18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
, 9 OCAK 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 a ffl SSK'nin yeni açılunı: tj Sağlığın Sennayeıı S Kadardır! Elektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - CHP'ye birleştirici başkan adayı aranıyormuş... "Tutkal üreticisi olmalı!" Edebiyat Çanakkale Onse- kiz Mart Üniversite- si Fen Edebiyat Fa- kültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne okırtman alınıyor. Göreve alınan okutman Latin Dil- leri Edebiyatı mezunu. Ye- ni Türk Edebiyatı'na alı- nan araştırma görevlisi ise Fransız Dili ve Edebi- yatı mezunu. Türkçe Ibrahim Türker: I "Milli Eğitim Ba- kanı, okullarımız- daki Türkçe öğre- nimini 'fecaat' olarak ni- telediğine göre madem Türkçe öğretemiyoruz, Arapçaya geçelim!" ürkiye'nin "ilaç pazarı"nda büyük bir "kav- ga" yaşanıyor. 30 kadar uluslararası araştır- macı ilaç firması adına Araştırmacı İlaç Fir- maları Derneği, bu yıl başlatılacak "veri im- tiyazı"nın dört yıl geriye doğru işletilmesini istiyor. Ve- ri imtiyazı, patent hakkının bittiği 20 yıldan sonra ori- jinal formülden daha ucuz fiyata eşdeğer ilaç üreti- minin altı yıl daha yasaklanması anlamına geliyor. Bu istek kabul edilirse Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nın son dört yıl içinde ruhsat verdiği eşdeğer ilaçların ya- saklanması ya da patent sahibi firmaya tazminat ödenmesi gerekiyor. Geriye dönük veri imtiyazı için Avrupa Birliği baskı yapıyor. Ancak AB'ye katılan son 10 ülkenin birçoğun- da veri imtiyazı, tam üyelik süreciyle başlarken Tür- kiye'ye müzakere süreci dayatılmak isteniyor. ABD ve Dünya Ticaret Örgütü de baskıyı sürdürüyor. öyle ki ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edelman, Başbakan Tayyip Erdoğan'a "ilaç dosyası" verecek kadar işi Bedel ileri götürüyor. AB savunuculuğu ile tanınan İlaç Endüstrisi Işveren- ler Sendikası Başkanı Bülent Eczacıbaşı bile Türki- ye'ye dayatılmak istenen geriye dönük veri imtiyazın- dan yakınıyor. Uluslararası ilaç üreticileri, veri imtiyazı isterken araş- tırma geliştirme çalışmalarındaki yüksek maliyeti öne sürüyor. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği, dünya ilaç piyasasında araştırma geliştirme için harcanan para- nın 50 rnilyar dolar olduğunu bildiriyor. Bu noktada Ye- ditepe Üniversitesi'nden Yard. Doç. Dr. Atilla Öner, i- laç sektöründeki yerli ve yabancı firmalara bir çağrı ya- pıyor: "Bugüne kadar Türkiye'deki araştırma geliştir- me çalışmalarına harcanan parayı açıklayın." Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği, dünyadaki 50 milyar dolarlık araştırma bütçesinden, "fikri mülkiyet" yeterince korunamadığı için Türkiye'ye "çok az" bir pay düştüğünü bildiriyor. Fakat, Türkiye'de formülü geliştirilip de çalınmış bir ilaçtan da söz edilemiyor. Atil- la Öner, "önce araştırma harcamasınıyapsınlar, bizde patent dönemi sonrası geriye dönük korumayı kabul edelim" diyor. Türkiye'de üretıci fiyatlarıyla 5 milyar dolara yakın bir pazarı olan ilaç piyasasındaki bu "kavga" nereden çı- kıyor sorusunun yanıtını ise Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok şöyle veriyor: "SSK'nin 1992'den beri yürüttüğü eşdeğer ilaçlar arasında ucuz ilaç alımı uygulaması 2002 ve 2003 yıl- larında Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nda da başlatıldı. Yabancı şirketler, yerli jenerik ilaçlara göre pahalı olan ilaçlarını, en büyük alıcı durumundaki sosyal güvenlik kurumlarına pazarlanma zorluğu çekmeye başladı." özetle, ilaçta Türkiye için bir bedel biçilmiş; öyle ya da böyle bir şekilde ödetecekler! Masa Afyon'un Bolva- din ilçesinde Saadet Partili eski belediye baş- kanının kurduğu "beyaz masa" hizmetinin adını Adalet ve Kalkınma Par- tili belediye başkanı de- ğiştirip "ak masa" yaptı! Uludağ Ali Kemal Aytaç: "Uludağ Milli Par- kı'nı mavi mantar sardı ve çam ağaçları kuruyup çü- rüyor. Yetkililer nerede?" SESSİZ SEDASIZ (!) 2 kuruş indirim, 9 milyar dolar kazanç Hükümet, akaryakıt piyasasında fiyat serbestisi sistemine geçti. Ardından ben- zinin rafineri çıkış fiyatı yaklaşık yüzde 4 oranında düşürüldü. Ne var ki, düşürülen fiyatın içinde katma değer vergisi olmadı- ğı için tüketiciye yansıyan oran yüzde 1 'i ancak buldu. Litredeki düşüş 2 kuruş oldu Hiç kuşkunuz olmasın fiyat düşüşü ile açılışı yapılan yeni sistem, en kısa süre- de zam olarak kendini gösterecektir! Za- ten sistemin özü bu; akaryakıt istasyonla- rı pompa satış fiyatlarını kendileri belirle- yecek. Öte yandan dünya piyasalarında petro- lün fiyatı düşüyor. Doların değeri düşüyor. Türkiye'de ise dünya piyasalarındaki düşüşe göre akaryakıt fiyatlarında neden- se adam gibi bir indirim söz konusu olmu- yor. Bu arada Güneydoğu Asya'daki tsuna- mi felaketi üzerine dünya çapında yardım kampanyası başlatılıyor. AKP hükümeti Türkiye'nin 1 milyon 250 bin dolar yardım yapmasına karar veriyor. Amerikan Fox News televizyonu Türki- ye'nin yapacağı yardım miktarını açıklar- ken Ahmet Mete Apak, habere kulak kabartıyor. Amerikalı spiker Türkiye'nin 2004 yı- lında akaryakıttan 9 milyar dolar kazanç sağladığını belirterek, 1 milyon 250 bin dolarlık yardımını küçümsüyor. Asya'da tsunami kırk yılda bir on binler- ce can alıyor; Türkiye'de ise on milyonlar- ca insan her gün petrol fiyatlarının altında boğuluyor. Yüksek Yerilim Hattı üünümüz polıtikacısının ilkesi: Laf olsun, cüzdan dolsun! erdincutku ' yahoo.com ÇED KÖŞESÎ OKTAY EKINCI Bir Mardin masalı Hani, kimi kentler için "gör- mek yetmez, yaşamak gcrekir" denir ya... Bizim için de bu kent- ler arasında Mardin artık en güze- li... Yaklaşık 4 yıl önce TarihiKent- ler Birliği kurulurken Metin Sö- zen hepimizin duygulanna tercü- man olarak demişti ki; "Artık bir kente yeniden gitmcye çekiniyo- nıııt; geriye kalan mirasın da yiti- rilmiş olmasını görmek istemiyo- rum..." Böylesi bir durumdan kurtul- mak için kolları sıvayan kentler arasında Mardin, yeniden "Mar- din" olabilmek amacıyla öylesi çabalar içersine girmiş ki, bunu gerçekten ancak "yaşayarak" kavrayabilirdik... Ilele önceki gidişlerimin "hü- zünlii gözlemleri" hâlâ belleğim- deyken... Nitekim öyle oldu ve sadece i- ki gün, bir gece bile bize yetti. Çünkü "görmek"le kalmadık, gördüklerimizin ardmdaki duygu- lan ve gizemi de "yaşadık"... Bu denli "inanıbnazlık T> lar ancak ma- sallarda olabilirdi ve yaşadıklan- mızın o efsanevi tarihsel masallar- dan tek farkı da "abartılmış" de- ğil, "gerçek" olmasıydı... şem bir prcnses boynunda" iken böylesine güzel durabileceğini en "masalsı" duygularla seyredıyo- ruz... Mardin lıalkı da bizlerin o an- da kentlerine âşık oldıığıımuzu yi- ne aynı gerdanlıktan anlıyorlar. Çünkü, kale sadece konuklara bu manzaranın gösterileceği zaman aydınlatılabiliyor.. Mardin kcndisini böylesine süsler de kadınlarımızı nasıl unu- tabilir? Yine yıllar önce sorduğumuz- da; "tüm ııstaları İstanbuCa göç- tü, burada pek yapılmryor.." deııı- len o zarif ve ipincecik "telkari" takılar yeniden üretilmeye başlan- mış. Mimande "taş"ı nasıl "şiirsel" bir sanatkârlıkla işlemişlerse, "el emeği göz nunTnda da "gümüş"ü aynı şiirselliğin en ince hünerle- riyle kadınlarımıza armağan edi- yorlar... Mardin masalında, yakın geç- mışin "artıkkalmadı" denilen tel- kari kolyeleri, yiizükleri ve kiipe- lerı, aynı ellerin ürettiği "kiş- niş"lerle birlikte yeniden "yaşa- makanşıyor"... ••• Ya Büyük Mardin Oteli'ni na- "Evvel zaman içinde"... (1940'lar) ••• Örneğin, Mardin "gerdanlık" takmıştı... 1999'daki gidişimizde, kentin üzerindeki "küre" şeklinde radar kulesini gösteren bir emekli öğ- retmen demişti ki; "Biz buna Gi- yom-Tell'in clnıası diyonız..." Bir mücevher değerindeki ta- rihsel yerleşmenin tam tepesinde, en riskli "askerihedef" olarak dıı- ran bu radarı korumakla görevli "komutanlar", son yıllarda he- men tüm çabalannı aynı yerdeki Mardin Kalesi yapılarının korun- masına da ayırmışlar... Böylece yiizü yeniden gülme- ye başlayan tarihi kale artık o den- li yaşama bağlı ki, "geceleri aydın- lanldığmda" kentin boynunda bir "gerdanük" gibı duruyor. Sadece bu güzellikle tanışabil- mek için düzenlenen "seyir tera- sı"ndan kaleye doğru baktığımız- da, "gerdanlık" sözünün aynı za- manda "kcnti" de tanıınladığını fark etmemek olanaksız. Çünkü Mardin, en güzel elbıse- leriyle dağın eteğine oturan ger- çek bir "prenses" gibi.. Ve bu eş- siz gerdanhjhn da ancak "mııhte- sıl anlatmalı?.. Gerçi, "Erdoba Evleri" bu ko- nuda çok özel ve öncü bir giri- şim... Tarihi Mardin konutlannı turizm işleviyle yaşatmanın çok "özenli" bir örneği.. Ancak Büyük Mardin Oteli, es- ki bir bına değilse bile, masalı- mızdaki yerini "kentineolanbağ- lılığı"yla alıyor. Odalan bile öyle- siııe "yerel bir zarafet" içinde ki; bu masalı yaşayanlar için "pence- renin dışı da Mardin'di, içi de." Çünkü artık bu büyülü kentin konuğu değil "kendisi" gibiydik... Bir tarihin "yeniden doğuşunu" görmekle kalmamış, sanki kendi "doğum günümüz" kılmıştık... Otelin, adı bile "Mezopotam- ya" olan terasından güneye bak- lığımızda uçsuz bucaksız bir "uy- garlıklar denizTni gördük... Ku- zeye baktığımızda ise işte karşı- mızda tüm görkemi ve çekicili- ğiyle, aynı Mezopotamya'nın sev- dalısı Mardin... Ne demeliydik? 'Oıılaı crmiş nıuradına, biz çı- kalınıkerevetine"... oekinciffcumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEIÜÇAK behicakOı turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci i mynet.com HARBİ SEMİII POROY semihporoy(ayahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MVSTAFA BİLCAN hayatepikcamynet.com $İMDI ŞIZE BİR. PAZAR BİLMECESI: SOKAK ÇOCUKLARINA ZORLA NAMAZIN KURANIN VERILEN YEMESE ;NE / DENIR? SOKAK ÇOCUKLARI AAERKEZINDE ZORLA NAMAZ IRIUT/OR VE KURAN DERSLERI ,. VERtllyOR".. yANTT VERİYORUM: Î VEME^İI. TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 9 Ocuk ımvıv.munılaz-arikan. cotn BAR/Ş ]/£ ÖZGÜRLÜK SARKICISL. 1941'DE BUGÜN, U/VLLr AMEKrKAL/ FOL/c ŞA/etZ/C'Sf g/4£2 DOĞAstUŞnj, AMEf&KAU g/G 4UHE '' F Müz/de ME/SAK s/ıete/ş, Z/IMAKILA BOSTON /&Wl/£HAMELE&HOE <SİT7V2t EÇUĞ/AJDE ŞAf£/cf söyceMEye ıtLoyaLMUfrcj. /t-*c ÖMEMU Ç./- •Jv KJftA/l, 1353 'DA tcA77L.DtĞf MEWPOe7~ MÜZl'/C /^ES- ~' TİMU'M&e Y/IPM/Ş IS£ eZTESr y/L PlSt/C DOLDUB- MUŞTIJ. 196O Lf YfLLA/eoA YfLD'2/ P/ieLAYAH J'O/IA/ 84 / ' / , BU DUNYANtN DO&T YAfJ/M&AAJ S£ÇnĞl FOİ-JZ. GÖRÜŞ TURKKAYA ATAOV Yahudi Soykırımı ve Deir Yasin Dışişleri Bakanı A. Gül, Filistin ve Ürdün'e gitti. Televizyona göre, Yad Vaşem Soykırım Müzesi'ne de çelenk koydu. Anladığıma göre, onun yalnız 1400 metre kuzeyindeki Deir Yasin Filistinli katli- amının adını bile anmadı. Bir ülkeyle dostluğa yö- nelirken bunun koşulları önemlidir. Bu konuda bilinmeyen ya da pek az bilinen ki- mi gerçekleri burada özetlemeliyim. Yeryüzünde- ki tüm Yahudi soykırımı müzeleri içinde en görkem- lisi budur. 1941 -45 arasında altı milyona yakın Av- rupa Yahudisi'nın, kimi başkalarıyla, Nazi fırınları ve gaz odalarında öldürülmelerinin anısına, tarih- te Yahudi kırımıyla hiç ilgisi olmayan Arapların Ein Kerem denen toprağında 1953'te kurulmuştur. Şimdiki takma adı "Har Ha Zikaron" (Anımsama fepesi) olan bu yer ağaçlıklı yollar çevresindeki müzeler, sergiler, arşivler, anıtlar ve heykellerle do- ludur. "Yahudi Olmayan Haktanır Kişiler"'\r\ listesi deeklenmiştir. Bunlar, Yahudi olmamasına karşın, hıçbir para beklemeden Yahudileri ölümden ya da ölüm kamplarına gönderilmekten kurtarmak için kendi yaşamını, özgürlüğünüyadagüvenliğiniteh- likeye atanlardır. Içlerinde Türkler de vardır. Bu listede Fas Kralı Beşinci Muhammed yoktur. Bu kral ki, Hitler'e "Benim ülkemde Yahudi değil, yalnızca Fas yurttaşları vardır" deyip Yahudilerini teslim etmeyen kişidir. Nedeni, bunu derken ken- di yaşamını tehlikeyeatmamıştır(!). Yahudilere yar- dım eden çok sayıda (20.205) Alman da vardı. On- ların sayısı da çok az (383) tutulmuştur. Bu geniş müze yapılarının hemen yanında me- zarı, taşı, anıtı olmayan Deir Yasin Filistin kurban- ları vardır. 9 Nisan 1948'de, yani Israil daha kurul- madan önce, Irgun ve Stern Yahudi teröristörgüt- leri bu köye saldırıp 254 Arap'ı öldürmüşler, üst- lerıne benzın döküp topluca gömmüşler, hayatta bıraktıklarını kamyonlara doldurup Filistin'in baş- ka yerlerinde dolaştırarak bu eylemleriyle övün- müşler ve sonuçta 750.000 Filistinli, henüz ilk bü- yük dalga olarak topraklarını, evlerini ve uğraşla- rını terk edip göçmek zorunda kalmışlardı. Bu te- rörist grupların önderlerinden Menahem Begin ve Yitzak Şamir, sonra israil başbakanları da ol- dular. A. Şaron da Lübnan'daki iki Filistin kampı sakinlerinin kıyımını tasarlayan kişidir. Deir Yasin'deki kan dökümü ilki ve sonuncusu değildir. Filistinli ve israilli tarihçiler bu olayları ye- terince aynntılarıyla belirttiler. 10 ve 13 Nisan 1948 tarihli The New York Times gazetesi de olayı ak- tardı. Yahudi aydını Martin Buber bunu, "Yahudi ulusunun şerefi üstünde kara leke" diye tanımlı- yor. Tarihte "kurban" olanlar yalnız Yahudiler de- ğildir. ilk kez MS 38'de yok edilen Iskenderiye Ya- hudileri, Nazilere gelinceye değin oldukça sık ve yığınsal olarak öldürüldüler. Ama Filistin sahne- sinde peş peşe kurban edilen Filistinli Araplardı. 1821 Yunan başkaldırmasından bu yana, Bos- na'dan Kafkasya'ya, çoğu Türk, Müslüman dün- yası da soykırım gördü ve göçe zorlandı. 1915'te ve öncesinde yalnız Ermeniler değil Anadolu'nun Müslüman halkı da yer yer öldürülmüştü. Israil yönetiminde seri Filistinli toplu öldürmele- rini görmezden gelen, geri kalanları da Israil ve Fi- listin topraklarından sürme yanlısı siyasetçiler var. Tel Aviv Üniversitesi'nin Mayıs 2002 tarihli anketi- ne göre, İsrailli Yahudilehn yüzde 46'sı Batı Yaka- sı ve Gazze'deki 3.5 milyon Filistinli ile Israıl'deki 1.3 milyonun çıkarılıp 1948'de başlatılmış eylemin sonucuna varmasını istiyor. 400 yıllık Osmanlı yö- netiminde Yahudilerle tüm başkaları tarihi Filistin topraklarında barış içinde bir arada yaşadılar. Bu- gün, yalnız şahin Israil yönetimi değil, P. Robert- son, J. Falvvell ve F. Graham gibi Hıristiyan kök- tendincileri de, Beyaz Saray'ın R. Perle, P. Wol- fowitz, D. Cheney ve D. Feith gibi Siyonizmden yana neo-konları da haksız gidişi destekleyecek- ler. Bu konuda başarılı Osmanlı deneyiminin mi- rasçısı olan bizlere kalıcı barışın koşullarında ısrar düşer, yalnız Yahudi soykırımını tanımak değil. Tür- kiye birbirinden kopuk "Bantustan" örneği uygu- lamalar ve ırkçı duvarlarla kalıcı barışa ulaşılama- yacağını Israil'edesöylemekzorundadır. Gül, De- ir Yasin'in sözünü etmeliydi. Çözüm, "tek demok- ratik ve laik devlette herkese tek oy" hakkıdır. B U L M A C A SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 SOLDANSAĞA: 1/Sılıfkeilçe- sindeki Gök- su Delta- sı'nda, birçok kuş türünü barındıran la- gün. 2/ Dü- şüncesizce her işe atı- lan... Kabart- ma bir figiir oluşturacak biçimde yon- tulmuş dcğerli taş. 3/ Tatlı sularda yaşa- yan, eti lezzetli bir 2 balık... Tanrı. 4/Do- 3 ğu Anadolu'da bir ırmak... Yaklaşık 12.000 yıl öncePa- sifik'te gömüldüğü- ne inanılan, insanlı- ğın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. 5/Yapılan yıldırımdan ko- ruyan aygıt. 6/Aşk ateşi... Delik, yırtık ya da es- kj bir yeri uygun bir parçayla kapatma. 7/ Söz, la- kırdı... Hasım. 8/Ayak direme... Leylak rengi, açık mor. 9/ Tıp dilinde "felçli" anlamında kul- lanılan terim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Biriyle sevgi ilişkisi kurma amacıyla verilen işaret... Mukozayla kaplı boşluklar içinde gelişen habis ur. 2/İskambildekoz... Bir ilimiz. 3/Radyo dalgalarının yankısmı alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını saptayan aygıt... Gözkapaklanna sürü- len boya. 4/Halk dilinde mart ayına verilen ad... Uzaklık ışareti. 5/Asya'da bir ülke. 6/ İlave... Af- rika'da bir ülke. 7/Bir meyve... Kullanılmaya ha- zır para. 8/Din adamlarının simgesi sayılan baş- lık... Asya'da bir ırmak. 9/ Davut Peygamber'e gönderilen kutsal kitap... Temiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle