23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA J V LJ \-J X- U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Yeni bir üçlemeye soyunan Angelopulos usta, ülkesinin 20. yüzyıl tarihine bakıyor Göçmenlikzor zenaat! SUNGU ÇAPAN Uzun yıllar öncesinde Yeniden Canlandırma, 36'nın Günleri, Kumpanya, Avcılar gibi 1970'lerin başında çektiği ilk filmleriyle gönül düşürdüğümüz Yunan sinema ustası Teo Angelopulos'un, festivaldi, basm gösterisiydi derken bir türlü göreme- diğim son filmini (Ağlayan Çayır'ı) yılın en 'depresif gününde seyret- tim sonunda. Hollyvvood filmlerinin hızlı, şamatalı, aksiyon temposuna alışıp şartlandınlmış seyircinin yer yer içini baysa da, bunalımlı, kasvet- li bir kış gününde bize ilaç gibi geldi. Yaklaşık 3 saate yayılmış Ağlayan Ça- yır, uzun plan sekanslara, simgelere, göndermelere dayanan, ustanın yaşı kemale erdikçe inceleşip olgunlaşa- rak kusursuz bir görsel zenginliğe de erişmiş o malum, kendine özgü üslu- buyla. Hukuk eğitiminin ardından kapağı attığı Paris'te sinema öğrenimi de gör- dükten sonra, 1964'te döndüğü ülke- sinde bir süre film eleştirmenliği ve oyunculukla uğraşarak yönetmenliğe başlayan, 1936 doğumlu Teo(dor)An- gelopulosun genelde hoşa gideni, ko- lay yolu seçmektense çaba isteyeni, zorlu olanı yeğleyen, çetrefil, politik sinemasının tadına bir kez varan me- raklısı, ustanın bir sonraki filmini sa- bırsızlıklabeklerken, kimi popüler si- nema tutkunu da onun hayatin ritmi- nin attığı, uzun plan sekanslarına ko- lay kolay tahammül edemez, malum. Yoğun bir melankoll ve hüzün En son bize, çok renkli bir farklı ırk ve kültürler mozaiği oluşturage- len Balkanlar'da, zorlu bir yolculu- ğa çıkmış, yıllardır Amerika'yı mes- ken tutup çahşmış ve Osmanh'nın 1908'deki ilk sinemacılan olan Ma- kedon Manakis kardeşlerin kayıp 3 bobin filminin peşine düşmüş, Yu- nan asıllı sürgün bir yönetmenin (Harvey Keitel harika oynuyordu), beylik deyişle doğduğu topraklarda- ki içsel arayışını yansıtan Odys- sea'nın Bakışı (1995) ile alışılmış yol filmlerinden ayn bir seyir izle- yen, yaşlı annesi ölüm döşeğindeki, kendi de amansız hastalığa yakalan- mış ünlü bir yazann (Bruno Ganz) To Livadi Pu Dakrizei / Yönetmen: Teo Angelo- pulos / Senaryo: T. An- gelopulos, Tonino Guer- ra, Petros Markaris, Gi- orgio Silvagni / Kamera: Andreas Sinanos / Mü- zik: Eleni Karaindru / Oyuncular: Aleksandora Aydini, Nikos Pursani- dis, Yorgos Armenis, Vassilis Klovos, Talya Argiriu / Yunanistan 2004 (Belge Film) • 'Ağlayan Çayır'la tarihsel ve siyasal bağlamda, sürgün, göç, aynlık, evlat acısı, vb. gibi temalan arkalayarak bir kez daha görsel etkileyiciliği had safhada, Angelopulos 'vari bir epik imzalamıs Angelopulos. Kariyerinin 35. yılındaki bu 12. filmi, parlak ışık ve renklere genelde sırt çevirmiş görünîülerin seyirciyi yer yer içine çekenpuslu manzaralar halinde aktığı, Eleni Karaindru bestelerinin yine gönül tellerini titrettiği, estetik bakımdan nerdeyse kusursuz ama dramatik açıdan atlamah-sıçramalı, uzun soluklu bir dönem filmi niteliğinde. geçmişle şimdiki zamanın birbirine karıştığı, hüzünlü geçmişe bakış'ını hikâye ederek 'Yarın nedir ki' so- rusuna adeta adıylayanıt veren Son- suzluk ve Bir Gün (1998) adlı 2 başyapıt armağan eden Angelopulos ustanın, 20. yüzyılda Yunanlılann zoraki göçmenliği üstüne tasarladı- ğı, yeni bir üçlemenin ilk ayağıymış Ağlayan Çayır. 20. yüzyıl başından sonuna dek, özellikle ilk yansında, iç savaşlardan, baskıcı yönetimler- den, çalkantıh süreçlerden, acı ve kandan geçilmeyen Yunanistan'ın yakın tarihini panoramik tablolarla yansıtan bu 12. filmi, ustanın vazge- çemediği ilgi alanlarına yöneliyor bir kez daha. Yoğun bir melankoli ve hüzün duygusuyla kanşık. Ekim devriminden sonra, 1919'da Kızıl Ordu'nun Odesa'dan kovala- dığı bir grup perişan Yunanlının, Selanik'in sulak bir köyüne göç et- meleriyle başlayan hikâye, 5-6 yaş- lanndaki her an el ele iki çocuğun (Eleni'yle Aleksis'in) büyüdükçe derinleşen aşkını anlatırken, arka planda ülkesinin geçtiği karanlık, kargaşalı dönemleri de yansıtmaya soyunuyor Angelopulos.Yine her zamanki demirbaş ekibiyle, Antoni- oni'nin senaristi Tonino Guerra, değişmez müzikçisi Eleni Kara- indru 'yla çahşmış usta, sadece ka- meraman değişmiş bu kez, o da yıl- ların Yorgo Arvanitis'i yerine, Son- suzluk ve Bir Güri'de Arvanitis'in çıraklığını yapmış olan Andreas Si- nanos. Odesa'dan kaçarken ailesini yitirmiş küçük Eleni'yi evlat edin- miş ailenin reisi Spiros (Vasilis Ko- lovos), kansı Danai'nin (Talya Ar- giriu) ölümü üstüne büyütüp yetiş- tirdiği Eleni'yle (Aleksandra Aydi- ni) evlenmek istiyor. Ama Eleni üvey babasıyla gerdeğe girmekten- se, ikizlerini doğurduğu çocukluk aşkı Aleksis'e (Nikos Pursanidis) kaçınca köyde rezalet ayyuka çıkı- yor. Ansızın ortalığı Amazon neh- ri'ne çeviren sel-tufana karşı, kara- lar bağlamış tüm köylünün ateş ba- şındaki, toplu ayinleri gibi etkileyi- ci, kalabahk sahneleriyle göz alan filmde, fonda Yunanistan'ın 1919- 49 arasındaki karmakanşık, sancılı yılları yer alırken Eleni'nin kasvet- li, ağdalı bir dramdan farksız zorlu yaşamını ve 30 yıllık 'yolculuğu- nu' izliyoruz, 170 dakikayı aşan bir süre boyunca. Sevdiğiyle ayn dü- şen Eleni, Amerikadan gelen mek- tuplarla idare ediyor, büyük hasret, yoksulluk çekiyor, faşistlerle komü- nistlerin ölümüne kapıştığı Yunan iç savaşında, solcuya yataklık ettiği için hapse atılıyor. Iç savaşın ardın- dan gelen dikta rejiminin tüm bas- kılarına maruz kalıyor. tki oğlunun da, hem de ayn cephelerde savaştı- ğını görüyor ve evlat acısı bütün acı- lannın üstüne tuz biber ekiyor fi- nalde... Firari genç çiftin yaşamı, kaçış, sel, savaş, zorluk ve aynlıklarla al- tüst olurken baba Spiros sürekli peş- lerindedir. tyi akordeon çalan Alek- sis, Eleni'yle kaçışına yardım eden kemancı Niko (Yorgos Armenis) sayesinde, düğün dernek işi ve sol- cu sendika organizasyonu bazı ge- celerde müzik yapan bir çalgıcılar grubuna dahil olup Amerikan rüya- sının peşinde Yeni Dünya'nın yolu- nu tutuyor 1936'da. Tabii ki bir ba- şına ikizlerini (Yorgo'yla Yanni'yi) büyüten Eleni'sini ilk fırsatta yanı- na aldırmak üzere. Ama heyhat, on- ları getirtebilmek uğruna ABD or- dusuna yazılan Aleksis'in Pasifik'te öldüğü haberiyle Eleni'nin dramı katmerleniyor sonuçta. Uzun soluklu bir dönem filmi Tarihsel ve siyasal bağlamda, sür- gün, göç, aynlık, evlat acısı, vb. gi- bi temaları arkalayarak bir kez da- ha görsel etkileyiciliği had safhada, Angelopulos'vari bir epik imzala- mış Angelopulos. Kariyerinin 35. yılındaki bu 12. filmiyle, parlak ışık ve renklere genelde sırt çevirmiş görüntülerin seyirciyi yer yer içine çeken puslu manzaralar halinde aktığı, Eleni Karaindru besteleri- nin yine gönül tellerini titrettiği, estetik bakımdan nerdeyse kusur- suz ama dramatik açıdan atlama- lı-sıçramalı, uzun soluklu bir dö- nem filmi niteliğindeki Çayır, Angelopulos sinemasının tutkun- larını mest edebilirse de artık us- tanın diyeceğini tükettiğini savla- yan karşıtlarını da illet edebilir. İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Alacakaranlıkta bir samuray... Yoji Yanıada'nın çok ilgi uyandıran fil- mi 'Alacakaranhk Sa- nıurayı', Japon kültü- rünün değişik bir yanı- nı anlatıyor: Samuray- ların günlük yaşamları ve dövüşmenin dışında olan sorumlulukları ne- lerdir? Samuraylarla il- gili çok film yapıldı ve bu kültürel karakterin özellikleri çok vurgu- landı. Onur, cesaret, kendi yaşamını hiçe sa- yan bir sadakat ile hiz- met etme. Ama samu- raylar bu özellikleriyle desteklenmiş kılıç kul- lanma ustahklannın dı- şında nasıl yaşarlar? Film, samuray gcrçeğinin insancıl yanını öne çıkarıyor. Yamada kamerasını buraya çe- virmiş. Melcl dönemlnln karışıklıkları Düşük rütbeli bir samuray, kendi köyünde annesi, karısı, iki kızı ile yaşıyor. Küçük bir evi var, yoksul bir yaşam sürü- yor. Karısı verem, hastalıktan çok çekiyor, annesi bunamış. Sonunda karısı ölüyor, samu- ray günlük sorumluluklarıyla baş başa kalıyor. Elinden ge- leni yapsa da kendine bakamı- yor, çevresinin alaylarına he- def olacak kadar düşkünleşi- yor. Fakat iki sevimli kızını çok seviyor ve onlarla birlikte yaşamak onu mutlu ediyor. Çevresinin onu yeniden evlen- dirme önerilerine de karşı çı- kıyor. Filmin bu bölümünde insa- nın evrensel sorunlarıyla kar- şılaşıyorsunu z. Küçük bir Ja- pon köyünün kendi içindeki yaşamını görüyorsunuz. în- sanlar, hayvanlar, köyün birbi- rini tanıyan insanları, klasik Japon terbiyesi, eğilip selam vermeler. Ama Japonya kanşmaktadır, aşiretler birbirleri ile savaşı- yor, Meici döneminin karışık- lıkları yaşanıyor. Bunlar tü- müyle köye kadar ulaşmıyor ama aşiret kurallan her yerde geçerli. Aşiretin ileri gelenle- ri bir kılıç ustasını suçlu bula- rak harakiri yapma cezası ve- riyor. Ancak bu usta bu ceza- yı kabul etmiyor ve harakiri yapmayı reddediyor. Bu du- rumda onu başkasının öldür- mesi gerekiyor. Ancak kılıcı çok iyi kullanan usta gönderi- lenleri öldürmeyi başarıyor. Bu durumda, öneri köyünde kendi halinde yaşayan bu sa- muraya götürülüyor. Samuray iki kızını, bunamış annesini düşünüyor, uzun yıllar boyu kılıç kullanmamış, dövüşme- miştir. Görevi kabul etmek is- temiyor. Başkanın çok sert tep- kisiyle karşılaşıyor, bu durum- da aşiretten çıkarı- lacaktır. Çaresiz görevi kabul edi- yor. Kılıcını kının- dan çıkarıp kılıç ustasının çekildiği evine gidiyor. Bu- rada kılıç ustasıy- la samuray arasın- da geçen konuşma çok önemli. Kılıç ustası, sadece ken- disine verilen gö- revleri yaptığını a- ma karşılığında cezalandınldığını, bunu haksız bul- duğu için karşı çıktığını anlatıyor. Dövüşmeye zorla- nan iki insan ara- sındaki bu konuş- ma Japon filmlerinde pek gö- rülmeyen insancıl bir sahne. Kılıç ustası buralardan çekip gitmek istediğini soylüyor. A- ma olay pek öyle gerçekleşme- yecektir. Samuray mltolojlsl Yoji Yamada, samuray mitolo- jisinin hiç bilinmeyen insancıl yanlannı öne çıkararak önemli bir film yapmış. Onların da in- san olduğunu, onların da korku- lan olduğunu, kaygıları olduğu- nu, görev diye verilen emirleri düşünüptartıştıklannı anlatıyor. Bu filmi izlerken bizim töre cinayetlerini düşündüm. insan- cıl kaygılarla sosyal zorlamalar arasında sıkışmış insanların bit- meyen çileleri. Film, Japonya'da ödüller al- mış, 2003 Yabancı Film Osca- n'na aday gösterilmiş. Kanım- ca, samuray gerçeğinin insancıl yanını vurgulayan görülmesi gereken bir yapım. Açılış İsveçli Arehn'in "Aşçrsıyla 28. Uluslararası Göteborg Film Fesûvalibaşlıyor GÜRHAN UÇKAN GÖTEBORG- '28 Dluslararası Gö- teborg Film Festivali' bugün başlıyor. 15 uzun filmin galasının yapılacağı fes- tivalde 450 film gösterilecek. Reha Er- dem'in 'Korkuyorum Anne' (2004) adh filmi de festivalin 'Aile filmleri' bölümünde yer alıyor. Geçen yıl Istan- bul Film Festivali'nde eleştirmenlerin özel ödülünü kazanmış olan film tngi- lizce alt yazılı gösterilecek. Reha Er- dem, festivale katılarak filminin tanıtı- mını yapacak. Bu yıl, doğumunun 100. yılı dolayı- sıyla, Isveç'in efsanevi sinema yıldızı Greta Garbo'ya da bir bölüm ayrıldı. Dlkkat çeken fllmler Festivalin 21 farklı bö- lümünün en ağırlıklı olanları, 'Almanya'da Bahar've'Afrika'dan'. Bunların ilkinde, genç ve yeni Alman sinemasının dikkat çeken yeteneklerinden Andres Veivel'in ' Ad- dicted to Acting' (2004), Catharina Deus'un 'About a Girl' (2005), Esther Gronenborn un 'Adil is Going' (2004) ve Oliver Schvvabe'nin 'Egoshooter' (2004)filmleri yer alıyor. Ayrıca, Fatih Akın'ın, Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü'nü kazanmış olan 'Duvara Karşı' adh filmi de bu bölümde. Isveç'in en tanınmış sinema eleş- tirmenlerinden, Alman sinemasının 1970'li yıllardan bcri görülmemiş bir canlılıkta olduğunu söyleyen Jannike Ahlund, özellikle Hans VVeingartners'in 4 Şişman Yıllar' ve Wim'in 'Bolluk Ülkesi' adlı filmlerini salık veriyor. Filminde hem sevdiği, hem de nefret ettiği Amerika ile hesaplaşan YVenders festivale katılacağını bildirdi. Yeni Afrika Sineması bölümünde de sinemaseverlerin merakla bekle- diği ilginç yapıtlar var. Bunlardan bazıları Cezayirli Nadir Moknec- he'nin 'Viva La Djerie' (Yaşasın Cezayır) (2003), Revel Fox'un 'The Flyer' (2005), Hubert Sauper'in 'Darvvin's Nightnıare' (2004) ve İsmael Ferrouki'nin 'Le Grand Voyage' (Büyük Yolculuk-2004) ad- lı filmleri. Bir süredir büyük atılım içinde olan tran sinemasına ayrılan 'İran Görüntüleri' adlı bölümde, 'Sar- hoş Atlar Vadisi' filmiyle ünlenen Bahman Ghobadi'nin 'Kaplunı- bağalar da Uçar' adlı yeni çalışması da y- er alıyor. İran film dalgasının kurucusu kabul edilen Dariush Mehrjul 'An- nemin Misafi- ri' adlı yeni fil- mini tanıtacak. Sinemaseverler, Mo- hammad Shiruani'nin 'Göbek' ile Behruz Afkhami'nin Kürtçe 'Ne- hirlerin Sonu' adlı filmlerini de iz- leyebilecekler. 7 şubat'a kadar sürecek tspanyolca film çeken yönetmenler- den bazılannın çalışmalannın gösteri- leceği 'Latin Öyküleri' bölümünde ye- ni Arjantin ve Şili filmleri dikkat çeki- yor. Şilili yönetmen Andres Woods'un 'Machuca' adlı filmi, Allende 'nın son zamanlannı yansıtıyor. Bu çarpıcı film, Şilili savcıların diktatör Pinotche 'nin dokunulmazlığının kaldırılması için başvurduğu kanıtlar arasında. 7 Şubat'a kadar sürecek olan Göte- borg Film Festivali'nin açılışı, İsveçli yönetmen Mats Arehn'in 'Aşçı' adlı filmiyle yapılacak. • 28 Ocak-7 Şubat arası 450 film gösterilecek. Reha Erdem 'in 'Korkuyorum Anne' filmi de festivalde yer alıyor. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Barboonia Manzaraları CHP llçeTeşkilatı Başkanlığı'na - Selçuk "18 0- cak günü sergilemek istediğiniz, 5253 sayılı Der- nekler Kanunu hükümlerine göre ilçemizde kuru- lu ve faaliyette bulunan Selçuk Belediye Spor Ku- lübü Derneği Tiyatro Topluluğu tarafından oyna- nan, yazar ve yönetmenliğini Hasan Öztürk'ün yaptığı 'Babalar' adlı tiyatro oyunu, içeriğinin izle- yiciler arasında farklı görüş ve fikir ayrılıklarına y- ol açabileceği değerlendirildiğinden, oluşması muhtemel olayları önlemek amacı ile 5442 sayılı lller Idaresi Kanunu'nun 32 maddesi 'Ç' bendi ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun 2. maddesi 'A' bendi hükümleri gereğince Kayma- kamlık makamının ... tarih sayılı olur'u ile oynatıl- ması sakıncalı görüldüğünden yukarıda belirtilen kanun hükümleri gereğince Selçuk ilçesi sınırları içerisinde gösterimi yasaklanmıştır. Bilgi ve gere- ğini rica ederim." Yazıyı gönderen makam: Selçuk Kaymakamlığı llçe Emniyet Müdürlüğü. Imza, Selçuk Kaymaka- mına vekalet eden Tire Kaymakamı Cezmi Türk Göçer'e ait. Olay basına 'Kaymakamın Ayıbı' baş- lığı altında yansıdı ve tüm suç kısa bir süreliğine izne ayrılan Selçuk Kaymakamı Hayri Sandık- çı'ya vekalet eden Tire Kaymakamı Göçer'in sır- tına yüklendi. Oysa, gerçekte yasaklama kararını alan kaymakam Sandıkçı. Ama, yasak kararını tebliğ etmeden izne ayrılıyor. Kısa süreliğine ona vekalet eden Göçer'e de kararı tebliğ etmek dü- şüyor. Tire Kaymakamı Göçer, adının bu işe karışma- sından üzgün. Tiyatrocuları kendi ilçesine davet ediyor, "Tire'de oyununuzu oynayabilirsiniz" di- yor. Zaten Selçuk Kaymakamı Sandıkçı da bunu doğruluyor: "Yasaklama kararı benimdir. Toplum- sal değerlerin rencide edilmesi nedeni ile alınmış- tır" diyor. Hasan Öztürk'e sordum, "Kaymakamı bu denli kızdıran oyun ne anlatıyor?" diye. "Can ba- bayla Dionysos öteki dünyada buluşuyorlar..." di- ye başladı anlatmaya... Ister buluşurlar, ister bu- luşmazlar, size ne? Barboonia'da mıyız beyler? önceki akşam 'Şans Kapıyı Kırınca' filminin ga- lasındaydım. Başından sonuna hiç aksamayan bir tempo, zekice yazılmış bir senaryo ve çok başa- rılı bir oyuncu kadrosu... 'Şans kapıyı Kırınca 'da, Ferhan Şensoy'un Barboonia diktatörü rolünde kimi hicvettiğini bilmeyen yok. Ama başkan Cast- ro, filmin çekimlerine hiç müdahale etmediği gi- bi, destek de vermiş (Castro'nun dostu, AB Par- lamentosu üyesi yapımcı Vural Öger'i kutlamak istiyorum, popüler filmin iyisi nasıl yapıhrmış gös- terdiği için). Dilerseniz, Barboonia adasından, uygarlıklarbe- şiği Selçuk'a dönelim ve "farklı görüşleri" tehlike- li addeden bir anlayışla AB standartlarını nasıl ya- kalayacağımızı kara kara düşünmeye devam ede- lim. Şimdi merakla bekliyorum, Sayın Içişleri Ba- kanımız, Selçuk Kaymakamı hakkında bir işlem yapacak mı diye? Yasaklama kararının muhatabı CHP'ye gelince (oyun o gece parti yararına oynanacağı için, kay- makamlık yasaklamayı onlara bildirmiş), Sel- çuk'un sanata saygılı Belediye Başkanı'nın pro- testo metnini okudum, ama Başkan Baykal'ın ağ- zından hiçbir şey duymadım bu güne dek. O ge- ce, 'Şans Kapıyı Kırınca'da Barboonia başkanının maceralarını izlerken çok keyifliydi. Soru sorup, keyfini kaçırmak istemedim. Farklı görüşlerden pek hoşlanmadığını bildiğim için... • • • Hafta başında Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi dostları ölüm (daha doğrusu öldürülme) yıldö- nümlerinde andık. Saygıyla, sevgiyle... Tüm yaşam- larını özgürlük savaşımına adayan bu dostlardan yo- la çıkarak, 24 Ocak'ın dünyada 'Öldürülen Yazarlar Günü' olarak anılmasını önerdi, Uluslararası PEN Türkiye Merkezi. Bugün ve sahnelerimizdeki önem- li bir oyun nedeniyle, ilk 'faili meçhul' cinayetlerden birine kurban giden edebiyatımızın büyük ustası Sa- bahattin Ali'yi sevgiyle anmak istiyorum... AST'da sahnelenen 'Benim Meskenim Dağlardır', bu hafta bir günlüğüne Istanbul'a geliyor. AN Berk- tay'ın yazıp, Rutkay Aziz'in yönettiği ve başrolünü oynadığı, mevsimin en başarılı yapımlarından birini kaçırmayın derim... Haftaya, tiyatro gene gündemi- mizde olacak ve Sabahattin Ali cinayetini TBMM gündemine getiren bir CHP milletvekilinin çabaların- dan söz edeceğim. Bu hafta (2 Şubat) bir büyük oyuncunun, Tuncel Kurtiz'in doğum gününü kutlayacağız. Ustayı sev- giyle kucaklarken, sizlere önemli bir kitabı, Boyut Ya- y/n/ar/'nın "Tuncel Kurtiz Bölük Pörçük", okumanızı önermek istiyorum. vecdisayar@yahoo.com K U L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle