21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 | Türkleruı "bin" yıflıfc W yolculuğu nasü oldu? Ne bıddularsa "bin"diler, Batıya doğru gittiler... Tel: 0.212.512 05 05 Faks; 0.212.512 44 97 - Işsizlik terörü körüklüyormuş... "Bush'u kim körüklüvor!" TürklerDr. Cüneyt Akalın: "Londra'da açılan 'Türkler' sergisi, Istanbul ya da Ankara'da açılsa kapısından içeri girmeyecek olan Türkiye'deki bazı 'aydın'lar özel uçakla Londra'daki sergiye götürülünce Türkleri keşfettiler. Kutluyorum." AB uzmanıYrd. Doç. Dr. Atilla Öner: "AB ile müzakere sürecinde 30 ana başlık altında ele alınacak dosyalar, üniversitelerimizde lisansüstü tez konusu yapılabilir. Her dosya üzerinde • Türkiye genelinde 200 öğrenci çalışma yapsa ortaya 6 bin yüksek lisans tezi çıkar ki bu da AB uzmanı binlerce akademisyen kazanmak demektir." Imanya Atatürkçü Düşünce Dernekleri; Köln'deki genel kurul toplantısında yeni bir yapılanmaya gitti ve Almanya Atatürkçü Dü- şünce Dernekleri Federasyonu kuruldu. Dursun Atılgan'ın genel başkanlığını üstlendiği fe- derasyonun Alman yasalarına göre tescili için gerek- li başvuru yapıldı. Federasyonun genel kurulundayayımlanan sonuç bildirgesinde ise Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ve Türkiye'deki başkanlık istemi tartışmaları ele alındı. Almanya Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federas- yonu'nun bildirgesi özetle şöyle: "Türkiye'nin Atatürk'lü yıllarda dünyanın çok az sa- yıdaki saygın, güvenilir ve barışçı ülkelerinden birisi olduğunun farkına varan devletler, ülkemizi 1932 yı- lında Milletler Cemiyeti'ne üye olması için davet et- mişlerdi. Böylece, Atatürk Türkiye'sinin saygınlığını ve gü- cünü resmen tanıdıklarını ortaya koymuşlardı. GörevBugün aynı devletler Türkiye'yi Avrupa'nın dışında tutmak için, bir taraftan yeni kriterler öne sürerken, diğer taraftan da ülkemizdeki acemi yöneticileri yön- lendirerek, AB'ye tam üye olunmuş gibi, bayram yap- tırtmayı başardılar. En büyük ödün olarak da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gözden çıkarılmasını is- tediler. Bu vahim durumlar karşısında çaresiz görünen hü- kümet, 'başkanlık sistemi' kampanyasıyla Türki- ye'nin gündemini kendi çıkarları doğrultusunda de- ğiştirmeyi amaçlamaktadır. Kampanyanın dozunu ise, cumhuriyet kurmuş olan CHP'nin içinde bulunduğu düşündürücü görünüm- den yararlanarak artırmaktadır. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, Türkiye, gittikçe bilinçsızleştirilmek ve demokratik katılımdan uzaklaş- tırılmak istenen kuşaklaryetiştirme amacını güden si- yasetçilerin cirit attığı olağanüstü boş ve büyük bir meydan haline getirilmeye çalışılmaktadır. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir, cumhuriyetimizle bir- likte başlatılan aydınlanma sürecinin nerelere getiril- diğini ve cumhuriyetimizin getirdiği değerler dizgesi- nin hangi değersizlerin elinde fire verdiğini fark etme- mek olanaksızdır. Bu ters gelişmeye artık seyirci kalınmamalıdır! Bu nedenle, dünyanın neresinde olursa olsun, Atatürk- çü Düşünce Derneklerine düşen Atatürkçülük ödevi çok çetindir. Atatürkçülerin gücü bilgiye, bilince ve bağımsız dü- şünebilme özelliğine dayanır. Atatürkçüler, bu güçle halkımızı beslemek ve Ke- malizmin dinamizmini ortaya koymak, böylece de halka dayalı ve halk mayalı cumhuriyetimize sahip çıkmak zorunludur." Giriş Akif Kök şAkif Kökçe: "Ankara'da AB karşıtı eylem yapan öğrenciler cezaevinde. Türkiye AB'ye giremedi ama AB için çıkarılan uyum yasaları ile AB'yi protesto eden gençler içeri girdi! SESSÎZ SEDASIZ (!) r v n ^İM ) ~ Kıbrıs'ta bir Türk askeri vuruldu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kaymaklı bölgesinde sınır nöbetı tu- tan bir Türk askeri Rum kesiminden açılan ateşle başından vuruldu. As- ker, komaya girdi. Bizim medya da ko- ma halinde; kısa bir "haber"den sonra Rumların vurduğu Türk askeri görmez- den geliniyor. Maksat "canım-cicim mu- habbeti" bozulmasın! Ankara'dan dostumuz Mustafa Yıl- dırım, Kıbrıs Rum kesiminin gazetele- rine göz atmış; Rumlar panik halinde; olayı üstlerinden atmak için her yola başvuruyor. Rum Savunma Bakanı ve Rum Milli Muhafız Ordusu Komutanı birlikte basın toplantısı düzenleyip, Rum tarafından ateş açılmadığını bil- diriyor. Rumlar, Türk askerinin havalı bir tüfekle vurulduğunu öne sürüyor. Rum gazeteleri de neredeyse Türk as- kerinin kendi kendini vurduğunu yazı- yor. Işte gazete haberleri: Alithia: Bizim Milli Muhafızımızın her- hangi bir şeyi vurmak için hava tüfeği kul- landığına ilişkin herhangi bir veri yok. Fi- leleftheros: Hava tüfeği mermisi karışık- lıkyarattı. Işgal ordusunun askeri yaralan- dı. Simerini: Türk, hava tüfeğiyle yara- landı. Ateş özgür bölgelerden açılmadı. Politis: Kuşkulu mermi nedeniyle alarm. Milli Muhafız Ordusu kesinlikle karışma- dı. Merminin özgür bölgelerden atıldığını gösteren bulgu ortaya çıkmadı. Mahi: Türk askerine Yeşil Hat'ta hava tüfeğiyle ateş edildi. Haravgi: Ateşkes hattında o- lay. Işgal ordusunun askeri yaralandı. Yüksek Yerilim Hattı CHP'de tek adayda anlaşılamıyor' Böyle giderse oy kaybede kaybede tek seçmende anlaşacaklar! erdincutkucı yahoo.com BeyoğLu'nda 6 Ağır Roman'ı Hep IzJiyoruz PERÎHAN ERGUN Metin Kaçan'ın "Ağır Ro- man"ını okurken filmini izler- ken (Ne yazık ki balesini göre- memiştim) çok abartılı bul- muştum. Doğaldırki bu algıla- mamda Aynalıçeşmeli (Ka- sımpaşalı) oluşumun ve de Sevgili Sait Faik'in Dolapde- relileretutkusunun psikolojim- de etkisi vardır. Sadri Alışık Tiyatrosu'nda sahnelenen Ağır Roman'ı, ön- cekilerin aksine bambaşka bir duygu ve heyecanla izledim. Son yıllarda işitmekte ve göz- lemekte olduğum Taksim'in Feridiyesi'nden başlayarak Tarlabaşı Caddesi'nin alt şeri- dindeki Turan Sokağı'nın, Sa- kızağacı'nın, ömer Hay- yam'ın, kısmen de Aynalıçeş- me'nin, alt yanı Sururi Par- kı'ndan başlayarak Yenişehir, Dolapdere, Hacı Ahmet, Bül- bül Mahallesi vs'de tiyatro sahnesinde sunulan benzeri olaylardan çok daha beterleri yaşanıyor. Gün içinde sayısız kapkaç, yaralama, uyuşturu- cu ve kadın satıcılığıyla eşcin- sel olayları da işin cabası. Bir süre önce gasp, hırsızhk olay- larının bu semtte günde beş bini aştığı Beyoğlu Emniyet Müdürü'nün basına beyanıyla da kanıtlandı. Sahnedeki yara- lama aracı sustalının yerini muştalar, tornavidalar, falça- talar, kapkaççıların acımasız tekmeleri, yumrukları aldı. Em- niyet müdürlüğünün önünde, oteller civarında gece gündüz fark etmeksizin bu korku veri- ci işlemler yapılır oldu. Oysa bin dokuz yüz yetmiş ve seksenlerden sonra kamu- laştırılarak genişletilen Tarla- başı Caddesi nedeniyle bu ye- rin cemaatı da binalarıyla bir- likte yok edildi. Altmışlı yılların acılı Kıbrıs ve 6-7 Eylül olayları dayerli Rum- ların tedirginlikle büyük bir kıs- mının kaçmalarına neden olunca semtin insan dokusu değişti. Yukarıda sıraladığım yerlerdeki tarihi özgün yapılı binaları, Doğu ve Güneydo- ğu'nun göçerlerince işgal edil- di. Semtin kentsel yapısının yerini kırsal kesimin işi gücü olmayan, geçimlerini küçük çocuklarının sırtından veya ka- ranlık yollardan sağlamaya ça- lışan ailelerle kişiler aldı. Bu doku değişimi mekânlarını bı- rakmamaktadirenenlerin hava kararmadan evlerine çekilme zorunluluğunu getirdi. Beyoğ- lu'nun o eski özlenen, özenilen görüntüleri kayboldu. Ben de inatla semtimi ve evimi terk et- meyenlerden biri olarak, ço- cukluğumun bayram yeri, şim- dilerde binlerce ağacın yok edilerek yapımı sürdürülen spor kampusuyla stadyumun yer aldığı yok olan Âşıklar Meydanı'nın üzerinden seyri- ne doyamadığım Haliç'le eski Istanbul'un görüntüleriyle öz- lem gideriyorum. Işte sahnedeki Ağır Roman'ı T • • • bu duygu ve düşünceleri ya- şayarak izledim. Oyunu yöne- ten Barış Erdenk'in de işaret ettiği gibi "Onlarşehrin ve ha- yatın dışına ittiğimiz insanlar. Acılarını acılarımızdan, sevda- larını sevdalarımızdan ayırdı- ğımız insanlar... Oysa Öteki- leştirdikçe öteki kalmaya mahkûmuz biz de... Oysa metropolün karmaşasında eli- mizden, yüreğimizden kaçır- dığımız pek çok şey hâlâ o mahallelerde belki de." Ben- ce gerçekte kesinlikle... Oyunun sahne ışıkları yandı- ğında orta yerde Meral Oğuz, mahallenin baş kadını gacosu görüntüsünde öyle bir portre çizmiş ki, eski film ve sahne- lerdeki Oğuz'dan ve Burgaza- dalı komşum Meral Hanım'la onu ilişkilendirmek imkânsız- dı. Bu sanatının gücüydü. Sahnede en küçük rollerdeki- ler de sanki başrollerdeydiler. Hepsi kusursuz oyuncuydular. Kerem Alışık bu oyundaki tiplemesiyle kesinlikle ışıklar içindeki babasını çok kıvandır- mıştır. Sadri Alışık'ı son filmi sandığım "Yengeç Sepe- f/"nden sonra hiç unutama- mış, dram gücünü hep özlemi- şimdir. Bu özlemim oğlu Ke- rem'in bu oyundaki başarısı- nın getirdiği gerçek sanatçı görüntüsüyle bende baba Sadri'nin merdivenine tırma- nışta çok başarılı olacağı dü- şüncesini yarattı. Oyunun bitiş bölümünde mahallenin eski kabadayısı Sado'dan (Nihat Nikerel) kendine emanet edi- len, sokaklarının koruyuculu- ğuyla sustalısını onun gücün- de kullanamayışından duydu- ğu acıyı öylesine canlandırdı ki döktüğü gözyaşlarıyla ze- min yıkandı, seyirci çıt çıkar- maksızın bu tabloyu aynen hissederek izledi. Oyunda mahallenin berberi Ali rolündeki Cezmi Baskın acımasız, eşi Imene'yi (Gül- sen Tuncer) eve kapatıp, pen- cereden bile görünmesine izin vermeyen, sokak ortalarında dayak atan, kendine her türlü hovardalığı hak sayan tiple- mesiyle herzeminde rastlanan maço koca ve sevgisiz baba örneklemesini yansıtıyordu. Sonuçta karısını, baskılarıyla çıldırtan, iki oğlunu da özün- den koparan toplum gerçeği- mizin örneklerinden bir baba- yı ve töresel içgüdülerin kötü örneğini çiziyordu. Tıpkı va- roşların ve Anadolumuzun bir- çok yöresinde görünen acı ve- ren aileyapısını canlandırıyor- du. Sonuç olarak, Ağır Roman toplumsal gerçeğimizin ayna- sı olmaya devam ediyor. Bu acı veren yapının da sürerli, çağdaş, yaygın eğitimle ve planlı üretimimize dönük kal- kınmayla dışa bağımlı olmak- sızın oluşabileceğini sergiliyor. Buna bakıp geçenlere değil, çareler düşünenlere sesleni- yor. Acep görmezler görür, duymazlar işitirler mi?., ÇtZGÎLÎK KÂMÎL MASARACI kamilmasaraciiamynetcom HARBt SEMİH POROY semihporoyia yahoo.com HAYAT EPtK TİYATROSU MVSTAFA BILGIN hayatopik(n>myn6t.com "..atmosferdeki karbondioksit oranının kritik bicimde v ldği ş d h iklim deöisimlcri gibi afetı meydana gelebilecek. Büyljk kuraklıkTar ve su Kıtlı§! yaşa ngck ormanfar yok olacak tanmdo ver ..atmosferdeki karbondiok seldıği aşamadan sonra hız ı meydana gelebilecek. Büyljk k f y §! ngcak, ormanfar yok olacak, tanmdo verim oii- ük oranda dûsecek, dçnızlerin seyiycsi yuk- selecek ve hastalıklar tır manı$a geçccek..." TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 27 Ocak wtvu3.niumtaz-arikan.coin ALICE /Ç//V YAZIIAN MASALLAR.. 1832'PE SUGÜN, UNLÛ YflZAK L£U//S CAgÜOLL (J.IVİS K£ROL~) İNGÎLTE/ee'Pir &OĞDÜ. CHARLES PODGSON CA OATFO/ZP ÛM've/ZSırESİ'NbE OERS t/EgM/Ş, tCi774pLA£ YABM/ÇT/. "DU2LBM m.iGONOMETR.İSİ FOFîMÜU-ERİ ', "PErEfZMiNANTLAg. ÜSTZİNe ÖN İfjCeLEMBLEfZ" GİBİ CİODÎ YAPlUAfZ /CALEME ALM/ÇTI. BU A/SAPA, ÇOCUfCLAgA SEVGlSİ, ONLAE- LA OYUNLAfZ OYAJAYtP AAASALLAR. AA/LATAAASf BİR SAffCA YÖMÜUÜ GÖSrEZMEKTEYDİ. /ŞTE, YA- K/NPAN TAMIPIĞI BİR AİLENİN KÜÇÜK KIZ/ ALICE UOPELL İÇİN YAZDIĞI "ALİS HARİ&4CA/S. OİYARlNOA "(ALICS'S API/ENTU&ES W WONDEKLANO) VE Pİ&ER. MASALLAR.INI BÖYLE YAZMIÇTI (SOU>A). BU TVfS. KİTAPCAKPA LEMS CAeROLL AOtNIMUANMIfrT. K Cumhuriyet kitap kulübü Cumhuriyet YILLIK İKİ CİLT BİRARADA 1. Cilt: 1 Ocak 1997/31 Aralık 1999 2. Cilt: 1 Ocak 2000/31 Aralık 2003 Çağ P a z a r l a m a A.Ş. T ü r k o c a ğ ı C a d . N o : 3 9 / 4 1 3 4 3 3 4 C a ğ a l o ğ l u - İ s t a n b u l T e l : ( 0 2 1 2 ) 5 1 4 01 96 Faks:(O212) 5 1 4 01 95 BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 2003/319 Davacı Durkaya Beşıncı tarafından davalı Annemarıa Beşincı aleyhıne mahkememıze açılan boşanmanın tenfizi davasında ve- rılen ara karar gereğince; Aşağıda kımlığı yazılı davalıya dava teblığ edılemediği, anlaşıldığından bu ilanın yayım tanhinden iti- baren 15 gün sonra davalıya davanın teblığ edildığı hususu ılanen teblığ olunur Davalı: Annemarıe Beşincı (Ouındue) Versinsstr 29 5800 Hagen c/o Traud Vekılı: Av. Dr. Voss ve ortakları Hagen Basın- 51398 KARTAL 2. AİLE MAHKEMESt'NDEN Esas No- 2003/399 Davacı Abbas Ekşı tarafından davalı Münevver Ekşı aleyhıne açı- lan boşanma davasınm alınan ara kararı gereğince, Mahkememızce davalı Münevver Ekşı'ye adresı belirlenemedığınden teblıgat yapıla- mamış olmakla duruşma gününün gazete ile ılanen tebliğıne karar verilmiş olup, Davalı Münevver Ekşi'nin duruşma günü olan 16.02.2005 günü saat 10 OO'da mahkememizde hazır bulunması veya kendisinı bir vekille temsıl ettırmesı, dunışmaya gelmediği, kendisi- nı bir vekille de temsil ettırmediğı takdirde, yargılamaya yokluğunda devam edileceğı ve karar venleceğı hususu davetıye yerine geçerli olmak üzere ılanen teblığ olunur. 25.01.2005 Basın: 2916 Nüfus ciızdanımı ve TURMOB kımlığımı kaybettım Hiikümsüzdiır. İSMAİLKARAKÖYLÜ DUZ ÇİZGİ ÜMİT ZtLELÎ Truva Atları! - Halk değişim istiyor!. Iddialı laf değil mi? Hele birinci sayfa man- şetinde çok daha etkili duruyor. Milliyet gaze- tesi günler önce "büyükreferandum" adı al- tında "CHP'nin lideri kim olmalı" sorusunu sormuş, okuyucusunu oy vermeye çağırmıştı. Milliyet, dün "büyük" referandumun sonuç- larını "Halk değişim istiyor" manşetiyle duyur- du. Buna göre halkın yüzde 90'ından fazlası CHP Genel Başkanı Baykal'ın değişmesini is- tiyordu.. Peki aynı halk kimi o koltukta görmek istiyordu? Işte tam bu noktada Milliyet gaze- tesinin "referandum "una katılan halkın duru- muna bir göz atmak gerekiyor. Gazetenin ver- diği bilgiye göre bu "büyük referandum"a in- ternetten 52 bin, gazete formu gönderme yo- luyla 11 bin küsur kişi katılmış. Gazete yoluy- la katılanların yüzde 70'i, internetten katılanla- rın yüzde 53'ü son genel seçimde CHP'ye oy vermiş. Gazete internetten katılanların güvenir- lik durumunu açıklamamış. Aslında form gön- derenlerin durumu da çok farklı değil. Yüz yü- ze yapılmayan "referandumun" kaderi bu ta- bii! Katılımcılar CHP'nin kimliği konusunda da üçe bölünmüş. Sosyal demokrat, Atatürkçü ve çağdaş demokrat yanıtları birbirine yakın oran- larda yer almış. Bu yanıtlardan anlaşıldığı ka- darıyla oylamaya katılan halkımız, CHP'nin kimliği konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Di- yeceksiniz ki, "CHP'nin yöneticileri, milletve- killeri yaşamıyor mu?" Çok haklısınız! Gelelim "Kim genel başkan olsun" sorusu- na; internetten katılanların yüzde 31'i, gazete formuyla katılanların ise yüzde 58'i bu soruya Mustafa Sarıgül yanıtını vermiş. Ikinci sırada ise yüzde 20 ve yüzde 12 ile Zülfü Livaneli bu- lunuyor. Baykal ise çok gerilerde, yüzde 7 ve yüzde 5 oy almış. - Bu durumda Deniz Baykal gitmeli mi? • • • Bu sütunu 8 yıldır okuyan Cumhuriyet oku- ru, benim hem Baykal, hem CHP yönetimi ko- nusundaki düşüncelerimi bilir. Katıldığım kon- ferans ve panellerde de düşüncelerimi çok açık şekilde seslendirdiğimi de görmüştür. Bir ga- zeteci, bir Kemalist ve bir Türkiye Cumhuriye- ti yurttaşı olarak yukarıdaki soruya yanıtım şu- dur: - Evet, Deniz Baykal gitmelidir! Ancak gelecek olanın kimliği de aynı ölçüde önemlidir. Bu kurultayda o koltuk, CHP'nin ba- şına geçmeyi düşleyen "Truva at/ar/"ndan özenle korunmalıdır... ABD desteğiyle partiyi "dönüştürms" görevine talip olanların, ülke- yi IMF ve Dünya Bankası marifetiyle kölelik dü- zenine mahkûm eden "görev//"nin vekâletini üstlenenlerin o koltuğa oturması düpedüz ci- nayettir! Görünen o ki Deniz Baykal bu kurultaydan delege desteği ile galip ayrılacaktır. Ama o ka- dar!.. Çünkü Baykal da bilmektedir ki, bu ku- rultay aslında onun için de sonun başlangıcı- dır. Tüm ipuçları, Baykal'a "bu işin bittiği" mesajını vermektedir! Deniz Bey eğerşükran- la anılmak istiyorsa kurultayın hemen ertesi gününden itibaren CHP'yi yurtsever kadrola- ra teslim edip onuruyla çekilmenin hesapları- nı yapmalıdır. llhan Selçuk dün "Türkiye bıçak sırtın- dayken" başlıklı yazısında, ülkenin koşar adımlarla yaklaştığı felaketi anlatıyor, ılımlı Is- lam iktidarının devlet düzenini değiştirmek üze- re olduğunu vurguluyordu. Evet, Türkiye bir varoluş sınavıyla karşı karşıya... Bu iktidar kar- şısında muhalefeti ancak yurtsever kadrolar yükseltebilir. En büyük görev de CHP'ye düş- mektedir. Deniz Baykal birleşmenin, güçlen- menin yolunu mutlaka açmalıdır. Yoksa Türki- ye varoluş mücadelesini kaybedecektir... - O mücadele yitirildiğinde CHP'nin ba- şında bulunmanm da hiçbiranlamı kalma- yacaktır! e posta: umitzileliCagmail.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDAINSAĞA: 1/ Yabanı zey- tin.. En kısa zaman süresi 2/ Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarlık. Tespihlerin baş tarafına geçinlen uzunca parça. 3/ Adları sıfat yapan bir ya- pım eki.. lş- siz, aylak. 4/Yemen'in ekonomik başkenti... Bir nota. 5/ Yeniçeri adaylanna verilen ad. 6/ Bir kimseyle bırine gönderilen şey... Söz- cük türetmek ya da sözcüğün görevini be- lirtmek ıçın kullanılan bıçim venci ses. IIU- tanç duynıa... Kırkpı- nar güreşlerini düzenlemeyi üstlenenkişiye verilen ad 8/Bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıklan... Su kıyılarında yetişen ve kökü hekimlik- te kullanılan otsu bir bitki. 9/ Bir soru sözcüp... Ar- mudu, keçisi ve kedisi ünlüdür YUKAR1DAM AŞAĞIYA: 1/ Genellikle buğday tarlalarında yetişen, tohumu zehirli bir bitki... Zihın. 2/"Erol — " : Ressamımız... Din adamlarınrn simgesi sayılan başlık. 3/ Lityum elementınin simgesi... 1950'li yıllarda ülkemizde büyük seyirci toplayan ünlü Hint filmı. 4/ Tevrat'a göre yeryüzü cenneti... Lantan elementinin sımge- si. 5/Canlı, neşeli ve sokulgan. 6/Korunmak için bir yere bırakılan eşya... llave. 7/Güzel sanat... "Züğürt — " : Nesli Çölgeçen'in filmi. 8/ Ishal... Anlann çı- kardığı bir tür salgı. 9/Neon elementinin simgesi... Y.K. Karaosmanoğlu'nun, cumhuriyetin ilk yıllannı konu alan romanı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle