09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MART 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI ekonomi(flicumhuriyet.com.tr 13 Prof. Dr. Yeldan: Merkez Bankası'nın "oynaklık" gerekçesiyle dövize müdahale ettiği, gerçeği yansıtmıyor Bağımsızmı?îlgisizmi?• Prof. Dr. Yeldan, "MB, kendisinin fiyat istikrarından başka hiçbir makro fiyatla ilgili gözükmemek konumunda olduğunu göstermek mecburiyetinde hissetmektedir. Çünkü 'beklentilerin idaresi' ve 'yabancı yatınmcıları ürkütmemek' kaygılarının ancak tek bir hedefe kilitlenmekten geçtiği düşünülmektedir" dedi. Ekonomi Servisi -" Merkez Ban- kası: Bağımsız mı? İlgisiznıi?" baş- ltk.li bir çalışma hazırlayan Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, başlığını Jayati Ghosh'un tebliğinden aldığı çalış- masında, Merkez Bankası'nın dö- vize müdahalesinde esas amacın neden gizlendiği sorusuna yanıt aradı. Türkiye'de 25 Nisan 2001 ta- rihli 4651 Sayılı Kanıın ile Merkez Bankası'nın (MB) temel amacının "fiyat istikrannı sağlamak" olarak tanımlandığına dikkat çeken Yel- 2.00 1.80 1.60 1.40 1.20 1.00 MB Euro Alış Kuru (1 Ocak 2004 - 8 Mart 2005) Ock-04 Ağust-04 Mar-05 1.60 1.50 1.50 1.30 1.20 1.10 1.00 MB Dolar Alış Kuru (1 Ocak 2004 - 8 Mart 2005) Ock-04 Ağust-04 Mar-05 INot: MııK;ı\ese sa«I;ımak aııuuı\l:ı I ()cak-3l Aralık 2004 kuru YTL olarak göstcrildi. dan, büyüme ve istihdam politika- larınınsa ancak "fiyat istikrarını sağlama amacıyla çelişmemek kay- dıyla desteklenebileceği" hiikme bağlandığını anımsattı. MB'nin, faiz ve döviz kuruna ilişkin politi- kaların sadece fiyat istikrarı- nı sağiamak amacıyla yürütü- leceğiııi ısrarla vurguladığını belirten Yeldan, bankanın ge- çen hafta yaptığı müdahaleyi irdeledi. MB, 9 Mart tarihin- de faiz oranlarındaki l puan- lık indirimin ardından, 2.5 milyar dolara yakın bir döviz alımı gerçekleştirdi. 9 Mart Müdahalesi: Aşın Oynaklık Nerede? MB'nin son müdahaleyi de "aşı- Dövı/ Kurlanndaki Ovnaklık llslatıslıksel Vanans ABD Doları Euro Ocak - 31 Aralık 2004 : Ocak - 8 Mart 2005 : Şubat - ü Mart 2005 : Mart - 8 Mart 2005 : 0.005174507 0.001177057 0.000422173 0.000082955 0.008297005 0.002435208 0.000322453 0.000191867 n oynaklık" gerekçesiyle yaptığı- nın açıklandığını anımsatan Yeldan şu saptamalarda bulundu: ^ MB'nin duyurusuyla kamu- oyuna ve "piyasa aktörlerine" ilet- tiği mesaj nettir: TCMB dövizin düzeyine değil, "son giinler- de" yaşanan "aşın oynaklı- ğa" müdahale etmektedir. • Ancak, döviz piyasasına ilişkin gözlemler, "son gün- lerde" MB'nin müdahalesini gerektirecek herhangi bir "aşırı oynaklık" yaşanmadı- ğını göstermektedir. (Grafiklerde görüleceği gibi tersine, önemli ya- bancı paraların (örneğin ABD Do- ları ve Euro'nun) TL karşısındaki değişim değerleri son dönemde, belki de tarihsel olarak rekor sayı- labilecek bir düzlemde istikrarlı bir trende sahip gözükmektedir. V' Dahası, aslında döviz piya- salarındaki oynaklığın yıl başından bu yana ele aldığrmız alt dönemler- de giderek azalma içinde olduğu görülmektedir. • Dolayısiyla MB'nin "Son günlerde (...) gözlenen döviz satışla- n, döviz kurlannda aşırı oynaklık yaşanmasına neden olmuş, bu oy- naklığı engellemek üzere, (...) döviz piyasasına alıın yönünde doğrudan müdahale edilmiştir" şeklındeki açıklamasının teknik geçerliliğini döviz piyasasındaki verilere daya- narak kabullenmek mümkün gö- zükmemektedir. • Bu gözlem, MB'nin döviz pi- yasasına müdahalesinin aslında gi- derek değerlenme içinde olan Türk Lirası'nın düzeyine mi yönelik ol- duğu konusunda kuşkular uyandır- maktadır. •MERKEZ BANKALAR1 SORUMLULUKLARIN1YERİNE GETİRMİYOR' Finans sermayesi ürkmesin diye... Yeldan, "Merkez Bankası kurlara müdahalesinin esas amacını neden gizlemek ihtiyacı duymaktadır? MB döviz kurunun düzeyinden duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirmekten niye rahatsızlık duymaktadır" sorulannı gündeme getirdi. MB'nin ideolojik söyleminin ulusal ckonominin gerçeklerine ve sorumluluklanna ağır bastığını anlatan Yeldan, yeni dönem istikrar programlannda merkez bankalarına biçilen rol ile ilgili şunları söyledi: "Yeni dönem 'istikrar programlannın' felsefesine göre, merkez bankaları artık özgün faiz veya kur poliükalaı ıvla uluslararası finans sermayesinin spekülatif kararlarını muğlaklaştıracak müdahalclerden kaçınmalıdır. Merkez bankalarının görevi sadece fiyat istikrannı sağiamak olmakdır. Bunun haricindeki lıcdcfleı, finans dünyasının karar almasını güçleştirebilecek ve reel sektörlcrin istihdam, iiretim, ihracat gibi finansal kesimleri ilgilendirmeyen sorunlan arasmda ikinci plana itilmesinc yol açabüecekür. Unutmayahm ki enflasyon, finansal varhkların değerlerini yiyip bitirdiği için finans sermayesi açısından en tehlikcli problem olarak değerlendirilmektedir. MB'nin görevi sadece bu tehlikeyi önlemek olmalı, ulusal ekonomilerin üretim, istihdam gibi sorunlarıyla ilgilenilmemelidir." FİYAT İSTİKRARI HEDEFLERDEN BİRİ Esneklik sağlanmalı "Merkez Bankası'nın bağımsızlıği, rcel ekonomiye ilgisizlik anlamına gelmemelidir* diyen Prof. Dr. Yeldan, şu değerlendirmeyi yaptı: "TC Merkez Bankası'nın 'bağımsızlık' Ukesinden vazgeçmesi ve hükümetlerin direktifleri ile enflasyonist bir politika izlemesi anlamına gelmemelidir. 'Bağımsız' merkez bankalaruun birden fazla ve zaman içinde öncelikleri değiştirilebilen esnekliğe sahip hedefleri olabilir. 'Fiyat istıkran' bu hedeflerden sadece bir tanesidir. Sadece bu hedefe odaklanıp ulusal ckonominin gerçeklerini ve değişen koşullannı göz ardı etmek, Merkez Bankası'nın genel anlamıyla makro istikrar görevi ile bağdaşmamaktadır." ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Uyarıyı Yanlı(ş) Bulmak Son haftalarda ekonominin durumu farklı bir düzlem- de tartışılıyor. Uygulanmakta olan IMF yapımı progra- mına yöneltilen eleştiriler, hükümet ve destekleyenle- rince hoş karşılanmıyor. Programı eleştirenler eleştirili- yor. Gerçek durumu saptamanın bir yolu da ekonominin "göstergelerini" diğer ülkelerin verileriyle karşılaştır- maktır. Türkiye ekonomisi iki önemli noktada olumsuz- luk işareti veriyor. Bunlar, dış dünya ile ekonomik ilişki- leri gösteren ticaret ve cari işlemler açıklarıdır. Yalnızca tabloda yer alan değil, benzer 25 "yükselen pazar" ül- kesi arasmda Türkiye'nin dış ticaret ve cari işlem açık- ları alarm veriyor. Sıcak para yoluyla para kazananlar, bu tabloyu hiç kuşkusuz çok yakından izliyor. Türkiye, en yüksekfaiz ödeyen ülkelerden biri olarak sıcak para çekiyor; faiz, sıcak paranın getiri tarafını sağ- lama alıyor. Güvence tarafı da IMF ile iyi ilişkilere bağ- lıdır. Bu nedenle sermaye savunucuları, "IMF'siz ol- maz" diyor; IMF de, hükümete istediğini yaptırıyor. Geçen beş yıl boyunca uygulanan IMF programının, sosyal ayağının olmadığı en hızlı savunucularınca bile teslim ediliyor; işsizliği arttırdığı, sosyal hakların budan- masına yol açtığı, tarımı desteksiz bırakarak çökerttiği, özelleştirme ile sanayisizleştirme ve işsizleştirmeye ve zorlama yasaların çıkarılmasına neden olduğu biliniyor. Yalnızca bu yıl, toplam ödeneği 155.5 milyon YTL olan bütçeden 56.4 milyon YTL " faiz" ödenecektir. Sonuç- ta, ekonominin, dış ticaret ve cari açık hastalıklarını iyi- leştirmeyen Program konusunda uyarı yapılması, en azından demokratik bir tutumla doğal karşılanmalıdır. Uluslararası karşılaştırmalar, Program'ın Türkiye uy- gulamasının bu iki noktada başarısız olduğunu kanıtlı- yor. Ekonomiyi "sıcak para fırtınalarına" açık tutabile- cek olan bu durum, ayrıca, değişik seçeneklerin oluş- turulabileceğini gösteriyor. Bunları açıklığa kavuştur- mak, yıllarca "başka seçeneği yok" diye sunulan IMF Programf nın gerçek nitelikleriyle ve diğer ülkelerle kar- şılaştırmalı olarak değerlendirilmesini yapmak da bilim insanlarının ve kamuoyuna bilgi verenlerin ana görev- lerindendir. Uyarı yapanları susturmayaçalışmanın ma- liyeti, uyarının verebileceği olası maliyetten her zaman fazladır. Arjantin Bre/ilya Hndonezya Folonya Rusya Türkiye Vurtiçi İiretim 8,3 4,9 6,7 4,8 6,7 4,5 Tükelici Kivatları 7,2 7,4 7,2 4,0 I 12,7 9,2 Ticaret Dcngcsi 112,3 135.1 +24,5 -6.1 ı91.1 -34,5 Cari Denge +3,6 tll,7~ h * 4.0 -3,6 1 +58,2 -15,6 Döviz Varlıgı 20,1 53,6" 34,8 39.6 121,2 37,1 Faiz Oranı 4,44 18.74 7,56 6,30 13,00 18.70 Yurtiçi üretim, en son verilere göre büyüme oranıdır; dış ticaret dengesi ve cari denge milyar dolar olarak ve 12 aylık bir dönem içindir. Döviz varlığı milyar dolar ola- rak; faiz oranı kısa dönem için ve yüzde olarak verilmek- tedir. Kaynak: The Economist, 5 Mart. [email protected] DÜNYA EKONOMİSlNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] ÎNSANL1GA AD AYATLARA SAYGILARIMIZLA Insanlığın sağlık ve yaşam kalitesini yükseltmek için yıllardır aynı inanç ve gururla birlikte ilerlediğimiz tüm hekimlerimizin Tıp Bayramı'nı kutlarız. Yeni Delhi'deki Nehru Üniversitesi ve Kana- da'daki York Üniversite- si'nde siyasal bilimler bölümlerinden Profesör Aijaz Ahmet çarşamba gü- nü Ortadoğu Teknik Universite- si'ndeydi. "Savaşlar, Petrol, Dolar: Günümüzün Emperyalizmi" başlık- lı bir konuşma yaptı. Gelişmekte olan ülkelerin giderek daha sık üretmeye başladıkları, bir Anglosakson deyimini kullanırsak "RönesansAdamlarından" (edebiyat- tan siyasete kadar birçok alanda ge- niş bilgi ve fikir sahibi) biri olan Prof. Ahmet'in özgün yaklaşımlarını, gerek sabah kahvaltısı sırasında yaptığımız konuşmadaki izlenimlerime, gerekse de konferansı sırasında aldığım notla- ra dayanarak Cumhuriyet okurlarına aktarmak istiyorum. Ancak bu, Prof. Ahmet'in görüşlerini tümüyle paylaş- tığım anlamına gelmiyor. Ama bu baş- ka bir yazının konusu. sonu olmayan savaş ."»«•. ıyı Arnııi'nı Şirkctı Prof. Ahmet konuşmasına, Bush'un, 11 Eylül'den hemen sonra Kongre'de yaptığı bir konuşmasından hareketle o zaman yazdığı bir maka- leye gönderme yaparak başladı. Bush, "sonu olmayan birsavaşa baş- ladıklarını" açıklamıştı o konuşmasın- da. Ahmet, Afganistan ve Irak'ın işga- line yol açan belki de sonra Suriye ve Iran'ı da kapsayabilecek bir saldırının söz konusu olduğunu vurguladıktan sonra, bu savaşın hinterlandına dikkat çekti. "Terorizme karşı savaş" pet- rol/gaz kaynaklarının ve taşıma yolla- rının üzerinde ve çevresinde sürüyor ve Amerikan devleti, esas olarak bu geniş bölgeyi denetim altına almak is- tiyordu. Ancak görünen o ki, ordusunun yaklaşık yüzde 4û"ını Irak'a bağla- mak zorunda kalan ABD için evdeki hesap çarşıya uymamış, Irak petrol kuyularını ele geçirerek yeniden işle- terek hatta kapasitesini arttırarak petrol fiyatlarında bir düşüş yarata- mamıştı. Bu sırada ABD ekonomisi- nin zaafları daha da bir görünür hale gelmiş, dolar düşerken ABD'nin ihra- catının artmadığı dikkati çekmeye başlamıştı. ABD'nin bütçe ve cari açıkları da artmaya devam ediyordu. Bu koşullarda, Prof. Ahmet, ABD'nin bir ülkeyi daha işgal etmesinin ola- naklı olmadığını ancak, Israil'in Iran'ı vurması halinde ABD'nin bunu ka- bullenip Israil'i desteklemekten baş- ka çaresi olmadığını da not etti. Çağımızda emperyalizm Konuşmasının ikinci bölümünde Prof. Ahmet emperyalizm konusuna da daha yakından baktı. Ahmet'e gö- re SSCB yıkıldıktan sonra tarihte ilk kez, kapitalizm küresel bir üretim sis- temi olmuştu. Böylece yine tarihte ilk kez bir küresel emperyalizm olanaklı hale geliyordu. Hindistan'dan Bir Konuk Daha önce, örneğin Lenin emper- yalizm ile ilgili broşürünü yazdığı dö- nemde, böyle bir küresel emperyalizm söz konusu değildi. Birincisi, Ingilte- re'nin yanı sıra Almanya, Fransa, Ja- ponya gibi kendi sömürge sistemle- rine sahip emperyalist ülkeler vardı. Ikincisi, o dönemde sermaye, emper- yalizmin arkasındaki itici güç mali ser- maye, esasen ulusal bir karakter gös- teriyordu. Tek bir emperyalist kapita- list sistemde tümüyle egemen olamı- yordu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra SSCB dışında kalan bölgelerde, ABD ege- menliği altında, özellikle sömürge sis- temleri çözüldükten ve dolar uluslara- rası rezerv para olduktan sonra birleş- miş bir emperyalizm olanaklı hale gel- mişti. Prof Ahmet'e göre bu dönemde emperyalist ülkelerin burjuva sınıfları arasmda da bir entegrasyon süreci başlamıştı. SSCB çöktükten sonra, otopraklar- daki ekonomi yeniden dünya ekono- misine entegre olmuş ve böylece ka- pitalizm ilk kez küresel çapta egemen üretim biçımı halıne gelmışti. Ikincisi ABD, artık askeri açıdan dünyada tü- müyle rakipsizdi. Üçüncüsü, iletişim teknolojisindeki gelişmeler artık sana- yi sermayesini egemenliği altın almış olan mali sermayenin küresel çapta etkinliğini göstermesine olanak sağlı- yordu. Böylece ilk kez bir küresel em- peryalizm olanaklı hale geliyordu. Anti emperyalist mücadelenin ufku Prof. Ahmet'e göre ABD emperya- lizminin gücü, askeri üstünlüğüne, do- ların uluslararası konumuna ve enerji kaynakları üzerindeki etkinliğine da- yanıyor. Ancak, ekonomisinin sorun- larının yanı sıra ABD'nin bu üç alanda da önemli zaafları vardı. Askeri gücü eğerzorunlu askerliği geri getiremez- se, projesini sürdürmeye yeterli değil- di. ABD halkı da savaştan yana değil- di. Dolar giderek değer kaybediyor ve bir rezerv para olarak etkinliği yavaş yavaş da olsa geriliyordu, petrol üze- rinde rekabet kızışıyordu. Prof. Ahmet'in konuşmasını izleyen tartışmalar sırasında, iki konuöneçık- tı. İki dinleyici, emekçi sınıfların konu-, muna ve günümüzde emperyalizme karşı mücadelenin dinamik- lerine dikkat çektiler ve Ahmet'in bu konuda görüşlerini öğrenmek istediler. Ben de iki konuya dikkat çekmeye ça- lıştım. Birincisi, petrolü analizimizin merkezine koymak önemliydi, ama yeterli değildi. Çünkü dünya ekonomi- sinde bir fazla kapasite (aşırı üretim krizi) sorunu vardı. Bu sorunu aşarken kimin fazla kapasitesi imha edilecek- ti? Bu önemli bir noktaydı, çünkü tüm petrol rezervlerine el koysanız bile bu sizin kapasite sorununuzu çözmeye- cekti. Ikincisi, bu fazla kapasitenin im- hası sorunu, yıkımın maliyetini üstlen- mek istemeyecek olan, büyük güçler arasmda rekabeti kaçınılmaz olarak keskinleştirecekti. Entegrasyon olgu- sunu fazla abartmamak gerekirdi. Prof. Ahmet, benim aşırı üretimle il- gili yaptığım saptamaya katıldığını, an- cak yine de entegrasyonun baskın eğilim olduğunu, büyük güçlerin el bir- liği ile gelişmekte olan ülkelerdeki faz- la kapasiteyi imha etmeye, kendi ser- mayelerine yer açmaya çalıştıklarını vurguladı. Emperyalizme karşı mücadele ko- nusunda, Prof. Ahmet, geçen yıl Bom- bay'da yapılan Dünya Sosyal Foru- mu'ndaki (DSF) bir tartışmayı anım- sattı, Hindistan Komünist Partisi ola- rak DSF'nin tüm görüşlerine katılma- makla birlikte, toplantının Bombay'da yapılmasına destek vermeye karar verdiklerini söyledi. Çünkü emperya- lizme, küreselleşmeye karşı her türlü uluslararası mücadele çok önemliydi. Ancak gelişmekte olan ülkelerde ileri- cilerin mücadelelerinin ufkunu esas olarak ulus devletin sınırları oluşturu- yordu. Ahmet'e göre ulus devletin yok ol- duğuna ilişkin teorisi tam anlamıyla bir fanteziydi. Aksine birçok ulus devlet doğmuş birçoğu da kendini güçlendir- meye koyulmuştu. Kafa karışıklığı şu- radan kaynaklanıyordu: Ulus devletin temsil ilişkisinde bir değişiklik olmuş, denge emekçilerden burjuva sınıfına doğru kaymıştı. Ulus devlet, burjuva- zinin karşısında zayıflamış, emekçile- rin karşısında güçlenmişti. Hatta tem- sil ilişkisinde deağırlıkyerli burjuva sı- nıflarından uluslararası mali sermaye- nin temsil edilmesine doğru kaymıştı. Bu yüzden ilericilerin ilk hedefi ulus devlet altında bu dengeyi yeniden ka- zanmaya çalışmak olmalıydı. Bunun için de Prof. Ahmet'e göre, emperya- lizme karşı hem ülke içinde hem de uluslararası düzeyde küreselleşme karşıtlığı bağlamında mümkün olan en geniş cephe oluşturulmalıydı. Prof. Ahmet'in, lraq Afganistan and the Imperialism of our time, In The- ory: Classes. Nations and Literatures (Teoride: Sınıflar, Uluslarve Edebiyat- lar başlığıyla, Alan yayıncılık tarafın- dan Türkçeye kazandırıldı) Lineages of the present: ideological and Poli- tical Geneologies of contemporrary South Asia, gibi kitapları var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle