Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2005 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Polisli CHP Kurultayı
Bir, iki, üç, dört saat! CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal konuştu, konuştu, konuştu. Bugüne dek
söylemediklerini anlattı, anlattı. Büyük bir öfke,
korkunç bir kızgınlık!..
Medya payını aldı! Amerika payını aldı! Köşe ya-
zarları payını aldı! Sarıgül payını fazlasıyla aldı! Bir
meydan okuma, bir kendini beğenme, övme, gök-
lere çıkarma...
llk kez oldu. CHP'nin kurultaylarında ilk kez Çe-
vik Kuvvet işe karıştı. Kavgaları önlemek, yatıştır-
mak için salon polisle doldu. Dövüşler, yaralan-
malar, yumruklar... Bir Belediye Başkanı, Kurultay
Başkanı bile dayak yedi. Neyse silahlar konuştu
rulmadı. lyi ki polis gelmiş, olaya el koymuş!..
CHP Atatürk'ün kurduğu parti! Ama cumartesi
günü Atatürk yoktu. Atatürk ilkeleri, devrimleri yok-
tu. Var olan ağız kavgasıydı, bağırıp çağırmaydı...
CHP'yi sevenler, koruyanlar, savunanlar, yaşam
boyu CHP'yi destekleyenler, oylayanlar, büyük bir
umut kırıklığı içindeydi. Bu mu, bunlar mı, bu ka-
fa, bu anlayış mı Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyacak,
sürdürecek, yaşatacak, iktidara getirecek kadro!
670 kişi Baykal'ın liderlikte kalmasını istedi. 468
kişi de Sarıgül'ün yeni başkan olmasını... Bir bö-
lünme öncesinde miyiz? Baykal takımı şimdi bü-
yük bir temizlik mi yapacak? Yoksa olup biteni
unutup partide bir bütünlük sağlamaya mı çalışa-
cak!.. Baykal'ın bu yaştan sonra değişip sağduyu
çizgisinde bir lider olabileceğini düşünebilir misi-
niz? Bizler, daha çok kurultaylar izleyeceğiz. Ge-
lecekteki toplantılar polis korumasında olmaz di-
ye umut etmeli mi?
Herşey vardı, herşey konuşuldu, amaAKP'nin,
Tayyip Bey'in, 'icraat'i üstünde doğru dürüst hiç-
bir şey söylenmedi. Ne Baykal, ne Sarıgül! Iç çe-
kişme yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak! Bugün Sa-
rıgül, yarın bir başkası, ötoki gün daha başka biri!
Ama akıl, sağduyu, gerçek yurt ve yurttaş sevgisi,
saygısı, bu gidişle birtürlü CHP'nin kapısından içe-
ri giremeyecek!..
lyi ki bir Sarıgül ortaya çıktı da CHP'nin gerçek
görünüşünü bir kez daha saptayabildik. Başta, ön-
de gelen gelmeyen kadrosuyla CHP'yi gerçek ki-
şiliğine kavuşturmak gerekiyor. Ama bunu kim ya-
pacak, kimler yapacak? Baykal, 'CHP'nin yeni-
den doğuşu' diyor! Ama polisli kurultaylarla nasıl
bir yeniden doğuş bu?.. Saatler süren bu çirkin
manzarayeni birdoğuşun değil, yeni bir batışın be-
lirtisi sayılsa daha doğru olur.
Bir bölünme mi bekleniyor şimdi? CHP bir kez
daha yeni bir parti mi doğuracak? Feyzioğlu'nun,
Kemal Satır'ın, Adnan Menderes'in partileri de
CHP'den çıkmamış mıydı? Hep aynı oyun mu?
Hep aynı birbirine benzer insanların o partiden bu-
na, ordan başka bir partiye geçerek yurttaşları kan-
dırma oyunu mu?
TURGUTm
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşadın;
ama bana dokuz yıl borcun kaldı.
DENİZ ÇELtK
Eksildik...
TURGUT ÇELIK
bizimle yaşayacaksın.
Thğrul, Saygı, Orhan, Metin, Şevket, Merbolin,
Enver, Güveyre, Meltem, Müjdat, Mehnıet
CumhuriYet
kitap kulübü
VEDAT GÜNYOL'a
Armağan
100'e 5 Vardı
Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41
34334 Cağaloğlu-İstanbul
Tel:(0212) 514 01 96 Faks:(0212) 514 01 95
YALVAÇ ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 2004/319 Esas
Davacı Ali Osman Mert tarafından davalı Nazire
Mert aleyhine mahkememize açılan boşantna dava-
sında davalı Nazire Mert'e tebligat yapılamaması ve
tüm aramalara rağmen bulunamaması sebebeyile ila-
nen tebligat yapılmasma karar verilmekle;
Davalı Nazire Mert'in duruşma tarihi olan
03.02.2005 günü saat 10.10'da bizzat duruşmada ha-
zır bulunması veya bir vekil tarafından temsil edilme-
diği takdırde tahkıkat ve yargılamaya yokluğunda de-
vam edileceği ve hüküm verileceği hususu
HUMK.'nun 213 ve 337 maddeleri uyannca dava di-
lekçesi yerine kaim olmak üzere davahya ilanen
duyurulur. Basın: 56720
Ulusal Cepheyi Kurmanın Sırası...
Bu yönde bir adım 16 Ekim 2004 tarihinde Mersin'de düzenlenen açıkotu-
rumda konuşan Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Mümtaz
Soysal'm önerisi oldu. Öneriye göre CHP, DSP, ÎP, BCP gibi partiler mutlaka
ortak bir program oluşturmak üzere birkaç temsilcilerini görevlendirecekler
ve çalıştay (atölye) tipi bir çalışma yapacaklardır.
Prof. Dr. Sina AKŞİN
T
ürkiye bugün hızla yokuş aşa-
ğı gitmektedir. Görünüşe göre
parçalanmanın eşiğindeyiz. Nc
var ki, bir yandan devletlileri-
miz, bir yandan aslan medya-
mız ve onlara alet olan sözüm ona aydınla-
rımız, sünnet çocuklannı avutan palyaçolar
gibi, bize, bir şey yokmuş, işler yolunday-
mış izlenimini vermek için var güçleriyle
çabalıyorlar.
Bu gidişe karşı çok-partili dizge çerçeve-
sinde ne yapılabilir? Birleşmek gerekir, he-
men akla gelen yanıt bu. Ama birleşmenin
mutlaka yıkılışa çözüm olacak bir birleşme
olması gerekir. Yoksa seçmeni bir kez da-
ha aldatacak bir birleşme büyük bir ihanet
olacaktır. Türk halkımn bir kez daha alda-
tılmaya dayanabileceği çok kuşkuludur.
Mutlaka kurtarıcı bir sonuç verecek bir bir-
leşme gerekiyor. Çözümün, Atatürk devri-
mine, Türkiye'yi I9l9'dan I945'e, 1950'ye
getirmiş olan görkemli çözümlere dönmek-
te olduğu kuşkusuzdur. Onun için Atatürk-
çü çözümleri içeren çok kısa, herkesin an-
layabileceği, bütün yurtseverlerin benimse-
yecekleri bir programla ortaya çıkılmalıdır.
Seçmen neye oy verdiğini çok iyi bilmeli,
seçilen ne için seçilmiş olduğunun çok bi-
lincinde olmalıdır. Hiçbir yanılgı olmama-
bdır.
Bu yönde bir adım 16 Ekim 2004 tarihin-
de Mersin'de düzenlenen açıkoturumdako-
nuşan Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP)
Genel Başkanı Mümtaz Soysal'ın önerisi
oldu. Öneriye göre CHP, DSP, İP, BCP gi-
bi partiler mutlaka ortak bir program oluş-
turmak üzere birkaç temsilcilerini görevlen-
direcekler ve çalıştay (atölye) tipi bir çalış-
ma yapacaklardır.
Henüz bu öneri bir yankı bulmuş değil.
Daha önce de 20 Mart 2004 günü Ankara'da
Atatürkçü Düşünce Derneği'nin öncülü-
ğünde toplanan Ulusal Birlik Kurultayı bir
Sonuç Bildirgesi yayımladı ve bir Ulusal Bir-
lik Hareketi başlattı. Bildirgede belirtildiği
üzere, zaman Türkiye aleyhinde işlemekte,
o bakımdan bir an önce birleşmeyi sağla-
mak gerekiyor. AKP'nin 2005 bahannda
bile baskın seçimlere gidebilme olasıhğı da
göz önünde bulundurulmalıdır. Onun için
en geç 2005 başlannda birleşme işi sonuç-
landınlmalıdır.
Bir taslak
Ulusal cephe için ortak bir program olu-
şumuna katkıda bulunmak üzere bir taslak
sunuyorum:
1. Türkfyebizimdir,bölunümez:Türkiye'yi
başkaları değil, biz kendimiz yöneteceğiz.
Bölünme sürecine; ulusal varlıklarımızın
satışına son vereceğiz.
2. Borçlanmızkalkmmamıza engelolamaz:
Türkiye Cumhuriyeti'nin borç ödemeleri-
ni tepyekûn kalkınma hedefimize uyumlu
olarak yeniden yapılandıracağız.
3. Yeni, denıokratik anayasa: Eşitlık ve öz-
gürlük ilkelerine uygun, demokratik yeni bir
anayasa getireceğiz.
4. Parasız eğitim ve kültür: Devletin eği-
tim ve kültür hizmeti parasız ve nitelikli
olacaktır. Aydınlanma devrimi kaldığı yer-
den sürdürülecektir.
5. Parasız sağlık: Sağlık hizmeti herkes için
parasız ve nitelikli olacaktır.
6. Kalkıııına seferbeıüği, işsizJikle savaşım:
Her kesimde yaşanmakta olan işsizliğe de
çare olmak üzere en az borçlanmayla her ala-
nı kapsayan, topyekûn ve planh bir kalkın-
ma seferberliğine girişeceğiz.
7. KKTCyaşayacakbr: KKTC'yi gönenç
ve huzur içinde yaşatacağız.
Bu maddeler sanınm aynca yorumu ge-
rektirmeyecekdenli açıktır. Yeni bir anaya-
sa bence iki meclislilik dışında, 1961 Ana-
yasası'nı esas almalıdır. TRT, Dil ve Tarih
Kurumlan yeniden özerk olmalıdır. Köklü
ve gelişmiş üniversiteler, araştırma üniver-
siteleri olarak YÖK dizgesinin dışına çıka-
nlmalı, YÖK öncesindeki gibi düzenlenme-
lidir. 12 Eylül Anayasası'nın yaratmış ol-
duğu haksızlıklar giderilmelidir. Kalkınma
seferberliğinin en önemli ereklerinden bi-
ri, tarım ve hayvancılığm canlandınlması ve
ileriye götürülmesi olmalıdır. KKTC mut-
laka yaşatılmalıdır. Uluslararası dünya da
KKTC'nin tanınması, ekonominin sağlık-
h bir temele oturması sağlanmalıdır. Güney
Kıbns'la birleşme ancak konfederasyon bı-
çiminde olabilir.
Nasıl örgüüenecek
Ortak programı gördük. Şimdi bunun ör-
gütsel olarak nasıl başarılabileceğine baka-
lım. Yakın siyasal tarihimiz incelendiğinde,
parti birleşmelerinin pek zor olduğunu, ger-
çekleştirildiğinde de beklenen güç artışına
yol açmayabileceklerini, tersine güç yiti-
mine neden olabildiklerini görüyoruz. Zor-
luğu, güçlü ya da kendini öyle gören parti-
lerin birleşmeyi kendilerine katılma olarak
sağlamak istemelerıdir. Sonra, her düzey-
deki parti yöneticilerinin sık sık "küçükol-
SUIL, benim olsıın" anlayışıyla davranabildik-
lerini, kimi ideoloji, kişilik ya da program
uyuşmazlıklarını abartabildiklerini
görüyoruz.
Onun için bence birleşme yerine tek lis-
te yöntemine başvurulmalıdır. Her seçim
bölgesinde ulusal cephenin bir listesi ol-
malıdır. Bu, tek bir partinin listesi demek-
tir. Cephenin öbür partileri o bölgede seçime
katılmazlar, onların adaylan seçime giren
cephe partisinin listesine bağımsız aday
olarak girerler. Demek ki bu, adaylıklann
paylaşımı anlamına gelecektir. Bu da kolay
iş değildir, ama partilerin birleşmesi yön-
teminden daha kolay olduğu bence açıktır.
Tek listenin nasıl sağlanacağı seçim uzman-
larının işidir. Adaylıkların nasıl paylaş-
tırılacağı ise parti sorumlularının aralann-
da yapacaklan pazarlıkla belirlenecektir.
Denecektir ki bu da çok zordur. Bence
ulusal cephe programı az çok duyurulabilir-
se, aydın çevrelerden ve halktan ulusal cep-
henin gerçekleşmesi için oluşturulacak
büyük baskı partileri bu yöne gitmeye zor-
layacaktır.
Göreceğiz.
Kadının Muayenesi.
Prof. Dr. Leziz O]\ARAN
C
umhuriyet gazetesinin 28 bile sorulmamalıdır. Onlara gös-
Kasım 2004 günlü sayı- terilen saygıyı, anlayışı, sevecen-
sındabiryazım çıktı: "Ne- liği, tutuklu, hükümlü hastalara
reden Nereye". Kadın, aynı za- da göstermelidir. Birhekiminba-
manda hekim olmanın verdiği du- şarısı, en aşağı yan yarıya, hasta-
yarlılıkla, sorumlulukla Türk Ce- sının her yönden güvenine bağlı-
za Yasası Tasansı'ndaki görüşler dır. Tedavisikadar, vereceği olum-
üzerinde konuya yaklaşmıştım. lu, olumsuz kararlı raporlara gös-
Ama 3 Aralık 2004 günkü TBMM terilmesi gereken saygı için de bu
CMK Tasarısı çalışmalarının 26. gereklidir.
birleşimini TRT üçüncü kanalın- 3- Hastamuayenesinehastaya-
da dinledim. Sonra da, Sayın Dr. kınlarının alınması, olağan koşul-
Canan Antman'ın konuşmasını, larda bile sakıncalı olabilir. Aile
TutanakMüdürlüğü'nün, "İnceten- içinde sorun yaratmamak için, di-
memişTtıtanağTndan okuma fır- yet, sigara, alkol ya da başka ba-
satını buldum. Herhalde, ğımlılıklar üzerine konuşulacak
TBMM'de yapılan konuşmalar sorunluhastalannyakınlannı,has-
içinde en gerçekçi, en haklı, en tayı güç durumda bıraknıamak
onurlu vc uyancı olanlardan biri- amacıyla, haslaya sormaya gerek
dir. Zaman zaman hekimlere, tıp bile duymadan muaycnc odasın-
etiğine yapılan saldınlara karşı ör- dan çıkarmahdır. Buna bir açıkla-
nek bir savunma olarak meslek mayaparakyakmlandaonurlan-
tarihimize geçecektir. dınlabilir: "Bazıkonularkişiselis-
Sayın Antman'ın konuşmasına tençleyapılacakşeylerdir. Afleiçin-
sözcük sözcük katılıyorum. Daha dengösterilecekilgiyadauyanlar
uzun konuşmasına olanakverilmiş hasta üzerinde tepki yaraür. Bir
olsaydı, konuya daha başka açılar- kez kaçamak, tepkisel davranış-
dan da bakacağına inanıyorum. tandahaiyidir"gibi.(Hastalarım
Şimdi üzerinde duracağım başka arasında on yaşın altında ülserli,
bakış açılan var: yemek seçtiği, öğününe önem ver-
1- Hekimlerin kadın oldukları nıediği için iyi beslenmemiş ço-
için seçilmeleri onurlandıncı de- cuklar da vardı. Annelerine has-
ğil, "eksiltici
w
dir. Bu yönde yasa tamla yalnız konuşacağımı söyler,
karanna, en aşağı erkek hekimler iyi sonuç da alırdım. Bu davranış
kadar kadın hekimlerin de karşı bile hastalara kendilerine güven-
durması gerekir. Hekimlikte önem- me duygusu verirdi. "Insan" ola-
li olan cinsiyet değil, deneyim,be- rak konuşulan çocuklar "daha
ceri ve ustalıktır. uyumlu" davranır.)
2- Hekimlikte hiçbir hasta her- 4- TBMM'de "YüzünüzegüUer"
hangi bir özelliğinden dolayı ay- demeden(!) tuvalet konusunu da
ncalıklı değildir. Ya da aynk tu- gündcme sokmuşlar: "Efendim,
tulamaz. Mılletvekıli olan hasta- kadınerkek tuvaleöerideayndır"
lara hangi partiye bağlı oldukları Hasta-hekim ilişkileriyle tuvalet-
ler arasında kurulan ilgideki neza-
kete, zarafete, ve, ve.. saygıya ba-
kın siz! Herkes gösterdiği saygı ka-
dar saygı görür!
Hayır efendim, Türkiye'de ba-
zen ayn olmuyor kadın, erkek tu-
valetleri! Otellerin giriş katların-
da, mağazalarda, hekim muayene-
hanelerinde aynı yerkullanılmıyor
mu?
Tıbbiye'nin ilkyılı olan FKB'de
bin kişi okuyorduk. Bu sınıf adı,
fizik, kimya, biyolojinin baş harf-
lerinden gelir. Fizikle kimya ders-
lerimizi, lstanbul'da Beyazıt'tan
Laleli'ye doğru inen Ordu Cadde-
si uzerindeki Fen Edebiyat Fakül-
tesi'nin Konferans Salonu'nda gö-
rüyorduk. O binanm yapımı daha
bitmemişti. Salonun kapısı açık-
tı. Soğuk havalarda kaloriferler
yanmıyordu. Salonda paltolan-
mızla otumyorduk. Kadınlarla er-
kekler için iki tuvalet kapısı bulu-
nuyordu. Gerçi ayn ayn tasarlan-
mıştı, ama ne var ki birini tahta-
lar, direkler dolduruyordu.
O kış, 1948-49 öğrenim yılıy-
dı, Boğaz buz tuttu. Sonra akıntı-
larla Karadeniz'den Mannara'ya
kalıp kalıp buzlar geçti. Istanbul 'da
okuduğum sürece bir daha öyle
kış yaşamadık. Ama gençtik, can-
lıydık. Kartopu oynayıp karlara
yatıyorduk, boylarımızı ölçüyor-
duk. Ancak o soğuk salonda otu-
rurken herkesin en aşağı birer kez
tuvalet gereksinimi oluyordu. Kız,
oğlan demeden, kullanılabilen tu-
valetlerin kapısında kuyruk olup
sıra bekliyorduk. Bu durumu bu-
gün tatlı bir anı olarak yaşıyoruz.
Maddi, manevi(!) hiçbir şeyimizi
kaybetmedik.
5- Gelelim en önemli konuya:
Erkek hekimlerin, muayene ettik-
leri kadın hastalannı "ballandıra
ballandın), kahvelerde anlatma-
lan"na. Avukat olduğunu öğren-
diğimiz milletvekili de, öbür müş-
terilerle birlikte, ağzının sulan aka
aka mı dinledi, yani? Yoksa "Dok-
tor anlattı" diyenlere mi kandı!
iki durumdan da kendisini tenzih
ederim.
Böyle bir şeyin olmadığının en
kuvvetli kanıtı da, kendisinin böy-
le bir hekim "bozuntusunu" ihbar
etmemiş olmasıdır. Hem de avu-
kat olduğu için bunun en etkili
yollannı biliyordur. Gene biliyor-
dur ki böyle bir suçu bildirme-
mek, bir bakıma suça katılmaktır.
Hele bir avukatta hiç bağışlanma-
yacak bir aymazlık, yani gaflet.
Şimdi, bu sayın avukatın, say-
gınlığını perçinlemesi için, Sayın
Antman'ın TBMM'de yaptığı ico-
nuşmada önerdiğı gibi, hekimler-
den özür dilemesini, sözlerini ge-
ri almasını bekliyoruz. Bu isteği-
mize değer vermez, özür dileyip
sözlerini geri almazsa zedelenmiş
kimselerin haklı savunmasını yap-
maküzere hem kendilerimiz, hem
mesleğimiz hem de hekimlerince
aldatıldığı kuşkusuna duşecek olan
halkımız adına yollar arayacağız.
Yiğitçe(!), ortaya fikir atabilme-
sinden, bağlı bulunduğu yüce ku-
rumun dokunulmazlık haklanna sı-
ğınmayacağından kuşkum yok.
(Sayın Antman'ın konuşmasın-
da adı geçtiği için, örf ve namusa
çok bağlı olan bu avukatın adını
yinelemek istemiyorum. Yinele-
memenin bir yaran da belki böy-
lece daha çabuk unutmamı kolay-
laştırır. Bilmeyenler elektronik
postadan öğrenebılırler.)
Azınlık Durumuna Düşmek...
Av. Sabahattin BEKTAŞ
S
ahil kentlerimizden Göcek'te yabancıla-
nn çoğunlukta olduğu bir sitenin kat ma-
likleri kurulu toplantısındayız. Büyük
çoğunluğu tngiliz olan yabancılar geçen sene-
ki toplantıda konuşma dili olarak tngilizceyi hâ-
kim kılmışlardı. Geçen yılın tecrübesiyle top-
lantıyı yönetecek avukat olan başkana karşılık-
h Ingilizce konuşulmasına izin verildiğinde
hâkinıiyetin Ingilizceye geçeceği ve Türkçenin
silineceği uyansındabulunmuştum.Nitekim baş-
kan hâkimiyeti kaybetti, konuşma dili artık în-
gilizce olmuştu.
Toplantının belli yerlerinde uyanda buluna-
rak burasının Türkiye olduğunu, konuşma di-
linin Türkçe olması gerektiğini, yabancılar için
Türkçeden Ingilizceye çevirme yapılabıleceği-
ni belirttim. Bu uyanm da pek etkili olmadı.
Aksine yabancı dil bilmeyen oturum başkanı
ve benim için Ingilizce konuşmalar Türkçeye
çevrilmeye başlandı. Bir ara yine söz aldım, ken-
di ülkemde azınlık durumuna düştüğümü, ter-
cümenin Türklere değil yabancılara yapılma-
sı gerektiğini belirten bir konuşma yaptım. Bu
arada bir Tngiliz arka taraftaki Atatürk resmi-
ni göstererek "Bununla akrabalığın var mı"
dıye sordu. Bu soru sorma şekli dalga geçer ha-
vada ve çok anlamlı idi. Toplantıda, başkan,
hâkimiyeti kaçırıp Ingilizce de bilmediğinden
ses takip eden canlı durumuna düşmüştü. Bu
durumu yanında bulunan oğluna göstererek
aynen "... Başkanın halinc bak ses gelen tarafa
yünelen bir canlıya doniişui.. başkanın şahsın-
da ülkemin halini göriiyonım. Dilinî kaybeden
milletin kendisini yönetmesi mümkun ıııü?"
dedım. Gerçekten de başkan toplantıya Türk-
çeyi hâkim kılmayarak zavallı durumuna düş-
müş, bizi de ülkemizde azınlık durumuna dü-
şürmüştü... Anlatılan olaydan çıkanlacak çok
dersler olduğunu düşünüyorum. lngilizlerin
dilini yaymak ve hâkim dil yapmak çabalannı
anlatmak mümkün. Benim anlamadığım, ken-
di ülkesinde anadilini bırakıp Ingiliz misyoner-
liği yapan Türkler. Türkçeye sahip çıkamayan,
kimliğine ve bağımsızhğına da sahip çıkamaz.
Türkçenin kaybedilmesi Türkiyenin kaybedil-
mesidir. Cumhuriyet kurulurken Türkçeye gös-
terilen özenin bugün gösterilmemesi, bizi ken-
di ülkemizde azınlık durumuna düşürmektedir.
Olayımızda olduğu gibi yönetenlerimizi de ses
takip eden canlı durumuna düşürür. Özellikle
aydın geçinen, yabancı dil hayranlarının yaban-
cı dil komplekslerinden kurtulmalan gerekir.
Türkçeye sahip çıkılmazsa yukandaki örnek her
geçen gün çoğalacaktır. Gelin dünyanın enyet-
kin en üretken en büyük dili Türkçeye sahip çı-
kalını. Türkçenin kurtuluşu Türkiye'nin kur-
tuluşudur. Başkasının dili ile kurtulmuş ve bü-
yümüş ulus yoktur. Unutmayın ki, giden haya-
tı getirebilecek bir ilaç yoktur.
PENCERE
İşgal Altında
Seçim!..
Irak'ta seçim yapıldı..
Ne seçimi bu?
Düşman işgalini 'meşrulaştırma' amacıyla
sahneye konmuş bir oyun!..
Pis bir oyun!..
•
16 Mart 1920'de Ingilizler Istanbul'u işgal et-
mişlerdi...
Osmanlı'nın Mebusan Meclisi bunun üzerine
18 Mart'tatoplandijSonoturumunuyaptı, ken-
di kendisini feshetti; ama, bu fesih dolaylı biryön-
temle gerçekleştirildi.
Birgrup mebus (milletvekili) Meclis Reisi Hü-
seyin Kâzım Beye bir 'Takrir' (Önerge) verdi-
ler; işgal altında güvenceli veözgür çalışma ya-
pılamayacağı için toplantıların süresiz ertelen-
mesini istediler, öneri oy birliğiyle onaylandı.
Reis Hüseyin Kâzım Bey sonucu açıkladı:
"- Evet efendim, müttefikan tehir-i müzake-
re kabul edildi."
•
Istanbul'daki Meclis 18 Mart'ta feshedilince
neolacaktı?..
Mustafa Kemal Paşa Ankara'da bir 'Kuru-
cu Meclis'\n toplanmasım istiyordu. Çünkü 'iş-
gal bağımsızlık ve egemenliği' çiğnemişti; se-
çim on beş gün içinde yapılmalıydı.
Meclis bütün kuvvetleri (yasama, yürütme ve
bir ölçüde yargı gücünü), elinde bulunduracak-
tı; Gazi bu olağanüstü konuşlanmayı şöyle vur-
guladı:
"- ... Artık yüksek Meclisimizin üstünde bir
kuvvet mevcut değildir."
Seçimlero günlerin koşullan içinde yapıldı. Bü-
yük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 günü, en yaş-
lı üye Sinop Mebusu Şerif Bey'in başkanlığın-
datoplandı.
Şerif Bey açış konuşmasında dedi ki:
"-... Milletimizin, dahili ve hariciistiklal-i tam
dahilinde, mukadderatını bizzat üstlenerek ida-
re etmeye başladığını bütün cihana ilan ede-
rek Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum."
•
Meclis ülke üzerinde egemenliğini kurmak
için ilk iş olarak "Hıyaneti Vataniye Kanunu"r\u
çıkardı. Çünkü işgal altındaki vatanın heryanın-
da ulusal bağımsızlık direnişini kırmakyolunda
çalışanların sayısı pek çoktu.
Özetle Ankara'da Büyük Millet Meclis'i yur-
du düşman işgalinden halâs eylemek (kurtar-
mak) için kurulmuştur.
•
Evet, 23 Nisan 1920'de Ankara'ya o günün
koşullan içinde seçilerek gelenlerin tek bir he-
defi vardı:
- Işgalden kurtulmak, bağımsızlığa kavuş-
mak...
Bugün Irak'ta yapılan seçimin gradosunu sap-
tamak ve anlamını yorumlamak için bizim Kur-
tuluş Tarihimizi ölçüt diye ele almak gerekiyor...
Işgalci, Irak'ı üçe böldü:
Şiiler, Sünniler, Kürtler...
Araplar nerede?..
Arapyok!..
Ulusal bilince kavuşamayan kişi yurttaş ola-
maz; birey değil mümindir; çağdaş aklın ışığın-
dan yoksun kaldığından yabancı buyruguyla
sandığa gidip oy atması demokrasiden uzak
bir güdülenmenin ayıbından öte bir değer taşı-
maz...
Yazık Iraklıya!..
Komşumuzun önünde çok uzun ve ince bir
yol var...
Çumhuriyef
kitap kulübü
İLHAN SELÇUK
YÜZBAŞI SELAHATTİN'IN
ROMANI 1-2
YCZBAŞI
sKi.vııvrrhh
ROM/VM (2)
u/ıvvsı
Ni:ı,\ıı\ııi\ i\
KM\I VM ( t )
ÖZEL KUTUSU tLE
Çağ P a z a r l a m a A.Ş. T ü r k o c a ğ ı Cad. N o : 3 9 / 4 1
3 4 3 3 4 C a ğ a l o ğ l u - İ s t a n b u l
T e l : ( 0 2 l 2 ) 514 01 96 Faks:(O212) 514 01 95
Cumhurlyet
kitap kulübü
Cumhuriyet
YILLIK
İKİ CİLT
BİRARADA
/, Cilt; 1 Ocak 1997/31 Aralık 1999
2. Cilt: 1 Ocak 2000/ 31 Aralık 2003
Çağ P a z a r l a m a A.Ş. T ü r k o c a g ı C a d . N o : 3 9 / 4 1
3 4 3 3 4 C a ğ a l o ğ l u - İ s t a n b u l
T e l : ( 0 2 1 2 ) 514 01 96 Faks:(O212) 514 01 95