22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2OCAK2005PAZAR 10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishabfı cumhuriyet.com.tr Yübaşı dayanışması...A dına isteyen "kâfirleşme", /\ istcycn "tüketim islıaIi T> / l . veya "sömürü aracı" desin... "Yılbaşı" olgusu, şu insan denen iki ayaklı sosyal hayvanı en fazla "buluşturan vesile" tanımıyla evrensel görgü ve geleneklere yerleşti. Noel Baba'yı bile kabullenen dini bütün (Suudiler lıariç) Araplardan, farklı tarihlerde de yeni yıl kutlayan Uzakdoğu Asyalılara, tüm uluslar ve halklar yılbaşını iple çcker oldular. Bülent Ecevit, 4-5 yıl önce, "İnsanlığın Ortak Dayanışması" olarak nitelediği yılbaşını reddedenlere "Taliban kafahlar" demişti. Dünyada "kâfirlik derecesinde insan ve mal tüketen Koca başhların" da kutladığı yılbaşılar yok mudıır? Vardır tabii... Bi/im lafımız "Taliban kafahlarla Koca başhların T dışındakilere... Yeryüzü "insan toplumu", biriken bilgisinin, ileri haberleşme araçlarının elverdiği olanaklarla kendine, düne, bugüne ve yarına her zamandakinden daha olgun ve eleştirel bakma potansiyeline sahıp... Bu potansiyeli günün birinde, hayal ettiğimiz gibi değişim gücü, mükemmelleşme silahı olarak kullanabilir mı? Cevabı geleceğe yayıp şimdiye baktığımızda iyimserliği sürdürebilmek için olıımlu örnekler PARIS UGURHUKUM aramak zorunda kalıyoruz. Tutunabileceğimiz, güvenebileceğimiz, savunabilcceğimiz örnekler... Arandığında, uğruna mücadele verildiğinde pekâlâ var olan olıımlu örnekler... Üstelik ille de dünyayı kurtarmak ve/veya değiştirdikten sonra başlanacak "yüce ve devrimci" eylemler değil... Biz bu satırları yazarken Güney Asya'da 120 bin ölüsü, belki de bir o kadar akıbeti bilinmeyenli insanlık, siz bu satırlan okurken yaşanan acı "doğal afetten" yakınmakla kalmayacak. Kendini bir kez daha ölçmek için iyi bir fırsat yakalamış olacak. Zira, örneğin geçen yıl lran'da aynı dönemde meydana gelen Bem depremi (resmi verilerle 31.000 ölü) kurbanlarına, ulusal ve uluslararası kurumlarca vaat edilen yardımın yüzde 1 'inin verildiğini söylersek Papazla politikacıyı kızdırmayın!eyazlar içinde. Şişman yüzünde tatlı bir gülümseme. Tepeden vuran ışıkta sanki bir melek. Ancak melek için çok şişman, kanatları da yok! Mainz Katedrali'nin bütün sıraları insan dolu. Duası bittikten sonra konuşmasına geçiyor. Anlatıyor, anlatıyor. Dert yanıyor. Ülkede artan işsizlik kilisenin de gelirini azaltıyor. Biliyor kiliselerin giderek daha çok boş kaldığını, ülkede her yıl daha az Hıristiyanın dünyaya geldiğini. Şikâyet ediyor, "Çocuk doğurun" diyor. Sütıınlar arasına yerleştirilmiş kocaman televizyon kameraları üzerine dikilmiş. O, kilisenin en yüksek yerinde, locasında. "Koyunları" 4-5 metre aşağıda, ayaklannın altında. Projektörler onu aydınlatırken insanlar katedralin karanlığında başlarını kaldırmış, yukarıdaki "çobana" kulak kesilmişler... Işadamlarından politikacılara herkes kardinal Karl Lehmann'ın peşinde. Nereye gitse "kraÛar" gibi karşılanıyor. Biraz kurnaz, biraz kendini beğenmiş. Tipik bir Katolik din adamı, kendini başkalarından üstün görmeye alışmış. Medyatik de. Televizyon, radyo, basın ona ilgi gösteriyor. Açıklamalarım yayımlamayacak "yiğit" gazeteci daha çıkmadı. Lehmann ve takımının toplıımda etkisi azalsa da politika ve medya onları el üstünde tutmaya devam ediyor. Bugün Almanya'da kiliseyi ve başındaki din adamlarını eleştirecek bir gazeteci daha doğmadı! Onlarsa, özellikle Katolik kilisesi, her şeyi eleştirmekte özgür. Kimse buna karşı çıkamaz, ağzını açıp soru bile soramaz. Kardinal Karl Lehmann STUTTCART AHMETARPAD Istanbul'a yaptığı bir gezinin ardından Stuttgart gazetesinde çıkan açıklamasında, şu sıralar moda olduğu gıbı Fener Rum Patriği'ne "ekünıenik" demiş, sözde Ermeni soykırımına el atmış ve son 10 yılda baskılar sonucu sayısız Hıristiyanın Türkıye'den kaçtığını iddia etmişti. Bu sözlerin ardından yazılı sorularımızaysa birkaç kez anımsatmamı/a karşın tam iki buçuk aydır tek yanıt vermek lütfunda bulunmadı! Üiyanct İşleri Başkanlığı 20-24 Eylül'deki 3. Din Şûrası'nda 17 Aralık öncesi aldığı çeşitli kararlardan birinde (Madde 6) şöyle diyordu: "Diyanet, kişilerin maddi, manevi ve psikolojik zaaflanndan yararlanarak onlara başka bir din, nıe/hep veya inancın enıpozc edilmesi yönüııdeki faaliyetleri tasvip etmez." Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Katolik Beckstein son yıllarda Müslümanlarla, Türklerle ve yabancıların uyumuyla ilgili bir şey oldu mu hemen "uzman" diye kameraların karşısına çıkarılıyor. Diyanet'in misyonerliği dolaylı eleştirdiği 6. madde hoşuna gitmemiş olacak ki dcrhal sert bir televizyon açıklaması yaptı ve şöyle dedi: "Bu madde Almanya'daki din özgürlüğüne aykındır. Diyanet Almanya'daki Müslümanların dinlerini değiştirmesini önlenmek istemektedir." Kardinal Lehmann, Alman Katolik Kilisesi'ninen "yüce" adamı. Katolik Beckstein da eyalet içişleri bakanları arasından en "yüce"si! Yazar-çizerler, sakın onları kızdırmaya kalkışmayın... Onun adı 'TsunamV Hindistan'ın Andaman adasında, adayı (sunaminin vurduğu 26 Ara- lık'ta dünyaya gelcn bir bebeğe "Tsu- naıni" adı verildL Felaketin ardından bölgenin başkenti Port Blair'de bir kampa yerlcşen Namita Rai adlı Hintli kadın, depremin cşiyle birlikte Hut Bay adasında bulundukları sırada meydana geldiği- ni söyledi. Depremi hissettiğinde ormana koştuğunu beürten Rai," Düştüm ve bayıldım, kocam beni ormana götürmüş. Çok acı çe- kiyordum, ama bu ufaklık için yaşamak gerekiyordu" dedi. Kcndileri ormandaykcn evlcrini su basnğını ve Tsıınami'nin bu sı- rada dünyaya geldiğini anlatan Namita'nın eşi Laxminarayan Rai de "Burada herkes kı/ınıı/la ilgileniyor. Ona Tsunanıi deme- ye başladılar. Biz de bu ismi verdik" diye konuştu. Çitt, 6 yaşındaki diğer çocuklarını hâlâ bulamadı. Bölgedeki askerlerden bi- rinin, çocuğun bulunduğunu ve Hut Bay'da olduğunu söylediği kaydcdildi. (AFP) bilmem şaşırır mısınız? Ama AB'nin dağıttığı tarım sübvansiyonlannın üçte birinden fazlasını alan Fransız köylülerinin gelirlerinde hafif bir azalma olduğundan Eyfel Kulesi'nin altını köy pazarı veya büyük şehir çöplüğüne çevirdiklerini duyduğunuzda herhalde Cumhuriyet okuru olarak pek şaşırmazsınız... Sizin oralarda, 3 futbolcu ve 1 manken sevgilinin dahıl olduğu 10-15 Türk'ü bölgeden, özel kiralanmış Airbus ıle kurtaran cömert işadamlarını biz duyduk. Ama siz, felaketin ıkinci günü yöreye gidip yaralı 120 Fransızı Fransa'ya getiren Dışişleri Bakanı Michel Barnier'den haberdar mısınız? Bunlar işin gösterişi kuşkusuz... Sadede gelmek gerekirse buralarda olağanüstü seferberlik başladı. Mahalle derneklerinden Kızılhaç'a, cumhurbaşkanlığı ödeneklerinden belediye fonlanna kadar herkes kesenin ağzını açtı. Merakımızdan perşembe günü Paris'in 10. Bölge Belediyesi'nin yardım toplama girişımini izledik. Belediye binasının gırişindeki ana salonda gerekli garanti ve açıklamalarla donanmış masanın yanmda oy sandığı gibi bir kasaya bağışlar atılıyor. Ister anonım ister kimlikli ama hepsi kayıth- makbuzlu, çek veya nakit para kabul ediliyor. Torunlarıyla sinemaya diye sokağa çıkan Gerard Dede tesadüfen kampanyanın afişini görmüş. "Birkaç yıl önce dünyanın başka köşeleri için sıradan sayılacak bir kasırgadan nasıl perişan olmuştuk. Belki yüzyılda bir görülür böylesi bir felaket karşısmda nasıl duyarsız kahrız?" diyen dede, sonra yaşları 5 ile 10 arası değişen üç torununa eğılip u Bakın ben 50 Euro veriyorum, siz de hepiniz 10'ar Curo vereceksiniz. Ben sizin adınıza ekliyorum" dıyor. Isabelle taş çatlasa 25 yaşlarında, öğrenci. "Kendim görerek yardım etmek istiyordum. Zira her yurttaşın asgari katkısı, bir jesti olmalı. Açıkçası ne yapacağımı pek de bilmiyordum. Oturduğum 20. Bölgenin belediyesi benzeri kampanya henüz başlatmamış. Sabah radyoda duydum ve buraya geldim " Kızılhaç'ın gönüllüsü olarak sandık başında bağış toplayan Berıjamin 20 yaşlarında. "hk görevimiz bağışçılara paralarının doğru anıaçla kııllanılacağı garantisini verebilmek. İnsanlaı ın çokluğuna ve katılımma şaşırmadun desem yalan olur." Paris 10. Bölge Kızılhaç sorumlusu Emmanuel Stene'e göre, "Ortalama adam başına 60 Euro'luk bağış geliyor. Daha birinci günde destek sandığında 8 (bin) Euro topladık. Pazar gününden çarşamba akşamına kadar yalnızca Kızılhaç'ın internet sitesine yapılan bağış toplamı 1 milyon Euro'yu aşmış. İnsanlar yılbaşmda bir başka cömert adeta. Bu yılbaşı tam bir 'dayanışma yılbaşı'sı olacağa benzer"... Baskı ve felaketlerin zoruyla değil, bırey özgürlüğü kadar kolektif sorumluluk dilekleriyle oluşacak dayamşmacı ve katılımcı toplumlu nice yıllara sevgili okur... ugur.hukum(a)paris.com 2004 tarihi bir yıldı, ya 2005'te neler olacak? 7 ılın son günlerinde geçen yılın değerlendirmesini yapıp gelecek yıla ilişkin beklentiler sıralanır. Gazetesinden televizyonuna, internetinden radyosuna herkes kendi gözüyle dünyada ve ülkedeki önemli olayları sıralar. Bir sonraki yılla ilgili beklentiler konusunda anketler yayımlanır. Genellikle Belçikalılar yeni yıl konusunda karamsardırlar ve ne yazık ki bunda hiç yanılmazlar. TNS-Dimarso'nun yaptığı yıllık ankete göre Belçikalılar karamsarlıklarını sürdürüyor. Belçikalıların yüzde 80'i 2005 yılında işsizliğin azalacağına inanmıyor. Hatta yüzde 60'ı işsizliğin artacağını düşünüyor. Ekonomiyle ilgili beklentilerse çok daha karamsar. Belçikalıların sadece yüzde 16'sı iyileşme bekliyor. Ancak Belçika'da Türklere dönük yayın yapan bir sitedeki ankette, Türklerin 2005'e olıımlu baktığı fark ediliyor. Umarım bu kez Belçikalılar yanılır ve 2005'in sonunda 2004'ü mumla aramayız. 2004 yılı AB için tarihi bir yıl oldu. 1 Mayıs'ta 10 yeni ülkeyi alarak üye sayısını 25'e ve nüfusunu 450 milyona çıkaran AB, tarihi bir genişleme adımı atmış ol$u. AB Anayasası'nın 2 yıllık bir çahşmadan sonra kabul edilmesi dc önemli bir aşamaydı. Türkiye için de aslında "tarihi" bir yıldı 2004. Kapalıçarşı esnafı mantığıyla "tarihi" 17 Aralık doruğuna katılan ve "3 Ekim 2005 tarihini kapan" Başbakan Erdoğan ve kurmayları, Lüksemburg Uışişleri Bakanı'nın AB zirvesindeki Kıbns pazarlığı sonrasında Başbakan'ı "halı tüccan"na benzetmesi ve AKP'lilerin "Tüccar siyasetçiyiz" diye hava atması 2004 sonunda siyasetimize renk kattı. AB doruğuna gitmeden Conrad Oteli'nden doruk haberi yapma ve doruğu yorumlama yöntemlerini de yine bu sayede "otel gazetecisi" büyüklerimizden öğrenmiş olduk. AKP'lilerin bile bu işi galiba biraz abarttık demesine rağmen boyalı medyamız Erdoğan'ı Brüksel fatihi gibi sunarken verilen veya verilecek ödünleri görmezden geldi. 2004 benim için de tarihi bir yıldı. Ben dc 28 Aralık'ta Brüksel Başkonsolosluğu'ndaki özel "tarihi" zirvede $ bin 112 Euro'yu devletimizin kasasına BRÜKSEL ERDINÇ UTKU yatırarak dövizle askerlik için "Ekim 2005" tarihini kaptım! Ferrari'sini garaja götürüp gaz taktırmak isteyen Belçika'daki bir Türk vatandaşımızın arabasına Ferrari şirketi tarafından el konulması 2004 yılını anımsadıkça bizleri sürekli gülümsetecek bir gelişmeydi. Batı Avrupa'da ilk defa bir Türk kökenli politikacının, EmirKır'ın Brüksel bölge hükümetindc devlet bakanı olması Belçika ve Türk medyasında gcreğinden fazla yer buldu. Yeni yıl kutlaması için 22 bin 650 SMS mesajı gönderilmesı; sübyancı Dutroux davası ve sonunda üutroux'nun ömür boyu hapıs cezasına çarptırılması; Belçika'da bulunan Fransa vatandaşı Fournirefnin sübyancılıkta Dutroux'dan daha beter olduğunun ortaya çıkması (Belçika basını Fransız Dutroux adını koydu zaten!); Belçika'nın en büyük bira üreticisi Interbrew'in, Güney Amerıka'daki Ambev'i satın alarak dünyanın en büyüğü olması ve adını Ambev olarak değiştirmesi; 13 Hazjran bölge seçimleri; Belçika Başbakanı Verhofstadt başkanlık beklerken onun yerine Portekizli Barroso'nun AB Komisyon Başkanlığı'na getirilmesi; Belçika'nın Ghislengien Belediyesi'nde sanayi gaz borıı hattının patlaması sonucu 24 insanın öldüğü facia; Prens Laurent ve Prenses Claire'ın Louise adında bir kız çocuklannın dünyaya gelmesi; ırkçı partinin ırkçılığının mahkemece saptanmasından sonra takıyye yapıp adını Vlaams Belang olarak değiştirmesi; DHL krizi; başörtüsü tartışması; burkaya karşı önlemler alınması; Prens Filip'in ırkçı partiye açıkça cephe alması ve yıl sonuna doğru neredeyse her haûa bir grev yapılması Belçika'da 2004'ten belleğimizde kalanlar arasında. 2004 rüzgâr gibi geçti, hem de sonuna doğru kopardığı fırtınada Güney Asya'daki 100 bınlerce insanı da alıp götürerek. 2004'ü bir tarafa bırakıp bir gazetenin okurlarının 2005 yılından beklediklerinden bazılannı sıralayalım isterseniz: "2 Ocak'tan itibaren 10 kilo zayriîayıp daha sağuklı olmak", "Daha az stres, daha çok sıcak çikolata içmek ve ihriyacı olan arkadaşlarıma yardım etmek"; "Bir kişiyi dahi olsa ırkçı partiye oy vermeme konusunda ikna etmek, stres yüzünden sigaraya başlamamak ve biraz daha fazla spor yapmak"; "Her günü hayatımın kalan zamanının ilk günü olduğunu düşündüğüm için yeni yılda bir şey dilenıemegerekyok"; "Sevmek,zevk almak, iyi seks ve diğerlerini mutlu etmek"; "Sıcak bir yuva"; "Kız arkadaşıma sutyen almak"; "Daha az çahşıp biraz kafa dinlemek"; "Güncel olayları ve haberleri daha az izlemek, kalbime ve eşe dosta daha fazla zaman ayırmak"... "Sigarayı bırakmak, ailenize daha fazla zaman ayırmak, spora başlamak, âşık obnak vb." Sizin de mutlaka bir beklentiniz vardır 2005 yılından. Sizi bilmem ama ben, Aziz Nesin'lik durumların yaşandığı trajikomik bir yıl değil, hayata gülümseyen bir yıl olsun istiyorum 2005. Her yıl denediğim "kendime ve sevdiklerime daha fazla zaman ayırmayı ve biraz kafa dinlemeyi" umarım bu yıl başarırım! erdincutku@binfikir.be
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle