25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MART 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JV U J-i 1 LJ M\ kultur(tt>cumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Adana, Mersin, İskenderun, Kahramanmaraş ve Antakya'da 'kent ve mimarlığın' durumu... Adana-AntakyabildirgesiMimarlar Odası'mn temmuz ayında ts- tanbul'daev sahipliğini yapacağı 'Uluslara- rası Mimarlar Birliği (UIA) DUnya Mi- marlık Kongresi'ne hazırhk ıçin düzenledi- ği Türkiye Kongreleri'nden 5'ıncisi olan Adana ve Antakya buluşmasının sonuç bil- dirgesi yayımlandı. 25-27 Şubat 2005 günlerınde Türkiye'nın farklı yörelerinden ve bölgeden yaklaşık 750 ki- şilik katılımla gerçekleşen kongrede, Adana ve Antakya ile bırlikte Mersin, İskenderun ve Kahramanmaraş kentleri de uzmanlar ve oda sözcüleri tarafından irdelendi. (Bkz. 10.03.2005, Cumhuriyet) Bu etkinlikler ıçin kurulan' Ulusal Eşgüdüm Komitesi' ıle birlikte kongrelere bılimsel reh- berlik yapan 'Tematik Danışma Kurulu', ko- mite yürütücüsü mimar Defne Benol'un sekre- terliğinde Prof. Dr. Şengül Öymen Gür, Doç. Dr. Deniz tncedayı, Prof. Ataman Demir, Prof. Dr. Yıldırım Yavuz ve Prof.Dr. Zekai Görgü- lü'den oluşuyor. Kurulun, Adana ve Antakya kongresi içın be- lirlediği 'Kültürlerin Ortak Kenti ve Ortak Mimarlıkları' teması kapsamındaki değerlen- dırmeler ışığında derlenen sonuç bildirgesınde özetle şu vurgulamalar yer alıyor: Kültürlerin ortak kulturü' Tarıhsel süreçte bu yöredeki kentlerin kazan- dığı 'çokkültürlü özgün karakter', yerleşme- lerdeki Pagan, Musevi, Hıristiyan ve Müslü- man kültürlerin, yinc aynı kentteki ortak yaşam ilişkileri içinde 'birbirlerinden etkilenmele- ri'yle meydana geldi. Bu karakterin kentsel do- kuya ve kentsel yaşanıa yansımaları da 'farklı mimarlıkların ortak kültürel tenıellerini' oluşturdular... Öte yandan günümüzde, uygarlık tarihçilerı- nin önemli bir bölümü, Anadolu'daki kültürle- rin yüzlerce yil 'birlikte' yaşayarak oluşturduk- lan beraberliğe 'mozaik' denemeyeceğini be- lirtmekteler. Çünkü tarihsel süreçte ayn kültür- lerin birbirleriyle etkileşim halinde 'iç içe' gi- rerek ve hatta kökenlerindeki kimi özgünlükle- ri de paylaşıp birbirlerıne yaklaşarak adeta bir 'alaşım' oluşturduklannı savunmaktalar... Kongre katılımcıları da uygarlık birikimleri- nin temelinde çokkültürlü yapılan bulunan ta- rihsel kentlerimızin kimlik karakterlerini 'kül- türlerin alaşımı' olarak tanımlama konusunda fikir birliği içindedirler... 'Tlpleşmenin' kimlik tahrlbatı Günümüz kentleşmesinde ise bu kültürel Öz- günlük ınımariye yansımadığı gibı, kentlerin ge- nelindeki yenı görüntü de tarihle bağları kopuk olan 'tip peyzaj'lar sergilemektedir. Örneğin Adana'daki 'Yeni Adana' uygula- Habibi Neccar Dağı'ndaki kaleden Antakya kent merkezi... Bu tarihsel doku içinde bile çok sayıda 'belediye' var! l | 4-1 İT Adana'da tarihin ve "çağdaşlığın" (!) buluşması; Seyhan Nehri üzerindeki İ.S.4. yüzyıldan kalıııa Roma köprüsü (Taşköprü); 25 bin kişilik Sabancı Camii ve Sabancı-Hilton gökdeleni... masında; eski kentin ihmal edilmesı, tarihı mer- kez olan Tepebağ'ın çöküntü bölgesı olmaya terk edilmesi ve kimlik açısından kişiliksiz ye- nı bir yerleşme yaratılması sorgulanmalıdır. Mersin kıyı kuşağında Türkiye'nin en yoğun ıkinci konut yapılaşmasıyla en uzun 'kıyı apart- manlaşması'nın yaratılmış olması, rant ekono- misinin mimariye ve kentsel çevreye olumsuz yansımasında en çarpıcı örneklerdendır. Benzer şekilde tskenderun'da da bu kentin Büyük İskender tarafından kurulmuş ve 'ls- kenderiye' ile birlikte antik çağın ikı 'Ale- xandr'ından biri olduğunu çağnştıracak lıemen hiçbır kimlik öğesınin bulunmuyor olması, gi- derılmesi gereken bir ihmal olarak görülmekte- dir. Kahramanmaraş'la ilgili değerlendirmeler- de ise özellikle 'geleneksel değerler' ile 'mo- dern kentleşme' arasındaki çatışmalann sade- ce 'rant' baskısından kaynaklanmadığı; top- lumdakı mimarlık ve kentleşme anlayışında da 'geçmişin gözetilmesi kültüründen uzaklaşıl- mış olması'nın bu çatışmada payı bulunduğu saptanmıştır. Antakya'da da tarihsel yerleşim dokusunu 'kuşatan' ve gelişme alanlannı paylaşan 'belde belediyeleri'mn iznıyle gerçekleşen yoğun yapılaşmanın getırdiği talıribat, kentin dünyaca ünlü kimlığıni yok etmekte ve eski kentı de giderek 'algılanamaz' kılmaktadır. Örneğin, hemen altında antik Roma döne- mı caddesi bulunan ve binyıllann tarihsel kent arteri özelliğini taşıyan Kurtuluş Cadde- si'nın çağdaş kent işlevleriyle canlandırılma- sı; yeni kentteki büyük mağazaların, kültürel ve sosyal etkinliklerin burada geliştirilmesi, Antakya'da 'tarihle içi içe' yaşamayı yenıden başlatabilir... Katılımcıların çağrısı Kongre katılımcıları, bu saptamalar içinde Eski Antakya yerleşimindeki sokaklarda yaşam 'yoksullaşarak' süriiyor... Bu özgün mekânların yeniden 'zenginlikle' buluşa- bilmesi içinse öncelildc Antakyalıların 'evlerine' dönmeleri gerekiyor... ilgili kesimlere şu çağrıda bulunuyorlar: 1) Kentlerimiz mimarlıkJa yeniden bü- tünleşmelidir: Son 50 yılda yaşanan yozlaş- ma, sadece fiziksel yaşam çevresıni değil, bu- nun ötesinde 'kimlikü bir gelecek' hedefini de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle kentlerimiz, kültürel ve doğal mirası göz ardı eden ve 'imar rantını mi- marlığa tercih eden' politikalardan anndırıl- malıdır. 2) Ortak kimlik bir 'kültürler alaşı- mı'dır: Türkiye'nın kültürel zenginliğinın aynı za- manda bir "alaşım" oluşturduğu gerçeğı, her türlü gelişme ve kalkmma politıkalarına "te- mel tarihsel gerçek" olarak yön vermelıdir. Farklı inançlara sahip yurttaşlardan oluşan ve Türkiye'yi "vatan" yapan "Anadolu in- sanı" için "ortak esenliğin" güvencesı de "kültürlerin tarihsel dostluğuyla yapıla- nan" bu alaşımın bütüncül ve güçlü dokusu- dur. 3) Antakya'da yönetsel bütünlük sağlan- malıdır: Antakya'daki en önemli sorun ise kentin "çok sayıda belediye" yönetimiyle i- mar açısından adeta "parçalanmış" olması- dır. Kentin tarihsel ve çevresel bütünlük ıçın- de planlanarak korunması ve gelişmesi önün- de birıncı derecede engel ve sorun oluşturan bu kannaşa bir an önce giderilmelidır. 'Ah Şu Gençler9 26 MART'A KADAR SURECEK Kültür Servisi - Türkiye Eğitim Gönüllülen Vakfı Fındıkzade Eğitim Parkı çocukları, Turgut Özakman'ın "Ah Şu Gençler" adlı oyununu Olivıum Sahne Tiyatrosu'nda sahneledi. TEGV Gönüllüsü Fatoş Uztürk tarafından çalıştırılan 5. 6. 7. ve 8. sınıf düzeyindeki çocuklardan oluşan 11 kişilik ekip 4 aylık bir çalışmanın ürünü olan oyunla seyircinin karşısına çıktı. Fındıkzade Eğitim Parkı'nın tiyatro çalışmaları, parkın kurulduğu günden bu yana aktif olarak süriiyor. Ekım 2003'te kurulan Tiyatro Kulübü ise "Ah Şu Gençler" oyununun çalışmalanna Ekim 2004'te başladı. Yerel yönetımlerın tahsıs ettiği geniş alanlarda kurulu olan eğitim parklannda, çok yönlü bir eğitim desteği için gereken tüm mekânsal ve teknolojik olanaklar var. Çocuklar, bu parklarda teknolojik donanıma, bilgisayara, internete kavuşuyor; tiyatro, müzik, resim alanlarında becerilerini geliştınyorlar. ffji AKBAIMK İndirimli Önsatış Başlıyor! Öncelikli indirimli önsatış dönemi, bugün Beyoğlu SESAM Bınası'nda ve Biletıx'te başlıyor: 16-17 Mart istanbul Kültür Sanat Dostları / 18-19-20 Mart indirimli önsatış. FESTİVAL PROCRAMI • Uluslararası Yanşma • Calalar • özel Gösterıler: Akbank Oda Orkestrası Eşlığınde "General" ve Sarband Topluluğu Eşlığınde "Şeyhın Oğlu" • Jane Campıon-Harvey Keıtel özel • Bir Ustanın Seçtıklerı Ettore Scola • Unutulmaz Yönetmenler: Pıetro Germı • Ustalara Saygr Neıl |ordan • Roman Polanskr - Alaın Robbe-Grillet • Yavuz Turgul • Sınemanın Çılgın Yaratıcılarr john Waters • Geleceğın Karanlık Yüzu • Gençler . Gençler . • Dunya Festıvallerınden • Geleceğın Ustaları • Mayınlı Bölge • Sınemada Insan Hakları • Çağımızın Tanıkları • Canlandırma Sıneması Çek Cumhurıyetı • Kore Sıneması • Turk Sıneması 2004-2005 FESTİVAL SINEMALART Beyoğlu; Emek, Atlas, Sınepop, Beyoğlu ve Kadıköy; Rexx Festıval kıtapçığı, göstenm çızelgesı ve önsatış formları, Festıval sınemaları, AKM gışelerı ve İKSV'de rmnl ıMyıa 5KFİNANSBANK TURKCELL MARMARA 5 slnema...ı6 gttn... 62 ülkeden 154 yötıetmen... 166 film... 360 seans... 2-17 Nisan 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde. büetft www.iksu.org BUYÜK^EHİR Eskişehir'de fotoğraf haftasıKUltür Servisi - Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü ANFO ve Eskişehir Fotoğraf Sanatı Derneği EFSAD'ın düzenlediği 'Eskişehir Fotoğraf Haftası' cumartesi günü Adalar Migros'un önünde saat 19.00'da, EFSAD'ın gerçekleştireceği sokak saydam gösterısiyle başlayacak. Paneller... 26 Mart'a dek sürecek olan etkinlikte pek çok söyleşi, saydam gösteri, sergi ve panel düzenlenecek. Etkinlik çerçevesinde 21 Mart'ta saat 16.00'daYrd. Doç. Dr Melih Zafer Arıcan'ın yönettığı 'Türkiye'de Fotoğrafın Geleceği' adlı panele konuşmacı olarak Geniş Açı Fotoğraf Dergisi editörleri Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler ve tstanbul Fotoğraf Merkezi kuruculan Mehmet Kısmet ve Nevzat Çakır katüacaklar. Etkinliğin ikinci paneli 25 Mart'ta yapılacak. Merter Oral'ın yönettiği ve 'Başkalarının Acısını Fotoğraflamak' başlığı taşıyan panelin konukları Abdurrahman Antakyalı (AA), Merih Akoğlu, Kerinı Bora, Murad Sezer (AP) ve Burak Kara (Vatan). Fotoğrafseverlerle buluşacak olan sergiler şunlar; 'Genç Soluklar II', 'Fotoğrafla Yaşayanlar', 'EFSAD: Eskişehir'in Yeni Yüzü'. Nevzat Çakır'ın 'Göz Göze', Oktay Çolak'ın 'Dünyanın Yüzleri', Erdal Yazıcı'nın 'Arka Yüz', Tahsin Aydoğmuş'un 'Ve Kadın', Kerim Bora'nın 'Güneşin Üç Yüzü', Nadir Ede'nin 'Iğne Delığinden İstanbul', Gülnur Sözmen'in 'Ateşin Kam', Merih Akoğul'un 'Bir Şehri Fotoğraflamak: Geçen Yaz Viyana'da', Faruk Akbaş'ın 'Umut ile, Sevda ile, Düş ile...', Emre tkizler'in 'Aqua', ve Cemil Ağacıkoğlu'mm 'I am Ivan' başlıklı saydam göstenlen ve söyleşilerı 'Eskişehir Fotoğraf Haftası' boyunca izleyiciyle buluşacak. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Atatürk, Kemalizm ve Şu Bizim Haymatlos' Aydınlarımız (3) Ülkemızin aydınlar tablosunda her zaman kendi- lerıne özgü bir yer tutma peşinde olan, dahası, yaz- dıklanyla, çizdikleriyle ve eylemleriyle, açık ya da ör- tük, 'ayd/n'lığı pek kimseye bırakmayan, hepsi de bu ülkenin vatandaşı oldukları halde, özellikle dış çevrelere karşı hep bir tür "haymatlos"\uğu, yani vatansızlığı seçen bir kesim üzerine iki haftadır söy- lediklerimi bu yazıyla noktalıyorum. Ancak sözleri- me son vermeden önce, bu türedi aydınların göz bo- yama yollarından biri olan düzmece sürgünlük üze- rinde de biraz durmak istiyorum. Türedi aydın kesimimiz ıçinden özellikle yazıcı olanların bazıları, 12 Eylül darbesinden sonra ken- dilerinı birer sürgün(!), yazdıklarını da -yine açık ya da örtük bıçimde- bir türsürgün edebiyatı diye gös- termeye büyük önem vermişlerdir. Sürgün edebiya- tı, Ikinci Dünya Savaşı ile birlikte, Nazi Almanya- sı'ndan kaçmak zorunda kalan yazarlar için kulla- nılan birterim olarak ortaya çıkmıştır. Gelgelelim bu yazarların sürgünlükleri ile bizim yazıcılarımızın sür- günlükleri arasında bazı kayda değer ve tuhaf fark- lar bulunmaktadır. Her şeyden önce bizimkileri süren falan yoktur. Yurtdışına kendi rızalarıyla çıkan bu yazıcılar -bu ki- şileri, kitaplar da kaleme almış olmalarına karşın, ni- ye yazar diye nitelendirmediğimi biraz sonra açık- layacağım-, sürgün sıfatını kendi kendilerine tanır- lar. Ikinci önemli farka gelince, Batı'da buyurgan re- jimlerin baskısı altındaki ülkelerinden gerçekten kaçmak zorunda kalanların sürgündeki yaşamları çoğu kez akıl almaz güçlüklerle geçmişken, bizim sürgünlerin sürgün yaşamlarında böyle bir şeye pek rastlanmaz. Bizimkiler, genellikle Avrupa'nın en göz- de kentlerinde sürgüne giderler. Ayrıca gidiş ve o kentlerde kalış biçimleri de gerçek sürgün yazarla- rınınkınden hayli farklıdır. örneğin Türk vatandaşla- rından normal ölümlülere ancak bin bir güçlükle ara- lanan kapılar, onların önünde ardına kadar açıktır. Ayrıca, gittikleri yerlerde türlü zorluklar çekmeleri diye bir durum da söz konusu değildir: Şu ya da bu biçimde, gelirleri hazır ve sağlamdır. öyle ki insan, bunların yurtdışındaki sürgün koşullarına baktığın- da: "Keşke bir fırsat çıksa da, biraz da ben sürgüne gitsem!" demekten kendini alamaz! öte yandan bizim sürgünlere oraların kapılarının hemen ve ardına kadar açılmasını doğal karşılamak gerekir; çünkü oralardakiler, bizimkilerin ülkelerine ayak basar basmaz onların sözcülüklerini yapa- caklarından, örneğin ne zaman Atatürk'ü ve Kema- lizm'i yermeye kalkışsalar, asılsız Ermeni soykırımı savlarını ileri sürseler ya da Güneydoğu'da olup bi- tenleri çarpıtsalar, bizimkileri 'objektifaydın' maske- siyle yanlarında bulacaklarından emindirler. Bu tuhaf, ama tuhaf olduğu kadar da çirkin da- yanışmayüzündendir ki, bizim bu kesime giren ay- dınlarımızı normal zamanlarda da vize kuyrukların- da görebilmek, olası değildir. A/orma/Türk vatandaş- larına layık olan, vizelerini türlü güçlüklerle almak, hatta bazen de alamamaktır. Haymatloslarımıza ise vize ve pasaportları gönderilir ya da onlar aldırırlar. Üstelik çoğu kez - belki de meselenin en hüzün ve- rici yanı olarak -bu haymatloslar, vatandaşları kar- şısındakı bu ayrıcalıklarıyla gurur da duyarlar- ara- larından birinin de çıkıp, normal Türk vatandaşları- na uygulanan vize işlemlerini protesto ettiğine rast- lanmamıştır! Demin bu gruba giren yazarlara yazıcı dedim. Eli- as Canetti, ünlü 'A/of/ar'ının bir yerinde şöyle der: "Artık zamanımızda yazma hakkından kuşku duy- mayan kimse yazar sayılamaz." Yani yazarlıklarını hep temel hesaplaşmalar için değil, fakat 'Sen'leri- nin cilası olarak kullanmak isteyenlerin arasından yazar, çıkamaz! Onlar, ne ve ne kadar yazarlarsa yazsınlar, ancak birer yazıcı olarak kalırlar. Üç haftadır haklarında yazdıklarıma karşın, ben böylelerinin de çıkmasını bir bakıma yararlı buluyo- rum. Çünkü herşeyin olduğu gibi, gafletin de birta- rihi vardır ve bu haymatloslarımız olmazsa eğer, o tarihin sayfaları epey boş kalır! e-posta: ahmetcemal < superonline.com acem20Cahotmail.com 3.FÎLMORFESTİVALÎ • FRAINSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 13.00'te 'Kaşık Düşmam', saat 15.00'te 'Devrilen Anıtlar', saat 16.00'da 'Hindistan', saat 18.30'da Söyleşi: Film Okuma, saat 20.00'de Atölyemor Filmleri kapsamında, Atölyemor 2004, Dona Kalan, Görünmeyen Emek ve Seyahat. • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde saat 13.00'te 'Dünden Sonra Yarından Önce', saat 15.00'te 'Ağlayan' ve 'Bilinmeyen Ev', saat 16.00'da 'Almanya Solgun Ana', saat 18.30 'Içeriden Hikâyeler', saat 20.00'de 'Sırtlarındaki Hayat'. BUGÜN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda saat 19.30'da Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu Erken Müzik Birimi'nden 'Saz ü Söz' Ali Ufki ve XVIL Yüzyıl Türk Musikisi Konseri'. (0 212 232 98 30} • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde saat 15.00'te Verso'dan 'workshop' ve 20.00'de grubun konseri. (0 212 252 35 00) • LÜTFI KIRDAR KONSER SALONU'nda saat 20.00'de Borusan İstanbul Filarnıoni Orkestrası konseri. Şef: Gürer Aykal, Solist: Rosert McDuffi (keman). (0 212 292 06 55) • İSTANBUL GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 11.00-20.00 saatleri arasında 'Made in Germany-Mimarhk+Ekoloji' sergisi. (0 212 249 20 09) • OSMANLI BANKAS1 MÜZESt'nde saat 19.30'da 'Muhteşem Serseri' belgesel gösterimı. (0 212 334 22 70) • İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ'nde saat 15. 00'te 'İki Arada Bir Adada+Sinema Tarihi, İlk Filmler I', saat 17.00'de 'Tomorrow Never Dies', saat 20.00'de 'Kayıp Aranıyor: Debra VVinger'. (444 0 428)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle