19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2004 ÇARŞAMB, NATOISTANBUL DORUGU 2004 Emperyali 1920 tarihtt TBMMBeyannamesVnibaz alan TürkiyeIşçiPartisi, 60'hyülarda emekçihalkla birlikte mikadeleyibaşlattı karşı bitmeyenmücadeleALEVATEŞ UĞUR CANKOÇAK -1- Türkiye Işçi Partisi (TlP), Türkiye Curnhuriyeti 'nin anti- emperyalizm ve antikapitalizm temelleri üzerinde kurulduğu gerçeğini, programının giriş bö- lümüne 1920 tarıhlı TBMM Beyannamesi'ni alarakveböy- lece tarihle bağmı kurarak an- tiemperyalist, antikapitalist mü- cadeleyi 1960'lıyıllarda emek- çi halkla birlikte başlatma gö- revini üstlenmişti. TlP'in hedefi "Üdnci Miili Mücadele'yi" kazanarak sos- yalizmi kurmaktır. 1964 yılın- da antiemperyalıst mücadele, doğal olarak, (tıpkı 2004'te ol- duğu gibi) ABD'ye karşı veri- lecektir. Ancak, antiemperyalist mü- cadele aynı zamanda antikapı- talist mücadeleyi de içermeli- dir. Programın "Temd tlkeler'' başlığını taşıyan bölümünde bu zorunluluk şöyle ifade edilmek- tedir: "...Türkiye'ııin maddi. sosyal ve poütik yapısuıın biUm açısuıdan incelenmesi, azgeüş- nıişyada geri kaJnuş bir toplum oiduğumuzu ortaya koymuştur. Türkhe'nin geri kalnuşhk- tan kurtuluşu ve halkımızın in- sanca yaşama kavuşması ama- «a, tanmsal temel üzerine aşılanmış azgeoşmiş ve bağunh kapitanznûn tutucu ve gerfletici et- kilerinden kurtulmak zorunhıiuğunu ortaya koymaktadır." Programın VII. bölümünde ise 'Kurtuluş Savaşı'yla yeniden doğan Türkiye'nin bağım- sz yaşaması, çağdaş uygartağa bir an önce ulaş- masL her tüıiü sömürücülüğe ve sömürgecüi- ğe kesiıüikle karşı olmasma bağbdır. Kendimiz için okluğu kadar, başka milletkr ve haiklar için de sömürgecüiği ve sömürücü- lüğü reddederiz. Bütün nıilktkrin hürriyete ka- vuştuklan bir dünyada banş düzeninin kurul- ması ve konuunası en yüce dileğunizdir" de- nilerek mücadelenin bütünlüğü belirtilmek- tedir. TtP, tüm çalışmalannda (parlamento içi ya da dışı) parti programına titizlikle uymuştur. O nedenle de antiemperyalist mücadele ile antikapitalist mücadele, aynlmaz bir bütün olarak birlikte sürdürülmüştür. Nitekim, TBMM'de 7 Kasım 1965 Pazar günü Süley- man Demirel hükümetinin programı üzerine görüşmelerin yapıldığı oturumda ilk sözü Tür- kiye Işçi Partisi adına genel başkan Mehmet An" Aybar aldı. Iki saari aşkın devam eden bu konuşmanın öncelikle önemi, sosyalistlerin ülke sorunlan üzerine Meclis kürsüsünden ilk kez görüşlerini aktarabilmeleridir. Biz bu alın- tılarda günün sıcak gündemi olan NATO- ABD-AB'ye ilişkin o dönemde yapılan sap- tamalann genel hatlan ile hâlâ geçerli oldu- Kıbnslı gençler Sarayburnu'nda 6. Filo aleyhine suya çelenk atarken -II Şubat 1%9- (Fotoğraf: Cumhuriyet Arşivi) ğunu göstermeyi hedefledik. üluslararası ku- Mehmet Ali Aybar: "~MiDi Kurtuluş Müca- ruluşlara ilişkin göriişlerinden çok kısa bir bö- detesTnesosyalist bir özkazandmlmazsa, Ame- lümü başa koymamızın nedeni, TlP'in genel rika'vaaracıhkedenJerin,onundesteği>1e.Mil- yaklaşımının bu kuruluşlann emperyalist-ka- pitalist sistemin organlan olduğu gerçeğini belirtmek içindir. Bugünkü bakış açısının da çok farklı olmaması, aklın gereğidir. Ve bu konuşmalann üzerinden geçen 50 yılhk tari- H Kurtuluş Mücadelesi'ni kolayca yozlaşüra- caklan muhakkaknr. Buna meydan vermeme- Hyizvedevermeyeceğiz_''dıyerek antiemper- yalist mücadele ile antikapitalist mücadelenin birlikte yürütülmesi zorunJuluğunu bir kez da- ha vurgulamıştır. Mehmet Ali Aybar'ın ko- nuşması şöyledir:* Mehmet Ali Aybar'dan: Türkiye'nin bağımsız bir varlık olarak yaşaması ve ileri bir toplum haline gelmesi, Atatürk'ün dış politikasına bağlıdır. himız, bunun somut kanıtıdır. Aynca şu anda Meclis'te "sol" adına bulu- naniann bu konuşmalarda var olan gerçekçi- lik doğrultusunda en ufak yaklaşımda bulun- mamalan da "sosyafistsol" ile "sol" diye umut bağlananlar arasındaki farkı da açıkça ortaya koymaktadır. 10 Temmuz 1966'da Amerikalılara karşı pa- sif direnmeyi başlatan TİP Genel Başkanı MehmetABAybar (Istanbul) -... Hüküme- tin, üluslararası kapitalist ilişkilere bağhhğmı gösteren diğer bir nokta da, programda Or- tak Pazar, GATT, OECD ve Para Fonu'ndan, sanki bunlaryıırdumuzun kalkuunasını amaç bilen kurumiarmış gibi söz edilmiş ohnasıdır. Oysa biluımektedir kt bu kurumlar, esas ola- rak ileri sanayi ülkelerinin iüşkjlerini düzen- lemek için kurulmuşlardır. Bunlar azgeuşmiş ülkeler için yararh değiL, zarartı olmaktadır. Yine bih'ndiği gibi geçen yıL, az- geuşmiş ülkeler, özellikle GATT'a karşı birlikte bir tavır almışlar ve kapitalist ellerle da- ğıülan yardımlann geri kalmış ülke ekonomilerini köstekleyi- ci bir etki yapüğını rakamlaria ortaya koy muşlardır. Ekonomikkalkmmamızın di- ğer temel koşulu, modern koşul- lara ve teknolojiye uygun bir ekonomik sistemi uygulamak- ür_ Bu da planb bir ekonomi dü- zenidir. Oy sa hükümet, Tanzi- mat'tan bu yana uygulanan ve gerek Osmanlı Devleti'nin çök- mesine neden olan, gerekse Cumhuriyet Türkiyesi'ni bu- günkü geri kalmış hale ve ifla- sın eşiğine getirmiş olan kapita- listyolu daha da büyük birzevk- le benimsemiş bulunmaktadır. Kapitalist yol, bizim için vuka- nda da behrttiğinıiz gibi hiç de yeni değildir. Hükümet programının en önemli bölümü, poütika ve dış ilişkilere aynlmış olan son bö- lümüdür. Gerçekten dış ilişki- lerin özü, biçimi ve doğnıltusu toplum geJişmesinin tümünü et- kiîeyecek bir ağırhk taşır. Tur- kivemiz geri bırakıhnış bir ül- kedir. Konuşmanıızın başında ifade ettiğimiz gibi, kalknup iler- lememiz her şey den önce bizim geri kalmamı- za neden olan dış güçlere, yani emperyalizm ve kapitafizme karşı çıkmamıza, potirik ve eko- nomikbagunsızhğunızı her zaman kıskançhk- la korumamıza baghdır. Bundan dolayı Demi- rel hükümetinin dış iuşküer hakkındaki görüş- lerini TİP Meclis Grubu, en büyük titiztikle in- celemiştir. Hükümet. Atarürk dış pob'tikasuı- dan daima üham alacağım söy lüyor \e kendin- ce Atarürk dış politikasının dayanaklaruu say - dıktan sonra, dış Uişkilerimizin aynı doğrultu- da olacağını beürtiy or. Hükümetin Atarürk dış poütikasma bağh- hk göstereceği hakkındaki açıklamasuu mem- nunlukla karşılarız. Gerçekten Türkiye'nin bağımsız bir varhk olarak yaşaması ve ileri bir toplum haline gehnesi her şey den önce buna bağhdır. Ancak bugün Atarürk dış po- Utikasuun doğrultusunda bulunamadıgımız da bir gerçektir. Hükümet progranunda bu gerçeğe değuıilmediği gibi, tam aksine bu- günkü baglanülann sürdürüleceğine dair ke- sin ifadeler vardır. * YerdarlığınedeniyeTÎP'insadeceTBMM'de- ki çalışmalanylastmriamakzonmm kaldığımızbu yazı dkisini Turhan Salman 'm hazıriadığı ve TÜST4V vayınlanndan birinci cildi bu aypiya- sayaçıkacakoianbeşciltlik "TtPPcoiamentoda " adlı çalışmasından yazann ve yayınctnın izniyle yanırianamk kotardık Yazam veyayması TUS- TAV'a teşekkürlerimizisunuyoruz. Yarın: Neden Atatürkçü polltika? Komünizm tehdidine karşı kurulan NATO, Avrupa veAfganistan'dansonra Ortadoğu yayayılmaya hazırlanıyor NATO'nun dünü, bugünü, yannıCÜNEYTAKALIN • 1 - Avrasya'nın kalbinde yeralan Istan- bul, 28-29 Haziran günleri tarihsel bir Atlantik Doruğu'na ev sahipliği yapa- cak. Irak'ta maskesi düşen Atlantik barbarhgı ne yapmaya çalışıyor? NA- TO'nun ABD'nin kanlı macerasında- ki yeri ne? Bu sorulara net yanıtlar ver- mek geleceğimize ışık tutacak, kimli- ğimize açıkhk kazandıracak. Gölgesi 55 yüdanberi Atlannk'in iki yakasının ama özellikle Avrupa anaka- rasının üzerine düşen NATO, yani Ku- zey Atlantik Ittifatı Orgütü, adı üzerin- de, birAtlantik kurumudur. Üstelik bu örgüt bir anda doğmadı, dünya hâki- miyeti sürecinde birbirine omuz ve- ren, destek olan Ingiliz-Amerikan em- peryal ikilisinın elbirliği ile yaratıldı. Kapitalizmin uygarlığı bir Atlantik uygarlığıdır. Kuzey Atlantik ittifakını doğuran süreç I. Dünya Savaşı sonra- sında başladı. Geriden gelen ABD, In- giliz-Fransız emperyalistlerini yaka- lamış, dünya siyaset sahnesinde cüs- sesine uygun bir yer aramaya başlamış- h. Dünya Savaşı'nı ABD'nin yardımı üe Ingiltere kazanmıştı, dünyaya yeni şeklini vermek de bu ıkiliye düşerdi. ABD Başkanı VVîlson emperyal yak- laşım esaslannı belirleyen Wilson Pren- sipleri'ni ortaya attı (14 Nokta). Ancak bfl program, dBnyanın ağası olmaya* • Atlantik'in iki kıyısını birleştiren NATO, 20. yüzyılm ikinci yansma damgasını vurdu. Bir Soğuk Savaş örgütü olarak Büyük Britanya'nın Atlantik, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'de bıraktığı siyasal boşluğu doldurdu. NATO, askeri düzlemde, dünyajandarmalığını üstlenen ABD'nin Eisenhower, Bradley gibi ünlü generalleri tarafından; siyasal düzlemde ise en Atlantikçi politikacılarca yönetildi. kendini hazır hissetmeyen Senato'ca reddedüince aksadı; Ingiltere yaşlı ana- karayı tek başına zapturapt altında tut- maya devam etti. Atlantik Ittifakı bir- kaç on yıl gecikti. 9 Ağustos 1941'de Roosevelt ile Churchfllbuluşmasının yarattığı Atlan- tik Demeci, Atlantik fttifakı'nın te- mellerini attı. Atlantik ortaklan Nazi- lerle ve Japonlarla savaşmaya karar verdi. 7 Arahk 1941'deki Pearl Har- bor saldınsının ardından ABD 'nin Ja- ponya'ya savaş açması üzerine Churc- hill'in sarfettiği sözler, kader birliğini gösteren çarpıcı sözlerdir: "Bizi hari- tadan süemeyecekler, tarihimizdevam edecek" Churchill İngiltere'nin ABD sayesinde yok olmaktan kurtulduğunu ifade ediyordu, Tony Blair günümüz- de bunun bedelıni ödüyor. Savaşı müttefıkler kazandı, Naziler- le Japon militaristleri kaybetti. Ancak savaş sonrasında tablo altüst olmuştu. Avrupa anaMrası Nazilerden, Pasifık Japon militaristlerinden temizlenmiş- ti ama bu kez kocaman bir Sovyet dün- yası dikilivermişti Anglosakson dün- yasınınkarşısına... Soğuk Savaş bu koşullarda doğdu. Churchill 5 Mart 1946'da Missouri eyaletindeki bir kolejde "Balük'taki Stenn'denAdriyatik'teki Trieste'ye ka- dar uzaııan demirperdeAvnıpa'vı iki- ye böHiyor" sözleriyle Soğuk Savaş'ı başlatrı. Churchill'in o ünlü "Demir- perde" konuşmasını ABD başkanının ve dışişleri bakanının önünde yapmış olması anlamlıdır. Truman'ın onay vermediği plan olsa olsa rafi boylardı. Churchill'in çerçevesini çizdiği So- ğuk Savaş'ın poütik mühendisliğini ABD'li diplomatGeorgeKennan yap- tı. Kennan'a göre SovyetlerBırhğı gü- neyden kuşatılmahydı (ünlü çe\Tele- me politikası). ABD ve Avrupalı müt- tefılderibupolitikayıuyguladı. 12 Mart 1947 tarihli Truman Doktrini, Yunanis- tan ile Türkiye'ye yardım sağlarken, Ha- ziran 1947'deki Marshall Planı Avru- pa'ya oluk oluk Amerikan ekonomik yardımı akıtırken, güdülen amaç, Sov- yetler Birliği'ni güneyden kuşatmak ve Avrupa'yı ayağa kaldırarak, sosya- lizmin Atlantik 'e yönelmesinin önüne set çekmekti. ABD, 1947-50 arasında Avrupa'ya yaklaşık 15 milyar dolar yardun yap- tı. 1948'dekiÇekoslovakyaDarbesi'ni ve Berlin Ablukası'nı BAB (Batı Av- rupa Birliğı'nin) kuruluşu izledi. İki blok Doğu ile Batı'yı ayıran çizgisin- de karşılıklı mevzılendi. 4 Nisan 1949"da kurulan NATO, Av- rupa ile Amerika'daki Atlantikçileri Sovyet tehdidine karşı birleştirerek, Batı'nın başlıca siyasal-askeri örgütü konumunu kazandı.(*) Atlantik'in ıki kıyısını birleştiren NATO, 20. yüzyılın ikinci yansına damgasını vurdu. Bir Soğuk Savaş ör- gütü olarak. Büyük Britanya'nın Atlan- tik ve Ortadoğu"da ve Doğu Akde- niz'de bıraktığı siyasal boşluğu dol- durdu. NATO, askeri düzlemde, dün- yajandarmalığını üstlenenABD'nin ün- lü generallerince (Eisenhower,Bradley vb.) siyasal düzlemde ise en Atlantik- çi politikacılarca yönetildi. (PaulHenry SpaakBelçika, Lun&Tiollanda vb.) 50'li ve 60'h yıllarda toparlanan Av- rupalı devletlerle ABD'nin çıkarlan- nı uyumJulaşrıran NATO, Batıh em- peryalist sistem içinde tutkal rolü oy- nadı.Soğuk Savaş döneminde Alman- ya cephe ülke, Türkiye kanat ülke konumundaydı. (*) 1948 Brüksel Antlaşması nin taruftan (tngıltere, Fransa, Hollanda, Belçıka, Luksemburg) ile ABD, Kanada, îtalya, Danimarka, Norveç, Portekiz ve lzlanda, Washington 'da bir araya gelerek 4 Nisan 1949 da Kuzey Atlantik Antlaşması 'nı ımzaladılar. 18 Şubat 1952 de Türkiye ve Yımanistan, 23Ekim 1954 'teAhnanyaFedend Cumhuriyeti ve 30 Mayıs 1982'de lspanya NATO 'vakatıldı. Fransa 'nin 1966datttifak'm asken kanadmdan çekilmesi üzerine örgütün merkezı Paris 'ten Brüksel'e taşındı. 1974 'te örgütünasker kanadmdan çekden Yımanistan, 1980 deüyelığe geri döndü ÇekCumhunyeti, Macaristan ve Polonya'mn 1999'da katılımından sonraNATO 'mm üyesayısı 19 'a ıdaştı. NATO2004Nisan mda 7Doğu Avrupa iikesmiaeiçmeabnca, (Romanya, Bulganstan, Shvenya, Slcvakya, Letonya, Litvanya, Estonya) iiye sayısı 26 va ulaşü. Yarın: Berlin Duvarı ve NATO AVRUPA'DAN GURAY OZ Tek Perdelik Postmodern Oyun Aldı Bush: Dünyamızın yeniden "dizaynı"zaman alıyorefen- dim. Son yıllardaki olağanüstü gayretlerimizin mey- velerini henüz tam olarak aldığımızı söyleyemeyiz. Aramızdaki kavgaların, çatışmaların, anlaşmazlık- lann ve tabii iflah olmaz münafıklann gayretlerinin işi zorlaştırdığını da açık yüreklilikle itiraf etmeliyiz. 11 Eylül'de elde ettiğimiz fırsatın hızla değerfen- dirilmesi konusunda bizimle aynı fikirde olmayan arkadaşlanmız oldu. Daha önce Yugoslavya'nın par- çalanması konusunda pek örnek bir işbirliği yap- tığımız ve bizim açımızdan bakarsanız epeyce de fedakârlıkta bulunduğumuz herkesin maJumu. Ne yazık ki, bu ortaklık daha sonra aynı şekilde sür- dürülemedi. Afganistan'da becerdiğimiz yanm ağız işbirliği Irak'ta hiç gerçekleştirilemedi. Tabii biz bu gerçeklerı Avrupalı arkadaşlara an- latamıyoruz. Nihayet hepimiz "serbest rekabete" inanmıyor muyuz? Çok rica ederim, hep birlikte, "hayır, inanmıyo- tvz" diye bağırmanın âlemı var mı? Cümle âlem bize bakıyor! • • • Aldı Schröder Nihayet anayasamızı yaptık efendim. Zor oldu, daha da bitti sayılmaz, şimdi son zirve toplantımız- da kabul gören anayasamızj, 25 ülkenin tek tek onay- lanması gerekiyor. Bazı maddelerde su koyveren- ler var ama, çok da önemli değil. En önemli mad- deleri oybirliği ile geçırmiş bulunuyoruz. Gerçek- ten de müthiş bir anayasa yaptığımıza inanmanı- zı isteriz. Bir kere anayasamıza ekonomik, sosyal ve si- yasal sistemimizin liberal demokrasi, liberal eko- nomi, serbest pıyasa ekonomısi olduğunu yazdır- mış ve onaylatmış bulunuyoruz. Artık "şiddete başvurmamak koşuluyla toplumsal sistemi de- ğiştirme hakkını" tanıyan eski anayasalara hep beraber gülebıliriz. Kısacası anayasamıza "devrim yapmak yasak- tır" diye yazdık efendim. Böylece demokrasiye yeni bir tanım getirmiş bulunuyoruz. Demokrasinin eski tanımlannın bir sürü dert çı- kardığını şu son yüzyılda yakından gördüğümüz ve "demokrasi düşmanı rejimleri" tarihin çöplü- ğüne gömdüğümüz için artık zamanıdır, yeni bir ta- nım gerekmektedir; bunu gönül rahathğı, iç huzu- ru ve sınıf kinıyle yapmış bulunuyoruz. Gerçi Tür- kiye gibi ülkelere hâlâ eski demokrasi masalını an- latmaya devam ediyoruz ama, biliyorsunuz, bu da nihayet küresel, kıtasal ve ulusal çıkarlanmızın ve o ülkedeki dostlarımızın, serbest piyasa ekonomi- sinin, "ılımlı"islamındostlannınçıkannaolduğun- dandır. Bir süre sonra gerekli "hiyerarşi" içinde herkes yerini alacaktır. Başka bir şey daha getirmiş bulunuyoruz. Silahlanmayı da anayasa hükmü haline getirdik efendim. "Olurmu hiç öyle şey?" demeyin, oldu. Irak'ta tekerimize çomak sokan ABD de hoşlan- mıyor bu işten ama, ne yapalım, bizim de koru- mamızgereken ulusal, kıtasal, küresel çıkarianmız var. Silahlanmak geç kaldığımız bir konudur ve hızla açığı kapatmak zorundayız. Hiç sıkıntımız yok mu? Olmaz mı? Şu son Av- rupa Parlamentosu seçimleri fena halde canımızı sıktı. Katılımın bu kadar düşük olması, yüzde 15'le- re kadar inmesi üzdü bizi. "Acaba halklanmız, git- tikçe gelişen seçkinler demokrasimiz konusunda tehlikeli kuşkulara mı kapıldılar" diye bir soru bey- nimizin içinde dönüp duruyor. Amaaan, çok da ciddi bir sorun değildir. Eskiden olsa biraz ürkerdik, şimdi hiç, ama hiç gerek yoktur efendim telaşlanmaya. • • • Koro: NATO toplantısı için Istanbul'da bir araya gele- cegiz. Kozlarımızı paylaşmak için bundan daha uygun bir yer doğrusu seçilemezdi. Istanbul, Konstantinopol, tarihimizin kırık ve hü- zün dolu şehri! Hiç değilse birkaç günlüğüne şu vadinin keyfi- ni sürmek hiç fena olmayacak. NATO vatandaş- lanna ayrılmış olan vadinin halka kapatılmış olma- sından da dehşetli memnun oiduğumuzu söyle- memize izin veriniz. Terör konusunda yeni karar- lar alacağımız, iç hesaplaşmalanmızı, pardon uz- laşmalarımızı halledeceğimiz bu önemli ve tarih- sel günlerde, halkın ve "teröristlerin" işe kanşma- sı hiç de iyi olmazdı. Türkyetkililere bu konuda da şükran borçluyuz ve verdiğimiz geçici rahatsızlık için özür diliyoruz. Kalıcı rahatsızlık arkadan gelecektir efendim. e-posta:[email protected] Özpolat'tan soru önergesi 'Doruktayağnuır yağarsa ne olacak?' HaberMerkezi-CHP MYKÜyesıveîstanbul MilleU ekilı MehmetAB Özpolat, TBMM Baş- kanlığı'na Başbakan Re- cep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle verdigi soru önergesinde, "N.4TO zirvesi süresüıce yağmur yağmasın diye duaya mı çıkılacak" diye sordu. Özpolat, Istanbul'un 19 Haziran'da yaz yağ- muruna teslim olduğu- nu anımsatarak yağmur sonrasında oluşan çağ- dışı görüntüler ve yurttaş- ların mağduriyetini TBMM gündemine taşı- dı. Özpolat, Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle verdiğı soru önergesinde şu sorulan yöneltti: • Dünya medyasının objektiflerinin üzerimiz- de olacağı iki önemli top- lantı süresince yağmur yağmaması için, hep bir- likte dua etmekten baş- ka çaremiz var mıdır? Hesapta olmayan bu tür aksilikJer için başkaca rasyonel tedbirler alını- yor mu? ^ Iki saatlik yağmur- da yaşam felç oluyorsa, -üstelik meteoroloji uyar- dığı halde- daha büyük doğal felaketlerle başa çıkma konusunda yurttaş, hükümete ve yerel yöne- timJere nasıl güvenebi- lecek0 i/ Istanbul'un yöneti- mi, bu küçük krizleri bi- le yönetemiyorsa, NA- TO zırvesı gibi çok bü- yük bir organizasyonun alhndan nasıl kalkacak?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle