Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2005 PAZAR
HABERLER
DÜNYADABUGUN
ALİ SİRMEN
İyimser - Kötiimser
Sevgili,
Her başlangıçta olduğu gibi, yerıi biryıla girişte
de iyimser olmak gerektiği söylenir.
Ama iyimser nedir, kötümser ne? Çok görece
olan bu kavramları kolaylıkla açıklamak mümkün
değil.
Yılın son haftalarında bir yabancı gazeteci arka-
daştan duyduğum, konuyla ilgili fıkrayı nakledeyim
bari:
lyimserle kötümser dünya ahvalini konuşuyorlar-
mış. İyimser,
- Valla öyle görünüyor ki, dostum bu gidişle in-
sanlar dışkı yiyecekler, demiş.
Kötümser hemen atılmış:
- Üstelik, herkese yetecek kadar kalmayacağmı
da garanti ederim.
Her olay karşısında iyimser olmayı gerektirecek
ne kadar neden bulabilirsen, aynı şekilde kötüm-
serlik gerekçesi de bulmakta zorlanmazsın.
Yaşamı ele alalım örneğin.
Yaşamın bizzat kendisi öylesine olağanüstü, öy-
lesine değerli bir armağandır ki, insanoğlu salt ya-
şaması için bile iyimser olabilir, olmahdır da.
Peki ya karşıt görüşe ne dersin?
Yaşamın sonu ölümdür. Yaşam geçici, ölüm ise
ebedidir. Aslında her doğan insan bir idam mahkû-
mu konumundadır. Onun mahkemede hüküm giy-
miş olandan tek tarkı idamının infaz tarihini bilme-
mesidir. Ebedi yokluk karşısındaki kısacık geçici bir
varlığı armağan olarak kabul etmek ne kadar bu-
dalaca; dünyaya idam mahkûmu olarak geldiğimi-
ze göre, bundan iyimser sonuçlar çıkaracak ne var
ki?...
• ••
Aynı şekilde karşıt savları her alanda yürütebilir,
örneğin doğaya bizi yaşatacak nimetleri sunduğu,
güzellikleri gözümüzün önüne serdiği için müte-
şekkirde olabilirsin, depremleri, orman yangınları-
nı, selleri, tsunamileri verdiği, hastalıkları, mikrop-
ları dört bir yana saldığı için Alfred de Vigny gibi
sıcak bir öfke ile adeta lanetleyerek de bakabilir-
sin.
Hatta iyimserliğin kendisine bile, iyimser ya da kö-
tümser açıdan yaklaşırken her ikisinde de aynı de-
recede geçerli gerekçeler bulabilirsin.
İyimser insanların daha çok sevildikleri, iyimser
kişinin hem kendisini hem de çevresini olumlu et-
kileyen pozitif enerji saçtığını söyleyebilirsin.
Buna karşılık, iyimserin yapısı gereği olayları doğ-
ru algılayamadığı, yanlış değerlerle etrafına sahte
bir mutluluk saçtığı ve sonucun hem kendisi hem
de ona inananlar açısından hüsran olacağını söy-
leyebilirsin.
Hatta, iyimserin saflığını ukala bir bilgiçlikle en-
telektüel bir kılıfa büründürerek "Mutsuz bir Sok-
rat mesut bir şapşala evladır" diye, filozofça kü-
çümseyebilirsin de.
• • •
Aslında iyimserlik ya da kötümserlik, herhangi
bir olayın algılanış biçimidir, bizim değişik algılayış
biçimlerimiz, olayın kendisini etkilemez, değiştirmez.
Olaylara ve ortama nesnel yaklaşmaya çalışan bi-
lim, ne lyimserdir ne de kötümser. Zaten bilim için
iyi ya da kötü kavramları da yoktur. Fizikçi, belki ile-
ridegerçekleşebileceksoğukfüzyonla, sınırlannı dü-
şünemeyecegimiz, çok ucuza mal olan temiz bir nük-
leer enerji de üretebilir, atom çekirdeğini parçala-
yarak son derecede yıkıcı nükleer bomba da ya-
pabilir. Bilimsel nesnellik içinde her ikisi arasında
bir fark yoktur.
İyimserlik, kötümserlik konularına dönersek bir kez
daha, kimin ne kadar iyimser ya da kötümser ola-
rak nitelenebileceğinin de çok görece olduğunu
belirtmemiz gerekir.
Örneğin, beni çok kötümser öngörüleryapmak-
la suçlayan kimi arkadaşlarıma eski yazılarımı gös-
teriyor ve "Görüyor musunuz, gelişmeler öngörü-
lerimi çok iyimser olarak niteleyebileceğimiz kadar
kötü olmuş, meğer ben kötümser değil iyimser
mişim" dediğimde önemli bir bölümü pek karşı çı-
kamıyorlar.
Aslında "lyimserlikle kötümserliğin uçları arasın-
da kolan vuracağımızyerde, ortalarda biryerlerde
karar kılsak" diyeceğim ama o da bir anlam taşı-
mıyor, kimine göre orta olan öbürüne göre, aşırı iyim-
ser ya da fazla kötümser olabiliyor.
İyimserlik ve kötümserlik konusunda en ilginç
çözümü, yaşamı parlak mücadeleler ve büyük acı-
lar içinde geçmiş olan Antonio Gramsci bulmuş.
O olayı şöyle özetlıyordu:
- Aklımla kötümsehm, irademle iyimser.
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Kutan'dan çokbaslılık eleştirish
Hükümetin ekonomi
politikalan dağmık
AINKARA(Cumhuri-
yet Bürosu) - SP Genel
Başkanı Recai Kutan,
AKP hükümetinin eko-
nomi politikalan ile yö-
netiminin dağımk oldu-
ğıınu belirtcrek "Çokbaş-
lüıkdevamediyor" dedi.
SP il başkanlan, dün
SP lıderi Kutan'ın baş-
kanlığındatoplandı. 2004
yılını değerlendiren Ku-
tan, ABD'nin Irak'a sal-
dınsını eleştirerekhükü-
melin sadece katliamlar-
dan duyduğu üzüntüyü
açıklamakla yetindiğinı
vurguladı.
Türkiye'nin AB üye-
lığı konusunu da değer-
lendiren Kutan, şu gö-
rüşlcrı dile getirdi: "17
Aralık günü Brüksel'de
tanıanı diye nıasadan gü-
lerek kalkanlar, 23 Ara-
lık'ta AB'ye niçin nota
vermişlerdir? Itirazlar,
vatandaşlanmızın kafala-
nııı daha da karıştırdı."
2005 yılı bütçesinin şı-
şirilmiş bir bütçe oldu-
ğunu vurgulayan Kutan,
"Bu bütçede halka lıiz-
met yoktur, milletezilecek,
faizcilcr beslenecektir.
AKP vaatlerinin tersine
IMF'ye teslim olup 2005-
2007 dönemi için yeni bir
anlaşma yaptı. Millet 3
yıl daha 1MF cenderesin-
de ezilccck, işçi, mcnıur,
çiftçi, esnafdaha da fakir-
leşecek. Türkiyedaha çok
borçlanacak, daha çok
faizödeyecektir" diye ko-
nuştu.
AKP'nin ekonomi ve
politikalarının dağınık
olduğıuıu anlatan Kutan,
çokbaşlılığın da devam
ettıği görüşüne yer ver-
dı. Kutan, "AKP, tek ba-
şına iktidar olnıasına rağ-
nıeıı güçlü bir ekonomi
politikası ortaya koyanıa-
dı. Cidcli tehlikeler karşı-
sında nıillctçe herzaman-
kinden daha çok fazla
uyanık olnıalı, milli ve
manevi değerlerimize
dörteUesanlmabyız" şek-
linde konuştu.
1996 yılında yasalaşan kapalı mekânlarda sigara yasağı TBMM'de hâlâ uygulanamıyor
Meclis sigaradanvazgeçemediANKARA (ANKA) - Tütün Ma-
mullerınin Zararlarının Önlenmesi
amacıyla kapalı mekânlarda sigara
içilmesini yasaklayan yasayı 7 Kasım
1996'da çıkaran TBMM, yasayı bu-
güne kadar kendi yerleşkesi içinde uy-
gulayamadı.
Sigara yasağıyla ilgili yasa ıçın ya-
pılması gereken düzenlcmelerin Mec-
lis'te yerine getirilememesı, basıl-
ması gereken ceza makbuzunun bi-
le bastınlamaması nedeniyle Meclis
binası içinde sigara içılmesı engelle-
nemedi.
Bilgı Edinmc Hakkı Yasası uya-
nnca yapılan başvuruya yanıt veren
TBMM Gencl Sekreten Rauf Boz-
kurt, 4207 sayılı Tütün Mamulleri-
nin Zararlannın Önlenmesine Dair Ya-
sa uyarınca TBMM yerleşkesi için-
de, sigara içenler için yasada tanım-
landığı şeklıyle "sigara içilmeyen ma-
hallere duman gidişini engelleyecek,
havalandırnıa, tecrit ctme gibi ted-
birlerin" alınabıldiğinı net olarak
söyleyemedi.
Sigara içılmesi yasaklanan genel
İPTAL DAVASI
Kuran
kursları
okullaşma
yolunda
• Danıştay, Kuran kurslanndaki
eğitim süresini 5 güne çıkaran
yönetmeliğin dayandığı yasa
hükmünün iptal edilmesi
istemiyle Yüksek Mahkeme'ye
başvunTia karan aldı.
ANKARA (Cunıhuriyet Bürosu) -
Danıştay 1dan Dava Daireleri Genel Ku-
rulu, Kuran kurslarında haftada 3 gün
olan eğitim süresini 5 güne çıkaran yö-
netmeliğin dayandığı yasa hükmünün
iptali için Anayasa Mahkemesi'ne baş-
vuracak.
Eğitimciler Demeği Başkanlığı, 27
Ağustos 2000 tarihli Diyanet Işleri
Başkanlığı Kuran Kurslan ile Öğren-
ci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeli-
ği'nin 32. maddesinde yapılan ve eği-
tim süresini 5 güne çıkaran hükmün ip-
tali istemiyle dava açtı. Danıştay 8. Da-
iresi, istemi reddetti. Davacı dernek
karan temyiz ederek bozulmasını iste-
di. îstemi görüşen Danıştay İdari Da-
va Daireleri Genel Kurulu, yönetme-
liğin dayanağı olan ve Diyanet Işleri
Başkanlığı Kurukış ve Görevleri Hak-
kında Kanıın' a eklenen ek madde 3 'ün
anayasaya aykınlık iddiasını ciddi bul-
du. Genel kurul, hükmün itiraz yoluy-
la iptal edilmesi istemiyle Anayasa
Mahkemesi'ne başvurma karan aldı.
Cazalci: Umut verlcl
CHP Denizh Milletvekıli Mustafa
Cazalcı. düzenlemenin Anayasa Mah-
kemesi'ne götürülmesinin "umutve-
rici" olduğunu vurguladı. Gazalcı, şu
değerlendirmeyi yaptı: "AnayasaMah-
kemesi'nin Necmettin Erbakan'ın 8 yü-
lık kesintisizeğitimin iptali için açüğı da-
vaya verdiği olumlu, örnek kararlar
vardır. llmanzyücemahkemedengeç-
mişteki kararlanyla çelişmeyen bir ka-
rarçıkacakür. Böyleceilköğretim çağin-
daki çocuklarımız pozitif, bilimsel, ke-
sintisiz bir eğitim alabilecektir. Geç de
olsa adaletin işlemesi sevindiricidir".
• 4207 sayılı
Tütün Mamullerinin
Zararlarının
Önlenmesine Dair
Yasa uyarınca kapalı
mekânlarda sigara
içilmemesi
gerekiyor. 1996
yılında bu yasağı
kanunlaştıran
TBMM, aradan
geçen onca yıla
rağmen TBMM
yerleşkesi içinde
sigara içilmesini
engelleyemedi.
alanlarda bulunan "küllüklerin kal-
dırılarak, sigara içilmesine izin veri-
len yerlere nakledildiğini" belirten
Bozkurt, kulislerde de benzeri bi-
çimde bazı küllüklenn kaldırıldığı-
nı, buralardaki sehpalara "Sigara içil-
mez" levhalannın yerleştirildiğini
kaydetti. Halkla ilişkiler binalann-
daki tüm banko ve kondorlarda bu-
lunan mermer küllüklenn yerlerinden
kaldınldığını, zıyaretçı ve persone-
lin görebileceği şekilde "Sigara içil-
nıez" levhalannın asıldığını ifade
eden Bozkurt, bu bloklar arasındaki
teras katı ile zemin kattaki bankolar-
dan bahçeye açılan bölümlenn siga-
ra içimyeri olarak kullanıldığınıbil-
dirdi.
Ancak bu yanıt, özellikle kulisler-
de, 4207 sayılı yasanın bazı hüküm-
leriyle uyuşmuyor. Ayrıca bu yanıt-
la, yasada çok açık biçimde iri pun-
tolarla "Burada Sigara İçmekYasak-
tır, Cezası ...TL'dir" ibareli uyarı pa-
nolarının asılması gerektiği belirtil-
mesine karşın sadece küçük uyan ya-
zılanyla yetinildiği dikkati çekiyor.
8 yıldır ceza yok
TBMM Genel Sekreteri Rauf Boz-
kurt, sigara yasağına uymayanlar için
özel cezamakbuzu bastınlmadığı ve
dolayısıyla da 8 yıldır kimseye ceza
kesilmediğini şöyle açıkladı: "Siga-
ra içnıe yasağına uyulmaması nede-
niyle tahsil edilen para cezası yoktur.
Konuyla bağlantüı para cezalannın
tahsili için de bastınlmış özel makbuz
mevcut degildir. Sigara yasağına uyul-
madığı için gerekli uyanlarda bulun-
madığından cezalandınlan amir ve-
ya memur bulunmadığı gibi, kural-
lara uymadığı için cezai müeyyide uy-
gulanan kişi de bulunmamaktadır."
Bozkurt, basın koridorunda siga-
ra içme yeri yaptınlması amacıyla ge-
rekli önlemlerin alınması ve yertah-
sisi için yürütülen çalışmaların so-
nuçlanma aşamasına geldiğini de
açıkladı.
TKP'den yılbaşı eylemi
Türkiye Konıünist Partisi (TKP), ABD'nin Irak işgalini
protesto etti. TKP'nin, yılbaşı akşamı Kadıköy
Meydanı'nda düzcnlcdiği, "2005'i emperyalizme karşı
diı-enen Iraklılar kazanacak*
1
ctkinliğindc, ABD'nin
Irak işgah' protesto edildi. Güney Asya felaketinin
kurbanları ile Irak'ta ve dünyanın başka yerlerinde
emperyaüzme direnen lıalklanıı verdiği kayıplar için
saygı duruşunda bulunuldu. TKP İstanbul II Başkanı
Hüseyin Kaıabulııl, Irak'taki ABD işgaüne direnen
Iraklılar ııı, bölge halkları için de bir umut olduğunu
belirterek "ABD'nin Irak'ta düşman olarak 'dışardan
gelen dinci fanatikleri' göstermesi, büyük bir
ikiyüzlülük. ABD, kendisini laıırının adalet dagılıcısı
sanan bir başkana sahip" dedi. Meydana kurulan
büyük bir perdede Irak savaşı ve direnişi konu alan kısa
bir sinevizyon gösterisinin sunulduğu etkinlikte,
"Işgalciler her zaman kaybeder", "Irak direnişi
kazanacak", "Bu memleket bizim, kahrolsun
emperyaüzm'
1
, "ABD Ortadoğu'dan defor sloganları
atıldı. Etkinlikte, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Çocuk
Korosu bir şarkı seslendirirken Ililnıi Yarayıcı
şarkılarıyla, ABD karşıtı Kadıköylü şairler adına
Serdar Koçak,tiyatrosanatçısı Metin Coşkun ve
oyuncu tlyas Sahnan da şiirleriyle destek oldu.
KJZILTEPE
ERDOGAN:
'Kabine,
zamanı
değişir'
SAFRANBOLU (AA)-Ankara kulis-
lerinde dile getırilen kabine değişikliği
AKP içinde hareketlenmeye neden olur-
ken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
"Böyle bir şey yapılması gerekiyorsa, ya-
pılacaksa, vakri zamanı gcldiğindc yapı-
lır" açıklamasını yaptı.
Yılbaşını geçirmek için Safranbolu'ya
giden Erdoğan, burada kabine değişik-
liğine ilişkin sorulan yanıtladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, olası bir
kabine değişikliğiyle ilgili bir soruya da
şu karşılığı verdi: "Samimi olarak bir
şey söyleyeyim, 2 yıl içinde başarıh olan
bir kabine var. Kabine şu anda işlerinde
çahşıyor. Basının sürekli kabinenin de-
ğişmesini ar/u etnıesi, bir istikrarın de-
ğil, istikrarsızlığın ürünü olacaktır. Böy-
le bir şey yapılması gerekiyorsa,yapüacak-
sa vakri zamanı geldiğinde zaten bu ya-
pılır. Bizler tek parti hükümetiyiz, bunu
da sıkıntıyla yapmayız. Zaten bu konuda
bütün arkadaşlanm kendileri gelerek ya
da 'Ben kendimi başanlı görmüyorum'
diyecek asalette, asiIUkte arkadaşlardır.
Vakti zamanı geldiğinde bütün adımlar
atılır. Bundan da endişenizolmasın. Bun-
larla gündem olumsuz şekilde etkilenir.
Hem halkınıızı, hem hükümerteki ar-
kadaşlanmızı rahatsız eder."
Polislerin
tutuklanma
istemi
reddedildi
• Kaymaz ailesinin avukatı
Hüseyin Cangir, dört
polis memurunun
tutuklanması için bir üst
mahkemeye başvuruda
bulunacaklannı söyledi.
Haber Merkezi - Mardin'in KJ-
zıltepe ilçesinde Ahmet Kaymaz
ile 12 yaşındaki oğlu Uğur Kay-
maz'ın polis tarafından öldürül-
mesine ilişkin olarak Kaymaz ai-
lesinin avukatının 4 polisin tu-
tuklanınasına ilişkin istemi red-
dedildi.
Kaymaz ailesinin Avukatı Hü-
seyin Cangir, Mardin'in Kızılte-
pe ilçesinde, baba ile oğlunun öl-
dürülmesi olayında ilımalleri ol-
dukları iddiasıyla açığa alınan
dört polis memurunun tutuklan-
ması için, Mardin 2'nci Ağır Ce-
za Mahkemesi'ne başvuruda bu-
lundu. Cangir'in istemi mahke-
me tarafından reddedildi. Can-
gir, tutuklama talebi için bir üst
mahkemeye başvuruda bulunaca-
ğını söyledi.
Kızıltepe ilçesinde 21 Kasım
tarihinde düzenlenen polis ope-
rasyonunda, "terörist" oldukla-
n iddiasıyla kamyon şof orü Ah-
met Kaymaz ve 12 yaşındaki oğ-
lu Uğur Kaymaz öldürülmüştü.
Mardin Valiliği, "baba oğulun
terör Örgütü elemanı olduklarını
ve çıkan çatışmada öldiiı iildiik-
leri"nı duyurmuş ancak TBMM
İnsan Hakları Komisyonu'nun
hazırladığı raporda, bölgede her-
hangi bir çatışma izine rastlanma-
dığı ve "yargısız infaz" yapıldı-
ğı yönündeki bulguların ağırlık
kazandığı belirtilmişti. Olayla il-
gili 4 polis açığa alınmıştı. Sav-
cılık tarafından hazırlanan ve po-
lislerin 2 ile 4 yıl arasında deği-
şen hapis cezalanna çarptınlma-
sını isteyen iddianamede ise bir-
çok çelışki belirlenmişti.
NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Armağan Anar, eski bir gazeteci.
Son olarak Anadolu Ajansı'nın dış
haberlerinden emekli olmuştu. Onun-
la 1978/1980 döneminde Aydınlık
gazetesinde birlikte çalışmıştık. Arma-
ğan Abla'yla, 12 Mart askeri darbe-
si döneminde de aynı davadan bir-
likte yargılanmış ve hapis yatmıştık.
Armağan Abla, Aydınlık'ta çalış-
maya başladığında kaç yaşındaydı?
1923 doğumlu olduğuna göre 55 ya-
şındaydı. O yaşında araştırmacı ga-
zetecilik yapan militan bir muhabir
olarak hepimizi etkilerdi. Mücadele-
ci tutumuna ve yaratıcı yorumlarına
hayranlık duyardım.
12 Mart askeri darbesi dönemin-
de aynı zamanda Cemal Madanoğ-
lu davasında da yargılanmıştı. Arma-
ğan Abla'nın başı 12 Eylül 1980 dö-
neminde de dertten kurtulmadı. Kızı
Leyla Güz ve damadı Doğan Yur-
dakul, Aydınlık yayınları nedeniyle
mahkûm oldular ve yurtdışına kaçmak
zorunda kaldılar. Tek kızının yurtdışı-
na gitmesi onun buralarda yalnız kal-
masına neden oldu. Kısıtlı olanakla-
Armağan Abla
rıyla fırsat buldukça onları ziyarete
giderdi. Torunu Reyhan da bu ara-
da onun yanına yazları tatile geliyor-
du.
Armağan Anar, Arnavutköy Kız Ko-
leji'ni ve istanbul Üniversitesi Edebi-
yat Fakültesi'ni bitirmişti. O yıllarda-
ki hocası Halide Edib Adıvar ona
asistanlık önermişti. Rahşan ve Bü-
lent Ecevit, okui arkadaşlarıydılar.
Serteller aile dostlarıydı. Babası
1930'lu yılların ünlü bir avukatıydı.
Armağan Anar, Ingılizceyi çok iyi bi-
len, iyi okuyan, yetişkin ve cesur en-
telektüel kadınlarımızdandı.
Üç yıl önce bir felç geçirinceye ka-
dar durmaksızın çalıştı. İyi bir gaze-
teciydi. Entelektüel birikiminden ge-
len güzel bir Türkçesi vardı. Sayısız
kitap çevırmiştı. Ankara'da ikı yıl felç-
li şekilde yaşadıktan sonra, onun Is-
tanbul'a bir huzurevine gelmesinin
dahayarariı olacağını düşündük. Çün-
kü ona bakan kadınlar bir şekilde za-
rar verip kaçıyorlardı. Kimisi parası-
nı alıyor, kimisi eşyalarını çalıyordu.
Şimdi Istanbul'da bir huzurevin-
de kalıyor. Yılbaşında kızı Leyla Pa-
ris'ten geldi. Yeğeni Gülseli de onu
bir haftalığına huzurevinden çıkar-
dı evine getirdi. Yılbaşını Gülseli ve
Mahmut'un evinde Armağan Ab-
la, kızı Leyla ve Ipek'le birlikte kar-
şıladık.
Gecenin sürprizi Armağan Abla'nın
kaldığı huzurevini anlatan öyküleriy-
di. Huzurevinde kalan insanları öyle-
sine güzel anlatmıştı ki... Tek eli ka-
lem tutabiliyordu ve tek eliyle gaze-
teciliği ve yazma aşkını sürdürmüş-
tü. Onun bazı satırlarını sizlerle de
paylaşmak istiyorum.
"Felç olduğumdan beri yaşantı-
ma bir bakıcı girdi. Bu işi yaptığı söy-
lenen kaç Moldovalı kadın ve genç
kız çalıştı yanımda. Üç yıl önce ilk ge-
len orta yaşlı kadınlar mükemmeldi.
Sonradan gelenlerise iflahımı kesti.
Şefkatsiz, paragöz çıktı. Paramı ve gi-
yim eşyalarımı, saç fırçama kadar
yürütüp beni soydular. Yeğenim ve
kızım bu kadınlar elinde iyi bakılma-
yacağımı ileri sürerek beni bir huzu-
revine yatırıp bakımımı profesyonel
ellere bırakmayı düşündüler.
...Benim tek kişilik odamın karşı
duvarı baştan aşağı pencere. Man-
zara şahane. Duvar kâğıdı uçuk sa-
rı üzerine minikpapatya desenli. Ah-
şap dolap ve yatakla güzel bir ahenk
yapıyor. Burada kalanlar kadınlı er-
kekli beraber oturup yiyorlar. Ben
henüz onlara katılmadım. ...Evde o
ilgisiz kadınlarla daha zordu haya-
tım. Ankara 'daki arkadaşlarımı özlü-
yorum. Ama şimdi de Istanbul'daki
arkadaşlarımı buldum. Hepsi de sı-
ra sıra geliyorlar.
...Ben psikolog değilim ama, S.
Hanım'ın tuvalet kâğıdı takıntısı biri
yanına gelsin de konuşsundan kay-
naklanıyor. M. Hanım'ın cinleri ise
kadıncağızın aşk ve seks isteğinin
bitmediğini gösteriyor. H'nin askere
gitme saplantısı da sağlam ve güç-
lü olma isteği. Ben ise rüyamda Er-
cüment'/ görüyorum. Onu gerçek-
ten çok özledim. Acaba öbür dünya
varmı, ve ben ölünce ona kavuşmam
mümkün mü?"
• • •
Ahmet TahirTürkistanlı, 12 Mart
döneminde birlikte yargılandığımız,
daha sonra birçok zorluğu birlikte
karşıladığımız arkadaşlarımızdandı.
Bu yazıyı yazarken telefonum çaldı,
Mine Haksal, "Ahmet'i kaybettik"
dedi. Ahmet bir süredir beynindeki tü-
mör nedeniyle tedavi görüyordu. Son
olarak 30 Eylül'de cezaevinden çıkı-
şımızın 30. yıl kutlamasına katılmış-
tı. Ahmet'i bugün Teşvikiye Ca-
mii'nden öğle namazının ardından
uğurluyoruz.
Yeni yıl acılarla ve umutlarla baş-
ladı. Yaşam sürüyor.