Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2004 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Değil Kardeşim Değil!'
Zaman zaman urnutsuzluk mu
çalıyorkapını? Zaman zaman bu
iş bitti mı diyorsun? Bakıyorsun,
okuyorsun, düşünüyorsun, gitti mi
elden bütün güzel şeyler, diyor-
sun. Kapılar, pencereler, tüm çı-
kış, kurtuluş yolları tıkandı mı?
Böyle bir şiirdi işte Cahit Srt-
kı Tarancı'nın bizlere duyurdu-
"Değil kardeşim dal yeşil de-
ğil, gök mavi değil I Bilsen, ben
hangi âlemdeyim, sen hangi
âlemde I Akhndan geçer mi der-
sin aklımdan geçen şeyler/San-
mam. Yıldız ve rüzgâr payımız
müsavi değil I Sen kendi gecen-
de gidersin, ben kendi gecem-
de I Vazgeç kardeşim, ayrıdır
bindiğimiz gemiler."
Nerden mi estı? Bugün gittim
birkaç gazete aldım. Adlannı hep
duyduğum ama okumadığım...
Niye vaktimi boşa harcayayım,
neden durup dururken sinirlene-
yim? Birden zamanların gerisin-
de buldum kendimi. Mütareke
yıllanndamı, yoksa31 Martgün-
lerinde mi? Tarih hep ileriye gıder,
diye öğretmişler! Insanoğlu dün-
leri geride bırakır, ileriye yürür.
Bunca güzellikler böyle olmuş,
böyle yazılmış, hep daha güze-
le, iyiye doğru...
Bir karanhkta buldum kendi-
mi! Kitaplar kanştırdım. Bu şiiri bul-
dum bir takvim yaprağında! Ay-
dınlık bir haziran günündeydim.
Mayıslar, haziranlar içimize dışı-
mıza bir mutluluk getirir. Kıştan
çıkılmıştır, ilkyazdan yaza doğ-
ru!.. Ama o karanlık yüzlü gaze-
teler, hele yazariar, yazar diye or-
taya çıkanlar!.. Hele bir zaman-
lar çok daha başka olanlar, da-
ha başka düşünenler, Beğendik-
lerimiz, umduklanmız!.. Hepsı git-
miş bir sihırbaz değneğiyle baş-
kalaşmış!..
Evet şainn dedıği gibi: "Vaz-
geç kardeşim ayndır bindiğimiz
gemiler. "Amakim farkında, kim
görüyor, anlıyor, kim bu gidişin so-
nunda karanlık bir uçurum oldu-
ğunu. Halkımızın gizli bir sılahla
uyuşturulduğunu, kendinı bıle mi
aldattığını? Umutsuzluk sarmış,
bir okyanus dalgası, bir hortum
gibi!..
Cahit Sıtkı Tarancı neden böy-
lesine kara düşlerin içindeymiş,
bilemiyorum. Yaşamın güzelliği-
ni savunan kışi, bir anda "Ayn-
dır bindiğimiz gemiler" diyebil-
miş... Hangi gemi o? Niye onun-
kı ayrı, benimki ayrı? Bir toplum
neden bilinçle aynı yöne yürü-
mesin? Neden kara rüzgârlann et-
kisinde çırpmıp dursun? Doğayı,
insanı, aşkı, sevgiyi, huzuru ara-
mak her kişinin görevi!.. Görevi
dedeğil, özbeözhakkı, değil mi?..
Bu şiiri ilk okuduğumda da şa-
şırmıştım! Şairin neden bu umut-
suzluk denizinde boğulmak is-
tediğini anlayamamıştım. Yıllar
önceydi, gençtim daha, edebiya-
ta, şiire, yazıya kendini kaptıran
her insan gibi, aydınlık bir gele-
cek bekliyordum. Ama bu şiir bir-
den dünyamı karartmıştı...
Amaçokgeçmedi.Oşiirinçık-
tığı derginin bir sonraki sayısın-
da başka bir şiir çıktı... Bu şiiri,
adı "Cahit" olan bir şair yazmış-
tı, Cahit Irgat... Hem aktör hem
de şair, devrimlere, uyanışlara,
daha güzel birtoplumu yaratma-
ya inanan birdost...
Unutulmaz bir yanıttı, mutlu-
luğa, güvene, dostluğa bir çağ-
rı:
"Inan" diyordu Irgat: "Inan kar-
deşim inan I Gök mavidir, dal
yeşil I Omuzun omuzumda I Ne-
fesin nefesimde I Gökyüzünü yıl-
dız yıldız I Dilim dilim bölüşürüz
yeryüzünü I Payına düşen dert-
ler I Payıma düşer I Sen benim
günümdesin I Ben senın gecen-
de I Bir ucu sende denizin I Bir
ucu bende I Inan kardeşim inan
I Aynı suda yüzer bindiğimiz ge-
miler. "
Nısan, mayıs, haziran, tem-
muz... Derken ağustos, eylül...
Zamana kimse durdiyemez. Hiç-
bir güç ınsan akhnın, inancının,
sevgisinın önünü kesemez. Ot
olmamak, bir sürünün parçası
sayılmamak elımizdedir. Benim,
senin, onun!..
AIHM'nin Türban Karan...
Daha 1918 yılında Istanbul Kız Öğretmen Okulu'nda kızlar, okul-
dan atılmalan pahasına '"Başımızı örtmeyeceğiz" diye başkaldır-
mışlardı. Onlann bu davranışlan sonucu, daha ne kıyafet kanunu
ne de laiklik sözü var iken kız okullannda başlar açılmıştı.
Muazzez İlmiye ÇIG Sümembg
B
ir süre önce gazetelerde
AlHMclekı, devlet bü-
yüklerımızin eşlerinin
büyük bir gururla taşı-
dıklan türban hakkında-
ki karan okuyunca doğrusu hiç şaşır-
madım, çünkü akıl içın tank (yol) bir-
dir, demişler. Sayın Dışişleri Bakanı
AbduDahGül'ün. ilgılileri uyarması-
na karşuı AB raporunda türban hak-
kında bir yazı bulunmamasını en bü-
yük hata olarak tanımlamasına
29.12.2003 tarihlı Cumhuriyet gaze-
tesinde şöyle bir yanıt vermiştim: "Ne
hata! Biz devekuşu gibi başımızı ku-
ma sokuyonız. OnJann bu türban de-
nen şeyin, dini siyasete alet eden erkek-
ler tarafindan para ile ve zorla kızla-
rın başma kondurulduğundan, yeni
hükümetin de aynı doğrultuda hare-
ket ettiğinden haberleri yok mu? La-
ik bir devlette böyle bir uygulama ya-
pılamayacağmıbilnıiyorlarmı?" Us-
telik Sayuı Oktaş Ekşi'nin yazdığı gi-
bi Fransa, Belçika. Ingiltere. ttalya'da
kızlann din kıyafetı ile devlet kurum-
lanna alınmadıklan bu ortamda. Söz-
lerimde ne kadar haklı olduğumu bu
karar kanıtlamış oldu.
Bu türban meselesinın bu şekilde dal
budak salmasında bugüne kadar gel-
miş geçmiş bütün devlet başkanlan-
nın, siyasal çevrelerin, öğretim gö-
revlilerinin, gazetecilerin büyük sonım-
luluğu var. 1981 yılında Kurucu Mec-
lis üyesi Mehmet Yamak, Meclis'te.
imam hatip okulu kızlannın başlan
örtülsün. diye bir önerge vermişti.
Ben hemen ona Müslümanhkta ra-
hibelik olmadığını, laık devletin ku-
rumlannda din kıyafeti ile gezıleme-
yeceğini anlatan bir mektup gönder-
miştim.
Herhalde benim gibi buna tepki gös-
teren olmadığı ıçın bunlann başlan
örtüldü. Tepki yerine önce BüJent Ece-
vit, sonra eşi. türbana karşı değiliz, di-
ye gazetelere demeç verdi. Ben onla-
ra da Amerika'dan kınayarak mektup
yazdım. 1985 yılında YÖK. aynı söz-
leri söyledi. Oraya da bunun yanlış
olduğunu anlatan uzun bir yazı gön-
derdim. Fakat benim sesım çok kısık-
tı, arkamdan kımse gelmedı. Oysa bü-
tün kadın dernekleri \ e cumhuriyeti
sa\-unan erkekler seslerinı çıkarmah,
suskun kalmamalıydüar. Korktuklann-
dan mı. dalkavukluktan mı, düşüne-
mediklennden mı ya da nemelazım-
cılıktan mı böyle davrandılar? Çok
geçmeden liselerde okuyan, çalışkan
ve yoksul kızlar da bulunarak aylığa
bağlanmak koşulu ile başlan örttürül-
dü.
Bunu bazılan, demokrasi ve ınsan
haklan diye, bazılan da dine dayana-
rak savundu.
Kadınlanmızın bugünkü haklara ka-
vuşması ıçın ne kadar zorluklardan
geçtiğini yaşayan ve bilen ben. kızla-
nmızın çeşitli yollarla eski kölelık du-
rumuna getirilmek istenildığini, er-
keklerin siyasal emellenni yerine ge-
tirmek içın onlan basamak yaptıkla-
nnı gördükçe dayanamıyor, ehmden
geldiğince bunun demokrasi ve ınsan
haklanyla ilgıli olmadığını, anayasa-
mıza, kıyafet kanunumuza göre laik
devletin kurumlanna din kıyafeti ile
girilemeyeceğini, Kuran'da örtünenın
cennete gideceği, örtünmeyenın ce-
hennemde saçlarından asılacağının
yazılmadığını, baş örtmenin de bun-
dan dört bın beş yüz yıl önce mabet
fahişelennin simgesi olduğunu defa-
larca yazdım ve söylüyorum.
Ne yazık kı, bu kızlanmız, oy pe-
şınde koşan, Atatürkgibi dağın arka-
sını değil, önünü bile göremeyen, so-
nunu hesaplayamayan, kendi güçlerı-
ni din yoluyla kanıtlamaya çahşan er-
keklerin kurbanı oldu. Bindikleri da-
lı kesmeye çahşan, erkeklenn baskı-
lannı anlamayacak kadar zavallı olan
bazı kadınlanmız da katıldı bu kerva-
na. Gazeteci bayanlanmız arasında
bıle, elde ettikleri özgürlüğü sa\-una-
caklan yerde, erkeklenn üstünlüğünü
sımgeleyen bu durumu savunanlar ol-
du. Buna karşın daha 1918 yılında Is-
tanbul Kız Öğretmen Okulu'nda kız-
lar, okuldan atılmalan pahasına "Ba-
şımızıörtmeyeceğE" diye başkaldırmış-
lardı. Onlann bu davranışlan sonucu.
daha ne kıyafet kanunu ne de laıklık
sözü varken kız okullannda başlar
açılmıştı.
80 yıllık cumhuriyet dönemi süre-
sinde hiçbir devlet görevlisinin eşi.
ülkemizin kadınlannı, Ernine Erdoğan
gibi ne tslam ülkelerine, ne Batı'ya ben-
zeyen garip bir kıyafetle temsil etti.
Başbakan eşi Emıne Hanım, yanlan-
na sokulup gülücükler sa\iirduğu. el-
lerini sıktığı insanlann kıyafetinden
dolayı kendisine nasıl bir gözle bak-
tıklannı, içlennden neler söyledikle-
rini tahmin edemeyecek kadar akılsız
değil kuşkusuz.
Fakat o da kocasının ideolojisine
kurban ve onun maşası. Oyle olmasa
şık bir Batı kıyafeti ile gezen kocası-
na "Sen de Müslümanhk taslayan er-
kekler gibi takke tak başma, şalvar
gh!" diyebilirdi.
Özellikle bakan eşi olan bu bayan-
lara, ahrette cennet vaat etmeyen, fa-
kat dünyada eline geçen bir cennetin
kapısını kapayan bu başörtüsüne na-
sıl başkaldırmıyorlar, kadınlıklannı
başını örterek değil, içini açarak gös-
termeye çalışmıyorlar, şaşıyonım. Hal-
buki cumhuriyet daha gelmeden, Is-
met Inönü Lozan'a giderken, eşi Say-
gm Mevhıbe Inönü çarşaüm aöp şap-
ka giyerek Türk kadınını temsil etnüş-
ti.
Çok geçmeden bu bayanlanmızın da
tarıhten ders alarak. akıllannı başla-
nna toplayıp bu işe bir son vermele-
rinı ve böylece tarihe adlannı yazdır-
malannı, 90 yaşında olan ben, bütün
kalbimle dilemekteyım...
GELECEK
SİZİN!Meslek sahibi olmak da,
kariyerinizde yükselmek de
sizin elinizde. Tüm dünyada
geçerli olan sertifikalan almak
için vakit kaybetmeyin,
geleceğinizi ertelemeyin.
KARİYER PROGRAMLARI
• Sistem Mühendisi
Mıcrosoft Systems Engmeer (MCSE)
• Yazılım Mühendisi
Mıcrosoft Softvvare Engıneer (MCSD Net)
• Web&Grafik Tasanmcısı
Web&Graph>cs Desıgner
KARİYER DESTEK PROGRAMLARI
• Microsoft Ofis
Mıcrosoft Offıce
• Bilgisayarlı Muhasebe
AcCOUHtıng <C<*npj-ef Basedy
g
Englısh ^
Bugsa.a' Desteklî}
macromedia-
Prof. Sulhi Dönmezer
Beşiktaş Şubesi 0212 227 43 00 Kadıköy Şubesi 0216 347 21 21
Bakırköy Şubesi 0212 570 03 72 Fatth Şubesi 0212 635 62 90
Genel Mûdürtük&Kurmnsal Çözümter 0212 272 76 00
Halit ÇELENK Hukukçu
I
stanbul Ünrversıtesı Hu-
kuk Fakultesı profesör-
lerinden Sulhi Dönme-
zer yaşamını yıtırdı Eşim
Şekibeve ben İ939-40 ders
yılında îstanbul Üniversite-
si Hukuk Fakültesi'nde öğ-
renci ıken Sulhi Dönmezer,
Ceza Hukuku hocanuz Ta-
hirTaner'ınasıstanı ıdı. Ta-
hır hocamız ağırbaşlı. ol-
gun, bınkimli, öğrenci ve
çe\Tesının büviik saygısını
kazanmış, hukukun tutucu
yönlerinin etkisınden uzak
kalmaya dikkat eden bir ce-
za hukuku uzmanı idi. O
yıllarda fakültemizde bir-
çok asistan görev yapıyor-
du Kımileri çalışmalan ve
düşünceleri ile dikkat çek-
mekte, öğrencılerle ılişki
kurmakta ve onlara yardım-
cı olmaktaydılar Sulhi Dön-
mezer'in ıse sessız ve içine
dönük tavırlan dikkatlerden
kaçmnordu Yıllann akışı
içinde Dönmezer doçent ve
profesör oldu.
1961 Anayasası demok-
ratik hak ve özgurlükler ala-
nında bir açılım ve ahlımı da
berabennde getirmişti Bu
açılım kendinı özellikle sos-
yal, siyasal ve sendikal hak-
lar ile savımma hakkı ko-
nulannda gösteriyordu. An-
cakTürkiye"nin bılim. sanat
ve düşünce yaşamı üzerin-
de Türk Ceza Yasası'nın
141-142. maddeleri Demok-
les'in kılıcı gibi dalgalanı-
yorve köstekleyici birrol o>-
nuyordu. Türk Ceza Yasa-
sı'nın bu maddeleri. kayna-
ğını, 1926 yılında MussoB-
ni Italyası'nda faşizmi yer-
leşhrmek amacı ile çıkan-
lan "Faşist Devletin Korun-
masıİçiDÖzelYasa'1
danalı-
yordu
Biz çağcıl bir hukuk an-
layışını ülkemizde yerleş-
tirmek amacı Je mahkeme-
lerde bu maddelerin faşist
kökenlı ve anti-demokratik
maddeler olduğunu. düşün-
ce özgürlüğü ile bağdaşma-
dığını ve hukuk devleti ılke-
leri ile ters düştüğünü savu-
nuyorduk 1970'li yıllann
başında bu savunmalanmı-
zı kanıtlamak amacı ile fa-
şist Italyan hükümetinın res-
mi gazetelerini getırterek
maddelerin nıteliğinı gös-
teren "Faşist Devletin Ko-
runması İçin Özel Yasa"yı
ve gerekçelennı dılimıze çe-
\ırterek yayımladık Buna
ıhşkın belgelen mahkeme-
lere verdik (Bak. 141-142
Üzerine H. Ç. Anka Yayın-
lan, 1974). Bu savunmala-
ra karşın mahkemeler uy-
gulamalannı sürdürdüler
İşte bütün bu dönemler-
de C. savcılıklan ya da mah-
kemelerce bilırkışı olarak
görevlendirilen Sulhi Dön-
mezer. düzenledığı rapor-
larda faşist kökenli bu mad-
delerin baskıcı nıtelıkleri
doğrultusunda uygulanma-
sına destek oldu Bılırkışi
olarak kendisine gönderi-
len dava konusu metinleri
değerlendirirken, demokra-
sinin vazgeçılmez ılkeleri
olan düşünce açıklama, bi-
lim ve sanat özgürlüklerinı
görmezlikten gelerek. mad-
delenn faşist İtaha'da ka-
bul ediliş neden ve gerekçe-
lerini bir kenara bırakarak,
ülkemizin demokratikleş-
me gereksinme ve sorunu-
nu yok sayarak bılım ınsan-
lan, yazarlar, sanatçılar. çe-
virmenler, işçıler ve emek-
çilerin yapıt ve konuşmala-
n hakkında, ceza hukukun-
da kapalı olan (cevaz veril-
meyen) akıl >ürütme (istid-
lal) yöntemini kullanarak,
sık sık yorumlar yaparak
yazar ve sanatçıların yapıt-
lannda suç öğelen bulun-
duğu yolunda raporlar dü-
zenlemekte sakınca görme-
mıştir. Mahkemelerce ıtiraz
üzenne görevlendinlen baş-
ka üniversite öğretim üye-
leri onun bu tür raporlannı
inandıncı gerekçelerle red-
detmişler, kimı mahkeme
ve Yargıtay daıreleri de onun
raporlannı yeterli bulma-
mışlardır
Dönmezer'uı bu tutumu
basında onun "ünlü fetvaa"
olarak nıtelenmesıne neden
olmuştur. Dönmezer'in dü-
zenlediği, düşünce açıklama
özgürlüğü. insan haklan ve
demokratik ılkelere aykın
raporlar sonunda çok sayı-
da düşün insanı ve yurttaş
tutuklanmış ve yıllanm ce-
zaevlerinde geçırmışlerdir.
Türkıye gibi önünde çok
önemli bk demokratikleş-
me sorunu bulunan ülkeler-
de hukukçulara, yapıcı ve
demokratikleşme sürecıni
zorlaştıncı değil kolaylaş-
tıncı büyük görevler düş-
mektedir.
PENCERE
Nadip Bey'i Düşünmek...
Geçen cumartesi günü, Cumhuriyet'in birinci
sayfasında, Nadir Nadi'nin alabildiğıne sıcak ba-
kışlı bir fotoğrafının yanında şu satırlar okunuyor-
du:
"Cumhuriyet gazetesinin Başyazarı, Atatürk
devrimlerinin kararlı savunucusu Nadir Nadi'yiölü-
münün 13'üncü yıldönümünde törenle andık."
Beylik lâfı yıneleyelim mi:
- Zaman ne çabuk geçıyor...
Demek ki 13 yıl olmuş...
Pazar günü kitaplığın rafından Nadir Nadi'nin
yapıtlannı indirip gelişigüzel okumaya başladım; ge-
lin biriikte başyazanmızın şu eşsiz anısını dile ge-
tiren satırlarına bir göz atalım...
•
"Çokküçüktüm, birgün annem arkadaşlanndan
birine misafirliğe giderken beni de götürdü. Evin
ben yaştaki kızıyla kaynaştık. Içımde kıza karşı ta-
rifsiz bir duygu uyanmıştı. Oynarken geçen saat-
lerin farkına bile varmadım. Kendime geldiğimde
birden gölgelerin uzadığını, güneşin çekildiğini ve
ayrılma saatinin yakınlaştığını hissettim.
Hüzünlendim.
Kız bendeki değişikliği hemen anladı; yüzüme
dikkatle bakarak sordu:
- Sana ne oldu?
- Hiç! Üzülüyorum.
- Neden?
- Çünkü akşam oluyor. Akşam olunca aynlaca-
ğız.
Kız:
- Boşuna üzülüyorsun, dedi, bugün akşam ol-
mayacak ki."
•
Ama akşam oluyor..
Başyazarımızı yitirdiğimiz günden bu yana yal-
nız akşam olmadı, neredeyse bir gece karanlığı
medyada ortalığı sardı.
Nasıl?..
Nadir Nadi 1991 'de gözlerini yaşama kapamış-
tı; bu Sovyetler'in çöktüğü, Batı-Doğu çatışması-
nın sona erdiği yıldır...
Türkiye'de bir özel televizyon, altı-yedi ulusal
çapta gazete vardı o yıl...
Şimdi 36 günlük gazeteyle en azından 36 özel
televizyon yayını var.
Sayısal olarak bu artışa karşın gazetecilik mes-
leğinin çöküntüsüne ne diyeceksiniz?..
Bugün mesleğimizin içinde debelendiği çürü-
müşlük, Başyazarımız Nadir Nadi'nın havsalasına
sığamayacagı gibi, rüyasına bile gıremezdi...
Ne demelı?..
"Nadir Bey iyi ki bugünleri görmedi" demek bir
teselli olabılir mı?..
•
Ya siyasal durum?..
Üç yıl önce kurulmuş bir 'takıyyeci part/'nin iki
yıldan beri iktidarda yaptıkları ve yapmak istedik-
leri karşısında muhalefetsiz bir Türkiye var...
Nasıl oldu bu iş?..
Nadir Nadi yüzlerce, belki de binlerce yazısıyla
bugünleri vurgulamaya çalıştı; bu yoldaki kitabının
adında yaklaşımı özetienmiştir:
"Atatürk Ilkeleri Işığında Uyarmalar"
Bu kıtapta yer alan 3 Ekım 1959 günlü yazı şu
tümceyle başlar:
"Devrim düşmanlannın bütün gayreti, rejimi soy-
suzlaştınp dumura uğratmak, böylece milleti ye-
niden bir ortaçağ karanlığına sürmektir."
Peki biz şimdi bu sürecın neresindeyiz?..
•
Nadir Bey'i düşünmek, Nadir Bey'le biriikte dü-
şünmek demektir...
Bir gazetecıydi, ama, tam bir düşün adamıydı!..
Onun yolunda yürüyor Cumhunyet!..
HABERİNTEKADRESİ
"Mrr-YARGfTAY CATTŞMAS
YARGITAY SEÇİMİNE AKP MÜDAHALESİ
TAYYIP ERDOĞAN'iN VE BAKANLAR1NIN
5 DOSYASIYARGITAYDA KARAR AŞAMASINOA
TAYYIP ERDOĞAN'İN "YARGITAY OPERA5YONU"NU
HANIFIAVC! YONEDYOR
ISRAIL'IN ÇAPTA ÇIFTÇI DEVŞİRME OPERASYONU
ATTILÂ ILHAN'LA YABANCILARA
TOPRAK SATIŞİ UZERJNE
MOSSAD, OSMAN OCALAN'I ISRAILT)E AĞIRLADI
Aydınlık
ERZURUM 3. AŞLÎYE HUKUK
HAKİMLİĞtNDEN
Dos>a No 2003 610
Davacı BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ vekılı
Av Duvgu Ülken Karagül tarafindan davahlar Ahmet To-
paloğlu. Arzu Kabacaoğlu. Ası>a Çelık, Ayşe Topaloğlu,
Fatma Topaloğlu. Halı! Topaloğlu. Hasan Topaloğlu, Mah-
mut Topaloğlu. Memet Topaloğlu, Murat Topaloğlu, Nıyazı
Topaloğlu, Sercan Topaloğlu. Suzan Topaloğlu ale\hıne
mahkememıze açılan Müdürge Kö™, 76 parselm kamulaş-
tırma bedelının tespıtı ve BOTAŞ lehıne tescıh davasının
>apılan açık jargılaması sırasmda %enlen ara kararı gere-
ğınce, Da\alı Hasan Topaloğlu mırasçıları Suzan Topaloğ-
lu, Arzu Kabacaoğlu, Murat Topaloğlu, Sercan Topaloğ-
lu'nun vapılan zabıta araştınnasına rağmen adresı tespıt edı-
lememış olduğundan da\a dılekçesı, mahkememız duruşma
günü kendılerıne teblığ edılememış olup ılanen teblıeat va-
pılmasma karar verılmıştır l^bu ılanın teblığmden ıtıbaren
da\alılar Suzan Topaloğlu, Arzu Kabacaoğlu. Murat Topa-
loğlu, Sercan Topaloğlu'nun dos\anın duruşma günû olan
24 09.20O4 gunu saat 9 00'da mahkememızde hazır bulun-
ması veva kendısını bir \ekılle temsil ettırmesı, aksı takdır-
de da\a dılekçesı \e duruşma gunünun kendisine teblığ
edılmış sa>ılacağı gıvabında duruşma yapılıp karar \enlece-
ğı ılanen teblığ olunûr 13 08 2004 ' Basın 38176