18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA H i J V v J i ı VJITJ-JL ekonomi(5)cumhuriyet.com.tr 13 Stratejik öneme sahip kurumlarınyerli sermayede kalması gerektiğini belirten TİMBaşkanı Satıcı: Erdenıir'i kapturnayız • Türkiye Ihracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, Erdemir'in özelleştirilmesi konusunda bir araya gelmeyi düşünebilecek yerli sermaye gruplan arasmda bir organizasyon yapabileceklerini belirtti. Satıcı, ekonomik anlamda da stratejik öneme sahip kurumların yerli sermayede kalması gerektiğini dile getirdi. • TÎM Başkanı Oğuz Satıcı, Hreğli'de bulunan Erdemir tesislerinde ocak ayı ihracat rakamlannı açıkladı. Buna göre, Türkiye'nin ihracatı, son 12 ayda 64 milyar 367 milyon dolara ulaştı. 2004 yılı ocak ayında 4 milyar 673 milyon 362 bin dolar olan aylık ihracat 5 milyar 30 milyon 475 bin dolara ulaştı. Ekonomi Scrvisi - Türkiye'nin hem ihracat hem de üretimde ön- de gelen şirketlerinden biri olan Ereğlı Demir ve Çelik Fabrikala- n'nın (JİRDEMİR) özelleştirme hazırhklan sürerken Türkiye îh- racatçılar Meclisi (TİM) Başka- nı OğuzSabcı, şirketin yerli ser- mayede kalması için organizas- yonlar yapabileceklerini belirtti ERDEMlR'in yabancılara ve blok satışına karşı çıkanlara TtM Başkanı Satıcı da eklendi. Satıcı, Türkiye içinden ERDEMtR'e ta- lip olabilecek sermaye gruplan- nı ihracatçılann oluşturduğu gi- rişimcilerle bir araya getirmek için çeşitli organizasyonlar yapa- bileceklerini belirterek "ER- DEMİR 'in ülke içinde kalması içinyaı dııııcı oluruz" diye konuş- tu. Satıcı, TİM olarak limanlann özelleştirilmesi konusunda bir gi- rişim grubu oluşturduklannı ve bu konuda başta Izmir Iimanı için çalışmalar başlattıklannı da lıa- tırlattı. ISDEMİR'le birlikte toplam kapasıtesi 2010 yılında 10 mil- yon ton, 2015 'te ise 14 milyon tona çıkması planlanan ERDE- MtR'in özelleştirme stratejısı he- nüz belirlenmemesıne rağmen yabancı çelik üreticilerinin de iş- tahını kabartıyor. Şırketin yüzde 46.12 'lik payı- nın blok olarak satışı için mart ayı sonuna doğru ihale ilanına çı- kılması hedeflendiği daha önce açıklanmıştı. ERDEMİR'de talip firmalar arasında dünya devleri Arcelor, Mittal Steel, Amerikan US Steel, Corrus ve Rus Novoli- petsk ile Severstal şirketlerinin isimleri geçiyor. ERDEMİR'in 493 milyon do- lar ve ISDEMİR'in ise 518 mil- yon dolar olmak üzere toplam 1.011 milyar dolarlık devam eden yatınmı bulunuyor. İhracatta rekor TlM Başkanı Satıcı, ocak ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Bu- na göre, Türkiye'nin ihracatı, ocak sonu itibarıyla son 12 ayda, yüzde 3 l'lik artışla 64 milyar 367 milyon dolara ulaştı. Geçen yılın ocak sonu itibarıyla 12 aylık ih- racat tutarı ise 49 milyar 100 mil- yon 624 bin dolar olarak hesap- lanmıştı. 2004 yılı ocak ayında 4 milyar 673 milyon 362 bin dolar olan aylık ihracat rakamı bu yılın aynı dönemınde 5 milyar 30 mil- yon 475 bin dolara ulaştı. Ocak ayında sanayi mamulleri arasında en büyük paya sahip bu- lunan hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı yüzde 10.1 'lik düşüşle 1 milyar 89 milyon 102 bin dolara geriledi. Ocak ayında en fazla ih- racat artışı, yüzde 356.7'lik büyüme ile zeytin ve zeytm- yağındayaşandı. r AB'den kriz uyarısı Ilaber Merkezi - AB Komisyonu Kkonomi ve l'inans üirektörlüğü'nden Türkiye'ye can açık uyansı geldı. Ekonomi ve finans uzmanı Dörck Verbeken, "2005 yıhnda da cari açık sürcr ve bu- nun finansmanı olmazsa kriz çıkabilir" dedi. AB tletişim Projesı çerçevesinde gazetecilere düzen- lencn kursta konuşan Verbeken, Türkiye'nin hız- lı büyüdüğünü belirterek bıınıın "ıızun vadcdc sürdüriilcbilir" olmadığını söyledi. Verbeken, "Türkiye hızlı büyürken verilen ca- ri açık oraııı AB'yi korkutuyor. Anıa lîııanse edil- diği siirccc sorun yok" dedi. Türkiye'nin 2004 yı- lında cari açığı, kısa vadeli para girişleriyle fınan- se ettiğine dikkal çeken Verbeken, 2005 yılı için doğrudan yabancı yatırımına dönüşmesı gerek- tığıne ışaret etti. Vergininyansı faize gidiyor ANKARA(( :umhııriyetBürosu)-Başba- ^ g H p l k kan Tayyip Erdoğan, 2004 yılı bütçe ger- ğM^^^ çekleşmelerine göre vergi gelirlennin yüz-I de 55'inin faiz harcamalannı karşılar du- 1 , *» nıma geldiğini belirtti. Partisinin grup top- lantısında ekonomik verileri değerlendiren Krdoğan, 2004'te 45.8 katrilyon lira ola- rak öngörülen bütçe açığının, 15.5 katrilyon lıra eksiğiyle 30.3 katrilyon lira oldıığıınu söyledi. Erdoğan, "Vergi gelirlerimiz faiz dışı harcama- lan aşmış dunımda. Eğer Türkiye geçmiş yıllarda hesapsızca borçlan- dırılnıamış olsavdı, vergi gelirleri- ıııiz dcvlctin toplam harcamalannı rahatlıkla karşılayacak, hatta arta- cak, bir kenara konacakh" dedi. Sigara ve alkole ÖTVzammı geliyor ANKARA (Cumhuriyct Bürosu) - Hükümet, içkı vc sigaralardaki ÖTV oranlarını yüzde 118.6'ya varan oranlarda artırdı. Yapılan artışlarla alkollü içkilerdeki ÖTV oranları yüzde 22 ile yüzde 118.6 oranlan arasın- da, sigaradaysa yüzde 7.4'le yüzde 49.8 oranlan ara- sında yükseltildi. Artışın, sigara fıyatlanna yüzde 10'a yakm zam olarak yansıtılması bekleniyor. Bakanlar Kurulu, dün kendisıne yenlen yetkıyi kul- lanarak alkollü içki ve sigaradaki ÖTV tutarlarını ye- niden belirledi. Kaıarla içeriğindekı şark tıpı tütiin ora- nı yüzde 33 'e kadaı olan sigaraların Özel Tüketım Ver- gısı tutarı yüzde 35 arttııılarak 20 sigaral ık bir paket ıçın 1 YTL'den 1.35 YTL'ye çıkanldı. Şark tipi tütün oranı yüzde 34 ile yüzde 66 arasında olan sigaraların OTV'si yüzde 49.8 aıttırılarak 20 sigaralık bir paket için 53.4 YKr'den 80 YKr'ye çıktı. Dü- zenlemeyle rakıdan lıtre başına alınan özel tü- ketim vergisi tutan yiizde 26.3 arttınlarak 28.3809 YTL'den 35.8480 YTL'ye çı- karıldı. İTO: Perakende fiyatlar geriledi Ekonomi Servisi - tstanbul'da ocak ayında peraken- j de fiyatlar binde 5 azalırken toptan fiyatlar bınde 6 art- j tı. lstanbul Ticarel Odası (ÎTO) tarafindan hazırlanan 1995 bazh geçinme endeksine göre, yılhk ortalama ar- tışlar perakende fiyatlarda yüzde 9.8, top- tan fıyatlarda yüzde 11.0 olarak gerçekleş- ti. Mir önceki yılın aynı ayı ile kıyas- landığında ise perakende fiyatlar yüzde 7.5, toptan fiyatlar yüzde 8.1 artış gösterdi. Gıda harcama- ları grubunda ocak ayında bın- de 5 arlış görülürken yaş-kııru sebze ve meyve endeksindeki düşiiş yiizde 1.6 oldu. Yerli ulusal işletim sistemi projesinin daha güvenli olduğu belirtiliyor Mcrosoft değtt TÜBİTAKANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Mustafa Akgül, Türkiye'nin bilişim teknolojisiyle ilgili projele- rinde Microsoft'un tek seçenek olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. TÜBİTAK'ın, daha hızlı ve güvenli çalışan bir işletim siste- mi üzerinde çalıştığını belirten Ak- gül, bu projeye gereken destegın verilmesini istedi. Microsof'tun sa- hibi BillGates'in Türkiye ziyareti- nin yankılan sürüyor. Bilişim uz- manlannın birçoğu, Microsoft'un Türkiye'yi yeni pazar olarak belir- lemek istediğiııi belirtirken şirketin gönüllü projelerle ülkeyi kendisine bağımlı hale getirmeye çalıştığını vurguluyor Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Mustafa Akgül, tek- nolojide asıl olanın seçeneklerin hepsini öğretmek olduğunu söyle- di. Bu bağlamda Microsoft'un ya- nı sıra yerli ve yabancı yazılım fir- malarınm da göz önünde bulundu- nılması gerektiğini belirten Akgül, "Kapalı kaynak kodlu yazıhmlar güvenlik açısından ciddi tehlikeler içermektedir. Türkiye yazılım ve teknoloji üretecekse bunun yolu açık koddan geçer" dedi. Açık kaynağa dayalı yazılımın hem maliyetleri düşüreceğini hem de diğer yazıhmlara göre daha gü- venli ve hızlı çalışacağını vurgula- yan Akgül, "Türkiye'nin bilişim sektöninde açık kaynağa dayalı ve bütün teknolojileri bilen, üretebi- Microsoft'tan Google'a rakip Mıcrosoft Başkanı Bill Gates. Mıcrosoft 'un internet hizmet sunucusu MSN'in. çok daha güçlii bir arama motorunu, kuüanıcüanmn hizmetıne sunacağım söyledi. MSNtına sayfasında bir açıklama yapan Gates, kullumcılurdan gelen bilgiler ve istekler doğrultusunda MSN sayfasım yeniden dizayn ettiklerini kaydetti. Gates, yeni arama motorunun, resim, haber, müzik ve dosyalur ulunındu hızlı ve detavlı bir arama ımkânı sunacağım bildirdi. len insanlaraihtiyacıvardır.Tek bir markaya dayalıolmakyanhşve teh- likelibiryöntemdir" dedi Türkiye'nin TÜBİTAK öncülü- ğünde ulusal bir işletim sistemi ge- liştirmek için çalışma yürütrüğünü anlatan Akgül şöylc devam etti: "Türkiye teknoloji üretmek ve bu konuda güçhı kadroları oluştur- makzorundadır. TÜBtTAK'ın ha- /arladığı sistemin beta sürümünün yakında çıkmasuu beküyoruz. Dünyada da pek çok ülkede benze- ri projeler var. Türkiye bu projeyi dcsteklemelidir." Şirket evlilikleri artacak Türkiye'de gerçekleşecek birleşme ve satm alma işlemlerinin toplam tutannın 10 milyar dolar olması bekleniyor Ekonomi Servisi - Türkiye'de 2004 yılında tamamlanmış ve iş- lem değeri açıklanmış olan şirket birleşme ve satın alma işlemlerinin toplam değeri 2.5 milyar dolar olurken 2005'te bu rakamın 10 milyar dolar olması bekleniyor. Ernest and Young tarafindan ha- zırlanan "Birleşme ve Satın Alma Işlemleri 2004 Raporu"na göre 2004'te Türkiye'de birleşme ve sa- tm alma faaliyetleri açısmdan son yıllardaki en yüksek işlem hacmi gerçekleşti. Türk şirketlerinin hız- lanan birleşme ve satın alma faali- yetlerinin 2004'te de sürdüğü kay- dedılen raporda geçen yıl gerçek- leşen 91 işlemin 73 'ünde satın alan tarafta bir Türk yatınmcısı olduğu kaydedildi. Yabancılann ilgisinin hâlâ çok düşük olduğu ifade edilen raporda 20041e madencilik ve turizm öne çıktı Satın alan Ülke Hndef S«ktcr . H l t M Oranı (mABDS) 1. AMen-Dcğuş-TüvsiMOGG 2. tnka Inçaat ve Sârısyi A.Ş. 3.QYAK 4. BNP Paribas 5. Denlzcller Ataköy OGG 6 Ereğli Demir Çelik 7. Astay Grubu 8. Yıldırım Dış Ticaret 9. Erkan Inşaat Madencilik I 10 ImmetMinıng TOrklyo Türkiye Türkiye Fransa Türkiye Türkiye Türkiye Türkiya T5ıfciy» Kanada Araç Muayene Istasyonlan Izmır, Adapazan, Gebze DoJalGazÇevrımSantralton Iskenderun Enerji Üratim TEB Mali Yatınmlar Ataköy Grubu Şırkstlen Yanmca Porselen Sanayi Sultanahmet A Ş Eti Krom Samsun Gübre Sanayi ÇayelıBakırlşlelmeleıı Hizmet W§\ %100 | 613.5 Ener]i J j j «60 358.6 Enerji z3$Ş? %49 | 3000 FinansalHlzmatlerî %50 Turizm —M \ %65 Seramık ) / « %100 2170 120.3 s?n Turtzm lfrf^\ %1ÛO 60 ° Madencilik J j ^ \ ^ %100 58.0 Kimya Madencilik «100 %45 M., 49 3 rikmiş nakıt fazlası olduğuna işa- ret ederek u Bu ııakit fazlası gide- cck bir yer anyor. AB sürecüıdeki gcüşmclerle birlikte 2005'ten baş- layarak Türkiyc'nin bu fonlan çe- kebileceğine inamyoruz. 2005te Türkiye'de gerçekleşecek şirket evliliklerinin değerinin 10 milyar dolan bulmasuu bckliyoruz" şek- linde konuştu. gıda ve lojistik sektörlerinde ise gerileme olduğu belirtildi. Bankacılık sektöıüııde gerçek- leşen tek işlemin BNP Paribas- TEB olduğu anımsatılan raporda, "Bu işlem, yabancı bankalann Türk bankacılık sektörüne olan il- gilerinin habercisi olarak algılan- malıdır" denildi. Ernst & Young Türkiye Kurum- sal Finansman Bölüm Başkanı CanDeldağ, gelişmiş ülkelerdc bi- Toplam tutar 1.9 trilyon Deldağ, bu yıl Türk Telekom, Milli Piyango, Erdemir, TÜP- RAŞ, Şeker Fabrikalan, Telsim, Superonline gibı çok önemli özelleştirmeler olduğuna işaret etti. Sorulan da yanıtlayan Del- dağ, 2004'te dünya çapında ger- çekleştirilen birleşme ve satın al- malann rutarının 1.9 trilyon dolar olduğunu ifade etti. EKONOMİ POLflİK ERINÇ YELDAN 'Küreselleşme' Denilen Tılsımlı Sözcük "Küreselleşme" kavramı geçen yüzyılın son çey- reğinden beri iktisat siyasasının ana gündem mad- desi olarak karşımızdadurmaktadır. Bu anahtar söz- cük, sanki doğaüstü bir tılsıma sahip imişçesine ge- rek günlük hayatta, gerekse toplumsal, iktisadi ve si- yasi ilişkilerin yönlendirilmesinde karşı konulmaz bir çekim merkezi oluşturmaktadır. Bu tılsımlı sözcük aslında hem bir tanımlama, hem de bir siyasi öner- meler içeren iki olguyu bünyesinde barındırmakta- dır: Bir tanım olarak küreselleşme, en yalın ifadesiy- le, teknolojik ilerlemeler sayesinde dünya ekonomi- sini oluşturan sosyal ve iktisadi parçaların birbirle- riyle eklemlenmesi şeklinde algılanmaktadır. Tekno- lojinin gelişmesi ve bilginin dünya öIçeğinde sınır ta- nımadan dolaşması, ulusal ekonomileri ve bu arada kültürel ve sosyal değerleri de birbirine yaklaştır- maktadır. Ancak burada üzerinde durulması gereken soru şudur: Teknolojik gelişme, kapitalizmin neredeyse dört yüzyıllık tarihi boyunca zaten var olan bir olgu- dur. Sanayi devriminden bu yana teknolojik gelişme baş döndürücü bir hızda eski üretim biçimlerinin ye- rine yenilerini koyarken toplumsal yapılan da derin- den etkilemektedir. Bu bilinen olguya, yirminci yüz- yılın son çeyreğinde neden yeni bir tanımlama getir- me ihtiyacı doğmuştur? Bu sorunun cevabı kapitalizmin yirminci yüzyılın sonlarında ulaştığı yeni aşamasının somut özellikle- rinde yatmaktadır. Sermaye artık birikimini sürdüre- bilmek için ulus devletin "sosyal" niteliklerinden ra- hatsızlık duymakta ve kârlılığını arttırabilmek için ye- ni pazarlara ve finansman araçlarına ihtiyaç duy- maktadır. Bu açıdan küreselleşme diye adlandırılan süreç bir yandan da siyasi, iktisadi ve sosyal tüm alanları kapsayan bir öneriler reçetesi içermektedir. Buna göre kapitalist üretim ilişkileri içindeki bir pa- zar ekonomisinin biricik başarı ölçütü olarak kâr(ve- ya genel olarak sermayenin getirisi) ön plana çıkar- tılmakta ve ulus devletin, sermayenin daha fazla kâr olanaklarının önündeki her türlü toplumsal, idari ya dayasalkısıtlaması "akıldışı" olaraknitelendirilmek- te ve kaldırılması gerektiği savunulmaktadır. Küreselleşme olgusunu toplumsal hayatın yeniden düzenlenmesini içeren bir siyasi/iktisadi önlemler re- çetesi olarak gören neoliberal felsefenin yaklaşımı- na göre tüm ülkelerin bu sihirli akımdan yararlana- bilmesi için bir dizi toplumsal/siyasi/iktisadi düzen- lemeyi ("yapısal reformları') başarması gerekmek- tedir. Bu söylem altında azgelişmiş ülkelere düşen görev, ulusal pazarlarını uluslararası sermayeye aç- mak ve uluslararasılaşmış sermayenin gereklerine ayak uyduracak reformları hayata geçirmek olmalı- dır. Böylelikle kalkınma stratejisi artık özgün sanayi- leşme hedefleri ya da özerk para, maliye, ticaret po- litikaları içermemekte, sadece basitleştirilmiş bir re- çeteye indirgenmektedir: Uluslararası sermayenin ihtiyaçlarına cevap vermek. Bu arada "ulus devlet" de sermayenin kâralanını daraltan her türlü "sosyal" görevlerinden arındırılmalı ve uluslararası sermaye- nin gereklerine göre yeniden şekillendirilmelidir. Neoliberalizmin sunduğu küreselleşme reçetesi- ne bu açıdan baktığımızda, küreselleşme kavramı- nın aslında nesnel bir gerçeklikten ziyade, dünya ka- pitalizminin öncü aktörleri olan çokuluslu şirketlerin ve uluslararası finans kuruluşlarının öznel ve iradi bir ideolojik projesi olarak değerlendirilmesi gerektiği açıkça görülmektedir. Bu anlamda günümüz küre- selleşmesi her şeyden önce bir teknolojik çağdaşlık öyküsü değil, bir şirketler küreselleşmesi olarak dün- ya kaynaklarının uluslararası kapitalist işbölümü için- de paylaşımını öngören ideolojik bir söylem içer- mektedir Bu ideolojik söylemin gerçek adı ise ge- çen yüzyılın başında daha net olarak "emperyalizm" kavramı ile nitelendirilmiştir. • •• Neoliberal, şirketler-küreselleşmesine karşı baş- ka türlü bir küreselleşme sürecinin mümkün oldu- ğunu savunan Dünya Sosyal Forumu'nun ana sloganının altında da bu gözlem yatmaktadır. "Başka Bir Dünya Mümkündür" sloganı etrafın- da 26-31 Ocak tarihleri arasında Brezilya'nın Por- to Alegre şehrinde toplanan 5. Dünya Sosyal Foru- mu'nda (DSF) 135 ülkeden 155 bin delege, gezege- nimizin alınıp satılabilir ticari bir mal olmadığını vur- gulayarak neoliberal küreselleşmenin (yeni-emper- yalizmin) karşısında duracak direniş politikalarını tar- tışmak üzere bir araya geldi. 2500 etkinlik içinde gö- rev alan 6800 konuşmacı beş gün boyunca daha adaletli bir dünyanın nasıl yaratılabileceği konusun- da çözüm önerilerini tartıştı. ••• DSF'lerde dile getirilen çözüm önerilerinin genel- de "reformist" nitelikte olduğu ve kapitalizmin kar- şısında kapsamlı bir alternatif getiremediği çok sık yapılan bir eleştiridir. Ancak unutmamak gerekir ki DSF, adı üstünde bir sosyal "forumdur". Bir forum olarak DSF kitlesel ölçekte katılımı amaçlamakta ve bir merkezi siyasi örgüt olma iddiası taşımamakta- dır. Kanımca, DSF'lerde bugüne kadar dile getirilen somut politika önerileri, çokuluslu şirketlerin ve ulus- lararası finans sermayesinin saldırılarına karşı önce- likle birer antisistemik karşı çıkış olarak değerlendi- rilmelidir. Başka bir dünyayı mümkün kılacak gerçek dönüşümlerin ise ancak emekçi sınıfların iktidarı al- tında gerçekleştirilmeye başlanacağını kabul etmek gerekir. Bu anlamda, DSF toplantılarında dile getiri- len önerilerin, emeğin iktidar mücadelesine alterna- tif değil, bilakis bu mücadeleyi destekleyen araadım- lar olarak görülmesi kanımca daha doğru bir yak- laşım olacaktır. Gl TOPLUMUNA DOĞRU/ ÖZLEM YÜZAK [email protected] "Gümrükbirliğikapsamında söz verip yerine getirmediğiniz yükûmlülükleriniz var. Bunlar müzakerelerde karşınıza çı- kacak. Bir faslın açılabilmesi için, bu ko- nulann da çözülmesi koşul olarak önü- nüze çıkacak..." Bu sözler Avrupa Ko- misyonu Genişleme Bölümü'nden Türki- ye Masası uzmanlanndan Riccardo Ser- ri'ye ait. Serri, Türkiye'deçok tartışılan bir konuya da açıklık getiriyor: "Tarama sü- recinin 3 Ekim'den önce başlaması mümkün değil. Ancak tarama süreci ta- mamlandıktan sonra müzakereleregeçi- lecek diye bir koşul da yok. Kolay ye ta- raması çabukblten fasıllann görüşülme- sine hemen geçilebilir..." Belli ki müza- kerelerin 2006'ya sarkması söz konusu. lstanbul ve Ankara'dan 25 gazeteci, bir haftadan beri Avrupa Birliği'nin bütün kurumlannı ziyaret ediyoruz. İlgili birimler- den yetkililer bize bilgiler veriyor, kurum- lann yapılannı ve işleyişini anlatıyor, so- rulanmızı yanıtlamaya çalışıyorlar. Türki- yg Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile birlik bünyesinden oluştu- rulan Türkiye Ekonomi Po- litikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafindan organize edilen "Av- rupa Birliği lletişim Projesi" kapsamında yürütülen bireğitim programı bu. Amaç, müzakere sürecinde kamuoyuna sağlık- lı bilgi akışını güçlendirmek. Avrupa Bir- liği'nin ticaret politikası, kornşuluk politj- kası, tanm, güvenlik ve genişleme politi- kaları, Konsey'in ve Parlamento'nun iş- leyişi... Yani tam bir bilgi bombardımanı içindeyiz. Mekanizmayı tanımaya çalışır- ken kurumlann içindeki yetersizlikleri ve kimi zaman oluşan koordinasyon eksik- liklerinin de var olduğunu öğreniyomz. örneğin bölgesel komiteler oluşturulur- ken sayının saptanmasında gerçekten bölgesel kriterler göz önüne alınmamış, dolayısıyla temsil konusunda sorunlarya- şanıyor. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Ko- mitesi'nde 34 yıldan beri görev yapan lle- tişim Bölümü Başkanı Vera Parr ise iş- verenler, işçi sendikaları ve farklı çıkar Brükserde Hava Kurşuni gruplan olmak üzere 3 gruptan oluşan ve tamamen sivil toplumun görüşlerinin yan- sıtıldığı Komite'nin yapılanmasının 1958'den beri değişmediğini anlatıyor. Avrupa toplumunda bu süreç içinde çok ciddi değişimler yaşandığını vurgulayan Parr, üçüncü grubun çok geliştiğini ve ye- ni yapılanma olrtiadıkça, eşit bir sivil top- lum temsilinin söz konusu olamayacağı- nı belirtiyor. Tüm bunlann yanında kabul etmek ge- rekir ki Avrupa Birliği gerçekten de dev bir proje. Ben birliği, gözümde, sürekli büyüyen, şekil değiştiren ve hareket eden dev bir organizma olarak canlandır- maya başladım. Sürekli yeni kararların tartışıldığı, yeni diyalog alanlarının yara- tıldığı, genişlemelerle birlikte farklı yapı- lanmalara gidilen dev bir hücre. Özellik- le bürokratlar kendi ulusal kimliklerinin ötesine geçmişler birlik ruhu içinde bir yaşam sürüyorlar. "Bir rüya, bir projs, bir şans..." AB vatandaş- lannın önüne konulan slogan bu. Küçük ülkeler birlik şemsiyesi altına sığınarak AB'yi "ulus üstü" olarak kabul etmeyi be- nimsemişler. Kimi büyüklerise hükümet- ler arası (intergovermental) yaklaşım yan- lısı. Bu, birlik içinde 30 yıldır tartışılan bir konu. Nihai ve nerkesi tatmin eden bir çö- züm yolu sağlanamadığı için sürekli ye- ni anlaşmalar yapılıyor. Pekt ya Türkiye? Birliğin "patronu" olarak tanımlanan Avrupa Konseyi'nin genişlemeden so- rumlu biriminden Nicolas Kerlero- ux'nundediğigibi "AB, birkulüp, kendi- ne özgü kuralları varve kulübe girmek is- teyen bu kurallara uymak zorunda. Bu ise zohu ve özveriti bir süreç..." Türkiye'nin önünde, boyu 1.5 metreye ulaşan 90 bin sayfalık AB müktesebatı duruyor. Görüşülecekfasıl (chapter)sayı- sıysa 31 'den 35'e çıkmış durumda. He- nüz kesinleşmemiş olsa da, bir fasıl ka- pandıktan sonra diğerı başlatılacak gibi görünüyor. Üstelik Türkiye ve yeni üye olacaklann yararlanacağı fonlar da tır- panlanmış durumda. Türkiye'ye 2004- 2006 dönemi için ayrılan para, 2004 için 250 milyon Euro, 2005 için 300 milyon, 2006 için ise 500 milyon Euro. 2007-2013 dönemiyse belli değil. Türkiye müzake- reler süresince elini güçlü tutmak zorun- da. Bu da konulara çok iyi hâkim olmak, çok iyi tartışmak anlamına geliyor. Hata- ya asla yer olmayan bir süreç başlıyor. Çünkü hata Türkiye'ye kaybettirir. Belki yoksuluz ama AB şemsiyesi altına sığı- nacak küçük bir ülke değiliz. Bize pek is- tekli olmadıklanysa açık. Bunu, ödün ye- rerek değil, kendimizi güçlü kılarak, je- opolitik konumuzu iyi değerlendirerek aşabiliriz. Biz, bir kurumdan diğerine gi- rip çıkıyoruz. Brüksel'de ise hava alabil- diğine kurşuni, alabildiğine kasvetli...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle