Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2005 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Soykırım Soruları
BU CUMHURİYET, kuruldu kurulalı Ermeni
vatandaşlarına, Almanların Musevilere yaptığı gi-
bi sırf Ermeni oldukları için eziyet etti mi? Bu
halk, Almanların ve genel olarak Hıristiyanların
Musevilere yüzyıllar boyu baktığı gibi, Ermenilere
de iki bin yıl önce çektirilmiş bir acı dolayısıyla
nefretle bakıp soylarını yok etmeye mi kalktı?
On dokuzuncu yüzyıl sonlarında ulusalcı akım-
ların Osmanlı Ermenilerini isyanlara sürüklediği
yıllara gelinceye kadar Ermenilerle Anadolu halkı
arasında herhangi bir sürtüşme, çatışma, karşı-
lıklı katliam oldu mu? O dönemlerin öncesinde
Ermenilerle Türkler arasındaki ilişkiler ve hoşgörü
ortamı, başka halklar arasında hiç görülmemiş
ölçüde insanca ve uygarca olmamış mıdır?
1915 tehciri, bir savaş sırasında ve o savaştakı
tutumlardan ötürü, Osmanlı devletinin bir bölge-
deki Ermeni nüfusa karşı en zor koşullarda uygu-
lamaya çalıştığı bir önlem değil miydi? On doku-
zuncu yüzyıl sonlarında ve tehcir sırasında iki
halkın yaşadığı trajedi ve karşılıklı katliamlar,
Türklerce Ermenilere karşı duyulan ezeli bir hınç-
tan ve köklerini kurutma niyetinden mi kaynak-
landı?
O halde, neredeyse bir yüzyıl sonra yaşadığı-
mız bu savunma telaşı niye?
Soykırım suçu, Ikinci Dünya Savaşı sonrasın-
da, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 9
Aralık 1948'de kabul ettiği ve Türkiye'nin de im-
zalayıp onayladığı bir Sözleşme ile "insanlığa
karşı suçlar"dan biri olarak tanımlanan bir suç
değil mi? Ceza yargısının temel kavramlarından
biri sayılan "kasıt" unsurunu burada da aramak
gerektiğine göre, Sözleşme'nin aradığı kasıt, yani
"bir ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel grubu bütü-
nüyle ya da kısmen yok etme" kastı 1915 olayla-
rında var mı? Soykırım suçu için yargılama ve
cezalandırma bakımından zamanaşımı yoktur
ama, ceza hukukunun evrensel ilkelerinden olan
"geriye yürümezlik", yani daha önceden suç ola-
rak tanımlanmamış olaylara uygulanmazlık bura-
da da geçerli değil midir?
Kaldı ki, Osmanlı döneminde, devlet olarak ol-
masa da görevliler olarak 1915 olaylarıyla suçla-
nanlar, hem de Mütareke Dönemi'nde ve bütün
belge, kanıt ve sorgulama olanakları işgalcilerin
emri altındayken yargılanıp asılmadı mı?
O halde, dıştan koskoca devletlerce, içten de
birtakım "edip" ve "fari/7ç/"lerce bütün bir halka
aşılanmak istenen bu suçluluk duygusu niye?
Konu, tarih ve hukuk tartışmalarının boyutlarını
çoktan aşmış, düpedüz uluslararası politika-
nın bezdirici bir mücadele aracına dönüşmüştür.
Artık, bunca siyasallaşan bir konuda, tarih ve
hukukun da ötesinde, asıl kıran kırana verilmesi
gereken bir siyasal mücadele vardır. Hem de,
Fransızların Huguenot'larla Cezayirlilere, Ameri-
kalıların Kızılderililere ve bütün sömürgecilerin Af-
rika yerlilerine yaşattıkları iğrenç soykırım olayla-
rını yüzlerine vura vura.
Sağlıkta Reform Curcunası...
Tüm sağlık tesisleri birleştiğine göre, vergisini
ödeyen her vatandaş kadar devlet hastanelerinde hak
sahibi olan SSK'li işçiden bundan sonra hangi hakla
prim alacaksmız?
Doç. Dr. Tonguç GÖRKER
H
er iktidar değişiklı-
ğinde, hatta her ba-
kan değişikliğinde,
yenı gelenler eskile-
ri silıp yenidü/enge-
tirmeçabası gösterdiler. Reformlar
önerip ülkeyi kurtaracakları görün-
tüsünüyaratmayaçalıştılar. Rastlan-
tı olarak mı yoksa en kanşık gorün-
tüsü olan bakanlık olduğu için mi
olduğu henüz anlaşılamamış ol-
makla birlikte, bu gösterilerin en
sık sergilendiği bakanlık, eskı adı
ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan-
lığı, yeni adı ile Sağlık Bakanlığı ol-
du. tlk iki girişim, gerçekten olma-
sı gereken düzenin ilkelerini yasa-
laştınyordu ve yaklaşık 15 yıl ara
ile gösterilen bu çabalar, türlü ba-
hanelerle engellendı. llk olumlugi-
nşim olan sosyalleştirmcçabası gö-
rünüştedesteklendi. Ancakyasanın
sadecettkeleribeliriemişolması ne-
deniyle, uygulanması için tamam-
layıcı yasalar gerekiyordu; bu ya-
pılmadı. Yasanın mimarı olan, za-
manın bakanlık müsteşannı ise ba-
kanlıktan uzaklaştırmak için ne ge-
rekiyorsa yapıldı. Ünıversiteye nak-
lını sağlama şansını elde eden sa-
yın müsteşar, hem kendisini hem de
kendisinden kurtulma çabası gös-
teren zamanın iktıdannı rahatlattı.
tkinci olumlu girişim, sosyalleş-
tirme ilkelerini benimseyen ve bu
ilkeleri yaşama geçirmek için ge-
rekli yasalan çıkarmaya çalışan yö-
neticilere aitti. Birbirini tamamla-
yan dört yasa tasansı ile tüm kamu
sağlık kuruluşlan yasal engel ol-
maksızın birleştiriliyor, devletin,
özel teşebbüsün, memurun ve işçi-
nin temsilcüerinden kurulu özerk bir
yönetimle hizmet veriyor, sağlık
personelinin kariyenne, iş güçlü-
ğüne ve hizmet verdiği mahallin
yoksunluk düzeyine göre değerlen-
dirilmiş ödemelerine göre düzenlen-
mış, eşit işe eşil ücret koşullu, tek
tip personel yasasıyla istihdamı sağ-
lanıyordu. Bu yasalann daha ilki
BMM'ye ulaştığı anda ıtibaren, ık-
tidanyla, muhalefetiyle, bürokra-
tıyla, işadamıyla, kurulu düzeninin
bozulduğu kanısıyla karşı çıkan
sağlık ağaları'yla inanıhnası güç
bir kalabahğın saldınsına uğradı.
Yasanın tüm maddelennin polemi-
ğe fırsat vermeyecek açıklıkta ol-
ması, yanlışhğının kanıtlanamama-
sı ve sistemiyle, ilkeleriyle yasa ta-
sansını oluşturan kişilerin inatçı ça-
balan ile yasalaşması önlenemedi.
Fakat arkası bırakılmadı, birincide
olduğu gibi bu ikinci girişimde de
sistemin ve yasanın miman olan
bakanlık müsteşan, bıktınldı ve bir
başka göreve atanmasını dileyen
istifa mektubunu verdi.
Sözde refonnlar...
Daha sonraki reform görüntüle-
ri ise komedi türünde oyunlann ben-
zeriydi. Önceki reformcular kadar
onlar da dikkat çekebilirlerdi. Bir
bakan, çerçeve kanunlar hazırlattı.
Okunduğu zaman ne sistem olarak
bir düzenleme izleniyor ne de ne gi-
bi bir hedefin benimsendiği anlaşı-
lıyordu. Çünkü gerçekte bir sistem
de,hedefdeyoktu. Amaç reform gö-
rüntüsü yaratmaktı. Bir başka ba-
kan, daha tantanalı reform görün-
tülen sergiledi. Kendince gerekli
gördüğü yüzlerce hekımi Anka-
ra'ya davet ettı. laşe ve ıbatelerini
(yeme içme, yatıp kalkmalarını)
sağladı. Onlarla toplantılar yapıp
havanda su dövdü. Bakanlık dışın-
da bir binaya birkaç kat üzenne ku-
rulu onlarca bilgisayar depoladı.
Buraya bilgisayar kullanmaktan
başka teknik bilgileri olmayan ve In-
gilizce konuşabılen çok sayıda per-
sonel atadı. Bu bölümün, sağlık yö-
netimi araşürması yaptığını iddia et-
ti. Kendisi de yanına kameraman-
lar alıp şehir şehir dolaştı ve görün-
tülerinin TRT'de yayımlanmasını
sağladı. Bakanlık bütçesınin büyük
bölümünü bu tür reklam harcama-
lanna feda etti. Bakanlıktan aynl-
dığı zaman, ardında ne bir hizmet
örneği ne de ne gibi hedefi olduğu-
nu belirleyen bir iz bıraktı.
Günümüzün hükümetınin ve Sağ-
lık Bakanlığı'nın reform adı yakış-
tınlan girişimlerinin sonuçlannı ise
hep birlikte izliyoruz. Aklı başın-
da her sağlık yönetıcısinden, konu
ile ilgili çok sayıda yazardan ka-
muoyuna yansıyan uyanlara kulak-
lannı ükadılar. Aptessiz namazı ben
kddım oldu, diyen Bektaşı öyküsü
örneğinde olduğu gibi, "Ben yap-
ûm oldu" reformunu başlattılar.
Cahil cesarefi
Bir yaran olması umudu ile ba-
zı gerçekleri bir kez daha anımsat-
mak ve bazı sorulann yanıtlarını
aramalan umudu ile sormak isti-
yorum:
1- Hangi sistemi getirirseniz ge-
tirin, öncelikle hizmet için gerekli
altyapıyı oluşturma hedefinı be-
nimsemek zorundasmız. Var olan-
lara ek olarak 170.000 hasta yata-
ğı, var olanlara ek olarak 5.000 sağ-
lık ocağını sağlamalısınız. Sayıla-
n 10.000'i buhnak zorunda olan
sağlık ocaklanna toplam 10.000 ai-
le hekimını, 30.000 pratisyen hekı-
mi, 10.000 diş hekımını ıstihdam et-
melisınız. Oysa bunlan sağlama-
nız olası olmadığı gibi, hedef al-
mış da değilsiniz.
2- Kendi parası ile kurulmuş si-
gorta sağlık tesıslennı haklı olarak
kendi malı sayan sigortalının hiz-
meti denetlemesini, gereğinde yö-
netime katıhnasını nasıl sağlama-
yı düşünüyorsunuz?
3-Tüm sağlık tesisleri birleştiği-
ne göre, vergisini ödeyen her vatan-
daş kadar devlet hastanelerinde hak
sahibi olan SSK'li işçiden bundan
sonra hangi hakla pnm alacaksı-
nız?
4- SSK, Emekli Sandığı, Bağ-
Kur kuruluşlarından hiçbirisine bağ-
lı olmayan vatandaşın sağlık gü-
vencesi ne olacak?
5- Vatandaş kamu kurumlann-
dan gereksinimi olan hızmeti ala-
bilecekmi, yoksa özel hastaneler ve
muayenehaneler zıncinne mi teslim
edilecek?
6-Depocu kân ve eczacı kân öde-
meden ilacını doğrudan alıp dağı-
tan sigorta eczaneleri kapatılmca,
en az iki katına çıkacak ilaç harca-
ması nasıl karşılanacak? SSK ilaç
fabrikasının ürettiği ilaçlar nasıl da-
ğıtılacak?
7- tlaç fabrikası kapatılacaksa,
dış piyasayı bilmeden ithalat dene-
tımı nasıl yapılacak? Roche'un Erit-
ropoetin olayının benzerleri nasıl
önlenecek?
8-Geçmişte siyasal güç kullanı-
larak SSK'nin fonlanndan gasp edi-
len katnlyonlar ödenecek mi, yok-
sa yapanlann yanına kâr mı kala-
cak?
Tıp çevrelerinde, operasyon tek-
nığini bilmeden, hastayı ameliyat
masasına yatıran hekimlerin davra-
nışı için kullanılan bir deyim var-
dır: "Cahii cesareü."
Avrupa'ya Birlik Gerekli mi?
AhmetARPAD
B
undan 15 yıl önce,
Almanya'nın batı-
sının doğusu ile bir-
leşmesi ülkeye hiç yara-
madı. Rusya ile Ameri-
ka'nın aralannda anlaşa-
rak 'onayverdikleri' bu bir-
leşme sonucu Avrupa Bir-
liği'nin lokomotifi Alman-
ya o günden bugüne bir
türlü kendine gelemiyor.
Bu güç yitirmenin sonucu
İyi ki
varsınız...
Bir haycıt düşünün...
Hayatlcırı kurtarmaya,
hayatlara hayat katmaya adanmış.
Bir hayat düşünün...
İnsanlığa hizmet için
gecesi gündüzüne karışmış.
Bir hayat düşünün...
Anlamını diğer hayatlarda hulmuş.
Bugün, her gün fedakarca çalışan
tüm sağlık çalışanlarının günü...
14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyor,
1957'den beri onlarm yamnda
olmaklan gurur duyuyoruz.
www pfızer com tr Daha iyi bir hayat ıçın
sermayenin terk ettiği ül-
kede altı milyon insan iş-
siz evde oturuyor. Evlilik-
ler ve doğum azahrken,
toplum yaşlanıyor. Eğitim
geriliyor. Fakirliğin hızlı
adımlarla ilerlediği, seç-
menlerin politikacılara ar-
tık inanmadığı Almanya'da
giderek artan toplumsal so-
runlar insanlan altında ezi-
yor. Bencilleşen birey ge-
leceğinden ümitsiz.
Zayıf bir Almanya, güç-
süz bir Avrupa Birliği de-
mektir. Avrupalı politika-
cılar bundan yanm yüzyıl
önce yola çıktıklannda ön-
ce Amerika ve Rusya'ya,
sonraki yıllarda da Çin ve
Japonya'ya karşı ekono-
mik ve askeri bir güç ol-
mak, barış ıçinde yaşamak
istiyordu. Şımdi, 2005 yı-
lına geldiklerinde ise geri-
ye bakan Almanya, Fran-
sa, Ingiltere ve ttalya elli
yılda "bir arpa boyu yoP
aldıklarının farkındalar!
Ötekiler ise başta Amerı-
ka olmak üzere, kimseyi
pek dinlemeden yollanna
devam ediyor. Önce Doğu
Almanya'yı Batı Alman-
ya'ya geri veren, ardından
da diğer Demırperde ülke-
lerinı AB'ye "kakalayan"
Rusya kendi yolunda gidi-
yor. Çin'in attığı adımlar gi-
derek büyüyor, hızlanıyor.
Japonya gücünden pek bir
şey yitirmedı. Hep 'hare-
ketli' Ortadoğu sürprizle-
re gebe. Hindıstan'da geri-
leme yok. Artık yeni küre-
sel oyuncular dünya sahne-
sine adım attı. Dünya so-
runlarının çözülmesinde
Avrupalıların pek sesi se-
dası çıkmıyor. Balkanları
Amerika halletti. Afganis-
tan'da onun sözü geçti. Is-
rail - Iran ekseninde de o
ne derse oluyor. Amerıkan
emperyalizmı Irak'ta 'at
koştururken' kimi Avrupa
ülkesınin komşumuzda kan
akmasına destek vermesi
AB'nin ne kadar zayıf ol-
duğunun en büyük kanıtı.
Birlik olmak için gerekli
reformları bir türlü yapa-
mayan Avrupa bu gidişle
büyük ekonomık ve sos-
yal dönüşümleri başara-
mayacak gibi. Küresel güç
düşünden yavaş yavaş vaz-
geçmek zorunda kalacak.
Avrupa Birliği'nin
uyumlu bir yapıya sahip
olmadığı, son yıllarda gi-
derek daha çok kanıtlanı-
yor. Avrupa anayasası için
sadece sekiz hükümet hal-
koylaması yapacak. Diğer-
lerinın buna nıyetı yok. AB
ülkelerinde birçok önemli
karar halka soruhnadan alı-
nıyor. Birlik üyeleri 21.
yüzyıl dünya gerçeklerıne
karşın birbirleriyle anlaş-
maktan hâlâ çok uzaklar.
Yirmi beş ülke arasındaki
kültürel farklılıklar da, hıç-
bir zaman çözümlenmeye-
cek, sürekli zorluklar yara-
tacak kalıcı bir sorun. Unut-
mayalım, kültür birliği ol-
mayan ülkelerin uzun sü-
re yaşamadığı, dağıldığı
bılinen bir gerçek. Bu ara-
da Avrupa kimliğinin Hı-
ristiyan toplum değerleri
temelinde oluşturulup, güç-
lenmesi için Vatıkan'ın ve
kiliselerın politikacılara
yıllardır baskı yaptığını da
göz ardı etmemek gerek.
21. yüzyılda ayakta ka-
labilmek için gerekli olan
dinamizm nedir, Avrupalı
bilmiyor. Yaşlı kıtanın en
büyük sorunu, oluşturma-
ya uğraştığı bırliğin han-
tal, ağır, kararsız ve hasta-
lıklı ohnası. "ÇekirdekAv-
rupa" denen beş, altı ülke-
nin diğerlerinı boyunduru-
ğu altına almadan da böy-
le bir AB'nin işlemesi he-
men hemen olanak dışı.
'Arka bahçe' ikinci sınıf
ülkelerin güçlüler tarafın-
dan yönetilmesi ise yaşlı
kıtaya ister istemez tedirgin-
lık getirecek, birlik için ka-
çınılmaz olan uyum gide-
rek zorlaşacak. Zayıf üye ül-
kelerin güçlülerin boyundu-
ruğu altına girmesıyle kü-
reselleşme, sonunda ıster
istemez Avrupa'da da ger-
çekleşecek, uyum, birlik ve
demokrasi sözleri çoktan
rafakalkmış olacak! Ülke-
lerin birleşerek bir federas-
yon oluşturması da ulusal
kimliklerin yok olmasını
peşinden getirecek. Güııün
birinde böyle bir AB yıne
de gerçekleşirse Avrupalı
mutlu olacak mı dersiniz?
Bu koşullarda çok zor.
Avrupa 2005 yılında dört
beş başlı, yirmi küsurkol-
lu yaşlanmış bir yaratık.
Aradan bir yanm yüzyıl
geçmiş, alınyazısını belir-
leyecek yol aynmında ne-
reye gideceğini hâlâ bilmi-
yor. Avrupa için "dünya
treni" şimdilik kaçmış gi-
bi görünüyor. Bizdeki AB
hayranlan ise birilerine sü-
rekli yaranarak kişisel ve
ideolojik çıkarları uğruna
dört takla atmaya devam
ediyor.
CUMHURİYET'TEN
OKUELARA
İBRAHİM Y1LDIZ
Başbakan Suçluyor
Dayağı atan polis..
Dayağı yiyen kadınlar..
Suçlanan medya...
Geçen haftanın gündemini üç şekilde özet-
leyebiliriz.
Şimdi bu dayak olayının gelişimine bir göz
atalım.
6 Mart: Istanbul Kadıköy ve Beyazıt'ta 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle
gösteriler yapıldı. Beyazıt'ta polis güç kulla-
narak kadınları copladı.
7 Mart: Kadınlara atılan dayak haberi bir
tek Cumhuriyet'ın manşetinde yer aldı. Birin-*
ci sayfadaki iki fotoğraf olup biteni tüm çarpH
cılığıyla yansıttı.
Aynı gün öteki gazeteler, bu haberi göz ardı
ederek, birinci sayfalarında yeterince yer ver-
mediler.
8 Mart: AB Troykası, Ankara'da yapılan
toplantı sonrasında dayak olayına sert tepki
gösterdı. Tepkı haberi tüm gazetelerin man-
şetlerinde üstelik abartılı biçimde, verildi.
9 Mart: Avrupa Birliği Parlamentosu tara-
fından olayın gündeme getirileceği açıklandı^
Türkiye insan haklarına saygılı olmaya çağrıl-
dı.
10 Mart: Kadınların coplanması, AB ile
AKP arasında siyası bir boyut kazandı. Avru-
pa Parlamentosu konuyu oylama kararı aldı. •
11 Mart: Avrupa Parlamentosu, Istan-
bul'daki gösteride kadınlara şiddet kullanıl-
masını oylayarak kınadı. Kapsamlı bir rapor
hazırlanacağı açıklandı.
Başbakan Erdoğan Güvenlik Güçleri'ni sa-
vunarak suçu medyaya attı. "Basın Türkiye'yi
dışarıya jurnalliyor" dedi. Basın Konseyi ile
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Başbakan'a
tepki göstererek bu tür anlayışın özgür basını
yok edeceğini dile getirdiler.
12 Mart: Türk Sanayici ve İş Adamları Der-
neği (TÜSİAD) polis şiddetini kınadı. Başba-
kan Erdoğan TÜSlAD'a sert tepki gösterdi.
Aynı gün Emniyet Genel Müdürü de olaylar
için, "Gösterıciler yolu kapatıp polisi tahrik
etmiştır" açıklamasında bulundu.
• ••
Bilindiği gibi Başbakan suçlamayı seviyor.
Zaman zaman çiftçiler, memurlar, SEKA çalı-
şanları paylarına düşeni aldılar...
Son olarak da medya Başbakan'ın hedefi
oldu.
Önce "Bizi desteklesinler" dedi, ardından
"dünyaya jurnalliyorlar" suçlamasını yaptı.
Türkiye'de, Başbakanlığa bağlı Basın En-
formasyon Genel Müdürlüğü'nün izniyle çalı-
şan yüzlerce yabancı ajans, gazete, radyo,
televizyon muhabiri görev yapmaktadır.
Acaba, bu gazetecilerin geçtikleri haberler
de "jurnalciliğe" girer mi?
CumhurİYeİ
kitap kulübü
MUSTAFA BALBAY
Ülkelere Değil
Savaşa Düşmamm
Merkez : Türkocagı Cod. No: 39/41 Cnğologlu İSUNBUl - Tel: 0212 514 01 96
Sube . istiklol Cad Zambak Sok 4/1 Toksim-İSTANBUL - Tel: 0212 252 38 81
Ankara : Atatürk Bulvarı No 125 Kat: 4 Bakanlıklar-ANKARA - Tel: 0312 419 50 20
CEYHAN 2. ASLİYE HUKÜK
MAHKEMESİ'NDEN
2004/828
Davacı Ahmct Demır vckıli Av. Hüseyin Bulut ta-
rafrndan davalı Nurgül Dcmır alcyhinc açılan boşan-
ma davasının vcrılcn ara kararı uyarınca adresi tespit
cdilemeyen Cezmı vc Şadiye kızı 1967 d.lu Nurgül
Demir'c dava dılekçesının ve duruşma gününün ila-
nen tebliğine karar verılmiş olmakla;
Davacı Ahınct üeınır vekıli tarafından davalı Nur-
gül Dcmır alcyhinc şıddctli geçimsizlik nedenine da-
yalı olarak boşanma davası açılmış olup, dava mahke-
mcmızin 2004/828 esasına kaydedilmış, duruşma gü-
nü olan 30.3 2005 günü saat 09.00'a bırakılmakla,
bcllı cdılcn gün vc saatte mahkememiz duruşma salo-
nunda hazır olmanız, veya kendinızi bir vekil ile tem-
sıl cttırınenız, gelmedığini7 veya kendinizı bir vekil
ile temsil ettırmedığinı/ takdirde yokluğunuzda yar-
gılamaya devam olunup karar verıleceği hususu 7201
sayılı Teblıgat K.anunu'nun 28. maddesi gereğince ih-
tar ve ılan olıınur 02 03.2005 Basın: 10318
ÜSKÜDAR ASLİYE 5. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Oosya No: 2003/250
Davacı Mustafa Bayrr tarafından açılan gaiplik da-
vasının mahkememızde yapılan 24.12.2004 tarihli
celsesınde üiresun, Gorele (1361) Sofulu köyü c. n:
68 h.n: 21'de nüfusa kayıtlı Rufat Şükrü kızı Hayri-
ye'den olma 4.4.1942 doğumlıı davacının kardeşi Şa-
zinıent Bayır'ın MK 31. maddesi gereğince gaıpliğine
karar verılmiş olmakla ılan olunur. 8.3.2005
Basın: 10564