Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 OCAK 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA
J V LJ \-J X- U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Yeni bir üçlemeye soyunan Angelopulos usta, ülkesinin 20. yüzyıl tarihine bakıyor
Göçmenlikzor zenaat!
SUNGU ÇAPAN
Uzun yıllar öncesinde Yeniden
Canlandırma, 36'nın Günleri,
Kumpanya, Avcılar gibi 1970'lerin
başında çektiği ilk filmleriyle gönül
düşürdüğümüz Yunan sinema ustası
Teo Angelopulos'un, festivaldi, basm
gösterisiydi derken bir türlü göreme-
diğim son filmini (Ağlayan Çayır'ı)
yılın en 'depresif gününde seyret-
tim sonunda. Hollyvvood filmlerinin
hızlı, şamatalı, aksiyon temposuna
alışıp şartlandınlmış seyircinin yer
yer içini baysa da, bunalımlı, kasvet-
li bir kış gününde bize ilaç gibi geldi.
Yaklaşık 3 saate yayılmış Ağlayan Ça-
yır, uzun plan sekanslara, simgelere,
göndermelere dayanan, ustanın yaşı
kemale erdikçe inceleşip olgunlaşa-
rak kusursuz bir görsel zenginliğe de
erişmiş o malum, kendine özgü üslu-
buyla.
Hukuk eğitiminin ardından kapağı
attığı Paris'te sinema öğrenimi de gör-
dükten sonra, 1964'te döndüğü ülke-
sinde bir süre film eleştirmenliği ve
oyunculukla uğraşarak yönetmenliğe
başlayan, 1936 doğumlu Teo(dor)An-
gelopulosun genelde hoşa gideni, ko-
lay yolu seçmektense çaba isteyeni,
zorlu olanı yeğleyen, çetrefil, politik
sinemasının tadına bir kez varan me-
raklısı, ustanın bir sonraki filmini sa-
bırsızlıklabeklerken, kimi popüler si-
nema tutkunu da onun hayatin ritmi-
nin attığı, uzun plan sekanslarına ko-
lay kolay tahammül edemez, malum.
Yoğun bir melankoll ve hüzün
En son bize, çok renkli bir farklı
ırk ve kültürler mozaiği oluşturage-
len Balkanlar'da, zorlu bir yolculu-
ğa çıkmış, yıllardır Amerika'yı mes-
ken tutup çahşmış ve Osmanh'nın
1908'deki ilk sinemacılan olan Ma-
kedon Manakis kardeşlerin kayıp 3
bobin filminin peşine düşmüş, Yu-
nan asıllı sürgün bir yönetmenin
(Harvey Keitel harika oynuyordu),
beylik deyişle doğduğu topraklarda-
ki içsel arayışını yansıtan Odys-
sea'nın Bakışı (1995) ile alışılmış
yol filmlerinden ayn bir seyir izle-
yen, yaşlı annesi ölüm döşeğindeki,
kendi de amansız hastalığa yakalan-
mış ünlü bir yazann (Bruno Ganz)
To Livadi Pu Dakrizei /
Yönetmen: Teo Angelo-
pulos / Senaryo: T. An-
gelopulos, Tonino Guer-
ra, Petros Markaris, Gi-
orgio Silvagni / Kamera:
Andreas Sinanos / Mü-
zik: Eleni Karaindru /
Oyuncular: Aleksandora
Aydini, Nikos Pursani-
dis, Yorgos Armenis,
Vassilis Klovos, Talya
Argiriu / Yunanistan 2004
(Belge Film)
• 'Ağlayan Çayır'la tarihsel ve siyasal bağlamda, sürgün, göç, aynlık, evlat acısı, vb. gibi
temalan arkalayarak bir kez daha görsel etkileyiciliği had safhada, Angelopulos 'vari bir
epik imzalamıs Angelopulos. Kariyerinin 35. yılındaki bu 12. filmi, parlak ışık ve renklere
genelde sırt çevirmiş görünîülerin seyirciyi yer yer içine çekenpuslu manzaralar halinde
aktığı, Eleni Karaindru bestelerinin yine gönül tellerini titrettiği, estetik bakımdan nerdeyse
kusursuz ama dramatik açıdan atlamah-sıçramalı, uzun soluklu bir dönem filmi niteliğinde.
geçmişle şimdiki zamanın birbirine
karıştığı, hüzünlü geçmişe bakış'ını
hikâye ederek 'Yarın nedir ki' so-
rusuna adeta adıylayanıt veren Son-
suzluk ve Bir Gün (1998) adlı 2
başyapıt armağan eden Angelopulos
ustanın, 20. yüzyılda Yunanlılann
zoraki göçmenliği üstüne tasarladı-
ğı, yeni bir üçlemenin ilk ayağıymış
Ağlayan Çayır. 20. yüzyıl başından
sonuna dek, özellikle ilk yansında,
iç savaşlardan, baskıcı yönetimler-
den, çalkantıh süreçlerden, acı ve
kandan geçilmeyen Yunanistan'ın
yakın tarihini panoramik tablolarla
yansıtan bu 12. filmi, ustanın vazge-
çemediği ilgi alanlarına yöneliyor
bir kez daha. Yoğun bir melankoli ve
hüzün duygusuyla kanşık.
Ekim devriminden sonra, 1919'da
Kızıl Ordu'nun Odesa'dan kovala-
dığı bir grup perişan Yunanlının,
Selanik'in sulak bir köyüne göç et-
meleriyle başlayan hikâye, 5-6 yaş-
lanndaki her an el ele iki çocuğun
(Eleni'yle Aleksis'in) büyüdükçe
derinleşen aşkını anlatırken, arka
planda ülkesinin geçtiği karanlık,
kargaşalı dönemleri de yansıtmaya
soyunuyor Angelopulos.Yine her
zamanki demirbaş ekibiyle, Antoni-
oni'nin senaristi Tonino Guerra,
değişmez müzikçisi Eleni Kara-
indru 'yla çahşmış usta, sadece ka-
meraman değişmiş bu kez, o da yıl-
ların Yorgo Arvanitis'i yerine, Son-
suzluk ve Bir Güri'de Arvanitis'in
çıraklığını yapmış olan Andreas Si-
nanos. Odesa'dan kaçarken ailesini
yitirmiş küçük Eleni'yi evlat edin-
miş ailenin reisi Spiros (Vasilis Ko-
lovos), kansı Danai'nin (Talya Ar-
giriu) ölümü üstüne büyütüp yetiş-
tirdiği Eleni'yle (Aleksandra Aydi-
ni) evlenmek istiyor. Ama Eleni
üvey babasıyla gerdeğe girmekten-
se, ikizlerini doğurduğu çocukluk
aşkı Aleksis'e (Nikos Pursanidis)
kaçınca köyde rezalet ayyuka çıkı-
yor. Ansızın ortalığı Amazon neh-
ri'ne çeviren sel-tufana karşı, kara-
lar bağlamış tüm köylünün ateş ba-
şındaki, toplu ayinleri gibi etkileyi-
ci, kalabahk sahneleriyle göz alan
filmde, fonda Yunanistan'ın 1919-
49 arasındaki karmakanşık, sancılı
yılları yer alırken Eleni'nin kasvet-
li, ağdalı bir dramdan farksız zorlu
yaşamını ve 30 yıllık 'yolculuğu-
nu' izliyoruz, 170 dakikayı aşan bir
süre boyunca. Sevdiğiyle ayn dü-
şen Eleni, Amerikadan gelen mek-
tuplarla idare ediyor, büyük hasret,
yoksulluk çekiyor, faşistlerle komü-
nistlerin ölümüne kapıştığı Yunan
iç savaşında, solcuya yataklık ettiği
için hapse atılıyor. Iç savaşın ardın-
dan gelen dikta rejiminin tüm bas-
kılarına maruz kalıyor. tki oğlunun
da, hem de ayn cephelerde savaştı-
ğını görüyor ve evlat acısı bütün acı-
lannın üstüne tuz biber ekiyor fi-
nalde...
Firari genç çiftin yaşamı, kaçış,
sel, savaş, zorluk ve aynlıklarla al-
tüst olurken baba Spiros sürekli peş-
lerindedir. tyi akordeon çalan Alek-
sis, Eleni'yle kaçışına yardım eden
kemancı Niko (Yorgos Armenis)
sayesinde, düğün dernek işi ve sol-
cu sendika organizasyonu bazı ge-
celerde müzik yapan bir çalgıcılar
grubuna dahil olup Amerikan rüya-
sının peşinde Yeni Dünya'nın yolu-
nu tutuyor 1936'da. Tabii ki bir ba-
şına ikizlerini (Yorgo'yla Yanni'yi)
büyüten Eleni'sini ilk fırsatta yanı-
na aldırmak üzere. Ama heyhat, on-
ları getirtebilmek uğruna ABD or-
dusuna yazılan Aleksis'in Pasifik'te
öldüğü haberiyle Eleni'nin dramı
katmerleniyor sonuçta.
Uzun soluklu bir dönem filmi
Tarihsel ve siyasal bağlamda, sür-
gün, göç, aynlık, evlat acısı, vb. gi-
bi temaları arkalayarak bir kez da-
ha görsel etkileyiciliği had safhada,
Angelopulos'vari bir epik imzala-
mış Angelopulos. Kariyerinin 35.
yılındaki bu 12. filmiyle, parlak ışık
ve renklere genelde sırt çevirmiş
görüntülerin seyirciyi yer yer içine
çeken puslu manzaralar halinde
aktığı, Eleni Karaindru besteleri-
nin yine gönül tellerini titrettiği,
estetik bakımdan nerdeyse kusur-
suz ama dramatik açıdan atlama-
lı-sıçramalı, uzun soluklu bir dö-
nem filmi niteliğindeki Çayır,
Angelopulos sinemasının tutkun-
larını mest edebilirse de artık us-
tanın diyeceğini tükettiğini savla-
yan karşıtlarını da illet edebilir.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK
Alacakaranlıkta bir samuray...
Yoji Yanıada'nın
çok ilgi uyandıran fil-
mi 'Alacakaranhk Sa-
nıurayı', Japon kültü-
rünün değişik bir yanı-
nı anlatıyor: Samuray-
ların günlük yaşamları
ve dövüşmenin dışında
olan sorumlulukları ne-
lerdir? Samuraylarla il-
gili çok film yapıldı ve
bu kültürel karakterin
özellikleri çok vurgu-
landı. Onur, cesaret,
kendi yaşamını hiçe sa-
yan bir sadakat ile hiz-
met etme. Ama samu-
raylar bu özellikleriyle
desteklenmiş kılıç kul-
lanma ustahklannın dı-
şında nasıl yaşarlar? Film, samuray gcrçeğinin insancıl yanını öne çıkarıyor.
Yamada kamerasını buraya çe-
virmiş.
Melcl dönemlnln
karışıklıkları
Düşük rütbeli bir samuray,
kendi köyünde annesi, karısı,
iki kızı ile yaşıyor. Küçük bir
evi var, yoksul bir yaşam sürü-
yor. Karısı verem, hastalıktan
çok çekiyor, annesi bunamış.
Sonunda karısı ölüyor, samu-
ray günlük sorumluluklarıyla
baş başa kalıyor. Elinden ge-
leni yapsa da kendine bakamı-
yor, çevresinin alaylarına he-
def olacak kadar düşkünleşi-
yor. Fakat iki sevimli kızını
çok seviyor ve onlarla birlikte
yaşamak onu mutlu ediyor.
Çevresinin onu yeniden evlen-
dirme önerilerine de karşı çı-
kıyor.
Filmin bu bölümünde insa-
nın evrensel sorunlarıyla kar-
şılaşıyorsunu z. Küçük bir Ja-
pon köyünün kendi içindeki
yaşamını görüyorsunuz. în-
sanlar, hayvanlar, köyün birbi-
rini tanıyan insanları, klasik
Japon terbiyesi, eğilip selam
vermeler.
Ama Japonya kanşmaktadır,
aşiretler birbirleri ile savaşı-
yor, Meici döneminin karışık-
lıkları yaşanıyor. Bunlar tü-
müyle köye kadar ulaşmıyor
ama aşiret kurallan her yerde
geçerli. Aşiretin ileri gelenle-
ri bir kılıç ustasını suçlu bula-
rak harakiri yapma cezası ve-
riyor. Ancak bu usta bu ceza-
yı kabul etmiyor ve harakiri
yapmayı reddediyor. Bu du-
rumda onu başkasının öldür-
mesi gerekiyor. Ancak kılıcı
çok iyi kullanan usta gönderi-
lenleri öldürmeyi başarıyor.
Bu durumda, öneri köyünde
kendi halinde yaşayan bu sa-
muraya götürülüyor. Samuray
iki kızını, bunamış annesini
düşünüyor, uzun yıllar boyu
kılıç kullanmamış, dövüşme-
miştir. Görevi kabul etmek is-
temiyor. Başkanın çok sert tep-
kisiyle karşılaşıyor, bu durum-
da aşiretten çıkarı-
lacaktır. Çaresiz
görevi kabul edi-
yor. Kılıcını kının-
dan çıkarıp kılıç
ustasının çekildiği
evine gidiyor. Bu-
rada kılıç ustasıy-
la samuray arasın-
da geçen konuşma
çok önemli. Kılıç
ustası, sadece ken-
disine verilen gö-
revleri yaptığını a-
ma karşılığında
cezalandınldığını,
bunu haksız bul-
duğu için karşı
çıktığını anlatıyor.
Dövüşmeye zorla-
nan iki insan ara-
sındaki bu konuş-
ma Japon filmlerinde pek gö-
rülmeyen insancıl bir sahne.
Kılıç ustası buralardan çekip
gitmek istediğini soylüyor. A-
ma olay pek öyle gerçekleşme-
yecektir.
Samuray mltolojlsl
Yoji Yamada, samuray mitolo-
jisinin hiç bilinmeyen insancıl
yanlannı öne çıkararak önemli
bir film yapmış. Onların da in-
san olduğunu, onların da korku-
lan olduğunu, kaygıları olduğu-
nu, görev diye verilen emirleri
düşünüptartıştıklannı anlatıyor.
Bu filmi izlerken bizim töre
cinayetlerini düşündüm. insan-
cıl kaygılarla sosyal zorlamalar
arasında sıkışmış insanların bit-
meyen çileleri.
Film, Japonya'da ödüller al-
mış, 2003 Yabancı Film Osca-
n'na aday gösterilmiş. Kanım-
ca, samuray gerçeğinin insancıl
yanını vurgulayan görülmesi
gereken bir yapım.
Açılış İsveçli Arehn'in "Aşçrsıyla
28. Uluslararası Göteborg
Film Fesûvalibaşlıyor
GÜRHAN UÇKAN
GÖTEBORG- '28 Dluslararası Gö-
teborg Film Festivali' bugün başlıyor.
15 uzun filmin galasının yapılacağı fes-
tivalde 450 film gösterilecek. Reha Er-
dem'in 'Korkuyorum Anne' (2004)
adh filmi de festivalin 'Aile filmleri'
bölümünde yer alıyor. Geçen yıl Istan-
bul Film Festivali'nde eleştirmenlerin
özel ödülünü kazanmış olan film tngi-
lizce alt yazılı gösterilecek. Reha Er-
dem, festivale katılarak filminin tanıtı-
mını yapacak.
Bu yıl, doğumunun 100. yılı dolayı-
sıyla, Isveç'in efsanevi sinema yıldızı
Greta Garbo'ya da bir
bölüm ayrıldı.
Dlkkat çeken
fllmler
Festivalin 21 farklı bö-
lümünün en ağırlıklı
olanları, 'Almanya'da
Bahar've'Afrika'dan'.
Bunların ilkinde, genç ve
yeni Alman sinemasının dikkat çeken
yeteneklerinden Andres Veivel'in ' Ad-
dicted to Acting' (2004), Catharina
Deus'un 'About a Girl' (2005), Esther
Gronenborn un 'Adil is Going' (2004)
ve Oliver Schvvabe'nin 'Egoshooter'
(2004)filmleri yer alıyor. Ayrıca, Fatih
Akın'ın, Berlin Film Festivali'nde Altın
Ayı Ödülü'nü kazanmış olan 'Duvara
Karşı' adh filmi de bu bölümde.
Isveç'in en tanınmış sinema eleş-
tirmenlerinden, Alman sinemasının
1970'li yıllardan bcri görülmemiş
bir canlılıkta olduğunu söyleyen
Jannike Ahlund, özellikle Hans
VVeingartners'in 4
Şişman Yıllar'
ve Wim'in 'Bolluk Ülkesi' adlı
filmlerini salık veriyor. Filminde
hem sevdiği, hem de nefret ettiği
Amerika ile hesaplaşan YVenders
festivale katılacağını bildirdi.
Yeni Afrika Sineması bölümünde
de sinemaseverlerin merakla bekle-
diği ilginç yapıtlar var. Bunlardan
bazıları Cezayirli Nadir Moknec-
he'nin 'Viva La Djerie' (Yaşasın
Cezayır) (2003), Revel Fox'un 'The
Flyer' (2005), Hubert Sauper'in
'Darvvin's Nightnıare' (2004) ve
İsmael Ferrouki'nin 'Le Grand
Voyage' (Büyük Yolculuk-2004) ad-
lı filmleri.
Bir süredir büyük atılım içinde
olan tran sinemasına ayrılan 'İran
Görüntüleri' adlı bölümde, 'Sar-
hoş Atlar Vadisi' filmiyle ünlenen
Bahman Ghobadi'nin 'Kaplunı-
bağalar da
Uçar' adlı yeni
çalışması da y-
er alıyor. İran
film dalgasının
kurucusu kabul
edilen Dariush
Mehrjul 'An-
nemin Misafi-
ri' adlı yeni fil-
mini tanıtacak. Sinemaseverler, Mo-
hammad Shiruani'nin 'Göbek' ile
Behruz Afkhami'nin Kürtçe 'Ne-
hirlerin Sonu' adlı filmlerini de iz-
leyebilecekler.
7 şubat'a kadar sürecek
tspanyolca film çeken yönetmenler-
den bazılannın çalışmalannın gösteri-
leceği 'Latin Öyküleri' bölümünde ye-
ni Arjantin ve Şili filmleri dikkat çeki-
yor. Şilili yönetmen Andres Woods'un
'Machuca' adlı filmi, Allende 'nın son
zamanlannı yansıtıyor. Bu çarpıcı film,
Şilili savcıların diktatör Pinotche 'nin
dokunulmazlığının kaldırılması için
başvurduğu kanıtlar arasında.
7 Şubat'a kadar sürecek olan Göte-
borg Film Festivali'nin açılışı, İsveçli
yönetmen Mats Arehn'in 'Aşçı' adlı
filmiyle yapılacak.
• 28 Ocak-7 Şubat
arası 450 film
gösterilecek. Reha
Erdem 'in 'Korkuyorum
Anne' filmi de
festivalde yer alıyor.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Barboonia Manzaraları
CHP llçeTeşkilatı Başkanlığı'na - Selçuk "18 0-
cak günü sergilemek istediğiniz, 5253 sayılı Der-
nekler Kanunu hükümlerine göre ilçemizde kuru-
lu ve faaliyette bulunan Selçuk Belediye Spor Ku-
lübü Derneği Tiyatro Topluluğu tarafından oyna-
nan, yazar ve yönetmenliğini Hasan Öztürk'ün
yaptığı 'Babalar' adlı tiyatro oyunu, içeriğinin izle-
yiciler arasında farklı görüş ve fikir ayrılıklarına y-
ol açabileceği değerlendirildiğinden, oluşması
muhtemel olayları önlemek amacı ile 5442 sayılı
lller Idaresi Kanunu'nun 32 maddesi 'Ç' bendi ve
2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun
2. maddesi 'A' bendi hükümleri gereğince Kayma-
kamlık makamının ... tarih sayılı olur'u ile oynatıl-
ması sakıncalı görüldüğünden yukarıda belirtilen
kanun hükümleri gereğince Selçuk ilçesi sınırları
içerisinde gösterimi yasaklanmıştır. Bilgi ve gere-
ğini rica ederim."
Yazıyı gönderen makam: Selçuk Kaymakamlığı
llçe Emniyet Müdürlüğü. Imza, Selçuk Kaymaka-
mına vekalet eden Tire Kaymakamı Cezmi Türk
Göçer'e ait. Olay basına 'Kaymakamın Ayıbı' baş-
lığı altında yansıdı ve tüm suç kısa bir süreliğine
izne ayrılan Selçuk Kaymakamı Hayri Sandık-
çı'ya vekalet eden Tire Kaymakamı Göçer'in sır-
tına yüklendi. Oysa, gerçekte yasaklama kararını
alan kaymakam Sandıkçı. Ama, yasak kararını
tebliğ etmeden izne ayrılıyor. Kısa süreliğine ona
vekalet eden Göçer'e de kararı tebliğ etmek dü-
şüyor.
Tire Kaymakamı Göçer, adının bu işe karışma-
sından üzgün. Tiyatrocuları kendi ilçesine davet
ediyor, "Tire'de oyununuzu oynayabilirsiniz" di-
yor. Zaten Selçuk Kaymakamı Sandıkçı da bunu
doğruluyor: "Yasaklama kararı benimdir. Toplum-
sal değerlerin rencide edilmesi nedeni ile alınmış-
tır" diyor. Hasan Öztürk'e sordum, "Kaymakamı bu
denli kızdıran oyun ne anlatıyor?" diye. "Can ba-
bayla Dionysos öteki dünyada buluşuyorlar..." di-
ye başladı anlatmaya... Ister buluşurlar, ister bu-
luşmazlar, size ne? Barboonia'da mıyız beyler?
önceki akşam 'Şans Kapıyı Kırınca' filminin ga-
lasındaydım. Başından sonuna hiç aksamayan bir
tempo, zekice yazılmış bir senaryo ve çok başa-
rılı bir oyuncu kadrosu... 'Şans kapıyı Kırınca 'da,
Ferhan Şensoy'un Barboonia diktatörü rolünde
kimi hicvettiğini bilmeyen yok. Ama başkan Cast-
ro, filmin çekimlerine hiç müdahale etmediği gi-
bi, destek de vermiş (Castro'nun dostu, AB Par-
lamentosu üyesi yapımcı Vural Öger'i kutlamak
istiyorum, popüler filmin iyisi nasıl yapıhrmış gös-
terdiği için).
Dilerseniz, Barboonia adasından, uygarlıklarbe-
şiği Selçuk'a dönelim ve "farklı görüşleri" tehlike-
li addeden bir anlayışla AB standartlarını nasıl ya-
kalayacağımızı kara kara düşünmeye devam ede-
lim. Şimdi merakla bekliyorum, Sayın Içişleri Ba-
kanımız, Selçuk Kaymakamı hakkında bir işlem
yapacak mı diye?
Yasaklama kararının muhatabı CHP'ye gelince
(oyun o gece parti yararına oynanacağı için, kay-
makamlık yasaklamayı onlara bildirmiş), Sel-
çuk'un sanata saygılı Belediye Başkanı'nın pro-
testo metnini okudum, ama Başkan Baykal'ın ağ-
zından hiçbir şey duymadım bu güne dek. O ge-
ce, 'Şans Kapıyı Kırınca'da Barboonia başkanının
maceralarını izlerken çok keyifliydi. Soru sorup,
keyfini kaçırmak istemedim. Farklı görüşlerden
pek hoşlanmadığını bildiğim için...
• • •
Hafta başında Uğur Mumcu, Muammer Aksoy
gibi dostları ölüm (daha doğrusu öldürülme) yıldö-
nümlerinde andık. Saygıyla, sevgiyle... Tüm yaşam-
larını özgürlük savaşımına adayan bu dostlardan yo-
la çıkarak, 24 Ocak'ın dünyada 'Öldürülen Yazarlar
Günü' olarak anılmasını önerdi, Uluslararası PEN
Türkiye Merkezi. Bugün ve sahnelerimizdeki önem-
li bir oyun nedeniyle, ilk 'faili meçhul' cinayetlerden
birine kurban giden edebiyatımızın büyük ustası Sa-
bahattin Ali'yi sevgiyle anmak istiyorum...
AST'da sahnelenen 'Benim Meskenim Dağlardır',
bu hafta bir günlüğüne Istanbul'a geliyor. AN Berk-
tay'ın yazıp, Rutkay Aziz'in yönettiği ve başrolünü
oynadığı, mevsimin en başarılı yapımlarından birini
kaçırmayın derim... Haftaya, tiyatro gene gündemi-
mizde olacak ve Sabahattin Ali cinayetini TBMM
gündemine getiren bir CHP milletvekilinin çabaların-
dan söz edeceğim.
Bu hafta (2 Şubat) bir büyük oyuncunun, Tuncel
Kurtiz'in doğum gününü kutlayacağız. Ustayı sev-
giyle kucaklarken, sizlere önemli bir kitabı, Boyut Ya-
y/n/ar/'nın "Tuncel Kurtiz Bölük Pörçük", okumanızı
önermek istiyorum.
vecdisayar@yahoo.com
K U L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I