17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2004 CUM/ 14 kultur(« cumhuriyet.com.tr İflsanlığın ortak evrensel değerlerini bize taşıyan koca bir tarih gibiydi Vedat Günyol Bir eski zamanbilgesiAll EKBER ATAŞ eski zaman bilgesi * brscgi tapınağı çrfısı: kapısız penceresiz iepısiz p&ıcere siz gckyüzünde PGŞI bulut esh zaman bilgesi xa seni aydınlatır \a da aynını yaratır sende düşiince denizinde ya'iaryıkar durular Hcşçakal demiyorum sana. Çünkü hep yanım(ız)da, ıçim(iz)de, düşün- celerimfizjdesin. Sakh bir kenî gibi yaşadm, Atlantis gibi de gömüldün sulanmıza... YokJuğunun yarattığı boşlukta, yö- rüngesini kaybetmış birgezegen gibi sözcükler arasında dolaşıp duruyo- rum kaç gündür. Acı kaybınım ardın- dan bir şeyler yazmanın zorluğu için- deyım. Senin söyleminle "Bir yal- nızlık anındayım şu an..." Içımi dö- kecek bırini aradım. En yakınımda duran kaleme ve kâğıtlara "sesle- dim" düşüncelerimi ve de duygula- nmı: Herşeybukadargüzelgiderken olacak iş miydi senin bu yaptığın? Biz(ler)i sensizliğe mecbur etmek!.. 100 e 5 vardı' Çalan telefonuma uzanıyorum he- yecanla. Telefonun karşı ucurda se- sini duyacağımı umarak. Hayır. Hü- zün bulutlan arasında kayboluyorum. Neredeyim, hangi zamandayım bile- miyorum. Bir süre sonra kendime ge- lip sesalınmla kaydettiğım konuşma- lanmızı dinlemek için kitaplığıma geçiyorum. Raftaki bölmeden içinde söyleşilerimizin kayıtlı bulunduğu kasetlerden, gelişigüzel birini çekip ahyorum. Sesalıra takıp basıyorum düğmesine. Sesini dinleyiş, varlığın- la anlam kazanmış zamanlan geri ge- tiriyor. Odanın boşluğunu dolduran sesin su olup kanşıyor zamana: "Yoruldum. Bugünlükbu kadar yeterli. Yarın devam edelim ister- sen..." deyip uzaklaşıyorsun. Sis çö- "CVe uçlanma bı • ektin gidiyorsun öğretmenim. Nereye?" demeye fırsat vermeden avuçlannTa bıraktığın gözyaşlannın ıslaklığıyla yetiniyorum. Dört yaşındaki kızım Kudret söylemişti: "Baba. Ağladım, gözyaşlanmdan su geldi. Çok üzüldüm." Çok üzgündüm giderken. Son yolculuğunun ardından, suyıı buharlaşan gözyaşlanmızı dökemediğimiz için. Bilirsiniz. Anadolu'da gurbete çıkanlann ardından bir bardak da olsa su dökülür. Toprağm ıslaklığı kurumadan sevdiklerine kavuşasın demenin halkça dile getirilişidir bu. küyor birden. Göz gözü görmüyor. Yıtırdik mi ne 9 Görünür, bilınir yerlere (düşünce- lerimize ve yüreğimize) ışıkJannı tu- tarak görünmez oluyorsun. Her biri- miz bir ışığının altında konuk ettiğin zamanlann çilingir sofralannı kur- muş, seninle geçirdiğimiz günleri yu- dumluyoruz. Öte yandan, 'Devlet In- san mı?' be, 'Yeni Türkiye Ardın- da' bıraktığı şu karanlıklara bak. 'Bi- linç Volunda' adımlar atacağına, •Çalakalem" işlerle gündem yaratıp günlerini gün ediyor herifler diye ko- nuşuyoruz. 'Güleryüzlü Ciddilik" sanyor hepimizi. 'Daldan Dala' at- layıp 'Gün Ola Harman Ola' diye dıye. 'Orman Işırsa'ya, 'Gün Do- ğarken' dalıyoruz. Önümüzde 'Dün- den Bugüne' bınken 'Konuşmalar'. 'Çağdaş Türk Edebiyatı'nın, 'Kıyı- cığında', 'Gölgeden Işığa', 'Yine de Yaşarken' insan. geçip giden zama- nın farkına 'Giderayak YaşarkeıT varabiliyor ancak. 'Sanat ve Edebi- yat Dergileri'nde dolaşırken 'Uzak Yakın Aoılar 1' giriyor araya. Bizi çağınyor. 'Kendimce Denemeler' yapıyorum: Gitsem mi acaba! Ya üstesinden gelemeyeceğim şey- lerle karşılaşırsam? tşte bu korkutu- yor benı! Gözûmü karartıp balıkla- ma dalıyorum '100'e 5 kala' bu tari- hin içine. Saklı bir kentle karşılaşıyo- rum. Atlantis miydi, yoksa Troya mı? Efesos muydu, Halıkarnas mı yoksa? Seçemıyorum. Sessiz gömülüşünü seyrediyorum sulanmızda. '100'e 5 vardı'. duruyor zaman. "Heeey okuyucu, sulara gömü- len 'Atlantis'i gördün mü" diye so- ruyorum, dudak büküyor biri omuz silkerek. Ne garip şu insansoyunun tegeklerıne ** dökülmüş meyveleri. Ayırdına varamadığı nice güzellikler 'göçüp giderken' yanından, koza- sında mutlu ve güvende olduğunu sa- nıyor. " Yürriiüü" diyorum sunturlu- sundan. Nasıl bir mutluluk bu senin- kisi? Oysa mutlulukJann paylaşarak çoğaldığını bılebilseydi eğer, ınsan- lığın ortak evrensel değerlenni bize taşıyan koca bir tanh ve 'Kültürün Öğretmeni' Vedat Günyol'u hemen fark etmez miydi dersiniz? Elbette kı fark ederdi. Affet!.. Hoşça kal!.. "...Nasıl da koptuk birbirimiz- den. Türkiyenin en önemli sorunu bu işte. İnsanlann birbirinden kop- ması..." *** diyerek günün son ışık- lanyla birlikte uzaklaşıp gidiyorsun aramızdan. Aysız gecelerın gizil ka- ranhklanna doğru. "Çektin gidiyorsun Öğretmenim. N'ereye?" demeye fırsat vermeden avuçlanma bıraktığın gözyaşlannın ıslakJığıyla yetımyorum. Dört yaşın- daki kızım Kudret söylemışti: "Ba- ba. Ağladım, gözyaşlanmdan su geldi. Çok üzüldüm." Çok üzgün- düm giderken. Son yolculuğunun ar- dından, suyu buharlaşan gözyaşlan- mızı dökemediğimiz için. Bilirsiniz, Anadolu'da gurbete çıkanlann ardın- dan bir bardak da olsa su dökülür. Toprağın ıslaklığı kurumadan sevdik- lerine kavuşasın demenin halkça dıle getirilişidir bu. Biz ıse kuruyan göz- yaşlanmızı ardından dökemediğimiz için seni geri çağıracak '100'ümüz' de yok, gücümüz de. Affet!.. Hoşça kal, '•Bilimsel Ay- dınlığın Dinsel Karanlığa Üstünlü- ğü". Hoşça kal... * Ali Ekber Ataş'ın Vedat Günyol için yazdığı bir şiiri. ** Karpuz, kavun, salatalık, kabak vb. bostan meyve \e sebzelennin dö- lenmiş haline denir. Erzincan'a özgü, yerelde kullanılan bir sözcük. *** V Günyol'un, A. Yörükoğlu'na 1950'li yıllann başında yazdığı mek- tubundan bir alıntı. YARIŞMAYA 23 ÜLKEDEN 60 KORO BAŞVURDU TRTlstanbul Gençlik Korosu, dünya üçüncüsü KURS 1 AĞUSTOS'TA BAŞLIYOR Fotoğrafyaz okulunda gecefotoğrafçılığı ANKARA (ANKA) - 'TRT Istanbul Gençlik Korosu', Almanyada 23 ülkeden 60 koronun katıldığı 'Miltenberg l'luslararası Koro Yanşması'nda üçüncülüğü kazandı. TRT'den yapılan açıklamaya göre, 8-11 Temmuz tarihleri arasında beşincisı yapılan yanşmaya 23 ülkeden 60 koro başvurdu. Bant kayıtlan üzerinde yapılan eleme sonucu altı koro finalde yanşmak için davet edildi. TRT 'Istanbul Gençlik Korosu', ttalya'dan 'Giuseppe Peresson Korosu', Letonya'dan 'Aija Kadın Sesleri Korosu'. Polonya'dan 'Akademi Bialymstoku Korosu', Macanstan'dan 'Cantate Budapest Korosu', Çın'den 'Nankai Üniversite Korosu' finalde yanştı. 'Seslerin Senfonisi' ve 'folklor. caz, spiritual' olmak üzere iki kategoride yapılan yanşmada ilk bölümdeki seçıci kurulu uzman klasık müzikçiler oluşturdu. Burada, şef Gökçen Koray yönetimindeki, 42 kişilik TRT korosu 5 dilde ve müzik tarihınin değişik dönemlerinden yapıtlar sundu. Ilk yanşmanın zorunlu parçası olan Liszt yapıtının değerlendirmesi, alınan toplam oylann yüzde 50'sini oluşturdu. Ilk yanşmada Macanstan ve Çin korolan birinci, TRT korosu ise yakın puanla ikinci seçildi. Derecelerin halkoylamasıyla belirlendiği ikinci yanşmada renkli bir konser sunan TRT Istanbul Gençlik Korosu en fazla alkışı topladı, ancak üçüncü seçildi. Ilonci yanşmanuı birincisi Macaristan. ikincısi ise Çin oldu. Kültür Sanat - 'Fototrek Nikon Fotoğraf Merkezi'nin, düzenlediği Fotoğraf Yaz Okulu Programf nda 'Gece Fotoğrafçılığı' başlığı tstanbul'un görsel açıdan en ılginç yerlennde gece çekimleri yapılacak. 1 Ağustos"ta Sultanahmet Alanı'nda "klasik çekimler" başlığı altında yapılacak çalışmada, Istanbul'un önemli tarihi ve turistık merkezleri fotoğraflanacak. 3 Ağustos'ta, Ortaköy'de 'farklı teknikler' başlığında yapılacak çalışmada ışık. flaş. objektif ıle değişik çalışma teknikleri uygulanaçak. 7 Ağustos'ta Beyoğlu'ndaki çekimlerde İstıklal Gaddesi'nin gece hali fotoğraflanacak. Atölye danışmanlığım Çenk Gençdiş'in yaptığı atölyeye katılım 10 kişiyle sınırhdır. Gençdiş, 'Doğu'dan Portreler' ve 'Anadolu'dan Portreler' sergilenyle 'Rafael: Matador' dia gösterilen gibi farklı konularda etkinlildere katılmıştır. (0 212 251 90 14) • Ilk karikatürü 1973 yılında yayımlanan, 11 kişisel sergi açan, çeşitli ulusal ve uluslararası yarışmalarda pek çok ödül kazanan Necati Abacı, çağdaş Türk karikatürünün en özgün isimlerinden biriydi. Sanatçı geçen salı akşamı kaldırıldığı Koşuyolu Kalp Hastalıkları Hastanesi'nde yoğun bakımdaydı Necati Abacı yaşammı yitirdiKültür Servisi - Karikatürcü, Beykent Ünı- versıtesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölü- mü Öğretım Üyesi Yrd. Doç. Dr. Necati Aba- cı öncekı gün ameliyat edıldikten sonra yoğun bakıma ahndığı Koşuyolu Kalp HastalıkJan Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. 46 yaşında olan Necati Abacı. geçen sa- lı akşamı. geçirdiği kalp krizi üzerine Haseki Hastanesi'ne, oradan da Koşuyolu Kalp Hasta- hklan Hastanesi'ne kaldınlmıştı. Burada iki kez ameliyat edılen Abacı yoğun bakımdaydı. Ilk karikatürü 1973 yılında yayımlanan Aba- çı, 1982 yılında tamamladığı 'Çizgilerle Sanat İnsanlarf, 'Çizgilerle Sanat Kadınları' ve 'Çizgi İnsanlan" başlıklı çalışmalanyla 11 ki- şisel sergi açtı. Çeşitli ulusal ve uluslararası ya- nşmalarda; Uluslararası Simavı Karikatür Ya- nşması Erol Sımavı Özel Ödülü (1986), Abdi Ipekçi Karikatür Yanşmaları'nda mansiyon (1985, 1987), Abdi Ipekçi Dostluk Banş Ödü- lü Afiş Dah Üçüncülük Ödülü (1988), Ulusla- rarası Nasrettin Hoca Kankatür Yanşması Ba- şan Ödülü ve Özel Ödüller (1992, 1994, 1997. 2000). Japonya Yomiuri Shimbon Karikatür Ya- nşması Büyük Mansiyonu (1994), Asaf Koçak Karikatür Yanşması Büyük Ödülü ve Başan Ödülleri (1988, 1997, 2001), Serdar Çakırer Karikatür Yanşması Bü^oik Ödülü ve Jüri Özel Ödülü (1997, 1999), GMK Sergılen'nde Lo- gotype Dah Emin Bann Ödülü<1998), Fotoğ- raf dergisi ve Casio Ulusal Fotoğraf Yanşması Birincilik Ödülü (2001) ve Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Özel Ödü- lü'nün de aralannda olduğu pek çok ödül ka- zandı. Bir karikatürü Bulgaristan Gabrova Dünya Güldürü Merkezi'ne. bir afişi Polonya Varşova Afış Müzesi'ne alınan sanatçının bırçok basın yayın organında ve sanat dergisinde çalışmala- n ve yazılan yayımlandı. .J YAZI ODASI SELİM tLERl Unutamadığım Akşam Güneşi (2) Nazmı. o valste Jülıde'ye bakıyor; bir zaman- lar hoppalığına, şımarıklığına, küstahlığına içer- lediği genç kızın ışıktan bir ayla kuşandığını gö- rüyordu. Jülide'nin aralık gözlerinde ve dudakla- rında yalnızca ince bir ışık gezıniyordu. Sonra bu ince ışık, çoğalarak fakat ınceliğini hep koruyarak hafifledıkçe hafifliyor; Jülide de o kadar hafifliyordu ki Nazmi kollarında "birparça ışıktan ibaret bir tayf" tuttuğuna inanıyordu. 'Tayf'ı bir yerlerden hatırlamam gerekiyordu el- bette. Ama Akşam Güneşi'nın derın etkısiyle sar- sıldığım o an, birdenbıre çıkaramamıştım. Gözü- mün önünden, ayrışan, sonra yine sarmaşan ren- gârenk ışın demetleri geçiyordu. Derken "On dört Temmuz gecesi" geliyordu. Romanda bu gece daha önce geçmiş... geçıp git- miş olabilir. On Dört Temmuz gecesıni ben, ille valsli balodan sonraya alıyordum, Akşam Güne- şi okunup bitince, bellekte yaşamaya koyulunca. Nazmi, Belediye Bahçesi'nde oturuyordu. Ber- rak bir yaz gecesi. Denızde, kâğıt fenerlerle do- natılmış kayıklar. Kâğıt fenerlerde herhalde mum- lar ışıyordu. Birkaç cümle koskocaman bir sah- ne armağan ederdi. Sahneyı gönlünüzce uzun tutabilirsiniz. Kayıklar gidip gelır, fenerlerde mum ışıkları titreşmekte. Rıhtım boyunca, gazınolardavekahvelerdeor- kestralar çalmaktadır. Kulağınızı iyice verirseniz, gaydanın sesini, laternanın hüzünlü tekrarlayış- larını da işitebilirsiniz. Işitiyordum, kendimden geçiyordurn... Adanın belki hayallerle süslenmiş güzelliği; bu, şeklin, ışığın, gölgenin ve renklerin bambaşka ya- şamı beni altüst etmiştı. Akşam Güneşi'ne tutsak düşmüştüm. Jülide'yle eniştesinin kavuşmasız aşk hikâye- leri, günlerimi, gecelerimi ele geçirmişti. Yaşa- mak zorunda olduğumuz hayat, annemle baba- mın aşksız bağlılıkları, aıleyı kıskıvrak çevreleyen koşullar ve dar imkânlar, gelecek için ümit bırak- mıyordu sanki. Kaçmak, gitmek, enginlere açıl- mak, bambaşka ortamlarda yeniden var olmak istiyordum. Bu 'bambaşka ortamlar' da şüphesiz (M...) adasındaydı. O yıllarda görüp görebileceğim adalar, Kınalı, Burgaz ve Büyükada'yken -Heybeli'ye gitmiş ol- duğumuzu hatırlamıyorum-; (M...) adasını gör- düğüm adalardan daha çok hissedebiliyor, (M...)'de gezip tozuyor, orası için çeşit çeşit düş- ler kurabiliyordum. Ada duygusu, bende Reşat Nuri'nın romanıy- la göverdi diyebilirim. Zira öteki adalar... zaman zaman gittiğimiz gerçek adalar (M...) kadar çeki- ci gelmemiş, düşler yaratmamıştı. Sonra bir gün, komşumuz Deli Muazzez Ha- nım, her ne sebepleyse, Akşam Güneşi'nden söz açmış, "Jülide'nin gittiği ada, basbayağı Midil- li'dir. Vaktiyle biz de orada bulunmuştuk. Reşat Nuh'nin orayı niye saklamaya kalkıştığını hiç an- lamam" demişti. Deli Muazzez Hanım'ın patavatsızlıklarına el- bette alıştık. Ne var kı, bu patavatsızlıklardan bi- rinin beni düşbozumuna uğratacağı aklımın ucundan geçmezdi. Nazmi'nin, Jülıde'yı sonsuza dek yıtirmesıyle, ölümüne yıkılıp kalışı gibi, ben de (M...) adasını yi- tirmiş, serseme dönmüştüm. Gerçi Mıdıllı'yı gör- memıştım. Ama romandakı adanın, haritada işa- retlenmiş bir ada oluşu bütün umutlarımı silıp sü- pürmüştü. Ancak 'gidilemeyecek' bir ada için umutlar beslenebılır... Epey zaman geçmişti; nıhayet Deli Muazzez Ha- nım'ın yakıcı, kavurucu ıfşaatından kurtulmuş, ken- dı kendime kaldığım bırakşamüzerı yeniden (M...) adasını düşlemeye koyulmuştum. Orası hıç Midil- li olabilir mı! Bir gız adasıydı ve orada Jülide, Genç Verther'ın Acıları'nı okuyordu. Orada denizde fe- ner alayları, nice yaz mevsımlerı sürüyordu. Hem, bu kez Jülide, Nazmi'ye geri dönüyor, Re- şat Nurı Bey'i yalancı çıkarıyordu... Fakat bundan kimseye söz açmadım. Önerilen Kitap / Ömer Seyfettın, Necati Mert, Kaktüs Yayınları, 2004. (Ömer Seyfettin'in yaşamı ve ese- ri üzerine kapsamlı bir çalışma.) Kanatsız da uçulur • Kültür Senisi - 11. Koç Allıanz Fotoğraf Yanşması'nın bu yılki konusu 'uçmak' olarak belirlendi. Paraşütler, uçurtmalar ve kuşlar gibi havada uçan her şeyin yansıtıldığı fotoğraflann değerlendirileceği yanşmaya, mutluluktan, zevkten. sevinçten uçan insanlann fotoğraflan da katılabilecek. Sıyah-beyaz v e renkli olmak üzere iki dalda düzenlenen yanşma, amatör ve profesyonel tüm fotoğrafçılara açık. Ödüller, her iki dalda. binnciler için 4.5 milyar. ıkinciler için 3 milyar, üçüncüler içinse 2 milyar. Son katılım tarihi 1 Ekim olan yanşmanın seçıci kurulunda Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Öner Gezgın, Şakir Eczacıbaşı, Ani Çelik Are\yan, Merih Akoğul, Arif Aşçı gibi fotoğraf sanatçılanyla birlikte. Fotoğraf dergisi editörü Nadir Ede ve Koç Allianz Genel Müdürü M. Kemal Olgaç da yer ahyor. (0 216 556 60 80) BUCUN • TARİHİ GALATA KÖPRÜSÜ BALAT'ta 21.00'de ' 1 . Uluslararası Tiyatro Festivali'nde Mısır Devlet Tiyatrosundan 'Doğu Kültürü Ama' adlı oyun. (0 212 514 75 20) M AKBANK KÜLTÜR SA.NAT MERKEZİnde 18.00'de lazerdiskten Glen Gould konseri. (0 212 252 35 00) ULUSLARARASI ADALAR FESTİVALİ • K1NALIADA MEYDANInda 20.30da Gülsüm Cengizin hazırladığı. Mümtaz Sevinç'in sunduğu 'Ada Şiirleri' ızlencesi, 21.00'de Sema ve Saylort Topluluğunun katıldığı 'Efsane Hanınılar' adlı konser. (0 212 245 79 84)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle