09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2005 PAZARTESİ 4 HABERLER Özürlülerin protestosu • ANKARA(AA)- Kızılay'da toplanan görme özürlü bir grup vatandaş, Başbakanlık Özürlüler Idaresi tarafindan hazırlanan "Özürlüler Kanunu Tasan Taslağı"nı protesto etti. Altı Nokta Körler Derneği, Evrensel Görme Özürlüler Derneği ve Uygar Görme Engelliler Derneği üyesı bir grup görme özürlü vatandaş, basın açıklamasını okuyacakları Sakarya Caddesi'ne "tçi boş bir yasa istemiyoruz" yazıh pankart açarak geldiler. Altı Nokta Körler Derneği Başkanı Suha Sağlam, tasarının özürlülere hitap etmediğini söyledi. PTT personeli paralarım istiyor • ANKARA(ANKA)- PTT çahşanları, tasfiye edilen PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı'nda biriken paralarım istiyor. BASK Genel Başkanı Resul Akay, Sandık'ta biriken nemasıyla birlikte 252 trilyon liranın sadece 25 trilyonlıık anaparasının hak sahiplerinc verildiğini, 227 trilyonluk nemanın da hak sahiplerine ödenmesi gerektiğini söyledi. Akay, PTT Yönetim Kurulu'nun, bu "haksız ve hukuksuz uygıılamayı" adalet ve eşitlik kuralları içinde düzeltmemesi durumunda, Damştay'a dava açacaklannı söyledi. Nalbantoğlu yaşammı yitirdi • ANKARA(AA)- Eski Erzurum milletvekillerinden Hilmi Nalbantoğlu (84) öldü. Ahnan biîgiye göre, yaklaşık 2 aydır solunum yetmezliği rahatsızlığı bulunan Nalbantoğlu, bir süre hastanede tedavi gördü. Nalbantoğlu, dün sabah saatlerinde Ankara'daki evinde yaşamını yitirdi. Hilmi Nalbantoğlu için bugün saatll.OO'deTBMM'de tören düzenlenecek. Kocatepe Camii'nde öğle namazını müteakiben kılınacak cenaze namazının ardından Nalbantoğlu'nun cenazesi, Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Hükümet sadece izliyor Avrupa BirliğVnde tarım ve gıda alanındaki mevzuat her geçen gün genişlerken Tarım Bakanlığı henüz temel idariyapıları bile oluşturamadı BÜLENT SAR1OĞLU ANKARA - Hükümet, Avrupa Bir- liği'ne uyum süreci için henüz başmü- zakereci ve müzakere heyetini bile be- lirleyemezken AB mevzuatındaki ge- lişmeler Türkiye'nin Ulusal Progra- mı'nı geride bıraktı. Tanm ve Köyiş- leri Bakanı Sami Güçlü, 120 bin say- falık AB müktesebatının yansını oluş- turan tanm ve balıkçılık konulannda AB'nin yeni uygulamalar geliştirdiği- ni, Ulusal Program'ın yenileneceğini vurguladı. Bağımsız lstanbul milletvekili Emin Şirin, 3 Ekim öncesinde hükümetin ha- zırlığını denetlemek amacıyla birçok ba- kanlığa "kendi açılanndan tarama sü- recine başlayıp başlamadıklannı" sor- du. Şirin'in önergelerine gönderilen yanıtlarda, bakanlıklann henüz kap- samlı bir "iç tarama" gerçekleştirme- diği ortaya çıktı. En zoriu müzakereler tarunda AB müktesebatına uyum açısından en önemli bakanlıklardan olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın henüz AB'ye uygun temel idari yapının oluşturul- ması konusunda bile ilerleme sağla- madığı görüldü. Tarım Bakanı Güçlü, önergeye ver- diği yanıtta, AB müktesebatının tanma ilişkin doğrudan uygulanabilir bağla- yıcı kural içerdiğinı, bu konuda AB'nin hiçbir ödün vermediğini ve 3 Ekim'de başlayacak müzakere sürecinde en ağır konunun tarım olacağını vurguladı. Ulusal Program'ın öncelikle uyum- laştınlması gereken AB mevzuatını içerdiğine dikkat çeken Güçlü, AB Ge- nel Sekreterliği'nce Türk mevzuatının durumunu ortaya koyan bir ulusal ve- ri tabanı oluşrurulması çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Sami Güçlü, AB Komisyonu'nca bu yıl yayımlana- cak yeni Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) çerçevesinde Ulusal Program'ın yenileneceğini belirtti. AB dinamik, biz... Tanm Bakanı Sami Güçlü, "Bunun- la birlikte Ulusal Program kapsamın- da uyumlaş.tmlması öngörülen mevzu- at, üstlenilmesi gereken mevzuatın ta- mamını kapsamamaktadır. AB Komis- yonu tarafindan resmi tarama başlatıl- dığında eksikler tamamlanacaktır. AB mevzuatının dinamik bir yapıya sahip olması, katılım öncesinde bu sektörle- re mevzuat açısından lanı bir uyumun sağlanmasını mümkün kılmamakta- dır" diye konuştu. ONER ÇAGATAY: Aleviler önemli faktör WASHİNGTON (AINKA) - Türkiye'nin laik bir demokrasi olarak kalmayı başarmasında Alevilerin çok önemli bir faktör olduğu bildirildi. Washington Yakın Doğu Politikalan Enstitü- sü Direktörü Soner Çağatay, "Aleviler köktendinciliği redde- dcrvelaikliği bağırlanna basar- lar. Modernliğe açık, çok farklı bir Türkhümanist İslanıını teın- sil ediyorlar" diye yazdı. Çağatay, Washington Post gaze- tesinde Andrew Mango'nun ABD'de yayımlanan "Türkler Bu- gün" adlı kitabını değerlendirdi. Türkiye'nin başka ülkeye benze- mediği yorumunu yapan Çağatay, Türkiye'nin Avrupa ile Ortadoğu arasındaki konumunun başlı başı- na bir faktör oldugunu, ancak Ata- türk'ün "Müslüman bir toplunı- da laik demokrasi mirası"nın da- ha önemli oldugunu vurguladı. Atatürk'ün vizyon sahibi birpo- litikacı olduğuna işaret eden Ça- ğatay, Türkiye'nin Atatürk'ün ölü- münün üzerinden 60 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın laik bir de- mokrasi olarak kalmayı başardı- ğına dikkat çekti. Çağatay, Ata- türk'ün dogruyu yaptığını, Türki- ye'yi bir demokrasi olmadan çok önce laik bir cumhuriyete dönüş- türdüğünü kaydetti. Çağatay, laik demokratik Tür- kiye'nin işlemesinin ikinci bir ne- deninin ise Aleviler oldugunu be- lirterek Alevileri liberal Müslü- manlar olarak nitelendirdi. Çağa- tay "Aleviler köktendinciliği red- dederek laikliği bağuianna bastı- lar. Mango'yagöremodernliğeaçık çok farklı bir Türk hümanist İsla- nıını tenısil ediyorlar" diye yazdı. Türkiye'nin Fransa ve Avrupa Birliği'ne katacağı çok şey oldu- gunu vurgulayan Çağatay, buna karşın Türkiye'nin AB yolunun belirsizlıklerle dolu oldugunu be- lirtti. AB'de Türkiye'nin üyeliği- ne özellikle Fransa'da direniş ol- masını ironik olarak değerlendi- ren Çağatay, Türkiye'nin AB üye- si olan Güney Avrupa'daki Yuna- nistan, lspanya, Portekiz ve ital- ya ile bazı ortak yönlerinin oldu- ğuna dikkat çekti. AB ye karşı Yurtsever Cephe Türkiye Konıünist Partisi'nin (TKP) Kadıköy'de düzenlediği "Yurtseverler, Avrupa Birliği'ne Karşı Yfartsever Cephede Birleş" mirin«ine katılan binlerce kişi, Türkiye'nin çağdaş bir sömürge haline getirilmemesi için örgütlenme çağrısı yaptı. Ankara, Diyarbakır ve Antalya'nın da aralarında bulunduğu birçok kentten gelen Yurtsever Cephe bileşenleri, Kadıköy tskele Meydanı'nda buluştu. "Emperyalizm, tarihin çöplüğü seni bekliyor", "Memleketin geleceği ellerimizde, umut sosyalizmde" ve "Yağma yok sosyalizm var" yazılı dövizlerin açıldığı mitinge emekli polis ve askerlerden, sanatçı ve işçilere dek birçok nıeslek grubundan destek geldi. TKP Genel Başkanı Aydemir Güler, "Yurtsever Cepheler yayguılaşacak. Hı/Ja örgütienmeliyiz. On binleri yüz binlere, yüz binleri milyonlara çevirmeliyiz. Yolumuz açık olsun. Halkımı/ın başına çorap örenlerin karşısma yurtseverler dikilecek" dedi. Avrupa Parlamentosu milletvekUi ve Yunanistan Konıünist Partisi temsilcisi Yorgos Tussos ve Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu Genel Sekreteri Miguel Mederia'nm katıldığı mitingde, Edip Akbayram ve Grup Şehir Işıkları dinleti sundular. (ALPER TURGUT) Aday ülkelerle müzakerelerin bugü- ne kadar tanm ve balıkçılığın da yer al- dığı 31 başlık altında yürütüldüğünü anımsatan Bakan Sami Güçlü, ancak Türkiye ile müzakerelerin Hırvatistan için planlandığı gibi gıda güvenliği, ve- terinerlik ve bitki sağlığı politikalannın ayn düzenlemesiyle 36 başlık altında ya- pılmasının düşünüldüğüne işaret etti. Sami Güçlü, AB mevzuatındaki ge- lişmeye dikkat çekerken ortak tarım politikasında son yıllarda yapılan bir dizi reform sonucu kırsal kalkınma- nın tanmsal politikalann en önemli unsurlanndan biri haline geldiğini vur- guladı. Sami Güçlü, "ABiçpa- zarın korunması açısın- dan aday ülkelerden de gıda güvenliği standart- larına azami düzeyde uyum sağlamalannı bek- lemekte ve bu konuda hiç- bir taviz vennemektedir" görüşünü bildirdi. Kayıt sistemleri tamamlanamadı Sami Güçlü'nün yanı- tına göre, Tarım ve Köyiş- leri Bakanlığı'nda AB'nin zorunlu kıldığı Çiftlik Muhasebe Veri Ağı (FADN), Entegre Idare ve Kontrol Sistemi (lACS)veÖdemeKuru- mu gibi temel idari yapı- lar henüz oluşturulmadı. Çıftçi kayıt ve arazi kayıt sıstemlen tamamlanama- dığı için "bitki pasaport" sistemine de geçilemedi. Güçlü, veteriner sınır kontrol noktalanmn AB normlarına uygun hale getirilmesi, sınır denetim- lerinin etkinleştirilmesi ve laboratuvar kapasitesi, bilişim teknolojisi de da- hil olmak üzere bina ve ekipmanla donatılması gerektiğini vurguladı. Ulusal Program'da 5 yıl önce Türkiye'nin hız- la gerçekleştirmesi gere- ken 554 adet mevzuat sa- yılmıştı. CHP'den 'kaç caıııi var' önergesi AKP'K veldnere sorunıhıhık daveti ANKARA(ANKA)-ÇHP lstanbul Milletvekili AliRı- za Gülçiçek, Diyanet Işleri Başkanlığı ile Türk Diyanet Vakfı'nın (TDV) yurtiçi ve yurtdışında sahip olduğu ti- cari şirket ve ortaklıklann olup olmadığını ve Türki- ye'de halen kaç cami bulun- duğunu sordu. Gülçiçek, diyanetten so- rumlu Devlet Bakanı Meh- metAyduı'ın yanıtlaması is- temiyle verdiği soru öner- gesinde Diyanet Işleri Baş- kanlığı ve Türk Diyanet Vak- fı'nı TBMM gündemine ta- şıdı. Gülçiçek'in yanıtlan- masını istediği sorular şöy- | le: "Diyanet IşleriBaşkanh- | ğı'na bağlı kaç tane Kuraıı | kursıı vardır? Bunlar nere- j lerdc bulunmaktadır? Bu kurslara hangiyaşgruplann- | dakiçocuklardevam ctmck- j tedir?Yurtdışınaatanankaç j tanedinataşesivedüıgörev- lisi vardır? Bunlaı hangi ül- 1 kelerdegörevlendirilmiştir? ' Bunlann harcamalanvema- aşlan hangi kurum tarafin- : dankarşılanmaktadır?Diya- ! netİşleri Başkanlığı merkez ! vetaşrateşkilatlanndaçah- | şaıı bayan personel sayısı ne | kadardu*?" SAMSUN (Cumhuriyet) -Ondokuz Mayıs Üniversi- tesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. FeritBernay, AKP Sam- sun Milletvekili Mustafa Demir'in "OMÜ ülkeyeza- rar veriyor" sözlerine tep- ki gösterdi. Demir'in OMÜ'yle ilgili "Yönetim uygulamaları sı- ralandığında ünivcrsite için tekseslibir kadro oluşturmak için çok agır, hukukdışı yön- temlerin uygulaııdığı, kamu kaynaklannın amaç dışı kul- lanıldığı ve keyfiliğin yerle- şikbir usııl haline geldiği açık- ça görülmektedJr" ifadele- rini kullandığı dilekçeye 40 AKP milletvekili destek ver- di. Demir, dilekçeyi Meclis Başkanlığı'na vererek araş- tırma önergesi istedi. OMÜ'nün Türk üniversi- teleri arasında uluslararası yayınlarda 20'nci sıradan 9'uncu sıraya yükseldiğine dikkat çeken Bernay ise "Sa- yın milletvekilleri sahip ol- duklan parti ldmUklerinin ötesindedevletadamıolma so- rumluluğu taşunaktadır. Be- nun önerim, siyasi havatla- rının henüz başlangıcında olan milletvekilleri bu kinılik- lerini iyi sindirmelidirler" NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Yorgo L. Zarifi, ünlü Zarifi ailesinin ta- rihini 1938 yılında Atina'nın Ambelokipi semtindeki evinde yazmıştı. Kimdi bu Za- rifi ailesi diyebilirsiniz. Osmanlı'nın son döneminde imparatorluğun en büyük zengini, hatta padişaha borç verebilecek kadar büyük bir zengin olan Yorgo Y. Zarifi'nin ailesiydi Zarifiler. Yorgo L. Zarifi'nin anılan, "Hatıralarım (Kaybolan Bir Dünya, lstanbul)"', lstan- bul Rumlarının son 200 yıllık tarihine de tanıklık ediyor. Istanbul'un en etkili Rum ailesinin yaşadığı acılar ve sıkıntılar, son 200 yıllık tarihimizin de açmazlarını ser- giliyor. Yorgo Zarifi, kitabın önsözünde aile- nin gücüne ve geçmişine ışık tutacak şu satırları yazmıştı. "Sağımda bulunan (masasını tarifediyor) garip birbıçak, sık sık pek çok kişinin ilgisini çeker ve be- ni gerekli bilgileri vermekzorunda bıra- kır. Bu, Mezopotamya'da sahip olduğu- muz600 bin dönümlük arazide 1885 yı- lında öldürülen biraslanın tırnağıdır. Bu Bir Rumun Gözüyle lstanbul müthiş tırnağı Boucheron (tanınmış Fransızsaat ve mücevherfirması) birzarf açacağına dönüştürmüştü." Mezopotamya'da 600 bin dönümlük arazi ve o arazide yaşayan aslan, birçok gerçeği içinde barındırıyor. Zarifi ailesi- nin geçmişini araştıran Yorgo, ailenin Marmara Denizi'ndeki Paşalimanı ada- sının Vori köyünden olduklarını saptıyor. Paşalimanfnda başlayan öykü isyanlar, kaçışlar, geri dönüşler içinde uzayıp gi- diyor. "Türk egemenliğialtında yaşayan tüm Rumlar 'reaya', yani 'ayaktakımı' olarak kabuledilirler ve Müslümanlardan tama- men ayn yaşarlardı. Bu ayrım dış görü- nüşlehne de yansırdı. Yüksek makam- lara çıkmayı başaranlar dışında, Rum- iann, kendilerine uygulanan küçük kısıt- lamaların yanı sıra sakal bırakmaya ve- ya ata binmeye hakkı yoktu. Bu aynca- lık sadece Türklere tanınmıştı... Rumla- rın Frenk tarzında giyinmelerine izin ve- rilmediği gibi yabancılann da, isteseler bile reaya gibigiyinmeleriyasaktı. Birya- bancı veya sultanın uyrukları arasında olmayan biri, bir Rumla evlenemezdi." 0 zamanlar Osmanlı Imparatorluğu sınırları içinde olan Yunanistan'ın Mo- ra yarımadasında Yunanlılar bağımsız- lık için ayaklanırlar. Bu isyan nedeniy- le Fener Patrikhanesi'nin önde gelen birçok üyesi, isyanla olan bağları ge- rekçe gösterilerek asıldılar. Dede Yani Zarifi, bu isyan nedeniyle çevresinin de baskıya uğradığını görerek, ailesiyle birlikte bir gece Istanbul'dan kaçtı (1821). Hedef o sırada Türklerle sa- vaşmak için bir çok Rumun toplandı- ğı Odessa limanıydı. Odessa ticareti Rumların elindeydi. Rusya ile Osmanlı Imparatorluğu ara- sında imzalanan Edirne Antlaşması'yla (1829) ailenin yeniden Istanbul'a dön- me şansı doğdu. Fakat Zarifiler Mora yarımadasında kurulan yeni ülkenin başkenti Nafplio'ya gittiler. Bir süre ora- da yeni devlet başkanına danışmanlık yapan Yani Zarifi, sonunda yeniden Is- tanbul'a dönmeye karar verdi (1832). Oğlu Yorgo, yani yazarın dedesi Istan- bul'da yeniden ticarete başladı ve kısa süredelstanbul'un en zenginlerinden bi- risi haline geldi. Poli'nin (lstanbul) bel- li başlı şirketlerinin onun eseri oldugu- nu söylersek hiç abartmış olmayız. Ya- şamlarını ona borçlu olan bankaları, tramvayları ve maden ocaklarını birya- na bırakarak en önemli eserlerinden bahsedeceğim: Osmanlı Düyunu Umu- miye Idaresi ve Osmanlı Tütün Tekeli. Bu iki eserin de ilkesi, Türk imparator- luğunun azalmak yerine, tam aksine zaman geçtikçe sürekli büyüyen mali ihtiyaçlarını karşılamaktır. ••• Yorgo Zarifi'nin anılarında; SuKan Ab- dülhamit, 1896 yılında bir Ermeni ayak- lanması üzerine Istanbul'da öldürülen Ermenilerin öyküsü ve istanbul'un o yıl- lara ait yaşamına ilişkin birçok detay okuyabilirsiniz. Bu anılan dahasonrato- runu Yorgo Bananos yayımlamaya ka- rar verdi. Torun Bananos öykünün so- nunu şöyle anlatıyor: "Hatıralarım 1938 yılında yazılmaya başlamıştı. Odönemde Yorgo Zarifi'nin Atina'ya daimi olarakyeheşmesinin üze- rinden on altı yıl geçmişti... Yorgo Zari- fi'nin Atina'daki hayatı hoş ve keyifli ol- malıydı. ...Yorgo Zarifi Atina'da takri- ben yirmi yıl yaşadı. Yazları, kendi aile- siyle birlikte Therapia'da (Tarabya) ge- çirmeye devam ediyordu." İkinci Dün- ya Savaşı'nın ortasında 1943 yılında ya- şama veda etti. Anılarının üçüncü cildi- ni yazmaya fırsatı olmadı. 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Kâğıt Mendilden Kapkaça Uzanan Yol... Bundan on yıl öncesinde beş altı yaşında bakım- sız çocuklar, yolda yavaşlayan, duran arabalara yak- laşır, kâğıt mendil satmaya çalışırlardı. O zaman bu durumun sonrasına ilişkin düşüncelerimi yakınım- da olanlarla paylaşırdım: "Bu çocuklar on yıl son- ra artık kâğıt mendil satmayacaklar. Sokakların tenhalaştığı yerlerde, kapı aralarında ellerinde bı- çakla soygun yapacaklar." Böyle düşünüyordum, çünkü o beş altı yaşındaki çocuklar yaklaştıkları ara- baların içine özlemle bakıyorlardı. O arabanın için- deki iyi giyimli erkeklere, şık kadınlara bakıyorlar ve "onlargibi olmak" istiyorlardı. Arabanın içinde- ki insanları böyle imrenilesi yapan şey ise, onların "paraları" idi. Öyleyse, ne pahasına olursa olsun, para kazanmak gerekiyordu. Para, çok para, hep para, bol para. Nasıl olursa olsun, nerden gelirse gelsin. Bu özlem, bu istek, bu imrenme, bu hırs, günü- müzde sadece o çocuklara özgü değildir. En bü- yük çokuluslu şirketten en zor durumda olan kişi- ye kadar herkesin değer yargısı böyle değişmiştir. Bütün sorunların çözüm anahtarı paradır. Çok para, bol para. Nasıl olursa olsun, nerden gelirse gelsin... Paranın toplumlarda bütün sosyal saygınlık öl- çütlerinin üstüneçıkmasının sonucunda artık "ayıp- olan"\n yanlış yapmak, suç işlemekdeğil, "ayıp ola- nınfakir olmak" olduğu değer yargısı üzerindedu- rulacak en büyük değişimdir. Alain de Botton'un yeni yayımlanan kitabı "Sta- tü Endişesi"<nde toplumsal konumların çeşitli açı- lardan analizi çok başarılı olarak yapılıyor. Tarih boyunca "zengin-fakir" ikileminin nasıl yorumlan- dığına bakmak da çok öğreticidir. Toplumları ahlak kaygılarını unutmaya, suç sa- yılan şeyleri yapmaya yönlendiren itki, fakirlik de- ğildir. Böyle sanılması çok büyük bir yanılgıdır. Toplumları ahlak kaygılarını unutmaya, suçu suç olarak görmemeye yönlendiren itki, hakedilmemiş paralardır, haksızlıklarla kazanılan paralardır, yasal kılıf altında işlenen suçlarla yapılan servetlerdir. ' Bunları gören, bunları yaşayan insanlara "ahlak- lı olun, suç işlemeyin" demenin hiçbir önemi de yoktur, değeri de yoktur. Şimdi, on yıl öncesinin kâğıt mendil satıcıları kapkaççı oldular. Organize oldular, çeteleştiler. On- lar artık okullarda, trenlerde, sokaklarda kapkaç ya- pıyorlar, haraç istiyorlar, soygun yapıyorlar. Onlar- dan utanma bekleyemezsiniz, ahlak dersi vere- mezsiniz, korkutamazsınız. Çünkü toplumda çok fazla örnekleri var. Onlar' da altlarında son model arabalar, bellerinde ta- bancalar, yanlarında güzel kadınlar, arkalarında' korumalarla dolaşmak istiyorlar. Namusuyla çalışıp yaşamaya uğraşanların sü- ründüğü, namussuzlukla zengin olup en iyi koşul- larda yaşayanların saygınlık kazandığı toplumlar- da başka bir gelişme bekleyemezsiniz. Bunu beklemeye hakkınız yoktur, ayrıca olmaz da. Toplumsal ahlakı bozan en büyük etkenlerin bi-, rincisi gelir dağılımının bozukluğudur, ikincisi de bu bozukluğun temelindeki ahlaksızlıktır. Bu bozukluğu görmeden, bu ahlaksızlığı ortadan kaldırmadan her kişinin başına bir polis dikseniz de hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. O kişi de o polis de bütün bunları herkes kadar iyi bilecektir. Ve da-' ha da önemlisi, buna göre davranacaktır. Insanların davranışlarını yönlendiren etken top- lumsal değerler değil mi? Neden hep sonuçlara bakıp da nedenleri gör- mezden geliyorsunuz? Neden hepyanıldığınızı anlamaktazorlanıyorsu- nuz? Yöneticiler, yetkililer, kuruluşlar, insanlar... Hepimize söylüyorum. Alınalım, üzülelim, incinelim. Ama düşünelim. Ama düşünelim... e-mail: erdalatakc» superonline.com faks:0212 513 90 98 BARZANÎ'Yİ ANMA KRİZÎ Kürd-Der belediye salonunu işgal etti DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakır Kürd-Der ile DEHAP'h Diyarba- kır Büyükşehir Beledi- yesi arasmda salon kri- zi yaşandı. Kürd-DerTi- lerin Irak Kürdistan De- mokratik Partisi'nin (IKDP) kurucusu Mus- tafa Barzani'yı anma etkinliği için belediye ti- yatro salonunu kullan- masına izin verilmedi. Buna karşın Barzani ta- raftarları salonu işgal ederken belediye yet- kilileri böyle bir anma- yı "yakışıksız" bııldu. Diyarbakır Kürd-Der ile Hak-Par, IKDP lı- deri Mesud Barzani mn Molla Mustafa Barza- ni ile Saddam rejimi ta- rafindan idam edilen kadın peşmerge Leyla Kasım'ı anma progra- mı için Belediye Tiyat- ro Salonu'nu tahsis et- mek istedi. tddialara göre ilk başta olumlıı yanıt veren belediye yetkilileri sonradan programın yoğunluğu- nu gerekçe göstererek salonu geri aldı. Buna karşın dün yaklaşık 200 kışilik bir grup, tüm uyarılara karşın tiyatro salonunun alt katında- ki sergi salonunu işgal etti. Salonun sanat yönet- meni MehmetCündüz ile Kürd-Der Başkanı İbrahim Cündüz ara- sında tartışma yaşandı. Mehmet Gündüz, et- kinliğin yasal olmadığı- nı vurgulayarak anma törenini "yakışıksız" olarak niteledi. Tüm en- gellemelere karşın sa- londa Mustafa Barza- ni'nin fotoğraflan açıl- dı ve anma töreni yapıl- dı. Mustafa Barzani'nin teşvikiyle kurulan eskı Türkiye Kürdistan De- mokratik Partisi (TKDP) Genel Sekre- teri "Dervveşe Sado" olarak tanınan Derviş Akgül'üıı de katıldığı etkinlikte katılımcılar yakalarına san, kırmı- zı, yeşil -enkli kurde- lelerle süslenmiş Barza- ni fotoğraflan taktılar. Ayrıca Kürt Ulusal Marşı oiarak bilinen "Eş Raqip / Ey Düş- nıan" adlı bestenin söz- leri dağıtıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle