24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ŞUBAT 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER SEFİNE-İ TERAKKİ TURHAN SELÇUK DÜRÜST TABİATLI İSTANBUL EFENDİSİ HARÎrjLÂDE MACERALAEI HEKMİLİ BÎRDEN Ot SAMİ'Yİ VEHECEÖTİZ :6rE.Mİ MMTİ-M Gül ve bürokratlar, en az 36 başlıkta yürütülecek müzakereler için hazırladıkları modeli sundu Dışişleri,ABbakanlığına karşıANKARA (Cumhııriyet Bürosu) - Dışişleri Bakanı Ahdullah Gül, AB ile en az 36 başlıkta yürütülecek mü- zakereler için bakanlığımn hazırla- dığı modeli sundu. Ayrı bir AB ba- kanlığına gerek olmadığını söyleyen Gül, müzakerelerinkendi başkanhğın- da bir heyetle yürütülmesini istedi. Gül, Dışişleri Bakanı'nın altındabaş- müzakereci, onun altında da başmü- zakereci yardımcıları ile müzakere heyetleri, çalışma gruplan ve danış ma konseyi oluşturulmasını önerdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığuıda toplanan Bakanlar Ku- rulu, dün AB ile yürütülecek müza- kere modelini ele aldı. Dışişleri Ba- kanı Gül ve AB Genel Sekreterliği bü- rokratlan, kendi önerilerini sundu. Bakanlar Kurulu'nun yaklaşık ye- di saat süren toplantısından sonra Müzakere heyeti başkanı Dışişleri Bakanı olsun. •/ Dışişleri Bakanı'nın altında başmüzakereci olsun. / Başmüzakereci, bürokrat da siyasi bir kişilik de olabilir. %/ Başmüzakereci yardımcılarının arasında DPT uzmanı ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği temsilcisi olsun. • Heyetler, çalışma gruplan ve danışma konseyi oluşturulsun. açıklama yapan Adalet Bakanı ve Hü- kümet Sözcüsü Cerail Çiçek, daha önceki aday ülkelerde müzakerelerin 31 başlıkta yürütüldüğünü, ancak Hır- vatistan'a 36 başlık getirildiğini anım- sattı. Çiçek, bu nedenle Türkiye için müzakere başlıklarının da en az 36 ola- cağını belirtti. 'Tarama 3 Ekim'den önce' AB ve Türkiye mevzuatının karşı- laştırılmasını öngören tarama süreci- nin 3 Ekim'den önce gerçekleşmesi- ni beklediklerinı söyleyen Çiçek, bu konuda bazı Avrupa ülkelerinin ver- diği sözleri tutmasını istedi. Çiçek, Dı- şişleri Bakanlığı'nın önerisine göre, Türkiye için öngörülen müzakere mo- delinin şöyle olduğunu açıkladı: "Bu yapılanmanın tepesinde bir müzakere heyeti başkanı olacaktır. Başka ülkelerde olduğu gibi, buna Türkiye'de de Dışişleri Bakanı'nın başkanlık etmesi sözkonusudur. Onun altında başmüzakereci ve başmüzake- reciyardımcıları, müzakere heyetleri, çalışma gruplan ve danışma konseyi şeklinde olacakür. Başmüzakereci yar- dımcüanndan biri DPT, diğeri AB Genel Sekreterliği temsilcisi olabilir. Bu sayı 2,3 veya 4 olabilir. Başmüzakere- ci bürokrat da siyasetçi de olabilir." Hükümet modeli inceleyecek Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu konuda nihai bir karar verilmediği- ni, hükümetiıı ıncelemeleri sonucu kararını vereceğini, karar verildikten sonra bu modele ilişkin çerçeve ya- sasımn çıkarılacağını bildirdi. Çiçek, AB sürecinde Türkiye'nin iç ve dış kamuoyunda tanıtılması için ay- rı bir yapılanmaya da gidileceğini be- lirtti. Bunun mevcut bir kurumun et- kinleştirilmesı ile olabileceğı gibı mevcut bir bakanlık içiııde yeni bir bi- rimin açılması şeklinde de olabilece- ğini söyleyen Çiçek, kararın daha son- ra verileceğini söyledi. Çiçek, soru- lar üzerine model içinde önerilen da- nışma konseyinin değişmez bir kurul olmayacağını, müzakere edilen ko- nulara göre şekılleneceğini, asıl ola- rak sivil toplum örgütleri, üniversite- ler, özel sektör temsilcileri ve bürok- rasiden oluşturulacagını söyledi. Çiçek, bu model önerisinde Türki- ye'nin koşulları gereği ayn bir AB bakanlığı kurulmasının öngörülmedi- ğini vurguladı. AB'nin Küba yaptırimları askıda • BRÜKSEL (AA) - AB, Küba'ya uyguladığı diplo- matik yaptınmlan altı ayh- ğına askıya aldı. Dönem başkanı Lüksemburg'un Dışişleri Bakanı Jean As- selborn, dün Brükscl'de ya- pılan dışişleri bakanlan toplantısından sonraki açıklamasında, Küba'ya karşı 5 Haziran 2003 'te uy- gulamaya konulan önlem- lerin askıya ahnmasının ka- rarlaştınldığını bildirdi. Küba'yla ilişkiler, temmuz- da tekrar gözden geçirilip ona göre karar verilecek. Cumhurbaşkam MÜSİAD'ı kabul etti • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, dün Ömer Bolat başkanlığında- ki MÜSÎAD heyetini kabul ederek bir süre görüştü. Görüşme sonrası bir açıkla- ma yapan MÜSİAD Baş- kanı Omer Bolal, Cumhur- başkanı Sezer'in, 2B konu- sunda eskisi kadar katı bir tutumu bulunmadığını sa- vunurken "Sezer, 2B konu- sunda 'bu tür haksız gasp- lann alışkanhk oluşturabi- leceği, şimdi böyle bir uy- gulamaya izin verildiğinde 10-20 yıl sonra tekrar ben- zeri bir uygulamaya gidile- bileceği endişeleri ol- duğunu' ifade etti" dedi. Türk bayrağına saygısıdık Kese Dağı üzerindeki Atatürk anıtı etrafında yer alan Türk bayrakları, görenlerin içini sızlatıyor. Bakımsızlık ve ilgisizlikten yırtılan ve so- lan bayrakların yıllarca değiştirilmemesine tepki gösteren yurttaş- lardan, turizmci Gürsel Tonbul, "Bu bayraklar Kuşadası'na yakış- mıyor. Türk bayrağı böyle yırtık ve yıpranmış bir şekilde göndere çekilmez. Yetkililer izin verirlerse anıt etrafındaki tüm bayrakları ben yenilemek istiyorum. Kuşadası'nın en yüksek tepesinde dal- galanan bayraklar böyle olmamalı" dedi. (Fotoğraf: LATtF SANSÜR) İJARROSO VEBARNIER 'Müzakere tarihi kesin' HaberMerkezi-AB Komisyo- nu Başkanı Jose JVlanuel Barroso, Türkiye ile AB ara- sındaki üyclik müzakerele- rinin, daha önce de belirtil- diği gibi 3 Ekim'de başlaya- cağını söyledi. Fransa Dı- şişleri Bakanı Michel Bar- nier de "Gecikme söylenti- ler yersiz" dedi. Barroso, müzakerelerin 3 Ekim'de, 'tam zamanında' başlaya- cağını, müzakere tarihinde bir gecikme olmayacağını vurguladı. Türkiye'ye, nıü- zakerelere başlanması ko- nusunda kesin tarih veril- mesini başından beri savun- duğunu, Türkiye'nin bunu fazlasıyla hak ettigini belir- ten Barroso, ancak müza- kere sürecinin Türkiye'nin uyum sürecindeki başarısına bağlı olduğunu kaydetti. Barroso, Türkiye'nin, müzakere ta- rihi almadan önce gösterdiği gayreti, müza- kere süreci öncesi ve sonrasında da gösterme- sinin önemli olduğunu ifade etti. Bu arada Fran- sa Dışişleri Bakanı Michel Barnier de NTV'ye yaptlğı açıklamada, müzakere sürecinin baş- lamasıyla ilgili tartışmalann yersiz olduğu- nukaydederek "Söylentilerinhiçbirönenıiyok. Önemli olan AB Konseyfnin aldığı karardır. Konsey müzakerelerin 3 Ekim'de başması doğrultusunda karar almıştır. 1 Yaıısa da bu ka- rara açık bir biçimde katılnuştır" dedi. Barroso ve Bar- nier "3 Ekimge- cikınez" dedi. ENTERNET / MEHMET SUCU mehmetfc cumhuriyet.com.tr Halksahnesi.org sitesi 28 Ocak 1921 'de öl- ^dürülen Mustafa Suphi'nin Türkiye'de ya- v yımlanmış tek eserine sayfalarında yer veriyor. i; Türkiye Komünist Partisi'nin ilk genel başka- {nı olan Mustafa Suphi ve Türkiye Komünist Par- tisi'nin ilk genel sekreteri Ethem Nejat'ın da aralarında bulunduğu 15 kişinin Trabzon açık- ı larında öldürülmesinin üzerinden 84 yıl geç- l miş. Uzun süre Türkiye'de yasaklı birisim olan j Mustafa Suphi'nin ve TKP'nin belgeleri artık ı yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor. Halksahnesi.org sitesinde yer alan Vazife-i İ Temdin başlıklı yazı için Nuri Özden şu girişi £ yazmış: "Vazîfe-i Temdin, Mustafa Suphi'nin i Türkiye'deyayımlanmış olan tek telifeseridir. • 1912yılında Istanbul'da yayımlanan bu küçük kitabın, Mustafa Suphi'nin biyografisinde J önemli biryeri olduğu kanısındayız. 'Vazîfe-i Temdin' Mustafa Suphi'nin, Os- • manlı Imparatorluğu'nun 1912 başlannda uğraştığı en önemli siyasal ve askeri sorunu olan Trablusgarp Savaşı üstüne yaptığı ge- Uygarlaştırma Görevi nel bir çözümlemedir. Ve savaşın günlük ge- lişmelerinin çok ötesinde olaya tarihsel bir yaklaşım denemesidir. Bugünkü Türkçemiz- de 'uygarlaştırma görevi' olarakkarşılayabi- leceğimiz başlığı bile, savaşı değerlendirme açısının genişliğini ve derinliğini belirtmeye yeterlidir sanırız. 'Vazîfe-i Temdin'/n ana tavrı anti-kolonyalist bir nitelik taşımaktadır. Mustafa Suphi, Trab- lusgarp 'ı Osmanlı Imparatorluğu 'ndan kopar- mak isteyen Italya 'nın açıkladığı gerekçelerin haksızlığını, tutarsızlığını ve yanlışlığını orta- ya koyarken kolonyalizm politikasının girdiği her yerde, onu uygulayanlarca ileri sürülen, 'uygarlaştırma görevi'n/n tarihsel olarak do- ğuşunu ve gelişmesini ele almıştır." Bu kitapçığın içinden küçük bir bölümü biraz günümüz Türkçesiyle birlikte okumak- ta yarar var: "Hangi cins ve ırktan, hangi muhit ve mem- leketten olursa olsun, insanlar ya üretim ve ticaret veya çalarak ve ganimet ile yaşamda kalabilmiştir. Avrupalılar, medeniyetleri kadar kuvay-ı tahribiyeleri (tahrip güçleri) ile de il- kel kavimler gibidir. Silahlarıyla, toplanylaAv- rupalı, ilkel toplumlara korku telkin eder. O ne- denle bu kavimlerin (ulusların) çalışarak üre- tim ve ticaret ile yaşamlarını sürdûrmesi, sa- vaşıp ganimet elde ederek yaşamaktan da- ha koiay ve daha az tehlikeli olduğunu düşün- meleri ve az zamanda emek ve işle kaynaş- maları mümkündür. Ancak bu olanağın sağ- lanabilmesi için Avrupalıların gittikleri yerler- de bu son kazanma yöntemine yönelmeme- leri, az zamanda zengin olmak için yerlileri (yerel ulusları) mahvetmemesi, kıymetli taş- lannı (ulusalzenginliklerini) ve kemiklerini gasp edip ele geçirmemeleri, adil ve insani olma- ları gereklidir. Yapılacak şey memlekette asa- yişiyerleştirmek, kim olursa olsun herkesin şah- si haklarının ve mülkiyetinin korunmasıdır... En tuhafolanı, reform felsefesi ile büyük kı- tayı medeniyet bayrağı altına almak isteyen Avrupa, yücelttiği uygarlaştırma görevinin iyi uygulanmasına ait ümit ve çareleri kendinden bekliyor. Yüce ve medeni Avrupalılar bu du- rumda yalnız kendilerinden aşağı oldukları için diğer bölgelerde yaşayan milyonlarca in- sanı çöküşe (yoksulluğa) mahkûm ediyor... Halbuki kaybeden Avrupa halkiarıdır..." Kitapçığın tümü www.halksahnesi.org si- tesinde okunabiliyor. Avrupa emperyalizmi- nin 93 sene içinde pek de fazla değişmedi- ği, hatta uygarlaştırma görevini tüm hızıy- la sürdürdüğünü düşünürsek Türkiye'de yıl- larca adının bile anılmasının yasak olduğu Mustafa Suphi'nin satırlarında bugüne ait çok şey var. DUZYAZI ORHAN BtRGİT Dikensiz Gül Bahçesi Baykal, Mustafa Sarıgül'e yönelik eleştirilerini bel- geli yolsuzluk iddialarınadayandırarak kazandığı ar- tıları, parti meclisi seçimlerinde bir çırpıda kaybetti. Çok kimse, arkasında kendisini ilk turda genel baş- kan seçecek oy çoğunluğu bulunduğunu gördük- ten sonra Deniz Baykal'ın, geleneksel "çarşaf liste" yöntemini uygulayarak muhaliflerine meydan oku- yacağını sanıyordu. Şayet böyle yapsaydı, hem kendi yandaşlarına anahtar liste vererek karşıtlarının şansını alabiîdiğin- ce en aza indirmeyi de başarır; ama 80 sandalyeli parti meclisinde, bilemediniz20'yeyakın kendisi gi- bi düşünmeyen üyenin de yer almasına yol açmış olurdu. Böyle bir oluşum 29-30 Ocak günleri kurul- tay salonunda sergilenen o çirkin, o CHP'nin geç- mişine yakışmayan olayları bir ölçüde de olsa unut- tururdu. Diyelim ki çarşaf liste ile başa çıkamamak korku- su, Baykal ve yakın kurmaylarında egemen oldu. O zaman il başkanları senaryosu ile hazırlanan genel merkez listesinde, göstermelik de olsa, CHP'nin ka- muoyunda hâlâsaygınlığını koruyan isimlerinden bir küçük grubun isimlerine yer verilemez miydi? Onu da yapmadı Deniz Bey. O kurultay kürsüsün- deki uzun konuşması ile ayı ile oynamanın kendisi- ne verdiği tarifsiz iç güveni, tüm parti içi karşıtlarını da parmaklarını şaklatarak hizaya getirmiş olduğu düşüncesi ile besledi. Öylelikle genel merkezde di- kensiz bir gül bahçesi oluşturdu. öte yandan, bugün milletvekili olarak CHP'de ak- tif politika yapan nice isim arasından Deniz Bay- kal'ın karşısına niçin bir genel başkan adayı çıkartı- lamadığını bilmeyenler için söyleyelim. Onca birikim- li, ünlü ve ahlak değerleri bere almamış isimlerin bi- risi üstünde anlaşılamadıysa bunun tek nedeni kıs- kançlıktır. Çekememezliktir. O yüzden de Mustafa Sa- rıgül, parti içi muhalefet tarafından bugünkü genel başkana karşı bir koç boynuzu gibi kullanılmıştır. genel başkanlık seçiminde Şişli Belediye Başka- nı'na verilen oylar aslında elleri Baykal'ın pusulala- rını kullanmayı içlerine sindiremeyenlerin bir bölümü- nün oyudur. Geçmişinde gölge bulunmayan bir CHP'li, Genel Başkanlık için yarışa girmiş olsaydı; Baykal en azından ikinci turu beklemek durumun- da kalacaktı. Baykal'ı bekleyen minder CHP Genel Başkanı, bugün eylemli politikayapan- lar arasında en kıdemli olanlar arasında. Onun dı- şında akademisyenlik döneminde de doçentlik tezi yine politikada katılım üstüne hazırlanmış. Muhalif- leri tasfiye ettigini sanarak dikensiz bir bahçede di- lediği gibi at koşturacağını vehmeden onlarca kişi- nin, hiç beklemediği anda nasıl politik yara-bere al- dığını da bilmesi gerekir. O halde CHP denilince kamuoyunda ilk anda bi- linecek isimlerin hemen tümünü minder dışında bı- rakmanın çok yakın zamanda önce Genel Başkan'ın başını ağrıtacağını düşünen olmadı mı? Parti meclisi tüzüğe göre iki ayda bir toplanıyor. Oysa CHP'nin bir de Millet Meclisi'nde grubu var. O grubun bütün devedişi denilecek üyeleri, isterlerse Genel Başkan'ı her birleşimde sorguya çeker; eleş- tiri bombardımanına tutar. öyle bir an gelir ki Genel Başkan gruba uğramaktan çekinir. Ya da bunun ter- si olur ve parti politikasında söz sahibi olmaları is- tenmeyen milletvekilleri, gruba devamda isteksiz olurlar. Son kurultaydagörünen, 70 milletvekilinin Bay- kal'ın parti içi politikasını onaylamadığıdır. Genel Başkan, parti meclisi listesini biçimlendirirken dışa- rıda bıraktığı bu milletvekillerine, daha şimdiden ge- lecek seçimlerde aday listelerinde de kendilerini bekleyen tehlikenin işaretini de vermiş olmaktadır. Dolayısıyla CHP Grubu'nda hem nitelik hem de ni- celik bakımından azımsanmayacak bir karşıtlartop- luluğu ile Genel Başkan'ın arasında yeni sürtüşme- ler beklenecektir. O sürtüşmeler, ilk bakışta AKP nin işini kolaylaştırır sanılsa da, muhalefeti darbe yemiş birparlamentonundemokratikalışkanlıklarımızaza- rar vereceğini bilmeliyiz. Kurultay, sadece CHP'ye ağır yaralar aldırtan bir şekilde başlayıp sona ermedi. Ana muhalefet olgu- sunu da sis arkasında bıraktı. AKP Genel Başkanı'na "Televizyonda izledim. Işte hallerinigörüyorsunuz" dedirtebilecek imkânları verdi. Bir kurultay bunun için mi toplandı? Iktidann izlediği politikadan tutun da çev- remizde olup bitenler hakkında ana muhalefet par- tisi genel başkanının söyleyeceği tek bir cümle da- hi o üç buçuk saatlik konuşmasında yer almadı. Politikayı lümpenlere bıraktıran, dürüst insanları ülke sorunları ile uğraşmaktan soğutan, alıkoyan bir virüs, bütün partileri sarmak için başı boş yayılıyor. Aralarında düşüncelerine yüzde yüz karşıt olduğum onca birikimli CHP'linin delege tribünlerinde, kürsü- den iki tümceyi bir araya getirme becerisine sahip ol- madığının bile farkına varmadan kendi başbakanlı- ğını ilan eden parti içi muhalefet liderini dinlerken na- sıl şaşkın, nasıl yılgın ve üzgün olduklarını gördünüz. O görüntüleri belleklerinizden silemezseniz, yarın ilk genel seçimlerde nasıl sandığa gider ve kime oy verebilirsiniz? Faks: 0 212 677 08 21 obirgitC» e-kolay.net Genel Kurul Çağrısı Türkiye Insan Hakları Kurumu Vakfı'nın 6. Olağan Genel Kurulu 9 Şubat 2005 tarihin- de saat 13.00'te Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Ankara Şubesi'nin Kumru- lar Caddesi No: 26, Kat: 5'teki toplantı salo- nunda aşağıdaki gündemle toplanacaktır. Çoğunluk sağlanamadığı takdirde Genel Kurul 16 Şubat 2005 tarihinde aynı yer ve saatte aynı gündemle yapılacaktır. Üyelere duyurulur. GÜNDEM Yönetim Kurulu LAçılışvesaygıduruşu, 2. Başkanlık Divanının oluşturulması, 3. Başkanın açış konuşması, 4. Çalışma raporunun okunması, 5. Denetleme Kurulu raporunun okunması, 6. Raporiar üzerinde görüşmeler ve aklama oylaması, 7. Tahmini bütçenin görüşülüp karara bağlanması, 8. Yeni kuruculann kabulü, 9. Yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyelerinin seçimi. 10. Dilekveöneriler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle