19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA HABERLER Film gibi izlenen dramlar"Kadının Sesi" adlı programlanfarklı TV kanallarında hazırlayıp sunan Serap Ezgü ve Yasemin Bozkurt son günlerdeyaşanan olaylan ve genel olarakprogramlarına yönelik eleştirilerle ilgili olarak sorularımızı yanıtladı FİGEN ATALAY / EMEL KHAÇ B u programlardan biri olan "Serap Ezgü ile Biz Bize"de suçlandığı gerekçesiyle inti- har eden Hasan Konduoğiu. geride bıraktığı mektupta. "Serap Ezgü be- nim ölmemdeki tek sorumludur" dedi. Serap Ezgü, bu olay ve genel olarak programına yönelik eleştiri- lerle ilgili olarak sorularımızı yanıt- ladı. - Programlan nasıl hazırhyorsu- nuz? Biz, sorunJanyla ilgili başvurula- n çok büyük bir dikkatle, 9 kişilik ekibimizin günler süren çalışma- sıyla araştınyoruz. AvukatRahmi Özkan ile Psikiyatr Dr. Tanju Sür- meli bu aşamada ve yayın sırasın- da sürekli danışmanımız olarak gö- rev yapıyor. Binlerce başvuru ara- sından, toplumsal fayda sağlayaca- ğını umduğumuz, insanlann ortak paydası olan talepleri yayına yansı- tıyoruz. Mahremiyet içeren, yayın- cılık ilkesiyle bağdaşmayan konu- lan eliyoruz. Daha önce başka prog- ramlarda ele alınan ve üzücü cina- yet olaylanyla sonuçlanan konula- ra hiç girmiyoruz. Farklı farklı üslup ve Içerlklere sahlp -Programnuzda hangi konıılaniş- Hyorsunuz, sirin progranımızia diger- Jeri arasında fark var nıı? "Kadın programlan" olarak anı- lan gündüz kuşağı canlı yaym prog- ramlannın hepsi, farklı farklı üslup ve içeriklere sahip. Tek ortak nok- talan, stüdyoda konuklann izleme- si ve bazı taleplerle stüdyoya gelen in- sanJann kendileri- ni, taleple- rini ifade etmeleri. Program- lan birbi- rinden ayıran özellik, konu ve konukla- nn seçi- minde ve yayın sırasındaki yakJa- şımda kendini gösteriyor. Yıllardır göremediği yakınlannı, anne ve ba- basını, kardeşini arayan insanlan alıyoruz. Parçalanmış ailelerin ve- layetten kaynaklanan "çocukpayla- şunı" sorunlannı adli mercilerin verdiğı kararlar çerçevesinde işli- yoruz. Anne ya da babasıyla görüş- türülmeyen çocuklann bu hasretle- rine son vermeye çahşıyoruz. Ka- çınlan küçük çocuklarla ilgili konu- lan kontrollü olarak yayına alıyoruz. 70 milyonluk bır ülkede, bu ka- dar insanın birbirinin izini kaybet- tiğine önceleri biz de inanamadık. Ancak bu çok yaygın. Filmlerde gö- rülebilecek türden öyküleri işliyo- ruz. Yetiştirme yurduna bırakılan ve yıllar sonra sağlıkh bir birey ola- rak toplum hayatında rol sahibi olan insanlar gelip '"Gerçek anne ve ba- banu anyorum" diye milyonlara sesleniyor. Geniş izleyici kitlesinin Iki kadın ve ortalarında 8-9 yaşlarında bir erkek çocuk. Biri öz, diğeri üvey anne. Sorun, çocuğun kimin- le yaşayacağı. Anneler, çocuğu da tartışmaya katarak birbirlerini suçlayıp duruyor. Çocuğu iste- yip istemedikleri de belli değil, daha çok istemez gibiler. Çok rahatsız edici bir görüntü. Aynı programda, başka bir gün, 5 yıldır kayıp olan 11 yaşındaki Ebru aranıyor. Yıllardır başvurmadıkları kapı kalmayan gözleri yaşlı anne-baba, son umut bu programa çıkmışlar. Bir başka programda 75 yaşındaki bir adam, kendine eş arıyor. Ortada bir de aday var. Sunucu, "Evlenmeye karar verirseniz nikâhı burada kıyarız" sözünü veriyor. Serap Ezgü yardımı ve bizlerin araştırmasıyla, bu kişileri aileleriyle buluşturuyo- ruz. Stüdyoda her gün 1 -2 kavuşma sahnesi yaşanıyor. - Hasan Konduoğhı sizin progra- nunız yüzünden mi intihar etti? Bu olay bızi derinden sarstı. Tek- rar, Hasan Konduoğlu'na rahmet, ya- kınlanna başsağlığı diliyorum. Bu konudaki haberler ısrarla eksik ve önyargılı olarak işlendi. Tabii ki hiçbir şey insan hayatın- dan kıymetli olamaz, ancak ortada bir somut olay var. 12 yaşındaki Kü- çük H. Çorum'dan Istanbul 'a göç et- miş bir yoksul ailenin kızı. Babası çalışamıyor. Bu yüzden 40 milyon haftalıkla çorap atölyesinde işe gi- riyor. Konduoğiu, burada ustabaşı. Evli, iki çocuklu ve 28 yaşında. Kü- çük H'ye bekâr olduğunu söylüyor ve onu evlenme vaadiyle Ankara'ya götürüyor. Anne ve babası savcılı- ğa ve polise gittikten 5 gün sonra bi- ze geliyor. Tek bir kellme olsun ha- karet etmiyoruz' Özenle, isminı vermeden, fotoğ- rafinı yayımlamadan "Lütfen bu ço- cuğu bırakın'' diye çağn yapıyoruz. Tek bir kelime hakaret etmiyoruz. Yayının etkisiyle 6 gün sonra kızı bı- rakıyor ve 10 gün sonra teslim olu- yor. Ankara Ağır Ceza Mahkeme- si'nde "çocuk ahkoymaktan" yar- gılanırken girdigı bunalım yüzün- den canına kıyıyor. Biz, bu konu- yu işlerken kesinlikle istismar etme- dik, zanlıyı küçük düşürmedik, ola- yı sömürmedik. Serbest bırakılan Küçük H. annesiyle bize geldi, onu yayına almadık. Bir odada oturttuk. Ölen kişinin ağabeyi, "Bu idamhk" derken "Hayırböyie konuşmaym,her fiilin cezası yasalarda belli" diye uyardık. Eski ölüm olaylannın et- kisiyle. neredeyse biz de linç edil- mek istendik. "Mektubu avukati- mız okudu, sapık keümesi geçmi- yor" dediğim halde, "Serap Ezgü, mekfupyokdivor'' şeklindeki yayın- lar günlerce sürdü. Ve bu yayınla- nn etkisiyle. ölen kışinin yakınlan, benimle ilgili "Deviet vennezse ce- zasmı biz veririz" diye tehditler sa- vurdu. - ProgramınEİa ilgili bir özeleşti- rinizvarmı? 3 saate yakuı bir canlı yayında "Hata yapmanT dıyemezsiniz. Ko- nulan ne kadar ince eleyip sık do- kusanız da bazen sıkıntı oluyor. Ama burada niyet ve duruş önemli. Da- ha çok gerilim olsun. reyting olsun diye yola çıkarsanız, herkesin düş- manını bulur, yayına bağlarsınız. 'Kachnlar., haklannı öğrendF F lash TV'de "Kadının Sesi" adlı programı hazırlayıp sunan Yasemin Bozkurt'un sorulanmıza verdiği yanıtlar şöyle: • tntihar. cinayet gibi olayiann sorumlusu bu programlar mı? Şiddetın kaynaguıın program olarak göstenlmesı son derece ürkütücü. Özellıkle bazı gazetelerin "Programa çıkü, öklürüldü'' gibi manşetler atması iki büyük sonuç getiriyor. Birincisi, kadın programlarına çıktığı için intihan hak etti, ikincisi de cinayeti işleyen kişilere sanki bu işlemler için ceza indirimı uygulansın gibi bir tavır içinde veriliyor. Türkiye'de her gün sayısız cinayet işleniyor, intiharlar oluyor. Toplumda var olan ve bugüne kadar birçok kurumun görmemezliğe geldiği olaylara ayna tutmak, bazı kesimleri rahatsız etti. Kavıplar bulunuyor Bu yüzden kadının sesini kısmak istiyorlar. Kocasından şiddet gören kadın. hakkını nerede ve nasıl arayacağını biliyor. Aynca bu program kayıplan buluyor. - İntihar olaymda programdan kaynaklanan bir eksiktik oiduğunu düşünüyor musunuz? Programlann bu şekilde eleştirilmesine karşıyım. Yaşanan talihsiz olaylan kadın programlanna bağlayarak onlan suçlu gösteren bazı gazeteleri kınıyorum ve onlann ikiyüzlülüğüne dur demek istiyorum. Birleşmiş Milletler'in yaptığı bir araştırmaya göre, 2004 yılında, 100 ün üzerinde kaduı namus ya da başka şeyler bahane edilerek öldürülmüş. Biz toplumun gözünü açmaya, halının altma kaçan tozlan çıkarmaya çahşıyoruz. Yasemin Bozkurt 'lyi niyetşovadönüştü'osyal psikolog Çiğdem Yıl- ^dız, tyi niyetle başlanan k_7bu programlar, şuanda hak- kını aramaya çahşan bir kişiye, sağhkh ve çözüme götüren yasal yoflargöstermekyerine, kimiza- man poüsçilik, kimi zaman psi- kotogluk, kimizaman da, belki de hukuka ve insan haklanna a> kı- n söyiemleıie şovadönüşmüş du- rumda" dedi. izleyenler ev kadınları Dramlann milyonlarca kişi ta- rafından film gibi izlendiğini, en çok izleyen kesimin de ev ka- dınlan oldugunu söyleyen Yüdız. "Bunlar, büyükbir olasdüda ben- zer ola> lara, şiddete maruzkalan kadınlar. Bir süre sonra bu olay- lan ekrandan izkmek kanıksa- myor ve duyarsızlaşıhyor. Asıl amaç olan hem başvuranlan, hem ekranda izleyenleri salt biigilen- dirmek ve eğhmek, dayanışmayı sağlamak hedeflerinden uzakla- şılmış olunuyor" diye konuştu. Nasıl olmalı? Bu tür programlarda amacın, kadınlara dayanışma, sorunlan dinleme ve çözme yollannı gös- termek olması gerektiğine dik- kat çeken Yıldız, eleştirilerini şöyle sıraladı: ı • Poliscilik oynayarak sade- ce katılanlan değil, yakınlan ile telefon görüşmeleri ile ve mah- remiyete hiç önem vermeden ve hatta insanın yaşama hakkını teh- likeye atabilecek isim, görüntü vererek yaşamlan sergilemek çok yanlış. • En önemlisi kişilerin psiko- sosyal özelliklerini gözeten, te- mel insan haklan kurallanna uyan ve kişilerin güvenliklerini sağla- yan ve bu konuda güvence vere- bilen programlar olmalıdır. • Burada insanlar dertlerini anlatıyor, ama kimse onlan yar- gılamadan dinlemiyor. Ya yaİan- lan taraftndan ya da spiker tara- fından suçlanıyorlar. Sonuçta bu kişilerin dışarda psikolojilerini kimse düzeltmiyor ve durum git- tikçe kötüleşiyor. Kullanılan dil suçlayıcı olmamalı ve ön yargı- sız olmalı. • Ancak program sunucusu sanki her şeyi çözebilen bir mer- ci gibi görülüyor ve kendini de öyle sanıyor. 'Bu programlar olmalı ama...' Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Psikolog Nevin Era- car,"Bu programlara kaülan in- sanlann çoğunlukla basünlmış öfkeleri var. Bu öfke tetiklenip harekete geçirüiyorve hem stüd- yodaki diğerinsanlara vehem de se>1rci>e bulaşıjor" dedi. Dr. Era- car'ın, bu programlann nasıl ha- zırlanması gerektiği konusunda- ki önerileri de şöyle: • Ekrana çıkanlacak olan in- sanlann önceden uzmanlarca din- lenmeli. • Belirli konulara değinikne- si konusunda önceden uyanlma- h. .„ • Kişisel ve toplumsal ruh sağlığı açısından risk taşıyabi- lecek kişiliklere sahip olanlar ek- rana çıkanlmamalı. • Konular mutlaka uzman- larca program sonunda kısaca tartışılıp mesajlar netleştirihîie- li. Sunucuların nltellğl Sunuculann, işledikleri konu- larla ilgili hiçbir altyapı ve kül- türel temel taşımadıklanna dik- kat çeken Dr. Eracar, "Eğer ça- re aramakiçin geliyorlarsa çare- leri bu sunucular mı bulacak? Bu insanlann kendilerini kulla- nıhnaya karşı koruyacak bir do- nanınilan >ok. Çoğiı belkiancak okuryazar olan insanlar, boş va- knieriolan insanlar veüretkende- ğıDer. Depresif özehlder taşıyor- lar. Mağdur ve mazlum kunük- leri tercih etmişler" dedi. AVRUPA'DAN GURAY OZ Utopyasını Yitirenin Geleceği... Hayatın pek kanşık oiduğunu herkes bilir de, insanın sinsi, kinci, intikamcı dedikodunun kur- banı olmaktan kurtanlmasının biryolunu bilen var mı? Insanoğluna ütopya gerek. Insanı yalnızca ütopya kurtanr. Ama utopyasını tank sesinin gü- rültüsüyle uyanarak yitirenlerin işi zordur. Teslimiyeti anlatan kitaplar, yazılar, tasanlar hep verili koşullarla düşünmeye alışmış beyin- lerin işiydi. Malzeme; kum, kireç, tuğla, kiremit ve harç, hep beynimizin içindeki muhafazakâr geçmişten gelirdi. İnsanın bu geçmişten gelme- yen, geçmişten gelmediğini şaşarak gördüğü, ya- şadığı günden ve gelecekten gelen ilk ciddi ütop- yası sosyalizmdir. Yaparken öğreniyor, yaşarken kuruyor, yanılıyor ve yeniden kuruyorduk. Son- ra rüzgâra verdik onu. Peki bitti mi ütopya? Bitmez, ama yine de gerçeği teslim edelim, işi- miz zordur: Saldırganın ahlaki değerieri yıpran- mıştır. Yaşar Kemal'in anlattığı dürüst insanlar, çoktan "o güzel atlara binip gittiler" .. • • • Bakıyoruz; üstümüzden alıcı bir demir kuş ge- çiyor; uçağa binsek bir saat kadar uzakta, ço- cuklan, daha hayal etmeyi öğrenememiş delikan- lılan, sevmeye doyamamış kadınları ve erkekle- ri öldüren bombalar patlıyor. Bakıyoruz; ama ne kadar uzak bizden bu gürültü. Bakıyoruz; birile- ri ölüp gidiyor. Bakıyoruz; gölgemizin üstünde yan- lış ve şaşkın bir ışık; sahte şiirler, filmler, şarkılar, kahkahalar, ihanet gibi çarpıcıdırlar ve hain bir gülüşle içimizde dolanıp duruyorlar. Bakıyoruz; gazetelerde haber uçup gitmiş. Gazeteci sansasyonla haberi birbirine kanştırmış; "embedded gazetecilik" kural olmuş. Haber, söyleyenle söyleten arasında bir alışverişe dö- nüşmüş. Işte taze bir örnek size. Bakan söylü- yor, gazeteci dinliyor "Bize 'evet' diyeceğini söy- ledi, otomobilde bir telefon konuşmasından sonra fikrini değiştirdi." Gazeteci soruyor: "Kimdi telefon eden?" Gazetecinin merakın- dan daha doğal ne olabilir? Ama gazeteci asıl merak edilmesi gerekeni es geçiyor; "Sayın ba- kan, nereden öğrendiniz telefonda söyienen- leri? Şoför mü söyledi, koruma mı sızdırdı, yoksa iyi saatte olsunlar mı dinlryordu o kü- çük ülkenin cumhurbaşkanını" diye sormuyor. Merak bir yere kadar gidiyor ve orada zınk di- ye duruyor. • * • Neden böyle oldu? Neden artık tek boyutlu bir dünyada yaşamak zorundayız? Çünkü şimdi di- yorlar ki: "Özgürsünüz, işte size AB'den öz- gürlük getirdik; istediğinizi söyleyebilirsiniz. Ama sakın çizgiden dışarı çıkmayın. Şu her geçen gün biraz daha şeriatla bansan, ka- ranlığa teslim olan neoliberal dünyamızın keyfîni bozmayın, yarın pişman olsak bile şimdi mutluyuz biz." Çare yok mudur? Onlan ve kendimizi kurtara- maz mıyız? Çare, dedikodu kampanyalanna aldırmadan "tank sesiyle uyanan". ama geleceğin sesiyle kendine gelemeyenlere kulak asmadan, yeniyi hayal etmek ve kurmaktır. Önce hayal etmek, son- ra harfi, heceyi, kelimeyi ve cümleyi yeniden yaz- mak gerekir. Kelime eger iyi anlaşılmışsa; cüm- le, hayret ve kuşku yerfi yerindeyse, insan yerli yerindeyse, yani isyan halindeyse, ütopya mut- laka gelir, yeniden güçlenir. Umut yeniden yeşe- rir. Neoliberalizmin "mutlak" zaferinin sahte ka- lesinden itiraflannı yazanlar arasından bile uta- nanlarçıkar... Peki, utanmayanlar da çıkar mı? Evet, öyleleri de çıkar. e-posta: guray.oz / cumhuriyet.com.tr CANAN ARITMAN'LA GÖRÜŞTÜ Eski veMlin eşi şiddet mağduru ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Töre ve Namus Cinayetlennı Araştırma Komisyonu'na başvuru yağıyor. CHP'li Canan Antmanı arayan eski bır milletvekılinın eşi, kendisinin de şiddet mağduru oiduğunu belirterek komısyona bilgi vermek istediğini söyledi. "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktaruı, mağdur ettiği kızlann aileleri, komisyonun kendilerini de dinlemesini istiyor. Töre ve namus cinayetlerini Araştırma Komisyonu üyesi CHP Izmir Miller\ekili Canan Antman, geçen hafta eski bir milletvekilinin eşi oiduğunu söyleyen bir kadının kendisini aradığını belirtti. Milletvekili eşiyle telefonda görüştüğünü söyleyen Antman, arayan kişinin ismini \ermek istemediğini belirterek "Kendisi bana şiddet mağduru oiduğunu, eşinden şiddet gördüğünü söyledi Bana 'Bizleri de dinleyin" diye talepte bulundu. Ben de bunu komisyona ileteceğimi söyledim. Kendishle daha sonra tekrar görüşeceğjz" dedi. Antman. konuyu bugünkü toplantıda komisyon başkanına ileteceğini söyledi. Antman. sadece toplumun yoksul kesimlerindeki kadınlann değil, belirli bir kariyer, meslek sahibi olan, ekonomik özgürlüğü bulunan kadınlann da eşlerinden şiddet gördüklerini söyledi. Antman, "Beni profesör olmuş, öğretim üyeügi yapan kadınlar da şiddet gördüklerini söyleyerek anyorlar" diye konuştu. Adnan Hoca'nın mağdur ettiği 3 kızın ailelerinin avukatlan aracılığıyla kendisine ulaştığını, komisyona bilgi vermek istediklerini ilettiklerini kaydeden Antman, bu konuyu da komisyon başkanına aktaracağını bildırdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle