17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 TEN MUZ 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Jv U L J. U JA. kultur(5 cumhuriyet.com.tr 17 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Aykut Barka Vapuru!Israil'deki Ortodoks hahamlar ünlü yö- netmen Spielberg'in "Jurassic Park' fil- ırune lanet yağdınrlar. Bunun nedeni, evre- niaı 6000 yıldan genç olduğuna inanmalan \e dinozorlann yaşadığı çağı kabul etme- melendir. Suudi Arabistan'ın üst düzey yö- neticilerinden Şeyh Abdülaziz Ibn Baaz da 1993 "te, dünyanın diiz olduğunu, yuvar- lak olduğuna inananların Tann 'yı reddettik- lennden cezalandınlmalan gerektiğirü be- Iırten bir fetva yayımlamıştır. Bilim karşıtlığının bir başka göstergesi de. bir meclıste, 25 Eylül 1997'de "Tüm üniversite ve yüksekokullar"daki bilim adamlan için alınan şu karardır: "Hüküme- tin sivasi. ekonomik ve sosyal politikala- rına yönelik kararları hakkında açıkJa- ma yapamazlar ve basın ve yayın organ- larına görüş bildiremezler". Mustafa Kemal Atatürk'ün "Hayatta- ki en hakiki mfirşit ilimdir" sözü okul du- varlarına asıhdır. Bilim insanlarının ağzını bağlayan. böylelıkle tek doğru yol olan bi- limi askıya alan Meclis de uzaklarda değil, koltuklannda oturanlann 'Atatürkçü' ol- duklannı söylediği Ankara'dadır!. 17 Ağustos depremı öncesınde, Izmit'te- ki SEKA fidanlannın gözden çıkanlması- na karşı olanlar Cumhurbaşkanı Demirel'in sözüyle karşılaşırlar: "Ne yani.. patates mi ekelim?" Ilkokuldaki elişi dersinde, pata- tes baskı yapan bir toplum olmamızdan do- layı. patatesın baskı aracı olarak kullanıldı- ğı bu sözü fazla yadırgamadık. Gerçi, fay hattını sanayiye. yerleşime açan pohtıkacı- lar sayesinde Izmıt ve Adapazan kazmalar- lakazıldı!.. Ama toprağa ekilen patates de- ğil. otuz bını aşkın ınsandı! Adapazan ormansız kalacak 1862'de, Adapazan'nı gezen Fransız Kontu A. de Mousrier, cevız ağaçlarının çok olduğunu ve halkın ağaç işleriyle uğ- raştığını yazdığı kıtabında bölgenın gelece- ğinden kaygı duyar:"Etraf ormanlık. Ne yazık ki, bu zenginliği gelecek nesillere hazırlayıp bırakanları takip edenler yok. Çünkü, kesilenlerin yerine yenisi dikilmi- yor. Bir tek genç ağaca rastlanıadım. Bu gidişle Adapazan ormansız kalacak." Recep Bilginer, 1 Aralık 1950 tarihli 'Hafta' dergisınde, İzmıt'in kâğıt fabrika- sıyla meşhur olduğunu, kentin bu yüzden ıleride "Kâğıt Şehir' dıye anılacağını yazar. Ne yazık ki ağaçlan, fidanhkları katleden yanlış politikalardan dolayı bölge 'Ağıt Şe- hir'e dönüşür. Depremden korunmak için yapılan öne- rilerin en ilginci, evlerde içi kitap dolu bir sandık bulundurulmasıydı. Yani evde dört kişiyseniz. deprem anmda yanına uzanmak için ağzına kadar kitap dolu dört sandık ge- rekli!.. Bu uyannın ardından sandık ve ki- tap satışı arttı. Onca kıtabı sandıktar yerine beynımize doldurma yolunu seçersek, tari- hi eserleri, doğayı rant olarak görenlerı Meclis'e göndermez ve sorunu baştan çö- zeriz. Hele bir de Oktay Rifat'ın 1509 yılında yaşanılan deprem için yazdığı bir şiıri oldu- ğunu bilirsek. bir tek vatandaşımızı bile kaybetmeyiz bizı bekleyen depremde: Bir zaman vardı ki zanıanlar içinde, Kanatları turuncu bir kuşa benzer, Üsküdar'ı seyrederdim sarsıldı yer, Devrildi penceremden kanlar içinde Yandı güliim üç yüz atlı vezir kulum Mustafa'mn konağında, cumba, revak, Düştü nakış, indi pul pul varak, Taş taşa dargın, yıkıldı İstanbul'um. Ve dev suretler göründü, Matta, Lukas, Yohanna ve melekler, dökülmüş Bizans Duvarlarında, çifte kartal ve JnciJ. Baktılar mavimsi göklerden bencil, Baktılar haçlarla korkunç, titreyerek, Çaresiz kullarıma, yainız ve ürkek. Falcı glbl parklarda dolaşmak Uzun yıllar SEKA'nın basın ve halkla iliş- kiler müdürlüğünü yapan Naci Girgin- soy'un kitaplan deprem önlemi olarak ha- zırlanan sandıklann içinde yer almaz. Bas- kıları yoktur çünkü!.. Oysa Girgınsoy, Iz- mit'i göstermek için birtepeye çıkardığı ar- kadaşına 'Işte ünlü fay kırığı' diyecek ka- dar aydın bir insandı. 1982 yılında aramız- dan aynlan yazann son kitabı olan 'Genç- lik Çıkmazf nı yayımlayan Sabri Yaüm'ın adına 17 Ağustos depreminde ölenler liste- sinde rastlarız. Tıpkı, Naci Girginsoy'un eşinin adını aynı listede okumamız gibi!.. Naci Girginsoy'un mutlaka okumanız gere- ken bu güzel kitabı, Çınar Yayınlan tarafın- dan yeniden kitapçı raflanna kazandınldı.. Deprem öncesi yayımlanan, Şakir Bal- kı'nın 'Nicomedia'nın Büyülü Yüzü tz- mit' adh, çok satanlar listesınde yer alma- yan kitabından bir bölüm okuyalım: "Ki- mi yorunılar ve tartışmalar İstanbul üzc- rinde yoğunlaşti son günlerde. Istanbul'u sarsacak şiddetli bir deprem olursa ne olacak? Ne mi olacak, mal meydanda! İstanbul da bizim; ama, acaba tzmit'te şiddetli bir deprem olursa ne olur? Ön- ce bu durumu düşünelim ve göz önüne alalını. Çünkü tzmit çok yüklendi ve hâ- lâ da yüklenmekte!" Bazen, bir falcı gibı parklarda dolaşmak geliyor içimden. Ellenni bana uzatan ınsan- lann yüzlerine karşı '6.3% '7.4' ya da '5.8' demek istiyorum. Çünkü avucumuzda uza- nan yaşam çizgisi bir fay hattıdır aslında. Bu gerçeği, ellerimizı toplum olarak falcılar yerine kitaplara uzattığımızda anlayacağız. Farkında mısınız, 'Aykut Barka' adında bir vapur mekik dokuyor, Istanbul'un iki yakası arasında... Her gün bacasından kara dumanlann yükseldiğı Aykut Barka vapu- ru ne anlatmak istiyor acaba?.. e seçilmişti Bir sanatçının ardından... KEMAL BAŞAR • Yaşamla sahneyi ayırmadı mı ne; oynadığı rolleri de, sankı o gece son temsiliymiş gibi oynadı, tüm enerjisini vererek. Seyrettiğim Schaffer'in 'Karanhkta Komedi' oyununda da. Gorki'nin "Ayaktakımı Arasında' adh yapıtında da harcadığı büyük eforun kaynağı. içindeki hiç durmadan kanat çırpan kuştu. tşte o kuş, temelli kaçtı gitti avucumuzdan. hayvan... Ismail hüzünlü, tekrar yalmzlığına dönüyor... Seneler geçti, Ismail ataklığından bir şey kaybetmedi. Ne zaman karşılaşsak hep bir yerlere koşturuyor. îstanbul'da, Ankara'da sözleşiyoruz, bir araya gelmeyi beceremiyoruz. Ona yetişebilmek ne mümkün! Sanki o günü, son günüymüş gibi yaşıyor. Doyasıya, hesapsız! (Conservatuvara girmek için çabalayan bir avuç gençtik. 80'lenn ilk yansı... Bırinci sınavı geçtık. Final için hazırlanıyoruz. O zamanki âdet. hocalar. sanki âğrenciymişiz gibi ders yapıyorlar bizimle. Bır çalışma verdiler. Konu şu: Hapishanedeyiz; bir pencere var, bir de biz, •aiçücük hücrede. "Haydi bakalım, çıkın sahneye, ne yapacaksanız yapın" iedı Bozkurt Bey. •Anıan ilk benden istemesin de, oynayanlar neler yapıyor bir bakayım" demeye talmadı. İsmail atıldı >ahneye. Hücrenin Denceresine bir kuş iondurdu önce. Derken -avaş yavaş kuşu kendine ahştırdı ve birden avucuna ıldı. Onu kaçırmamak çın bin bir dolap yapan, •urlü şekillere giren bir Tiahkûmu oynuyor. Gözlerimiz dopdolu... .iay\anın kalbi atıyor, ismaıl yatıştırmaya olışıyor. Ve mahkûmun hr anlık boşluğunu akalıyor, kaçıp gıdıyor Son temslllymiş glbl... Yaşamla sahneyi ayırmadı mı ne; oynadığı rollen de, sanki o gece son temsiliymiş gibi oynadı, tüm enerjisini vererek. Seyrettiğim Schaffer'in 'Karanhkta Komedi' oyununda da, Gorki'nin 'Ayaktakımı Arasında' adh yapıtında da harcadığı büyük eforun kaynağı, içindeki hiç durmadan kanat çırpan kuştu. İşte o kuş, temelli kaçtı gitti avucumuzdan. Büyük usta Cahit Sıtkı'nın yazdığı gibı... GÜN BOYUNCA MÜZÎK Festivalde ( caz pazan Mustafa Avkıran'ın oyunu 'Ayaktakımı Arasında' ovunundan bir sahne. Öldü, ne rüzgârlar girdi içeri, Ne bir kuş havalandı pencereden. Öldü. kimse görmedi melekleri, Sorma, nasıl habersiz gitti giden. Bir uzun sefere çıktı diyorlar. Gemiyi gören var mı, hani deniz? Sen girtin, soframjz oldu tarumar. Doğan günü yadırgıyor halimiz. Kültür Servisi - '11. Uluslararası İstanbul Caz Festivali' bütün müzikseverleri aileleriyle birlikte bugün düzenleyeceği 'Caz Pazarı' şenliğine çağırıyor. Etkinlikte geçen yıl ilk kez düzenlenen 'Festival içinde festival' Caz Pazan, bu yıl da Fujifilm Türkiye ve Radıo Oxı-Gen sponsorluğunda devam ediyor. Ayazağa'da yapımı devam eden istanbul Kültür ve Kongre Merkezi'nin yer aldığı geniş ormanlık alanda gerçekleşecek olan festival. kapılannı Istanbullulara bugün saat 12.00'de açacak. Gün boyunca konuklara coşkulu müzik topluluklan ile çocuklar için oyun köşeleri hazırlanan festivalde, yıyecek içecek servisleri, hediyelik eşya standlan, dans ve müzik atölyeleri de yer alacak. Caz Pazan akşam saat 21.00'de sona erecek. Caz Pazan, festival programı kapsamında: Ana sahnede Funk Off, Radio Mundial, Oi van Voi, Orchestra Baobab; Radıo Oxı-Gen Sahnesi'nde DJ Close-Up ve DJ Yakuza; Oyun-Dans Hareket Sahnesi'nde Afro Cuban Percussion& Dance Workshop 1, Flamenko Dans Atölyesi 1 ve gün boyu Lykia VVorld Oyun Köşesi sahne alacak. ESİNTtLER ZEYNEP ORAL Dostlar, Amlar ve Yazmak... Vedat Günyol la bir dönem daha kapandı. Bizler biraz daha öksüz, biraz daha yoksun kal- dık... Aydınlanmanın sıcacık yüzü, gülen yüzü, öz- verili yüzüydü. Ustalığını alçakgönüllülükle, sorumluluğunu üretkenlikle pekiştirmişti. Kültür birikimini, Anadolu sevgisiyle: toplum- salcı dünya görüşünü Atatürk devrimieriyle bütünlemişti. Dostlukları. onuruydu. öyle derdi. "Dostlanm, anılanm ve yazmak... Beni bun- larayakta tutuyor" derdi. Aramızdan ayrıldığından beri. Vedat Gün- yollu anılara sarılıp duruyorum... Ardından öy- le güzel yazılar yazıldı ki, ben olsa olsa, bu sa- nldıklarımın kimini sizlerle paylaşmaya çalışıyo- rum. Vedat Günyol adını ilk ne zaman duydum? Liseyi bitirip Paris'te Yüksek Gazetecilik Okulu'na gittigim, Türkiye'deki birçok gazete- ye yazılar yolladığım dönemdeydi. Sene 1965 Cumhuriyet gazetesi benden bir yazı istemiş- ti: İki yazarımız, Babeuf'ten çeviri yapıp yayım- ladılar diye mahkemelerde süründürülüyorlar- dı. Bu konuda Fransız aydınlarının tepkilerini alacaktım. İki yazarımız Sabahattin Eyüboğ- lu ve Vedat Günyol'du. Yıllar sonra, Sanat Dergisi'nin ilksayılarınıçı- karırken karşılaştım onunla. Birresim sergisin- deydi. Azra Erhat ve Füreya'nın arasında otu- ruyordu. Ülkemin, üç güzel insanı, üç onur kay- nağı... O üçlü fotoğraf hiç gitmedi, gitmeyecek gözümün önünden. 70'lerin başıydı. Ve Komü- nist Parti kurucularından olduğu savıyla arala- rında Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Tilda Kemal'in de bulunduğu birçok aydınla birlikte tutuklanıp, yeni salınıvermişti. Kısa sürede, Sanat Dergisi'ni çıkardığımız odanın müdavimlerinden oldu. 80'li yıllarda dört yazar bize, yani dergiye, dönüşümlü ola- rak "Edebiyat Söyleşileri" yazarlardı. Bu dört yazar, Vedat Günyol, Cemal Süreya, Salah Birsel ve Fethi Naci'ydi... Farkında mısınız, Vedat Günyol'un adını, hep başka güzel insanların adlarıyla birlikte anıyo- rum... O zamanlar öyleydi. Birlikte çalışılır, bir- likte üretilirdi. Dostluklarönemliydi. Dayanışma önemliydi. Edebiyat dünyasında iletışim, etkileşim, tar- tışmalar, kavgalar, sataşmalar, yergiler, övgü- ler, yüceltmeler dergi sayfalarında yapılırdı. îie- tişim ve ilişkiler, sokaklardaki reklam vitrinlerin- den, vitrinlerdeki afişlerden, PR şirketlerinden sorulmazdı. lletişim ve ilişkiler parayla alınıp parayla satılmazdı. 80'li yıllann ikinci yartsında Vedat Günyol, "Gıderayak" başlığı altında Sanat Dergisi'nin her sayısında yazıyordu. Dergiye yazısını getir- diği günler, artık yalnızca eleştiri ve denemele- riyleTürkedebiyatınayolgösteren bir yazar de- ğil, aynı zamanda bir ağabey, bır dost, en önemlisi, "fc»ZGfento/ri"oluverirdi. Sohbetini, bil- gisini, kültürünü. kendine özgü takılmalarını, şakalarını, esprilerini paylaştığımız bir dost... önceleri "Giderayak" başlığına çok itiraz et- tik. Daha durun bakalım dedik... O ise bütün in- sanların yazgısı bu, hepimiz gidiciyiz gibi söz- lerle bizi susturdu. Ve yıllarca bu başlıkla sür- dürdü yazılarını. Daha sonra ise başlığı "Yaşar- ken" diye değiştirdi... "Giderayak" yazılarının ılkinde (15 Mayıs 1985) şöyle diyordu: "Birideale ulaşmak için çekilen acılar, çileler, yaşanan serüvenler, deneyimlerle zenginleşir insan, bilgeleşir. Yaşamın anlamı da budur iş- te.(...) Evet, kimin yaşamaya vakti kaldı ki, hele dün- ya uluslannın birbirinin gözünü çıkarmaya ça- lıştığı, özgürlüklerin kısıtlandığı, toplumsal ada- letin bir özlem olmaktan öteye bir anlam taşı- madığı, içte ve dışta insan haklannın çiğnendi- ği bir dünyada. Bütün bunlara karşın yaşam sürüp gidiyor, insafsız, acımasız, doğanın buyruğu altında. Ne yapalım ki, şairZeki Gezici'n/n dediğigibi; 'Biz hayatı sevmekten suçluyuz / Yüreğinde umu- du olmaktan.' Ne yapalım ki davar olmaktan çıkıp, bütün saçmalığıyla yaşamın bilıncine varmış insanlar, biz insanlar, büyük sanatçı Kazancakis Vn de- yimiyle, içimizde bir tohum, sırtımızda dünyayı taşıyoruz. Kurtuluş yok bundan. Yaşadığımız sürece dünyayı taşıyacağız sırtımızda, güzellik- leri ve çirkinlikleriyle." Sanki bugün yazılmış gibi... "Sevinçleri ve acılanyla" diye eklemek geli- yor içimden. lyi ki vardınız, iyi ki varsınız Vedat Günyol. e:posta: zeynep(5 zeyneporal.com Faks: (0212)257 16*50 Bu kez 'Hz. Musa'yı anlatacaklar • Kültür Senisi - Ünlü yönetmen Cecil B DeMille'in "10 Emir'i yeniden beyazperdeye uyarlanıyor. Paramount Pictures, Hollywood'un efsanevi yönetmenı Cecı] B DeMille'm daha önce iki kez çektiği ve gösterildiği zamanlarda büyük yankı uyandıran dinsel epık 'The Ten Commandments ' 10 Emir'in yeni \ersiyonunu çekmeyi planlıyor. Yahudileri Mısır'da yaşadıİdan esaretten kurtararak Kızıldenız'ı geçen ve yolda Tann'nın kendisine yolladığı' 10 Emri' insanlara duvoıran Hz. Musa'nın hikâyesinin anlatıldığı filmin yeni versiyonunun yapımcılığını, 'The Day After Tomarrovv'un yapımcısı Mark Gordon üstlenecek. Yeni projenin senaryosunu ise 'The Life of David Gale'in senaristi Charles Randolph yazdı. BUCUN • TARIHİ GALATA KÖPRÜSÜ BALAT ta 21.00'de 'Şam Devlet Tiyatrosu'ndan 'Kısa Uyku' adh oyun. (0 212 514 75 20) • ÜVERCİNKA ŞtİR SARNICI'nda 17.00'de Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği'nin şiir dinletılerinde Nevzat Çelik, \ilay Özer ve Zühal Tekkanat yer alacak. (0 216 330 61 21)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle