18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2005 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Polisli CHP Kurultayı Bir, iki, üç, dört saat! CHP Genel Başkanı Deniz Baykal konuştu, konuştu, konuştu. Bugüne dek söylemediklerini anlattı, anlattı. Büyük bir öfke, korkunç bir kızgınlık!.. Medya payını aldı! Amerika payını aldı! Köşe ya- zarları payını aldı! Sarıgül payını fazlasıyla aldı! Bir meydan okuma, bir kendini beğenme, övme, gök- lere çıkarma... llk kez oldu. CHP'nin kurultaylarında ilk kez Çe- vik Kuvvet işe karıştı. Kavgaları önlemek, yatıştır- mak için salon polisle doldu. Dövüşler, yaralan- malar, yumruklar... Bir Belediye Başkanı, Kurultay Başkanı bile dayak yedi. Neyse silahlar konuştu rulmadı. lyi ki polis gelmiş, olaya el koymuş!.. CHP Atatürk'ün kurduğu parti! Ama cumartesi günü Atatürk yoktu. Atatürk ilkeleri, devrimleri yok- tu. Var olan ağız kavgasıydı, bağırıp çağırmaydı... CHP'yi sevenler, koruyanlar, savunanlar, yaşam boyu CHP'yi destekleyenler, oylayanlar, büyük bir umut kırıklığı içindeydi. Bu mu, bunlar mı, bu ka- fa, bu anlayış mı Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyacak, sürdürecek, yaşatacak, iktidara getirecek kadro! 670 kişi Baykal'ın liderlikte kalmasını istedi. 468 kişi de Sarıgül'ün yeni başkan olmasını... Bir bö- lünme öncesinde miyiz? Baykal takımı şimdi bü- yük bir temizlik mi yapacak? Yoksa olup biteni unutup partide bir bütünlük sağlamaya mı çalışa- cak!.. Baykal'ın bu yaştan sonra değişip sağduyu çizgisinde bir lider olabileceğini düşünebilir misi- niz? Bizler, daha çok kurultaylar izleyeceğiz. Ge- lecekteki toplantılar polis korumasında olmaz di- ye umut etmeli mi? Herşey vardı, herşey konuşuldu, amaAKP'nin, Tayyip Bey'in, 'icraat'i üstünde doğru dürüst hiç- bir şey söylenmedi. Ne Baykal, ne Sarıgül! Iç çe- kişme yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak! Bugün Sa- rıgül, yarın bir başkası, ötoki gün daha başka biri! Ama akıl, sağduyu, gerçek yurt ve yurttaş sevgisi, saygısı, bu gidişle birtürlü CHP'nin kapısından içe- ri giremeyecek!.. lyi ki bir Sarıgül ortaya çıktı da CHP'nin gerçek görünüşünü bir kez daha saptayabildik. Başta, ön- de gelen gelmeyen kadrosuyla CHP'yi gerçek ki- şiliğine kavuşturmak gerekiyor. Ama bunu kim ya- pacak, kimler yapacak? Baykal, 'CHP'nin yeni- den doğuşu' diyor! Ama polisli kurultaylarla nasıl bir yeniden doğuş bu?.. Saatler süren bu çirkin manzarayeni birdoğuşun değil, yeni bir batışın be- lirtisi sayılsa daha doğru olur. Bir bölünme mi bekleniyor şimdi? CHP bir kez daha yeni bir parti mi doğuracak? Feyzioğlu'nun, Kemal Satır'ın, Adnan Menderes'in partileri de CHP'den çıkmamış mıydı? Hep aynı oyun mu? Hep aynı birbirine benzer insanların o partiden bu- na, ordan başka bir partiye geçerek yurttaşları kan- dırma oyunu mu? TURGUTm Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşadın; ama bana dokuz yıl borcun kaldı. DENİZ ÇELtK Eksildik... TURGUT ÇELIK bizimle yaşayacaksın. Thğrul, Saygı, Orhan, Metin, Şevket, Merbolin, Enver, Güveyre, Meltem, Müjdat, Mehnıet CumhuriYet kitap kulübü VEDAT GÜNYOL'a Armağan 100'e 5 Vardı Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41 34334 Cağaloğlu-İstanbul Tel:(0212) 514 01 96 Faks:(0212) 514 01 95 YALVAÇ ASLÎYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Dosya No: 2004/319 Esas Davacı Ali Osman Mert tarafından davalı Nazire Mert aleyhine mahkememize açılan boşantna dava- sında davalı Nazire Mert'e tebligat yapılamaması ve tüm aramalara rağmen bulunamaması sebebeyile ila- nen tebligat yapılmasma karar verilmekle; Davalı Nazire Mert'in duruşma tarihi olan 03.02.2005 günü saat 10.10'da bizzat duruşmada ha- zır bulunması veya bir vekil tarafından temsil edilme- diği takdırde tahkıkat ve yargılamaya yokluğunda de- vam edileceği ve hüküm verileceği hususu HUMK.'nun 213 ve 337 maddeleri uyannca dava di- lekçesi yerine kaim olmak üzere davahya ilanen duyurulur. Basın: 56720 Ulusal Cepheyi Kurmanın Sırası... Bu yönde bir adım 16 Ekim 2004 tarihinde Mersin'de düzenlenen açıkotu- rumda konuşan Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Mümtaz Soysal'm önerisi oldu. Öneriye göre CHP, DSP, ÎP, BCP gibi partiler mutlaka ortak bir program oluşturmak üzere birkaç temsilcilerini görevlendirecekler ve çalıştay (atölye) tipi bir çalışma yapacaklardır. Prof. Dr. Sina AKŞİN T ürkiye bugün hızla yokuş aşa- ğı gitmektedir. Görünüşe göre parçalanmanın eşiğindeyiz. Nc var ki, bir yandan devletlileri- miz, bir yandan aslan medya- mız ve onlara alet olan sözüm ona aydınla- rımız, sünnet çocuklannı avutan palyaçolar gibi, bize, bir şey yokmuş, işler yolunday- mış izlenimini vermek için var güçleriyle çabalıyorlar. Bu gidişe karşı çok-partili dizge çerçeve- sinde ne yapılabilir? Birleşmek gerekir, he- men akla gelen yanıt bu. Ama birleşmenin mutlaka yıkılışa çözüm olacak bir birleşme olması gerekir. Yoksa seçmeni bir kez da- ha aldatacak bir birleşme büyük bir ihanet olacaktır. Türk halkımn bir kez daha alda- tılmaya dayanabileceği çok kuşkuludur. Mutlaka kurtarıcı bir sonuç verecek bir bir- leşme gerekiyor. Çözümün, Atatürk devri- mine, Türkiye'yi I9l9'dan I945'e, 1950'ye getirmiş olan görkemli çözümlere dönmek- te olduğu kuşkusuzdur. Onun için Atatürk- çü çözümleri içeren çok kısa, herkesin an- layabileceği, bütün yurtseverlerin benimse- yecekleri bir programla ortaya çıkılmalıdır. Seçmen neye oy verdiğini çok iyi bilmeli, seçilen ne için seçilmiş olduğunun çok bi- lincinde olmalıdır. Hiçbir yanılgı olmama- bdır. Bu yönde bir adım 16 Ekim 2004 tarihin- de Mersin'de düzenlenen açıkoturumdako- nuşan Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Mümtaz Soysal'ın önerisi oldu. Öneriye göre CHP, DSP, İP, BCP gi- bi partiler mutlaka ortak bir program oluş- turmak üzere birkaç temsilcilerini görevlen- direcekler ve çalıştay (atölye) tipi bir çalış- ma yapacaklardır. Henüz bu öneri bir yankı bulmuş değil. Daha önce de 20 Mart 2004 günü Ankara'da Atatürkçü Düşünce Derneği'nin öncülü- ğünde toplanan Ulusal Birlik Kurultayı bir Sonuç Bildirgesi yayımladı ve bir Ulusal Bir- lik Hareketi başlattı. Bildirgede belirtildiği üzere, zaman Türkiye aleyhinde işlemekte, o bakımdan bir an önce birleşmeyi sağla- mak gerekiyor. AKP'nin 2005 bahannda bile baskın seçimlere gidebilme olasıhğı da göz önünde bulundurulmalıdır. Onun için en geç 2005 başlannda birleşme işi sonuç- landınlmalıdır. Bir taslak Ulusal cephe için ortak bir program olu- şumuna katkıda bulunmak üzere bir taslak sunuyorum: 1. Türkfyebizimdir,bölunümez:Türkiye'yi başkaları değil, biz kendimiz yöneteceğiz. Bölünme sürecine; ulusal varlıklarımızın satışına son vereceğiz. 2. Borçlanmızkalkmmamıza engelolamaz: Türkiye Cumhuriyeti'nin borç ödemeleri- ni tepyekûn kalkınma hedefimize uyumlu olarak yeniden yapılandıracağız. 3. Yeni, denıokratik anayasa: Eşitlık ve öz- gürlük ilkelerine uygun, demokratik yeni bir anayasa getireceğiz. 4. Parasız eğitim ve kültür: Devletin eği- tim ve kültür hizmeti parasız ve nitelikli olacaktır. Aydınlanma devrimi kaldığı yer- den sürdürülecektir. 5. Parasız sağlık: Sağlık hizmeti herkes için parasız ve nitelikli olacaktır. 6. Kalkıııına seferbeıüği, işsizJikle savaşım: Her kesimde yaşanmakta olan işsizliğe de çare olmak üzere en az borçlanmayla her ala- nı kapsayan, topyekûn ve planh bir kalkın- ma seferberliğine girişeceğiz. 7. KKTCyaşayacakbr: KKTC'yi gönenç ve huzur içinde yaşatacağız. Bu maddeler sanınm aynca yorumu ge- rektirmeyecekdenli açıktır. Yeni bir anaya- sa bence iki meclislilik dışında, 1961 Ana- yasası'nı esas almalıdır. TRT, Dil ve Tarih Kurumlan yeniden özerk olmalıdır. Köklü ve gelişmiş üniversiteler, araştırma üniver- siteleri olarak YÖK dizgesinin dışına çıka- nlmalı, YÖK öncesindeki gibi düzenlenme- lidir. 12 Eylül Anayasası'nın yaratmış ol- duğu haksızlıklar giderilmelidir. Kalkınma seferberliğinin en önemli ereklerinden bi- ri, tarım ve hayvancılığm canlandınlması ve ileriye götürülmesi olmalıdır. KKTC mut- laka yaşatılmalıdır. Uluslararası dünya da KKTC'nin tanınması, ekonominin sağlık- h bir temele oturması sağlanmalıdır. Güney Kıbns'la birleşme ancak konfederasyon bı- çiminde olabilir. Nasıl örgüüenecek Ortak programı gördük. Şimdi bunun ör- gütsel olarak nasıl başarılabileceğine baka- lım. Yakın siyasal tarihimiz incelendiğinde, parti birleşmelerinin pek zor olduğunu, ger- çekleştirildiğinde de beklenen güç artışına yol açmayabileceklerini, tersine güç yiti- mine neden olabildiklerini görüyoruz. Zor- luğu, güçlü ya da kendini öyle gören parti- lerin birleşmeyi kendilerine katılma olarak sağlamak istemelerıdir. Sonra, her düzey- deki parti yöneticilerinin sık sık "küçükol- SUIL, benim olsıın" anlayışıyla davranabildik- lerini, kimi ideoloji, kişilik ya da program uyuşmazlıklarını abartabildiklerini görüyoruz. Onun için bence birleşme yerine tek lis- te yöntemine başvurulmalıdır. Her seçim bölgesinde ulusal cephenin bir listesi ol- malıdır. Bu, tek bir partinin listesi demek- tir. Cephenin öbür partileri o bölgede seçime katılmazlar, onların adaylan seçime giren cephe partisinin listesine bağımsız aday olarak girerler. Demek ki bu, adaylıklann paylaşımı anlamına gelecektir. Bu da kolay iş değildir, ama partilerin birleşmesi yön- teminden daha kolay olduğu bence açıktır. Tek listenin nasıl sağlanacağı seçim uzman- larının işidir. Adaylıkların nasıl paylaş- tırılacağı ise parti sorumlularının aralann- da yapacaklan pazarlıkla belirlenecektir. Denecektir ki bu da çok zordur. Bence ulusal cephe programı az çok duyurulabilir- se, aydın çevrelerden ve halktan ulusal cep- henin gerçekleşmesi için oluşturulacak büyük baskı partileri bu yöne gitmeye zor- layacaktır. Göreceğiz. Kadının Muayenesi. Prof. Dr. Leziz O]\ARAN C umhuriyet gazetesinin 28 bile sorulmamalıdır. Onlara gös- Kasım 2004 günlü sayı- terilen saygıyı, anlayışı, sevecen- sındabiryazım çıktı: "Ne- liği, tutuklu, hükümlü hastalara reden Nereye". Kadın, aynı za- da göstermelidir. Birhekiminba- manda hekim olmanın verdiği du- şarısı, en aşağı yan yarıya, hasta- yarlılıkla, sorumlulukla Türk Ce- sının her yönden güvenine bağlı- za Yasası Tasansı'ndaki görüşler dır. Tedavisikadar, vereceği olum- üzerinde konuya yaklaşmıştım. lu, olumsuz kararlı raporlara gös- Ama 3 Aralık 2004 günkü TBMM terilmesi gereken saygı için de bu CMK Tasarısı çalışmalarının 26. gereklidir. birleşimini TRT üçüncü kanalın- 3- Hastamuayenesinehastaya- da dinledim. Sonra da, Sayın Dr. kınlarının alınması, olağan koşul- Canan Antman'ın konuşmasını, larda bile sakıncalı olabilir. Aile TutanakMüdürlüğü'nün, "İnceten- içinde sorun yaratmamak için, di- memişTtıtanağTndan okuma fır- yet, sigara, alkol ya da başka ba- satını buldum. Herhalde, ğımlılıklar üzerine konuşulacak TBMM'de yapılan konuşmalar sorunluhastalannyakınlannı,has- içinde en gerçekçi, en haklı, en tayı güç durumda bıraknıamak onurlu vc uyancı olanlardan biri- amacıyla, haslaya sormaya gerek dir. Zaman zaman hekimlere, tıp bile duymadan muaycnc odasın- etiğine yapılan saldınlara karşı ör- dan çıkarmahdır. Buna bir açıkla- nek bir savunma olarak meslek mayaparakyakmlandaonurlan- tarihimize geçecektir. dınlabilir: "Bazıkonularkişiselis- Sayın Antman'ın konuşmasına tençleyapılacakşeylerdir. Afleiçin- sözcük sözcük katılıyorum. Daha dengösterilecekilgiyadauyanlar uzun konuşmasına olanakverilmiş hasta üzerinde tepki yaraür. Bir olsaydı, konuya daha başka açılar- kez kaçamak, tepkisel davranış- dan da bakacağına inanıyorum. tandahaiyidir"gibi.(Hastalarım Şimdi üzerinde duracağım başka arasında on yaşın altında ülserli, bakış açılan var: yemek seçtiği, öğününe önem ver- 1- Hekimlerin kadın oldukları nıediği için iyi beslenmemiş ço- için seçilmeleri onurlandıncı de- cuklar da vardı. Annelerine has- ğil, "eksiltici w dir. Bu yönde yasa tamla yalnız konuşacağımı söyler, karanna, en aşağı erkek hekimler iyi sonuç da alırdım. Bu davranış kadar kadın hekimlerin de karşı bile hastalara kendilerine güven- durması gerekir. Hekimlikte önem- me duygusu verirdi. "Insan" ola- li olan cinsiyet değil, deneyim,be- rak konuşulan çocuklar "daha ceri ve ustalıktır. uyumlu" davranır.) 2- Hekimlikte hiçbir hasta her- 4- TBMM'de "YüzünüzegüUer" hangi bir özelliğinden dolayı ay- demeden(!) tuvalet konusunu da ncalıklı değildir. Ya da aynk tu- gündcme sokmuşlar: "Efendim, tulamaz. Mılletvekıli olan hasta- kadınerkek tuvaleöerideayndır" lara hangi partiye bağlı oldukları Hasta-hekim ilişkileriyle tuvalet- ler arasında kurulan ilgideki neza- kete, zarafete, ve, ve.. saygıya ba- kın siz! Herkes gösterdiği saygı ka- dar saygı görür! Hayır efendim, Türkiye'de ba- zen ayn olmuyor kadın, erkek tu- valetleri! Otellerin giriş katların- da, mağazalarda, hekim muayene- hanelerinde aynı yerkullanılmıyor mu? Tıbbiye'nin ilkyılı olan FKB'de bin kişi okuyorduk. Bu sınıf adı, fizik, kimya, biyolojinin baş harf- lerinden gelir. Fizikle kimya ders- lerimizi, lstanbul'da Beyazıt'tan Laleli'ye doğru inen Ordu Cadde- si uzerindeki Fen Edebiyat Fakül- tesi'nin Konferans Salonu'nda gö- rüyorduk. O binanm yapımı daha bitmemişti. Salonun kapısı açık- tı. Soğuk havalarda kaloriferler yanmıyordu. Salonda paltolan- mızla otumyorduk. Kadınlarla er- kekler için iki tuvalet kapısı bulu- nuyordu. Gerçi ayn ayn tasarlan- mıştı, ama ne var ki birini tahta- lar, direkler dolduruyordu. O kış, 1948-49 öğrenim yılıy- dı, Boğaz buz tuttu. Sonra akıntı- larla Karadeniz'den Mannara'ya kalıp kalıp buzlar geçti. Istanbul 'da okuduğum sürece bir daha öyle kış yaşamadık. Ama gençtik, can- lıydık. Kartopu oynayıp karlara yatıyorduk, boylarımızı ölçüyor- duk. Ancak o soğuk salonda otu- rurken herkesin en aşağı birer kez tuvalet gereksinimi oluyordu. Kız, oğlan demeden, kullanılabilen tu- valetlerin kapısında kuyruk olup sıra bekliyorduk. Bu durumu bu- gün tatlı bir anı olarak yaşıyoruz. Maddi, manevi(!) hiçbir şeyimizi kaybetmedik. 5- Gelelim en önemli konuya: Erkek hekimlerin, muayene ettik- leri kadın hastalannı "ballandıra ballandın), kahvelerde anlatma- lan"na. Avukat olduğunu öğren- diğimiz milletvekili de, öbür müş- terilerle birlikte, ağzının sulan aka aka mı dinledi, yani? Yoksa "Dok- tor anlattı" diyenlere mi kandı! iki durumdan da kendisini tenzih ederim. Böyle bir şeyin olmadığının en kuvvetli kanıtı da, kendisinin böy- le bir hekim "bozuntusunu" ihbar etmemiş olmasıdır. Hem de avu- kat olduğu için bunun en etkili yollannı biliyordur. Gene biliyor- dur ki böyle bir suçu bildirme- mek, bir bakıma suça katılmaktır. Hele bir avukatta hiç bağışlanma- yacak bir aymazlık, yani gaflet. Şimdi, bu sayın avukatın, say- gınlığını perçinlemesi için, Sayın Antman'ın TBMM'de yaptığı ico- nuşmada önerdiğı gibi, hekimler- den özür dilemesini, sözlerini ge- ri almasını bekliyoruz. Bu isteği- mize değer vermez, özür dileyip sözlerini geri almazsa zedelenmiş kimselerin haklı savunmasını yap- maküzere hem kendilerimiz, hem mesleğimiz hem de hekimlerince aldatıldığı kuşkusuna duşecek olan halkımız adına yollar arayacağız. Yiğitçe(!), ortaya fikir atabilme- sinden, bağlı bulunduğu yüce ku- rumun dokunulmazlık haklanna sı- ğınmayacağından kuşkum yok. (Sayın Antman'ın konuşmasın- da adı geçtiği için, örf ve namusa çok bağlı olan bu avukatın adını yinelemek istemiyorum. Yinele- memenin bir yaran da belki böy- lece daha çabuk unutmamı kolay- laştırır. Bilmeyenler elektronik postadan öğrenebılırler.) Azınlık Durumuna Düşmek... Av. Sabahattin BEKTAŞ S ahil kentlerimizden Göcek'te yabancıla- nn çoğunlukta olduğu bir sitenin kat ma- likleri kurulu toplantısındayız. Büyük çoğunluğu tngiliz olan yabancılar geçen sene- ki toplantıda konuşma dili olarak tngilizceyi hâ- kim kılmışlardı. Geçen yılın tecrübesiyle top- lantıyı yönetecek avukat olan başkana karşılık- h Ingilizce konuşulmasına izin verildiğinde hâkinıiyetin Ingilizceye geçeceği ve Türkçenin silineceği uyansındabulunmuştum.Nitekim baş- kan hâkimiyeti kaybetti, konuşma dili artık în- gilizce olmuştu. Toplantının belli yerlerinde uyanda buluna- rak burasının Türkiye olduğunu, konuşma di- linin Türkçe olması gerektiğini, yabancılar için Türkçeden Ingilizceye çevirme yapılabıleceği- ni belirttim. Bu uyanm da pek etkili olmadı. Aksine yabancı dil bilmeyen oturum başkanı ve benim için Ingilizce konuşmalar Türkçeye çevrilmeye başlandı. Bir ara yine söz aldım, ken- di ülkemde azınlık durumuna düştüğümü, ter- cümenin Türklere değil yabancılara yapılma- sı gerektiğini belirten bir konuşma yaptım. Bu arada bir Tngiliz arka taraftaki Atatürk resmi- ni göstererek "Bununla akrabalığın var mı" dıye sordu. Bu soru sorma şekli dalga geçer ha- vada ve çok anlamlı idi. Toplantıda, başkan, hâkimiyeti kaçırıp Ingilizce de bilmediğinden ses takip eden canlı durumuna düşmüştü. Bu durumu yanında bulunan oğluna göstererek aynen "... Başkanın halinc bak ses gelen tarafa yünelen bir canlıya doniişui.. başkanın şahsın- da ülkemin halini göriiyonım. Dilinî kaybeden milletin kendisini yönetmesi mümkun ıııü?" dedım. Gerçekten de başkan toplantıya Türk- çeyi hâkim kılmayarak zavallı durumuna düş- müş, bizi de ülkemizde azınlık durumuna dü- şürmüştü... Anlatılan olaydan çıkanlacak çok dersler olduğunu düşünüyorum. lngilizlerin dilini yaymak ve hâkim dil yapmak çabalannı anlatmak mümkün. Benim anlamadığım, ken- di ülkesinde anadilini bırakıp Ingiliz misyoner- liği yapan Türkler. Türkçeye sahip çıkamayan, kimliğine ve bağımsızhğına da sahip çıkamaz. Türkçenin kaybedilmesi Türkiyenin kaybedil- mesidir. Cumhuriyet kurulurken Türkçeye gös- terilen özenin bugün gösterilmemesi, bizi ken- di ülkemizde azınlık durumuna düşürmektedir. Olayımızda olduğu gibi yönetenlerimizi de ses takip eden canlı durumuna düşürür. Özellikle aydın geçinen, yabancı dil hayranlarının yaban- cı dil komplekslerinden kurtulmalan gerekir. Türkçeye sahip çıkılmazsa yukandaki örnek her geçen gün çoğalacaktır. Gelin dünyanın enyet- kin en üretken en büyük dili Türkçeye sahip çı- kalını. Türkçenin kurtuluşu Türkiye'nin kur- tuluşudur. Başkasının dili ile kurtulmuş ve bü- yümüş ulus yoktur. Unutmayın ki, giden haya- tı getirebilecek bir ilaç yoktur. PENCERE İşgal Altında Seçim!.. Irak'ta seçim yapıldı.. Ne seçimi bu? Düşman işgalini 'meşrulaştırma' amacıyla sahneye konmuş bir oyun!.. Pis bir oyun!.. • 16 Mart 1920'de Ingilizler Istanbul'u işgal et- mişlerdi... Osmanlı'nın Mebusan Meclisi bunun üzerine 18 Mart'tatoplandijSonoturumunuyaptı, ken- di kendisini feshetti; ama, bu fesih dolaylı biryön- temle gerçekleştirildi. Birgrup mebus (milletvekili) Meclis Reisi Hü- seyin Kâzım Beye bir 'Takrir' (Önerge) verdi- ler; işgal altında güvenceli veözgür çalışma ya- pılamayacağı için toplantıların süresiz ertelen- mesini istediler, öneri oy birliğiyle onaylandı. Reis Hüseyin Kâzım Bey sonucu açıkladı: "- Evet efendim, müttefikan tehir-i müzake- re kabul edildi." • Istanbul'daki Meclis 18 Mart'ta feshedilince neolacaktı?.. Mustafa Kemal Paşa Ankara'da bir 'Kuru- cu Meclis'\n toplanmasım istiyordu. Çünkü 'iş- gal bağımsızlık ve egemenliği' çiğnemişti; se- çim on beş gün içinde yapılmalıydı. Meclis bütün kuvvetleri (yasama, yürütme ve bir ölçüde yargı gücünü), elinde bulunduracak- tı; Gazi bu olağanüstü konuşlanmayı şöyle vur- guladı: "- ... Artık yüksek Meclisimizin üstünde bir kuvvet mevcut değildir." Seçimlero günlerin koşullan içinde yapıldı. Bü- yük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 günü, en yaş- lı üye Sinop Mebusu Şerif Bey'in başkanlığın- datoplandı. Şerif Bey açış konuşmasında dedi ki: "-... Milletimizin, dahili ve hariciistiklal-i tam dahilinde, mukadderatını bizzat üstlenerek ida- re etmeye başladığını bütün cihana ilan ede- rek Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum." • Meclis ülke üzerinde egemenliğini kurmak için ilk iş olarak "Hıyaneti Vataniye Kanunu"r\u çıkardı. Çünkü işgal altındaki vatanın heryanın- da ulusal bağımsızlık direnişini kırmakyolunda çalışanların sayısı pek çoktu. Özetle Ankara'da Büyük Millet Meclis'i yur- du düşman işgalinden halâs eylemek (kurtar- mak) için kurulmuştur. • Evet, 23 Nisan 1920'de Ankara'ya o günün koşullan içinde seçilerek gelenlerin tek bir he- defi vardı: - Işgalden kurtulmak, bağımsızlığa kavuş- mak... Bugün Irak'ta yapılan seçimin gradosunu sap- tamak ve anlamını yorumlamak için bizim Kur- tuluş Tarihimizi ölçüt diye ele almak gerekiyor... Işgalci, Irak'ı üçe böldü: Şiiler, Sünniler, Kürtler... Araplar nerede?.. Arapyok!.. Ulusal bilince kavuşamayan kişi yurttaş ola- maz; birey değil mümindir; çağdaş aklın ışığın- dan yoksun kaldığından yabancı buyruguyla sandığa gidip oy atması demokrasiden uzak bir güdülenmenin ayıbından öte bir değer taşı- maz... Yazık Iraklıya!.. Komşumuzun önünde çok uzun ve ince bir yol var... Çumhuriyef kitap kulübü İLHAN SELÇUK YÜZBAŞI SELAHATTİN'IN ROMANI 1-2 YCZBAŞI sKi.vııvrrhh ROM/VM (2) u/ıvvsı Ni:ı,\ıı\ııi\ i\ KM\I VM ( t ) ÖZEL KUTUSU tLE Çağ P a z a r l a m a A.Ş. T ü r k o c a ğ ı Cad. N o : 3 9 / 4 1 3 4 3 3 4 C a ğ a l o ğ l u - İ s t a n b u l T e l : ( 0 2 l 2 ) 514 01 96 Faks:(O212) 514 01 95 Cumhurlyet kitap kulübü Cumhuriyet YILLIK İKİ CİLT BİRARADA /, Cilt; 1 Ocak 1997/31 Aralık 1999 2. Cilt: 1 Ocak 2000/ 31 Aralık 2003 Çağ P a z a r l a m a A.Ş. T ü r k o c a g ı C a d . N o : 3 9 / 4 1 3 4 3 3 4 C a ğ a l o ğ l u - İ s t a n b u l T e l : ( 0 2 1 2 ) 514 01 96 Faks:(O212) 514 01 95
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle