Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 25 OCAK 2005 SALI
14 KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr
r
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'i 'förldı' okumakOyutı Atölyesi yeni bir uygula-
ma başlattı. Bir yandan 'yıldız'
oyuncuların başı çektiği yapımlar
sürerken, bir yandan da genç ekip-
lerle 'farklıtiyatrotadı veren' ya-
pımlar sunuluyor.
'Othello' bu tür yapımlardan bi-
ri. Yönetmeninden oyunculanna,
ışık tasarımcısından müzik tasa-
rımcısına dek, her biri sanat eğiti-
mi veren okullardan yetişmiş ve
profesyonel yaşama atılmış genç
kuşaktan sanatçıların kotardığı ya-
pımın temel yaklaşımı Oyun Atöl-
yesi'nin 2004-2005 tiyatro döne-
mi oyunlan bağlamında yaptığı se-
çimi yansıtıyor: "Klasikler ağır-
dır, anlaşılmazdır" yönündeki yan-
lış anlayışı kırmak ve günümüz se-
yircisiyle klasik yapıtları sıcak bir
tiyatro ortamında buluşturmak.
Shakespeare'in 'Othello'su fark-
lı biçimlerde okunmaya yatkın bir
metindir. En genelde insan davra-
nışlarının gizemini açığa vuran bir
nitelik taşır. Othello karakterinde,
aşkın doğurduğu kıskançhğın
'onur' anlayışıyla buluşunca, bu
kişinin doğasında barındırdığı 'öf-
ke' gizilgücünü nasıl harekete ge-
çirip çılgınlık noktasına ulaştırabi-
leceği gösterilir. lago karakteri ise
sıradan bırinin -yeterince kurnaz-
sa- 'hasetettiği' soylu yaradılışta-
ki kişilerin (Otheüo'nun) zayıf
yanlarını keşfederek onlan nasıl
parmağında oynatabileceğinin ya
da Roderigo (TbğanŞerifÖnay) gi-
bi saf insanları kendi çıkarları doğ-
rultusunda nasıl kullanabileceği-
ni gösterir.
Bir başka okumada, 'beyaz Hı-
ristiyan' bir toplumun (Venedik),
siyasal başanya ulaşma yolunda
yardımına başvurduğu başka ırk
ve dinden kişileri (Mağripli Othel-
lo'yu) nasıl pohpohlayıp baş tacı
ettiğinin, çıkarları sağlandıktan
sonra da onlan nasıl rahatça göz-
den çıkarabildiğinin altı çizilebilir.
Othello karakteri, Venedik top-
lumuna hizmet eden, ancak, o top-
luma ne denli yabancı olduğunu,
onun 'farklı' oluşundan kurnazca
yararlanan bir Venedikli'nin oyu-
nuna geldıkten sonra çok geç an-
layan bir 'öteki' olarak okunabilir.
Iago'nun kendıne rakip gördüğü
ve yok etmek istediği 'beyaz Hıris-
tiyan' Cassio (Öner Erkan) oyun
O
boyunca hıçbır zarar görmezken,
Othello'nun her şeyı yıtirmesı ve
elinden alınan komutanlık görevı-
nin Cassio'ya verilmesi ironiktir.
Iago'nun oyunları yalnızca 'öteki'
üstünde başanlı olabilmiştir.
Trajik kahraman
Othello'nun 'trajikzaaf'ı Vene-
dik toplumuna 'yabancı' oluşu,
'trajik hata'sı ise kültürünü tanı-
madığı bir toplumdan kız alması-
dır. Başanlı bir komutan olması
nedeniyle yüceltilişi onun kendı-
sini neredeyse 'tannsal' boyutta
görmesine neden olur. Desdenıo-
na'yı 'tannsal' bir ceza verirmiş-
çesine yok etmesi ile Iago'nun oyu-
nuna kurban gittiğini anladığı kı-
sacık süreç içinde 'tann' değil,
'çok seven aına akıllıca sevmeyi bil-
nıeyen' bir 'insan' olduğunu anla-
ması ve kendisini hiç duraksama-
dan cezalandırması onu 'trajik kah-
raman' boyutuna yükseltır.
Desdemona, sevgisi uğruna top-
lumunun kurallarını çiğnemış, yap-
tığı seçimin bedelıni sevdiği adam
tarafından yok edilmekten kork-
maksızın ödeyebilen trajik bir kah-
ramandır...
Doğal ki oyunun her okuması
yapım bağlamında düzenlemeler
gerektirir. Çünkü her okumanın
vurguları farklı olacaktır. Aynı iş-
lem Oyun Atölyesi yapımı 'Othel-
lo' çalışılırken de gerçekleştırıl-
miş. Metin düzenlenirken oyunun
biçimi ve içeriği açısından ikı te-
mel saptama yapılmış: Oyun bir
masal aktarımı sıcaklığı içinde
yun Atölyesi
2003-2004
tiyatro döneminde
klasik yapıtlarla
seyirciyi
sıcak bir
tiyatro ortamında
buluşturmayı
amaçlıyor.
Kemal Aydoğan'ın
sahnelediği,
başrollerini Emre
Karayel,
Barış Yıldız ve
Işık Yönt gibi
genç
profesyonellerin
oynadığı
Shakespeare'in
'Othello'su
masalsı/oyunsu
bir anlatımla
sunuluyor.
'açık biçim'de sunulmalı; oyunun
içeriğinin vurgusu erkek-egemen
toplumun 'kadın'a 'insan' olarak
değil, erkeğin malı olan bir 'cinsel
nesne' olarak bakışı olmalı. Ger-
çekten de oyunun üç kadın kişisi
Desdemona (Işık Yönt), Emilia
(Esra Uygur) ve Bianca (Neslihan
Kolaylı) bu vurguyu taşımaktadır.
"Facla'ya masalsı anlatım
'Othello'nun Orhan Burian çe-
virisi belirlenen konsept doğrul-
tusunda kısaltılmış ve sadeleştiril-
miş. Seyirciyle iletişim içinde olan
bir anlatıcı/meddah (Alpay Kemal
Atalan) aracılığıyla ilk perde yal-
nızca 'masal' gibı anlatılmış. Boş
sahneye oyunculann rol aralann-
da oturacağı özel koltuklar yerleş-
tirilmiş. Dramatik sahnelere kişi-
lerin Kıbrıs Adası'na ulaştığı aşa-
mada geçiliyor. Yönetmen Kemal
Aydoğan'ın hızlı ve ekonomik ha-
reket düzeni ve GamzeKuş - Ben-
gi Günay'ın oyuncu koltuklannı
ve sahne araç gerecıni işlevsel bo-
yutta değerlendiren sahne tasanmı
içinde oyunun dolantısına şık bir
görsellik kazandınlmış.
Barış Yıldız Iago'da commedia
dell'Arte biçeminı anımsatan al-
benili bir oyunculukla, kötülüğe
güldürücülükkatarken, Othello'yu
-çok şükür, yüzünü karaya boya-
madan- oynayan Emre Karayel,
Mağripli'nin 'farklıhğını' jest ve
hareket düzeyinde ortaya koyu-
yor. Tolga Çebi'nin müziği ve Ir-
fan Varlı'nın ışık tasarımı, olayın
sahnede pürüzsüz akışmı sağla-
mada önemli iki etken. Aynı ku-
maşlardan yapılmış gıysilerin ka-
rakterlere göre çeşitlendirilmiş ol-
ması da ayrı bir görsel hoşluk ya-
ratmış.
Yine anlatıcı ile başlayan ikin-
ci bölüm, Othello'nun yaşadığı
ağır bunalım canlandırıldıktan
sonra, çok başanlı biçımde tasar-
lanmış 'boğma' sahnesine odak-
lanıyor. Bu sahnenin hemen ar-
dından ise sahne olayı şarkı eşh-
ğinde yapılan bir özet yoluyla
'oyunsu' bir yaklaşımla noktala-
nıyor. Böylece temel vurgu, yönet-
menin konseptı doğrultusunda, Ia-
go'nun kötülüğü ya da soylu Ot-
hello'nun aldatılmışlığı yerine,
Desdemona'nın erkek-egemen
dünyada 'kurban' edilişi üstün-
de.
Trajik kahramanının serüveni
eksik gösterilınce 'trajedi' de or-
tadan kalkıyor. Geriye -anlatıcının
seyirciyle şakalaşmalannın gerek-
sizce uzatıldığı- masalsı/ oyunsu
bıçemde başarıyla sunulan 'facia'
kalıyor. ttirazım yok. Çünkü oyun
bu biçimde tasarlanmış. Ama
üzüntüm, Othello'nun serüveni-
nin oyunda yer alan dramatik aşa-
malarını gerçek bir trajedi oyun-
cusu derinliği ile canlandıran ve
'facia' sahnesinde -Desdemona'yı
oynayan Işık Yönt'le birlikte- müt-
hış bir trajik etki yaratan Emre
Karayel'in Othello karakterinı oyu-
nun son noktasına dek taşıması-
na yönetmenin konseptinin izin
vermemiş olması.
Ankaralı koronun dünya ezgilerini seslendirdiği ikinci albümü, önümüzdeki günlerde müzikseverlerle buluşacak
Orfeon Oda Korosu 10. yaşnnkudııyor
KÜLTÜR • SANAT
Dilek Türker
Tiyatro Ayna
PİR SULTAN ABDALYazan Yoneten
Mahmut Gökgöz
Genel Sanat Yonetmeni
Dilek Türker
Dekor Kostum
Osman Şengezer
Muzık
Nurettin Özşuca
Koreografı
Nasuh liarın
Işık Tasarım
Yüksel Aymaz
27 - 28 Ocak
10-11 - 1 7 - 1 8 - 2 4 - 2 5 Şubat
Saat: 21.00
AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ GİŞE TEL: 0212 351 93 84
T C KULTUR ve TURİZM BAKANLlfil'NIN MADDİ KATKILARIYL A
Kültür Servisi - 1994 yılında, değişik
meslek dallarına mensup gençler
tarafından kurulan Orfeon Oda Korosu,
onuncu yılını kutluyor. Şimdilik 8 ülkede
99 konser veren Şef Elnara Kerimova
yönetimindeki Orfeon'u, bugünlere
20'den fazla meslek grubundan 50'nin
üzerinde korist taşıdı. Orfeon, son olarak
Muhanımed Ali Cinnah tarafından 18
Kasım tarihinin 'Kemal Günü' ilan
edilişinin 66. yılında, Pakistan
Büyükelçimiz Kemal Gür'ün davetiyle
îslamabad kentinde Atatürk'ün
anısına iki konser verdi. Orfeon Oda
Korosu, 1998'de Macarıstan'da Bela
Bartok Uluslararası Koro Yarışması'nda
aldığı ödül, 1999'da Ingıltere'de
Folklorık Korolar Dünya Birinciliği,
2000'de Avusturya'daki Koro
Olimpiyatlan'nda aldığı dört gümüş
madalya, 2002'de Kanada'da 10.
Kathaumixw Uluslararası Koro
Festivali'nde Oda Koroları kategorisinde
dünya birinciliği kazandı.
Londra'da 2003 yılında Queen Elızabeth
Hall'de tamamen halk türkülerimızın
koro düzenlemelerini seslendirdiği
konserle büyük övgü toplayan ulusal
ve uluslararası toplam 15 ödülün sahibi
Ankaralı koro 10. yılını 30 Ocak'ta
Bilkent Konser Salonu'nda vereceği
özel konserle kutlayacak.
Albümün adı '10' olmasına rağmen
koronun 10 yılını anlatmayan ve
Orfeon'un dünya ezgilerini seslendirdiği
ikinci albümü, önümüzdeki günlerde
DMC yapımcılığında koro müziği
sevenlerle buluşacak. 21 parçalık albüm
içerisinde Erclal 1\ığcular'ın "Kara
Uzüm Salkımı" ve Basoviç'ın "Cry Me a
River" düzenlemeleri yer alıyor.
Ayrıca koronun siparişiyle Jonathan
Rathbone'un, Orfeon'a ithafen Swingle
tekniğı ile söylenmek üzere düzenlediği
"BurçakTarlası", "Üsküdara Gider
tken", "Kızılcıklar Oldu mu" ve
'Nihavend Longa da bu özel
repertuvarın diğer parçalanndan.
(www. orfeontr.com)
Orfeon Oda KorosuLondra'da2003yılında Queen Elizabeth Hall'detamamen halklürkülerimizin
koro düzenlemelerini seslendirdiği konserle ulusal ve uluslararası toplam 15 ödülün sahibi oldu.
Ortaköy'de atölye zamanı
Kültür Servisi - Simya Galeri'nin
düzenlediği atölye çahşmalan devam
ediyor.
Perşembe günleri 14.00- 16.00sa-
atlen arasında düzenlenlenecek "Ede-
biyat Atölyesi"ni Asuman Kafaoğlu
Büke yönetecek. 3 Şubat'ta Inci
Aral'ın Epsılon Yayınları'ndan çı-
kan 'TaşveTen' adlıkitabı okunacak
ve tartışılacak. 17 Şubat'ta ise Ham-
diKoç'un Türkıye lş Bankası Kültür
Yayınlan' ndan çıkan 'tyi DileklerÜl-
kesi' romanı tartışılacak.
Mimar Sabrina Fresko tarafından
verilen 'Takı Atölyesi' çarşamba ve-
ya cumartesi günlen saat 10.30-13.30
arasında yapılacak.
'Osmanhve RönesansAvrupası'nda
Yaşam ve Sanat' başlıklı sanat tarih
seminerleri pazartesi günleri 14.00 -
16.00 saatleri arasında Y.Doç.Dr. Tar-
kan Okçuoğlu tarafından yönetile-
cek. Atölyenin çalışmalarının konu
başlıklan arasında; 'Fetih SonrasıOs-
manlı Tarihi', 'Minyatürve Resimler-
de Yansıyan Tarih ve Yaşanü', 'Hat
Sanaü','TekkeSanaü','Mimari'. Os-
manh sanatı seminerleri kapsamın-
da ayda bir gün bu konuların uzma-
nı hocalar Simya Galeri'nin davetli-
si olarak semıner verecekler. Prof.
Gül Irepoğlu da bu kapsamnda takı
sanatı üzerine bir seminer verecek.
Sadettin Davran'ın Simya Gale-
ri'de gerçekleştıreceğı CazSohbetle-
ri'nde caz dinleyip, bu müziğin ge-
risinde yaşanmış hayatlar anlatıla-
cak. Caz sohbetleri perşembe akşam-
ları saat 18.30-20.00 arasında ger-
çekleşecek.
Çarşamba günleri saat 18.30- 22.00
arasında Kumpanya Tiyatrosu'nun
kurucuları Kerem Kurdoğlu ve Naz
Erayda tarafından "tiyatro atölyesi"
gerçekleştirilecek. Haziran ayına ka-
dar sürecek atölyeninı sonunda katı-
lımcılar, 'BirinciTekilŞahıs' adlı gös-
teriyi sunacaklar. (0 212 259 77 40)
YAZIODASI
SELtM tLERt
'DenizeKoşanlar'(i)
Gül Irepoğlu'nun yeni yapıtı Zeki Faik Izer'i
okurken, geçmış günlerin, çocukluğumun belki de
en duyarlı anıları geri geldi. Dilim döndüğünce an-
latacağım.
Ama önce Zeki Faik kitabından söz açmak isti-
yorum.
Yaz başıydı, Gül'le birlikte Topkapı Sarayı'ndado-
laşıyorduk. Kimbilırnezaman kalemegetirebilece-
ğim bir 'tarihi roman' için. Romanı ya yazarım ya
yazmam. öte yandan Gül Irepoğlu'nun kılavuzlu-
ğunda Topkapı'yı yaşamak gerçekten çok hoş.
Bir ara dedi ki, Yapı Kredi Yayınlan, Zeki Faik ki-
tabımı yayımlayacak. Böyle bir çalışması olduğu-
nu bilmiyordum. Meğer yıllar öncesinde yazmaya
koyulmuş. Zeki Faik Izer'le nice zamanlar görüş-
müş.
Zaten kitabın önsözünde bu görüşmelerin, bu
dostluğun öyküsüne yer veriliyor.
Bir akşam, Gül ve Yaman Irepoğlu'nun evleri-
ne konuk gitmiştim. Zeki Faik Izer'in birbirinden gü-
zel resimlerini görmüştüm. Birde sanatçının fırça-
sıyla bezenmiş çömleği.
Işte o çömleğın öyküsü:
"(...) Enez sahillerine gitmeye hazırlandığım sı-
rada benden birpişmiş toprak saksı getirmemi is-
temiştiZeki Faik Bey. Hemen saksıyı alıp getirmiş-
tim. Bunu boyayacağını söylemişti.
Bir sonraki ziyaretimde beni inanılmaz bir sürp-
riz bekliyordu: Zeki Faik her yaz tatilindeki beni dü-
şünerek o çömleğin üzerini desenlerle donatmış
ve adını 'Denize Koşanlar' koymuştu."
Hayatımın en değerli armağanı, diye yazıyor Gül
Irepoğlu. Bense, Denize Koşanlar ismi üzerinde
durdum. Daha doğrusu, bu isme çarpılıp kaldım.
Ressam acaba sadece yaz tatillerinin sevinçle-
rini, aylaklığını mı ifade etmek istemişti? Yoksa baş-
ka bir denize, yazık ki, çoğunluğun hayli yabancı
kaldığı bir denize gönüllü koşanlardan mı söz açı-
yordu?
Gül Irepoğlu'nun güçlü yapıtını okudukça, Zeki
Faik Izer'in sanat serüvenini öğrendikçe, şöyle bir
'bakıp' geçtiğimiz resimlerinin yorumlanmasına ka-
pıldıkça, Denize Koşanlar'ın kimler olabileceğini
de seziyorsunuz...
Zeki Faik'te hep izdüşümlerini yakalayacağımız
Japon sanatınadüşkünlük, meğer çocukluktan ya-
digârmış:
"Sekizyaşında ilk suluboyasını ve fırçasını 10 pa-
raya alan Zeki Faik, Beykoz'daki evın misafir oda-
sında duran, üzeri tipik desenlerle bezeli Japon pet-
rol lambalannın resimlerini yapmaya koyulur; tam
o sırada babası içeri grip 'Bu çocuk adam olma-
yacak!' diyereksuluboya kutusunu pencereden aşa-
ğıyaatar..."
Irepoğlu'nun bu satırları beni çocukluğuma ve
2004 yazının Topkapı Sarayı gününe geri götürdü.
Bahçede dolaşırken, "Zeki Faik Izer, çocukluğum-
da gördüğüm ilk ressamdı" demiştim Gül'e. "De-
rnek onun yaşamını, sanatını araştırdın. Mavi Ka-
natlarınla Yalnız Benim Olsaydın 'da Zeki Faik Bey
bir roman kişisiydi benim için..."
Yalnızca ilk ressam mı? Gördüğüm ilk ressam sö-
zü, Zeki Faik Izer'e, sanatçının bendeki derin etki-
sine yaraşmıyor.
Resim sanatıyla, hatta, sanatın kendisiyle yakın-
lık kurmamı "Sultanahmet Camii Camları" ressa-
mına borçluyum.
Ben de sekiz dokuz yaşlarındaydım. Bir iki yıl-
dan beri Cihangir'de oturuyorduk, Kumrulu Yokuş
Sokağı'nda. Kararık yüzlü apartmanların karşılıklı,
sıra sıra dizildiği sokak.
Koyu komşuluklar yaşanırdı o günlerde. Ameri-
ka Birleşik Devletleri'nin yalancıktan barış havari-
si kesildiği, aldatıcı güzel zamanlardı. Cihangir'de
kıpırtısız bir hayat yaşanıyor; kıpırtısız hayat, pek
çok kişiye, mutluluk gibı görünüyordu. Mende-
res'in hayallerinde, Türkiye de artık "Küçük Ame-
rika" oluyordu...
Öneriler:
Kitap/Zeto' Faik Izer, Gül Irepoğlu, Yapı Kredi
Yayınlan, 2005. (Usta ressamı yaşatan ve ese-
rini yorumlayan, roman tadında bir inceleme.)
Dünyanın geleceğinde 'Mavi Nokta'
IANKARA (AA) - Küresel ısınma, çevre
kirliliği, kaynaklann tüketilmesı gibi sorunlara
dikkat çeken 'Mavi Nokta' adlı poetik opera, 26
Ocak'ta perdelerini açacak. Selman Ada'nın
bestelediği 'Mavi Nokta' adlı yapıt, Dünya'nın
geleceğine gidiyor ve insanlann çevreye
duyarsızlığının sürmesi durumunda yaşanacaklan
işliyor. Dünya ilkgösterimi 1997 yılında Izmir'de
gerçekleştirilen ve daha sonra yurtdışında ve
yurtiçinde pek çok kez sahnelenen yapıt, bu kez
koreografik bir çalışmayla sunuluyor. 60'ı aşkın
orkestra sanatçısı, çocuk balesinden 30 minik,
80'in üzerinde koro sanatçısı, solıst sanatçılar,
bale sanatçılan ve çok sayıda figüranla birlikte
300'e yakın bir oyuncunun rol aldığı dev yapımın
yönetim ve koreografisi Mehmet Balkan'ın
imzasını taşıyor. Dekor ve kostümlerini Savaş
Camgöz'un tasarladığı yapıtın koro şefi Caner
Ruhselman. Metnini Tank Günersel'in kaleme
aldığı iki perdelik yapıtın ışık düzeni ise Fuat Gök
ve Stefano Pirandello'ya ait.
Öğretim görevlisi olarak
öğrencilerimizin yetişmesinde
büyük katkıları olan
değerli edebiyat tarihçisi,
araştırmacı yazar, dostumuz
ATİLLA
ÖZKIRIMUyıyitirmenin üzüntüsü içindeyiz.
Ailesine, okurlarına ve öğrencilerine
başsaglığı dileriz.
Anadolu Üniversitesi
Rektörlüğü