18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Lavvar ZONGULDAK halkı genellikle öyle söylerdi ama, son za- manlarda kimileri "/aı/uar"diyeyazmayabaşladı. Belki, Fran- sızcadaki "lavoir" sözünün doğru okunuşuna daha uygun düşüyor böylesi. Aslında bu da, kömür madenciliğinin bir- çok terimi gibi, cevheri ilk değerlendiren Fransız-Belçika şirketlerinden kalmaterimlerden biri. Sözlerin bazısı aynen kalmış, bazısı da halk ağzıyla biraz daha Türkçeleşmiştir. Nitekim, kömürün taş, toprak ve tozla ilk çıkarılışındaki ha- li için "hepsiyle geldiği gibi" anlamında kullanılan "fouf- venant" (tu-vönan) sözü zamanla "tüvenan" olmuştur. Yerin derinliklerinden böyle çıkan kömür "lawar"a, ya- ni "yıkama yeri"ne gelir ve suyla temizlenip başka mad- delerden arındırılır. Dolayısıyla, taşkömürü üretiminin önem- li aşamalarından biridir lavvar aşaması. Kömür, başka tür- lü pek kullanılmaz. Çocukluğun Zonguldak caddelerini duman saçarak geçip şileplere kömür yüklemek üzere li- mana giden trenlerin vagonlanndan su damlıyor olması bun- dandı. Şimdi ana caddede o trenler yok artık. Çünkü genişle- tilen limanın yükleme rıhtımları lavvarın yanı başında. Haberlere göre, küçük damarları özel şirketlere bırak- ma anlamına gelen "rödövans "tan sonra, kömür yı- kama işi de ihaleyle özel bir şirkete veriliyormuş. Amaç, şimdiki lavvarı yıkıp arsasını rant geliri olarak de- ğerlendirmek, kömürün yıkanmasını da şirketin Üzülmez ve Kozlu'da kuracağı yeni lavvarlara aktarmak. Kullanılmak- ta olan teknolojinin eskidiği ve yeni lavvar yapımına ge- reksinim duyulduğu doğru da, işin içinde başka bir iş var galiba. Söylendiğine göre, kömür havzasını bütünüyle elden çı- karıp birilerine devretme planının ilk aşamasıdır bu. Yok- sa, Genel Maden Işçileri Sendikası'nın Karaelmas Üniver- sitesi'neyaptırdığı inceleme, şimdiki lavvar yerinin herba- kımdan en ekonomikyer olduğunu ve tıpkı Izmit'in SEKA'sın- da olduğu gibi yeni lavvar yapıldıktan sonra yine de ken- tin işine yarayacak geniş arazinin elde kalacağını ortaya koyuyor. Üstelik, kömürün yıkanması, dumanı isi olmayan, başka yere taşınmayı gerektirmeyen bir işlem. Bu bakım- dan, "lavvaryapımı"r\m değil de "kömüryıkama işi'nm iha- le edilmesi, süreçteki önemli aşamalardan birini özel şir- kete vererek sonuçta TTK'yi, yani Türkiye Taşkömürleri Iş- letmesi'ni özelleştirmenin ilk aşaması olabilir. Ozaman, şu soruları sormak gerekir: Yeraltında en az bir buçuk milyar tonluk kaliteli taşkömürü rezervi var- ken ve artık sekiz yüz küsur metre derinliğe inen büyük kuyularla şimdiki iki buçuk milyon tonluk üretimi birkaç kat arttırıp kâra geçmenin eşiğine gelinmişken, bu özelleştir- me hevesi nereden çıkmıştır? Acaba, yıllardır dillerden düşürülmeyen "Zonguldakzarar etmeye mahkûmdur; ocaklarkapatılmalıdır" sözü bu peş- keşin peşrevi olarak mı söylenmiştir? Annan Planı'nda Artık Israr Edilmemeli Prof. Ur. Ertuğrul ONALP A nnan Planı'nın Rumlar tara- fından reddcdilmesiyle hük- münün kalmadığını ve bir da- ha müzakere edilmeyeceğini sanıyordum. Amasonzaman- larda basında çıkan haberlerden eskisine benzer bir planın Batı'nın baskısıyla yeni- dcn gündeme geleceği anlaşılmaktadır. Ba- zı gazctclcr bunun için şimdiden zenıin oluş- tıırmaya başiadılar. Hatırlanacak olursa Annan Planı, Türkle- rin kazanılmış bazı haklarını yok saydığı için Kıbns Cumhuriyeti'nin 1960 Anayasası'ndan da gerideydi. Planda cumhurbaşkanı ve ve- kilinin veto hakkının olmaması, Türkiyc'nin garantörlük sıfatının pratikte sona ermesi birzamanlar Makarios'un anayasada yapmak istedikleri dcğişikliklerdi. Plan Makarios'un isteklerini kısmen karşılamış olduğundan Kıbns Türklerinin bugüne kadar yaptıgı mü- cadelenin bir anlamı kalmıyordu. Bu neden- le referanduma sunulması şöyle dursun, mü- zakere dahi edilmemeliydi. Bilindiği gibi plan taraflara fazla bir seçim hakkı vermediği ve sonuç önceden belirlen- diği (Kıbns Türklerinin yeniden azınlık ha- line getirilmesi) için müzakereler Türk de- legelerinin denetimı dışında belirli bir sona doğru gelişmişti. Bu yüzden görüşmelerde Türk tarafı "kırmızı çizgiler" konusunda di- renememiş, orta ve uzun vadcde Kıbrıslı Türklerin mahvına yol açacak şu önemli ödünleri (tavizleri) vermişti: - fCKTC'nin lağvedilecek olması, -Kuzeye 100.000'den fazla Rum göçme- nının yerleştirilmesinin öngörülmesi, - Kıbns'ın en venmli topraklannın Rum- lara terk edilmesi, (Yerlerini terk etmek Zo- runda kalacak olan Kıbrıslı Türklerin kayıp- lannın nasıl karşılanacağı konusunda bir be- lirsizlik vardı.) - Türk askerinin belirli bir süre ıçınde çe- kilmesi, (Gerçi 650 kişilik bir birlik kalıyor- du, ama bu kadar az bir askerle Kıbnslı Türk- lerin güvenliğini korumak imkânsızdı.) - Türkiye'nin garantörlüğünün sona er- mesiyle Türkiye'nin ve Kıbnslı Türklerin güvenliğinin tehlikeye düşecek olması. (Kıb- ns Türk toplumunun güvenliği, geçmişte ya- şanan tecrübelerle iyi bir sınav verememiş olan BM banş gücü askerlerine bırakılıyor- du.) Üstelik verilen bu ödünler (tavizler) kar- şılığında ne salt bir iki kesimlilik ne de siya- saleşitlik elde edilmıştı. Bütün bunlara kar- şın plan hakkında bazı yetkilılerin "hem olıı11ılıı hem de olumsuz unsurlar içerdiğini" söyleyerek sorumluluktan kurtulmaları müm- kün değildir. Bir plan hakkında hüküm ve- rilirken bir bütün olarak, Türk tarafına geti- receği sonuçlar göz önünde bulundurularak ya "iyidir" ya da "kötüdür" şeklinde değer- lendirme yapılmalıdır. Annan Planı'nın müzakeresi sırasındaTürk tarafının siyasi eşitlik üzerinde ısrarla durma- sı ve bu kabul edilmediği takdirde masadan kalkması gerekırdi. Her ne kadar Kuzey ve Güney Kurucu Devletleri arasında siyasi eşitliğin var olduğu planda belirtilmekteyse de, gerçekte bu mevcut değildi. Şöyle ki, planda temsilciler meclisinde, Kuzey Gü- ney Kurucu Devletlerin üyelerinin sayısının ait olduklan toplumların nürlısuyla orantıh olarak tespit edilmesi (36'ya 12) ve kararla- nn basit çogunluğa göre (yandan bir fazla- sı) kabul edilmesi öngörülmüştü. Halbuki eşitlikten bahsedilebilmesi için her iki kuru- cu devletin üyelerinin eşit sayıda olması ge- rekirdi. Bu durumda Rumlar, sayısal çoğun- luklarıııa dayanarak temsilciler meclisinde istedikleri yasalan kolaylıkla çıkartabilecek- lerdi. Görüldüğü gibi yeni Kıbrıs Cumhuri- yetı'nde siyasi sistem Rumlann egemenliği ilkesine dayanmaktaydı. Şayet AKP hükümetı Kıbns anlaşmazlı- gını yeniden müzakere etmeye karar verir- se daha önce Annan Planı'na göre verilmiş olan tavizlen temel olarak almamalıdır. "Her şcydcn önce şu noktalarda ısrar etmeli ve buıılann kabul edilmemesi dunımunda mü- zakere masasından kalkmahdır: - Siyasal eşitlikten kesinlikle vazgeçilme- melidir. Daha açık bir deyişle temsilciler meclisinde, başkanhk konseyinde ve sena- toda Türk vc Rum üyeler eşit sayıda olma- lıdırlar. (Yunanistan Basbakanı Kanımanlis'in "Türklerin nüfiıslannın az olması nedeniy- le siyasi eşitliğe sahip olamayacaklan" yö- nündeki görüşünün hiçbir degeri yoktur. Bi- lindiği gibi devtetler arasındakı ilışkiler eşit- lik ilkesine dayandığından Yunan Başbaka-. nı'nın şahsi fikirleri bu ilkenin üzerinde ola- maz.) - Cumhurbaşkanıvevekiline veto hakkı ta- ııııınıaİKİıı. Cumhurbaşkanlığı, Türkler ve Rumlar arasında dönüşümlü olmalıdır. - Rum göçmenlerin kuzeye dönmelerine izin verilmemelidir. (Çünkü bu konuda ta- raflar daha önce nüfiıs mübadelesinde anlaş- mışlardır. Bunun sonucu olarak güneydeki Türkler evlerını ve topraklarını bırakarak kuzeye geçmişlerdır.) -Türklerin tapulannın adanın yüzde 35'ine tekabul ettigi gerçeğinden hareketle Türk ta- rafına bırakılacak toprak bu orandan daha az olmamalıdır. - Türkiye'nin adadaki askeri varlığı ve ga- rantörlüğü devam etmelidir. Aksi takdirde istikbalde gerçekleşecekler bellidir: Rumlarparlamentodaki sayısal ço- ğunluğa dayanarak istedikleri yasalan çıka- rabileceklerdir. İlk yıl işsiz, topraksız ve ev- sız kalan 60.000 Kıbnslı Türk Türkiyc'ye göç edecektır. Birkaç yıl sonra, daha önce Tür- kiye'den adaya yerleştirilen 45.000 soydaşı- mızın ana vatana dönmeleri için baskılar başlayacaktır. Daha sonraki yıllarda Türki- ye'ye göçler dalgalar halinde sürccek ve yir- mi yıl içinde adada pek önemli bir Türk nü- fusu kalmayacaktır. Daha sonra ada Yuna- nistan ile resmcn birleşecektir. Sembolik bir anlam taşıdığı için ve ayrı- ca Türklere nispet olsun diye Enosis mutla- ka ilan edilecektir. Amaçlan, 200 yıllık ül- külerinin gerçekleştiğini dünyayagöstermek olacaktır. Bu konuda kimsenin kuşkusu ol- masın. Sonuçta, üç tarafı denizle çevrilı olan Tür- kiye bir kara ülkesi durumuna gelecektir. İşin en acı tarafı Rumlar Enosis'e Türk des- teğıyle ulaşmış olacaklanndan bclki de bı- yık altından gülerek bize teşekkür edecek- lerdir. Üstelik bu durum Türk toplumunun genelindc büyük bir travmaya, yani hayal kınklığına ve depresyona yol açacak ve bu belki de asırlarca sürecektir. lnşallah ben o günleri görmem. Ama görecek olursam ilk işim kütüphanemdeki Kıbm'la ilgili bütün kitaplan yakmak olacak. hatemoglu1 9 2 4 ^ " ^ Doğalgazda Gelişmeler ve Sorunlar Dr. Fernıh DEMİRMEN Serbest Petrol Damşmanı I İ I M S A M P A N Y A ; 49,50 Yll/I IK"»I("> MMUKGOMLEK AtANLAI! İÇİN 14 ŞUBAT »)» r . AKŞAMINA KADAR GRÇKRLİOm I) Samanyolu 18 Osmanbey Tel: (0212) 225 62 00 Faks: (0212)233 30 50 Sl !;. Bnğdat Caddcsi Tel: (0216) 369 00 49 Pl Dıı- mankaya Outlet Ccnıer Tel: (0216) 473 52 55 İK ı Turgut Öznl Cad. No: 133 Tel; (0212) 549 40 56 İZMİI <; Tel: (02G2) 335 57 35 K( I No: 45/46 Tel: (0332) 265 19 80 Kı \. Tel: (0332) 241 61 15 Ç( ON: Tol: (0282) 673 26 64 Z( K: (Inzipnşn Cad. No: 77 Tel: (0372) 252 17 98 A: Yakutlye Alışveriş Merkezi No:i Tel: (0442) 233 22 23 BAT •<-. Balıkçılar Cacl. Yıklızkaya İşiı.mı No: 7 Tol: (0488) 213 38 07 El ll: Gazi Cad. No: 31-A Tel: (0424) 238 99 00- lOhat 151 A: Altıparmak Cad. No: 44Tel: (0224) 223 41 40 Sİ GiiıesCad, No: 21 Tel: (0484) 224 00 43 IS A: Çumluıriyet Cacl. No: 19 Tel: (0246) 218 41 42 sMO :OVA: ARKADIA AVM Srctlniv Ovrlıiıınikovskiv Tel: 17(095) 775 30 24 * i D oğalgaz piyasası bugünlerde önemli değişimlere gebe gö- rünüyor. Uzıınbeklenridenve çeşitli eleştirilerden sonra BOTAŞ, geçen kasmı ayı başında elindeki do- ğalgaz ithal kontratlannın bir bölü- münü özel sektöre devir için ihale aç- tı. Bu, Mayıs 2001'de yürürlüğe gi- ren 4646 No'lu Doğalgaz Piyasası Ya- sası'nın buyurduğu bir girişimdi. Ya- saya göre BOTAŞ'ın, elindeki doğal- gaz ithal paketini Kasım 2003 'ten itibaren her yıl yüzde 10 oranında azaltması gerekiyordu. Kontrat dev- rinin güç olduğunu ileri süren BO- TAŞ, ihaleleri ve devirleri yapmak- ta gecikti. Açılan ihale yıllık 16 milyar m3 doğalgaz hacmini kapsıyor, ki bu miktar 2005'te ithali öngörülen 25 milyar m3'ün yüzde 64'üne eşde- ğer. Ihalede Rus (ağırlıklı olarak), Iran, Cezayir ve Nijerya gazını içe- ren 6 adet alım sözleşmesi var. Ya- sa gereğince ihalede kontrat devri yeğleniyor; bu mümkün olmazsa miktar devri olabilecek. İhale tek- liflerinin 25 Şubat 2005 tarihine ka- dar BOTAŞ'a ulaşması gerek. Amaç, doğalgaz ithalinde BO- TAŞ'ın tekel durumuna son vermek ve ithalatı -AB knterleri doğrultusun- da- rekabete açmak. Bu gerçekleşir- se doğalgaz piyasasının serbestleş- mesinde önemli bir adım atılacak ve bir ümitle tüketiciye verilen gazın fiyatı düşecek. Basına sızaıı haber- lere göre 16 şirket ihaleye ilişkin ilk başvumlannı yapmışlar. Sonucu piyasada merakla bekle- nen bu ihalenin yeni girişimcilerce nasıl karşılanacağı ve bu bağlamda- ki sorunların ne olabileceği sorusu- na ana hatlarıyla bakmakta yarar var. Bazı sorunlar Türkiye'nin doğalgaz- da bugün içinde bulunduğu sıkıntı- larla yakından ilgili. Konuya olumlu açıdan bakıldığın- da şurasını vurgulamak gerekir ki BOTAŞ'ın ıhalesi, doğalgaz ithalin- de rol almak ve ıhracat/toptan satı- cılık yapmak isteyen özel şirketler için iyi bir fırsat yaratıyor. Yetmiş mılyon- luk bir nüfus, sürekli artan ve itha- lata dayanan doğalgaz lüketimi (elekt- rik üretimi AB'deki durumun tersı- ne yüzde 45 gibi yüksek oranda do- ğalgaza bağlı), enerji piyasasında serbestliğe gidiş, doğalgaz altyapı maliyetının nispeten düşük olması, bölgedeki zengın doğal kaynaklan- na yakınlık ve enerji köprüsü olma- da ülkenin elverişli coğrafi konuniu, birçok yerel ve yabancı girişimcinin ihaleye ilgisini çekti. Uoğalgazda Avrupa'ya geçiş ülke- si olmak bakımından, 2006 'da yapı- mının bitımi beklenen Türkiye-Yu- nanistan doğalgaz boru hattı ve yak- laşık 2010 yılında gerçekleşmesi planlanan "Nabucco" projesi, Tür- kiye için önemi fırsatlar yaratacak. AB'nin enerji kaynaklarını çeşitlen- dirme politikası Türkiye için bu hu- sustabiravantaj. özellikle "Nabuc- co" projesi, yılda 30 milyar m3 ga- zı Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa yoluylaAvusturya'ya ve bir olasılık- la daha ileriye taşımayı hedefliyor. Bu hattı besleyecek doğalgaz, Rus- ya, Iran, Azerbaycan, Irak ve belki de Türkmenıstan ve Mısır kaynaklı olacak. Bu fırsatlan değerlendirmek iste- yen şirketlerin doğalgaz ithal-ihraç ticaretine girmek istemeleri doğaldır. Bu değerlendirmelerde çeşitli senar- yolar düşünülebilir. örneğin Shell, Nijerya'dan ve Cezayir'den gelen sı- vılaştınlmış doğalgazı (LNG) dev- ralıp bu gazı AB'ye ya da ABD'ye sevketmeyi veya Gazprom, Balkan- lar yoluyla kendinin verdiği gazı "devralıp" bu gazı AB'ye sevk et- meyi, bunun karşılığında Mavi Akım'la gelen gazın hacmini arttı- np bu gazı îsrail dahil Doğu Akde- niz ülkelerine satmayı hedefleyebi- lir. BOTAŞ'ın ihalesini başanlı bir şekilde dış ve iç pazarda değerlen- dirmek isteyecek şirketler planlan- nı uzun dönemi kapsayacak şekilde yapacaklardır. Projelerin ekonomik olması ve başka seçeneklerle reka- bet etmesi ön planda gelecek. Bu olumlu olabilecek gelişmele- re karşın BOTAŞ'ın ihalesinin bir- takım sorunlan da sahncye getirece- ğı bir gerçek. Bu sorunlardan bir ta- nesi, kontrat devriyle ilgili olarak sa- tıcının (tedarikçinin) onayını almak. Bugüne dek BOTAŞ'la yapılan iki- li görüşmelerde satıcılann, verdikle- ri gazın 3. bir partiye devri olanağı- na sıcak bakmadıklan biliniyor. Şim- di ayru satıcılann tutumu yumuşaya- bilir mi? Ikinci bir sorun, gizlilik nedeniy- le BOTAŞ'ın doğalgaz alım anlaş- malarınm koşullannı yeni girişimci- lere açıklamaması. Kontrat devri al- mak isteyen bir firma kontratın tüm yükümlülüklerini üstlenecek ve do- ğaldır ki bu yükü üstlenmeden önce kontrat içeriğini bilmek isteyecek. Oysa ihale, kontrat aynntılarının doğ- rudan satıcıdan öğrenilmesini öngö- rüyor. Burada da satıcının esnek ve anlayışlı olması bekleniyor; ancak girişimci için kesin bir garanti yok. Tabii kontrat "devrini almak" is- teyen tüzelkişi satıcının kendısı ıse bu sorunlar oluşmayacak. Başka bir sorun, piyasada nıüşte- ri bulmak ile ilgili. îhaleyi kazanıp doğalgazı ithal edecek bir firma ye- rel piyasada müşten bulmak açısın- dan BOTAŞ'la rekabette zor duruma düşebilecek. Özellikle BOTAŞ, yük- sek fiyattan gaz sattığı elektrik sant- rallannı elinden çıkarmak isteme- yecek; buna paralel olarak Hazine - garantili olan bu santrallar da garan- tilerini korumak için BOTAŞ'tan ay- nlmak istemeyecekler. Aynca, şart- name gereği, her devredilecek 1000 m3 gaz için BOTAŞ'a verilecek ka- palı zart'teklifinin 2 dolardan az ol- maması koşulu, iç pazarda doğalgaz fiyatını ve rekabeti olumsuz etkile- yebilecek. Daha bir başka ve belki de en ö- nemli sorun (enerji yetkililerinin sav- lannıntersine), Türkiye'nin içinde bu- lunduğu doğalgaz arz fazlahğı. Bu sorun hem kontrat ve hem de mik- tar devirleri için geçerli. Mevcut alım kontratlan içeriğinde ve günümüz- deki arz-talep öngörüleri çerçeve- sinde, Türkiye'de 2004-2010 yılı sü- recinde yılda ortalama 8 milyar m3'lük doğalgaz fazlahğı oluşacak. 2010 yılına kadarki toplam fazlahk 57 milyar m3 'ü bulacak. Bu projek- siyon BOTAŞ'ın kendi verilerine da- yanıyor. Projeksiyona (bir şans ese- ri olarak) gerçekleşmesi pratikanlam- da olanaksız görünen Türkmen ga- zı dahil değil. Aksi durumda gaz faz- lalığının boyutu çok daha ciddi. 2010 yılına kadargerçekleşebilecek doğal- gaz ihracatının kısıtlı olarak ancak Türkiye-Yunanistan projesini içere- ceği (plato gaz 2008'de 700 milyon m3/yıl) ve doğalgaz depolama pro- jelerinin gecikmiş olması düşünü- lürse, bu gaz fazlalığının yeni giri- şimciler için bir piyasa riski yarata- cağı kesindir. Bu soruna paralel olarak, Türki- ye'nin 2010 yılına kadar 16 milyar m3 'lük bir "al ya da öde" yükümlü- lüğü ile karşılaşabileceğini de bura- da eklemekte yarar var. Bu yüküm- Iülükyaklaşık2.5 milyar dolarlık bir tazminat demek. Bu rakam Hazi- ne'nin 2003 yılı raporunda belirtti- ği, 2010 yılına yönelik yaklaşık 9 milyar dolarlıktazminattan düşük. Yi- ne de rakam küçümsenecek gibi de- ğil. Gerçekçi bir yaklaşımla, doğal- gaz fazlalığını kısa ve orta dönem- de gidermenin en pratik yolunun ül- kede doğalgaz tüketimini arttırmak olduğu görünmektedir. EPDK'nin denetimi altında şehirlerde doğal- gaz dağıtımı iyi bir tempoda yürü- mektedir. Bu çabalann olabıldiğin- ce hızlandınlması, vergilerin (KDV, ÖTV) azaltılması ya da kaldınlma- sıyla sanayide ve şehirlerde doğal- gaz kullanımının teşviki, bu soruna bir ölçüdc çözüm getirebilecektir. Doğalgaz depolama projelcrinin (Kuzey Marmara, Değirmenköy, Tuz Gölü) bir an önce gerçekleştirilme- si ve "al ya da öde" hükmüne bağlı doğalgaz alım mıktarlarının tedarik- çilerle görüşme sonucu azaltılması da çözüme yardımcı olacaktır. En son olarak, Gazprom yerine Türki- yc'nin niye güney komşularına ka- rayoluyla doğalgaz ihraç edemeye- ceğı de tartışılmaya değer bir konu- dur. Bütün buftrsatlarvesorunlarçer- çevesinde BOTAŞ'ın ihalesi ne gibi bir sonuç getirecektir ve piyasayı na- sıl etkileyecektir, merakla bekleye- ceğiz. PENCERE 'Kara Kış'ta Un ve Bun... Telefon çaldı.. Hüseyin BaşL Bir tekerlemeyle söze başladı: "Kar yağıyor, karyağıyor Zenginlere un yağıyor Yoksullara bun yağıyor" Içimden "Baş'fa öteden beri kornünist fikirler eksik olmaz" diye hınzırca düşünürken gerçeği anımsadım: Bu tekerleme kaç yüzyıllıktı?.. Peki, 'bun' ne demek?.. Tam eski Türkçe bir sözcük bun "sıkıntı, dert, gam" anlamına geliyor... 'Bunalmak' nereden kaynaklanıyor?.. Ya 'bungun'7.. On dördüncü yüzyıldan bir beyit: "Ki âlemde er göreler kim imiş Başa bun gelicek kim işlermiş iş" 17'nci yüzyılda da Kâtibi diyor ki: "Sana lazım olur bir bun deminde Diriğ etme dosta elden geleni" Halkımız karı sevmez, sorgular: "Kar mı yağıyor Dert mi yağıyor?" • Arif Nihat Asya Hocamız bize edebiyat dersin- de Ali Canip'in kitabından Orhan Seyfi'nin 'Kış' adlı Vnanzume'sini belletmişti: Dışarda yorgun adımlar,. Çalındı sonra kapım 'Acep gelen bu zaman kim?' dedim, gidlp açtım GÖrünce kalbimi oynattı bir küçük lerziş Garip çehreli, asırdide bir derviş Elinde buzdan asa, koltuğunda bir ney var Omuzlarında uzun, bembeyaz uzun saçlar" Kimdi bu ihtiyar bungun?.. Kış!.. Yani bun!.. • Çocukluğumuzda kar yağarken çıtır çıtır yanan odun sobasının başına toplanan ailenin büyükleri: - Allah, derlerdi, fakir fukaraya acısın!.. Değişmiş bir şey var mı?.. Var!.. Eskiden fukaralık doğal sayılır, yoksulluk alınya- zısı gibi yorumlanırdı; çağdaş bilinç bu tutucu dü- şünceyi aştı, sosyal adalet kavramının benimsen- diği dünyada, kar, fukaranın örekesine yağan fe- laket olmaktan çıkmıştır... Kar insanların üstüne eşit yağmalı... Kar hangi ülkede yoksulun üstüne yağıyorsa.. O ülke çağdışıdır!.. • Kar ve kış üzerine hiç kuşkusuz yalnız 'manzu- me' yazılmadı.. Şllr de yazıldı.. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "K'/ş".şiirind«ki gibi... "Kış günleri Azüşûr Büyük sayılar küçük sayılardan Neden az üşür Büyük sayılar küçük sayılardan Daha kalabalıktırlar çünkü" *Aİ* KULTUR • SANAT TOPRAKSIZLAR 1 | HİLMİ YARAYICI 13 5U1İAT17:30 MtTlN YEĞİN, 200 GROÜP PASSIFLORA İOŞÜBAT 17:36 IFVfHTAIIIMUfi SAKSAIII» «.11 itT EI1I1EM SÖKMEK « W «HKAND/VIIH»? MflHıANI) EVUIİIKUr BAS MTAR V0l«A»IİKI(.M IIAV1IL 1 BSRTOIUCCI, 1976 Avnı güıı tylem 0,ıvull 14,30'dl gerçekleştireco Sllt (öas), Volkan Oktcm atölye çalışması HEYKEL fatoş a.a. • nadia arditti • burak bedenlier seçkin pirim • kemal tufan • ayhan yılmaz ve cam ocağı sanatçıları jane cowie • petr novotny • michael roger chantal royant • jean pierre umbdenstock 9 ŞUBAT - 4 MART 2005 ARTİSAN POYRACIK SOKAK 32/1 Nİ5ANTAŞI / TEL: 021 2 247 90 81 ADANA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2004/17 Davaeı M. Ali Aslan vekili Av. Raşit Yılmaz tara- fından davalı Vahıt Bayrak vs. aleyhine malıkememi- ze açılan yargılamanın ycnılcnmesı davasının yapılan duruşmasında verilen ara kararı uyannca: Dahili davalı Mustafa Deııli adına çıkarılan daveti- yc tcblığ edılememış, gereklı eınniyet araştırması ya- pılmış, adresi yıne tespit edılemedığındcn bu kere davalının davetiyesinin ilanen yapılmasına karar ve- rilmiş olduğundan, davalının duruşma günü olan 16.03.2005 günü saat 11.00'de mahkememizde hazır bulunması veya bir vekıl göndermcsi, gelmediği ve vekil de göndermediği takdirde duruşmalann gıya- bında yapılıp karar verileceğinden işbu ilan davalı Mustafa üenlı'ye davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 27.01.2005 Basın: 4911
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle