır. Fransa, Hollanda, Âl-
manya, Belçika, Lüksemburg,
Avusturya'da ıse sağlığın finans-
manı prim ağırlıklı sistemle karşı-
lanmaktadır.
AB ülkelerinde ortalama milli ge-
lir 24.000 dolar ıken bızde 3.000
dolardır. Bizden 8 kat daha yüksek
geliri olan ülkelerde bile sağlık gü-
vencesi, kamusal kaynakolan ge-
nel bütçe ağırlıklıdır. Sigorta ağır-
lıklı ülkelerde ise geliryüksek oldu-
ğundan primler daha kolay topla-
nabilmektedir.
Ülkemizde prim ağırlıklı
finansmanın çıkmazı
Ulusal gelirimiz 2003 yılı itiba-
rıyla 200 milyar dolardır. Bu gelir
çok düşüktür. Aynı zamanda bu
düşük ulusal gelirin dağılımı ise
aşırı dengesizdir; 70 milyon nüfu-
sumuzunenaltgelirgrubundakiilk
yüzde 20'lik dilimi ulusal gelirden
yüzde 6.0, ıkıncı yüzde 20'si yüz-
de 10.4 pay alırken, üst gelir gru-
bu yüzde 20'lik kesim mılli gelirden
yüzde 48.3 pay almaktadır. Başka
bir deyışle yaklaşık olarak nüfusun
en alt gelir grubunu oluşturan 14
milyon kişinın ayda 100 milyondan
az, ikinci 14 milyonun ise 150 mil-
yondan az geliri vardır.
Anlaşılan o ki nüfusumuzun alt
gelir grubunu oluşturan yüzde
40'lık bir kesimınden, yani nere-
deyse 28 milyon yurttaşımızdan
genel sağlık sigortası adı altında
prım alınabilmesi adeta olanaksız-
dır. Millı gelirin yüzde 14.5'ini alan
üçüncü yüzde 20'lik dilimden ise
ancak belirlenecek primin yansının
alınabileceği düşünülebilir. Bu du-
rumda ülkemizdeki sağlığın fi-
nansmanının genel bütçe ağırlıklı
olması zorunlu görülmektedir. Bu
tanımlama, ödeyebilecek kesim-
den prim toplanmasını ve bu bağ-
lamda ilaçta ve saptanacak bazı
hizmetlerde küçük miktarlarda
katkı payı alınması uygulamasını
elbette ki ortadan kaldırmaktadır.
Ayrıca standartları yeterli kişiler için
ıhtiyacı olan sağlık güvencesinin
dışında daha fazla prim ödeyerek
estetik hizmetler, konforlu hasta
odaları, tüp bebek hizmetı, özel
kaplıca tedavileri ve özel bazı diş
hekımliği hizmetleri gibi standart
üstü hizmet almalarının da önü ka-
palı değildir.
Son çözümlemede, altı çizilme-
sı gereken gerçek, ülkemizde yılar-
dır sigortalı ya da Bağ Kur'lu çalı-
şanlardan prim alınmasorununun
yaşanmakta olduğudur. Elbette bu
durum, getirilecek sağlık güven-
cesı için ödeyebileceklerden hak-
kaniyet ölçüsünde prım alınması
uygulamasına engel değildir.
önemli olan, bu uygulamanın ger-
çekçi ve sürdürülebilir bir sısteme
bağlanmasıdır. Ama tasanda ön-
görülen primlerin ve yüzde 50'ye
varan katkı paylarının ödeneme-
yeceği açıktır. Bu kapsamda, ba-
sında yer alan "tüp bebek uygula-
malannın sigorta kapsamına alı-
nacağı" gibi karşılanması olanak-
sız bir modelin de yaşama geçiri-
lemeyeceği açıktır.
Sonuç
Sağlık hizmetınde her türlü ka-
yıt dışılığın önlenmesi, hizmetintek
elden koordinasyonu ve savur-
ganlığın önüne geçilmesı, stan-
dartların tespit edilip denetlenme-
si ile genel bütçe ağırlıklı birfinans-
man modeli, tüm vatandaşlarımı-
za ihtiyacı olan yeterli sağlık hiz-
meti güvencesi sağlanması girışi-
minde daha gerçekçı görülmekte-
dir.
(*) TürkiyeAvrupa Vakfı Yön. Kur. Uy.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakm turk.net
ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciıı mynet.com
H A R B İ SEMİH POROY semihporoyCayahoo.com
HAYAT EPtK TlYATROSU MUSTAFA hayatepikuı mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17Mart unvuj.mumtaz-arikftn.com
OLUME YURUDU!.
19fZ'D£ BUGÛN, IMÇİLIZ. GÜNeY ICUTUP KEŞİF
G&UBUNDAM yÛZ8A$( UAWRBfJCB OAT&S, PÖNÜŞ
PONARAK ÖUMüfTÜ. ÜNLÜ KAÇ/F
scorr'r/v £/cip AKIG^P/IŞLAIZIMOAM sf-
Rİ OCAN OA7
r
ES, GÜMEY kUITSu NOfa~AS(NPA
AAAUNDSEN '/A/ 8AY/ZAĞIMI BULUP('Soi-OA') 6ESI
PÖMERl-B/SKeeJ HASTALANUlŞrt. VÛCUPU OOM~
MAYA SAfMM/f, AYAtUARt MOfZAISMlŞTI.6ÜNJ
tee. GeçrfKÇE PAHA PA /eöTüt-eşri. eüçujt:-
LE YÜRUYO&, A&KAPAŞLAR'NA yÜK ot-OUĞuA
NU DUŞÜMÛYOIZPU- SOMUNOA, OA/LA/S/A/
f64gş( ÇlKAAALAG.tMA G4ĞMEU Ç4PIEI
TE&tCETTİ. KUTUP KOfULLAgfNDA, BU, İN7İHAI2
AKILAMlNA GeLİYO&DU. SON SÖZLE&İ "BISA2 5.
ÇlfcA y/M ! " OLMUÇTU. ŞZ. POĞUM GÛNÛY&u/. fl LJtıvrence.
DÜZ ÇtZGt
ÜMİT ZİLELİ
Diplomatın Terbiyesizliği!
Eric Edelman'a bravo!
Şimdiye dek, Ankara'daki ABD Büyükelçiliği
koltuğundan, aralarında çok ünlü isımlerın de bu-
lunduğu pek çok kişi geçti, ama hiçbirı bu denli
yalın, bu denli açık, bu denli net olmamış, olama-
mıştı!
Gerçi, Mark Parris de fena değildi! Türkiye'de-
ki "Büyük Dönüşüm"ün adım adım planlandığı
yıllarda Ankara'da bulunan Parris, aklına estikçe
Güneydoğu bölgesine günler süren turlar düzen-
lerdi. Hakkâri, Şırnak, Van, Batman, Şanlıurfa, Ga-
ziantep.. dolanıp duran Amerikan elçisi buralarda
davul zurna ile karşılanır, engin bilgisiyle, "canlı
hayvan-tarım", olmadı "hidroelektrik santralı
ve petrol, gaz gibi yeraltı kaynakları" ya da
"bölge sorunları ve terör" konularında konu-
şurdu! Parris'in o müthiş "çalışmalarının" so-
nuçlarını bugün hep birlikte görüyor, yaşıyoruz!
Ama Edelman başka! O zaten "sorunlu" ya da
"bıçak sırtı" ülkelerde yaptığı pek başarılı çalış-
malarıyla tanınan bir isim! Gittiği yerler genellikle
büyük kaoslara sahne olmuş, hatta kan gölüne
dönmüş, ama o "istenileni" her zaman en iyi şe-
kilde gerçekleştirmeyi becermiş! Türkiye'ye geldi-
ğinden bu yana yaşadıklarımız düşünülürse tam
da Bush yönetiminin istediği kalibrede bir "elçi"
olduğu görülüyor...
•••
Işte bu Edelman geçen gün bir açıklama yaptı.
BizTürkler, ABD'nin çok uzun yıllardır kapalı ka-
pılar ardında yaptıkları tehditlere, verdikleri gözda-
ğı yüklü mesajlara alışkındık, ama bu denli açık
tehditle ilk kez karşılaştığımızı itiraf etmeliyim!
Düşünün, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaş-
kanı, yanı başımızdaki Suriye'ye resmi birziyaret-
te bulunacak. ABD'nin elçisi Bursa'dan açıklama
yapıyor:
- Iptal edin!
Sınırları zorlayalım; "ABD büyük ülkedir, süper
güçtür, terbiye sınırlarını aştığı çok görülmüştür"
diyelim, ama orada bitmiyor ki! Mr. Edelman, Tür-
kiye'nin Şam'a karşı oluşturulan cephe içinde yer
almasını umduklarını vurgulayıp gözdağını yapış-
tırıyor:
- Tabii ki bu uluslararası topluma uyup uy-
mamak konusu, Türkiye'nin kendi kararıdır...
Tehdide bakın! öncelikle belirtelim; Edelman'ın
"uluslararası toplum" dediği her şeyden önce
ABD, sonra, Bush'un Avrupa ziyareti sırasında
sesini çıkarmaktan çekinen Fransa ve Almanya
en sonunda da şu sıralar sorun istemeyen Rus-
ya'dır!. Üstelik Edelman, Türkiye'yi "uluslararası
toplum" içinde görmediğini, yalnızca ona uyması
lazım geldiğini de gayet kaba bir lisanla söyle-
mekten çekinmiyor!
Bitmedi! Yalnızca bir paragraflık konuşmasının
sonunda Amerikan elçisi, Türk basınındaki ABD
karşıtı yayınlardan duyduğu endişeyi de dile geti-
riyor. Medyada yer alan haberleri "komplo teori-
si" olarak nitelendiren Edelman, bu konudaki di-
leğini bakın nasıl dile getiriyor:
- Iki ülke arasındaki dostluğun uzun süreli
olması temennimizdir...
Toplasan on beş satırı geçmeyecek bir konuş-
mada iki gözdağı birden! Bence Mr. Edelman
medya konusunu hiç düşünmesin; zaten 1 Ni-
san'dan itibaren yeni ceza yasasıyla birlikte gaze-
telerin, köşe yazarlannın "çanına ot tıkayacak"
süreç başlıyor! En etkili yetkililer, medyanın solu-
ğunu kesmenin yolunu gayet güzel bulacaklardır!
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı'na dahi "direktif
verme" boyutlarına sıçrayan ilişkilere gelince;
Edelman işte bunu çok iyi düşünmeli, basın "ya-
zamasa" dahi, iktidar yüz kızartan bir sessizliğe
bürünse bile bu halk "bu ülkenin ABD'nin eya-
leti, elçisinin sömürge valisi, burasının da
Bosna, Kosova ya da Irak olmadığını" anlata-
cak, gösterecek yolu mutlaka bulur... Buna hiç
kuşkum yok, ama asıl soru şu:
- ABD elçisine bu terbiyesizliğinin bedelini ödet-
mesi gerekenler nerede?!..
e posta: umitzileli" gmail.com
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ Eskiden
kadınlann
başlanna tak-
tıklan bir çe-
şit başlık. 2/
Vücutta biri-
ken azotlu bi-
leşik...Birsa-
vın gerçekli- -,
ğini ortaya
koyan şey. 3/ °
Güvercın bü- 9
yüklüğünde
bırkuş... Japon lırik
dramı. 4/Uygun bul-
mak, tasdik...Bağış-
lama. 5/Hızladönen
rüzgârların oluştur-
4
duğu şiddetli siklon
fırtınası. 6/ Duman 6
lekesi..."Cihan—": 7
Tiyatro oyuncumuz. 8
II Yaz yağmuru... 9
Yelken devrinde irtıbat hizmetlerinde kullanılan
hızlı ve hafif gemi. 8/Eski salon danslanndan bi-
ri. 9/Argoda hamama verilen ad... Henüz ergen-
lik çağına gelmemiş erkek çocuk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kır ya da çoban şiirı. 2/ Edremit Körfezi kıyı-
sında turistik bir yöre... Güzel ötüşlü küçük bir kuş.
3/Namaz ibadetinin birimi... Kalkan ve zırh gibi
korunma aracı. 4/ Fransa'da bir kent... Bir nota. 5/
Hitit... "Muhannet başına dünya dar ola / Bir
adamda namus, gayret, — ola" (Köroğlu). 6/Os-
manlılarda zamanın olaylannı saptamakla görev-
li devlet tarihçisi. 7/Küçük mağara... Ten üzerine
gıyilen iç çamaşın. 8/Doğru, gerçek... Çıplaktop-
rak. 9/ "Top yuvarlaktır" örneğinde olduğu gibi,
aynı düşünceyi değişik terimlerle tekrarlamaya
dayanan üslup kusuru ya da oyunü.