Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 OCAK 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J\_ U ğ_j J_ U J \ kultur(o cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAY AKIN
Sevimli birşiirkahramanı!..Antalya Müzesi'nde sergilenen birku-
tunun kapağında Aziz Nicholas'ın port-
resı vardır. Bıı kııtu, Myra Başpiskopo-
su'nun mezanndan çalınan kenıiklerin-
den beş tanesım 1925'te, yani hırsızlığın
yapıldığı tarihten tam 838 yıl sonra ait ol-
duğu topraklara taşımıştır.
lçinde ketniklerin olduğu kııtuyu Türkı-
ye'ye getıren ve adı bılinmeyen İtalyan
kadın, Barilileri çok kı/.dırır; çünkü Aziz
Nicholas'ın Demre'deki mezanndan çalı-
nan kemıklerı italya'nın bu kentine geti-
rilmişti ve Barililer, yüzyıllardır Myra'ya
yapılan lıac ziyaretıni kentlerine çektniş
olmaktan dolayı çok mutluydular. Oysa
şimdi rakıp bir yer çıkmıştır karşılarına:
Demre'nin yanı başında bulunan Aziz
Nicholas'ın kilisesi!..
Aziz Nicholas'ın kemiklerinin henüz
çalınmadığı 6. yüzyılda, I. Justinyan, al-
tın ve gümüş işlemeli eşyalardan oluşan
birhazineyi Demre'deki kiliseye adakola-
rak gönderir. Yaklaşık yüzyıl sonra bu ha-
zine Arap korsanlar tarafından ele geçiri-
lir. Korsanlar, hazineyle bırlikte kaçama-
yacaklarını anlayınca onıı ilerde geri dö-
nüp almak düşüncesiyle bir yere gömer-
ler!.. Aradan kaç yıl geçtı siz hesap edin,
ben size hazinenin 1965'te 'Hürri Nine'
adlı bir kadın çoban tarafından bulundu-
ğunu söyleyeyım!.. Ama, Aziz Nicholas
Kilısesi'nin ha/inesi bu sefer başka kor-
sanların, tarihi eser kaçakçılarının eline
geçer. Zavallı Noel Baba'nın yalnızcake-
mikleri değil, ona adanmış hazine de bu
yüzden dünyaya dağılmış durumdadır!..
İşln sırrı...
Evet, Aziz Nicholas, her yılbaşında ço-
cuklara armağanlar götüren Noel Ba-
ba'dan başkası değildir. Santa Claus ola-
rak da bilinen bu güzel insan, yoksul kız-
ların çeyizini sağlaması ve çocukları çok
sevmesiyle ünlenmiştir. tyi, güzel ama,
bizim bildiğimiz Noel Baba kırmızı renk
bir elbise giyen, Kuzey Kutbu'ndan gel-
diği için elbısesının kol ağızlarında ve
başlığının etrafında beyaz kürkler bulu-
nan, al yanaklı, ak sakallı bir dededir! Ak-
deniz iklıminde yaşamış olan Aziz Nicho-
las'ın bir kez olsun böyle bir kıyafet gı-
yindığını düşünemeyiz. Öyleyse, nedirbu
ışin sırrı?.. İskandinav ülkelerinde, ku-
zeyde yaşayan, torbasında taşıdığı arma-
ğanları çocuklar mutlu olsun diye evlerin
kapılarından ıçeri atan bir adamın öykü-
sü yıllardır anlatılır durur... Bu nıasal,
göçmenler tarafından Amerıka'ya taşınır.
İskandinav ülkelerinde, evlerin kapıları
yukarıda olduğu için, çocuklara armağan
dağıtma yolu Amerıka'da bacaya dönü-
şür!.. Kış çok sert, insanların yüzünün
asıldığı, neredeyse gülmeyı unuttuğu bir
mevsim olduğu için Ilahiyat Profesörü
Clement Clark Moore, Noel Baba'nın
tipini sevimli kılan bir şiir kaleme alır:
Gözleri nasıl da parıldar
Gamzeleri ne kadar şen
Yanakları güle benzer, burnu ise ki-
raza
Geniş yüzüyle kahkaha attığında
Hop hop oynar yuvarlacık göbeği
Tombııl vc tıknazdır
Yaşlı, neşeli bir cin gibi
Ve ben onu gördüğümde gülmekten
alamanı kendimi
Hepınizin yakından tanıdığı, bıblolar-
da, balonlarda, hedıyelık eşyalarda, alış-
veriş merkezlerınde gördüğünüz Noel Ba-
ba tipi okuduğunuz bu şiirden doğmuştur.
Anlayacağınız, Noel Baba, 1822 yılında
yazılmış bir şiirkahramanıdır. Yani, "ya-
nakları güle, burnu kiraza" benzeyen
Noel Babane Demre'yenede Bari'yeait-
tir. O, Şiir Cumhurıyeti'nin bir vatandaşı-
dır!
İnsanlık kültürünün aşuresi
Noel Baba, rengeyiklerinin çektiği kıza-
ğını ise bir ressama borçludur. Amerika-
lı ressam Thomas Nast, Moore'ın şiirin-
den yola çıkarak resminı yaptığı Noel Ba-
ba 'yı, rengeyiklerinin çektiği bir kızağın
ıçıne oturtur.
Yılbaşı kutlamalarının vazgeçilmez bir
görüntüsü olan çam ağacı siisleme gele-
neğı de Aziz Nicholas gibi Anadolu kö-
kenlidır! Yazılı dınler öncesınde yeni yıl,
doğanın yeniden doğuşu olarak kutlanır-
dı. üünlerin geceye göre daha aydınlık ol-
ması, havaların ısınması, toprağın canlan-
ması ekin mevsımının başlaması demek-
ti. Hititler, bu dönemde kutsal saydıkları
çam ağaçlarını ıçınde yemişlerın ve tahıl-
ların olduğu torbacıklarla süslerlerdi!..
Aziz Nicholas, İskandinav masalı, bir şi-
ir, bir resim ve Hitit ınancı ..
İnsanlık kültürünün karışımı, daha doğ-
rusu aşuresı olan bu değerlerın hiçbirin-
de paranın gücünü, tüketim toplumu oluş-
turma çabasını göremezsıniz...
Oysa bugün! .
Mutlu yıllar...
r
SERCİ 8 OCAK - 3 ŞUBAT TARİHLERJ ARASINDA Sanatçı Teatro Rosetum'un 2005 sezonu açılış operası 'Rigoletto'da sahne alacak
Italya'da bîr soprano
Sergi İlkcr Maga'nın 1982 - 2004 yılları arasında çektiği
fotoğratiardan oluşuyor.
Istanbul'da
bisiklet ateşi
Kültür Servisi - Fotografçı
tlkerMaga, 1982-2004 yılla-
rı arasında çektiği bisiklet fo-
toğraflanndan oluşan 'Bisik-
let Ateşi' adlı sergisini ilk kez
8 Ocak - 3 Şubat tarihleri ara-
sında Istanbul Fotoğrafevi Koç
Allianz Galerisı'nde ızlenime
sunuyor. Sergıdc, tünııi sıyah
beyaz değişik boyutlardaki 50
fotoğrafyeralıyor ilkerMaga,
tutkulu bir bisiklet fotoğrafçı-
sı. Maga, 1982'dcn bu yana
aralıksız olarak bisıkletleri fo-
toğraflıyor.
1982-2004 yılları arasında
Türkiye, Almanya ve Hollan-
da'da bısikletın günlük hayat-
taki fonksıyonlarını aralıksız
fotoğrafladı. Bazen gerçek bir
ulaşım aracı olarak, bazcn s-
por, gezı, boş zaman, hatta ta-
şıma aracı olarak değişik fonk-
siyonlarda yüzlerce bisiklet fo-
toğrafı oluştu böylece. Fotog-
rafçı Maga'nın bisiklet arşıvı,
Alman Bisiklet Kulübii ile fo-
toğraf tarıhçisi Janıes A.
Fox'un araştırmalarına göre
dünyada bir fotografçı tarafın-
dan gerçekleştirilmiş dünyanın
en geniş fotoğrafik bisiklet ça-
lışması. Maga'nın sergisi, 22
yılda oluşturduğu binlercc ne-
gatiflik arşivinden özenle seç-
tiği 50 fotoğrafı kapsıyor Top-
lu olarak ılk kez tstanbul Fo-
toğrafevi Koç Allianz Galerı-
sı'nde ızleyicı karşısına çıka-
cak olan sergi, Eylül 2005'ten
ıtıbaren Alman Bisiklet Kulü-
bü tarafından Almanya 'nınçe-
şıtli şehirlerinde tekrarlanacak.
Sergı daha sonra Hollanda'da
i/lenime sunulacak.
tlker Maga, bisikletin deği-
şik kültürler ve sınıflar içınde-
kı yerını fotoğrafla tespit etme-
ye çalıştığını söylüyor "Her
kültür bisiklete farklı yakla-
şıyor kuşkusuz. Kişi başına
yıllık ortalama gelirin 20 bin
doları geçtiği ve coğrafyanın
da uygun olduğu ülkelerde
bisikletin kullanım alanları
genişliyor ve ona daha pozi-
tif anlamlar yükleniyor. Yıl-
lık ortalama gelirin yılda 2-3
bin doları bulduğu ülkelerde
ise bisiklet, çocukluk yılları
unutulursa, daha çok enıek-
çi sınıfların gerçek ulaşım
aracı olarak kalıyor. Cünii-
müzde bile Türkiye'de hatı-
rı sayılır bir kesim bisiklete
aşağı sınıfların aracı olarak
bakmaya devam ediyor. Oy-
sa insanın bütün bir ömrüne
yayılan, aynı zamanda zevk
veren, oyun ve spor özelliği
bulunan, sağlıklı ve bunları
yaparken de bir bütün ola-
rak doğaya ve insanlara za-
rar vermeyen başka bir ula-
şım aracı bulunmuyor.
(0 212 249 02 02)
• Sahneye ilk kez
îtalyan opercti 'II
Paese dei Campanelli'
ile çıkan Ekin Futacı
Deambrogio, 1.5 yıl
içinde 'Lucia dı
lammermoor' ,
'Rigoletto',
'La Boheme'
operalarında ve
'Cin Ci La' operetinde
rol aldı.
ECE BAKTIAYA
Ferzan Özpetek, Serra Yılmaz
ve Mehnıet Günsür'den sonra bir
Türk daha adından söz ettiriyor
Italya'da... Ekin Futacı Deamb-
rogio... Soprano... Ocakayı sonun-
da Teatro Rosetum'un 2005 se-
zonu açılış operası 'Rigoletto'da
sahne alacak olan Futacı, nisan ve
mayıs aylarında ise Italyanların en
sevilen operetlerinden bin olan
'Cin Ci La'da buluşacak ızleyici-
siyle...
Genç sanatçının ltalya macerası,
2001 yılında, Istanbul Üniversite-
si Devlet Konservatuvarı Opera
Bölümü'nden mezun olduktan bir
ay sonra evlenip Milano'ya taşın-
masıyla başlamış: "Günlük yaşa-
nıımı düzene koyduktan sonra
profesyonel yaşanııma nereden,
nasıl ve kimlerle başlayabilece-
ğinı konusunda araştırmalara
başladım. ltalya, opera kariyeri
yapmak için en uygun yerlerden
biri. Ancak burada da dikkatli
olup en iyi ve doğru eğitimcileri,
piyanistleri seçmek gerekiyordu.
1 yıl boyunca Scuola Musicale
di Milano'da Maestro Maurizıo
Carnelli ile repertuvarımı hazır-
ladım. 2002 yılından bu yana da
dünyaca ünlü soprano Lucıana
Serra ile teknik ve interpretasyon
çalışmalarıma devam ediyo-
rum."
1 yıldır Teatro alla Scala'nın ün-
lü piyanistlerinden Maestro Ro-
'Rigoletto' operasından son perde, Gilda'nın ölüm sahnesi.
berto Negri ile çalışmalarını sür-
düren Futacı, geçen yıl Scala Ope-
rası Sahne Teknik Dırektörü Ma-
estro Giuseppe IVlontanari ile de
çalışmalar yapmış. Teatro Rose-
tum'dakı çalışmaları ise 2003 Ara-
lık ayına dayanıyor.
Sahneye ılk kez İtalyan operetı
'II Paese dei Campanelli' ile çı-
kan sanatçı; bir dizi konser ve ye-
nı opera anlaşmaları sonucunda bir
ajansla anlaşma yaparak İtalya'nın
belli başlı tiyatrolarında sahne al-
mış: "1.5 yıl içinde Lucia di lam-
mermoor (Lucia), Rigoletto (Gil-
da), La Boheme (Musetta) ope-
ralannda ve Cin Cı La' operetin-
de Cin Ci La rolünde oynadım.
'La Boheme'i, o sırada bir yarış-
mada jüri üyeliği yapmakta olan
Istanbul Devlet Opera ve Balesi
Müdürü Suat Ankan da izlemeye
geldi."
Türkiye'de opera var mı?'
Yaklaşık dört senedır ltalya'da
olmasına rağmen henüz hiç Türk
ızleyicıylc karşılaşmadığını anla-
tan Futacı, Türkıye'de opera sana-
tına dcğer verıldiğinı ancak teknik
bilgj ve birikim eksıkliğının oldu-
ğunu söylüyor ve ekliyor: "Bu ek-
sikliği gidermenin yollarından
biri, yurtdışından kendi alanın-
da uzman sanatçılar getirtip
hem öğrenen hem de öğreten kit-
leye yardımcı olmak. Ancak eko-
nonıik sorunlar bunu yapabil-
mck için ciddi bir engel. İtal-
ya'da opera sanatçısına çok de-
ğer veriliyor, ne de olsa kendi
topraklarının sanatı. İtalyan iz-
leyici de son derece seçici. Ope-
ra onlar için kutsal bir olay, en iyi
şarkıcılar buradan çıkmış, dola-
yısıyla çok bilgililer."
Türk olmasıyla ilgili herhangı
bir zorlukla karşılaşmadığını ve
kendisıne yöneltilen ilk sorunun
"Türkiye'de opera var mı" oldu-
ğunu söylüyor. "Daha önce ülke-
mize hiç gelmemiş olanlar İstan-
bul'un nasıl bir şehir olduğunu
merak edip soruyor. Gelenlerse
bin bir övgüyle bahsediyorlar,
yemeklerimizi anlatıyorlar uzun
uzun. Ve tabii ki bir de İstan-
bul'un trafiğinden söz açılıyor.
Her ne kadar bugünlerde konu
hep Avrupa Birliği, İslam, Tür-
kiye'nin tarihi olsa da şimdiye
dek hiç olumsuz bir tavırla kar-
şılaşmadım."
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Istanbul Müzesi...
Istanbul Modern doludizgin yoluna devam
ediyor. Modern Sanat Müzesi, açılışından bu
yana, doldu doldu taştı. Kimi günler özellikle
hafta sonları ziyaretçi sayısı üç bin beş yüzü
buldu. Gidenler yetişkin ya da çocuk, çıkmak
bilmedi... Elbet bu yoğunlukta girışin ücretsiz
oluşunun da payı vardı. Bu kalabalığın nede-
ni yeni yıldan başlayarak giriş ücretinin 5 mil-
yon, öğrenciye 2 milyon TL olacağı söylentisi
olabilir...
Bugün benim üzerınde durmak istediğim bir
başka müze, bir başka oluşum: Istanbul Mü-
zesi.
Tarih Vakfı'nı içinızde bilmeyen yok sanırım.
Türkiye'nın önde gelen tarihçi, arkeolog, mi-
mar, sanatçı ve kültür insanlarından oluşan,
kurulduğu 1991'den beri Tarih Vakfı, tarihsel
mirasın korunması, tarih bilincinin gelıştirilip
yaygınlaştırılması için çalışıyor. Istanbul An-
siklopedisi, Istanbul Dergisi'ni düşünün! Yıllar-
dır Darphane yapılarında gerçekleştirdikleri
dev sergilerin, konserlerin, tiyatro, perfor-
mans, sinema ve dans gösterilerinin, sayısız
kültür ve sanat etkinliklerinın yalnızca adlarını
sıralasam, bu sayfa yetmez. Ben hâlâ, 'Dün-
ya Kenti Istanbul', 'Tarihten Günümüze Ana-
dolu'daKonut', 'Üç Kuşak Cumhuriyet', 'Gûç',
'Hikâyemi Dinler misin?' gibi sergilerin etkisi-
ni içimde büyütüp duruyorum.
Çalışmalarına başladığı günden beri Tarih
Vakfı'nın bir 'Istanbul Müzesi' tasarısı var. Is-
tanbul kentinin toplumsal tarıhini araştıran ve
yansıtan, iletişim ve kültür merkezi nitelikli; Is-
tanbul'u sürekliliği ve bütünlüğü içinde tanıtan
bir müze. Darphane'ningeçmişini, istanbul'un
sanayi ve ekonomi tarihini ele alan; İstanbul'un
imparatorluk başkenti olarak oynadığı rolün,
Balkan ve Ortadoğu ülkeleri açısından taşıdı-
ğı ağırlığın bilincinde, hem bölgenin hem Ana-
dolu'nun ekonomik, toplumsal ve kültürel ta-
rihiyle ilgili çalışmalara açık bir müze...
Tasarlanan Istanbul Müzesi'nin genel yapı-
sını şöyle özetleyebilirim: Iki bölümden oluşa-
cak: Müze bölümü 'Darphane-i Amire Müze-
si', 'Istanbul Kent Mekânının Oluşumu ve Ge-
lişimi', 'Istanbul'da özel Yaşam', 'Istanbul'da
Kamusal Yaşam've 'Çocukların Istanbul'u' bö-
lümlerinden; Toplumsal Tarih Merkezi ise 'Bil-
gı-Belge Merkezi', 'Sözlü Tarih Merkezi', 'Araş-
tırma Merkezi', 'Koruma ve Onarım Merkezi',
'İletişim ve Eğitim Merkezi'nden oluşacak.
Bu arada belirtmeden geçmeyeyim: Tarih
Vakfı, bu örnek müze tasarısını hayata geçire-
bilmek için birçok ulusal ve uluslararası top-
lantıda uzmanlara yaptırdığı araştırmalarda,
keşiflerde tasarlanan bu müze için en uygun
yerin Darphane olduğunu saptamış. Bu ger-
çeğı, tüm gerekçeleriyle ortaya koymuş.
1995'te Darphane 49 yıllığına Tarih Vakfı'na
devredilmiş. Istanbul Müzesi kurma çalışma-
larına hızla başlanmış. Ama sonra... Sonra bir
yandan yukarıda sözünü ettiğim sayısız kültür
ve sanat etkinlikleri yer alırken bir yandan da
bürokrasinın çarkları dönmüş de dönmüş, diş-
lileri arasında sayısız emeği, gücü, iyi niyeti,
ideali, çalışmayı ve çabayı un ufak etmiş!
O dönemi çok iyi anımsıyorum. Tarih Vakfı,
HABITAT2 için Darphane'yi hazırladıktan, res-
torasyondan ve o dev sergileri açtıktan (1996)
sonra akıl almaz güçlüklerle karşılaştı. Müdü-
rü ve üyeleri değiştirilen Koruma Kurulları ve
Kültür Bakanlığı'nda kimi kişilerin hışmına uğ-
radı. Çeşitli davalar açıldı, olay bürokratik güç
gösterısine dönüştü. 1996-2002 arasında ser-
gilerin kapatılması ancak basının büyük des-
teğıyle engellenebildi. 1997'de Tarih Vakfı'nı ve
Istanbul Müzesi'ni destekleyen aydınlarCum-
hurbaşkanlığı'na ve Başbakanlık'a başvurdu-
lar. Ancak olay bir kan davasına dönüşmek-
ten kurtulamadı. Kültür Bakanlıklannın tutumu
'Neyap ne deyaptır!' ilkesinde düğümlenmiş-
ti.
Şimdi öğreniyorum ki, Kültür Bakanı Erkan
Mumcu'yla ilişkiler normal bir sürece girmiş,
ilişkiler olumlu yönde ilerliyor. Zaten Tarih Vak-
fı'nın kazandığı hukuki davalarla birçok engel
ortadan kalkmıştı.
1995-2005... On yıllık bir zaman kaybıyeter!
Şimdi kollar sıvanmalı. Devlet-yerel yönetim-
ler-sivil toplum kuruluşları bir an önce sefer-
berlik ilan etmeli ve Istanbul'a yaraşır 'Istan-
bul Müzesi' için çalışmalar hızlandırılmalı.
Bir şey daha söylemeden bu yazıyı bitireme-
yeceğim. Istanbul Modern'in de nasıl sorun-
larla, bürokratik engellerle yıllar boyu savaştı-
ğını ve sonunda Başbakan'ın talimatıyla bir-
çok sorunun çözüldüğünü biliyoruz. Ben çok
merak ediyorum: Acaba Tayyip Erdoğan Is-
tanbul Müzesi için ne düşünüyor?..
www.zeyneporal.com
Faks:0 212 257 16 50
Tiyatroda seyirci sayısı arttı
• ANKARA (ANKA) - Devlet Tiyatroları
Sanatçı Temsilcısi Tuncer Yığıcı, halka
yakın oyunların oynanabilmesi ve seyirci
sayısının arttırılabilmesı için yeterli derecede
yerli yazarın yetişmesi gerektiğini kaydetti.
Tuncer Yığıcı, Devlet Tıyatrolan'nı da
yakından ilgilendiren ve sanatçıların
sıgorta sıstemini düzenleyen yeni yasa
çalışmalarının sanatçıların haklarını
iyıleştireceğini söyledi. Sözleşme
sıstemiyle özel tiyatrolarda çalışan
sanatçıların da bu haklarının
düzenleneceğini ifade eden Yığıcı, yasanın
oyuncuları mesleki kişıliğe kavuşturacağını
belirttı. Yığıcı, 'Sanatçılıktan oyunculuğa
terfi edeceğiz. Çünkü sanatçı kavramı çok
genel' dedi. Yığıcı, tıyatronun ihtiyaç
olabümesi için ise çocuklara tiyatro
sevgısinin aşılanması gerektiğini belirttı.
Yığıcı, bunun da MEB'le sürekli
işbirliğını gerekli kıldığını bildirirken
'Ulusal Tiyatro Hedefi'ne bu şekilde
ulaşılabileı-eğini söyledi. - J