22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 KASIM 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_LJJ-iX U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 W UYCARLIKLARIN İZİNDE.. OKTAY EKfiVCİ Birçok ülkede var olan 'mimarlık kuralları'ndan yoksunluğumuzun tahribatını yaşıyoraz Mimarlık politikamızolsaydıKent kültüründen yoksun olmayan hemen tüm ülkelerde, resmi kararlara geçmiş "ulusal mimarlık politikalan" var. Bazılanna yer verdiğimiz önceki yazımızda (20 Ekim 2005), özellikle son zamanlardaki tar- ttşmalı projelere de olanak sağlayan "poü'tika- sızüğımız"ı ise bu yazıya bırakmıştık. Binlerce yıllık kent ve mimarlık tarihine im- za atnuş Türkiye'nin çağdaş özlemJeri arasın- daki mimarlık politikalan acaba nasıl olmalı- dır? Örneğin, Fransa'nın mimarlık yasasındaki "•uvumlu katüım" kuralı bizde de olsaydı; kentlerimıze en "uyumsuz" şekilde katılmak- ta olan şu azman binalar böylesine başıboş bir "imar düzensizliği" bulabilirler miydi? Yine Fransa yasasındaki "Mimaride uyum kamu yararınadır" vurgulaması da bizde yü- rürlükte olsaydı, örneğin tek amacı Boğaziçi manzaralı en fazla daire ve ofisi iki binaya sığ- dırarak pazarlamak olan Dubai kuleleri için "Kalkınmanın gereği..." diyenler medyada bi- ie böylesine şımartılır mıydı? Örneklen çoğaltınca da görülecek ki "kim- likli uygarlık"a özen gösteren gelişkin ülkeler- deki "ekonomik liberalizm". kentlerde adeta "mimari haytalık" denebılecek "gövde gös- terisi" anlamına gelmıyor. Yapılaşmanın planlı, kişilikli ve insanı hedef- leyen bir tasanm sanatıyla gerçekleşmesini amaçlayan mimarlık politikalan ise aslında eko- nomının de "istikrarlı" gelişimine katkıda bu- lunuyor. Çûnkü sadece yatınmcılann değil tüm toplu- mun "kaUanması"nı sağlayacak güçlü bir eko- nomının, "imar rantlanna bel bağlayan üre- tim dışı kazançlar"la sağlanamayacağını artık herkes biliyor... 82. yıl görüntülerl' Işte bu gerçeği görmemekte direnenlerimiz arasındakı kimı gazetelerimizin, Cumhuriyetin 82. yılını kutlama sayfalanm bile "gökdelen- lerle" bezemelen de mimarlık ve kent kültürü- tnüzdeki "politik gerilemenin" sonucu değil mı? Atatürk ile "imarsız gökdelenleri" aynı re- simde "buluşturarak" günümüz dûnyasmda sadece "sömürge kenflere ait bir manzarayı •'Cumhuriyetin 82. yıl başansı" (!) gibi sür- manşetten göstermek, her şeyden önce yine \tatürk'e ve onun yarattığı Curnhuriyet uygar- lığına belki de en büyük vefasızlık... (Milliyet- 29Ekım2005) Çünkü Cumburiyetin "çağdaş uygarük" he- Jefinin temelinde, sömürgelerdeki "yağma dü- zeni" değil, tıpkı şimdiki gelişmiş ülkelerde de izenle sürdüriilen "planlama olgunluğu" var- iı. Batı kentleri, geleceği akıl ve bilimle belirle- nenin şehirciliktekı karşıhğı olan "imar plan- laması"na 19. yüzyılda kavuşurken bizim kent- .erimiz, hatta kasabalanmLz bile bu "aydınlan- ma" erdemine ancak "Cumhuriyet devri- mi*'yle birlikte kavuşmadılar mı. Cstelik sadece kentlerimizın değil, ülkenin ie planlı gelişmesi için, daha 1930'lu yıllarda gerçekleştırilen "ulusal sanayi kongreleri" ile .•alkınmanın en güçlü taşlan olan fabrikalann ia ülkemn tüm bölgelerinde "dengeli" bir ya- yılmayla kurulması sağlanmış oldu... Işte, Cumhuriyetin tarihsel gerçeği böyle :ken, bir anlamda 1950 sonrasuıdaki "karşı- devrim"in sonucu olan plansızhğın "do- ruk"lardaki örneklerini; yer seçimleri şehirci- Lik kurallanna göre değil yatınmcı isteklerine SERGÎ12 Kurtuluş Savaşı hiç boyle yazılmad I HM| ^HBp www.millfyet.com.tt îimm lıvetMedyamız ile Cumhuriyeti 'plansız gökdelenler'le özleşleştirdi. Cumhuriyet Oönemi mimarisinin Kastamonu'daki amtı olan Hükiimet Konağı binası mimar V'edat Tek'in tasarımı... CUMHURİYETİN 82. YILINDA ATATÜRK'TEN BİR DERS: Mustafa Kemal Atatürk, 1931'de Etnoğrafya Müzesi inşaatını ziyaret ederken diyor ki; "Eski milletler büyük çalışmalar sonunda kendileri- ne has birer mimari stil yaratmışlardır. Son asrın sa- nat çalışma ve düşünmeleri sonunda da 'modern bir mimari' doğmuştur. Fakat bu modern mimari de her milletin düşünce ve karakter farklarıyla birbirinden ayrı bir görünüş ve anlamdadır. Bir İtalyan modern mimarisiyle bir Al- man modern mimarisi arasında çok değişiklikler vardır. Bu modern mimariler bütün 'görünüşleriyle de hangi milletin malı olduğu'nu anlatmaktadır. Bizde de asrın bütün düşünce ve ihtiyaçlarına cevap verecek, ruhlarımızı okşayacak bir modern mimari lazımdır. Fakat bu modern mimari, diğer milletlerin taklitçiliği değil, yurdumuza has, Türklüğe özgü bir mimari olmalıdır..." göre belirlenen ayncalıklı binalan; kentsel kim- lik kaygısını ise tümüyle "küresel tipleşme"ye terk etmış bir ''imar talanı peyzajı"nı, sorgu- lamak yerine tutup "82. yıl başansı" (!) ola- rak Atatürk'le yan yana göstermek, eğer ceha- let değilse hazin bir aymazlık değil midir?.. Türkiye'nin Huralları Peki, bütün bunlann artık terk edileceği bir Türkiye için izlenmesi gereken "mimarlık po- litikalan" nelerdır? Sorunun yanıtını belirlemek üzere, Mimarlar Odası'nda çok sayıda uzman mimann da katı- lımıyla uzun süredir çalışmalar yapılıyor. Dün- yadaki ulusal mimarlık politikalanna ait belge- lerin de derlendiği son aylardaki çalışmalarda "kendi tarihsel özgünlüklerimiz" ışığındaki ulusal mimarlık politikamız için öne çıkan sap- tamalardan bazılan şöyle: Kentlerle Bürünleşen Mimarlık; Yapı tasan- mı ile kent planlaması arasındaki bağlan zayıf- latan "kentten sorumlu olmayan mimar" ve "mimariyle ilgilenmeyen şehirci" aynşması, daha geç kalınmadan giderilmelidir. Mimarlı- ğın kenti, şehirciliğin de mimariyi "öğrene- rek" gözetecekleri ortak bir eğitim ve uygula- ma düzeni sağlanmalıdır. Kimlikli Kentler Uyumlu Mimarlık: Tarih- ten gelen kültürel bırikimlerin yitirilmeden de- ğerlendirilmesinı de içeren bir çağdaşlaşmayı sağlamak mümkündür. Bunun için mimarlıkta yeniyi öncekilerle "uyumlu" buluşruracak bir tasanm ve planlama anlayışını, eğitimden uy- gulamaya kurumsallaştırmak gerekmektedir. Rantı Değil, Yaşamı Tasarlayan Mimarlık: Mimarlığm gerçekleşme koşulu olan "sipariş" düzeninin, sadece arsa ve emlak rantlanna de- ğil, öncelikle "yaşama bağlı bir tasanm sa- natı"nı gözeten kültürel ve yasal ortamla uy- garlaştınlmasına acil ihtiyaç vardır. Bu kamu- sal sorumluluk, özensiz ve kimliksiz yapılı çev- re oluşumunu gidermek için önkoşuldur. Sanatsal Özünü Yitirmeyen Mimarlık: Mi- marlığın öncelikle bir "sanat" olduğu her alan- da önemsenmelidir. Eğitim için öğrenci seçi- minde "yetenek" ve "istekh'"lik yeniden aran- mah; tasanmın "yaratıcı" akılla gerçekleşebi- leceği, mimarlıkta da temel alınmalıdır. Yapı Stoklannda Mimarlık: Kültürel mirasm korunmasıyla sınırlı kalmayan, diğer yapı stok- lannın da sağlıklılaştınldığı bir mimarlık, hem ekonomi hem de kentlerimizin sağlıklı gelişme- si açısından eğitimden uygulamaya öncelikler arasmda yer almalıdır... Ne dersıniz; bütün bunlar "yasalanmız"la da güvenceye bağlansaydı; henüz 50 yılhk Du- bai, binlerce yıllık kentlerimize "yaşama me- kânı kûltürü öğretmek" için burgu kuleler dikmeye kalkışabilir miydi? DEVAMEDECE£ İstanbul Bilgi Üniversitesi'ndebirsanat adamı 'Soyufta aranangerçeklik Eski Guggenheim MüzesiYöneticisi ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanatçının Görme Eylemi (2) Geçen haftaki yazıma şöyle başlamıştım: "Bu- da'n/n: 'Gözleri kapalı iken göremeyen, gözlerini açsa da bir işe yaramaz...'yolundaki tümcesini, sa- natçı için şöyle uyariamak sanınm olasıdır. 'Yarata- cağını gözleri kapalı iken göremeyen sanatçının gözlerinin açık olması, bir işe yaramaz!' Ya da, bi- raz daha genişleterek, belki şöyle diyebiliriz: 'Yara- tısını ve ona vereceği biçimi gözleri kapalı iken gö- remeyen sanatçının gözlerini açtığında yapabile- ceği, genelde sadece dışanda karşılacağı biçimle- ri taklit etmek olacaktır'..." Sanatçının yaptığı iş, imgeleryaratmaktır. Bu im- geler, her sanatçının kendi alanına göre değişir. ör- neğin ressam imgelerini fırça vuruşlanyla, çizgile- riyle ve renkleriyle, şair kurduğu sözcük ve tümce düzenleriyle, oyuncu ise bedeniyle, jestleriyle ve sözcükleriyle yaratır. Burada önem taşıyan nokta, sanatçının imgelerini önceden, yani bir anlamda gözleri kapalı iken, kendi iç dünyasında görebilme- sidir. Gerçi, bir Ingiliz ressamının çok doğru olarak belirttiği gibi, hiçbir ressam tablosu bitmeden onu bütün aynntılanyla iç dünyasında göremez; yuka- rıda belirtmeye çalıştığımız, zaten böyle bir eksik- siz görme konumu değildir. Bu örneği tiyatroya uy- gulayacak olursak, hiçbir oyuncu da bir karakteri canlandırma biçimini ona sahnede somut anlatım kazandırmadan kendi iç dünyasında göremez. Fa- kat bu, sanatçının imgelerini iç dünyasında kaba çizgileriyie göremeyeceği anlamını da taşımaz. Bu- rada geçerii olan durum, sanatçının iç dünyasında -yani yukandaki anlamda gözleri kapalı iken- oluş- turduğu bir tür izlenceyi dış dünyada aynntılı ola- rak somutlaştırmasıdır ve sorulması gereken, bu izlencenin bilgi ve bilgilenme olgulanyla ne ölçüde alışverişte bulunması gerektiğıdir. Bu bağlamda her sanatçı, söz konusu izlencesi- ni oluştururken benim görsel imgeler dağarcığı di- ye adlandırdığım bir iç-dağarcıktan yararianır. Bu dağarcığın zenginliği, sanatçının her türlü bilgi ve deneyim birikiminin zenginliği ile doğru orantılıdır. Yaşamı genellikle hep küçük yerieşme merkezlerin- de geçmiş bir sanatçı, büyük kent dediğimiz birim ve o birimdeki yaşam konusunda kendini ne ölçü- de bilgilendirebilmişse, sezgilerini ve imgelem gü- cünü de ancak o kapsamda çalıştırabilir. Gomb- rich'in verdiği bir örneğe atıfta bulunursak, yaşamı boyunca kendi kentinin dışına çıkmamış ve başka kentler hakkında da yeterince bilgi edinmemiş bir ressam, şu ya da bu esin yüzünden hangi kenti res- metmek isterse istesin, o kente kaçınılmaz olarak kendi kentinin çizgilerini verecektir. Bu konuda bir başka çok somut örnek, ünlü hey- keltıraş Rodin'in Balzac heykelidir. Yazara hayran- lık duyan Rodin, bu hayranlıkla yetinmemiş, heyke- line başlamazdan önce Balzac'ın tüm eserterini tek- rar tekrar okumuş, aynca yaşamı hakkında da çok zengin bilgi toplamıştır. Bugün "Yüzünden Eialzac'ın tüm roman dünyasını okuyabilmek olası" diye nite- lendirilen ünlü heykel, doğrudan böyle bir birikim- den ve bu yönde oluşturulmuş bir görsel imgeler dağarcığından kaynaklanmadır. Sahnede canlandıracağı karakter için hazırlık ya- pan oyuncu için de aynı durum geçerlidir. Herhan- gi bir karakterin nasıl işleneceği ve biçimlendirile- ceği konusunda, örneğin kendini bu konuda en zengin dağarcıklardan birini oluşturan dünya ro- man edebiyatının birikiminden geçimiiş bir oyuncu ile, böyle bir eğitimi önemsememiş bir oyuncunun sergiledikleri arasında büyük farklar olacaktır. Türkiye'deki sanat eğitiminde sanatın öğrencile- rine en eksik gösterilen -kimi zaman da hiç göste- rilmeyen- yol, işte böyle birikimlere uzanan yoldur. Ülkemizde sanatın öğrencilerine uğraşlannın tekni- ği konusunda verilen bilgiler her zaman ön planda tutulurken, bu teknik aracılığıyla sanatsal düzlem- de neyin anlatılacağı, genelde pek önemsenme- mektedir. Bu bağlamda vermekten hoşlandığım bir örneği burada da yineleyeceğim: Halikarnas Ba- lıkçısı'nı okumuş olan bir ressam ya da resim öğ- rencisi ile, okumamış bir ressamın veya resim öğ- rencisinin fırçalarından çıkma deniz resimleri ara- sında her zaman fark olacaktır. öğrencilere bu tür farklann özüne inebilmeyi de öğreten bir sanat eğitimi, sanınm bugünkünden çok daha yaratıcı sonuçlar verebilecektir. acem20 hotmail.com Paganinfnîn kemam satidı • LONDRA (AA) - italyan besteci ve keman virtüözü Nıcolo Paganini'nin kemam açık arttırmada 1 milyon dolara satıldı. Sotheby's Müzayede Evi'nde yapılan açık arttırmada kemam, Moskova'daki Keman Sanatı Vakfi Mütevelli Heyeti Başkanı Maxim Viktorov'un satın aldığı bildirildi. Dönemin ünlü ustalanndan Carlo Bergonzi'nin yaptığı nadir bulunan kemanlardan olan Papânini'nin kemamnm Kültür Servisi -Türkiye İş Ban- kası Kibele Sanat Galerisi, 12 Ka- sun'a dek 'Soyut Boynt' adlı kar- ma sergiye yer veriyor. Soyut res- min dört temsilcisinin bu sergisüı- de, tuval resminin yani sıra üç bo- yutlu çalışmalar, video filmler ve yerleştirme çalışmalan da sunulu- yor. Soyut'u gerçekliğin bir boyu- tu olarak tanımlayan anlayışta bu- luşan Nezir Aydın, Şive Neşe Baydar, Utku Dervent ve So- mel'in sergideki yapıtlan yeni ça- lışmalar. 'Soyut' kavramını, uzamda ve zamanda çeşitlemeler- le yeniden tanımlayan bir yakla- şırnla resimlerine taşıyorlar. Sana- tın özünü, bütünsel olana yönelimi zorunlu kılan bir yüzleşme olarak tanımlayan dört sanatçı, 'Soyut'u, dünyayı daha büyük ölçekteki bir resim olarak algılamayı sağladığı için seçtiklerini belirtiyorlar. Bu, sanat eğitimini 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Re- sim Bölümü'nde 1986'da tamam- layanNezirAydın'm8. karmaser- gisi. Şive Neşe Baydar da, bugüne dek birçok karma ve kişisel sergi açmış. Utku Dervent, yüksek li- sans ve sanatta yeterlilik eğitimle- rinı MSGSÜ Sosyal Bilünler Ens- titüsü Resim Bölümü'nde tamam- lamış, kişisel ve karma sergiler aç- mış. Somel de, lisans ve sanatta yeterlik eğitimini MSGSÜ Güzel ThomasMesser, Santralîstanbul 'da... Utku Dervent'in yapıü Sanatlar Fakültesi Resim Bölü- mü'nde yapmış. Yüksek lisans eğitimini Pratt Institute"de (New York) tamamlayan Somel, kişisel ve karma sergilerinin yani sıra 3 kı- sa fihn ve bir performansa da im- za atmış. (0 212 217 29 99) Kültür Servisi - îstanbul Bilgi Üniversitesi tarafindan bir çağdaş sanatlar müzesi, kültür ve eğitim merkezi olarak düzenlenecek Santral îstanbul, Guggenheim Müzesi'nin eski yöneticisi Thomas M. IVIesser'i ağırlayacak. Doğançay Müzesi işbirliği ve Amerikan Konsolosluğu'nun katkılanyla Istanbul'a gelen Thomas Messer' in vereceği konferansın konusu modern sanat müzelerinin işlevi. Thomas M. Messer, Harvard Üniversitesi, Barnard College, Wesleyan Üniversitesi ve Goethe Üniversitesi gibi eğitim kurumlannda öğretirn üyeliği de yaptı. Sanat Müzesi Direktörleri Birliği'nin de (Association of Art Museum Directors) eski başkanı olan Messer, şu anda Barcelona La Caixa'da görsel sanatlar danışmanı ve Frankfurt Schirn Kunsthalle'nin başküratörü. Thomas Messer çahşmalarına; Kandinsky Society, Milano'da Fontana Foundation, Çek Cumhuriyeti'nde National Gallery ve New York'ta Isamu Noguchi Foundation gibi kültür kurumJannda da devam ediyor. Etklnllk herkese açık Edvard Munch, Pablo Picasso, Vasily Kandinsky ile Latin Amerikalı ressamlar ve resimleri üzerine yazdığı eserlerin yani srra yayunlanmış pek çok makalesi de bulunan Messer, sanat konusunda yürütrüğü çalışmalardan dolayı, Fransa'dan Legion d'Honneur unvanı aldı. Thomas Messer'e aynca, Goethe Madalyası ve Norveç. Danimarka, Belçika, Avusturya ve Ispanya'dan birçok ödül verildi. Ingilizce gerçekleşecek olan konferansta simultane çeviri yapılmayacak. Etkinlik, ilgilenen herkesin katılımına açık. 1720'lerde, ustanın kendi alanında önemli bir isim olduğu dönemde yapıldığı belirtiliyor. Ancak kemam Paganini'nin ne zaman aldığı bilinmiyor. Paganini'nin oğluna miras brraktığı 20 keman arasında bulunan bu keman, o zamandan bu yana birçok el değiştirdi. Keman, son olarak 1957'de amatör bir müzisyen tarafindan satın alınmıştı. KÜLTÜK • SANAT Anar ve Goca 9 ya onur üyeliği Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, Azerbaycan'ın önde gelen yazarlarından Anar ve Fikret Goca'ya törenle onur üyeliği verdi. TYS Yönetim Kurulu üyelerinin hazır bu- lunduğu törende Azerbaycanlı yazarlann yani sıra TYS 'nin es- ki başkanlan Cengiz Bektaş ve Ataol Behramoğlu ile şimdi- ki başkanı Enver Ercan. yaptıklan konuşmalarda iki ülke ede- biyatlannuı karşılıkh etkinliklerle daha yakın ilişkiler içinde olması, kitap yayuılanyla bu ilişkinin yaygınlaştınhnası gerek- tiğini vurguladılar ve bu konuda tasanlar geliştirmekte olduk- lannı dile getirdiler. HADİ CAMAN YEDİTEPE OYUNCULARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle