Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
'Yurt Sanatçısı' Cemal Tollu'nun retrospektifi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde
UyanışıntuvaleyansımasıKAY4ÖZSEZGİN
Üç yıl sonra Cemal ToDu' nun (1899
- 1978) ölümünün üzerinden otuz yıl
geçmiş olacak Bu süre içinde onun ya-
pıtlannı gündeme getirecek hemen
hiçbirgirişimin olmamasım. insanya-
pımızdaki unutkanlık duygusuna bağ-
îamak yeterli olabilir mi? Çağdaş sa-
natımızda Tollu'nun sanatçı etkinliği-
nin dönem arkadaşlanndan hiç de ge-
ride olmadığı düşünülürse; b u ihmal-
de, güncel olanla fazlaca diişüp kalk-
maktan kaynaklanan bir koşullanma-
nın büyük payından söz edilebilir. Ger-
çekten de böyle bir koşullanmanın et-
kisi, üısanlanmızı, yapılanlan değer-
lendirmekten alıkoyuyorya da değer-
ler sıralamasında, öncelik-sonralık so-
rununu görmezden gelmeye itiyor.
Eldeki belgelenn taranması ve aile-
de kalan yapıtlann gün yüzrüne çıka-
nlmasıyla hazırlanan retrospektif ser-
gi, gençlik yıllan yurt savunmasıyla
sanatı arasına sıkışan, belki de bu ne-
denle olacak. yaşanan gerçekleri sa-
natının temel taşı yapmakta kararlı bır
üslup geliştiren Cemal Tollu'yu kap-
samlı biçimde gündeme getiriyor. Ser-
ginin girişini oluşturan, modelden çi-
zilmiş çıplaklardan da anlaşılacağı gi-
bi, bir kurama ya da akıma mensup ol-
makla yetinecek bir sanatçı kimliği
taşımıyordu Tollu. Onun benimsedi-
ği kübizm de. yüzyılın başlannda bu
akıma öncülük yapmış sanatçı kuşa-
ğının izıni sürmek gibi klasik bır uyum
düşüncesıni yansıtmaktan uzaktı. Çün-
kü yazılannda da üstüne basarak be-
lirttiği gibi, bir tek kübizm değil, bu
düşünceden kaynaklanan farklı kü-
bizmler vardı. Akımın başına Picas-
so'nun adının yerleşmiş olması, yaşa-
nan koşullann getirdigi gelişmelerle
ilgiliydi. AndreLhoteatölyesinde ge-
çen çalışmalan, bizzat hocasının da be-
lirtmiş olduğu gibi, sanatta değişme-
yen plastik değerlerin varlığını düşün-
dürecek kökensel oluşumlar üzerinde
kafa yormaya yöneltmişti onu. îçinde
yaşadığı Kurtuluş Savaşı'nın ve Ana-
dolu gerçeklerinin sert koşullarıyla
sanatına temel yaptığı biçimsel yapı
arasında ılişkiler kurmuş olması, ay-
nı zamanda da bu ilışkileri kuramsal
planda açıp yorumlaması, çizgıye ve
hacımsellığe bağlı çalışmalannda, de-
neysel olmayı zorunlu kılıyordu. Ce-
mal Tollu'yu öncelıkle bu deneysel-
lik kapsamında yorumlamak gerekti-
ği kanısındayım.
Sanatın tamklık gerçefll
Insan bedeninin anatomik ve den-
geli ölçülerinden yola çıkmakla, ana
yapıyı çözmeye çalışıyor, bunun ya-
nı sıra da bu ana yapıyı bellı oranlar-
da bozup değiştirerek yorumsal bir
ifadeciliğe yönelmiş oluyordu. Ken-
di kuşağının sanatçılan arasında, mo-
deli kimliğinden sıyırarak böyle bir ya-
pısallığı ısrarla araştıran bir başkası-
nı bulmak pek de mümkün değil. Can-
lı insan bedeninden soyut bir "yapı"
inşa etmenin peşinde görünür bu de-
senlerinde Tollu. 0 nedenle kimi de-
senleri, başlı başına mimari bir yapı-
sallık temelı üzerine kuruludur. Kes-
kin hatlarla oluşturulmuş biçim kat-
manlan üst üste ya da yan yana gele-
umhuriyet sonrası Türk
resminin ustalanndan
Cemal Tollu'nun
retrospektif sergisinin,
Picasso sergisiyle aynı
tarihlere raslamış olması
ilginç bir birliktelik
oluşturuyor. Tollu, serginin
girişindeki, modelden
çizilmiş çıplaklardan da
anlaşılacağı gibi. bir
kurama ya da akıma
mensup olmakla yetinecek
bir sanatçı kimliği
taşımıyordu. Onun
benimsediği kübizm de,
yüzyılın başlannda bu
akıma öncülük yapmış
sanatçı kuşağının izini
sürmek gibi klasik bir uyum
düşüncesini yansıtmaktan
uzaktı. Çünkü yazılannda
da üstüne basarak belirttiği
gibi, bir tek kübizm değil,
bu düşünceden kaynaklanan
farklı kübizmler vardı.
Akımın başına Picasso'nun
adının yerleşmiş olması,
yaşanan koşullann getirdigi
gelişmelerle ilgiliydi.
rek konusu insan olan soyut bir anıta
dönüşür neredeyse.
Tollu'yu bu derece yapısallığa iten
nedenler neyse, Anadolu yaşamından
derlediği konularda Cumhunyet ilke-
lerini hayata geçirmekte paletini kul-
lanırken bilinçli bir sanatçı tavrını sa-
hiplenmesinde etken olan nedenler de
odur. Yumuşak ve bır ölcüde duyum-
lu desenleri de, yaşamının ilk yıllann-
da olmamış değildir, ama özellikle
193O'lu yıllann ardından oluşturduğu
boyaresimlerinde, birden toparlanmış
görünür, örneğin "Alfabe okuyan köy-
fiiler* ve "Anadolu çobanlan" ya da
"ToprakAna" düzenlemelerinde, yurt
yaşamı ve toprak gerçeğini dışavuran
gerçeklerle konstrüktif ifadenin birbi-
rine dönüşen Uişkisini keşfeder. Bu
resimlere ve aynı çizgi üzerinde geli-
şen başka işlere bakıldığında, bir yurt
sanatçısıyla karşı karşıya bulunduğu-
muz izlenimi giderek güçlenir.
Tollu'da rengin, çizgisel yapı bağ-
lamında değer taşıdığının alünı çizmek
gerekiyor burada. Sergiyi oluşturan
resimlere bugünün gözüyle bakıldığın-
da, sanatın özünde saklı olan kimlik
ve kişilik olgusunun, temelden başla-
yarak adım adım gelişen ve giderek
yükselen bir çalışma ve üretme bilin-
ciyle bağımlı olduğu gerçeği bir kez
daha öne çıkmış olacaktır. Tollu için
resim ya da daha geniş anlamıyla sa-
nat, bir noktadan başlayan ve evre ev-
re gelişip olgunlaşan bir disiplindi.
Yaşanan dönemin kısır koşullanna
karşın bir baknna bu koşullan inanç
ve kararlılık ilkeleri çevresinde bir üs-
lup dayanağı yapmayı başarmış olan
sanatçılardan biriydi Tollu, bugün ar-
tık belleklerimize kazınmış olan kimi
tablolan, "uyanış"ın sanatsal cephe-
dekı oluşum dinamiğini gün yüzüne
çıkardığı gibi, bir dönemin yaşam çiz-
gilerini de somutlaştırarak, sanatın ta-
nıklık gerçeğini de yeni baştan anım-
satıyor bize.
Cemal Tollu'nun başta paleti ve fir-
çalan olmak üzere, yaşamına tamklık
eden kimi objeler eşliğinde hazırlanan
ve çoğunluğu aile koleksiyonu ile Re-
sim ve Heykel Müzesi'nden derlenen
sergi, d Grubu'nun kurucu üyeleri ara-
sında yer alarak çağdaş sanatımızda-
ki yenileşme dönemi kapılannın açıl-
masında etkin bir görev üstlenmiş ve
inandığı yolda dirençli bir sanatçı ldm-
liğini temsil etmiş olan Cemal Tol-
lu'yu, daha çok da genç sanatçılann
her türlü koşullanmışlık duygusun-
dan annmış olarak incelemelerine ola-
nak verecektir. Serginin, toplu yapıt-
lanyla Istanbul'a gelen Picasso sergi-
siyle aynı tarihlere rastlamış olması da
ilginç bir beraberlik oluşturuyor.
(Sergi 30 Arahk 'a dek görülebilir.
Tel: 0212 252 47 00)
Kitap ilk kez 1946'da Yurt ve Dünya Yayınları'ndan çıkmıştı
Sabiha SertePin Fikret yorumu
Çığ ve Şoray'a ödiil
ATAOL BEHRAMOĞLU
"Militan" dergisinin
Ağustos - Eylül 1975 ta-
rihli 8.-9. sayılan, ölümü-
nün 60. yıhnda TevfikFık-
ret'in yapıtını ve kişiligi-
ni irdeleyen yazılara ay-
nlmıştı.
Özel sayıda Fikret, *ma-
teryalist, insancı ilk şairi-
miz" başlığı ıle sunulu-
yordu.
Bu üst başlığı Sabiha
SerteTın o sırada heyecan-
la okuduğum "TevfikFik-
ret-İdeolojisi ve FefaefesT
adh kitabından esinlenerek
koyduğumu anımsıyorum.
Derginin sözünü etriğim
sa>ısında "Sabiha SerteTin
KitabıDola\ıa\ia'' başlık-
lı bır de yazım yayımlan-
mıştı.
Sertel'in Fikret üzerine
çalışması, adından da an-
laşılacağı üzere şairin şi-
irlerimn sanatsal açıdan
irdelenmesinden çok, bu
ürünlerin düşünsel altya-
pısına ilişkindir.
Sertel bu kitabıyla a>iu
zamanda güncel bir siya-
sal ödevi de üstlenmiştir.
Flkrefin güncelliği
1940 yılında Yenı Sa-
bah gazetesınde Fikret ko-
nusunda başlahlan bir "so-
ruşturma", onu ölümün-
den yıllar sonra yerüden,
bu kez dönemin Turancı ve
Islamcılanrun saldın hede-
fı yapmıştı.
Bu saldın aynı zaman-
da, Sertel'lerin de arala-
nnda olduğu ilerici, banş-
çı, toplumcu çevrelere yö-
nelikbir sövgü kampanya-
sına dönüşmüştü. Sabiha
Sertel, kitabını böyle bir
ortamda yazdı.
Bu nedenle böyle bir ça-
lışmanın sadece edebiyat
araştırmasınm sınırları
içinde kalması beklene-
mezdi.
Öte yandan, bu çalışma,
bir yazann ve yapıtının
düşünsel altyapısının "bi-
• Sabiha Sertel'in bir başyapıt
olduğundan kuşku duymadığım
kitabında Fikret' in kişiliğinin ve
yapıtının derinliklerini daha yakından
kavrayacak olan günümüz okuru. bu
kitapta aynı zamanda, bugünün
Türkiye'sinde yaşanan düşünsel ve
siyasal çatışkılann kaynaklannı görecek
ve ülkeyi tehdit eden büyük tehJikeler
konusunda bir kez daha aydınlanmış ve
uyanlmış olacaktır.
Bmsd sosyaKst" dünya gö-
riişü açısından ve bu oy-
lumda irdelenişınin bizim
edebiyaumızda sanıyorum
ki (bugünün edebiyat araş-
tıncısına da ışık rutabile-
cek) ilk örneğidir.
1946'da Yurt ve Dünya
Yayınlan arasında yayım-
lanan (Cumhuriyet kitap-
lan arasında yeni bir bası-
mı yapılan) kitap üç bö-
lümden oluşuyor.
"Fikret'in Yaşadığı De-
vir" başlıklı ilk bölümde,
yazar Osmanlı Imparator-
luğu'nun çöküş süreçleri-
nı (yine bugünün sosyal
bilimcisine ve tarihçisine
ışık tutabilecek bir yakla-
şımla) irdelemektedır. Ser-
tel, yaşanılan toplumsal
dönemin. yazann (ya da
sanatçının) dünya görüşü-
nün oluşmasrnda temel et-
ken olduğunu belirtmek-
le birlikte, Tevfık Fikret'in
"devTİninideolojfei üsrün-
de" bır kişilik olduğunu
saptıyor.
Böylece, bü>nük şairin
bilinen yalnızlığının ve
"rübab"ından vükselen
seslerin zaman zaman kö-
tümser, "kmk" tırulannın
nederu de açıklanmış olu-
yor. Kımı araştırmacılar
(örneğin Mehmet Kapkuıı
Fikret'in bu türden sesle-
nişlennı daha çok onun
"kişisd mizaç" özellikle-
riyle açıklamak eğılımin-
dedirler. Şaınn "ideoloji-
si" ve "febefesi"nın ırde-
lendıği ikıncı ve üçüncü
bölümlerde, bir yandan
ırkçı ve saldırgan bır mıl-
liyetçiliğin (Turancılığın),
biryandan İslamcı ideolo-
jinın doğup palazlandığı
dönemlerde. Tevfik Fik-
ret'in "maddeci", "natü-
raüst", "aydınlanmacı"
dünya görüşünün özelük-
len, başlıca şiirleriyle de
örneklenerek ortaya ko-
nuyor. Sabiha Sertel'in ki-
tabı sadece edebiyat tari-
himiz bakımından değil.
ülkemızın si)
r
asal ve dü-
şünsel tarihı bakımından
da büyük öneme sahip en-
der bir kışiliğin \araticih-
ğına özgün bir ışık düşü-
rürken, 19 yüzyılortala-
nndan Cumhunyet döne-
mine kadar yaşanmış siya-
sal ve düşünsel oluşumla-
nn ve çatışkılann akıcı ve
aydınlatıcı bir tarihi olma
özelliğini de taşıyor. Bu
çatışkılar günümüzde de
sürmekte.
Sabiha Sertel'in bir baş-
yapıt olduğundan kuşku
duymadığım kitabında
Fikret'in kişiliğinin ve ya-
pıtının derinliklerini daha
yakından kavrayacak olan
günümüz okuru. bu kitap-
ta aynı zamanda, bugünün
Türkiye'sinde yaşanan dü-
şünsel ve siyasal çatışkı-
lann kaynaklannı görecek
ve ülkeyi tehdit eden bü-
yük tehlıkeler konusunda
bir kez daha aydınlanmış
ve uyanlmış olacaktır.
Kültür Servisi - TÜRSAK Vakfı tara-
findan bu yıl sekızıncısi düzenlenen "İs-
tanbul Uluslarara» Sinema Tarih Buluş-
masrnın 'IşıkSaçan ApoOon Ödülü" Tür-
kan Şoraj 'a, tarih alanındaki 'Onur Ödü-
lü' ise Sümerolog Muazzez İlmrve Çığ'a
verilecek.
1960 yılında 'Köyde Bir Kız Se\dim'
adh filmle sinemaya başlayan Türkan
Soray i]k ödülü olan 'En lyiKadın O\iın-
cu Ödülü'nü, 1964 yılında 1. Antalya Al-
tın Portakal Film Festivalı'nde *Acı Ha-
yat
1
filmiyle almıştı. Şoray'a "sinemaj'a
yaptigı katkılar*
1
ın yam sıra başta çocuk-
lar ohnak üzere sosyal hayata yaptığı de-
ğerli destekler için de \erilen 'Işık Saçan
Apollon Ödülü', festivalın bır kadın oyoın-
cuya \erdığı *ük onur ödülü
1
olma özel-
liğini taşıyor.
8. tstanbul Uluslararası Sinema Tanh
Buluşması'nın 'tarih' alanındaki 'Onur
Ödülü' bu yıl Sümer ve Hitit kültürlen-
ni tarutan çalışmalanyla rüm dünyada ta-
nınan değerli sümerolog Muazzez Ilmı-
ye Çığ'a \ erilecek. "Aziz Atamız, dilleri
diUmize benzediğinden Türklerin atası
olabileceğini varsa\dığı Sümerterin dil ve
kültürlerinin ülkemizde araşünunasını
istiyordu. Bugünkü külrürümüzün teme-
KnioluşturanSümer kültürünün halkımı-
za, aydmlannuza da tanıülınasryia geçmi-
şin aydınlaülması geleceğin de a\ dınlan-
ması demektir" diyen Çığ, bılımde Türk
kadını ıçın önemli bu^ örnek olma özel-
liğini taşıyor. Böyle bir ödüle değer gö-
rüldüğünü öğrendiğinde çok şaşırdığını
söyleyenÇığ, "YazdığDnkitapiarınülketn-
detakdiredildigini görmek beniçokmut-
lu ediyor. Halkımızın kitap okumadığı
sö\ieniyor. Ama okuyorlar ve okudukla-
nnıdeğeriendiriyorlar.Her kesimden, her
kültür seviyesinden insana yazdıklarun-
la ulaşabilmek çok mutluluk verici bir
şey" diye düşüncelerini açıkladı.
8. ULUSLARARASI
SİNEMA TARİH
B U L U 5 M A S 1
AVRUPA
AVRUPA
0 9 - 16 ARALIK 2005
Avrupa "fîlmleriyle
kendini anlatıyor...
• Avrupa Avrupa
• Hangi Avrupa?
• Bir Türk Yönetmenin Kamerasından Avrupa
• Avrupa'dan Uzakta
• Siyahlar, Beyazlar ve Renkliter
• Şavaşın Çocukları
• İnsan Hakları
• Bir Ülke Sinemas»: Potonya
• Fransız Klasikleri
• Avrupa Medeniyetinde Osmanlı İzleri
• Ustaya Saygi: Andrzej Wajda
• ARTE'nin Avrupa'sı
Konferans"
Avrupa'daki Osmantılar'7 Prof. Dr. İlber Ortaylı
U Aratık 2005 Çarşamba Saat: 17.00
Topkapı Sarayı Müzesi-Konferans Salonu 1. Avtu
Alkazar;0212-293 6
Atlas: 02t2-252 85 76
Fransız Kültür Merkezi: 0212-334 8740
KÛLTÛfi VE TURBM BAKANUÖİ
TÜRSAK
www.tursak.org.tr türsak
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Yazılı Yerlep'
Bilmem gözünüze ilişiyor mu, çok satışlı ga-
zetelerimizde sayfalarca yer kaplayan gezi
ilanları? Bu olguya bakarak gezip görme alış-
kanlığı giderek artan bir toplum olduğumuz
düşünülebilir.
Gezmek tek başına bir kültür eylemi midir?
Gidilen yerlerle kurulan ilişkiler insanın kül-
tür dünyasını, hayata bakışını nasıl etkiler?
Bu soruların yanıtları kişilere göre değişse
de, yalnızca eğlenmek ve alışveriş için ge-
zenlerden serüvencilere, kültür meraklıların-
dan doğa gözlemcilerine dek çok geniş ilgi-
ler yelpazesinin olduğu da bir gerçek.
On yıl önce Milliyet Sanat Dergisi'nin dü-
zenlediği Abdi Ipekçi Gezi Yazıları Yanşma-
sı'na görülmemiş bir katılım olmuş, gönde-
rilen ürünlerden insanlarımızın neredeyse
dünya kazan onlar kepçe yeryüzünü arşın-
ladıkları izlenimi doğmuştu.
Üç kıtaya yayılmış bir imparatorluğun kül-
tür hayatının mirası olan geçmişe baktığı-
mızda övünülecek bir toplamın olmadığı ger-
çeğiyle karşılaşırız. Piri Reis'ten Cumhuri-
yete dek geçen dört yüz yıllık sürede gezi ede-
biyatımıza kalan yapıt sayısı çok az. Cum-
huriyetle birlikte nitelikli bir artış gerçekleşi-
yor. Günümüzde ise gezen ve yazanların
çokluğuna karşın, edebiyat ürünü olma özel-
liğini taşıyanlar azınlıkta.
Denemeyazınımızın önde gelen isimlerin-
den Gürhan Tümer'in gezi yazıları Yazılı Yer-
ler (Geniş Kitaplık) adıyla yayımlandı. Yazar
yazma nedenini daha başta açıklıyor "Birşe-
yi yaşamak demek, onu yazmak demektir.
Işte bu nedenle, ben, bir kenti yazmadan,
onu yaşamış saymam kendimi."
Böylelikle bir edebiyat adamı ve mimar
olan yazarın gözünden ülkemizin ve dünya-
nın çeşitli köşelerine bakmaya başlıyoruz.
Gördüğümüz ne? Bir yanda çeşitli kentler, ya-
pılar ve insanların oluşturduğu maddi gerçek..
öte yanda da yazann gözünden, kültür dün-
yasından yansıyıp dile gelen yazınsal gerçek.
Yazar gezip gördüğü yerleri anlatırken bizi bir
kültür dünyasına taşıyor. Anlattıkları, gördü-
ğünü aktarmaktan çıkıp bireysel ve toplum-
sal tarihin ve yaşamın dokularına ulaşmamı-
zı, yön bulmamızı, anlatılanla derinlikli ilişki-
ler kurmamızı sağlıyor.
Gürhan Tümer'in kitabı, insanın gezmesi-
nin değil, gördüğünü farklı boyutlarıyla algı-
layabilmesinin ve anlatabilmesinin önemini
açığa vuran bir yapıt.
• ••
Adatet Banş Günersel in yeni yayımlanan
Rio'da BirSene (Broy Yayınevi) adh kitabı ise
yazann bu kentte geçirdiği bir yıla ilişkin iz-
lenimlerini yansıtıyor. Ülkenin tarihi, doğası,
yaşam sevinciyle dolu halkı ve günlük haya-
tına ilişkin gözlemler.
Ister istemez Aslı Erdoğan'ın Rio'yu an-
latan romanı Kırmızı Pelerinli Kent'i anımsa-
dım. O kitabı okuduğumda bir karabasan
duygusu çökmüştü üzerime. Hiçbir zaman
o kente gitmek istemeyeceğimi düşünmüş-
tüm. Yazar, kitabında ortaya koyduğu roman
gerçeğiyle beni buna inandırmıştı.
iki kitap arasındakı bunca farkı nasıl açık-
lamalı?
Gezi kitabı yazan gördüğünü ya da algıla-
dığını aktarıyor. Oysa romanda yazar farklı bir
gerçeklik kuruyor. Sanırım Kafka'nın roman-
larını yazdığı yıllarda Prag üzerine gezi izle-
nimleri yazmış olanlar, onun kitaplarında hiç
rastlayamayacağımız şeylerden söz etmiş-
lerdir.
Demek edebiyatın gerçeği ile hayatın gö-
rünen gerçeği her zaman örtüşmüyor.
O zaman hangisini daha gerçek sayaca-
ğız?
Bütün edebiyat yapıtlarında yazar bir dün-
ya kurar. Bu dünya kimi zaman gerçek dün-
yaya benzer, kimi zaman da gerçek dünya-
dan da daha gerçektir. Yani dünyanın göre-
meyeceğimiz gerçeğini bize gösterir.
turgay fisekci.com
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K A M İ L M A S A R A C I