23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2005 CUMA 4 HABERLER DimADABUGUN AIİ SİRMEN CHP ve Baykal'a Haksız Eleştiriler CHP nafile kurultaylarından birine daha gidiyor. Girişimi nafile olarak nitelememin nedeni, CHP'nin içinde bulunduğu duruma ve sorunlarına çözüm ge- tiremeyecek olmasının daha şimdiden ortaya çık- masıdır. Bu sütunu sürekli ya da sıklıkla okuyanlar, bir sü- redir CHP ve Baykal'a yönelik eleştirilerde bulunul- duğunu bilırler. Ancak son zamanlarda bu partiye ve onu iktidara taşımasına imkân olmayan şimdiki genel başkanına yönelik kimı eleştirilerin insaf sınırlarını aştığını, ger- çeklerle bağdaşmadığını görmemek de mümkün de- ğii. Aynı zamanda eleştirel tavrımızın, CHP'nin ve Ge- nel Başkanı Baykal'ın kararlı politikasıyla Türkiye'yi Irakbatağından kurtarmakgibi.tarihi bir hizmeti yap- mış olduğunu görmezden gelmemize neden olma- ması gerektiğini belirtmeyi de bir borç sayarım. Şimdi dilerseniz, gelelim CHP ve Baykal'a yönel- tilen haksız eleştirilere: 1- CHP fazla milliyetçi davranıyor, bu tavrıyla tu- tucu oluyor, çağdaş sosyal demokrat partiler milli- yetçi değil yurtsever olurlar. Bu eleştiri genel başkanlık adaylığına aday olan ki- şilerden birı (Zülfü Livaneli) tarafından ileri sürüldü- ğü için daha da önemlL Livaneli'nin kazanması ha- linde ise daha da tehlikeli bir hal almaktadır. Burada, ulusal çıkarların gözetilmesi, herhangi bir konu müzakere edilirken sağlanan yarar ile verilen ödün arasındadengekuranbiruzlaşmanınaranılmasımil- liyetçilik olarak görülüyor ve eleştiriliyorsa hemen belirtmek gerekir ki, çağımızda bu sıfata layık bütün devletler böyle bir yol izliyorlar. Ulus devlet küresel- leşme sonunda bir ölçüde örselenmiş de olsa varlı- ğını koruyor. AB içindeki gelişmeler bile bunun çok çeşitli örneklerini sunuyor bize. ••• 2- CHP değişime direniyor, AKP değişimin öncü- sü olarak Türkıye'nin AB üyeliğini gerçekleştirirken CHP tutucu kalıyor. Çok dile getirilen bu eleştiri gerçeklerle bağdaş- mıyor. AKP'nin Türkiye'de uluslaşma sürecini kese- rek, bunun yerine cemaatleşmeyi, çağdaşlaşmanın temelini oluşturan laikliğin, şimdilik kenarından do- lanaraktarikatlaregemenliğinde Islam devleti mode- lini getirdiğini görmemeye imkân yoktur. Eğer değişimden murat bu ise CHP'nin bu "deği- şime!" direnmesi, tarihi borcudur. AKP'nin Türkiye'ye AB yolunu açması birtevatür- den ibarettir. 17 Aralık Brüksel Zirvesi'nde alınan ka- rarlar, Türkiye'ye AB yolunun açılmadığını, açılmaya- cağını tescil etmekte, Ankara'ya yalnız AB ile ilişki- lerini sürdürebileceği, bir özel statü vermekle yetini- leceğini, anlayan herkese ilan etmektedir. 17 Arahk'ta verilen müzakere tarihinin bile (3 Ekim 2005) kesin olmadığı, zirvenin ardından bir ay geçin- ce ortaya çıkmadı mı? Iddiaların tam tersine, Türkiye'yi AB'ye taşıyabile- cek olan siyasi partinin, ılımlı Islami bir yapıyı öngö- ren AKP değil, Cumhuriyetin ilanından bu yanatop- lumsal değişimi hedeflemiş ve birçok dönemde bu- nun öncülüğünü yapmış olan CHP olduğunu anla- mak gerekir. Artık Türkiye'nin, Cumhuriyet Devrimi'nin öngör- düğütoplumsal değişimi tam olarak gerçekleştirme- den, AKP'nin öngördüğü ılımlı Islami rejimle AB'nin içinde değil ancak yanında yer alacağını görmenin zamanı gelmiştir. • •• 3- "CHP'nin kendi potansiyel oy alanı olan varoş- lar, gecekondularda geriye düşmesi, başarısızlığının kanıtıdır" denilmektedir. Bu görüşün, artık iyice lüm- penleşmiş olan varoşlar ve gecekondu semtlerinın, gerçek niteliğini ıskalamaktan kaynaklandığını düşü- nüyorum ve hıçbir zaman lümpenlerin sosyal de- mokratların potansiyel seçmeni olmadıklarını belirt- mek istiyorum. Uluslaşma sürecinin kesildiği, yerine tarikatlaşma sürecinin ikame edildiği bir toplumda, varoşların ve gecekonduların sosyal demokratlardan uzaklaşma- larının kusurunu sosyal demokratlarda arayarak so- runun derinine inilmemesinin de bir eksiklik ve ucuz- cu bir eleştiri olduğunu görmezden gelemeyiz sanı- yorum. Ayrıca, küreselleşen dünyada bütün sosyal de- mokrat partilerin büyük bir çıkmaza doğru sürüklen- mekte olduklarını, iç ve dış borç yüküyle sarmalan- mış Türkiye'nin bugün sosyal içerikli politikalar izle- mede karşılaşacağı ve yeni krizlere yol açabilecek teh- likeler içeren içler acısı durumunun, bu tür politika- ları laf olsun diye değil, içtenlikleönerecekleri olduk- ça güç durumda bırakacağını da görmezden gele- meyiz. Bütün bu gerçekleri görmeden, "Vurabalıya!" mi- sali, "Vur Baykal'a!" tutumunun ne CHP'yi ne de Türkiye'yi selamete çıkarmaya yarayacağını düşün- mek saflık değil de nedir? Baykal'lı, Sarıgül'lü, üvaneli'li kurultayın nafilelili- ğini de yarın birlikte ele alalım. asirmenCttCumhuriyet.com.tr ABDden alıp Türklere satıyorlar Peşmergelerinsüahlan kamyon şoförlerinde ADNANAVUKA MARDtN - Kuzey Irak'taki peşmergelerin, ABD askerlerinin dağıt- tığı silahlan Türk kam- yon şoförlerine sattığı ortaya çıktı. Kamyon ve mazot tankerlerinin giz- li bölmelerinde Irak'tan Mardin'e sokulan 46 si- lah ele geçirildi. Silahla- nn her birinin piyasa de- ğerinin 10-12 bin dolar olduğu açıklandı. Mardin Emniyet Mü- dürlüğü Kaçakçılık ve Organize SuçlarMüdür- lüğü ve istihbarat ekip- lerince yapılan çalışma- lar sonucunda Irak'tan Türkiye'ye giren araç- larda silah taşındığı be- lirlendi. Ihbar üzerine dün Şırnak'taki Habur Sınır Kapısı'nda Mar- din'in Nusaybin ilçesine doğru ilerleyen birTlR'a operasyon düzenlendi. Gizli bölmelerinde 46 adet değişik çap ve mar- kalarda tabanca ile 67 adet şarjör ele geçirilir- ken, araçta bulunan H.Ç. ve E.B. gözaltına alındı. Yetkililer, "Silahlarsa- dece Irak'taki ABD as- kerierindebuhınuyor. İs- tihbarata göre çok mik- tarda silah Irak askerle- rine saöldı. Onlar da bu silahlan mazot taşıyan Türk kamyon şoförleri- ne sanyorlar" dedi. Kurumda temsil istemine karşı çıkan Diyanet îşleri Başkanlığı, dedeleri hacca götürdü Alevilere göstermelikilgiMtYASEİLKNUR Diyanet îşleri Başkanlığı, Alevı ku- rumlarını dışlayarak Alevilerle yakın- laşma çabası içine girdi. Alevilerin Diyanet'te temsiline ve bütçesinden Alevilere de pay aktanlması yönün- deki taleplere "Alevilikbirinançyada mezhep değil tarikatnr" savıyla kar- şı çıkan Diyanet îşleri Başkanlığı, bu yıl kuruma ayrılan hac kontenjanını ba- zı Alevi dedeleri için kullandı. Ken- dilerine yakın bulduklan ve daha ön- ce ilişkiye geçtikleri bazı Alevi dede- lerini hacca götüren Diyanet îşleri Başkanlığı, Alevilerce önem verilen 18 Alevi kaynağının yeniden yazıl- ması için de bir kurul oluşturdu. Hacca götürülen Alevi dedelerinden bir kuruma bağlı olanlar, kurumlan- nın engellemesi sonucu hacca gitme- yi reddetti. Bir Alevi kurumuyla iliş- kisi bulunmayan dedelerden bazılan ise hac davetıni kabul ederek Diyanet bütçesinden hacca gittiler. Hacca gö- türülen dedelerin Diyanet Müfettişi CEM VAKFI'NDAN MEHMET CÖRMEZ'E KINAMA: 'Laildiğiıı savıınucıısuyıız' Haber Merkezi - Cem Vakfı, Diyanet îşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görnıez'in cem evinin ibadet yeri olmadığına ve "Dedelik-Babahk" kurumlarımn inkılap kanunlanna aykın olduğuna ilişkin açıklamalarını "talihsizlik" olarak niteledi. Cem Vakfı'ndan yapılan açıklamada, Alevi toplumunun yüzyıllardır Anadolu coğrafyasında cem evleri kurduğunu ve ibadetlerini gerçekleştirdiği belirtildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Aleviler, Kurtuluş Savaşı'nda ve laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin kuruluşunda yer almışlardır. Inkılap kanunları Cumhuriyet rejinıi yerine teokratik devlet özlemi içerisinde bulunanlar için çıkanlan kanunlardu*. Aleviler, geçmişte olduğu gibi günümüzde de laik Cumhuriyetin koruyucu ve savunculan olmuşlardır." Alevi inancını ve ibadet yerlerini inkâr edip ikilik yaratmanın, kimseye bir yaran olmayacağı vurgulandı. Abdülkadir Sezgin'in daha önce iliş- ki kurduğu dedeler olması dikkat çe- kiyor. Diyanet îşleri Ankara'dan Ha- sanMDoğan, Kayseri'den VeB Yanar, Izmir'in Bergama ilçesi Pınarkö- yü'nden tzzet Kdıç'ı kendi kontenja- nından hacca götürmek üzere davet et- ti. Veli Yanar, bu daveti kendi kuru- mu istemediği için reddederken dı- ğer iki dede hacca gitti. Hacı olan îz- zet Kılıç, "Diyanet Işlerfnin davetini kabulederekgidip hacı oldum. Ancak Diyanet ÎşleriBaşkanlığıAlevilere kar- şı görevini sadece bizleri hacca götür- nıekle yerine getirmiş olmaz. Köyleri- mizde hâlâ cemevleri yok" dedi. Alevilerce yıllardan berı büyük önem verilen 18 tarihsel kaynağın ye- niden yazılması amacıyla Diyanet îş- leri Başkanlığı 17 kişiden oluşan bir bilim kurulu oluşturdu. Diyanet îşle- ri Başkanı Prof. Dr. AGBardakoğhıbaş- kanlığındaki kurul, ağırlıklı olarak kurum içindeki yönetici kadroyla ila- hiyatçılardan oluşuyor. Kurula Alevi- ler adına sadece dört isim çağrıldı. Aleviler adına sadece Fethi Erdoğan, ÇAKICIKAÇIŞINIANLATTI içinyurtdışına çıkmış! HİLALKÖSE Ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı, yurtdışına, Antalya'da tatil yaparken mavi tur yapan bir tekneyle yolculuğu sırasında uyuyakaldığı için çıktığını söyledi. Avusturya'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye iade edılen Çakıcı'nın, "cüriim işleınek amacıyla teşekkül oluşturmak" ve "Türkbank ihalesine fesat kanştirmak" suçlanndan yargılanmasına devam edildi. Istanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava, eksikliklerin giderilmesi ve Avusturya adli makamlanndan beklenen belgelerin gelmemesi nedeniyle ertelendi. Dava ile ilgili susma hakkını kullanan Çakıcı, mahkeme başkanı Ertuğrul Kubilay'dan izin isteyerek bir konuşma yaptı. Teknenin Rodos Adası'na gittığini belirten Çakıcı, "Tekne Rodos'a geçmeden beni Kekova'da bırakacaklardı. Seyahat sırasında yemekfilanyendi. Alkol de ahnca dinlenmek için kamarama çekildim. Uyuyakahnışım" dedi. Kekova'da ineceğini bir tek tekne sahibinin bildiğini Çakıcı, "Yola devam eden tekne rotasında Rodos olduğu için uluslararası sulara çıkmış. Sonra ben yapüğun telefon göriişmelerinden, Türkiye'de televizyonlann bcnim kaçbğuna dair flaş haber verdiğM öğrendim. Öyle olunca dönemedim" • Yargılaması devam eden Alaattin Çakıcı, Kaş'ta tatil yaparken çıktığı mavi tur teknesinde uyuyakaldığı için Türk karasularmdan istemeden çıktığını ileri sürdü. Türkiye'deki adli makamlara güvendiği için döndüğünü söyleyen Çakıcı, "Eğer Alaattin Çakıcı problem çıkanyorsa devlet sinek gibi ezer. Bizinı öbnemiz gereldyorsa öldürülmeliyiz" dedi. Avusturya'da kendisine "Seni Türkiye'ye iade edeceğiz. Artik orada işkence yok. Solcıı da KUrt de değUsin" denildiğini söyleyen Çakıcı, "Benim kızıma, oğluma, eşime tedbir koymuşlar. O mal zaten seferberlik durumunda ülkenin milli servetidir." "Su kadar duru, süt kadar beyaz değilinı. Türkiye'de suç işledim" dıyen Alaattin Çakıcı, Fransız Danıştayı'nın karannın mahkemeye ulaşmasına kadar suçlamaya ilişkin susma hakkını kullanacağını söyledi. tGNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇlN Mehmet Yaman, Adil AB Atalay ve DurmuşAslan'ın davet edildiği kurul, ilk toplantısmı 5 Ocak 2005 'te gerçek- leştirdi. Sezgin de kurulda Bilim kurulunda Diyanet îşleri Baş- kanı Bardakoğlu ve Alevilerin dışın- da yer alan isimler arasında Alevile- rin Sünnileştirilmesi adına yapılan her girişimde yer alan, 12 Eylül dö- neminde Alevi köylerine cami yap- trrma hareketinin mimarlanndan olan ve "Aleviler arasında Alevistan kur- ma düşüncesinde olanlar var" diye- rek Alevi cemaatinde infiale yol açan Dr. Abdülkadir Sezgin'in de olması dikkat çekti. Bu durum, Aleviler ara- sında "Bu düşünce Sezgin'in başının albndan çıkmışür'' yorumlarına da neden oldu. Kurulun diğerüyeleri ise Baki Yaşar Altınok, Doç. Dr. Osman Eğri, Doğan Kaplan, Ali Öztürk, Rı- zaYılduTm,Prof. Dr. AliYdmaz, Doç. Dr. Mehmet Mahiıız Söylemez, Prof. Dr. Mehmet Akkuş, Yüksel Sounan, Prof. Dr. Ömer Menek- şe, Doç. Dr. Mehmet Gör- mez gibi ilahiyatçılardan oluşuyor. Aleviler, Diyanet îşle- ri Başkanlığı tarafından yeniden düzenlenip ya- yımlanacak eserlerin ha- zırlanmasında hangi kay- naklara dayanılacağmı merak ediyor. Esat Co- şan tarafından yayınla- nan Makalat ile dığer Ma- kalat'larm farklı olduğu- na dikkat çeken Aleviler, bu kaynaklarda Sünni öğelere yer verilmesin- den ve Alevilerin Sünni- leştirilmesi yönünde bil- gilere yer verilmesinden kaygı duyuyorlar. İlk toplantı Öğretmen atamalannda ilk sırada Istanbul, Şanlıurfa ve Van yer aldı Çelik memleketini unutmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Eğitim Bakanlığı'nın, şubat ayında atamasını yapacağı 10 bin öğretmen kadrosunun illere göre da- ğılımında Bakan Hüseyta ÇeBk'in memleketi Van yine unutulmadı. Aralık aynıda boş kadrolara ya- pılan 303 atamadan 47'sini alan Van, bu atamada da 341 kad- royla en fazla pay alan üçüncü il olacak. ilk kez atanacaklara 9 bin 800, açıktan ve açıktan ilk ata- ma yoluyla atanacaklara 200 ray(50XAmasya(59),Ankara(116), Antalya (94), Ardahan (85), Arrvin (55),Aydm(76),Bahkesir(115),Bar- tin (37), Batman (191),Bayburt(28), Bflecik(32),Bingöl(163),Bitiis(162), Bolu (57), Burdur (42), Bursa (272), • En fazla kontenjan 649 kişi ile Istanbul'a aynlırken ikinci sırada 342 kişi ile Şanlıurfa, üçüncü sırada ise 341 kişi ile Bakan Hüseyin Çelik'in memleketi Van yer aldı. kadro ayıran bakanlık, en fazla kad- royu Istanbul, Şanlıurfa ve Çelik'in memleketi Van'a verecek. Kadrolann tüm illere göre dağılı- mı şöyle: "Adana (109), Adıyaman (176),Aryon(164),Ağrı(218),Aksa- Çanakkale (63), Çankırı (47), Ço- rum(117),Denizli(107),Diyarbaku- (228), Düzce (92), Edime (63), Ela- zığ (95), Erzincan (55), Erzurum (229),Eskişehir(56),Gaziantep(160), Giresun (63),Gümüşhane (71), Hak- kari (159), Hatay (139), Iğdır (102), Isparta (57), Istanbul (649), İzmir (172), Kahramanmaraş (182), Ka- rabük(33XKaraman(42XKars(189X Kastamonu (60), Kayseri (155), Kı- nkkale(55),Kırklaıvü(66),Kn^ehiı (41),Kilis (54), KocaeU (120), Konya (231), Kütühya (96), Malatya (108), Manisa (113), Mardin (242), Mersin (124), Muğja (59), Muş (213), Nev- şehir(59),Niğde(89),Ordu (140), Osmaniye (62), Rize (103), Sakarya (128), Sam- sun (116), Sürt (169), Suıop (47), Si- vas (172), Şanhurfa (342), Şırnak (172), Teldrdağ (106), Tokat (118), Trabzon (123), Tunceli (45), Uşak (64), Van (341), Yalova (26), Yozgat (112),Zonguldak(58)." Kurula davet edilen Ale- vi yayıncı Adil Ali Atalay ise yapılan ilk toplantıya ilişkin şu bilgileri verdi: "Toplanüdal400yılhk Alevi toplumu adına hiç- bir şey verihnediğini belir- terek zaten bugün herke- sin elinde olan mevcutya- ymlann yeniden yazdma- sına gerek olnıadıgını vur- guladım. Kurulda Alevi inancı- na mensup sadecedört ki- şi çağrdmış. Toplanü ön- cesinde bu dört Alevinin bir araya getirilmemesi için özen gösterildL Kinı- lerin çağrıh olduğu önce- den bize bildirilmediği gi- bi, biz dört Alevi sadece tuplantı sırasında birbiri- mizi görebildik. Diyanet tşleri Başkanı Sayın Bardakoğlu'nun Alevilere yönelik bü 1 iki olumlu sözünü duyarak memnun ohnuştuk ama bunun gerisi gehnemiştL Bunun devamuun gelme- sini arzu ettiğûni belirt- tim. Bu- de bu Alevi ya- ymlarnn yazarken hengi kaynaklara dayanacağı- nıız çok önemli. Esat Co- şan'uı yazdıgı Makalat'ta Hacı Bektaş bir Sünnigi- bi gösteriuyor. Biz, Maka- lat yazüırken elbette Esat Coşan'ın Makalati'ndan yararlanmasma karşı çı- kacağız." IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Tsunami felaketinin ardından top- lanan yardımlar konusunda yapılan değerlendirmelerde ülkemizyurttaş- larının, bu kampanyaya yeteri kadar ilgi göstermediği söyleniyor. Batı'nın gelişmiş ülkeleriyle kıyaslandığında, büyük nüfusuyla Türkiye'nin yaptığı yardımın devede kulak kaldığı belir- tiliyor. Yardım kampanyasının çokza- yıf olduğunu gören Başbakan Re- cep Tayyip Erdoğan, sırf bu amaç- la önde gelen işadamlarıyla Istan- bul'da bir yemek yedi ve ellerini cep- lerine atmalarını istedi. Halkımız, bu yardım kampanyası- na yeteri kadar destek çıkmadı mı? Bunu net olarak söyleyecek durum- da değilim. Söylenenleri gerçek ka- bul edecek olursak, o zaman bunun nedenleri üzerinde düşünmeliyiz. Ne- den, halkımız yardım kampanyasın- da isteksiz davranıyor? önce yaşan- mış bazı gerçekleri anımsamakta ya- rar var: 17 Ağustos 1999 Gölcük dep- reminde halkımız büyük bir fedakâr- lık kampanyası yürütmüş ve orada za- rar gören, acı çeken insanlara yardım Millet Devlete Güvenmiyor mu? edebilmek amacıyla olağanüstü bir çaba harcamıştı. Gölcük depremin- de sivil toplum kuruluşlarının da ka- tılmasıyla tam anlamıyla bir toplum- sal seferberlik yürütülmüştü. Gölcük depremine halkımız büyük bir duyarlık gösterirken devlet ku- rumlarının hantallığına, duyarsızlığı- na, yolsuzluklarınadatanıkolmuştu. Kızılay yardım konvoylarının yerine ulaşmadığını, devlet güçlerinin yardım götürmekte geç kaldığını günlerce tartıştık. Bu tartışmalar sürerken Kızılay gi- bi bütün ömrümüz boyunca yardım ettiğimiz ve zor günümüzde bize yar- dım eder diye düşündüğümüz kuru- mun çürüdüğüne tanık olduk. Bizim yardımlarımızla ayakta duran Kızı- lay'ın bir rant paylaşım merkezi hali- ne geldiğini öğrendiğimizde büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Kızılay yö- neticileri birbirini hırsızlıkla suçladık- ça, halkımız, "ah!"\ar "vah!"\ar için- de kendi derdine yanıyordu. Manza- ra içler acısıydı. Yine Gölcük depreminde enkaz kaldırma çalışmaları sırasında, çok acı olaylaryaşandı. Devletin imkân- ları hakkaniyetle kullanılmadı. Enkaz kaldırma çalışmaları sırasında sıradan halk, günlerce enkazının başında dev- let araçlannın gelmesini bekledi. Araç- lar, daha güçlü olanların istediği yön- de kullanıldı. Bütün bunlara ek ola- rak, o dönemdeki yardımları yerine ulaştırmak ve yeni yapılar yapmak işini üstlenen zamanın hükümetinin görevlendirdiği MHP'li Bakan Koray Aydın'la ilgili ortaya atılan iddialar işin üzerine tuz biber ekti. Koray Ay- dın, şimdi bu dönemde elde ettiği büyük servetin hesabını mahkeme- lerde veriyor. Trilyonları bulan serve- te nasıl sahip olduğunu anlatmakta zorluk çekiyor. Şurası bir gerçek ki, bu ve buna ben- zer birçok olay, milletimizin devlet kurumlarına olan güvenini sarstı. TV ve radyo programlarında bu güven- sizlik açık açık dile getiriliyor. Kızı- lay'ın yöneticileri, halkın güvenini ka- zanabilmek ve desteğini sağlayabil- mek amacıyla kampanyalar yürütü- yorlar. Yardımları şeffaf yöntemlerle toplayacaklarını kanıtlamaya uğraşı- yorlar. Halk içinde acaba, yapaca- ğım yardım, yine birilerini mi zengin eder endişesi hâlâ devam ediyor. Bu verdiklerim acaba kimin cebine gide- cek diye düşünenler yardım yapmak- ta çekingen davranıyorlar. ••• Aşırı milliyetçiliğin yıllardır pompa- lanmasının, "Türk'ün Türk'ten baş- ka dostu yoktur" propagandasının da bu tutuklukta bir rolü olabilir mi? Yabancı olan herşeyi düşman gören anlayış bazı çevrelerce sürekli pom- palanıyor, toplumda farklı olana kar- şı bir ürkeklik oluşturulmak isteniyor. Bunun da bu yardım kampanyasının zaafa uğramasında bir etkisinden söz edilebilir mi? Söylendiği gibi bu yardım kampan- yasında halkımız yeterince istekli dav- ranmıyorsa, bizlerin yıllardır öne sür- düğümüz bir teori de yıkılmış demek- tir. Biz Türkler, Avrupa'ya gittiğimiz- de bu toplumların bireyciliğinden, iç dayanışmayoksunluğundan sözede- riz. Ancak görüyoruz ki, Avrupa ülke- lerinin halkları yardım konusunda bi- zim önümüze geçmişler. Yoksa bi- zim dayanışma dediğimiz şey bir ha- yalden mi ibaret? Belki giderek bu ko- nuda da bir gerilemeden söz edebi- liriz. ••• Sonuç olarak, bu tutukluğun asıl ne- deninin milletin devlete güveninin ze delenmesidir diyebiliriz. Faili meç- huller, yargısız infazlar, devlet baskı- sı, yolsuzluklar, hortumlamalar, hal- kımız içinde ciddi bir güvensizlik ya- ratmış durumda. Bu güvensizliğin yarattığı bir tabloyla karşı karşıya bulunuyoruz demek gerçeğe en yakın olanı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle