28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Yoksııllukla Eğlenilmez! Birya/varmadırgidiyor! "Neolur bize yardım et, dört çocuğum var." Sahnede dört gençfcız, el- lerinde baJgrtlar.Tfe'fik renk... Içle- rindeo^rîfide otomobil «rfdaki diybr. M ^ diyebek y « gnemii öiap-oı halkrgüldörmesLeğlehdirrnesi... Gecegürjflüryaptığıbu. Insanla- ra yantfficı umutlar saçmak! Top- lanan kalabalığa da, türlü yoldan keyif sunmak!.. Bir kez değıl, daha önce de gör- düm, sizter de görmüşsünüzdür bu türgüldürücü, daha da çok iç sız- latıcı, acı verici, üzücü oyunlan... Insanlann yoksulluğuyla, özlem- lehyle oynamak, tam sevinirken, tam "Işte kazandım arabayı" di- ye çığlıklaratarken, "Sanabirso- rum var, onu da bil, öyle al ara- bayı "deyip birşeylersormak. Ko- lay bir soru, ama karşısındaki o coşku, o sevinç içinde şaşınp bil- medi mi az önce binbir yalvar- mayla, binbir heyecanla kazandı- ğını sandığı ödülün elinden uçup gftmesiL Ayıptır, çirkindir... Her şeyden önce o TV'de o program yapan- lann, sonra da Mehmet Ali adın- daki eğlendiricinin ayıbıdır, çirkin- liğidir. Gülmek, güldürmek uğru- na bir yoksul aileyi aşağılatıcı bir duruma sokmak!.. Biraz da bu şaklabanca oyunu iz/eyen o ha- nınnlann, beylerin, o kocaman in- sanlann gözleri önünde yaşanan bıriğrençliktir!.. ha^ ' Ne kadar sevindi, telefonda sü- ^ Mehmet Ali Abi, Mehmet Ali Bey, Memoş" falan diye durmak- sızın yalvaran, "Aman arabayı ba- na çıkar, dört çocuğum var, ihti- yacım var" diyen ne kadar sevin- mişti! Meğer bir soru varmış ya- nıtlaması gereken. Bilmedi, bir- den dünyası yıkıldı, boşa gitti bü- tün yalvanp yakarmalar!.. Mehmet Ali Bey, senin için, bir oyun bu, başanlı oluyorsun hiç kuşku yok. Sana önemli kazanç sağlayan bir iş... Gece gündüz yoruluyorsun, bu halk da senden hoşlanıyor, koşup geliyor, para harcıyor, alkışlıyor, belki kısa sü- re mutlu da oluyor.. Olabilirse!.. Telefonun ardındaki kadının, bir ailenin, dört çocuğun, büyük bir sevinçten çok daha büyük bir yı- kılışa düşmesini görmezden, bil- mezden gelirse, gelebilırse!.. Yoksulluk, her şeyi yaptınr, her şeyi söyletir. Yoksul olmak utanı- lacak bir şey değildir. Gerçekte utanılması gereken, o yoksulluğu ortadan kaldırmaya çalışmamak, o yoksulluğu hele hele bir eğlen- ce aracı olarak kullanmaya kal- kışmaktır! Demokrasi Oyunu Dr. A. Ahmet EKTÜRK 21. Dönem DSPEdirne Milletvekili • kinci Dünya Savaşı sonrasın- I da, kunılmakta olan "yeni dün- ya dûzeni"nde, yöneticilenmi- züı basiretsizliği sonucu yaptı- ğımız talihsız tercıh, Batı'daki öraekJerine hiç benzemese de bizim "demokrasT dediğimiz bir "oyınTdu. Başka tercih şansımız var mı idi? El- bette vardı... Bu ayn bir yazının ko- nusu olabilir. Atatürk'ün ölümüyle doğrultusu- nu yitiren ve kaçınılmaz olarak deği- şen dünyanın karmaşık koşullannda kendini çaresiz hisseden Türkiye, tıp- kı büyük kentte kaybolup kötü ada- mın tuzağına düşen taşralı masum genç kız gibı, kendini ABD'nin ku- cağına atmış ve sonu başından bellı "oyun'' başlarruştı. Bazı televızyon filmlerinı olduğu gibi, bu oyunu da öylesine ciddiye almıştık ki; uğrunda kimirruz ölmüş, kimimız nutuklar söyleyerek birbiri- mize düşman olmuştuk. Oyunda; ABD istediği partiyı iktidara getiri- yor, istediği zaman götürüyor, gerek- li gördüğünde askeri darbelerle (biz- de üç adet) oyuna ara venp sahne ve oyuncu düzenJemeleri yaparak kaldı- gı yerden sürdüriiyordu. Oyunun sağcı ve solcu aktörleri birbirleriyle kıyasıya mücadele edi- yor, çoğunlukla ve dogal olarak hep sağ kazanıyor, arada sırada çok kısa süreli "stepne" olarak solun kazan- dığı olsa da ne kadar beceriksiz (!) ol- duklan hemen gösteriliyor ve götü- rülüyordu. Böylece, oyunun ne kadar adil (!) olduğu dagösterilerek seyircilerin sı- kılmaması ve oyunu izlemeye deva- mı sağlanmış oluyordu. Büyük bir ciddiyetle oyuna katılan, yandan ço- ğu köylü, eğirim ve gelir düzeyi dü- şük yurdum ınsanlan, hem fanatik-ara- besk taraftariar hem oyuncu olarak yü- larca kulianıldılar. Elbette ülkemizin -sayılan az da olsa- yurtsever aydınlan da vardı ve onlann iyi niyetli uyan çığlıklan, ya- lan makinelerinin gürültüleri arasın- da yitip gidiyor; yaşamlan züıdan ediliyor, ülkelenni terke zorlanıyor, gerekirse öldürülüyordu. Çoğunluk- la çıkarcı ve demagog politikacılann peşine takılan büyük kıtleler ıse "Dur bakalım ne olacak" merakıyla oyuna devam ertiler. Oysa olacak olan ba- şından belli idi... Ve olan oldu. Bu- günlere geldik!.. Geünen noktada kafalar öylesine ka- nşık ki, ülkemizin durumuna ilişkin değerlendirmeler, körün fili tarifine dönmüş durumda. Dolayısıyla, doğ- ru tanımlanamayan rahatsızlıklara önerilen reçeteler, sunulan program- lar halka inandıncı gelemiyor. Bu nedenle, evrensel doğrulan red- h*i-" -•)• •-"•'•* «r. &'• s r 444 0 900 • w w w . c a r d f i n a n s . c o m . t r detmeden bihmin ışığında, çağdaşlaş- ma yolunda ilerleyebihnek içın bazı temel siyasi kavrarnlann ülkemiz ko- şullannda nasıl algılanması gerekti- gini sorgulamak, günümüzde çok da- ha büyük önem taşımaktadır. Özellik- le "demokrasi" ve "sol" kavramlan ülkemizde ne anlama gelmektedir? Bu kavramlan bir Batılı gibi algılama ve yorumlamamız olanaklı mı? Başlan- gıç noktalan ve koşullan bu kadar farklı iken aynı amaca ulaşmak için bile olsa, farklı toplumlar için tumüy- le aynı yöntemlergeçerli olabilir mi? Bana göre başka ülkeler için fark- lı olsa da bizim gibi ülkelerde, solun en temel ayırt edici özelliği, anti-em- peryalist ve bağımsızlıkçı olması, ulusal sınaıyı geliştirerek toprak ağa- Iığını ortadan kaldırmayı ve dolayı- sıyla kentlileşmeyi programının birin- ci sırasınakoyabılmesıdır. Üretim ar- tışı ve zengınleşmeyi hedeflemeden sadece paylaşmayı tartışarak yapılan solculuk, "solavantacıJar"yaratmak- tan başka bir ışe de yaramaz. Yara- mamıştır... Kafası kanşık bazı aydınlanmız, "nasıl" olduğunu sorgulamadan, ön- ce Batı tipı demokrasi, sonra kalkın- ma ve ekonomik büyüme diyorsa da bu görüş bilime aykındu-, örneği de yoktur. Gerçekten mümkün olabil- seydi, îsveç 'in yasalan Somali 'ye uy- gulanarak hemen zengınleşmesi sag- lanabilirdi. Bizim her derde deva gör- düğümüz "demokrasi", sanayı devrıminı gerçek- leştırmiş Batı ülkelerinde "en i>i rejim'' diye de ta- nımlanmaz. Batı'da sana- yi devrimi sonrası, daha üretken bir yönetım bıçi- mi bulunamadığı için, bir zorunluluk olarak ortaya çıkmış olup daha iyisi bu- lunamadığı için "enaz kö- tü olanrejim''diye tanım- lanu- ve süreklı gelıştiril- meye muhtaçtır. Bu kü- çük bilgı, bızlen demok- rat olmayan stafükocular olarak niteleyen dünün şe- natçılanna, bugünün kes- kin demokratlanna (!) özellikle hatırlatıhr. Oy hakkının kutsallığından söz edenler, önce Batı'da 50 bin oyu, 7-8 bin silah- fı adamı olan ağalann olup olmadığına da bakmalılar elbette... Sanayi devriminı ger- çekleşrirmiş ülkelerde da- ha ıyı üretebilmek için bir zorunluluk olarak ortaya çıkan bir yönetim ve ya- şam tarzı olan Batı tipi de- mokrasi, aynı altyapıya sahip olmayan ülkelerde ^önetilenıezikvekarma- şa" anlamına gelebilmek- tedir. Ülkemizde ıse Ata- türk'ün erken ölümü nede- niyle, gereklı altyapı oluş- madan "geçirikl^iınizde- mokraa" sayesinde, bu- gün laıkliğımizı srvil dina- mikler yerine ancak TSK ile koruyabiliyoruz ve şe- riatçılarbızlerden daha de- mokrat (!). Oyun kunıcular(emper- yalizm), kurallan öylesi- ne akılhca örmüşler ve 2a- man içinde bu örgü öyle- sine güçlenmiş ki oyuna son defleceiyı niyetlerle katılarak ülkesi yaranna dönüşümler yapabilece- ğini sanan namuslu ve ay- dın poütıkacılann tüm ça- balan oyun içinde kolay- ükla boşa çıkanlabilmek- tedir. Ancak bilimsel bıl- giye yeterince değer ver- meyen eğitim düzeyi dü- şük toplumlar, bedeli ağır ve gecıkmeli olsa da de- neysel bilgilerledoğru so- nuçlara ulaşabiliyorlar. Geünen noktada Türk hal- kı bu doğru sonuca ulaş- mış ve oyunu kavramış- tır. Elh' yıl önce, ABD em- peryalizminden bahset- mek neredeyse "vatan ha- intiği'' olarak nitelenirken bugün "ABD-AB emper- yalizmi yoktur" diyene rastlamak mümkün değil. Yapılan anketler, halkın yüzde 80'üıin ABD yö- netimlerinden nefret etri- ğini gösteriyor. Bu olgu, oyunu redderme ve ülke- miz çıkarlanna göre yeni bir yapılanma için büyük bir olanak sunmaktadır. Ülkemizde bu temel di- namik hesaba katılmadan yapılan polıtıkalarla, solun bugüne kadarki kötü ka- deri (stepne olmak) de de- gişmeyecektir. PENCERE Kararı Kimler Verdi?.. Sayın Aydın Doğan. Bu köşede salı günü yayımlanan yazım şöyle bi- tiyordu: "Tekbaşına birgazete olan Cumhuriyet'e Tür- kiye'nin satış ve reklamda en büyük grubu olan' Doğan Holding gazetelerının ortaklaşa saldın ve sövgü harekâtı ortadadır... Dost bildiğim ve sevdiğim Aydın Doğan'ın bu. harekâttan haberı var mıydı ?.. ', Yokmuydu?.. ', Sorunun yanıtını dostum Aydın Doğan açık\ar-\ sa mutlu olurum..." Yazıyı okuyan "çokbilır" kişiler benimle alay et- tiler: - Çocuk musun, dedıler, hiç Aydın Bey'in ha- beri olmaz olur mu?.. Dünkü Cumhunyet'te yayımlanan mektubunuz bu bakımdan beni mutlu etti; dostluğumuzun de-î vam edeceğine inanıyorum. , • Ve mektubunuzun benim için en önemli satır-, lannı aktanyorum: "Bıryayıncı olarak, zorunlu olmadıkça gazete- cilenn işlerine müdahale etmemeyi ilke kabul- eden'm. Ama herhangi bir kişiye veya müesse— seye karşı kasıtlı, örgütlû kampanyaya dönüşen! bir 'Harekât' ilkelehmle bağdaşmaz. Böyle bir şeye asla müsamaha etmeyeceğimil bilmenizi istenm. Hele hele bu kışı llhan Selçuk, ve bu müessese 'Cumhuriyet' gibı birgazete ise- buna bıgâne kalmam mümkün değildir. Hafta sonunda gazetelerde çıkan yayınlardan • haberimin olup olmadığı sorusuna gelince. Hayıryoktu. Tek arzum, kıtap etrafındakı tartışmanın benim < dışımda ve tamamen gazeteciler arasında cere- yan etmesidir." • Aydın Bey'e yineleyeyım kj bu olay sıradan bir kitap olayı değıl... Doğan Yayıncılık'ın çıkardığı malum kitap, Cum-' huriyet'e ve bana karşı saldırı ve sövgülerie do- natılmış olsa da bir önem taşımıyor... Doğan Medya Grubu'nun bu kitab Cumhuriyet'e ve bana karşı bir sılah gibi ortak bir harekâtta kul- lanmasının gerekçesı önemli... Gazeteciliğin g'sınden haberi olan bılır ki Millı- yet'tecumartesi günü başlatılıp Doğan Grubu'nda- ki öteki gazetelerie birfikte pazargünü binnci say-" falarda ve eklerde röportajlar ve atıntılarta sayfa' sayfa sürdürülen, üstelık pazartesı gününe de sar- kıtılan bu harekât, ancak önceden tasarlanmış bir - karann ürünüdür. Başka türlü düşünmek çocuksu bir safdillik olur... Siz gazetelerin ve pazar eklerinın nasıl hazırla-' nıp basıldığını benden iyi bilırsiniz... Peki, sizin bu işten habenniz yoksa, bu ortak ha- J . rekâtın karan sızden çıkmadıysa düğmeye kimler J bastı?.. Aydın Bey... Bu sorunun yanıtını biz ıster ıstemez aramak zo- _ rundayız; siz de benım yenmde olsanız başka tür- • lü yapamazdınız; çünkü bu basit bir kJtap oiayı de*- ğıl!.. Kökleri denne gıden, medyamızın, ülkemizin," Türkiye Cumhuriyetı'nin varoluşuyla birlikte gele- cekteki yazgısını ilgilendıren bir soru... Yann bu sorunun yanıtını aramaya çalışacağım, ama sizin isteğinize saygılı kalarak.. Konu sizin ve ailenizın "dışında kalarak" irdele-^ necek, "gazeteciler arasında cereyan" edecek» bir kapsamda tutulacaktır... Evet.. î Doğan Grubu'nda Cumhuriyet'e saldın ve söv-, gü harekâtının karannı kimler verdi?.. UMAYYAYINLARI'nd,, Yeni Kitap Unututan lÜATI TRAKYA TÜRKLERİ hakan bas TURKLER1 * SRmçen Onm - Mdm jydoğan - SI Baskı * M Dönya Düzenı Ifanalizm ve Türkj)?- Mctm Adogan -15. Basb * Amıpa Srii|ının Nersındcvc - Meön Aydoğart -17. Basb * EknofTİ Buralımda/! UiusalBunakıa - Meta/Mojan-12. Sssb * M Çağdan fâresdfcpeye Yöneüm GdendJeri vc Tûrkfe- Metm Aydoğan - 4. Basio * Must^s fe?ıal ve Kurtuluş Savaş - Metin Aydoğsı -17 Basia * Türiaye Üzerre Notiar - Metın Avdoğan - 23. Basb * Mustafe Kcmaf Aiatûrk Bilini vc Ûniveralc - Mdin Ozata -1. Bsb * Biwk Orîadtjğu ftofesi - K^naf Eraoğlu - 2. Sasfa Tel: 0.232.422 31 14 - Fax: 0.232.464 41 37 e- mail: [email protected] www.umayvavinlari.com i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle