18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 OCAK 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J\_ U ğ_j J_ U J \ kultur(o cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Sevimli birşiirkahramanı!..Antalya Müzesi'nde sergilenen birku- tunun kapağında Aziz Nicholas'ın port- resı vardır. Bıı kııtu, Myra Başpiskopo- su'nun mezanndan çalınan kenıiklerin- den beş tanesım 1925'te, yani hırsızlığın yapıldığı tarihten tam 838 yıl sonra ait ol- duğu topraklara taşımıştır. lçinde ketniklerin olduğu kııtuyu Türkı- ye'ye getıren ve adı bılinmeyen İtalyan kadın, Barilileri çok kı/.dırır; çünkü Aziz Nicholas'ın Demre'deki mezanndan çalı- nan kemıklerı italya'nın bu kentine geti- rilmişti ve Barililer, yüzyıllardır Myra'ya yapılan lıac ziyaretıni kentlerine çektniş olmaktan dolayı çok mutluydular. Oysa şimdi rakıp bir yer çıkmıştır karşılarına: Demre'nin yanı başında bulunan Aziz Nicholas'ın kilisesi!.. Aziz Nicholas'ın kemiklerinin henüz çalınmadığı 6. yüzyılda, I. Justinyan, al- tın ve gümüş işlemeli eşyalardan oluşan birhazineyi Demre'deki kiliseye adakola- rak gönderir. Yaklaşık yüzyıl sonra bu ha- zine Arap korsanlar tarafından ele geçiri- lir. Korsanlar, hazineyle bırlikte kaçama- yacaklarını anlayınca onıı ilerde geri dö- nüp almak düşüncesiyle bir yere gömer- ler!.. Aradan kaç yıl geçtı siz hesap edin, ben size hazinenin 1965'te 'Hürri Nine' adlı bir kadın çoban tarafından bulundu- ğunu söyleyeyım!.. Ama, Aziz Nicholas Kilısesi'nin ha/inesi bu sefer başka kor- sanların, tarihi eser kaçakçılarının eline geçer. Zavallı Noel Baba'nın yalnızcake- mikleri değil, ona adanmış hazine de bu yüzden dünyaya dağılmış durumdadır!.. İşln sırrı... Evet, Aziz Nicholas, her yılbaşında ço- cuklara armağanlar götüren Noel Ba- ba'dan başkası değildir. Santa Claus ola- rak da bilinen bu güzel insan, yoksul kız- ların çeyizini sağlaması ve çocukları çok sevmesiyle ünlenmiştir. tyi, güzel ama, bizim bildiğimiz Noel Baba kırmızı renk bir elbise giyen, Kuzey Kutbu'ndan gel- diği için elbısesının kol ağızlarında ve başlığının etrafında beyaz kürkler bulu- nan, al yanaklı, ak sakallı bir dededir! Ak- deniz iklıminde yaşamış olan Aziz Nicho- las'ın bir kez olsun böyle bir kıyafet gı- yindığını düşünemeyiz. Öyleyse, nedirbu ışin sırrı?.. İskandinav ülkelerinde, ku- zeyde yaşayan, torbasında taşıdığı arma- ğanları çocuklar mutlu olsun diye evlerin kapılarından ıçeri atan bir adamın öykü- sü yıllardır anlatılır durur... Bu nıasal, göçmenler tarafından Amerıka'ya taşınır. İskandinav ülkelerinde, evlerin kapıları yukarıda olduğu için, çocuklara armağan dağıtma yolu Amerıka'da bacaya dönü- şür!.. Kış çok sert, insanların yüzünün asıldığı, neredeyse gülmeyı unuttuğu bir mevsim olduğu için Ilahiyat Profesörü Clement Clark Moore, Noel Baba'nın tipini sevimli kılan bir şiir kaleme alır: Gözleri nasıl da parıldar Gamzeleri ne kadar şen Yanakları güle benzer, burnu ise ki- raza Geniş yüzüyle kahkaha attığında Hop hop oynar yuvarlacık göbeği Tombııl vc tıknazdır Yaşlı, neşeli bir cin gibi Ve ben onu gördüğümde gülmekten alamanı kendimi Hepınizin yakından tanıdığı, bıblolar- da, balonlarda, hedıyelık eşyalarda, alış- veriş merkezlerınde gördüğünüz Noel Ba- ba tipi okuduğunuz bu şiirden doğmuştur. Anlayacağınız, Noel Baba, 1822 yılında yazılmış bir şiirkahramanıdır. Yani, "ya- nakları güle, burnu kiraza" benzeyen Noel Babane Demre'yenede Bari'yeait- tir. O, Şiir Cumhurıyeti'nin bir vatandaşı- dır! İnsanlık kültürünün aşuresi Noel Baba, rengeyiklerinin çektiği kıza- ğını ise bir ressama borçludur. Amerika- lı ressam Thomas Nast, Moore'ın şiirin- den yola çıkarak resminı yaptığı Noel Ba- ba 'yı, rengeyiklerinin çektiği bir kızağın ıçıne oturtur. Yılbaşı kutlamalarının vazgeçilmez bir görüntüsü olan çam ağacı siisleme gele- neğı de Aziz Nicholas gibi Anadolu kö- kenlidır! Yazılı dınler öncesınde yeni yıl, doğanın yeniden doğuşu olarak kutlanır- dı. üünlerin geceye göre daha aydınlık ol- ması, havaların ısınması, toprağın canlan- ması ekin mevsımının başlaması demek- ti. Hititler, bu dönemde kutsal saydıkları çam ağaçlarını ıçınde yemişlerın ve tahıl- ların olduğu torbacıklarla süslerlerdi!.. Aziz Nicholas, İskandinav masalı, bir şi- ir, bir resim ve Hitit ınancı .. İnsanlık kültürünün karışımı, daha doğ- rusu aşuresı olan bu değerlerın hiçbirin- de paranın gücünü, tüketim toplumu oluş- turma çabasını göremezsıniz... Oysa bugün! . Mutlu yıllar... r SERCİ 8 OCAK - 3 ŞUBAT TARİHLERJ ARASINDA Sanatçı Teatro Rosetum'un 2005 sezonu açılış operası 'Rigoletto'da sahne alacak Italya'da bîr soprano Sergi İlkcr Maga'nın 1982 - 2004 yılları arasında çektiği fotoğratiardan oluşuyor. Istanbul'da bisiklet ateşi Kültür Servisi - Fotografçı tlkerMaga, 1982-2004 yılla- rı arasında çektiği bisiklet fo- toğraflanndan oluşan 'Bisik- let Ateşi' adlı sergisini ilk kez 8 Ocak - 3 Şubat tarihleri ara- sında Istanbul Fotoğrafevi Koç Allianz Galerisı'nde ızlenime sunuyor. Sergıdc, tünııi sıyah beyaz değişik boyutlardaki 50 fotoğrafyeralıyor ilkerMaga, tutkulu bir bisiklet fotoğrafçı- sı. Maga, 1982'dcn bu yana aralıksız olarak bisıkletleri fo- toğraflıyor. 1982-2004 yılları arasında Türkiye, Almanya ve Hollan- da'da bısikletın günlük hayat- taki fonksıyonlarını aralıksız fotoğrafladı. Bazen gerçek bir ulaşım aracı olarak, bazcn s- por, gezı, boş zaman, hatta ta- şıma aracı olarak değişik fonk- siyonlarda yüzlerce bisiklet fo- toğrafı oluştu böylece. Fotog- rafçı Maga'nın bisiklet arşıvı, Alman Bisiklet Kulübii ile fo- toğraf tarıhçisi Janıes A. Fox'un araştırmalarına göre dünyada bir fotografçı tarafın- dan gerçekleştirilmiş dünyanın en geniş fotoğrafik bisiklet ça- lışması. Maga'nın sergisi, 22 yılda oluşturduğu binlercc ne- gatiflik arşivinden özenle seç- tiği 50 fotoğrafı kapsıyor Top- lu olarak ılk kez tstanbul Fo- toğrafevi Koç Allianz Galerı- sı'nde ızleyicı karşısına çıka- cak olan sergi, Eylül 2005'ten ıtıbaren Alman Bisiklet Kulü- bü tarafından Almanya 'nınçe- şıtli şehirlerinde tekrarlanacak. Sergı daha sonra Hollanda'da i/lenime sunulacak. tlker Maga, bisikletin deği- şik kültürler ve sınıflar içınde- kı yerını fotoğrafla tespit etme- ye çalıştığını söylüyor "Her kültür bisiklete farklı yakla- şıyor kuşkusuz. Kişi başına yıllık ortalama gelirin 20 bin doları geçtiği ve coğrafyanın da uygun olduğu ülkelerde bisikletin kullanım alanları genişliyor ve ona daha pozi- tif anlamlar yükleniyor. Yıl- lık ortalama gelirin yılda 2-3 bin doları bulduğu ülkelerde ise bisiklet, çocukluk yılları unutulursa, daha çok enıek- çi sınıfların gerçek ulaşım aracı olarak kalıyor. Cünii- müzde bile Türkiye'de hatı- rı sayılır bir kesim bisiklete aşağı sınıfların aracı olarak bakmaya devam ediyor. Oy- sa insanın bütün bir ömrüne yayılan, aynı zamanda zevk veren, oyun ve spor özelliği bulunan, sağlıklı ve bunları yaparken de bir bütün ola- rak doğaya ve insanlara za- rar vermeyen başka bir ula- şım aracı bulunmuyor. (0 212 249 02 02) • Sahneye ilk kez îtalyan opercti 'II Paese dei Campanelli' ile çıkan Ekin Futacı Deambrogio, 1.5 yıl içinde 'Lucia dı lammermoor' , 'Rigoletto', 'La Boheme' operalarında ve 'Cin Ci La' operetinde rol aldı. ECE BAKTIAYA Ferzan Özpetek, Serra Yılmaz ve Mehnıet Günsür'den sonra bir Türk daha adından söz ettiriyor Italya'da... Ekin Futacı Deamb- rogio... Soprano... Ocakayı sonun- da Teatro Rosetum'un 2005 se- zonu açılış operası 'Rigoletto'da sahne alacak olan Futacı, nisan ve mayıs aylarında ise Italyanların en sevilen operetlerinden bin olan 'Cin Ci La'da buluşacak ızleyici- siyle... Genç sanatçının ltalya macerası, 2001 yılında, Istanbul Üniversite- si Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü'nden mezun olduktan bir ay sonra evlenip Milano'ya taşın- masıyla başlamış: "Günlük yaşa- nıımı düzene koyduktan sonra profesyonel yaşanııma nereden, nasıl ve kimlerle başlayabilece- ğinı konusunda araştırmalara başladım. ltalya, opera kariyeri yapmak için en uygun yerlerden biri. Ancak burada da dikkatli olup en iyi ve doğru eğitimcileri, piyanistleri seçmek gerekiyordu. 1 yıl boyunca Scuola Musicale di Milano'da Maestro Maurizıo Carnelli ile repertuvarımı hazır- ladım. 2002 yılından bu yana da dünyaca ünlü soprano Lucıana Serra ile teknik ve interpretasyon çalışmalarıma devam ediyo- rum." 1 yıldır Teatro alla Scala'nın ün- lü piyanistlerinden Maestro Ro- 'Rigoletto' operasından son perde, Gilda'nın ölüm sahnesi. berto Negri ile çalışmalarını sür- düren Futacı, geçen yıl Scala Ope- rası Sahne Teknik Dırektörü Ma- estro Giuseppe IVlontanari ile de çalışmalar yapmış. Teatro Rose- tum'dakı çalışmaları ise 2003 Ara- lık ayına dayanıyor. Sahneye ılk kez İtalyan operetı 'II Paese dei Campanelli' ile çı- kan sanatçı; bir dizi konser ve ye- nı opera anlaşmaları sonucunda bir ajansla anlaşma yaparak İtalya'nın belli başlı tiyatrolarında sahne al- mış: "1.5 yıl içinde Lucia di lam- mermoor (Lucia), Rigoletto (Gil- da), La Boheme (Musetta) ope- ralannda ve Cin Cı La' operetin- de Cin Ci La rolünde oynadım. 'La Boheme'i, o sırada bir yarış- mada jüri üyeliği yapmakta olan Istanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Suat Ankan da izlemeye geldi." Türkiye'de opera var mı?' Yaklaşık dört senedır ltalya'da olmasına rağmen henüz hiç Türk ızleyicıylc karşılaşmadığını anla- tan Futacı, Türkıye'de opera sana- tına dcğer verıldiğinı ancak teknik bilgj ve birikim eksıkliğının oldu- ğunu söylüyor ve ekliyor: "Bu ek- sikliği gidermenin yollarından biri, yurtdışından kendi alanın- da uzman sanatçılar getirtip hem öğrenen hem de öğreten kit- leye yardımcı olmak. Ancak eko- nonıik sorunlar bunu yapabil- mck için ciddi bir engel. İtal- ya'da opera sanatçısına çok de- ğer veriliyor, ne de olsa kendi topraklarının sanatı. İtalyan iz- leyici de son derece seçici. Ope- ra onlar için kutsal bir olay, en iyi şarkıcılar buradan çıkmış, dola- yısıyla çok bilgililer." Türk olmasıyla ilgili herhangı bir zorlukla karşılaşmadığını ve kendisıne yöneltilen ilk sorunun "Türkiye'de opera var mı" oldu- ğunu söylüyor. "Daha önce ülke- mize hiç gelmemiş olanlar İstan- bul'un nasıl bir şehir olduğunu merak edip soruyor. Gelenlerse bin bir övgüyle bahsediyorlar, yemeklerimizi anlatıyorlar uzun uzun. Ve tabii ki bir de İstan- bul'un trafiğinden söz açılıyor. Her ne kadar bugünlerde konu hep Avrupa Birliği, İslam, Tür- kiye'nin tarihi olsa da şimdiye dek hiç olumsuz bir tavırla kar- şılaşmadım." ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Istanbul Müzesi... Istanbul Modern doludizgin yoluna devam ediyor. Modern Sanat Müzesi, açılışından bu yana, doldu doldu taştı. Kimi günler özellikle hafta sonları ziyaretçi sayısı üç bin beş yüzü buldu. Gidenler yetişkin ya da çocuk, çıkmak bilmedi... Elbet bu yoğunlukta girışin ücretsiz oluşunun da payı vardı. Bu kalabalığın nede- ni yeni yıldan başlayarak giriş ücretinin 5 mil- yon, öğrenciye 2 milyon TL olacağı söylentisi olabilir... Bugün benim üzerınde durmak istediğim bir başka müze, bir başka oluşum: Istanbul Mü- zesi. Tarih Vakfı'nı içinızde bilmeyen yok sanırım. Türkiye'nın önde gelen tarihçi, arkeolog, mi- mar, sanatçı ve kültür insanlarından oluşan, kurulduğu 1991'den beri Tarih Vakfı, tarihsel mirasın korunması, tarih bilincinin gelıştirilip yaygınlaştırılması için çalışıyor. Istanbul An- siklopedisi, Istanbul Dergisi'ni düşünün! Yıllar- dır Darphane yapılarında gerçekleştirdikleri dev sergilerin, konserlerin, tiyatro, perfor- mans, sinema ve dans gösterilerinin, sayısız kültür ve sanat etkinliklerinın yalnızca adlarını sıralasam, bu sayfa yetmez. Ben hâlâ, 'Dün- ya Kenti Istanbul', 'Tarihten Günümüze Ana- dolu'daKonut', 'Üç Kuşak Cumhuriyet', 'Gûç', 'Hikâyemi Dinler misin?' gibi sergilerin etkisi- ni içimde büyütüp duruyorum. Çalışmalarına başladığı günden beri Tarih Vakfı'nın bir 'Istanbul Müzesi' tasarısı var. Is- tanbul kentinin toplumsal tarıhini araştıran ve yansıtan, iletişim ve kültür merkezi nitelikli; Is- tanbul'u sürekliliği ve bütünlüğü içinde tanıtan bir müze. Darphane'ningeçmişini, istanbul'un sanayi ve ekonomi tarihini ele alan; İstanbul'un imparatorluk başkenti olarak oynadığı rolün, Balkan ve Ortadoğu ülkeleri açısından taşıdı- ğı ağırlığın bilincinde, hem bölgenin hem Ana- dolu'nun ekonomik, toplumsal ve kültürel ta- rihiyle ilgili çalışmalara açık bir müze... Tasarlanan Istanbul Müzesi'nin genel yapı- sını şöyle özetleyebilirim: Iki bölümden oluşa- cak: Müze bölümü 'Darphane-i Amire Müze- si', 'Istanbul Kent Mekânının Oluşumu ve Ge- lişimi', 'Istanbul'da özel Yaşam', 'Istanbul'da Kamusal Yaşam've 'Çocukların Istanbul'u' bö- lümlerinden; Toplumsal Tarih Merkezi ise 'Bil- gı-Belge Merkezi', 'Sözlü Tarih Merkezi', 'Araş- tırma Merkezi', 'Koruma ve Onarım Merkezi', 'İletişim ve Eğitim Merkezi'nden oluşacak. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim: Tarih Vakfı, bu örnek müze tasarısını hayata geçire- bilmek için birçok ulusal ve uluslararası top- lantıda uzmanlara yaptırdığı araştırmalarda, keşiflerde tasarlanan bu müze için en uygun yerin Darphane olduğunu saptamış. Bu ger- çeğı, tüm gerekçeleriyle ortaya koymuş. 1995'te Darphane 49 yıllığına Tarih Vakfı'na devredilmiş. Istanbul Müzesi kurma çalışma- larına hızla başlanmış. Ama sonra... Sonra bir yandan yukarıda sözünü ettiğim sayısız kültür ve sanat etkinlikleri yer alırken bir yandan da bürokrasinın çarkları dönmüş de dönmüş, diş- lileri arasında sayısız emeği, gücü, iyi niyeti, ideali, çalışmayı ve çabayı un ufak etmiş! O dönemi çok iyi anımsıyorum. Tarih Vakfı, HABITAT2 için Darphane'yi hazırladıktan, res- torasyondan ve o dev sergileri açtıktan (1996) sonra akıl almaz güçlüklerle karşılaştı. Müdü- rü ve üyeleri değiştirilen Koruma Kurulları ve Kültür Bakanlığı'nda kimi kişilerin hışmına uğ- radı. Çeşitli davalar açıldı, olay bürokratik güç gösterısine dönüştü. 1996-2002 arasında ser- gilerin kapatılması ancak basının büyük des- teğıyle engellenebildi. 1997'de Tarih Vakfı'nı ve Istanbul Müzesi'ni destekleyen aydınlarCum- hurbaşkanlığı'na ve Başbakanlık'a başvurdu- lar. Ancak olay bir kan davasına dönüşmek- ten kurtulamadı. Kültür Bakanlıklannın tutumu 'Neyap ne deyaptır!' ilkesinde düğümlenmiş- ti. Şimdi öğreniyorum ki, Kültür Bakanı Erkan Mumcu'yla ilişkiler normal bir sürece girmiş, ilişkiler olumlu yönde ilerliyor. Zaten Tarih Vak- fı'nın kazandığı hukuki davalarla birçok engel ortadan kalkmıştı. 1995-2005... On yıllık bir zaman kaybıyeter! Şimdi kollar sıvanmalı. Devlet-yerel yönetim- ler-sivil toplum kuruluşları bir an önce sefer- berlik ilan etmeli ve Istanbul'a yaraşır 'Istan- bul Müzesi' için çalışmalar hızlandırılmalı. Bir şey daha söylemeden bu yazıyı bitireme- yeceğim. Istanbul Modern'in de nasıl sorun- larla, bürokratik engellerle yıllar boyu savaştı- ğını ve sonunda Başbakan'ın talimatıyla bir- çok sorunun çözüldüğünü biliyoruz. Ben çok merak ediyorum: Acaba Tayyip Erdoğan Is- tanbul Müzesi için ne düşünüyor?.. www.zeyneporal.com Faks:0 212 257 16 50 Tiyatroda seyirci sayısı arttı • ANKARA (ANKA) - Devlet Tiyatroları Sanatçı Temsilcısi Tuncer Yığıcı, halka yakın oyunların oynanabilmesi ve seyirci sayısının arttırılabilmesı için yeterli derecede yerli yazarın yetişmesi gerektiğini kaydetti. Tuncer Yığıcı, Devlet Tıyatrolan'nı da yakından ilgilendiren ve sanatçıların sıgorta sıstemini düzenleyen yeni yasa çalışmalarının sanatçıların haklarını iyıleştireceğini söyledi. Sözleşme sıstemiyle özel tiyatrolarda çalışan sanatçıların da bu haklarının düzenleneceğini ifade eden Yığıcı, yasanın oyuncuları mesleki kişıliğe kavuşturacağını belirttı. Yığıcı, 'Sanatçılıktan oyunculuğa terfi edeceğiz. Çünkü sanatçı kavramı çok genel' dedi. Yığıcı, tıyatronun ihtiyaç olabümesi için ise çocuklara tiyatro sevgısinin aşılanması gerektiğini belirttı. Yığıcı, bunun da MEB'le sürekli işbirliğını gerekli kıldığını bildirirken 'Ulusal Tiyatro Hedefi'ne bu şekilde ulaşılabileı-eğini söyledi. - J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle