25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EYLÜL 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Yok hiikmiinde Atama Sağlık Bakanlığı, durup dururken, eğitim hastanelerindeki başasistanlan sürgüne göndermeye karar verdı. Bakanlığa göre, bu uygulama, atama nakil yönetmeliği ile Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'nin ilgili maddelenne dayanıyor ve başasistanlann "süre "leri dolduğu için "zorunlu" olarak gerçekleştiriliyordu... Bu "süre" gerekçesi biraz karışık. Kanşık da değil, hukuksal açıdan "yok" hükmünde... Neden? Başasistanlann atama ve nakilleri ile görev süreleri, AKP iktidan tarafından 2003'te çıkanlan "Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esaslan Hakkında Yönetmelik"\e düzenlenmiş. Dahası, bu yönetmelik Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'nde yer alan hükümleri de yürürlükten kaldırmış. Bu yönetmelik, bir Yakın ilgi Televizyonda izledik. Görüntü aynen şöyley- di: AB komiseri Verhe- ugen'ın elini Diyarba- kırlı bır köylü kadın ha- başasistanın toplam 12yılbaşasistan olarak görev yapabileceğini öngörüyormuş. Ancak Türk Tabipleri Birliği, 2003'te çıkarılan bu yönetmelik hakkında dava açmış. Danıştay 5. Dairesi de, Haziran 2004'te verdiği kararla aynı yönetmeliğin hükümlerinin yürütmesini durdurmuş. Bu nedenle, ortada başasistanlann görev "süre"lerinin sınınnı düzenleyen bir yönetmelik hükmü bulunmuyor. Sağlık Bakanı ise yürürlüğü durdurulmuş "yönetmeliğin" hukuken "yok" sayılan hükümlerine göre, başasistanları "zorunlu" olarak atamaya kalkışıyor. Unutulan, devletin hukuk metinleri ile yönetildiğidir. Devlet, tarikat değil ki, istediğin müridi istediğin yere atayasın. raretle sıktı, ardından da öptü. El sıkışma bitti. AB komiseri, hemencecik elini pantolonunasildi... ISIK KANSU llerleyelim beyler Diyarbakır'da "şapır şupur, çok şükür" karşılanan AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Verheugen, "AKP iktidannda Törkiye çok ilerieme kaydetti" demiş. 0 AKP iktidan ki, geçen yıl çıkardığı Iş Yasası'yla işçilerin haklarını bir güzel budamıştı. Sıra geldı memurlara. AKP'nin hazırlıklannı sürdürdüğü Kamu Personel Kanunu Taslağı'nı irdeleyen SBF öğretim görevlısi Dr. Seyhan Erdoğdu bir saptama yapmış: "Taslakta, tüm sözleşmeli personelin sözleşmelerinin kural olarak bireryıllık yapılması ve on yıla kadar çalışanlann belirli süreli sözleşmeyle çalışması hükme bağlanarak, esnek hükümler taşıyan Iş Kanunu 'nun da gerisine düşülmüştür." Anlaşılan, "şapır şupur, çok şükür" Veıtıeugen'in "öpücük kriterleri"nde emeğin yeri yok. Onun için ilerleyin beyler ilerleyebildiğiniz kadar, nasılsa emek tarafı boş. Memurların ruhuna Altnı çizerek vurgulayalım: AKP'nin ha- zırladığı "Kamu Personel Kanunu Tas- lağı" memurların tüm özlük haklannı, iş güvencesini, emeklilik hakkını hani neredeyse toptan ortadan kaldıracak- tır! Kamu Personel Kanunu Taslağı'nın ruhu, yine AKP tarafından 2003'te çı- karılan ve halen uygulanmakta olan "Eleman Temlninde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması Yasası "nda yatmaktadır. Taslak, bu yasanın içeriğini genişlete- rek, tüm kamu çalışanlarına yaymakta- dır. Birleşik Sağlık-lş Sendikası'nın bu ya- saya ilişkin yorumlannı okumak, bir me- mura, yeni hazırlanan taslak yasalaştık- tan sonra pişmiş tavuk örneği başına ne- ler geleceğini anlatacaktır: Yasanın 5. maddesi: Hizmet sözleş- mesi, bakanın ilde yetkili kıldığı amir ile sözleşmeli personel arasında imzalanır. Sözleşmeli personelin; görev yeri, gö- revi dahilinde yapacağı işlerin tanımla- n, uyacakları mesleki ve etik kurallar, ödev, yetki ve sorumluluklan ile diğer hu- suslar hizmet sözleşmelerinde belirtilir. Sendikanın yorumu: Bu madde, Tür- kiye Cumhuriyeti'nin merkezi yapılan- masını ortadan kaldıran birgirişimdir. Kü- resel sistemin getirdiği "özelleştir, ye- relleştir ve parçala" yaklaşımının sağ- lık hizmetleri alanında uygulanmasıdır. Yasanın 5. maddesi: Hizmet sözleş- mesinin uygulanma süreci, mali yılla sı- nırlıdır. Sendikanın yorumu: Bu maddeyle getirilmek istenen "çalışanın emeğini pazarlaması, ama bunun da işverenin isteğine göre yapılması" anlamını taşı- maktadır. Değişen koşullara göre, iş- verenin devlet adına vali de olsa, özel sektör de olsa bir köle zihniyetiyle ça- lıştırdığı personeli istediği zaman işsiz- liğe mahkûm edebileceğinin gösterge- sidir. Yasanın 5. maddesi: Otuz günü aşan hastalık izinlerinde sözleşmeli per- sonele yarım sözleşme ücreti ödenir. Sendikanın yorumu: Bu maddeyle "Sen bana hizmet edebildiğin sürece ben sana para veririm. Bir aydan fazla hastalanma hakkıyoktur" denilmekte- dir. Yasanın 7. maddesi: Bakanlık, hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uy- maması,... Norm pozisyon sayısındade- ğişiklik olması,... Sözleşmeli personelin sözleşmesini bir ay önceden yazılı ihbar- da bulunmak şartıyla feshedebilir. Sendikanın yorumu: Bu madde, sağ- lık personelinin geleceğinin amiri ko- numunda kişilerin iki dudağı arasında olmasının ifadesidir. Yasanın 7. maddesi: Kesintisiz 10 yıl süreyle sözleşmeli personel olarak hiz- met etmiş olanlar, sicilleri olumlu olmak kaydıyla sürekli sözleşmeli personel ol- mak hakkını elde etmiş sayılır. Sendikanın yorumu: Devlet, sağlık çalışanına ancak 10 yıl süreyle çalıştır- dıktan sonra güvenebilmektedir. Dikili Barış ve Demokrasi ŞenKği Yeıriden PERİHAN ERGUN On yıl sonra yeniden, on yıl evvelki coşkuyu yaşamak için Beledjye Başkanı Sayın Os- man Özgüven ve katıhmcılar- ca yapılacak şenliğe koşarak gittim. Gördüm, duydum ve yeniden sanat ve kültürümüzün, yurt sorunlannın toplumsal yan- sımalannı düşünerek yaşadım. Çünkü, bu şenlik eskiden oldu- ğu gibi (Sayın özgüven on yıl önce yanlışlıkla yitirdiği Bele- diye Başkanlığı'nı SHP adayı olarak 27 Mart 2004'te yeniden kazandı) yalnızca yöre ürünle- rinin veya kültürünün anılıp ya- şatılması değil, Arena'datartı- şılan yurt ve dünya sorunlan- nın gündeme getirilmesidir. llk güne kişisel ve zorunlu nedenlerle ancak akşam Su- avi'nin konserine katılmak mut- luluğu ile ulaşabıldim. O coş- kulu ve etkin konserde hiç unu- tamayacağım düşündürücü gözlemimle türban konusunun yapaylığını yaşadım. Halkımın arasında oturuyordum. Bir sı- ra önümde iki türbanlı genç ha- nım dayeralmıştı. Binlercedin- leyici gibi onlar da ezgilere, tür- külere ses eşliğinde beden di- liyle de katılıyorlardı. Şölenin ortasında birdenbire sıkma baş- larını açıverdiler. Azınlıktan ço- ğulculuğa geçtiler. Topuzlu saç- larını çözüp omuzlarına salı- verdiler. Coşkulannı başörtülerini de sallayarak hızlandırdılar. 0 an- da bu iki genç kadın sanki zor- la bağlanan zincirlerini kırarak özgüriüğe kavuşmanın mutlu- luğunu seslendirip yaşıyoriar- dı. Çevrelerindeki güzel ve öz- gür kadınlar, onlann zorla bağ- lanan o güzelim saçlı başlannı karanlıklardan ışığa çıkanver- mişlerdi. Benim kadınım ger- çekte uygar ve çağdaştır. On- lan engelleyen bağnazlıklan ke- sinlikle kesip koparacaktır. Su- avi'nin konserinin bunu yan- sıtması çok sevindiriciydi. Şenlik süresince paneller, konferanslar, resim ve karika- tür sergileri, AST Oyuncula- rı'nın Memleketimden Insan Manzaraları sunusu, sevgili Ataol Behramoğlu'yla gitan- nın tellerine dizeleri takmada- ki hüneriyle Haluk Çetin'in şi- ir ve müzik ziyafeti, toplu şiirdin- letileriyle Arif Sağ ekibinın coş- kuları, yetişebildiğim dinletiler, sevgili Edip Akbayram'ı Istan- bul'a dönmek zorunda oldu- ğum için izleyemeyişimin hay- fına karşın, 6 Ekim 2003'te ya- nıp kül olan Burgazada'daki Sait Faik'in ormanının kara- basanını bu ışıltılarla söküp at- tım. Hele o sekiz-dokuz yaşın- dan başlayarak onlarca Dikili- lı genç kızlarla delikanlılann gö- revli bantlı tişörtleri, eşarpla- nyla konukların çevresinde bir sevgi ve saygı halesi oluştur- maları ayrıca görülmeye de- ğerdi. Bu etkinlikler içinde beni ay- nca ilgilendirip duygulandıran "Türk-Yunan Dostluk Süreci" paneliydi. On yıl öncelerde öz- güven'le Aliağa Belediye Baş- kanı Hakkı Ülkü'nün (şu anda CHP milletvekili) oluşturdukla- n "Ege Barış ve lletişim Der- neği" Ikinci Başkanı Bülent Tanık'ın yönettiği düzenleme- ye S. Potas (eski Mıdillı Bele- diye Başkan Yardımcısı) ile Apostolos Komanikos (Ayat- su Belediye Başkanı) ve Hak- kı Ülkü'nün söyleşilerini sev- gili Abdi Ipekçi'yi ışıklar için- de bırakmıştırdüşünceleri için- de izledim. Ada Dostlan Demeği amacı- nayönelik olarak konuklara bi- zim belediye başkanımızın da istemi olacağmı düşünerek Marmara Banş ve lletişimi'nin kurulmasını önerdim. Kendile- rini Adalar'açağırdım. Çokhe- yecanlandılar, kabul ettiler. Şim- di bunu oluşturmak için yöne- tim kurulumuzun da karan yö- nünde çalışacağız. Görüldüğü gibi adam gibi adam özgüven'in etkinliği biz- leri de çemberine aldı. Bu Barış ve Demokrasi Şen- liği'nde başkanın eşliğinde emeği geçen sevgili Tuğrul Keskin ve ayrı ayn gücün üs- tünde durmaksızın çaba gös- terenleri kutluyor, festival adı altında yurt çapında tüm et- kinliklerin konu özünün Diki- li'deki gibi olmasını istiyorum. KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behhak(n turk.net ÇtZGÎLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci a mynet.com HARBÎ SEMtHPOROY semihpomyflı yahoo.com HAYAT EPİK TÎYATROSü MUSTAFA BILG, zehir dolu gcmi "ihmal" yüzünden bottı I.. _) hayatepikin mynet.com ANKARA 2. AİLE MAHKEMESt'NDEN Dosya No: 2003 858 Davacı Mehmet Sadık Kızılyalın vekili tarafından davalı Serpıl Kızılyalın aleyhine açüan boşanma davasının mahkememizce yapı- lan açık yarılaması sırasında verilen ara karan gereğınce, Davalı Serpil Kızılyalın'ın Tarla Mahallesi, Necatibey Sokak, Baykara Apartmanı, No: 5/1 Konya adresine çıkartılan tebligatların teblig edılmediği ve adreslerinin de zabıtaca yapılan araştırmada tes- pit edilemediğinden adı geçen şahsın duruşma günü olan 21.09.2004 günü saat 10.00'da tüm delilleri ile bırlikte mahkeme- mizde hazır bulunması veya kendısini bir vekille temsil ettırmesi, aksi takdirde yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği HUMK'nun 509 ve 510. maddesi uyannca teblig yerine kaim olmak üzere ilanen teblig olunur. 07.06.2004 Basın: 40897 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAI\ 11 Eylül tncic.muntiaz-arucan.com Kruççev, 1364'te /kMardan uaakiaçhrttana değin Sovyet/er BiHiği'nm er> güçlü odartuydı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke soaınlanna ilişkin raportarıyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberieriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tefc 0212.51108 75 KRUSCEV'/M ÖMJMU.. 13f\'OEgU6UN, SpVYETLBgglOjĞl'NlH ESKJ PEVLBTBA$- KAMAIUNDAN NİKJJA KRUŞÇEV 77 yAÇJNDA ÖLOiİ. STAÜM'İN 19S3'T£ ÖUJMÜNpeN £OMISA,KRUŞÇEI/ 11 YU-,ÜUİ£NİN BlR. NUMAHALI tUpSİYPİ.. SSKI İÇ POLİTİICAYI YUMUŞATMAYA, 'BARtŞ İÇİNPE 8/RLİKTE YAÇAMA* SLOGAHIYIA OA OlÇ POLİ- TİKAOA DOSrÇA BlK HAI/A YAKATM4YA ÇOlffM/f- Tl. ANCAK, 19S6'OA MACARİS7AN AYAKLANMASM TANIOJ\£LA BASTJgMASI, 1963'7E DE.KLI&A KRİ2İN OE,ABO İL££AVAŞ/M EÇlĞlNE 6ELMESI, BUNLARIN~ DIŞINDA TUTLILMAUCHK. KlŞl OLARAK *ENKLİ,ŞA- ÜACI gİR HALK APAMI OLAN *XUÇÇ£V, ÇASUK Sİ- NİÜLENMESİYLE DE UMUJYPÜ. 1$S9'PA, gfglSf- M/S MtU-ETLEftiN BİR TVPLAfJTtSIUPA, PABUCli. . MU EÜHE AUP MASAYA l/URMUÇTU '.. ' SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU Bir 11 Eylül Filmi... Ancak festival izleyicileri beğendikleri filmleri böyle taçlandınr. Halbuki ben "Fahrenheit9/11"\ seçkin bir festival salonunda değil, mütevazı bir açık hava sine- masında izledim. Gençlerin tepkisi görülmeye değer- di. Plastik sandalyeler üzerinde filmi izlemeye gelen ço- ğu genç izleyiciler, Cannes'da "Altın Palmiye" alan 11 Eylül belgeselini ışıklar yanana dek ayakta alkışladı... Moore'un belgeseli ABD'de de böyle bir "interak- tif' tepkiyie karşılandı mı bilemem, ama vizyona girdi- ği ilk hafta orda da 22 milyon dolarlık bir hasılat reko- ru kırmış... Bu; festival filmlerine kolay nasip olmayan, bol promosyonlu ticari filmlerin yakaladığı bir rakam... Moore'un gücü burada. Yalnız entelektüellere hıtap et- miyor. Kapalı devreyle sınırlı kalan aydın çevrenin hâ- kim olduğu konulan; "tabak gibi" kitlelerin önüne ya- yıyor... Moore'un belleği... Bu Moore'un gücü olduğu kadar zaafı da aynı za- manda "Fahrenheit9l11'\''Altın Palmiye"^alanbirfilm- den "öncelikle sinema" bekleyenlerin filmi değil... Mic- hael Moore, "üstün sinemasıyla" öne çıkmıyor. Yeni bir yorum, analiz, bakış da getirmiyor. Bildiklerimizi bize bir kez daha hatırlatryor ve boşluklan dolduruyor. Haberlerin "embeddedbasının" elinde kuşa çevril- diği, yönlendirilip unutturulduğu "Biri Bizi Gözetliyor" (BBG) çağında bu az şey değil. Sürekli "Ben bunu bi- liyordum... Nasılda unutmuşum!" duygusuyla izliyor- sunuz filmi. Her yeni badirenin bir öncekini sildiği, si- likleştirdiği bir ortamda; bizi yeniden belleğimize ka- vuşturuyor Moore, "7an/W/ö'miZ'''hatr1atıyor.Taşlan kro- nolojik bir sıralamayla- yeniden yerli yerine yerieştiri- yor ve bulmacanın tüm parçalannı bir araya getiriyor. Florida'da Bush'un çaldığı seçimlerle başlıyor "Fah- renheit 9/11". Alenen "çalınan", ancak o gün bugün kimsenin sorup soruşturmadığı; konuşup hatıriamadı- ğı ve hatırlatmadığı "başkanlık seçimleriyle" açılıyor ilk sahneler. Ardından perde "karanyor"... Kulelerin çökü- şü, mecazi bir vurguyla; görüntüye başvurmayan "zi- firi karanlıkla" perdeye geliyor. Arka plandan sesler ge- liyor yalnız. Şaşkınlık nidalan, çaresizlik çığlıklan, itfa- iyecilerin telaşı, kaos, karambol!... Bush nerde o dakika? Kardeşinin valilik yaptığı Flo- rida'da, bir ilkokul ziyaretinde çocuklara "masal oku- yor". Bir Beyaz Saray görevlisi yanına yaklaşıp "habe- n" kulağınafısıldadığında; "masa/c/6aş/(an"kıpırda- mıyor. llk uçakla, ikinci uçağın çarpması arasında ge- çen o kritik anlarda yalnız, avanak aslak etrafına bakı- nan başkanın perdeye yansıyan imajını dakika dakika kronometreliyor Moore: 1,2,3,4,5,6, 7 dakika... "Ne dü?ünüyor8us/i?"diyedefalarcaüsteliyorMichael Mo- ore... "Bin Ladin'/er ve Suudilerle ilişkilerini düşünü- yor olmasın!" sorusunu da unutmadan.. En vurucu sahnelerden biri bu... Ardından bır bir "dünyaya demokrasi ihraç etmeye" kalkışan karakter- ler beliriyor: Cheney, Rice, Powell, CIA şefleri, Wol- fowitz... "Makyajodasında" pudralanıp.TVyeçıkma- ya hazırianırken ABD Savunma Bakan Yardımcısı Pa- ul Wolfowrtz ne yapsa beğenirsiniz? Cebinden çıkart- tığı kırlı bir tarağı, ağzına sokup bir güzel tükürüklüyor. Sonra o tükürüklü tarakla hiç çekinmeden taranıyor. Bri- yantin niyetine... 'Dünyaya düzen verenleri' Arşiv görüntülennden aldığı bu karelerde "Dünyaya dü- zen veren ınsanlar işte bunlari" diyor Moore. Bıçak gi- bi keskin bu ıronıden "neocon "lann tekmili birden payı- na düşeni alıyor. Bush hanedanı ile Suudi hanedanının ıçli dışlı ilişkilerini mi ıstersinız; VVashıngton'ta Bağdat ara- sından su sızmadığı yıllarda Saddam - RumsfekJ ku- caklaşmasını mı? Işsızlığın esır aldığı Amenkan kentle- rinde seyyar satıcı gibi sokaklarda "paralı askeravına" çıkan ABD ordusu mensuplannı mı? Uçuşa kapalı Ame- rikan semalanndan 11 Eylül ertesinde "kuş gibi uçuru- lan" Bin Ladin ailesinin sorgulanmayan dokunulmazlı- ğını mı? Izleyıcıyı tıknefes bırakan 122 dakikalık belge- selde tek aynntıyı(!) unutmuyor/unutturmuyor Moore. "Bu ne biçim demokrasi?" sorusuyta baş başa ka- lıyorsunuz sonunda. Bu rezil teşhiri ne ABD basını ip- liyor; neyargısı sorguluyor... Moore'u "yalanlayan" da yok; çıkmıyor. Kimse yönetmene çıkıp "Bize iftira at- tın, Amma da yaptın!" demiyor. Seçmenler de istifte- rini bozmaya niyetli görünmüyor. Bush önümüzdeki se- çimlerin hâlâen güçlü adayı... Nasıl bir demokrasi bu? Bu nasıl iş? Demokrasi şampiyonu bir ülkede bütün bunlar nasıl oluyor? "Fahrenheit 9/11"\r\ başansı viz- yona girdiği her sinemada bu sorulan sordurtması... B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDAN SAĞA; 1/ Macarlann ulusal halk dan- sı.. Suudi Ara- bistan'ın plaka işareti. 2/ Ma- denleriyontma- dakullaıulançe- 5 likaraç.. Enkü- çükboyyelken- li yanş teknele- rindenbiri.3/Bir tıyatro sahnesi- ninönündeışık- lann yerleştirildiği, izle- yiciye en yakın yer... Içinden çıkılması güç 2 durum. 4/Karşılıklıyer 3 değiştirme. 5/ Bireyler arasında ortak simgeler _ sistemiyle gerçekleşti- rilen anlam ve bilgi alış- verişi. 6/ Lifleri doku- macılıkta kullanılan bir ^ bitki... Tarih öncesine 9 dayanan efsane. 7/Küp... "Hayır" anlamında kullanı- lan söz. 8/Tuzak, kapan... Uzun tüylü bir av köpeği cin- si. 9/ Bir elektroliz aygıtındaki artı kutup... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA.: 1/ Diyarbakır'ın, kaplıcasıyla tanıımuş bir ilçesi... Bir nota. 2/Kırkpınar güreşlerini düzenlemeyi üstlenen ki- şiye verilenad... "— Sam": Şarkıcımız. 3/Türkiye"den göç eden Rumlann oluşturduğu müzik tüni. 4/Kimi böl- gelerde balçıktan yapılan ve dikine duran sandık biçi- mindekı tahıl amban. 5/Bir renk... Çok anlamı olan bir sözcüğün iyi anlamını kullanır görünerek kötüsünü ön- görme. 6/ Düğünde, oyundan sonra davulcunun topla- dığı parsa. Konken, poker gibi oyunlarda aynı cins iki karta verilen ad. II Gerçek anlamının dışında kullanı- lan kalıplaşmış söz... Bir cetveltürü. 8/MimarSinan'ın başyapıtı olan cami. 9/Mersin ilindeki petrol antım te- sisi... Gövde heykeli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle