23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2004 SALI 14 J V L J L J J . LJ.K. kultur(acumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Sanatiylayaşamı içiçe... K imi insanlar özeldir. lçlerinde taşı- dıklan yaşam enerjisi sıradan in- sanlannkine oranla çok daha güçlü olduğu için. Onlar içlerinde sürekli olarak ya- nan bir meşaleyle aşarlar yaşamın kilometre- lerini. Içlerinden taşan enerjiyle çevrelerini de ışığaboğarlar. Yanarlar ve yakarlar. Mozart gibi, Pîcasso gibi, Nâzun Hikmet gibi, Semi- ha Berksoy gibi... Semiha Berksoy'u yaşam ve sanat rekort- meni kılan üç etkenden ilki bu Tann armağa- nı enerji, ikincisi sanatın hemen her alanında- ki derin duyarlılığı ve yaratıcıhğı ise üçüncü- sü Atatürk Türkiye'sinin ilk kuşağından olma- nın getirdiği güçlü inanç, direnç ve iyimser- liktir. Semiha Berksoy farklıdır; hem marjinal bo- yutlara kanat açmış bir "öteJd", hem de ülke- sini, temsil ettiği genç Türkiye'nin dogruis- tenen kimliğini küresel düzeyde sergilemesi için yaşamının noktalandığı güne dek çaba harcamış bir "görev" insanı. Yurtdışındaki ba- şanlı sanat gösterilerinden sonra kutlandığın- da, öncelikle "Türk" olduğunu vurgulayan... Ulusal düzeyde "ilk"lerin kadmıdır Semi- ha Berksoy: Sesli olarak çekilen ilk Türk fil- minde oyuncu ("tstanbui Sokaklar" 1931); ilk Türk operasında solist (A. Adnan Saygun: "Özsoy", 1934); Avrupa'da sahneye çıkan ilk Türk opera sanatçısı (Berlin'de "Ariadne Na- xos r) ta başrol, 1939); Türkiye'nin ilk profes- yonel opera sanatçısı (NuruDah Taşkıranla bir- likte, 1941). Ancak daha da önemli olan, Atatûrk Tür- kiye'sinin "çıkış" dönemini taçlandıran bu ba- şanlı çizgiyi, uzun yaşamının her anında sür- diirmüş olması. "Primadonna", Devlet Ope- ra ve Balesi'ne hizmet ettiği uzun yıllar bo- yunca bile resim çalışmalanna da adamıştır ken- dini. Yapıtlan 1961'den bu yana ulusalülus- lararası, karma/ kişisel sergilerde yer almak- la kalmamış, Berksoy, yaşamının son 14 yı- lında (80'inden sonra), toplumuna ve insan- lığa, yaşam enerjisinin sanatsal dışavurumla- nnı armağan etme yolunda baş döndürücü bir üretime geçmiştir. Başdöndürücü bir yaratıcılık Işte yaşamöyküsünü yansıtan film "Semi- ha B. Unplugged" (yöneten Kutluğ Ataman, 1997), işte Robert VVilson ın New York'ta Lin- colnCenter'de sahnelediğı "TheDaysBefore" yapımında VVagner'in "Tristan ve "Isolde" operasından Isolde'nin 'AşkÖlümü' aryasını söylemesi (1999), bu yapımla katıldığı ulus- lararası festivaller (2000), işte yurtdışında da sergilenen "Semiha Berksoy'unOdası'' yapı- h (2000), işte Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun Nâzun'ın 100. doğum yılı nedeniyle sahnele- diği "Bu Bir Rüyadır" operetinde ve Berlin Hebbel Tiyatrosu'nda sahneye çıkışı (2002), işte Viyana'da gerçekleştırdiği "•Salome" per- formansı (2003), işte Iş Sanat Kültür Merke- zi'nde gerçekleştirdiği "Retrospektif Sergi (2003)". Böyle bir sanatsal etkinlik selini oluştur- mak için yalnızca enerji ve duygu yüklü ol- mak yetmez. Çünkü yalnızca bir tek beceri- nin sergilenmediği "bütüncüT sanat üretim- tSemiha Berksoy hem marjinal boyutlara kanat açmış bir 'öteki', hem de ülkesini, temsil ettiğigenç Türkiyenin doğru /istenen kimliğini küresel düzeyde sergilemesi için yaşamının noktalandığı güne dek çaba harcamış bir 'görev' insanıdır. leri bunlar. Ancak "akü" yoluyla yapılabilen düzenlemeleri gerektiren. 2003 'te Viyana'da Tanzquartier Sahnesi' nde sunduğu "Salome" performansma özel olarak yaptığı çarşaf re- simleriyle de katkıda bulunan 93 yaşındaki Se- miha Berksoy için yönetmen şöyle demiş: "Bir opera sanatçısını sahnede desteldeyen,ya- pımın öteki öğeteridir. Bayan Berksoy ise ya- pımın riimünü tek başuıa oluşturmuş." Dahası, Kibele GalerTde 500 metrekarelik sergı uzamında hangi resmin hangısınin ya- nına geleceğüıi tasarlama; "Semiha Berksoy Odası"nın Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi'nin sürekli koleksiyonuna alın- ması aşamasında birinci elden yapılan son yerleştirmeler. Ve her başlananı sonuçlandır- ma. Bedenin kaldıramayacağı bir yorgunluk karşısında aklın yengisi. Hep "şaşırücı" olmayı başarmış bu dev sa- natçının en şaşırtıcı olayı: 2004 Temmuz'unun ilk günlen olmalı. Semiha Berksoy hastane- de yatıyor. Rahat soluk almasını sağlayan ay- gıtlarla donatılmış. Bir sabah Zeliha Berk- soy'a, "Fecibirgecegeçirdim.Kafampatladı** diyor. Moüere'in a Don Juan" oyununu Al- mancasından okumuş ve bu yapıtın kolayca çö- zülemeyecek bir bilmece niteliği taşıdığını fark etmiş. Bütün gece kafasını çalıştırarak oyunu çözmeye uğraşmış ve sonunda çözmüş. Ama öyle bir çaba harcamış ki bitkin düşmüş. İşte Semiha Berksoy! Yaşamının son günle- rinde, Dante'nin "Uahi Komedya"sını ttal- yanca orijinalinden okumaya baş koyan Samu- el Beckett'i anımsamamak olası mı? Zengln 'dlşl' dünyası Yaşamla sanatı bütünleştirmede bir ustadır Semiha Berksoy. Kendıni yaşam yorgunu his- settiği birdönemi aştıktan sonra, "Dosesiver- dim, ölümü yendim" deyişi belleklerde çakı- h kalacaktır. Semiha Berksoy 1 un resımlerinin tekil oku- masını yapmak olanaksızdır. Doğanın, insan- ların, operalann, sanat dünyasından olan ya da olmayan dostların izdüşümleriyle yaşam, aşk ve ölümkarşısındaki Semiha Berksoy u duruş"u ıç içe girerek karmaşık bir iç ve dış dünya oluştururlar. Resimlerin ekseninde çoğunluk- la Semiha nın kendisi bulunur. "DişiMk"le taç- lanmış bir Semiha: Kimi zaman melek, kimi zaman şeytan... "Dişilik" merkezinden tüm kadınlara ve tüm insanlığa gönderme vardır. Ama en özel uzantılan bir "evlat" olarak an- nesi ressam Fatma Saime Hanını"a ve bir "an- ne" olarak kızı Zeliha Berksoy'a odaklandığı resimlerdir. Annesine hayran "kız çocuk" ve kızıyla övünen "anne" kimlikleri Semiha Berksoy "un zengin "dişi" dünyasını bütünler. Bu yıl Semiha Berksoy'un 75. sanat yılı. Özgün sanatçı kişiliğiyle 20. yüzyıla damga- sını ulusal ve evrensel düzeyde \-urmus "ön- cü" bir sanatçının anısına ve ülkesinin insan- lanna bıraktığı yapıtlara devletçe sahip çıkıl- ması gerekli. Onun, çok sevdıği halkıyla bir- likte yaşayagelmesini sağlamak için... Czeslaw Milosz roman, şiir, deneme ve çevirileriyle tanınıyor Siirgün ŞairiVıiıt ardmdan Hazırîık Bir yıl daha hazırhk Yüzyıhmın nasılsa öyle görüneceği Büyükyapıta hevesle giryeceğim bir yıl sonra. Orada güneş namuslulann ve namussuzlann iistüne doğacak îlkbahcaiar ve sonbaharlar birbirini tleyecek yamlmadan, Müzikçi archç kuşıt kille döşenmişyuvasım kuracak nemli çalıhklar içinde. TûkHer kenditilkidoğalannın çıraMığını yapacaklar. Hepsi bu. Ama daha var: Buz tutmuş Ch'alardan koşan, mifyonlarca sesin komsuyla tlençlerini uluyan ordular; sokağın köşesindeM Dev tanhn topu; gözetleme kulelerinin arasında, Kampm dikenli telli çitlerinin içinde, tan aydmlığına varış. Haytr, yann değil. Beş ya da onyıl içinde. Düşünüyorum hâlâ sıksıkanalann emeklerini Ve kadmdan doğmuş erkeğin emeğini Kendi üstüne kapanıppostal darbelerinden Kafasını koruyor; aydmlık bir alevden Tutuşnyor koşarak; buldozer itiyor onu kil çukuruna. O kadının çocuğu. Oyımcak ayı kollarımn arasında. Oluşmuş esriMik içinde. Gerektiğigibi sakin sahn konuşmasım daha öğrenemedim. Öfke ve acıma bozar biçimin dengesini. Çeviren Eray Canberk Kültür Servisi -'Sürgün Şairi' olarak adlandınlan Nobel ödüllü romancı. şa- ir, denemeci ve çevirmen Czeslaw Milosz(93) 14 Ağustos'ta Polonya"nın Krakovv kentinde yaşamı- nı yitirdi. 30 Haziran 1911 'de Litvanyacla doğan Milosz, ilk gençlık yılları- nı Vilnıus'ta geçirdı. İkı ya- şından yedı yaşına kadar Rusya'da kaldı. 26 yaşına geldiğınde, doğduğu kent olan Wilno'dan Varşova'ya gitmek zorunda kaldı, çün- kü doğduğu kentin yetkili- leri onu 'sofcu" 1 olarak dam- galamışlardı. 1940'taVar- şova'da. Nazi işgali altında bir 'iç sürgün' hayatı yaşa- dı. Işgal sırasında Nazile- re karşı gızli yayınlarla di- renme eylemlerine girişti. Czeslav. Milosz. 1934'te Kral Stefan Batory Üniver- sitesi'nde hukuk öğrenimi- ni tamamladı. Bir yıl Pa- ris'te modern Fransız ede- biyatı eğitimi alan Milosz, II. Dünya Savaşı çıkıncaya kadar Polonya Radyo Ku- rumu'nda çalıştı. Savaş yıl- lannda Nazilere karşı di- reniş hareketine katılan Mi- losz, 1946-1951 yıllan ara- sında Dışişleri Bakanlı- ğı'nda görev yaptı. 1951'de Pariste kültür ataşesiyken ülkesindeki yö- netimle anlaşamadığı için görevinden aynldı. On yı- la yakın bir süre Paris'te göçmen olarak yaşadı. 1960'ta Kahfornıya Ünı- versitesi'nin Berkeley Kampusu'nda Slav dilleri profesörü olarak çalıştı. Amerika'da yirmı yıl yaşa- dı 'Tbe C<^)(ive\find' (Tut- sak Akıl) adlı kitabında ko- munizmin Polonya aydın- lan üzerindeki etkisını in- celedi. 1978'de Uluslara- rası Neustadt Ödülü'nü ka- zandı. Milosz "un şiir, dene- me % e romanlannın pek ço- ğu çeşitlı dillere çevTİldi. Şiirlerinde, yaşadığı savaş yıllannın yıkımlannı bire- yin kendi yaşantısını za- manın akışı içinde anlama- nın her gün biraz daha güç- leştiğini dile gerirmeye ça- lıştı. Yaşamının çok uzun bir kesimi, \atanından ve anadilinden uzaklarda geç- ti. Şair, toplu şiirlerini 1930'da iki cilt olarak ya- yımladı. Milosz'al981'de,Lubhn Katolik Üniversitesi'nde fahri doktora unvanı veril- di. Varşova Edebiyat Mü- zesi'nde yaşamını ve eser- lerini gösteren bir sergi açü- dı. Şiirlen on cilt olarak kendi dilinde yayımlandı. Karşılaşma Donmuş îarlalardan geçiyorduk, bir vagonla şafakta. Kızıl bir kanat havalandı karanlığın içinde Ve birden koşarak bir tavşan geçti yoldan Biri eliyle gösterdi içimizden. Aradan çok zaman geçti. Artık ikisi de sağ değil, Ne tavşan. ne de tavşanı eliyle gösteren adam. Ah sevgilim, nerdeler, nereye gidiyorlar Elin çakıp sönüşü, koşunun hızı, çakıl taşlarının hışırtı- YAZIODASI SELtM tLERİ Güz Akşamında Peyker ve 'Bögürtlen' (3) Aşk-ı Memnu'nun yayımlanışından çeyrek yüzyıl sonra, Mehmed Rauf Böğürtlen'i ka- leme getirir. Eylûl'ün uyandırdığı hayranlıksür- mekte, gelgelelim, Mehmed Rauf'un yazarlık- taki başansı gün geçtikçe gölgelenmektedir. Zaten dört beş yıl sonra, Cumhuriyet döne- minin ilk edebiyat tarihleri, yalnızca Eylûl'ü anacak; Mehmed Rauf'un öteki eserlerini hor görecek. O kadar ki, bütün bu eserierin para kazanmak çabasıyla yazıldığı ileri sürülecek... Eylûl, daha önce birçok kez yazdığım gibi, çok etkileyici ve önemli bir romandır. Bence, Eylûl'ü yalnızca ilk ruh çözümleme romanımız olmasıyla değertendiremeyiz. Ey/û/'den önce de ruh çözümlemesi bizim romanımızda var- dı. Hemen örnek vermek gerekirse, Araba Sev- dası, baştan sona bir züppenin ruh karmaşa- lannı ustaca çözümler. Ey/û/'ün en büyük özelliği ve üstünlüğü, öy- le sanıyorum ki, yalınlığında aranmalıdır. Yaşı- tı Aşk-ı Memnu'da bile -ki yetkin bir roman- dır-, konu ve olay dolambaçlan belirir kaybo- lur. Eylûl adeta konusuz ve olaysızdır, doğru- dan doğruya bir sonbahar başlangıcı, ölgün aşk, bir imgeler, duyuşlar yumağı. Böğürtlen'e gelince; Mehmed Rauf, bu kez, tıpkı Genç Kız Ka/b/'nde olduğu gibi, kalaba- lık kadrolu bir romandayol alır. Zengin delikan- lı Pertev, arkadaşı Nihat'ın tanıştırdığı üç kız kar- deşle, Şükûre, Nigârve Mahmure'ylearkadaş olur. Kız kardeşlerin yanına sığınmış Müjgân; köşke gelip gidenler, poker oynamalar, dans sahneleri... Derken Büyükada ve Tarabya. llkinde, Per- tev'in ağırbaşlı Müjgân'a âşık oluşu. Ikincisin- de, Ey/û/'de de karşımıza çıkmış otel sahne- lerinde, Pertev'in serbest, havaî bir kızla flör- tü, cinsel yakınlığı. Derken Burgaz adasında Müj- gân'la Pertev'in karşılaşmalan... Müjgân'ın kü- çük köpeğini büyük bir köpeğin saldınsından koruyan Pertev'in aşkını ispat etmesi... £y/û/'de Necib, yine Tarabya'da bir otelde, o güz başlangıcı, Suad'ı düşünür, onun için iç- lenir, kalp ağnları duyar. Bögürtlen 'de Pertev, genç kızı baştan çıkanr. Sonra da, kendisiyle sevişen genç kızın hafifmeşrepliğinde, yos- malığında karar kılar. 'Ahlaklı' olan, erdenliğini korumuş, Pertev'e "teslim" olmamış Müjgân'dır. İşte, Böğürtlen'de, Bihter'le Peyker bir kez daha karşımıza çıkıyortar. Pertev'e de bir öl- çüde Behlûl türevi diye bakmak olası. Müjgân, Peyker gibi evli degildir. Babasının ölümünden sonra hayatagüvenini kaybetmiş, insanlardan uzaklaşmış, yapayalnız bir kız. Pertev'ledansetmekten ürküyor. Dans, poker, Büyükada gezintileri onun gözünde handiyse birer ahlak düşkünlüğü. Tarabya otellerinde şöyle bir görünüp, vücu- dunu teslim ettikten sonra Böcjürt/en'den ka- pı dışan edilen, öteki genç kız ise, Bihter'in ta kendisi. Çünkü Pertev'in arzularınakarşılık ve- riyor. Burada, Adnan Bey olmadığından, yeni Bihter'in kimseye ihaneti söz konusu değil. Dar ahlak anlayışının, evlilik dışı cinsel ilişkiyi bağışlaması bütün sorun. Halid Ziya Uşaklıgil, Bihter'i yargılamaktan uzak durdu. Behlûl bile, uçan yaradılışının ifa- desidir, açık seçik suçlanmamıştır. Aşk-ı Mem- nu romancısı, romanın bir suçlama manzu- mesi olamayacağını biliyordu. Ey/û/'de olağanüstü inceliklere açılmış Meh- med Rauf, hepi topu bir romanlık üstünlüğün- den sonra, dar ahlakın kalıplanna geri döne- rek, bir anlamda yeteneğini köreltir. Peyker kimliği, daha sonraki romanlarda, öykülerde hep annmışlık, sadakat, hattaerden- lik simgesidir. Bu yalan ve yavan roman, öykü kişisi ne yazınsal gerçekliğe ne de hayatın ger- çekliğine bir şey söyler... Önerilen Kitap / Mehmed Rauf, Hayatı-Sa- natı-Eseh, Lutfullah Sami Akalın, Variık Ya- yınlan, 1953. sı. Çektiğim acıdan değil, meraktan soruyorum. Çeviren Cevat Çapan ! MVtevlana Projesi1 Berlin'de • Kültür Servisi - Berlin'de düzenlenecek olan 'Now, Şimdi' Festivali kapsamında yapımcı, yönetmen Fehmi Gerçeker'in 'Me\lana Projesi' 1 Eylül günü saat 20. OO'de Berlin Filarmoni Konser Salonu'nda izleyiciyle buluşacak. Cannes Film Festivali'nin en iyi oyuncu ödülü de olmak üzere çeşitli ödüller kazanan Alman sinemasının en ünlü kadın oyunculanndan biri olan Eva Mattes"in de katılacağı gecede Mevlana'nın her yönden tanıtılması amaçlanıyor. Ahnanca alt yazılı olarak 'Hoşgörü ve Mevlana' fıhninin gösterileceği gece, Eva Mattes ve Thomas Schucke'nin yer alacağı, Gerçeker'in sahne uygulamasıyla ney eşliğinde sunulacak olan Mevlana Şiirleri bölümünün ardından Fikret Karakaya'nın müzik yönetmeni olduğu Bezmara grubundan sufı müzık konseriyle devam edecek. Ressam Çallı anılıyor • DENİZIİ (AA) - Ressam İbrahim Çallı anısına 'Kalbimizdeki Dostluk Sanat' adlı atölye çalışmasuıa katıhnak için 105 ressam \e heykeltıraş Denizli'ye gitti. Genç Denizlililer Birliği'nce organize edilen ve 4 EylüPe kadar sürecek Uluslararası Resim Çalışması kapsamında Denizli'ye gelen, aralannda yabancı ressam ve heykeltıraşlann da bulunduğu sanatçılar. Vali Vekili Ismail Demirhan'ı ziyaret ettiler. Demirhan. ressam Çalh'nın doğduğu topraklarda böyle bir etkinlik düzenlenmesinin sevindirici olduğunu söyledi. Bu etkinlikle Avrupalı gençliğin kültürler arası kaynaşmayı sağlayacağını ifade eden Demirhan, yerel halkın da farklı kültürleri tanıma fırsatı bulacağını kaydetti. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle