Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TEMMUZ 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
19
Sınıfttı kaimaJi
kaüayormuş.
g Bir de okula gelmek
kaBssa, sorun
kokünden çözülür!
D E N İ Z S O M
Belrtrtmtk posta: dertizsofn@cumhiffjyetcorn.tr www.denizsofln.com Tel: 0J212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Son Osmanlı'ya Türk
pasaportu verilmiş...
"SonTürk'edeABD
pasaportu verilsin!"
Sandık
Ayşe Meral: "Toplumsal
demokrasinin olmadığı,
işçinin, memurun,
çiftçinin, yani halkın
ortak milli çıkariar
etrafında
örgütlenemediği
ülkemizdeki 'sandık
demokrasisi'nde, AKP
veya CHP'den
milletvekili
seçilmenin pek
farklı olmadığı, iki
'• CHP'linin AKPVe
transferiyie bir kez daha
kanrtianmış olmuyor
mu? Parası olmayanın,
milletin vekili olamadığı,
milletvekili olanın da,
milletin vekili olamadığı
'sandık demokrasisi'nde,
sandıktan çıkan ne yazık
ki demokrasi değil,
emperyalist Batı
güdümlü 'mafyokrasi'
oluyor."
B
ir araştırmaya göre, yabancıların Türkiye'de
gayrimenkul satın almalannı kolaylaştırmak
• üzere ABD ve AB'nin istemiyle çıkarılan ya-
1 sanın üzerinden biryıl geçtikten sonra4 bin
105 parça taşınmaz mal satılmış. Geçen yıllarda kar-
şılıklılık esasıyla yapılan satışlaıîa birlikte yabancıla-
nn elinde bulunan arazi, arsa, ev gibi gayrimenkul sa-
yısı 41 bin 683'e yükselmiş.
Bu taşınmazlann 15 bin 659'u arsa ve tarım arazi-
siymiş ve yaklaşık 320 bin dönüm tutuyormuş...
Yabancılar, bu taşınmazları kendi açık kimlikleri ile
satın almış. Ozellikle Güneydoğu Anadolu'da para-
van kişiler üstünden yabancıların satın aldığı taşın-
mazlar bu tablonun içinde değilmiş.
Türkiye'de yabancıların en yoğun gayrimenkul al-
dığı kentlerin başında Antalya ve Antalya'nın Alanya
ilçesi geliyor. Genellikle emekli Almanlar ve Kuzey Av-
rupa ülkelerinden gelenler Alanya'da apartman da-
iresi satın alıyor. Alanya'da yaklaşık 5 bin konut ya-
Tapu
bancılann üzerinde görülüyor. Bunlar, kış ve baharay-
larında Alanya'da oturuyor; yaz aylannda ülkelerine
dönüyorve birçoğu evlerini sezonluk kiraya verip ay-
nca bir gelir elde ediyor. Almanlar, emekli maaşları ile
Alanya'da "zengin" ve "sıcak" bir yaşam sürüyor.
lllere göre yabancıların satın aldığı taşınmazlara
bakıldığında ilk sırayı 9 bin 522 gayrimenkulle Istan-
bul alıyor... Istanbul, kendine sahip çıkamayan bir
kent; yabancılann ne yaptığını izlemek zor... Ikinci sı-
rada 6 bin 849 gayrimenkulle Antalya bulunuyor. Son-
ra Bursa, Izmir, Muğla, Aydın, Mersin, Gaziantep ge-
liyor... Bu illerin sanayi, turizm ve serbest bölge özel-
likleri dikkate alınarak yabancılann yatırım yaptığı
söylenebilir.
Fakat, tabloda yabancılar için sanayi, turizm gibi
hiçbir yatınm özelliği olmayan iller de yer alıyor: Mar-
din, Çankırı, Kilis, Kahramanmaraş, Yozgat, Elazığ,
Tunceli, Çorum, Düzce, Bartın, Ordu, Iğdır, Tokat, Şır-
nak, Adıyaman, Ardahan...
Bir Belçikalı, Şırnak'ta ne yapar? Ev alıp tatilini mi
geçirir yoksa arsa alıp fabrika mı kurar?
Ve Şanlıurfa... Şanlıurfa'da bugüne dek yabancılar
tarafından satın alınan gayrimenkul sayısı ise şaşırtı-
cı. Sadece iki taşınmaz... Güneydoğu Anadolu Pro-
jesi'nin can daman ve geleceğin yeni Çukurovası ola-
rak nitelenen Harran Ovası'nda yoğun bir gayrimen-
kul alım satımı olduğu biliniyor. Söylentiler, bu bölge-
ye Israil'in büyük ilgi gösterdiği üzerinde yoğunlaşı-
yor. Ama resmi veriler, bu alışveriş trafiğinin içinde ya-
bancılann neredeyse hiç yer almadığını gösteriyor.
Gerçekten ilginç bir tablo.
Türkiye'nin özelleştirmeyoluylasatıldığını sanıyor-
duk meğer gizli ya da açık yollaria memleketin tapu-
su yabancıların eline geçiyormuş!
ozumAkif Kökçe:
"Sanayicilerimiz ha
babam yurtdışında
fabrika açıyor. Bu
gidişle; yurtdışına
kaçınlan sermayemizin
yurtdışında kurduğu
fabrikalarda işsizlik
nedeni ile yurtdışına
kaçan emekçilerimizin
ürettiği ithal ürünleri
tüketerek işsizlik
sorununu inşallah
çözeceğiz."
SESSİZ SEDASIZ (!) İrecep Hoca demokrasiyi müdalaa ediyor
Didim'den Kaya Çetin'in bildirdi-
ğine göre Çandarlı'dan Cengiz To-
paç derdine denman bulmak ve ay-
nca aklına mukayyet olmak için İre-
cep Hoca'ya soruyor:
"Muhterem hocam...
Gazetelerin yazdığı doğruysa WC
Bush bizden Trakya, Mardin, Batman,
Silopi, Trabzon, Samsun ve Iskende-
run'da bildirimsiz girip çıkma koşuluy-
la yeni kara, hava ve deniz üsleri istiyor-
muş; askerlerini ülkemizde konuşlan-
dıracakmış.
Peki bu durumda bize bırakılan yer-
ler nereler?
Erzincan'daki teyzemi görmeye gi-
debilecek miyim?
Denize girmek için pasaport mu al-
mam gerekecek?
Hangi dille eğitim yapılacak?
Emekli maaşımı kim verecek?
Istiklal marşı da değişecek mi?
Genel vali genellikle kim tarafından
atanacak?"
İrecep Hocayanıtlıyor: "La havleve
la kuvvete... Yahu kardeşim sen pro-
vokatör müsün, bu ne çirkin sual böy-
le? Ben böyle suali ayağımın altına alır
ezerim, böyle suaJlerden kale yapar, Al-
lah'ın izniyle o kaleye penaltı çekerim.
Bakın burada açıkça söylüyorum; biz
burada demokrasiyi müdafaa ediyoruz.
Bizim gibi düşünmeyenler demokrasi
düşmanıdır, ya bizden olursunuz, ya da
din düşmanı olursunuz. Tercihinizi bu-
na göre yapın. Yoksa ben yapanm!"
Yüksek Yerilim Hatta
CHP etkili muhalefet yapamıyor.
Milletvekilleri AKP'ye geçip orada
parti için muhalefet yapacaklar!
erdincutku'/ yahoo.com
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKINCI
Kalbim Ege'de kaldı...
GeçenJerde, Ahmet Pirişti-
na'nın ardından ilk kez tz-
mir'deydik...
Bir kent, sevdiğini yitirmiş ol-
manın hüznünü. ancak bu kadar
derin ve sessiz yaşayabilir...
Bir kent, kendisine sevdalan-
mış bir insaru sonsuzluga uğur-
ladıktan sonra, ona ancak bu ka-
dar saygılı ve bağlı olabilir...
Eskiler, bu kente "Gâvur tz-
mir"demışler...
Ne demek istemişlerse. emi-
nim ki "sevdiklerinden" demiş-
lerdir.
Çünkü Ege'de, çok sevilenle-
re nazar değmesin diye "tera"
sözler söylenir. Vaktiyle bir va-
linin işgüzarlıkla "Şirince" diye
değiştirdiği o güzel köyün adının
aslmda *Çirkmce"olmasıgibı...
Annelerin, bebeklerini bile
severken; "pek de çirkiıımiş^
diyerek burunlannı sıktıklan gi-
bi...
• • •
Gâvur Izmir'de ilk gecemizi
Kordon'da yaşadık... Hem de Pi-
riştına'yla "başka ne yapüabi-
Kr İzmir için" diye baş-
layan sayısız ko-
nuşmalanmızın
tanığı Deniz
Restoran'da..
Masalarda
sanki herkes
onu anıyor.
Ne o coşkulu
konuşmalar
en kahkalarla
dolu ne de ka-
dehler paldır kül-
dürhavada...
Inceden bir fısıldaş-
ma, göz göze muhabbetler,
özenli yudumlamalar...
Başkan sanki herkesin yanı
başında, belki de karşılannda,
heryerde...
Gençler, fiılarh çapkınlar, ken-
ti arkadaş yapanlar yine Kor-
don'da... Ama, herkes sanki
onunla...
Satıcılar, hele ki o sigaracılar
ve midyeciler, "gektinT diye de
bağırmıyorlar, sadece herkesin
gözlerine bakıyorlar, "burada-
yc"diye...
Sevgililer bile birbirlerine sa-
nlırken başlannı sanki bir "te-
selli" duygusuyla yashyorlar
omuzlanna... Hem birbirlerini
seviyorlar hem de başkanlannı...
Karşıyaka'nın ışıklan yine
arlak, yine "ben başkayun"
dercesıne Körfez'e yayılıyorlar
ve yine o hiç kızılamayan "ben-
tiTliğin şavkını vuruyorlar...
Ama, belli ki orada da insan-
lar suskun ve saygılı... Hem ge-
cenin içindeler hem de içlerinde
hiç unutamayacaklan Piriştinalı
geceleri...
Birkent, başka nasıl "insansı"
olabilir; bir kent başka nasıl
"düyguhı" olabilir?...
Ertesi gün, eski itfaiye bina-
suıda yaratılan İzmir Kent Arşi-
vi ve Müzesi'ne uğradık. Büyük-
şehir Belediye Meclisi karanyla,
adı artık "Alunet Piristina Kent
ArşKi ve Müzesi"..
Aynı adla ormanlar yaratılı-
yor, bahçeler kuruluyor...
Ister kamu binası olsun, ister
özel... İster apartman olsun, ister
mağaza ya da banka... Hemen
tümünde Piriştina'nın resmi ve
"kalbimizdesin"
Caddeler yine kalabalık ama
gürültüsüz. O çılgın Izmir şoför-
lerinin "bıçkın kornalanna" ne
oldu°... Elinden gelse. ambulans
bile siren çahnadan geçecek.
Müzik mağazalan, belki de ilk
kez dışanya çalmadan satış ya-
pıyorlar. Acaba. en çok hangi
parçalan satıyorlar?..
Sorunun yarutını "başkanhk-
ta" dinledik...
Büyükşehir Belediyesi çalı-
şanlan, başkanlan için bir "anı
albümir hazırlıyorlar. Pirişti-
na'nın hiç yayımlanmamış re-
simlerinden kurgulanmış bir
CD...
Fonda Sezen Aksu
söylüyor;
"Yareme tuz
diye yakamoz
basürru/tekşa-
hidim avdı_
n
Başkanlığı
devralan Aziz
Kocaoğlu ile
konuşuyoruz.
Ne kadar kibar,
düşünceli \e bir o
kadar da "sorumlu-
luk"yüklü...
"Hem İzmir'e hem de Pirişti-
na'nın anılanna hizmet etmek_"
Aziz Başkan, dünyada beUd
de başka hiçbir belediye başka-
nının yaşamadığı böylesı kutsal
bir yüİcümlülüğü o denli içten bir
bağlılıkla üstlenmiş ki...
Ozel kalemdeki bilgisayarda,
Sezen, devam ediyor:
"Aman efendim. a>nhk ölüm-
den beter, / canım efendim, yeter
buhasretlikyeter_"
Izmir, kim bilir kaç yüzyıl bu
şarkıvı söyleyecek...
Belki de binyılların tarihinde;
"Piriştinahjillann'' ezgisine dö-
nüşecek...
• • •
Ve, Asansör'deyiz...
Sanki başkanın vasiyetiydi,
Asansör'deki birlikteliğimiz...
Körfez'e dogru dalıp giderek
yemek yerken de aynı şarkı ken-
tin yüreğınden bize seslenıyor:
"Bir etimde defiıe, bir eBmde
sevda;
kalbim Ege'de kaldı..."
Sessizce aynldık Izmir'den...
Bir kent, başka nasıl bu kadar
"sevgili'' olabilir ki...
oekincif» cumhuriyet.com.tr
ÇİZGİLÎK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci < mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoy <ı yahoo.com
HAYAT EPlK TtYATROSU MLSTAFA BILGÎN
AKPVE TRANSFER OLDUSU HALDE
"KEMALtST" OLDUSUNU
ÎDDIA EDEN VEKILtMtZ :
BU RE.SIM
tYİ OLDU
HİÇ OLMAZSA
GÖZ&ÖZE
I l I_J I L_J
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgencCg yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MIMTAZARIKAN 18 Tenunuz icictc.mumtaz-arikan.com
PORTATIF K4Y/K..
igoi're euGüu, suGe/ue OSMOUT AD-
Ll BİR İMGİLi2rfJ YAPMlŞ OLDC/S'U
P0R.TATİF fZAYI*: 8ASIU4 VAAjmU>l.
YÜZYIL BAŞLAS/N&A, PO&.TATİFr
AL£T \/e A&AÇLA&A KAS.ŞI SÜYÜfc.
g/g İLGİ VAZOt. OSMONr'UAJ, SÖZ.
kOHUSU &4Y/ĞI YAPAAASlUA DA
BU İLGi MSDSN OLMUŞTU. f-IE/ZHAH-
Gi SİIS- BAVUL Gigi SAP/NDAH 7V-
TUU4ISAtC TAŞlMiyoe. GE/ZE/CTİĞi
DA AÇILAKAK,
İÇİMDE, T&Ç K
KAYfK. HAL/MB <SEr/&LEB/LÎYO£DU.
BEYOĞLU 1. AİLE MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 200495
Davacı Aslıhan Taştan tarafından davalı Ramazan Taştan aleyhine mahkememizde açılan boşanma davasının yapılan açık yargılama-
sında verilen ara karan uyannca,
Davalı Ramazan Taştan'ın tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemediğinden tebligat yapılamamışttr. Davalının 07.09.2004 tarih
saat 09.30'da mahkememizde duruşmada hazır bulunması veya kendisini avukat ile temsil ettırmesi, aksi takdırde HMUK.nun 213. ve
377. maddeleri gereğince gıyabında karar verileceği, hususu dava dilekçesi verine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur.
Basm: 33094 '
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
88. Olmak
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından
heryıl kişi başına düşen ulusal gelir, eğitim düzeyi,
sağlık hizmetleri, bireylerin yaşam süresi gibi ölçü-
lertemel alınarak yapılan "refah araştırması"n\r\ so-
nuçlarına göre 2002 yılında dünya sıralamasında
85. olan Türkiye üç basamak aşağıya inerek 88. sı-
rayayerieşmiş. Demek ki, "refah toplumu" olmayo-
lunda ilerleme sağlamak için tekstilde dünya şam-
piyonluğuna soyunmak, kıyılanmızı birer "turizm
cenneti"ne dönüştürmek, Boğaziçi'ni villalarla do-
natmak, Bağdat Caddesi'nde yüz bin dolarlık cip-
lerle yarışmak, Avrupa'nın "en lüks" alışveriş mer-
kezlerine sahip olmakla övünmek, kongre salonla-
rında padişah düğünleri düzenlemek yetmiyor.
Haberi atlamış olan okuriarım için araştırma so-
nuçlarını vereyim. İlk sırayı, yılda kişi başına 33 bin
650 dolargelirle Norveç alıyor. Onu tsveç, Avustral-
ya, Kanada, Hollanda, Belçika, Izlanda, Amerika
Biıieşik Devletleri, Japonya ve Irlanda izliyor. Daha
beş yıl önce "Battı batacak" denen Arjantin 34,
komşumuz Yunanistan 24, Turgut Özal'ın bir za-
manlar "Yüz milyon olup ümüğünü sıkmayı" düş-
lediği Bulgaristan ise 56. sırada.
Tablo bu! Uzmanlar Türkiye'nin sıralamadaki ye-
rini nüfusunun eğitim düzeyinin düşüklüğüyle gerek-
çelendiriyoriar. Ulkenin her yanını pıtırak gibi saran
pahalı özel okullar, kolejler, cicili bicili okul üniforma-
ian, birbiri ardınca açılan vakıf üniversiteleri, "Her
kente biryüksekokul" politikası toplumumuzun 3.5
yılın altında olan okulluluk ortalamasını yükseltme-
ye yetmiyor. Tam tersine yerimizde sayıyoruz. Da-
ha düne kadar ekonomik gelişmelerine, toplumsal
yaşantılarına, eğitim düzeylerine burun kıvırdığımız
ülkeler bizi birer ikişer geçiyorlar.
Bu tür istatistikler, tablolar doğal ki canımızı sıkı-
yor. En gerçekçi olanlarımız bile bir noktadan son-
ra bunalıp o gizemli "Herşeye rağmen Türkiyemiz
bir başka!" cümlesinin ardına sığınıyorlar. Türki-
ye'nin yaşanacak güzel bir ülke olduğu anlamını da
içeren bu cümlede hiç kuşkusuz büyük bir gerçek
payı var. Fakat Norveç de Norveçliler için "bir baş-
ka" ve "yaşanacak güzel bir yer". Ne var ki Türki-
ye'de ömür süresi ortalaması 65 yaşın altındayken
Norveç'te 73 yaşın üzerinde. Dolayısıyla Norveçli-
ler kendi ülkelerinin güzelliklerini bizden en az 10 yıl
fazla yaşayabiliyorlar. O güzellikleri yaşarlarken ço-
cukları devlet okullarında parasız okuyor, bizdekin-
den, üstelik de hiç para ödemeden çok daha iyi
sağlık hizmeti ve sosyal hizmet alıyorlar.
Norveç'te ölümle sonuçlanan trafik kazalan yok
denecek kadar az; kilometrekare başına düşen ci-
nayet sayısı ise bizdekiyle karşılaştırılamayacak öl-
çüde düşük. Orada işlenen cinayetlerde katillerin
neredeyse tümünü eğitim düzeyi en düşük bireyler
oluşturuyor. Bizde ise adam öldürme eğitim düze-
yinden bağımsız birfiil. İster ilkokul, isterse üniver-
site bitirmiş olsun, adamın kafası kızdı mı gözünü
kırpmadan çekip vuruyor karşısındakini. Bundan
da, Türkiye'deki okul eğitiminin "öfke patlamalan-
nı akılla dengeleme" yöntemlerini öğretme açısın-
dan pek bir yararı olmadığı sonucu çıkıyor. öte yan-
dan bu eğitim sisteminde yetişip de uluslararası bi-
limsel rekabette ödül alan tek bir fizikçimiz, kimya-
cımız, biyoloğumuz, matematikçimiz ya da ekono-
mistimiz yok. O zaman insan ister istemez, yüksek
eğitimli insanların bile katil olmalannı önleyemeyen,
evrensel ölçekte bilim insanlarının yetişmesine yol
venmeyen bu sistem ne işe yarıyor diye sormadan
edemiyor.
Sirk gösterilerinde ayılar motosiklet, maymunlar
otomobil kullanıyorlar. Kurt köpekleri kısa bireğitim-
le bir görme engellinin kent yaşamını kolaylaştıra-
cak ölçüde trafik kurallarını öğreniyorlar. Türkiye'de
ise sürücü ehliyetine sahip insanların önemli bir bö-
lümü ayılar kadar motosiklet, maymunlar kadar oto-
mobil kullanmasını beceremiyor, trafik kurallarını bir
kurt köpeği kadar öğrenemiyor. Bu nedenle Türki-
ye yaralanmayla, ölümle sonuçlanan trafik kazaJa-
rında Avrupa istatistiklerinde başı çekiyor.
Trafik ölümlerimize, işlenen cinayetlerimize, ömür
süresinde 65'i, okulluluk düzeyinde 3.5 yılı bulma-
yan ortalamalarımıza, yılda kişi başına düşen 3 bin
500 dolar ulusal gelirimize, kitlesel işsizliğimize, has-
tane kuyruklanmıza ve eğitim sefaletimize bakıldı-
ğında dünya refah sıralamasında ola ola 88. olmak
hiç de şaşırtıcı değil.
(e-posta: dkavukcuoglu > superonline.com)
(Faks:0212-723 84 97)
1 2 3 4 5 6 7 8
BULMACA SEDATYAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ ABD'de,
atom bomba- 1
sının ilk kez 2
denendiğı 3
kent. 2/ Bir
dileği yerine
getirme... 5
Parlaklığı ge- 6
çiciolarakar-
tarak patla-
yan yıldız. 3/ ö
Roman- 9
ya'nın para
birimi... "Françoise
—": Günaydın Hü-
zün adlı romanıyla
ünlü Fransız yazar.
4/ Bir renk... Iri ve
boru biçiminde be-
yaz ya da san renkli 6
çiçeği olan bir süs 7
bitkisi. 5/ Yumurta 8
biçimlı ve sekiz de- 9
likli birtürflüt. 6/"Nezihe — " : Yazanmiz... Bir
nota. II Güneydoğu Asya'nın bataklık ormanla-
nnda yaşayan balıkçıl kedi... Demiryolu. 8/Bü-
yük ve süslü çadır... Beyşehir Gölü'nde bir ada.
9/ Sıcak bölgelerde yetişen, etli ve kalın yaprak-
lı bir bitki.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Leylak rengi, açık mor... Alın ya da boynuzla
vuruş. 2/Kürkü değerli bir yaban kedisi... Cet. 3/
"Fazıl — " : Piyanistimiz... Bir iş hakkında düşü-
nülerek verilen kesin yargı. 4/Bağışlama... Ateş
kanştırmaya yarayan demir çubuk. STekirdağ'ın
bir ilçesi. 6/Çözümleme... Eski dilde su. 7/An-
kara yakınlannda küçük bir göl... Tann. 8/ Düz
ve geniş arazı... Halk dilınde "acele, ivedi" anla-
mında kullanılan sözcük. 9/Unvan... Değerli ma-
denlerin saflık derecesi.