23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 25 OCAK 2005 SALI 14 KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr r SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL 'i 'förldı' okumakOyutı Atölyesi yeni bir uygula- ma başlattı. Bir yandan 'yıldız' oyuncuların başı çektiği yapımlar sürerken, bir yandan da genç ekip- lerle 'farklıtiyatrotadı veren' ya- pımlar sunuluyor. 'Othello' bu tür yapımlardan bi- ri. Yönetmeninden oyunculanna, ışık tasarımcısından müzik tasa- rımcısına dek, her biri sanat eğiti- mi veren okullardan yetişmiş ve profesyonel yaşama atılmış genç kuşaktan sanatçıların kotardığı ya- pımın temel yaklaşımı Oyun Atöl- yesi'nin 2004-2005 tiyatro döne- mi oyunlan bağlamında yaptığı se- çimi yansıtıyor: "Klasikler ağır- dır, anlaşılmazdır" yönündeki yan- lış anlayışı kırmak ve günümüz se- yircisiyle klasik yapıtları sıcak bir tiyatro ortamında buluşturmak. Shakespeare'in 'Othello'su fark- lı biçimlerde okunmaya yatkın bir metindir. En genelde insan davra- nışlarının gizemini açığa vuran bir nitelik taşır. Othello karakterinde, aşkın doğurduğu kıskançhğın 'onur' anlayışıyla buluşunca, bu kişinin doğasında barındırdığı 'öf- ke' gizilgücünü nasıl harekete ge- çirip çılgınlık noktasına ulaştırabi- leceği gösterilir. lago karakteri ise sıradan bırinin -yeterince kurnaz- sa- 'hasetettiği' soylu yaradılışta- ki kişilerin (Otheüo'nun) zayıf yanlarını keşfederek onlan nasıl parmağında oynatabileceğinin ya da Roderigo (TbğanŞerifÖnay) gi- bi saf insanları kendi çıkarları doğ- rultusunda nasıl kullanabileceği- ni gösterir. Bir başka okumada, 'beyaz Hı- ristiyan' bir toplumun (Venedik), siyasal başanya ulaşma yolunda yardımına başvurduğu başka ırk ve dinden kişileri (Mağripli Othel- lo'yu) nasıl pohpohlayıp baş tacı ettiğinin, çıkarları sağlandıktan sonra da onlan nasıl rahatça göz- den çıkarabildiğinin altı çizilebilir. Othello karakteri, Venedik top- lumuna hizmet eden, ancak, o top- luma ne denli yabancı olduğunu, onun 'farklı' oluşundan kurnazca yararlanan bir Venedikli'nin oyu- nuna geldıkten sonra çok geç an- layan bir 'öteki' olarak okunabilir. Iago'nun kendıne rakip gördüğü ve yok etmek istediği 'beyaz Hıris- tiyan' Cassio (Öner Erkan) oyun O boyunca hıçbır zarar görmezken, Othello'nun her şeyı yıtirmesı ve elinden alınan komutanlık görevı- nin Cassio'ya verilmesi ironiktir. Iago'nun oyunları yalnızca 'öteki' üstünde başanlı olabilmiştir. Trajik kahraman Othello'nun 'trajikzaaf'ı Vene- dik toplumuna 'yabancı' oluşu, 'trajik hata'sı ise kültürünü tanı- madığı bir toplumdan kız alması- dır. Başanlı bir komutan olması nedeniyle yüceltilişi onun kendı- sini neredeyse 'tannsal' boyutta görmesine neden olur. Desdenıo- na'yı 'tannsal' bir ceza verirmiş- çesine yok etmesi ile Iago'nun oyu- nuna kurban gittiğini anladığı kı- sacık süreç içinde 'tann' değil, 'çok seven aına akıllıca sevmeyi bil- nıeyen' bir 'insan' olduğunu anla- ması ve kendisini hiç duraksama- dan cezalandırması onu 'trajik kah- raman' boyutuna yükseltır. Desdemona, sevgisi uğruna top- lumunun kurallarını çiğnemış, yap- tığı seçimin bedelıni sevdiği adam tarafından yok edilmekten kork- maksızın ödeyebilen trajik bir kah- ramandır... Doğal ki oyunun her okuması yapım bağlamında düzenlemeler gerektirir. Çünkü her okumanın vurguları farklı olacaktır. Aynı iş- lem Oyun Atölyesi yapımı 'Othel- lo' çalışılırken de gerçekleştırıl- miş. Metin düzenlenirken oyunun biçimi ve içeriği açısından ikı te- mel saptama yapılmış: Oyun bir masal aktarımı sıcaklığı içinde yun Atölyesi 2003-2004 tiyatro döneminde klasik yapıtlarla seyirciyi sıcak bir tiyatro ortamında buluşturmayı amaçlıyor. Kemal Aydoğan'ın sahnelediği, başrollerini Emre Karayel, Barış Yıldız ve Işık Yönt gibi genç profesyonellerin oynadığı Shakespeare'in 'Othello'su masalsı/oyunsu bir anlatımla sunuluyor. 'açık biçim'de sunulmalı; oyunun içeriğinin vurgusu erkek-egemen toplumun 'kadın'a 'insan' olarak değil, erkeğin malı olan bir 'cinsel nesne' olarak bakışı olmalı. Ger- çekten de oyunun üç kadın kişisi Desdemona (Işık Yönt), Emilia (Esra Uygur) ve Bianca (Neslihan Kolaylı) bu vurguyu taşımaktadır. "Facla'ya masalsı anlatım 'Othello'nun Orhan Burian çe- virisi belirlenen konsept doğrul- tusunda kısaltılmış ve sadeleştiril- miş. Seyirciyle iletişim içinde olan bir anlatıcı/meddah (Alpay Kemal Atalan) aracılığıyla ilk perde yal- nızca 'masal' gibı anlatılmış. Boş sahneye oyunculann rol aralann- da oturacağı özel koltuklar yerleş- tirilmiş. Dramatik sahnelere kişi- lerin Kıbrıs Adası'na ulaştığı aşa- mada geçiliyor. Yönetmen Kemal Aydoğan'ın hızlı ve ekonomik ha- reket düzeni ve GamzeKuş - Ben- gi Günay'ın oyuncu koltuklannı ve sahne araç gerecıni işlevsel bo- yutta değerlendiren sahne tasanmı içinde oyunun dolantısına şık bir görsellik kazandınlmış. Barış Yıldız Iago'da commedia dell'Arte biçeminı anımsatan al- benili bir oyunculukla, kötülüğe güldürücülükkatarken, Othello'yu -çok şükür, yüzünü karaya boya- madan- oynayan Emre Karayel, Mağripli'nin 'farklıhğını' jest ve hareket düzeyinde ortaya koyu- yor. Tolga Çebi'nin müziği ve Ir- fan Varlı'nın ışık tasarımı, olayın sahnede pürüzsüz akışmı sağla- mada önemli iki etken. Aynı ku- maşlardan yapılmış gıysilerin ka- rakterlere göre çeşitlendirilmiş ol- ması da ayrı bir görsel hoşluk ya- ratmış. Yine anlatıcı ile başlayan ikin- ci bölüm, Othello'nun yaşadığı ağır bunalım canlandırıldıktan sonra, çok başanlı biçımde tasar- lanmış 'boğma' sahnesine odak- lanıyor. Bu sahnenin hemen ar- dından ise sahne olayı şarkı eşh- ğinde yapılan bir özet yoluyla 'oyunsu' bir yaklaşımla noktala- nıyor. Böylece temel vurgu, yönet- menin konseptı doğrultusunda, Ia- go'nun kötülüğü ya da soylu Ot- hello'nun aldatılmışlığı yerine, Desdemona'nın erkek-egemen dünyada 'kurban' edilişi üstün- de. Trajik kahramanının serüveni eksik gösterilınce 'trajedi' de or- tadan kalkıyor. Geriye -anlatıcının seyirciyle şakalaşmalannın gerek- sizce uzatıldığı- masalsı/ oyunsu bıçemde başarıyla sunulan 'facia' kalıyor. ttirazım yok. Çünkü oyun bu biçimde tasarlanmış. Ama üzüntüm, Othello'nun serüveni- nin oyunda yer alan dramatik aşa- malarını gerçek bir trajedi oyun- cusu derinliği ile canlandıran ve 'facia' sahnesinde -Desdemona'yı oynayan Işık Yönt'le birlikte- müt- hış bir trajik etki yaratan Emre Karayel'in Othello karakterinı oyu- nun son noktasına dek taşıması- na yönetmenin konseptinin izin vermemiş olması. Ankaralı koronun dünya ezgilerini seslendirdiği ikinci albümü, önümüzdeki günlerde müzikseverlerle buluşacak Orfeon Oda Korosu 10. yaşnnkudııyor KÜLTÜR • SANAT Dilek Türker Tiyatro Ayna PİR SULTAN ABDALYazan Yoneten Mahmut Gökgöz Genel Sanat Yonetmeni Dilek Türker Dekor Kostum Osman Şengezer Muzık Nurettin Özşuca Koreografı Nasuh liarın Işık Tasarım Yüksel Aymaz 27 - 28 Ocak 10-11 - 1 7 - 1 8 - 2 4 - 2 5 Şubat Saat: 21.00 AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ GİŞE TEL: 0212 351 93 84 T C KULTUR ve TURİZM BAKANLlfil'NIN MADDİ KATKILARIYL A Kültür Servisi - 1994 yılında, değişik meslek dallarına mensup gençler tarafından kurulan Orfeon Oda Korosu, onuncu yılını kutluyor. Şimdilik 8 ülkede 99 konser veren Şef Elnara Kerimova yönetimindeki Orfeon'u, bugünlere 20'den fazla meslek grubundan 50'nin üzerinde korist taşıdı. Orfeon, son olarak Muhanımed Ali Cinnah tarafından 18 Kasım tarihinin 'Kemal Günü' ilan edilişinin 66. yılında, Pakistan Büyükelçimiz Kemal Gür'ün davetiyle îslamabad kentinde Atatürk'ün anısına iki konser verdi. Orfeon Oda Korosu, 1998'de Macarıstan'da Bela Bartok Uluslararası Koro Yarışması'nda aldığı ödül, 1999'da Ingıltere'de Folklorık Korolar Dünya Birinciliği, 2000'de Avusturya'daki Koro Olimpiyatlan'nda aldığı dört gümüş madalya, 2002'de Kanada'da 10. Kathaumixw Uluslararası Koro Festivali'nde Oda Koroları kategorisinde dünya birinciliği kazandı. Londra'da 2003 yılında Queen Elızabeth Hall'de tamamen halk türkülerimızın koro düzenlemelerini seslendirdiği konserle büyük övgü toplayan ulusal ve uluslararası toplam 15 ödülün sahibi Ankaralı koro 10. yılını 30 Ocak'ta Bilkent Konser Salonu'nda vereceği özel konserle kutlayacak. Albümün adı '10' olmasına rağmen koronun 10 yılını anlatmayan ve Orfeon'un dünya ezgilerini seslendirdiği ikinci albümü, önümüzdeki günlerde DMC yapımcılığında koro müziği sevenlerle buluşacak. 21 parçalık albüm içerisinde Erclal 1\ığcular'ın "Kara Uzüm Salkımı" ve Basoviç'ın "Cry Me a River" düzenlemeleri yer alıyor. Ayrıca koronun siparişiyle Jonathan Rathbone'un, Orfeon'a ithafen Swingle tekniğı ile söylenmek üzere düzenlediği "BurçakTarlası", "Üsküdara Gider tken", "Kızılcıklar Oldu mu" ve 'Nihavend Longa da bu özel repertuvarın diğer parçalanndan. (www. orfeontr.com) Orfeon Oda KorosuLondra'da2003yılında Queen Elizabeth Hall'detamamen halklürkülerimizin koro düzenlemelerini seslendirdiği konserle ulusal ve uluslararası toplam 15 ödülün sahibi oldu. Ortaköy'de atölye zamanı Kültür Servisi - Simya Galeri'nin düzenlediği atölye çahşmalan devam ediyor. Perşembe günleri 14.00- 16.00sa- atlen arasında düzenlenlenecek "Ede- biyat Atölyesi"ni Asuman Kafaoğlu Büke yönetecek. 3 Şubat'ta Inci Aral'ın Epsılon Yayınları'ndan çı- kan 'TaşveTen' adlıkitabı okunacak ve tartışılacak. 17 Şubat'ta ise Ham- diKoç'un Türkıye lş Bankası Kültür Yayınlan' ndan çıkan 'tyi DileklerÜl- kesi' romanı tartışılacak. Mimar Sabrina Fresko tarafından verilen 'Takı Atölyesi' çarşamba ve- ya cumartesi günlen saat 10.30-13.30 arasında yapılacak. 'Osmanhve RönesansAvrupası'nda Yaşam ve Sanat' başlıklı sanat tarih seminerleri pazartesi günleri 14.00 - 16.00 saatleri arasında Y.Doç.Dr. Tar- kan Okçuoğlu tarafından yönetile- cek. Atölyenin çalışmalarının konu başlıklan arasında; 'Fetih SonrasıOs- manlı Tarihi', 'Minyatürve Resimler- de Yansıyan Tarih ve Yaşanü', 'Hat Sanaü','TekkeSanaü','Mimari'. Os- manh sanatı seminerleri kapsamın- da ayda bir gün bu konuların uzma- nı hocalar Simya Galeri'nin davetli- si olarak semıner verecekler. Prof. Gül Irepoğlu da bu kapsamnda takı sanatı üzerine bir seminer verecek. Sadettin Davran'ın Simya Gale- ri'de gerçekleştıreceğı CazSohbetle- ri'nde caz dinleyip, bu müziğin ge- risinde yaşanmış hayatlar anlatıla- cak. Caz sohbetleri perşembe akşam- ları saat 18.30-20.00 arasında ger- çekleşecek. Çarşamba günleri saat 18.30- 22.00 arasında Kumpanya Tiyatrosu'nun kurucuları Kerem Kurdoğlu ve Naz Erayda tarafından "tiyatro atölyesi" gerçekleştirilecek. Haziran ayına ka- dar sürecek atölyeninı sonunda katı- lımcılar, 'BirinciTekilŞahıs' adlı gös- teriyi sunacaklar. (0 212 259 77 40) YAZIODASI SELtM tLERt 'DenizeKoşanlar'(i) Gül Irepoğlu'nun yeni yapıtı Zeki Faik Izer'i okurken, geçmış günlerin, çocukluğumun belki de en duyarlı anıları geri geldi. Dilim döndüğünce an- latacağım. Ama önce Zeki Faik kitabından söz açmak isti- yorum. Yaz başıydı, Gül'le birlikte Topkapı Sarayı'ndado- laşıyorduk. Kimbilırnezaman kalemegetirebilece- ğim bir 'tarihi roman' için. Romanı ya yazarım ya yazmam. öte yandan Gül Irepoğlu'nun kılavuzlu- ğunda Topkapı'yı yaşamak gerçekten çok hoş. Bir ara dedi ki, Yapı Kredi Yayınlan, Zeki Faik ki- tabımı yayımlayacak. Böyle bir çalışması olduğu- nu bilmiyordum. Meğer yıllar öncesinde yazmaya koyulmuş. Zeki Faik Izer'le nice zamanlar görüş- müş. Zaten kitabın önsözünde bu görüşmelerin, bu dostluğun öyküsüne yer veriliyor. Bir akşam, Gül ve Yaman Irepoğlu'nun evleri- ne konuk gitmiştim. Zeki Faik Izer'in birbirinden gü- zel resimlerini görmüştüm. Birde sanatçının fırça- sıyla bezenmiş çömleği. Işte o çömleğın öyküsü: "(...) Enez sahillerine gitmeye hazırlandığım sı- rada benden birpişmiş toprak saksı getirmemi is- temiştiZeki Faik Bey. Hemen saksıyı alıp getirmiş- tim. Bunu boyayacağını söylemişti. Bir sonraki ziyaretimde beni inanılmaz bir sürp- riz bekliyordu: Zeki Faik her yaz tatilindeki beni dü- şünerek o çömleğin üzerini desenlerle donatmış ve adını 'Denize Koşanlar' koymuştu." Hayatımın en değerli armağanı, diye yazıyor Gül Irepoğlu. Bense, Denize Koşanlar ismi üzerinde durdum. Daha doğrusu, bu isme çarpılıp kaldım. Ressam acaba sadece yaz tatillerinin sevinçle- rini, aylaklığını mı ifade etmek istemişti? Yoksa baş- ka bir denize, yazık ki, çoğunluğun hayli yabancı kaldığı bir denize gönüllü koşanlardan mı söz açı- yordu? Gül Irepoğlu'nun güçlü yapıtını okudukça, Zeki Faik Izer'in sanat serüvenini öğrendikçe, şöyle bir 'bakıp' geçtiğimiz resimlerinin yorumlanmasına ka- pıldıkça, Denize Koşanlar'ın kimler olabileceğini de seziyorsunuz... Zeki Faik'te hep izdüşümlerini yakalayacağımız Japon sanatınadüşkünlük, meğer çocukluktan ya- digârmış: "Sekizyaşında ilk suluboyasını ve fırçasını 10 pa- raya alan Zeki Faik, Beykoz'daki evın misafir oda- sında duran, üzeri tipik desenlerle bezeli Japon pet- rol lambalannın resimlerini yapmaya koyulur; tam o sırada babası içeri grip 'Bu çocuk adam olma- yacak!' diyereksuluboya kutusunu pencereden aşa- ğıyaatar..." Irepoğlu'nun bu satırları beni çocukluğuma ve 2004 yazının Topkapı Sarayı gününe geri götürdü. Bahçede dolaşırken, "Zeki Faik Izer, çocukluğum- da gördüğüm ilk ressamdı" demiştim Gül'e. "De- rnek onun yaşamını, sanatını araştırdın. Mavi Ka- natlarınla Yalnız Benim Olsaydın 'da Zeki Faik Bey bir roman kişisiydi benim için..." Yalnızca ilk ressam mı? Gördüğüm ilk ressam sö- zü, Zeki Faik Izer'e, sanatçının bendeki derin etki- sine yaraşmıyor. Resim sanatıyla, hatta, sanatın kendisiyle yakın- lık kurmamı "Sultanahmet Camii Camları" ressa- mına borçluyum. Ben de sekiz dokuz yaşlarındaydım. Bir iki yıl- dan beri Cihangir'de oturuyorduk, Kumrulu Yokuş Sokağı'nda. Kararık yüzlü apartmanların karşılıklı, sıra sıra dizildiği sokak. Koyu komşuluklar yaşanırdı o günlerde. Ameri- ka Birleşik Devletleri'nin yalancıktan barış havari- si kesildiği, aldatıcı güzel zamanlardı. Cihangir'de kıpırtısız bir hayat yaşanıyor; kıpırtısız hayat, pek çok kişiye, mutluluk gibı görünüyordu. Mende- res'in hayallerinde, Türkiye de artık "Küçük Ame- rika" oluyordu... Öneriler: Kitap/Zeto' Faik Izer, Gül Irepoğlu, Yapı Kredi Yayınlan, 2005. (Usta ressamı yaşatan ve ese- rini yorumlayan, roman tadında bir inceleme.) Dünyanın geleceğinde 'Mavi Nokta' IANKARA (AA) - Küresel ısınma, çevre kirliliği, kaynaklann tüketilmesı gibi sorunlara dikkat çeken 'Mavi Nokta' adlı poetik opera, 26 Ocak'ta perdelerini açacak. Selman Ada'nın bestelediği 'Mavi Nokta' adlı yapıt, Dünya'nın geleceğine gidiyor ve insanlann çevreye duyarsızlığının sürmesi durumunda yaşanacaklan işliyor. Dünya ilkgösterimi 1997 yılında Izmir'de gerçekleştirilen ve daha sonra yurtdışında ve yurtiçinde pek çok kez sahnelenen yapıt, bu kez koreografik bir çalışmayla sunuluyor. 60'ı aşkın orkestra sanatçısı, çocuk balesinden 30 minik, 80'in üzerinde koro sanatçısı, solıst sanatçılar, bale sanatçılan ve çok sayıda figüranla birlikte 300'e yakın bir oyuncunun rol aldığı dev yapımın yönetim ve koreografisi Mehmet Balkan'ın imzasını taşıyor. Dekor ve kostümlerini Savaş Camgöz'un tasarladığı yapıtın koro şefi Caner Ruhselman. Metnini Tank Günersel'in kaleme aldığı iki perdelik yapıtın ışık düzeni ise Fuat Gök ve Stefano Pirandello'ya ait. Öğretim görevlisi olarak öğrencilerimizin yetişmesinde büyük katkıları olan değerli edebiyat tarihçisi, araştırmacı yazar, dostumuz ATİLLA ÖZKIRIMUyıyitirmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine, okurlarına ve öğrencilerine başsaglığı dileriz. Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle