Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
Kaboğlu ile birlikte 14 üyenin görevine son verilen kurulda AKP'ye yakın isimler ağırlık kazandı
İHDK'de 'güdümlü' dönemANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Hükümet, aralannda Prof. Dr. Baskın
Oran ve Prof. Dr. Ibrahim Kaboğ-
lu'nun da yer aldığı 14 üyesinin göre-
vine son verdiği Insan Hakları Danış-
ma Kurulu'nu (ÎHDK) yeniden biçim-
lendiriyor. AKP iktidanna yakın isim-
lcrin ağırlık kazanmaya başladığı
ÎHDK, önümüzdeki günlerde yeni baş-
kanını belirleyecek. Görevden alınan
îbrahim Kaboğlu başkanhğındaki
IHDK tarafından hazırlanan "Türki-
ye'detnsanHaklanRaporu 2004"tey-
se hükümet istikrannın sağlanmasına
karşın siyasi istikrarın hâlâ sağlanama-
dıği eleştirisi yapılarak "türban, YÖK
Yasası, ziııa, tren kazası ve imam lıa-
tip düzenlemeleri" 2004'ün bunalım
merkezleri olarak gösterildi.
Hükümet, etkısız hale getirdiği
ÎHDK'yi yeniden şekillendiriyor. Ku-
rulun yeni bir seçimle başkanını be-
lirleyeceğı ve hükümete güdümlü ha-
le getirileceği belirtiliyor. Şubat ayı
toplantısı iptal edilen lHDK'nin, ye-
A GİT'TEN ZİYARET
Azınlıklar
Komiseri
Ekeus
Ankara'da
• Dışişleri Bakanı Gül'e
"nezaket ziyaretinde" bulunan
AGÎT Ulusal Azmlıklar
Komiseri Ekeus'un
programmda, Anayasa
Mahkemesi Başkanı Mustafa
Bumin, Yargıtay Birinci Başkanı
Osman Arslan ve Mehmet
Dülger ilc görüşmc bulunuyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Avrupa Güvenlik ve îşbirliği
Teşkilatı'nın (AGÎT) Ulusal
Azınlıklar Yüksek Komiseri Rolf
Ekeusi, tenıaslarda bulumnak üzere
Türkiye'ye geldi. Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül ile görüşen Ekeus,
hükümetin insan haklan ve
azınlıklar konularında
gerçekleştirdiği reformlar hakkında
bilgi aldı. Dışişleri Bakanlığı
kaynakları, Rolf Ekeus'un
Türkiye'nin insan hakları alanında
uluslararası mekanizmalarla
sürdürdüğü işbirliği çerçevesinde
Ankara'yı ziyaret ettiğini
belirtirken Ekeus'un Türkiye'de
insan haklan ve demokratikleşme
alanında gelişen süreç hakkında ilk
elden bilgi alacağını kaydettiler.
Temaslarda, ötekı AGİT
ülkelerinde ulusal azınlıklar
konulannda da bilgi ve görüş
alışverişinde bulunulacağı ifade
edildi. Avrupa Birliği (AB),
Türkiye'nin azınlık yaklaşımını
eleştirdiği, Kürt kökenli yurttaşlan
ve Alevileri "azınlnV olarak
tanımladığı 2004 yılı îlerleme
Raporu'nda, Ankara'ya AGlT
Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri
ile yakın diyaloğa gecmesi
telkininde bulunmuşru.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e
"nezaket ziyaretinde'' bulunan
Ekeus'un programmda, Anayasa
Mahkemesi Başkanı Mustafa
Bumin, Yargıtay Birinci Başkanı
Osman Arslan ve TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Mehmet
Dülger ile görüşme bulunuyor.
Gül, İHDK Başkanlık Dlvam'nın Istlfasını değerlendirdi:
Idari uyumsuzluklarsürüyor
rak "başörtüsü, hnam hatipler, YÖK
Yasası, tren kazası, Türk Ceza Yasası
ve zina konusu" gösterildi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dışiş-
leri Bakanı Abdullah Gül, İHDK Baş-
kanlık Divanı'mn istifasını "uyumsuzlu-
ğa" bağladı. Gül, insan hakları ile ilgili
kurumlan ilgilendiren bazı anlaşmazlık
ve uyumsuzluklann sürdüğünü savuna-
rak "Hükünıeünıiz bu sorunlan diyalog
yoluyla ve ilgili yasa ve yönetmelikler çer-
çevesinde gidermeye ve bunlara yeni dü-
zenlemelerle köklü çözüm getirmeye ka-
rarhdır" dedi. "İılaıi anlaşmazhklann,
bütün dünya kamuoyunda takdirie izle-
nen insan hakları reformlannı gölgeleme-
mesini saglamak herkeshı sorumluluğu
olması gereldr'" diyen Gül, hükümetin in-
san haklan yapılanmalannda evrensel
standartlarda faaliyet göstermeye dönük
çalışmasımn süreceğini kaydetti.
ni başkanını ne zaman seçeceği önü-
müzdeki günlerde belli olacak. Ka-
boğlu'nun önsözünü yazdığı ve 4 Şu-
bat'ta Başbakan Yardımcisı Abdullah
Gül'e sunduğu Türkiye'de 2004 İn-
san Haklan Raporu'nda ülkede yaşa-
nan gerilim noktalanna işaret edildi.
Raporda, laıklıkle ınanç özgürlüğü
arasındaki dengenin hâlâ sağlanama-
dığı eleştirisi yapıldı. îlk ve ortaöğre-
timde dın dersinın zorunlu olması, Di-
yanet'in varhğı ve nüfiıs cüzdanlann-
daki din kaydının din özgürlüğünü ze-
deleyen örnekler olduğuna işaret edi-
len raporda, kamusal alan tartışmala-
nna da değinildı. Raporda, son aylar-
da başörtüsü ve zina suçuyla yoğun-
laşan tartışmaların yarattığı kısırdön-
gü eleştirildi.
Raporda, 3 Kasını 2002 secimlen so-
nucu siyasal çoğunluk haline gelen
AKP iktidannın "hükümet istikran-
nı sağladığı ancak siyasi istikrarsızhk-
laı ı dııı ıluı anıadığr saptaması ya-
pıldı. "Siyasi bunalımın merkczinde
çoğuzaman hükümetin kendisi yeral-
mfjür" denılen raporda, buna örnek ola-
Hükümetin demokratik rejimin "he-
sap verebilirlik" özelliğini ikinci pla-
na attığını gösteren en somut örneğin
tren kazası olduğu vurgulanan rapor-
da, Başbakan Tayyip Erdoğan' ın zina
sucunu Türk Ceza Yasası 'na ekleme
yönündeki ısrannın başka bir krize
neden olduğu anımsatıldı. Raporda,
"Tür kiye'nin anayasal kurumlan veiç
dinamiklcı i kri/i çözıııcye yeterli ol-
nianuş^kriziyaratankisjBrükscl'inmü-
dahalesiyle bunalımı sona erdirmek
zorunda kahnıştir" denildi.
Raporda, yasamanın hükümet tara-
fından "emildiğT ve demokratik dev-
let konumundan uzaklaşıldığı belirti-
lerek "Parlamentcr rejim önce hükü-
metçi pariamenter rejime sonra da
başbakancı parlamenter rejime dö-
nüşmektedir" denildi.
ÖMÜR BOYU HAPÎS CEZAS1 VERİLMÎŞTÎ
Katüam sanığı
korucular tutuldandı
DEHAP'lılar
AKP önünde
eylem yaptı
I lükümetten, "Kıiı I sorununun çözümü
içhı adım atmasmı" isteyen DEHAP Şırnak
İl Kadın Kollan'na üye bir grup, AKP
Genel Merkezi yanında oturma eylemi
yaptı. Bir grup partili kadın, Şımak'tan
"Savaşa geçit vermeyecegiz
T
' yazılı
pankartın asılı olduğu bir otobüsle, AKP
Genel Mcrkezi'nin bulunduğu Ceyhun
Atuf Kansu Caddesi'ne geldi. "Operasyon
değil, banş içhı diyalog", "Savaşa geçit
yok" dövizleri taşrpn grup, terör örgütü
elebaşı Abdullah Ocalan lehine Türkçe ve
Kürtçe sloganlar atü. Güvenlik güçlerince
parü genel merkezi önüne yaklaştınlmayan
grup, AKP Genel Merkezi'nin yanında,
ağızlarını siyah bantla kapatarak oturma
eylemi yapü. Bir süre oturduktan sonra,
seçilen bir heyet, Dengü* Mir Mehmet
Fıratilegörüştü. (Fotoğraf:AA)
AÎHM: BÖLÜCÜLÜĞÜTEŞVlKETMtYOR
Türkiye Erdost'a
tazminat ödeyecek
MAHMIJTORAL
DİYARBAKIR-Mardin'in Mid-
yat ilçesinde 1993 yılında 8 köylü-
yü kurşuna dizerek öldürdükleri içın
haklarında ömür boyu hapis karan
verilmesine karşın görevlerine de-
vam eden 6 korucu, olaydan 12 yıl
sonra tutuklandı.
20 Nısan 1993'te Midyat'a bağ-
h Çalpınar Köyü'nde oturan Süley-
nıaıı Acar, İsmetAcar, HasanAkay,
Mehmet Aguman, Mehmet Akan,
Abdulkadir Akan, Sabri Acar ve
Mehmet Emin Acar'ın aralannda
bulunduğu 20 köylü Diyarbakır E
Tipi Cczaevi'nde bulunan akraba-
lannı ziyaret etmek için 2 minibüs-
le yola çıktı. Kimlik kontrolü için
aracı durduran korucular îsmet
Acar'ı dipçiklerle dövdü. Ardından
korucular bütün köylüleri kurşun
yağmuruna tuttu. 8 köylü olay ye-
rinde yaşamını yitirdi, 4 kişi ise ağır
yaralı olarak hastaneye kaldınldı.
Olayla ilgili olarak korucular Ta-
cettin Sakan, Mihdi Özbey, Halit
Aktar, Şehmus Seyde, Nevaf Aydın,
Mehmet Sayhan, Ethem Sayhan,
Tevfik Akbay, Rahmi Kaçmaz ve
AbbasTaş hakkında TCY'nin 450.
nıaddesi uyannca "adam öldür-
mek" suçundan dava açıldı. Koru-
cular tutuklanırken dava güvenlik ge-
rekçesiyle Denizh'ye alındı. 7 yıl sü-
ren dava sonrasında mahkeme 20
Ekim 2000'deki duruşmada "defflye-
tersizliği
r>
nedeniyle koruculann be-
raatlannı kararlaştırdı.
öldürülen köylülerin yakınlan-
nın başvurusu üzerine dosyayı in-
celeyen Yargıtay karan bozdu. 2003
yılında son kararını veren yerel mah-
keme bu kez sanık koruculardan
Sakan, özbey, Seyhan, Taş, Seyde
ve Aktar'ı suçlu buldu ve ömür bo-
yu hapisle cezalandınlmalarına ka-
rarverdi. Ancak hükümlülerin Mid-
yat'a bağlı Çalıpınar Köyü'nün bi-
tişiğindeki Kutlubey Köyü'nde ko-
ruculuk yapmaya devam ettikleri
ortaya çıktı. Ölen köylülerin yakın-
lannın şikâyeti üzerine harekete ge-
çen savcılık ve jandarma, korucu-
lan yakalayarak geçen hafta sonun-
da Midyat Cezaevi'ne koydu.
ANKARA (CumhuriyetBürosu)
- Avrupa İnsan Haklan Mahkeme-
si (AÎHM), yazar Muzaffer İlhan Eı -
dost'un "Türkiye'nin Yeni Şevr'e
Zorlanmasının Odağında: Üç Si-
vas" kitabmda bölücülük propagan-
dası yapılmadığınakararverdi. Ki-
tabın şiddeti yönlendirici olnıadı-
ğına işaret eden AÎHM, Erdost'a
Türkiye'nin toplam 8 bin 500 Eu-
ro (14.3 bin YTL) tazminat ödeme-
sini kararlaştırdı.
AÎHM, Erdost'un başvurusu üze-
rine açılan davayı sonuclandırdı. Er-
dost'un kitabında şiddeti teşvik et-
mediğine dikkat çeken AÎHM, ki-
tabın da demokratik bir toplumdaya-
saklanabılir bir nıtelik taşımadığı-
nı vurguladı. Mahkeme, Türkiye'nin
Avrupa İnsan Haklan Sözleşme-
si'nin ifade özgürlüğüne ilişkin
10'uncu maddesini ihlal ettiğini be-
lirtti. Mahkeme aynca, Erdost'un
bağımsız ve tarafsız olmayan Dev-
let Güvenlik Mahkemesi'nde yar-
gılanmasının, sözleşmenin 6'ncı
maddesine aykın olduğunu da vur-
guladı. AİHM, Erdost'a toplam 8 bin
500 Eurp ödenmesine hükmetti. Er-
dost, "Üç Sıvas"ın toplatılma kara-
nnın geçen aylarda kaldınldığına
dikkat çekerek "Mahkûmiyet ka-
ran hiç yargılanmanuşun gibi siliıı-
di. Ania gerçekte ben 8 yıl iilkeyi ve
ulusu bölen bir yazar olarak yaşa-
dıın.AİIIM'ninkaranimemlib"irka-
rardır.Bir dönemuıyargısnu sorgu-
layan bir karardır" dedi.
"Ttirkiye'ntaYeniSevr'eZorlan-
ıııası Odağında Üç Sivas" kitabı Ey-
lül 1996'dayayımlandı. Yayımlan-
dığı tarihte toplatıldı ve dava açıl-
dı. Ankara 1 No'lu DGM, Erdost
hakkında 1 yıl hapis lOOmilyonli-
ra para cezası verdi.
Yargıtay Başsavcılığı tebliğname-
sinde, mahkûmiyet karannın bozul-
masını istedi. Yargıtay 9. Ceza Da-
iresi, karan onadı. Dairenin karan-
na başsavcıhk itiraz etti. Ceza Ge-
nel Kurulu, oyçokluğuyla itirazı red-
detti. Infaz süresinde, Erdost'a iki
aylık izin verildi. Bu sırada, basın
yoluyla işlenen suçlan 3 yıl sürey-
le ertelen yasanın yürürlüge girme-
siyle Erdost'un infazı durduruldu.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Günlerdir, aylardır Izmit SEKA kâğıt
fabrikasının kapatılmasına engel ol-
mak amacıyla SEKA işçileri direniyor-
lar. Bu soğukta, karda, kışta kıyamet-
te acaba onlar şimdi ne haldeler? Üs-
telik, yargı SEKA'nın kapatılmasıyla il-
gili karan iptal etti. Ancak hükümetin eli
kolu uzun, biryolunu bulup burasını ka-
patmaya kararlı.
SEKA ile ilgili tartışma tabii bugün-
kü hükümetin sorunu değil. özelleştir-
me kapsamına 1997 yılında alınmış,
yani 8 yıl önce. Birçok Kamu Iktisadi
Teşekkülü (KİT) gibi zarar ettiği gerek-
çe gösterilmiş. Ancak sorunun zarar
edip kâr etmesi olmadığını biliyoruz.
Devletin ekonomi alanından çekilme-
si diye açıklanan özelleştirme politika-
larının bir sonucu bu kararlar.
KİT'lerin kötü yönetildiği bir gerçek.
Ancak onu yönetenler halkımız değil-
di ki! KİT'leri bugüne kadar siyasi ikti-
darlaryönetti. Ardından tasfiye kararı-
nı da onlar aldı. Yıllarca KİT'leri siyasi
arpalıkları olarak kullandılar, paraları
Karlı Bir Günde SEKA İşçileri
çarçur ettiler, ekonomi çıkmaz içine
sürüklendi, ardından IMF'ler, Dünya
Bankaları devreye girdi ve "Bunlan sa-
f/n"dediler.
Türkiye gibi özürlü demokrasiye sa-
hip olan ülkelerde bildiğimiz şeylerger-
çekleşti. özelleştirme, ekonomiye güç
katmak yerine, yeni yolsuzlukların ba-
hanesi haline geldi. Bu uygulamalar da
yolsuzluklara altyapı hazırladı. özel-
leştirilen kurumların birçoğunu alanlar
buraları çökerttiler ve ortaya çıkan ma-
li felaket yine halkın sırtına yüklendi.
SEKA, Türkiye'nin önemli devletya-
tırımlarından birisiydi. Yıllarca ülkemiz-
deki kâğıt ihtiyacını tek başına SE-
KA'nın fabrikaları karşıladı. Ülkemizin
yayın dünyası SEKA'nın kâğıtlarıyla var-
lığını sürdürdü. Sonra özelleştirme dö-
nemi geldi. Bu kez bu kurumlar birer
birer satılacaktı. Ancak nedense sat-
ma yerine yatırım yaprnayarak çökert-
me yolu tercih edildi.
Şimdi SEKA diye verimli bir işletme
ortada yok. Çünkü yatırım yapılmadı-
ğı için teknolojisi yenilenemedi, yöne-
timler yalnızca satış üzerine odaklan-
dı, sonunda onu da beceremediler.
Maliye Bakanı Unakıtan, "SEKA'yı
kimseye peşkeş çekmiyoruz" diyor.
Zaten işe yarar bir fıali kalmamış ki! Bi-
nalarını da belediyeye vereceklerini
söylüyor.
SEKA'da yürütülen kavga, Türki-
ye'nin tercihleriyle ilgili. Gelirdengesi-
nin bu kadar bozuk olduğu bir ülkede,
sınırsız bir liberalleşme ve özelleştir-
me siyaseti, alt ve üst sınıflar arasın-
daki açının daha da artmasına, sosyal
dengesizliğin daha bozulmasına ne-
den oluyor. IMF ve Dünya Bankası,
Türkiye'nin dengesizliklerini düşünür
mü?
Tarım Bakanı Sami Güçlü'yle birTV
programmda konuşurken Et-Balık Ku-
rumu'nun yeniden canlandırılacağını
söyledi. Bir dönem bu kurumlar haraç
mezat satılmışlardı. Türkiye'nin özellik-
le doğu illerinde hayvancılık bu siyase-
tin sonucu olarak büyük bir çöküş içi-
ne girdi. On binlerce insanın yaşamını
ilgilendiren hayvancılığın ıslah edilme-
si yerine yok edilmesi tercih edilmişti.
Zaman içinde görüldü ki doğu illeri-
mizde hayvancılığın Batı'nın liberalleş-
tirme anlayışıyla bir yere gelmesi müm-
kün değil. Şimdi doğu illerimizde hay-
vancılığın ıslah edilmesi için yeni bir
politika geliştirilmek isteniyor. Teşvik
tedbirleri gündeme getiriliyor. Tabii bu
arada geçen yıllar da boşa gitmiş olu-
yor. Şimdi zararın bir yerinden dönül-
mek isteniyor.
SEKA konusunda da bir tercih yapıl-
dı. Ancak bu tercihler yapılırken, insan
unsuru hiçbir zaman dikkate alınmadı.
Halbuki birekonomiktercihin, bir siya-
si tercihin başarıya ulaşabilmesi için
toplum tarafından benimsenmesi ge-
rekir. SEKA'nın çökertilerekyokedilme-
sine çalışanlar hiçbir zaman ikna olma-
dılar. Çok az bir yatırımla bu işletme-
nin verimli bir hale getirilebileceğini dü-
şündüler. Kimse onları dinlemedi.
Karar şimdi yargıya takıldı. Ancak
SEKA'nın da canı kalmamış durumda.
Yatırımsızlık nedeniyle üretim yapamı-
yor, yaptığı üretim ise uluslararası pi-
yasada rekabet edemiyor. Yüzlerce in-
san işsizliğin yanı başında.
Türkiye kar altında. Şehirler buz gi-
bi. SEKA çalışanları direniyorlar, yılla-
rını verdikleri kurumlarının satılıp gitme-
sine izin vermek istemiyorlar. Yargı ka-
rannın uygulanması için çaba sar-
f ediyorlar.
Kar bastırıyor. Göz gözü görmüyor.
SEKA işçileri direniyor.
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGtN YILDIZOĞLU
"Çöküşe' Doğru mu?
Pazartesi günü tartışmıştık, küresel ısınmanın yı-
kımını durdurmak için çok zamanımız kalmadı! Ni-
hayet uygulanmaya başlayacak olan Kyoto proto-
kolüyse asla yeterli değil! ABD yönetiminin milita-
rist politikalarını dadüşününce, insanlığın gözgö-
re göre bir felakete koştuğunu söyleyebiliriz.
Neden geç kalıyorlar?
Prof. Jared Diamond'un Collapse: How soci-
eties Choose to fail orsucceed (Çöküş: Toplum-
lar başarılı ya da başarısız olmayı nasıl seçiyorlar)
başlıklı kitabı bu soruya tarihsel bir cevap arıyor.
Çöküşler hep bir toplumun kendi varlığını sürdür-
mesine olanak sağlayan doğal koşulları tüketme-
siyle başlıyor. Peki, o toplumun egemen sınıfları, yö-
neticileri neden tehlikeyi göremiyor, gereken ted-
birleri alamıyorlar? Diamond'un bulguları bize hiç
yabancı değil, o nedenle de çok korkutucu: Yöne-
tici sınıfın üyeleri dikkatlerini, zenginleşmek, birbir-
leriyle rekabet etmek, savaşlar, anıtlardikmek, tüm
bu etkinlikleri desteklemek için köylüyü mümkün
olduğunca çok sömürmek gibi kısa dönemli hedef-
ler üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Bir uygarlık, geliş-
mesinin zirvesine ulaştıktan sonra, çoğu zaman
10-20 yıl gibi çok kısa bir sürede çökebiliyor. Di-
amond bugün egemen olan uygarlığın böyle ben-
zer bir sürece girdiğini söylüyor.
Kent yaşamı araştırmacısı, Janet Jacopson'un
"Dark Ages Ahead" (Karanlık Çağlara Geliyoruz)
başlıklı çalışmasıysa, böyle bir çöküşün kültürel
boyutu, bir anlamda tedbir almayı engelleyen ne-
denleriyle ilgili. Kırk yıldır kent yaşamı üzerine ya-
zan Jacobson, bugün Batı uygarlığının, karanlık
çağlara doğru, sürüklenmek şöyle dursun, koşa-
rak gittiğini söylüyor. Jacobson, bir kültürüdestek-
leyen, sürdüren kurumlar çökmeye başlarsa o kül-
türü yaşatmak olanaksızlaşır diyor; genelde Batı,
özelde ABD kentlerini inceleyerek, çöküşün çok
önemli noktalarda başladığını belgeliyor. fopluluk
ve aile: Tüketim kültürü, buna bağlı aşırı borçlan-
ma hem dayanışmayı yok ediyor hem de doğum
oranlarını hızla düşürüyor. Yükseköğretim, artık
yükseköğretim olmaktan çıktı, işe girmek için dip-
loma üretme fabrikası oldu. Bilim, giderek kıstas-
larını yitiriyor, seviye düşüyor, eski teorilerde ısrar
ediliyor(özellikle ekonomi alanında), bilimeyaban-
cı yöntemler benimseniyor. Kötü vergiler: Kamu
parasının mali, kamusal denetimi artık neredeyse
kayboldu. Hükümetlerseçimleri satın alıyor, birya-
lancılar ordusu, gerçeklikten gittikçe daha çok
uzaklaşan imajlarla siyasetçileri iktidara taşıyor.
Böylece Batı kültürü hızla aşınıyor, yerini "karanlık
çağlara" bırakmaya başlıyor.
"Oh olsun! Adi emperyalistler" diye sevinmeyi-
niz. Çünkü bu çürüyen, adeta kanserli kültür, tüm
bu özellikleriyle birlikte, sermaye devrelerine bine-
rek, dahası onlara yer açmak üzere bizim gibi ül-
kelere geliyor. Burada da benzer etkilerle, yerel
toplumsal dokuya, kültüre nüfuz ediyor, çürütme-
ye başlıyor. Batı'daki çürümenin arkasındaki tüke-
tici kültürü, imaj endüstrisi yerel, halbuki bize dış-
sal süreçler olarak geliyor, topluma da iyice ya-
bancı bir unsur olarak sızıyor. Bu yüzden kültüret
çürüme daha hızlı, daha derin ve "travmalar" ya-
ratarak ilerliyor. Dil, özelikle sokakların dili değişi-
yor, kafalar karışıyor, kimlikler bölünüyor. Peki yst
yönetici sınıf, siyasiler?
Travma ve bölünme
Cumartesi öğleden sonra, birTV kanalında söy-
leşi programı. Konuk, hükümetin en kültürlü, zeki
bakanlarından biri. Söz küreselleşmenin, çevre ül-
kelerin ekonomik ve kültürel yaşamları üzerindeki
etkilerine geliyor. Bakan diyor ki (kabaca aktarıyo-
rum) böyle şeyler tarihte daha önce de oldu. Biri-
leri dünyanın geri kalanını dönüştürmeye başlar. Ro-
ma da bunu yapmıştı. Bunlar hep olur... örneğin
Harry Potter gibi kitaplar ve filmler, bu dönüştür-
menin zihinsel düzeyde kullanılan araçlarıdır.
Şimdi bu bakanın küreselleşmeyi emperyalist
yeniden şekillendirme, Harry Potter'i de kültür em-
peryalizmi bağlamında irdelemesine bakarak "ya-
van" bir küreselleşme edebiyatı içinde konuşma-
dığını hemen anlıyoruz. Ama, bunun toplumsal ev-
rimin bir sonucu olduğunu, uyum saglamak gerek-
tiğini savunması bir paradoks yaratıyor. Sakın bu
bakan, tüm aydın kimliğiyle küreselleşmeyi, ülke-
mizin üzerindeki yıkıcı etkilerini kavrayıp hemen ar-
dından iktidarsızlığının ayırdına vararak bir "trav-
ma" yaşamaya başlamış, buna uyum sağlayabil-
mek için de bölünerek, ek bir "Romalı" kimliği edin-
miş, kendini "Romalı" sanmaya başlamış olmasın?
Sakın bu yönetici sınıf içinde yaygın bir hastalık ol-
masın? Eğer böyleyse iş başa düşmüyor mu?
Görev yerlerl değiştlrildi
MEB 'deyeni müfredata
yenigenelmüdür
ANKARA(Cumhuri-
yet Bürosu) - îlköğretim
müfredatında yapılan de-
ğişikliğin ardından îl-
köğretim Genel Müdürü
Hüseym Çahk ile Yükse-
köğretim Genel Müdürü
ServetÖzdemir'in görev
yerlerini değiştiren Mil-
li Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik, bu kez de Ortaöğ-
retim Genel Müdürü Hü-
seyin Atılgan'ı görevden
aldı. Atılgan'ın yerine
öğretmen Yetiştirme ve
Eğitimi Genel Müdürü
Kerem Altun getinldı.
Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nda yeni ortaöğretim
müfredatıyla ilgili son
hazırhklaryapılırken ge-
nel müdürlükler arasın-
da sürpriz bir değişiklik
yapıldı. Bakan Çelik, Or-
taöğretim Genel Müdü-
rü HüseyinAtılgan'ı, ye-
ni ortaöğretim müfreda-
tıyla birlikte görevden
aldı. Çelik, Atılgan'ı Öğ-
retmen Yetiştirme Eğiti-
mi Genel Müdürlü-
ğü'nde görevlendirirken
bu birimin genel müdü-
rü Kerem Altun'u da Or-
taöğretim Genel Müdü-
rü yaptı.
ACIKAYBIMIZ
Üniversıtemiz Emeklı Öğretım üyelerinden
Eskı Rektör Yardımcısı ve Mühendislik Fakültesi Eski Dekanı
Sayın
KENAN SÜERyaşama gözlerini yummuştıır.
Cenazesı bugün (9 Şubat 2005) günü Levent Camii'nde kılınacak
öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
Aılesinın, arkadaşlarının, öğrencilerinin acılarını paylaşıyor ve onlara
başsağlığı diliyoruz.
YTÜ Rektöriüğü