18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Kaboğlu ile birlikte 14 üyenin görevine son verilen kurulda AKP'ye yakın isimler ağırlık kazandı İHDK'de 'güdümlü' dönemANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet, aralannda Prof. Dr. Baskın Oran ve Prof. Dr. Ibrahim Kaboğ- lu'nun da yer aldığı 14 üyesinin göre- vine son verdiği Insan Hakları Danış- ma Kurulu'nu (ÎHDK) yeniden biçim- lendiriyor. AKP iktidanna yakın isim- lcrin ağırlık kazanmaya başladığı ÎHDK, önümüzdeki günlerde yeni baş- kanını belirleyecek. Görevden alınan îbrahim Kaboğlu başkanhğındaki IHDK tarafından hazırlanan "Türki- ye'detnsanHaklanRaporu 2004"tey- se hükümet istikrannın sağlanmasına karşın siyasi istikrarın hâlâ sağlanama- dıği eleştirisi yapılarak "türban, YÖK Yasası, ziııa, tren kazası ve imam lıa- tip düzenlemeleri" 2004'ün bunalım merkezleri olarak gösterildi. Hükümet, etkısız hale getirdiği ÎHDK'yi yeniden şekillendiriyor. Ku- rulun yeni bir seçimle başkanını be- lirleyeceğı ve hükümete güdümlü ha- le getirileceği belirtiliyor. Şubat ayı toplantısı iptal edilen lHDK'nin, ye- A GİT'TEN ZİYARET Azınlıklar Komiseri Ekeus Ankara'da • Dışişleri Bakanı Gül'e "nezaket ziyaretinde" bulunan AGÎT Ulusal Azmlıklar Komiseri Ekeus'un programmda, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Yargıtay Birinci Başkanı Osman Arslan ve Mehmet Dülger ilc görüşmc bulunuyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Güvenlik ve îşbirliği Teşkilatı'nın (AGÎT) Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri Rolf Ekeusi, tenıaslarda bulumnak üzere Türkiye'ye geldi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile görüşen Ekeus, hükümetin insan haklan ve azınlıklar konularında gerçekleştirdiği reformlar hakkında bilgi aldı. Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Rolf Ekeus'un Türkiye'nin insan hakları alanında uluslararası mekanizmalarla sürdürdüğü işbirliği çerçevesinde Ankara'yı ziyaret ettiğini belirtirken Ekeus'un Türkiye'de insan haklan ve demokratikleşme alanında gelişen süreç hakkında ilk elden bilgi alacağını kaydettiler. Temaslarda, ötekı AGİT ülkelerinde ulusal azınlıklar konulannda da bilgi ve görüş alışverişinde bulunulacağı ifade edildi. Avrupa Birliği (AB), Türkiye'nin azınlık yaklaşımını eleştirdiği, Kürt kökenli yurttaşlan ve Alevileri "azınlnV olarak tanımladığı 2004 yılı îlerleme Raporu'nda, Ankara'ya AGlT Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri ile yakın diyaloğa gecmesi telkininde bulunmuşru. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e "nezaket ziyaretinde'' bulunan Ekeus'un programmda, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Yargıtay Birinci Başkanı Osman Arslan ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger ile görüşme bulunuyor. Gül, İHDK Başkanlık Dlvam'nın Istlfasını değerlendirdi: Idari uyumsuzluklarsürüyor rak "başörtüsü, hnam hatipler, YÖK Yasası, tren kazası, Türk Ceza Yasası ve zina konusu" gösterildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dışiş- leri Bakanı Abdullah Gül, İHDK Baş- kanlık Divanı'mn istifasını "uyumsuzlu- ğa" bağladı. Gül, insan hakları ile ilgili kurumlan ilgilendiren bazı anlaşmazlık ve uyumsuzluklann sürdüğünü savuna- rak "Hükünıeünıiz bu sorunlan diyalog yoluyla ve ilgili yasa ve yönetmelikler çer- çevesinde gidermeye ve bunlara yeni dü- zenlemelerle köklü çözüm getirmeye ka- rarhdır" dedi. "İılaıi anlaşmazhklann, bütün dünya kamuoyunda takdirie izle- nen insan hakları reformlannı gölgeleme- mesini saglamak herkeshı sorumluluğu olması gereldr'" diyen Gül, hükümetin in- san haklan yapılanmalannda evrensel standartlarda faaliyet göstermeye dönük çalışmasımn süreceğini kaydetti. ni başkanını ne zaman seçeceği önü- müzdeki günlerde belli olacak. Ka- boğlu'nun önsözünü yazdığı ve 4 Şu- bat'ta Başbakan Yardımcisı Abdullah Gül'e sunduğu Türkiye'de 2004 İn- san Haklan Raporu'nda ülkede yaşa- nan gerilim noktalanna işaret edildi. Raporda, laıklıkle ınanç özgürlüğü arasındaki dengenin hâlâ sağlanama- dığı eleştirisi yapıldı. îlk ve ortaöğre- timde dın dersinın zorunlu olması, Di- yanet'in varhğı ve nüfiıs cüzdanlann- daki din kaydının din özgürlüğünü ze- deleyen örnekler olduğuna işaret edi- len raporda, kamusal alan tartışmala- nna da değinildı. Raporda, son aylar- da başörtüsü ve zina suçuyla yoğun- laşan tartışmaların yarattığı kısırdön- gü eleştirildi. Raporda, 3 Kasını 2002 secimlen so- nucu siyasal çoğunluk haline gelen AKP iktidannın "hükümet istikran- nı sağladığı ancak siyasi istikrarsızhk- laı ı dııı ıluı anıadığr saptaması ya- pıldı. "Siyasi bunalımın merkczinde çoğuzaman hükümetin kendisi yeral- mfjür" denılen raporda, buna örnek ola- Hükümetin demokratik rejimin "he- sap verebilirlik" özelliğini ikinci pla- na attığını gösteren en somut örneğin tren kazası olduğu vurgulanan rapor- da, Başbakan Tayyip Erdoğan' ın zina sucunu Türk Ceza Yasası 'na ekleme yönündeki ısrannın başka bir krize neden olduğu anımsatıldı. Raporda, "Tür kiye'nin anayasal kurumlan veiç dinamiklcı i kri/i çözıııcye yeterli ol- nianuş^kriziyaratankisjBrükscl'inmü- dahalesiyle bunalımı sona erdirmek zorunda kahnıştir" denildi. Raporda, yasamanın hükümet tara- fından "emildiğT ve demokratik dev- let konumundan uzaklaşıldığı belirti- lerek "Parlamentcr rejim önce hükü- metçi pariamenter rejime sonra da başbakancı parlamenter rejime dö- nüşmektedir" denildi. ÖMÜR BOYU HAPÎS CEZAS1 VERİLMÎŞTÎ Katüam sanığı korucular tutuldandı DEHAP'lılar AKP önünde eylem yaptı I lükümetten, "Kıiı I sorununun çözümü içhı adım atmasmı" isteyen DEHAP Şırnak İl Kadın Kollan'na üye bir grup, AKP Genel Merkezi yanında oturma eylemi yaptı. Bir grup partili kadın, Şımak'tan "Savaşa geçit vermeyecegiz T ' yazılı pankartın asılı olduğu bir otobüsle, AKP Genel Mcrkezi'nin bulunduğu Ceyhun Atuf Kansu Caddesi'ne geldi. "Operasyon değil, banş içhı diyalog", "Savaşa geçit yok" dövizleri taşrpn grup, terör örgütü elebaşı Abdullah Ocalan lehine Türkçe ve Kürtçe sloganlar atü. Güvenlik güçlerince parü genel merkezi önüne yaklaştınlmayan grup, AKP Genel Merkezi'nin yanında, ağızlarını siyah bantla kapatarak oturma eylemi yapü. Bir süre oturduktan sonra, seçilen bir heyet, Dengü* Mir Mehmet Fıratilegörüştü. (Fotoğraf:AA) AÎHM: BÖLÜCÜLÜĞÜTEŞVlKETMtYOR Türkiye Erdost'a tazminat ödeyecek MAHMIJTORAL DİYARBAKIR-Mardin'in Mid- yat ilçesinde 1993 yılında 8 köylü- yü kurşuna dizerek öldürdükleri içın haklarında ömür boyu hapis karan verilmesine karşın görevlerine de- vam eden 6 korucu, olaydan 12 yıl sonra tutuklandı. 20 Nısan 1993'te Midyat'a bağ- h Çalpınar Köyü'nde oturan Süley- nıaıı Acar, İsmetAcar, HasanAkay, Mehmet Aguman, Mehmet Akan, Abdulkadir Akan, Sabri Acar ve Mehmet Emin Acar'ın aralannda bulunduğu 20 köylü Diyarbakır E Tipi Cczaevi'nde bulunan akraba- lannı ziyaret etmek için 2 minibüs- le yola çıktı. Kimlik kontrolü için aracı durduran korucular îsmet Acar'ı dipçiklerle dövdü. Ardından korucular bütün köylüleri kurşun yağmuruna tuttu. 8 köylü olay ye- rinde yaşamını yitirdi, 4 kişi ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldınldı. Olayla ilgili olarak korucular Ta- cettin Sakan, Mihdi Özbey, Halit Aktar, Şehmus Seyde, Nevaf Aydın, Mehmet Sayhan, Ethem Sayhan, Tevfik Akbay, Rahmi Kaçmaz ve AbbasTaş hakkında TCY'nin 450. nıaddesi uyannca "adam öldür- mek" suçundan dava açıldı. Koru- cular tutuklanırken dava güvenlik ge- rekçesiyle Denizh'ye alındı. 7 yıl sü- ren dava sonrasında mahkeme 20 Ekim 2000'deki duruşmada "defflye- tersizliği r> nedeniyle koruculann be- raatlannı kararlaştırdı. öldürülen köylülerin yakınlan- nın başvurusu üzerine dosyayı in- celeyen Yargıtay karan bozdu. 2003 yılında son kararını veren yerel mah- keme bu kez sanık koruculardan Sakan, özbey, Seyhan, Taş, Seyde ve Aktar'ı suçlu buldu ve ömür bo- yu hapisle cezalandınlmalarına ka- rarverdi. Ancak hükümlülerin Mid- yat'a bağlı Çalıpınar Köyü'nün bi- tişiğindeki Kutlubey Köyü'nde ko- ruculuk yapmaya devam ettikleri ortaya çıktı. Ölen köylülerin yakın- lannın şikâyeti üzerine harekete ge- çen savcılık ve jandarma, korucu- lan yakalayarak geçen hafta sonun- da Midyat Cezaevi'ne koydu. ANKARA (CumhuriyetBürosu) - Avrupa İnsan Haklan Mahkeme- si (AÎHM), yazar Muzaffer İlhan Eı - dost'un "Türkiye'nin Yeni Şevr'e Zorlanmasının Odağında: Üç Si- vas" kitabmda bölücülük propagan- dası yapılmadığınakararverdi. Ki- tabın şiddeti yönlendirici olnıadı- ğına işaret eden AÎHM, Erdost'a Türkiye'nin toplam 8 bin 500 Eu- ro (14.3 bin YTL) tazminat ödeme- sini kararlaştırdı. AÎHM, Erdost'un başvurusu üze- rine açılan davayı sonuclandırdı. Er- dost'un kitabında şiddeti teşvik et- mediğine dikkat çeken AÎHM, ki- tabın da demokratik bir toplumdaya- saklanabılir bir nıtelik taşımadığı- nı vurguladı. Mahkeme, Türkiye'nin Avrupa İnsan Haklan Sözleşme- si'nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10'uncu maddesini ihlal ettiğini be- lirtti. Mahkeme aynca, Erdost'un bağımsız ve tarafsız olmayan Dev- let Güvenlik Mahkemesi'nde yar- gılanmasının, sözleşmenin 6'ncı maddesine aykın olduğunu da vur- guladı. AİHM, Erdost'a toplam 8 bin 500 Eurp ödenmesine hükmetti. Er- dost, "Üç Sıvas"ın toplatılma kara- nnın geçen aylarda kaldınldığına dikkat çekerek "Mahkûmiyet ka- ran hiç yargılanmanuşun gibi siliıı- di. Ania gerçekte ben 8 yıl iilkeyi ve ulusu bölen bir yazar olarak yaşa- dıın.AİIIM'ninkaranimemlib"irka- rardır.Bir dönemuıyargısnu sorgu- layan bir karardır" dedi. "Ttirkiye'ntaYeniSevr'eZorlan- ıııası Odağında Üç Sivas" kitabı Ey- lül 1996'dayayımlandı. Yayımlan- dığı tarihte toplatıldı ve dava açıl- dı. Ankara 1 No'lu DGM, Erdost hakkında 1 yıl hapis lOOmilyonli- ra para cezası verdi. Yargıtay Başsavcılığı tebliğname- sinde, mahkûmiyet karannın bozul- masını istedi. Yargıtay 9. Ceza Da- iresi, karan onadı. Dairenin karan- na başsavcıhk itiraz etti. Ceza Ge- nel Kurulu, oyçokluğuyla itirazı red- detti. Infaz süresinde, Erdost'a iki aylık izin verildi. Bu sırada, basın yoluyla işlenen suçlan 3 yıl sürey- le ertelen yasanın yürürlüge girme- siyle Erdost'un infazı durduruldu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Günlerdir, aylardır Izmit SEKA kâğıt fabrikasının kapatılmasına engel ol- mak amacıyla SEKA işçileri direniyor- lar. Bu soğukta, karda, kışta kıyamet- te acaba onlar şimdi ne haldeler? Üs- telik, yargı SEKA'nın kapatılmasıyla il- gili karan iptal etti. Ancak hükümetin eli kolu uzun, biryolunu bulup burasını ka- patmaya kararlı. SEKA ile ilgili tartışma tabii bugün- kü hükümetin sorunu değil. özelleştir- me kapsamına 1997 yılında alınmış, yani 8 yıl önce. Birçok Kamu Iktisadi Teşekkülü (KİT) gibi zarar ettiği gerek- çe gösterilmiş. Ancak sorunun zarar edip kâr etmesi olmadığını biliyoruz. Devletin ekonomi alanından çekilme- si diye açıklanan özelleştirme politika- larının bir sonucu bu kararlar. KİT'lerin kötü yönetildiği bir gerçek. Ancak onu yönetenler halkımız değil- di ki! KİT'leri bugüne kadar siyasi ikti- darlaryönetti. Ardından tasfiye kararı- nı da onlar aldı. Yıllarca KİT'leri siyasi arpalıkları olarak kullandılar, paraları Karlı Bir Günde SEKA İşçileri çarçur ettiler, ekonomi çıkmaz içine sürüklendi, ardından IMF'ler, Dünya Bankaları devreye girdi ve "Bunlan sa- f/n"dediler. Türkiye gibi özürlü demokrasiye sa- hip olan ülkelerde bildiğimiz şeylerger- çekleşti. özelleştirme, ekonomiye güç katmak yerine, yeni yolsuzlukların ba- hanesi haline geldi. Bu uygulamalar da yolsuzluklara altyapı hazırladı. özel- leştirilen kurumların birçoğunu alanlar buraları çökerttiler ve ortaya çıkan ma- li felaket yine halkın sırtına yüklendi. SEKA, Türkiye'nin önemli devletya- tırımlarından birisiydi. Yıllarca ülkemiz- deki kâğıt ihtiyacını tek başına SE- KA'nın fabrikaları karşıladı. Ülkemizin yayın dünyası SEKA'nın kâğıtlarıyla var- lığını sürdürdü. Sonra özelleştirme dö- nemi geldi. Bu kez bu kurumlar birer birer satılacaktı. Ancak nedense sat- ma yerine yatırım yaprnayarak çökert- me yolu tercih edildi. Şimdi SEKA diye verimli bir işletme ortada yok. Çünkü yatırım yapılmadı- ğı için teknolojisi yenilenemedi, yöne- timler yalnızca satış üzerine odaklan- dı, sonunda onu da beceremediler. Maliye Bakanı Unakıtan, "SEKA'yı kimseye peşkeş çekmiyoruz" diyor. Zaten işe yarar bir fıali kalmamış ki! Bi- nalarını da belediyeye vereceklerini söylüyor. SEKA'da yürütülen kavga, Türki- ye'nin tercihleriyle ilgili. Gelirdengesi- nin bu kadar bozuk olduğu bir ülkede, sınırsız bir liberalleşme ve özelleştir- me siyaseti, alt ve üst sınıflar arasın- daki açının daha da artmasına, sosyal dengesizliğin daha bozulmasına ne- den oluyor. IMF ve Dünya Bankası, Türkiye'nin dengesizliklerini düşünür mü? Tarım Bakanı Sami Güçlü'yle birTV programmda konuşurken Et-Balık Ku- rumu'nun yeniden canlandırılacağını söyledi. Bir dönem bu kurumlar haraç mezat satılmışlardı. Türkiye'nin özellik- le doğu illerinde hayvancılık bu siyase- tin sonucu olarak büyük bir çöküş içi- ne girdi. On binlerce insanın yaşamını ilgilendiren hayvancılığın ıslah edilme- si yerine yok edilmesi tercih edilmişti. Zaman içinde görüldü ki doğu illeri- mizde hayvancılığın Batı'nın liberalleş- tirme anlayışıyla bir yere gelmesi müm- kün değil. Şimdi doğu illerimizde hay- vancılığın ıslah edilmesi için yeni bir politika geliştirilmek isteniyor. Teşvik tedbirleri gündeme getiriliyor. Tabii bu arada geçen yıllar da boşa gitmiş olu- yor. Şimdi zararın bir yerinden dönül- mek isteniyor. SEKA konusunda da bir tercih yapıl- dı. Ancak bu tercihler yapılırken, insan unsuru hiçbir zaman dikkate alınmadı. Halbuki birekonomiktercihin, bir siya- si tercihin başarıya ulaşabilmesi için toplum tarafından benimsenmesi ge- rekir. SEKA'nın çökertilerekyokedilme- sine çalışanlar hiçbir zaman ikna olma- dılar. Çok az bir yatırımla bu işletme- nin verimli bir hale getirilebileceğini dü- şündüler. Kimse onları dinlemedi. Karar şimdi yargıya takıldı. Ancak SEKA'nın da canı kalmamış durumda. Yatırımsızlık nedeniyle üretim yapamı- yor, yaptığı üretim ise uluslararası pi- yasada rekabet edemiyor. Yüzlerce in- san işsizliğin yanı başında. Türkiye kar altında. Şehirler buz gi- bi. SEKA çalışanları direniyorlar, yılla- rını verdikleri kurumlarının satılıp gitme- sine izin vermek istemiyorlar. Yargı ka- rannın uygulanması için çaba sar- f ediyorlar. Kar bastırıyor. Göz gözü görmüyor. SEKA işçileri direniyor. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGtN YILDIZOĞLU "Çöküşe' Doğru mu? Pazartesi günü tartışmıştık, küresel ısınmanın yı- kımını durdurmak için çok zamanımız kalmadı! Ni- hayet uygulanmaya başlayacak olan Kyoto proto- kolüyse asla yeterli değil! ABD yönetiminin milita- rist politikalarını dadüşününce, insanlığın gözgö- re göre bir felakete koştuğunu söyleyebiliriz. Neden geç kalıyorlar? Prof. Jared Diamond'un Collapse: How soci- eties Choose to fail orsucceed (Çöküş: Toplum- lar başarılı ya da başarısız olmayı nasıl seçiyorlar) başlıklı kitabı bu soruya tarihsel bir cevap arıyor. Çöküşler hep bir toplumun kendi varlığını sürdür- mesine olanak sağlayan doğal koşulları tüketme- siyle başlıyor. Peki, o toplumun egemen sınıfları, yö- neticileri neden tehlikeyi göremiyor, gereken ted- birleri alamıyorlar? Diamond'un bulguları bize hiç yabancı değil, o nedenle de çok korkutucu: Yöne- tici sınıfın üyeleri dikkatlerini, zenginleşmek, birbir- leriyle rekabet etmek, savaşlar, anıtlardikmek, tüm bu etkinlikleri desteklemek için köylüyü mümkün olduğunca çok sömürmek gibi kısa dönemli hedef- ler üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Bir uygarlık, geliş- mesinin zirvesine ulaştıktan sonra, çoğu zaman 10-20 yıl gibi çok kısa bir sürede çökebiliyor. Di- amond bugün egemen olan uygarlığın böyle ben- zer bir sürece girdiğini söylüyor. Kent yaşamı araştırmacısı, Janet Jacopson'un "Dark Ages Ahead" (Karanlık Çağlara Geliyoruz) başlıklı çalışmasıysa, böyle bir çöküşün kültürel boyutu, bir anlamda tedbir almayı engelleyen ne- denleriyle ilgili. Kırk yıldır kent yaşamı üzerine ya- zan Jacobson, bugün Batı uygarlığının, karanlık çağlara doğru, sürüklenmek şöyle dursun, koşa- rak gittiğini söylüyor. Jacobson, bir kültürüdestek- leyen, sürdüren kurumlar çökmeye başlarsa o kül- türü yaşatmak olanaksızlaşır diyor; genelde Batı, özelde ABD kentlerini inceleyerek, çöküşün çok önemli noktalarda başladığını belgeliyor. fopluluk ve aile: Tüketim kültürü, buna bağlı aşırı borçlan- ma hem dayanışmayı yok ediyor hem de doğum oranlarını hızla düşürüyor. Yükseköğretim, artık yükseköğretim olmaktan çıktı, işe girmek için dip- loma üretme fabrikası oldu. Bilim, giderek kıstas- larını yitiriyor, seviye düşüyor, eski teorilerde ısrar ediliyor(özellikle ekonomi alanında), bilimeyaban- cı yöntemler benimseniyor. Kötü vergiler: Kamu parasının mali, kamusal denetimi artık neredeyse kayboldu. Hükümetlerseçimleri satın alıyor, birya- lancılar ordusu, gerçeklikten gittikçe daha çok uzaklaşan imajlarla siyasetçileri iktidara taşıyor. Böylece Batı kültürü hızla aşınıyor, yerini "karanlık çağlara" bırakmaya başlıyor. "Oh olsun! Adi emperyalistler" diye sevinmeyi- niz. Çünkü bu çürüyen, adeta kanserli kültür, tüm bu özellikleriyle birlikte, sermaye devrelerine bine- rek, dahası onlara yer açmak üzere bizim gibi ül- kelere geliyor. Burada da benzer etkilerle, yerel toplumsal dokuya, kültüre nüfuz ediyor, çürütme- ye başlıyor. Batı'daki çürümenin arkasındaki tüke- tici kültürü, imaj endüstrisi yerel, halbuki bize dış- sal süreçler olarak geliyor, topluma da iyice ya- bancı bir unsur olarak sızıyor. Bu yüzden kültüret çürüme daha hızlı, daha derin ve "travmalar" ya- ratarak ilerliyor. Dil, özelikle sokakların dili değişi- yor, kafalar karışıyor, kimlikler bölünüyor. Peki yst yönetici sınıf, siyasiler? Travma ve bölünme Cumartesi öğleden sonra, birTV kanalında söy- leşi programı. Konuk, hükümetin en kültürlü, zeki bakanlarından biri. Söz küreselleşmenin, çevre ül- kelerin ekonomik ve kültürel yaşamları üzerindeki etkilerine geliyor. Bakan diyor ki (kabaca aktarıyo- rum) böyle şeyler tarihte daha önce de oldu. Biri- leri dünyanın geri kalanını dönüştürmeye başlar. Ro- ma da bunu yapmıştı. Bunlar hep olur... örneğin Harry Potter gibi kitaplar ve filmler, bu dönüştür- menin zihinsel düzeyde kullanılan araçlarıdır. Şimdi bu bakanın küreselleşmeyi emperyalist yeniden şekillendirme, Harry Potter'i de kültür em- peryalizmi bağlamında irdelemesine bakarak "ya- van" bir küreselleşme edebiyatı içinde konuşma- dığını hemen anlıyoruz. Ama, bunun toplumsal ev- rimin bir sonucu olduğunu, uyum saglamak gerek- tiğini savunması bir paradoks yaratıyor. Sakın bu bakan, tüm aydın kimliğiyle küreselleşmeyi, ülke- mizin üzerindeki yıkıcı etkilerini kavrayıp hemen ar- dından iktidarsızlığının ayırdına vararak bir "trav- ma" yaşamaya başlamış, buna uyum sağlayabil- mek için de bölünerek, ek bir "Romalı" kimliği edin- miş, kendini "Romalı" sanmaya başlamış olmasın? Sakın bu yönetici sınıf içinde yaygın bir hastalık ol- masın? Eğer böyleyse iş başa düşmüyor mu? Görev yerlerl değiştlrildi MEB 'deyeni müfredata yenigenelmüdür ANKARA(Cumhuri- yet Bürosu) - îlköğretim müfredatında yapılan de- ğişikliğin ardından îl- köğretim Genel Müdürü Hüseym Çahk ile Yükse- köğretim Genel Müdürü ServetÖzdemir'in görev yerlerini değiştiren Mil- li Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bu kez de Ortaöğ- retim Genel Müdürü Hü- seyin Atılgan'ı görevden aldı. Atılgan'ın yerine öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Kerem Altun getinldı. Milli Eğitim Bakanlı- ğı'nda yeni ortaöğretim müfredatıyla ilgili son hazırhklaryapılırken ge- nel müdürlükler arasın- da sürpriz bir değişiklik yapıldı. Bakan Çelik, Or- taöğretim Genel Müdü- rü HüseyinAtılgan'ı, ye- ni ortaöğretim müfreda- tıyla birlikte görevden aldı. Çelik, Atılgan'ı Öğ- retmen Yetiştirme Eğiti- mi Genel Müdürlü- ğü'nde görevlendirirken bu birimin genel müdü- rü Kerem Altun'u da Or- taöğretim Genel Müdü- rü yaptı. ACIKAYBIMIZ Üniversıtemiz Emeklı Öğretım üyelerinden Eskı Rektör Yardımcısı ve Mühendislik Fakültesi Eski Dekanı Sayın KENAN SÜERyaşama gözlerini yummuştıır. Cenazesı bugün (9 Şubat 2005) günü Levent Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Aılesinın, arkadaşlarının, öğrencilerinin acılarını paylaşıyor ve onlara başsağlığı diliyoruz. YTÜ Rektöriüğü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle