Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
H i J V v J i ı VJITJ-JL ekonomi(5)cumhuriyet.com.tr 13
Stratejik öneme sahip kurumlarınyerli sermayede kalması gerektiğini belirten TİMBaşkanı Satıcı:
Erdenıir'i kapturnayız
•
Türkiye Ihracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, Erdemir'in
özelleştirilmesi konusunda bir araya gelmeyi düşünebilecek
yerli sermaye gruplan arasmda bir organizasyon yapabileceklerini
belirtti. Satıcı, ekonomik anlamda da stratejik öneme sahip
kurumların yerli sermayede kalması gerektiğini dile getirdi.
•
TÎM Başkanı Oğuz Satıcı, Hreğli'de bulunan Erdemir
tesislerinde ocak ayı ihracat rakamlannı açıkladı.
Buna göre, Türkiye'nin ihracatı, son 12 ayda 64 milyar 367 milyon
dolara ulaştı. 2004 yılı ocak ayında 4 milyar 673 milyon 362 bin
dolar olan aylık ihracat 5 milyar 30 milyon 475 bin dolara ulaştı.
Ekonomi Scrvisi - Türkiye'nin
hem ihracat hem de üretimde ön-
de gelen şirketlerinden biri olan
Ereğlı Demir ve Çelik Fabrikala-
n'nın (JİRDEMİR) özelleştirme
hazırhklan sürerken Türkiye îh-
racatçılar Meclisi (TİM) Başka-
nı OğuzSabcı, şirketin yerli ser-
mayede kalması için organizas-
yonlar yapabileceklerini belirtti
ERDEMlR'in yabancılara ve
blok satışına karşı çıkanlara TtM
Başkanı Satıcı da eklendi. Satıcı,
Türkiye içinden ERDEMtR'e ta-
lip olabilecek sermaye gruplan-
nı ihracatçılann oluşturduğu gi-
rişimcilerle bir araya getirmek
için çeşitli organizasyonlar yapa-
bileceklerini belirterek "ER-
DEMİR 'in ülke içinde kalması
içinyaı dııııcı oluruz" diye konuş-
tu. Satıcı, TİM olarak limanlann
özelleştirilmesi konusunda bir gi-
rişim grubu oluşturduklannı ve
bu konuda başta Izmir Iimanı için
çalışmalar başlattıklannı da lıa-
tırlattı.
ISDEMİR'le birlikte toplam
kapasıtesi 2010 yılında 10 mil-
yon ton, 2015 'te ise 14 milyon
tona çıkması planlanan ERDE-
MtR'in özelleştirme stratejısı he-
nüz belirlenmemesıne rağmen
yabancı çelik üreticilerinin de iş-
tahını kabartıyor.
Şırketin yüzde 46.12 'lik payı-
nın blok olarak satışı için mart
ayı sonuna doğru ihale ilanına çı-
kılması hedeflendiği daha önce
açıklanmıştı. ERDEMİR'de talip
firmalar arasında dünya devleri
Arcelor, Mittal Steel, Amerikan
US Steel, Corrus ve Rus Novoli-
petsk ile Severstal şirketlerinin
isimleri geçiyor.
ERDEMİR'in 493 milyon do-
lar ve ISDEMİR'in ise 518 mil-
yon dolar olmak üzere toplam
1.011 milyar dolarlık devam eden
yatınmı bulunuyor.
İhracatta rekor
TlM Başkanı Satıcı, ocak ayı
ihracat rakamlarını açıkladı. Bu-
na göre, Türkiye'nin ihracatı,
ocak sonu itibarıyla son 12 ayda,
yüzde 3 l'lik artışla 64 milyar 367
milyon dolara ulaştı. Geçen yılın
ocak sonu itibarıyla 12 aylık ih-
racat tutarı ise 49 milyar 100 mil-
yon 624 bin dolar olarak hesap-
lanmıştı. 2004 yılı ocak ayında 4
milyar 673 milyon 362 bin dolar
olan aylık ihracat rakamı bu yılın
aynı dönemınde 5 milyar 30 mil-
yon 475 bin dolara ulaştı.
Ocak ayında sanayi mamulleri
arasında en büyük paya sahip bu-
lunan hazır giyim ve konfeksiyon
ihracatı yüzde 10.1 'lik düşüşle 1
milyar 89 milyon 102 bin dolara
geriledi. Ocak ayında en fazla ih-
racat artışı, yüzde 356.7'lik
büyüme ile zeytin ve zeytm-
yağındayaşandı.
r
AB'den
kriz uyarısı
Ilaber Merkezi - AB Komisyonu Kkonomi ve
l'inans üirektörlüğü'nden Türkiye'ye can açık
uyansı geldı. Ekonomi ve finans uzmanı Dörck
Verbeken, "2005 yıhnda da cari açık sürcr ve bu-
nun finansmanı olmazsa kriz çıkabilir" dedi. AB
tletişim Projesı çerçevesinde gazetecilere düzen-
lencn kursta konuşan Verbeken, Türkiye'nin hız-
lı büyüdüğünü belirterek bıınıın "ıızun vadcdc
sürdüriilcbilir" olmadığını söyledi.
Verbeken, "Türkiye hızlı büyürken verilen ca-
ri açık oraııı AB'yi korkutuyor. Anıa lîııanse edil-
diği siirccc sorun yok" dedi. Türkiye'nin 2004 yı-
lında cari açığı, kısa vadeli para girişleriyle fınan-
se ettiğine dikkal çeken Verbeken, 2005 yılı için
doğrudan yabancı yatırımına dönüşmesı gerek-
tığıne ışaret etti.
Vergininyansı
faize gidiyor
ANKARA(( :umhııriyetBürosu)-Başba- ^ g H p l k
kan Tayyip Erdoğan, 2004 yılı bütçe ger- ğM^^^
çekleşmelerine göre vergi gelirlennin yüz-I
de 55'inin faiz harcamalannı karşılar du- 1 , *»
nıma geldiğini belirtti. Partisinin grup top-
lantısında ekonomik verileri değerlendiren
Krdoğan, 2004'te 45.8 katrilyon lira ola-
rak öngörülen bütçe açığının, 15.5
katrilyon lıra eksiğiyle 30.3 katrilyon
lira oldıığıınu söyledi. Erdoğan,
"Vergi gelirlerimiz faiz dışı harcama-
lan aşmış dunımda. Eğer Türkiye
geçmiş yıllarda hesapsızca borçlan-
dırılnıamış olsavdı, vergi gelirleri-
ıııiz dcvlctin toplam harcamalannı
rahatlıkla karşılayacak, hatta arta-
cak, bir kenara konacakh" dedi.
Sigara ve alkole
ÖTVzammı geliyor
ANKARA (Cumhuriyct Bürosu) - Hükümet, içkı vc
sigaralardaki ÖTV oranlarını yüzde 118.6'ya varan
oranlarda artırdı. Yapılan artışlarla alkollü içkilerdeki
ÖTV oranları yüzde 22 ile yüzde 118.6 oranlan arasın-
da, sigaradaysa yüzde 7.4'le yüzde 49.8 oranlan ara-
sında yükseltildi. Artışın, sigara fıyatlanna yüzde 10'a
yakm zam olarak yansıtılması bekleniyor.
Bakanlar Kurulu, dün kendisıne yenlen yetkıyi kul-
lanarak alkollü içki ve sigaradaki ÖTV tutarlarını ye-
niden belirledi. Kaıarla içeriğindekı şark tıpı tütiin ora-
nı yüzde 33 'e kadaı olan sigaraların Özel Tüketım Ver-
gısı tutarı yüzde 35 arttııılarak 20 sigaral ık bir paket ıçın
1 YTL'den 1.35 YTL'ye çıkanldı. Şark tipi tütün oranı
yüzde 34 ile yüzde 66 arasında olan sigaraların
OTV'si yüzde 49.8 aıttırılarak 20 sigaralık bir
paket için 53.4 YKr'den 80 YKr'ye çıktı. Dü-
zenlemeyle rakıdan lıtre başına alınan özel tü-
ketim vergisi tutan yiizde
26.3 arttınlarak
28.3809 YTL'den
35.8480
YTL'ye çı-
karıldı.
İTO: Perakende
fiyatlar geriledi
Ekonomi Servisi - tstanbul'da ocak ayında peraken- j
de fiyatlar binde 5 azalırken toptan fiyatlar bınde 6 art- j
tı. lstanbul Ticarel Odası (ÎTO) tarafindan hazırlanan
1995 bazh geçinme endeksine göre, yılhk ortalama ar-
tışlar perakende fiyatlarda yüzde 9.8, top-
tan fıyatlarda yüzde 11.0 olarak gerçekleş-
ti. Mir önceki yılın aynı ayı ile kıyas-
landığında ise perakende fiyatlar
yüzde 7.5, toptan fiyatlar yüzde
8.1 artış gösterdi. Gıda harcama-
ları grubunda ocak ayında bın-
de 5 arlış görülürken yaş-kııru
sebze ve meyve endeksindeki
düşiiş yiizde 1.6 oldu.
Yerli ulusal işletim sistemi projesinin daha güvenli olduğu belirtiliyor
Mcrosoft değtt TÜBİTAKANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Bilkent Üniversitesi öğretim
üyesi Mustafa Akgül, Türkiye'nin
bilişim teknolojisiyle ilgili projele-
rinde Microsoft'un tek seçenek
olarak görülmemesi gerektiğini
söyledi. TÜBİTAK'ın, daha hızlı
ve güvenli çalışan bir işletim siste-
mi üzerinde çalıştığını belirten Ak-
gül, bu projeye gereken destegın
verilmesini istedi. Microsof'tun sa-
hibi BillGates'in Türkiye ziyareti-
nin yankılan sürüyor. Bilişim uz-
manlannın birçoğu, Microsoft'un
Türkiye'yi yeni pazar olarak belir-
lemek istediğiııi belirtirken şirketin
gönüllü projelerle ülkeyi kendisine
bağımlı hale getirmeye çalıştığını
vurguluyor Bilkent Üniversitesi
öğretim üyesi Mustafa Akgül, tek-
nolojide asıl olanın seçeneklerin
hepsini öğretmek olduğunu söyle-
di. Bu bağlamda Microsoft'un ya-
nı sıra yerli ve yabancı yazılım fir-
malarınm da göz önünde bulundu-
nılması gerektiğini belirten Akgül,
"Kapalı kaynak kodlu yazıhmlar
güvenlik açısından ciddi tehlikeler
içermektedir. Türkiye yazılım ve
teknoloji üretecekse bunun yolu
açık koddan geçer" dedi.
Açık kaynağa dayalı yazılımın
hem maliyetleri düşüreceğini hem
de diğer yazıhmlara göre daha gü-
venli ve hızlı çalışacağını vurgula-
yan Akgül, "Türkiye'nin bilişim
sektöninde açık kaynağa dayalı ve
bütün teknolojileri bilen, üretebi-
Microsoft'tan
Google'a
rakip
Mıcrosoft Başkanı
Bill Gates.
Mıcrosoft 'un
internet hizmet
sunucusu MSN'in.
çok daha güçlii bir
arama motorunu,
kuüanıcüanmn
hizmetıne
sunacağım söyledi.
MSNtına sayfasında
bir açıklama yapan
Gates,
kullumcılurdan
gelen bilgiler ve
istekler
doğrultusunda MSN
sayfasım yeniden
dizayn ettiklerini
kaydetti. Gates, yeni
arama motorunun,
resim, haber, müzik
ve dosyalur ulunındu
hızlı ve detavlı bir
arama ımkânı
sunacağım bildirdi.
len insanlaraihtiyacıvardır.Tek bir
markaya dayalıolmakyanhşve teh-
likelibiryöntemdir" dedi
Türkiye'nin TÜBİTAK öncülü-
ğünde ulusal bir işletim sistemi ge-
liştirmek için çalışma yürütrüğünü
anlatan Akgül şöylc devam etti:
"Türkiye teknoloji üretmek ve bu
konuda güçhı kadroları oluştur-
makzorundadır. TÜBtTAK'ın ha-
/arladığı sistemin beta sürümünün
yakında çıkmasuu beküyoruz.
Dünyada da pek çok ülkede benze-
ri projeler var. Türkiye bu projeyi
dcsteklemelidir."
Şirket evlilikleri artacak
Türkiye'de gerçekleşecek birleşme ve satm alma
işlemlerinin toplam tutannın 10 milyar dolar olması bekleniyor
Ekonomi Servisi - Türkiye'de
2004 yılında tamamlanmış ve iş-
lem değeri açıklanmış olan şirket
birleşme ve satın alma işlemlerinin
toplam değeri 2.5 milyar dolar
olurken 2005'te bu rakamın 10
milyar dolar olması bekleniyor.
Ernest and Young tarafindan ha-
zırlanan "Birleşme ve Satın Alma
Işlemleri 2004 Raporu"na göre
2004'te Türkiye'de birleşme ve sa-
tm alma faaliyetleri açısmdan son
yıllardaki en yüksek işlem hacmi
gerçekleşti. Türk şirketlerinin hız-
lanan birleşme ve satın alma faali-
yetlerinin 2004'te de sürdüğü kay-
dedılen raporda geçen yıl gerçek-
leşen 91 işlemin 73 'ünde satın alan
tarafta bir Türk yatınmcısı olduğu
kaydedildi.
Yabancılann ilgisinin hâlâ çok
düşük olduğu ifade edilen raporda
20041e madencilik ve turizm öne çıktı
Satın alan Ülke Hndef S«ktcr . H l t M Oranı (mABDS)
1. AMen-Dcğuş-TüvsiMOGG
2. tnka Inçaat ve Sârısyi A.Ş.
3.QYAK
4. BNP Paribas
5. Denlzcller Ataköy OGG
6 Ereğli Demir Çelik
7. Astay Grubu
8. Yıldırım Dış Ticaret
9. Erkan Inşaat Madencilik I
10 ImmetMinıng
TOrklyo
Türkiye
Türkiye
Fransa
Türkiye
Türkiye
Türkiye
Türkiya
T5ıfciy»
Kanada
Araç Muayene Istasyonlan
Izmır, Adapazan, Gebze
DoJalGazÇevrımSantralton
Iskenderun Enerji Üratim
TEB Mali Yatınmlar
Ataköy Grubu Şırkstlen
Yanmca Porselen Sanayi
Sultanahmet A Ş
Eti Krom
Samsun Gübre Sanayi
ÇayelıBakırlşlelmeleıı
Hizmet W§\ %100 | 613.5
Ener]i J j j «60 358.6
Enerji z3$Ş? %49 | 3000
FinansalHlzmatlerî %50
Turizm —M \ %65
Seramık ) / « %100
2170
120.3
s?n
Turtzm lfrf^\
%1ÛO 60
°
Madencilik J j ^ \ ^ %100 58.0
Kimya
Madencilik
«100
%45
M.,
49 3
rikmiş nakıt fazlası olduğuna işa-
ret ederek u
Bu ııakit fazlası gide-
cck bir yer anyor. AB sürecüıdeki
gcüşmclerle birlikte 2005'ten baş-
layarak Türkiyc'nin bu fonlan çe-
kebileceğine inamyoruz. 2005te
Türkiye'de gerçekleşecek şirket
evliliklerinin değerinin 10 milyar
dolan bulmasuu bckliyoruz" şek-
linde konuştu.
gıda ve lojistik sektörlerinde ise
gerileme olduğu belirtildi.
Bankacılık sektöıüııde gerçek-
leşen tek işlemin BNP Paribas-
TEB olduğu anımsatılan raporda,
"Bu işlem, yabancı bankalann
Türk bankacılık sektörüne olan il-
gilerinin habercisi olarak algılan-
malıdır" denildi.
Ernst & Young Türkiye Kurum-
sal Finansman Bölüm Başkanı
CanDeldağ, gelişmiş ülkelerdc bi-
Toplam tutar 1.9 trilyon
Deldağ, bu yıl Türk Telekom,
Milli Piyango, Erdemir, TÜP-
RAŞ, Şeker Fabrikalan, Telsim,
Superonline gibı çok önemli
özelleştirmeler olduğuna işaret
etti. Sorulan da yanıtlayan Del-
dağ, 2004'te dünya çapında ger-
çekleştirilen birleşme ve satın al-
malann rutarının 1.9 trilyon dolar
olduğunu ifade etti.
EKONOMİ POLflİK
ERINÇ YELDAN
'Küreselleşme' Denilen
Tılsımlı Sözcük
"Küreselleşme" kavramı geçen yüzyılın son çey-
reğinden beri iktisat siyasasının ana gündem mad-
desi olarak karşımızdadurmaktadır. Bu anahtar söz-
cük, sanki doğaüstü bir tılsıma sahip imişçesine ge-
rek günlük hayatta, gerekse toplumsal, iktisadi ve si-
yasi ilişkilerin yönlendirilmesinde karşı konulmaz bir
çekim merkezi oluşturmaktadır. Bu tılsımlı sözcük
aslında hem bir tanımlama, hem de bir siyasi öner-
meler içeren iki olguyu bünyesinde barındırmakta-
dır: Bir tanım olarak küreselleşme, en yalın ifadesiy-
le, teknolojik ilerlemeler sayesinde dünya ekonomi-
sini oluşturan sosyal ve iktisadi parçaların birbirle-
riyle eklemlenmesi şeklinde algılanmaktadır. Tekno-
lojinin gelişmesi ve bilginin dünya öIçeğinde sınır ta-
nımadan dolaşması, ulusal ekonomileri ve bu arada
kültürel ve sosyal değerleri de birbirine yaklaştır-
maktadır.
Ancak burada üzerinde durulması gereken soru
şudur: Teknolojik gelişme, kapitalizmin neredeyse
dört yüzyıllık tarihi boyunca zaten var olan bir olgu-
dur. Sanayi devriminden bu yana teknolojik gelişme
baş döndürücü bir hızda eski üretim biçimlerinin ye-
rine yenilerini koyarken toplumsal yapılan da derin-
den etkilemektedir. Bu bilinen olguya, yirminci yüz-
yılın son çeyreğinde neden yeni bir tanımlama getir-
me ihtiyacı doğmuştur?
Bu sorunun cevabı kapitalizmin yirminci yüzyılın
sonlarında ulaştığı yeni aşamasının somut özellikle-
rinde yatmaktadır. Sermaye artık birikimini sürdüre-
bilmek için ulus devletin "sosyal" niteliklerinden ra-
hatsızlık duymakta ve kârlılığını arttırabilmek için ye-
ni pazarlara ve finansman araçlarına ihtiyaç duy-
maktadır. Bu açıdan küreselleşme diye adlandırılan
süreç bir yandan da siyasi, iktisadi ve sosyal tüm
alanları kapsayan bir öneriler reçetesi içermektedir.
Buna göre kapitalist üretim ilişkileri içindeki bir pa-
zar ekonomisinin biricik başarı ölçütü olarak kâr(ve-
ya genel olarak sermayenin getirisi) ön plana çıkar-
tılmakta ve ulus devletin, sermayenin daha fazla kâr
olanaklarının önündeki her türlü toplumsal, idari ya
dayasalkısıtlaması "akıldışı" olaraknitelendirilmek-
te ve kaldırılması gerektiği savunulmaktadır.
Küreselleşme olgusunu toplumsal hayatın yeniden
düzenlenmesini içeren bir siyasi/iktisadi önlemler re-
çetesi olarak gören neoliberal felsefenin yaklaşımı-
na göre tüm ülkelerin bu sihirli akımdan yararlana-
bilmesi için bir dizi toplumsal/siyasi/iktisadi düzen-
lemeyi ("yapısal reformları') başarması gerekmek-
tedir. Bu söylem altında azgelişmiş ülkelere düşen
görev, ulusal pazarlarını uluslararası sermayeye aç-
mak ve uluslararasılaşmış sermayenin gereklerine
ayak uyduracak reformları hayata geçirmek olmalı-
dır. Böylelikle kalkınma stratejisi artık özgün sanayi-
leşme hedefleri ya da özerk para, maliye, ticaret po-
litikaları içermemekte, sadece basitleştirilmiş bir re-
çeteye indirgenmektedir: Uluslararası sermayenin
ihtiyaçlarına cevap vermek. Bu arada "ulus devlet"
de sermayenin kâralanını daraltan her türlü "sosyal"
görevlerinden arındırılmalı ve uluslararası sermaye-
nin gereklerine göre yeniden şekillendirilmelidir.
Neoliberalizmin sunduğu küreselleşme reçetesi-
ne bu açıdan baktığımızda, küreselleşme kavramı-
nın aslında nesnel bir gerçeklikten ziyade, dünya ka-
pitalizminin öncü aktörleri olan çokuluslu şirketlerin
ve uluslararası finans kuruluşlarının öznel ve iradi bir
ideolojik projesi olarak değerlendirilmesi gerektiği
açıkça görülmektedir. Bu anlamda günümüz küre-
selleşmesi her şeyden önce bir teknolojik çağdaşlık
öyküsü değil, bir şirketler küreselleşmesi olarak dün-
ya kaynaklarının uluslararası kapitalist işbölümü için-
de paylaşımını öngören ideolojik bir söylem içer-
mektedir Bu ideolojik söylemin gerçek adı ise ge-
çen yüzyılın başında daha net olarak "emperyalizm"
kavramı ile nitelendirilmiştir.
• ••
Neoliberal, şirketler-küreselleşmesine karşı baş-
ka türlü bir küreselleşme sürecinin mümkün oldu-
ğunu savunan Dünya Sosyal Forumu'nun ana
sloganının altında da bu gözlem yatmaktadır.
"Başka Bir Dünya Mümkündür" sloganı etrafın-
da 26-31 Ocak tarihleri arasında Brezilya'nın Por-
to Alegre şehrinde toplanan 5. Dünya Sosyal Foru-
mu'nda (DSF) 135 ülkeden 155 bin delege, gezege-
nimizin alınıp satılabilir ticari bir mal olmadığını vur-
gulayarak neoliberal küreselleşmenin (yeni-emper-
yalizmin) karşısında duracak direniş politikalarını tar-
tışmak üzere bir araya geldi. 2500 etkinlik içinde gö-
rev alan 6800 konuşmacı beş gün boyunca daha
adaletli bir dünyanın nasıl yaratılabileceği konusun-
da çözüm önerilerini tartıştı.
•••
DSF'lerde dile getirilen çözüm önerilerinin genel-
de "reformist" nitelikte olduğu ve kapitalizmin kar-
şısında kapsamlı bir alternatif getiremediği çok sık
yapılan bir eleştiridir. Ancak unutmamak gerekir ki
DSF, adı üstünde bir sosyal "forumdur". Bir forum
olarak DSF kitlesel ölçekte katılımı amaçlamakta ve
bir merkezi siyasi örgüt olma iddiası taşımamakta-
dır. Kanımca, DSF'lerde bugüne kadar dile getirilen
somut politika önerileri, çokuluslu şirketlerin ve ulus-
lararası finans sermayesinin saldırılarına karşı önce-
likle birer antisistemik karşı çıkış olarak değerlendi-
rilmelidir. Başka bir dünyayı mümkün kılacak gerçek
dönüşümlerin ise ancak emekçi sınıfların iktidarı al-
tında gerçekleştirilmeye başlanacağını kabul etmek
gerekir. Bu anlamda, DSF toplantılarında dile getiri-
len önerilerin, emeğin iktidar mücadelesine alterna-
tif değil, bilakis bu mücadeleyi destekleyen araadım-
lar olarak görülmesi kanımca daha doğru bir yak-
laşım olacaktır.
Gl TOPLUMUNA DOĞRU/ ÖZLEM YÜZAK [email protected]
"Gümrükbirliğikapsamında söz verip
yerine getirmediğiniz yükûmlülükleriniz
var. Bunlar müzakerelerde karşınıza çı-
kacak. Bir faslın açılabilmesi için, bu ko-
nulann da çözülmesi koşul olarak önü-
nüze çıkacak..." Bu sözler Avrupa Ko-
misyonu Genişleme Bölümü'nden Türki-
ye Masası uzmanlanndan Riccardo Ser-
ri'ye ait. Serri, Türkiye'deçok tartışılan bir
konuya da açıklık getiriyor: "Tarama sü-
recinin 3 Ekim'den önce başlaması
mümkün değil. Ancak tarama süreci ta-
mamlandıktan sonra müzakereleregeçi-
lecek diye bir koşul da yok. Kolay ye ta-
raması çabukblten fasıllann görüşülme-
sine hemen geçilebilir..." Belli ki müza-
kerelerin 2006'ya sarkması söz konusu.
lstanbul ve Ankara'dan 25 gazeteci,
bir haftadan beri Avrupa Birliği'nin bütün
kurumlannı ziyaret ediyoruz. İlgili birimler-
den yetkililer bize bilgiler veriyor, kurum-
lann yapılannı ve işleyişini anlatıyor, so-
rulanmızı yanıtlamaya çalışıyorlar. Türki-
yg Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile
birlik bünyesinden oluştu-
rulan Türkiye Ekonomi Po-
litikaları Araştırma Vakfı
(TEPAV) tarafindan organize edilen "Av-
rupa Birliği lletişim Projesi" kapsamında
yürütülen bireğitim programı bu. Amaç,
müzakere sürecinde kamuoyuna sağlık-
lı bilgi akışını güçlendirmek. Avrupa Bir-
liği'nin ticaret politikası, kornşuluk politj-
kası, tanm, güvenlik ve genişleme politi-
kaları, Konsey'in ve Parlamento'nun iş-
leyişi... Yani tam bir bilgi bombardımanı
içindeyiz. Mekanizmayı tanımaya çalışır-
ken kurumlann içindeki yetersizlikleri ve
kimi zaman oluşan koordinasyon eksik-
liklerinin de var olduğunu öğreniyomz.
örneğin bölgesel komiteler oluşturulur-
ken sayının saptanmasında gerçekten
bölgesel kriterler göz önüne alınmamış,
dolayısıyla temsil konusunda sorunlarya-
şanıyor. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Ko-
mitesi'nde 34 yıldan beri görev yapan lle-
tişim Bölümü Başkanı Vera Parr ise iş-
verenler, işçi sendikaları ve farklı çıkar
Brükserde Hava Kurşuni
gruplan olmak üzere 3 gruptan oluşan ve
tamamen sivil toplumun görüşlerinin yan-
sıtıldığı Komite'nin yapılanmasının
1958'den beri değişmediğini anlatıyor.
Avrupa toplumunda bu süreç içinde çok
ciddi değişimler yaşandığını vurgulayan
Parr, üçüncü grubun çok geliştiğini ve ye-
ni yapılanma olrtiadıkça, eşit bir sivil top-
lum temsilinin söz konusu olamayacağı-
nı belirtiyor.
Tüm bunlann yanında kabul etmek ge-
rekir ki Avrupa Birliği gerçekten de dev
bir proje. Ben birliği, gözümde, sürekli
büyüyen, şekil değiştiren ve hareket
eden dev bir organizma olarak canlandır-
maya başladım. Sürekli yeni kararların
tartışıldığı, yeni diyalog alanlarının yara-
tıldığı, genişlemelerle birlikte farklı yapı-
lanmalara gidilen dev bir hücre. Özellik-
le bürokratlar kendi ulusal kimliklerinin
ötesine geçmişler birlik ruhu içinde bir
yaşam sürüyorlar. "Bir
rüya, bir projs, bir
şans..." AB vatandaş-
lannın önüne konulan slogan bu. Küçük
ülkeler birlik şemsiyesi altına sığınarak
AB'yi "ulus üstü" olarak kabul etmeyi be-
nimsemişler. Kimi büyüklerise hükümet-
ler arası (intergovermental) yaklaşım yan-
lısı. Bu, birlik içinde 30 yıldır tartışılan bir
konu. Nihai ve nerkesi tatmin eden bir çö-
züm yolu sağlanamadığı için sürekli ye-
ni anlaşmalar yapılıyor.
Pekt ya Türkiye?
Birliğin "patronu" olarak tanımlanan
Avrupa Konseyi'nin genişlemeden so-
rumlu biriminden Nicolas Kerlero-
ux'nundediğigibi "AB, birkulüp, kendi-
ne özgü kuralları varve kulübe girmek is-
teyen bu kurallara uymak zorunda. Bu
ise zohu ve özveriti bir süreç..."
Türkiye'nin önünde, boyu 1.5 metreye
ulaşan 90 bin sayfalık AB müktesebatı
duruyor. Görüşülecekfasıl (chapter)sayı-
sıysa 31 'den 35'e çıkmış durumda. He-
nüz kesinleşmemiş olsa da, bir fasıl ka-
pandıktan sonra diğerı başlatılacak gibi
görünüyor. Üstelik Türkiye ve yeni üye
olacaklann yararlanacağı fonlar da tır-
panlanmış durumda. Türkiye'ye 2004-
2006 dönemi için ayrılan para, 2004 için
250 milyon Euro, 2005 için 300 milyon,
2006 için ise 500 milyon Euro. 2007-2013
dönemiyse belli değil. Türkiye müzake-
reler süresince elini güçlü tutmak zorun-
da. Bu da konulara çok iyi hâkim olmak,
çok iyi tartışmak anlamına geliyor. Hata-
ya asla yer olmayan bir süreç başlıyor.
Çünkü hata Türkiye'ye kaybettirir. Belki
yoksuluz ama AB şemsiyesi altına sığı-
nacak küçük bir ülke değiliz. Bize pek is-
tekli olmadıklanysa açık. Bunu, ödün ye-
rerek değil, kendimizi güçlü kılarak, je-
opolitik konumuzu iyi değerlendirerek
aşabiliriz. Biz, bir kurumdan diğerine gi-
rip çıkıyoruz. Brüksel'de ise hava alabil-
diğine kurşuni, alabildiğine kasvetli...