25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14MART2005 PAZARTESİ DIZI Generaller, Cumhurbaşkanı Sunay'a muhtıra vererek Demirel hükümetini istifaya zorladı Darbenin ayak sesleri D arbenin yakın olduğu, iyice belli ol- muştu. 4 general (MemduhTağmaç, Faruk Gürler, Muhsin Batur ve Ce- lal Eyiceoğlu), Cumhurbaşkanı Cev- det Sunay'a bir muhtıra vererek, Siileymaıı De- mirel başkanlığındaki AP hükümetini istifaya zorladı. 26 Mart'ta Nihat Erim başkanlığında partılerüstübirhükümet,26Nisan'da 11 ildesı- kıyönetun.. 29Nisan'da4generalIzmir'de... Kar- deşim llhan, Paul Robeson'un ünlü "Les Quad- ros Generales" şarkısım anımsattı. Eh, tamam, dedim. Bir yandan ise "61 Anayasası'ıututukla- madan beni alamazlar!" dıyordum. Ama aldılar; komutanlann gelişinden 3 gün sonra, 2 Mayıs'ta.. 2 sivıl, 1 resmi komiser.. îçkili ve çakırkeyifti- ler. Evi darmadağın ettiler. 2 çuval dolusu kita- bımı aldılar. 12 yaşındaki oğlumu -2 ay önce de annesini yitirmişti- büyümüş gözlenyle, yaşlı ve hasta babaannesiyle yazgılarnıa bırakıp götürül- düm. Dağ başında bir yere kapatıldık. Gizlice iz- leyebıldiğimiz basın ve radyoda Sıkıyönetim Ko- mutanı Koramiral Cemal Süer, Nihat Erim, Şa- di Koçaş, "Tam Bağunsız Türkiye" ısteyenlerin ne satılmışlıklarını bırakıyorlardı, ne de vatan hainliklerıni.. Ama ülkeyi ABD'ye bağımlı kı- lan 'ÜdliAnlaşmalar'ın sayısını ve içeriğini ken- dileri de bilmiyordu! 61 Anayasası'nı yapanlar tutuklandı Ankara'da Mamak Cezaevi'ne tıkılıp, ilk iş, ka- famız sıfır numarayla tu-aş edildığinde, o anaya- sayı yapanlann benden önce tutuklandığını gör- düm; Muammer Aksoy'larıyla, Mümtaz Soy- sal'lanyla... "Eh,ellegelendüğün,bayram!" de- dim. önce 70 kişilik koğuştaydık. Gençlerden biri, avluda voleybol oynarken düşüp başını beton zemine çarptı. Baygındı. Günlerden, cumartesi.. Oysa bir an önce hastaneye kaldırıhnası gereki- yordu. Kapıaltında biriktik. Doktor olarak, en öndeydim. Bağır çağır, ortada kimse yok. Brı- fingde imişler. Komutan Albay Kemal Saldıra- ner (Neden, nereye, kime saldırıyordu, bilemem) geldi. Arkasından da yüksek rütbeli birçok su- bay belirdi. Sessizce ve dikkatli yüzleri inceli- yorlardı. - Ben burada hasbelkader bulunuyorum, dedi Saldıraner. - Burada iki doktor da var, dedim. Biri hasbel- kader bu parmakhklann ardında, öbürü hasbel- kader içinde.. Dişi ağnyan 20 yaşındaki gençle- ri "Siz geberemediniz mi hâlâ?" diyerek kışkır- tan bu aclara demircilik, marangozluk yapabilir ama doktorluk yapamaz. 'Düşman' bizdlki Hafta sonunun kritik olduğunu, komadaki gen- cin hemen hastaneye kaldırılıp 2 gün gözlem al- tında tutulması ve başma buz torbası konulma- sı gerektiğini bildirdim. Doktor tarafmdan ve herkesin ortasında yapılan bu uyan etkili oldu, hasta hastaneye kaldırıldı. Ne var ki, ben de is- temeden, öne çıkmış bulundum. Geri çekilip av- luya çıktıysam da geç kaldım. Çevreyi tanklar sar- mıştı. Bu bir "operasyon"du, "düşman" da biz- dik! önyargılıydılar, bize karşı eğitilmişlerdi. Üsteğmen Burhanettin Poturna'run havalandır- ma sırasında üstümüzde gezdırdiği tüfeklerden biri "kazara" ateş almış ve mermisi birimizin he- men yanında duvara saplanmıştı. Bu "ideolojik mücadele", Emil Galip'in bıyıklanyla uğraşma- 27 Mayıs'tan 12 Mart'a Anılar Alparslan Berktay - 2 Deniz Gezmiş bitişiğimizdeki 12 kişilik ayrı bir bölümdeydi. Arttınlan önlem ve nöbetçi sayısından, Mahkeme Başkanı Ali Elverdi'nin birdenbire yumuşamasından, hele bir astsubayın duruşmadaki sanıklar arasında sadece Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin Inan'ın resimlerini çekmesinden, mahkeme heyetinin "vicdani kanaatı" önceden kesinleşmişti! Deniz Gezmiş'ler, kimseyi öldürmemişlerdi ama daha yargılanmadan idam edilmelerine karar verilmişti. ya dek varmıştı! Kapıaltındaki olaydan sonra benı oğlumla gö- rüştürmediler. Oysa artık dünyada tek varlığı bendım, henüz 12 sindeydı ve amcasıyla Anka- ra'ya beni görmeye gelmiştı. 2 gün sonra okulu açılacak ve ben de bu arada onun öğrenimiyle ilgılenmiş olacaktım. Tel örgünün gensinden: - Güçlü ol, oğlum! Bu adamlar da böyle, diye seslenebildim. Soysal temsllcl olmamı önerdi Bu olaydan sonra "Vitrin" dediklerı ön tarafa alındım. Muammer Aksoy, Mümtaz Soysal, ll- hami Soysal, Emil Galıp Sandalcı, TOS yöneti- cileri Fakir Baykurt, Osman Zeki AkoL, Dursun Akçam, Veli Kasımoğlu, TtP Eskışehir ll Başka- nı l\ırgut Kazan, AdU Özkol, ODTÜ'den Aydın Karagözoğlu, Ziraat Fakültesı'nden öğretım üye- leri oradaydı. Madanoğlu Davası başlayınca, II- hamı Soysal, CemalMadanoğlu ıle İstanbul'a gö- türüldü. Boşalan Muhabere Okulu'na biz alın- dık. Soysal koğuş temsılcısi olmamı önerdi. - Arkadaşlar, benı bu adamlara muhatap etme- yin, dediysem de, dinletemedım. Temsilci oldum ve ertesi gün Komutan Yardım- cısı Vedat Yarbay'a muhatap oldum. Ellerini ar- kasında kavuşturarak koğuşta göründü. 'Gö- rüş'lerin 5 dakika olduğunu bildıren bir yazı asıl- mıştı. - 10 dakikaya çıkarılamaz mı, dedim. - Okuma-yazmanız var mı? - Üniversite mezunuyum, 23 yıllık da hekimim, dedim. Hızını alamadı, başka bir gün de havalandır- mada geldi. Durup dururken: - Şu erlerin her biri sizlerden yüz kez daha de- ğerlidır, dedi. - Öyle değil. Onlar da buradakıler de hepsi bi- zım çocuklanmız, kardeşlerimız, dedim. Mümtaz Soysal'la volta atıyorduk. Olay çı- karmak istiyordu. Duyurmak isteyerek, yüksek sesle: - Sözüm ona doktor, sözüm ona profesör, de- di. Yaklaştım: - O zaman ış, "Sözüm ona albay, sözüm ona yarbay" demeye dek gider, dedim. Emil Galip, Ingilizce "Sakin ol, doktor!" di- yerek mınldandı. Evet, 12 Mart ideolojısi karşı- sındaydık! Izmir'deki tutukluluğumuzda da ben- zer kışkırtmalarla karşılaşmıştık ve genç arka- daşlara: - Arkadaşlar, ellerinde hıçbır delıl yok. Suç ya- ratmaya çalışıyorlar, dikkatli olalım! demiştun. O geldi aklıma. isteğlmlz yargılanmaktı Arkasmdan, Saldıraner bir genelge yolladı. "Okuyupimzalasınlar!" demiş. Yazıda, "Onlar kazansalardı bizi öldüreceklerdi" deniliyordu. - Yok, daha neler! dedim. "Okudum,anladım. Evet, sizi öldürecektik." Bir de imza imza, ha! Böylesine önyargılıydılar; "düşman" idik! tm- zalamadık hiçbirimiz. Başka bir gün de Vedat Yar- bay'ın havasıyla koğuşa girdi. "Dikkaaat!" de- yip ayağa kalkmamızı bekliyordu. Oysa sivil tu- tuklulardık. Oturduğum yerden: - Buyrun! deyip, Emil Galip'le satranç oyunu- muzu sürdürdüm. Şöylebırdolandı! - Benden bir isteğiniz var mı? Oysa ricacı değil, alacaklı durumdaydık, otel- de de değildik. - Tek sorunumuz, bir an önce mahkemeye çı- karılmak ve hukukun ışletılmesidir, dedim. Hızını alamayıp yine bir dolandı ve Mümtaz Soysal'ın uzandığı ranzaya yöneldi: - Mümtaz, değil mı? - Profesör Mümtaz Soysal, dedim, binlerce öğrenci yetiştırmiş bir üniversite hocası.. Bir şey söylemeden çıkıp gitti. Mümtaz Soy- sal'a duyduğu özel hınç, onun, 61 Anayasası'nı hazırlayanlardan biri olmasma idi. Bizim ise on- larla kişısel bir sorunumuz, hıncımız yoktu. Bizleri Muhabere Okulu'na aldıklannda, De- niz Gezmiş'lerin sonu belli olmuştu. Bitişiğimiz- deki 12 kişilik ayn bir bölümdeydiler. Arttınlan önlem ve nöbetçi sayısından, Mahkeme Başka- m Ali Elverdi'nm bırdenbıre yumuşamasından, hele bir astsubayın duruşmadaki sanıklar ara- sında sadece Deniz Gezmiş, YusufAslan ve Hü- seyin tnan'ın resimlerinı çekmesinden, mahke- me heyetinin "vicdani kanaatı" önceden kesin- leşmişti! 'O doktorun oksijenini keselim' O sman Kibar'a özel bir yer ayırmak gerekiyordu. Hiç karşılaşmadık ama, aramızda ölesiye bir tersîik vardı. Birimiz Amerikan emperyalizminin bir numaralı karşıtı, öbürü bir numaralı Amerikancı.. Bir belediye başkanı ve AP'nin Demirel'den sonra 2'nci kişisi olmanın ötesinde, en üst düzeyde bir Amerikancı olduğu açıktı. Benimle özel olarak uğraşıyordu. "Gültepe'de tehlike çanları çalıyordu. Orada namussuz bir doktor ortalığı zehirliyor. Onun oksijenini keseceğhn!" dedıği, kulağuna geliyordu. Bir 9 Eylül töreninde Kordonboyu'nda askerin önünde geçip -bunu sık sık yapardı- onlan Amerikan Deniz Pıyade Marşı ile geçirdığinı, kendim gördüm! Yıllar sonra, Istanbul'a göç etmek zorunda kaldığımda, apartmanımızdakı bir komşu: - Sizin adınızı, Tercüman'da Osman Kibar'ın bir yazısında okumuş ve "Kim bu 12'lik boy hedefi gösterilen kişi?" diye şaşmıştım, dedi. Ben de hem göç etmemdeki isabetlıliğı bir kez daha anlamış, hem de "Ne istiyor bu adam benim oksijenimden?" diye şaşmıştım. Sonradan gırtlak kanseri olmuş, oksıjen borusu tıkanmış. Özel yaşamımı alt-üst etmıştı ama, ben onun ölümünü hiç düşünmemıştim. Bilseydim, başına kocaman bir oksijen tüpü diker, "Kokla birader, koklayabildiğin kadar!" derdim. Nihat Enm de "Onlar unnıtlannı kessinler! O günler bir daha geri gelmeyecek" demişti. Neydı bu oksıjen kesmeler, umut kesmeler? Bız ise hiç kimseyi asıp kesmeyi düşünmemiştık. Ister istemez Nâzım'ın dizelennı anımsayıverdım: "Sana düşman, bana düşman/Bursa'da havlucu Recep'e düşman/Onlar, sevgilim, umuda düşman". ... ,s .. ,. > | Çok sıkı önlemler alan polis, h tf Jıalka göz açtınnıyordu. ( 1. '/f ı VEFATVEBAŞSAĞLIĞI Odamız 1962-1963 yılı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, 1968 yılı Yönetim Kurulu Başkanı Elektronik Yüksek Mühendisi M. HACIM KAMOY'U kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine ve EMO Camiasına başsağlığı dileriz. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI 39. DÖNEM YÖNETİM KURULU ZEYTtNBURNU AİLE MAHKEMESİ'NDEN İLANEN TEBLİĞ Esas No. 2004/626 Davalı Nuran Yılmaz, Giresun, Merkez, Tekke- köyü adresinde iken ıkametgâhı halen meçhul. Davacı Hıkmet Yılmaz tarafından davalı Nuran Yılmaz aleyhıne mahkememize açılan boşanma davasının açık yargılaması sırasında davalıya dava dılekçesi ve duruşma gününün davalının adresı meçhul bulunduğundan ilanen tebliğine karar veril- miştir Mahkememize aıt 2004/626 Esas sayılı dava dosyasının duruşma günü olan 23 05 2005 tarıhin- de saat 10.30'daki duruşmasında hazır bulunmanız, hazır bulunmadığınız takdirde kendınizı bir vekille temsil ettırmenız, temsil ettırmediğınız ve duruş- maya gelmedığinız takdirde yargılamaya yokluğu- nuzda devam edileceği ve karar venleceği husu- sunda dava dilekçesi ve duruşma günü teblıği yerı- ne kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur 14.02.2005. Basın: 10760 SIVAS tŞ MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No- 2003/459 Esas 2004/795 Karar Davacı Fahrettın Demirer vekili tarafmdan dava- lılar SSK Genel Müdürlüğü, Karayollan Genel Müdurlüğü ve Recep Erdem aleyhine açılmış olan tespit davasının mahkememizde yapılan açık yargı- laması sonunda; Hüküm Davanın kısmen kabulüne, kısmen red- dıne, buna göre; 1- Davacının Karayollan Genel Müdürlüğü yö- nünden husumetten reddıne, 2- Davacının davalı Recep Erdem işyerinde 22.05. 1971-22.06 1971 tarihleri arasında biray sü- re ıle çalıştığımn tespıtine, ve ilk işe başlama tari- hinin 22 5 1971 tarihi olduğunun tespitıne, dair 01.12.2004 tarih ve 2003/459 Esas, 2004/795 Ka- rar sayılı ılamla yasa yolu açık olmak üzere venlen karar adresi meçhul olan davalı Recep Erdem'e ila- nen tebliğ olunur. 02.03.2005 Basın: 10366 'Yargısız sekiz ay hapis yattım' T utuklandığımızda, "Vatan hainleri", "Sanlnuşlar" idik. Kendi hesabuna, 8 ay cezaevinde kaldım. Ama ak- lanmaktan da öte, yargılanmadım bile.. tzmir'den Ankara'ya, Ankara'dan yine öylece îzmir'e. . Nereye koyacaklarım bile- mediler. Niye götürüldüm, niye getirildim? Dahası, neden tutuklandım? Ama ben bunu biliyordum: ABD emperyalizmine karşı çüc- mıştım, bunu ödemeliydim! Yargısız infaz! Benim gibi, yüzlercesi, binlercesı de bu "suç"u işlemişti, öldürühnüştü. Deniz Gez- miş'ler kimseyi öldürmemişlerdi; cezalan, ol- saolsa, TCY'nin 168'inci maddesini çiğne- mekten, en çok, 15 yıl hapis olabilırdi. 27 Mayıs'tan 12 Mart'a bir hukuk ve meşru- iyet savaşımı vermiştim, katıksız ve ödünsüz olarak... Bir hesaplaşma söz konusuydu ve ta- raflardan birinden bir temsilci olarak, "Ben" diye konuşabilirdim. Evimdeki musluktan he- sabı verilmemiş bir damla su akmamıştı. Yap- tıklannın hesabını sormalı, aldıklan -çaldık- lan mı?- çuvallar dolusu kitabımı gen alabil- meliydim! Şerefimle oynamışlardı, bunun hesabını sormalıydım! Ben bir yana, yüzler- ce, binlerce ınsan, haksız yere asılanlar? On- lannki, adli hata değil, adli cinayetti! Kısacası, 27 Mayıs, 12 Mart'tan hesap sor- malıydı! Çünkü 27 Mayıs meşru, 12 Mart gayrimeşru idi! Avukatım, değerli hukukçu Halit Çelenk,"Kur- tulduğunuza şükredin! Bu adam- lara elini veren, kolunu kaptinr" diyerek vazeeçir- di. Obür avukatım, değerli in- san, rahmetli NiyaziAğır- naslı ise çekinerek "zah- met"üıi çıtlattığımda, ayıp söz duymuş gibi, "Rüşvet sayanm" dedi. Çöpe atar gibi bırakıldım Bir cumartesi öğleyin 12'ye 5 kala, sessizce, arka kapıdan çöpe atar gibi bırakıldığımda ise karşımda hesap soracak açık bir kapı bulamadım. Üstüme kapanan kapınm yüzü müydü, yüzsüzlerin yüzü mü, bilemedim. Bir sonbahar günü Doğan Avcıoğlu'nu Büyükada'nın tepesinde küçük, sessiz bir törenle uğurladık. Cemal Madanoğlu, llhan Selçuk, lüıami Soysal, Emil Galip Sandalcı, Mehmet Kemal, Patriot Hayati... Baktım, o ünlü "dört general"den sağ kalan son kişi de orada. Emekliye aynlırken "Şerefle savunurum 12 Mart'ı!" demişti. Bana en çok bu dokundu. Bir şerefımiz kalmıştı, ona da mı el konulmuştu? 12 Mart'ın tutuklayanı ve tutuklananı karşı karşıya idik. "Şeref hangi yandaydı?" diye düşündüm. Dedim ki yar- gılamayan yargılanır. 12 Mart yargılansaydı, 12 Eylül olmayabilirdı. 12 Eylül yargılansa, bir yenisi olmayabilir. 27 Mayıs bir devrimdi, Cumhuriyet Devrimi'nin uzantısıydı. Anayasasıyla, hukukuyla birlikte bir bağım- sızlık hareketiydi, halktan yanaydı. ("Ordu- millet el ele" , "ordu-gençlik el de")... 12 Mart ve 12 Eylül ise halka karşı, faşist bir hareket, bir karşı-devrim idi. Bağunsız Türkiye'yi bağımlı yaptı! BİTTİ SIVAS İŞ MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No- 2003/568 Esas 2004/787 Karar Davacı Bağ-Kur Uenel Mud vekılı tarafından davalı Alı Rıza Karakuş aleyhıne açılmış olan r tazmınat da- vasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonun- da; Hüküm: Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, buna göre; 1- 15.000.000.-TL. Cenaze masrafının 01.04.1999 tarihinden ıtibaren yasal faızı ıle birlikte yi- ne bağlanan gelırlerin ilk peşın değerı olan 1.109.414.149.-TL'nın 01. 04.1999 tanhinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesıne, fazla ıstemin reddıne, dair 24.11.2004 tarih ve 2003/568 Esas, 2004/787 Karar sayılı ılamla yasa yolu açık olmak üzere verilen karar adresı meçhul olan davalı Alı Rıza Karakuş'a ilanen tebliğ olunur. 25.02.2005 Basın. 10357 Yeditepe Üniversitesi öğrenci kimliğimi, pasomu, ehliyetimi, nüfııs cüzdanımı, SSK kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ÖZCANKINALI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle