22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2004 PA2AR 8 HABERLERIN DEVAMI TURKİYE Istanbul Edirne Kocaelı Çanakkale Izmır Manisa Aydın Denizli PB PB B B A A A A 29 336 3 » 3 2 34- 3 & ZT 36» Sinop A 23 Adana A 34 Samsun A 27 Mersin A 31 Trabzon A 24 Diyarbakır A 34 Giresun A 24 Şanlıurfa Ankara A 31 Mardin Eskişehir A 32 Siirt Konya A 31 Hakkâri Sıvas A 27 Van Zonguldak A 26- Antalya A 33 Kars Yurdun kuzeybatı ke- sımlen parçalı bulutlu, dığer yerter az bulutlu ve açık geçecek. Hava sı- caklrğı tum yurtta 2 ıla 4 derece artacak. Ruzgâr kuzey ve batı, yurdun guneydoğu kesımlenn- de g uney ve batı yonler- den hafrf. ara sıra orta kuvvette esecek. Denız- lenmızde ruzgâr, fırtına beklenmıyor DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn PB PB PB PB PB PB PB PB 23 20 19 25 18 19 22 19 Berlin PB 21 Moskova Y 18 Budapeşte Y 22 Aşkabat Y 23 Madrid Y 30 Astana PB 29 Viyana Belgrad Y 24 Taşkent Y 37 Y 26 Bakû B 21 Sofya Roma Y 29 Bişkek Y 34 Y 27 Tiflis Y 19 Atina PB 30 Kahıre A 34 Münıh PB 18 Zürih Y 15 Şam A 36 S.SÎI ç22ü Bulutlu t Çok bulutlu ı Vağmurtu iLjrulîutü CLNEYTARCAYÜREK • Baştarafı l. Saytfada mamızın gereğini inrieleyen açıklamalara rastlanıyor ve fakat aynı gazeteci: "Türkiye'nin üyeliğine yalnız Fransa'da değil, aslına bakarsanız tüm AB Crikelerinde -mantıklı mantıksız- tür- lü çeşit direnç mevczut olduğunu" söylüyor. Bu ırdelemenin hemen altında "kimsenin Türkrye'ye hayırdemeyemukt&dirolmadığınrek\eyer\cüvn\ege- liyor. Ülkemize sık sık çpelen yabancı gazetecinin Türkiye ile ilgili notlarındaki saptamalar hayli ilginç, hayli eğ- lenceli. Türkiye'nin "inanılmazbüyûkbirdeğişim gös- terdiğine" değindikten sonra, diyor ki: "Caddeter, insanlav, giyim kuşam, yaşam tarzlan ina- nılmaz bir modernizasyondan geçti." Büyük kentlerdekci beş yıldızfı otellerden dünyaya bakarak Türkiye'dekJ değişimi keşfetmek elbette baş- ka oluyor. • • • Bu yabancı gazeteciyle, başkentin bakımlı olduğu- nu sandığı bulvarlarmdayürüsek... kaldırımlannheryıl milyarlar, trilyonlar verilerek yeniden onanlmasına kar- şın her bir parkeye bastığında ayağınm altında göbek attığını görecek... insanlann sosyal terbiyeden yoksun davranışlanna... kaldırımlara park edilen özel otomo- biller sayesinde, yayaların, araçların geliş gidiş yolla- rında bir elinde cep telefonu, bir elinde direksiyon 70- 80 km. hızla seyrede^ı araçlararasındayürümekyada karşıdan karşıya geçmek zorunda kaldığına, trafikte- ki rezalete tanık olacak... çağ atlayan Türkiye'de gi- yim kuşamın çarşafia, takkelerie, türbanlarla ülkenin giderek atladığı çağa dönüştüğünü hayretle izleye- cek... Çankaya gibi kentin itibarlı semtinde Cinnah Caddesi'ndeki yerartı geçidinden aylardır yayılan si- dikkokusunun birtüriü giderilemediğini görecek... vs. vs.. Genişlemeden sorumlu KomserVeıtıeugen'in öv- gülerini esirgediğı günlerdeki bir sözünü anımsatma- nın yerıdir. 'Türkiye'nin ûçbüyükkentiBatılılaşmasü- recinde hızlı adımlar attı, ama ûlkenin geri kalan böl- geleri, özellikle Doğu..." dedi ve bir soru işareti bırak- tı kafalarda. övülmeyi fazla sevıyor, öven demeçleri, raporları fazla abartıyoruz. Bakın medyaya; AB'den tarih ala- cağımızı söyleyen demeçlerin yanı sıra tersine olası- lıktan söz açan tek satıra rastlamak adeta olanaksız. Tarih almamıza kuşkuyla bakan yerli yabancı göz- lemciye, yazara ve siyaset adamına olumsuz not ve- riliyor. Birzamanlartoplumun, bireylerin mutluluğu için genel kanılann, yargıların aksini savunanlara komünist damgası vurulurdu; şimdi de AB'ye girmemize karşı çıkan, tarih almamızı olanaksız görenlere neredeyse hain gözüyle bakılıyor. AB'nin "gri karar" vereceğini söyleyen eski Başba- kan Mesut Yılmaz'a bakalım hangi gözle bakacaklad • • • Iki örnek verelim: VVashington'dan gelen azarlarla uyarılan iktidar, kapı önüne koyacağını söylediği IMF ile yeni beş ya da üç yıllık bir anlaşmanın yollannı arı- yor. IMF ile müzakereierin olumlu geçtiği yazılıp söy- lenirken; örneğın Erdal Sağlam madalyonun öteki yü- zünü gösterdi. "Iş âlominin herzaman 'işler iyi gidiyor, aman sesinizi çıkarrnayın, çomak sokmayın'" dediğı- ni anımsatan IMF'cilerin "şimdi bu havalar değişmiş, ileriye dönük tedirginler" dediğini yazdı. Tabii bu ger- çek o köşede kaldı. Güngör Uras, köşesinde iktısatçı Faruk Türkoğ- lu'nun bir araştırmasından kimi bölümler aktardı. Yu- nanistan'ın kişi başı milli geliri 19.500, Polonya'nın 10.800 dolar. Son on yıllık dönemde büyüme oranla- n Yunanistan'ın yüzde 3.2, Polonya'nın yüzde 4. Bu ikı ülke bu oranla hızla büyümeye devam eder, biz ise ortalama yüzde 5 büyüme hızını tutturabilirsek, Yunanistan'ın kişi başı milli gelir düzeyini 72 yıl, Po- lonya'nınkini 47 yıl sonra yakalayabileceğiz. Tabii, gerçeği yüzümüze vuran bu saptamalar da kö- şede kaldı. Sergilediğımiz manzara: Başını kuma sokan deve- kuşuna benzemiyor mu? AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK Iklimi ve geceyi kontrol eden dünyayı da eder • BaştarafıArka Sayfada Çevre sempozyumunda pek çok yeni şey öğren- dim. Bunlardan bir tanesi de şu; ben buzullarm sa- dece kuzey kutbunda olduklannı küresel ısınma ne- deniyle oralarda eridiklerini ve bilim adamlannın sulann taşması olarak belirttikleri kıyametin bize çok uzak olduğunu düşünürdüm. Meğerse kazın ayağı böyle değilmiş; denizlerde olduğu kadar ka- ralarda da dağlann yüksek tepelerinde de buz var- mış ve bunlarda eriyormuş. Buzullareriyince de tat- h suyla tuzlu birbirine kanşacak, bu yeryüzündeki kuraklığın ana sebebi olacakmış. Bu bilgiler bana son günlerin moda filmi" Yarından Sonra"dan yıl- larca önce yapılan başka bir kıyamet filmini anım- sattı. Ünlü Alman yönetmen VVim VVenders'in kı- yameti konu alan ilk filmini anımsattı. Filmde dün- ya bir felaketle karşılaşmıştır ve son kalan yedi ki- şi çok azalan su kaynaklanna ulaşmak için inanıl- maz bir mücadele verirler. Hiç unutmuyorum bu filmden sonra annemin bizi şaşırtan bir davranışını anımsamıştım. Annem dişlerimizi firçalarken suyu kapatmamızı isterdi, o kısacık anda bile akıp giden suya kıyamazdı. Öğrendiğim, ama çok azını bura- ya aktardığım yeni bilgileri düşündükçe anneme hak veriyorum. Bir damla su bile ziyan olmamalı. Hâlâ yerim var; yeni bilgilerimin bir kısmını ak- tarabilirim. Şöyle diyorlar: "Hava şartlarıyla", "iklim şartları" aynı değildir. "Hava şartlan mev- sime uymak zorunda değildir." ''Normal hava" diye bir şey yoktur. Bu arada iklirn değişikliği dünyanm başına ilk kez gelmiyormuş. Örneğin 1816'da hiç yaz olmamış. f üm dünyada 4 iklim var sanılırmış oysa Hindis- tan'da 2 iklim varmış. Artan sıcaklıktan en çok et- kilenenler haşereler olacakmış. Bunlann çoğalma- sı son derece hızlanacağından tanm alanında çok önemli felaketlergündemdeymiş. Sevgili okurlanm en iyisi ben daha fazla devam etmeyip son sözümü söyleyeyim. kulağınıza küpe olsun bir damla suyu bile boşa harcamayın. isilo/genturk(a superonline.com Toplumfiiderekduyarsızlasıyor GUNDEM MUSTAFA BALBAY KÖSE NARLI: BİR AN ÖNCE EYLEM PLANLARI HAZIRLANMALI Gündemden düşmeyen kapkaç ve gasp olaylannın yarattığı kor- ku ve güven eksikliğinin, toplu- mu "kuşatılmışhk duygusuy- la" karşı karşıya bıraktığı belir- tildi. Ekonomist Selim Somçağ, toplumdaartan şiddet eğilimi ve yaygınlaşan suçlarla ekonomik knz arasında yakın ilişki olduğu- nu vurguladı. Somçağ. "Toplu- ma sürekli büyüme palavrala- rı atılıyor. ancak hem istihdam düşüyor hem de ortalama üc- retler azabyor"dedı. Korku ve gûven eksikliği Psikolog Nazım Serin, yurt- taşlann artık yolda, otobüste. parkta, ahşverişte ve yürüyüşte sürekli çanta, cüzdan gibi eşya- lanna dikkat ettiğini anımsata- rak, bazı sokaklardan geçmediğı- ni ya da yalnız dolaşmadığını söyledi. Serin, "Sürekli günde- me gelen kapkaç, gasp gibi olaylann yarattığı korku ve gü- ven eksikJiği özel mekânlar olan evlerde bile davranışları etkiliv or. ı\e zaman geleceği bi- linmeyen tehlikeye karşı, sü- rekli önlem almaya zorluyor" diye konuştu. Saldınya uğrayan kişilerin, yaşamlannın genelinde güvensizlik duygusu hissedebi- leceklerini ifade eden Serin, sos- yal ilişkilerin de tehdit altında ol- duğuna dikkat çekti. Serin, şöy- le devam etti: Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğ- retim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narü, Türkiye'de özellikJe büyük kentlerde yaşanan ve yalnızca gazetelerin üçüncü sayfalannda yankı bulan şid- det olaylannın çok yönlü araştınlması gerekti- ğine işaret etti. TopJumun giderek duyarsızlaştığını, tehlikeyi kanıksadığını da dile getiren Prof. Narlı, özellik- le Istanbul'da ciddi önJemlerin alınmaması du- rumunda Brezilya'daki durumla karşılaşılacagı- na dikkat çekti. "Brezilya'da varhklı insanlar etrafı duvar- larla örtülü sitelerde oturuyor. kurşun geçir- mez arabalar kullanıvor. Şöyle bir soru sora- biliriz, önlem ahnmazsa Istanbul da mı böy- le olacak" diyen Narlı, sistemle birlikte beklen- tileri yükselen insanlann ellerindeki araçlarla is- teklenni karşılayamadıklannı, bunun da onlan kuralsızlığa sürükJediğini belirtti. Çocukların şiddet eğilimlerinin de medya, mafya filmleri ile arttığını anlatan Narlı, fstan- j bul 'daki şiddetin yalnızca göç ya da sınıflar ara- j sındaki farkJarla açıklanamayacağını, şiddetin ! meşruluğunun söz konusu olduğunu, çünkü ai- le içinde şiddetin var olduğunu ve çocukJann da bu ortamda büyüdüğünü vurguladı. Istanbul 'un tüm semtlerinde çeteler hâkimiyet kurmuş durumda. Özellikle Beyoğlu, Şişli, Ka- dıköy ve Bakırköy'de sokaklan otoparka çevir- I diler. Eğlence yerlerinden ve büfelerden haraç [ toplayan çetelerden izin almadan pazarlarda tez- gâh açılamıyor. Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü ekipleri bu yılın ilk 4 ayında 10'u aşkın çeteye yönelik operasyon düzenledi. Bu operasyonlarda çok sayıda kişi gözaltına alın- dı, bir kısmı tutuklandı. , "Bu tür olayiar ister istemez insanlan kuşatılmışlık duygu- suyla karşı karşıya getirmek- te, yaşam alanını daraltmakta- dır. Hırsızlık, gasp gibi olayla- nn toplumda yaygınlaşmasının yarattığı güvensi/lik. tedirgin- İik, kaygı gibi duygular kom- şuluk ilişkileri dabil, insan iliş- kilerinin pek çok biçimine de olumsuz yansıyor. İnsan ilişki- lerindeki zayıflamayı yalnızca bu olaya bağlayamayız tabii.. ancak, sosyal ilişkilerdeki gü- ven duygusuna bir tehdit oluş- turduğu açıktır." Ekonomist Selim Somçağ, toplumda artan şiddet eğilimi ve yaygınlaşan suçlarla ekonomik knz arasında yakın ilişki olduğu- nu vurgulayarak "2001 'in 2. ya- rısından sonra, suç oranında hızlı bir artış oldu" dedi. 2001 Şubat ayındaki devalüas- yonun, gelirde hızlı bir düşüşe neden olduğunu anımsatan Som- çağ, aynı yılın 2. yansında dola- nn yükselmesi ve çok sayıda in- sanın işten çıkanlmasıyla top- lumda büyük bir bunalım yaşan- dığını kaydetti. Somçağ, "İşsiz- lik oranı 2001'den bu yana hiç düşmedi. Şu andaki işsizlik oranı, 2000 yılındaki oranın bi- le üstünde. l zerinden 4 yıl geç- mesine ve yılda ortalama yüz- de 1.5 olan nüfiıs artışına kar- şın hiçbir iyileşme vaşanmadı" şeklinde konuştu. 2003 yılında sanayi sektöründeki işçilerin eli- ne geçen toplam ücrerin, reel ola- rak 2000 yılının yüzde 23 altın- da olduğunu vurgulayan Som- çağ, tanm kesiminde de IMF po- litikalan, desteklemealımlannın azalması ve kalkması, getirilen kotalar nedeniyle kriz yaşandığı- nı bıldirdi. Somçağ, "2001 de- valüasyonuyla gelen Idtlesel iş- ten çıkarmalar sonrasında kimseye zam yapılmadı. Bu ekonomik kriz, toplumsal ya- şamımızda bir kırılma noktası oldu" görüşüne yer verdi. LGS bugün yapıhyor Eğitim Senisi - Ortaöğre- tim Kurumlan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sına- vı (OKÖSYS), bugün yapı- lacak. Türkiye genelinde 81 il merkezi ile Muğla'nın Fethiye ilçesinde, yurtdı- şında ise Riyad, Medine, Cidde. Trablus, Aşkabat ve Lefkoşa'da gerçekleştirile- cek olan sınava, 650 bin 210 öğrenci katılacak. Saat 10.00'da başlayacak ve iki saat sürecek olan sına\da, öğrencilere Türkçe, Sosyal Bilgiler, Fen ve Matematik alanlanndan oluşan sorular yöneltilecek. Anadolu lise- leri ve fen liselerinin de aralannda bulunduğu bazı liselere girişte kullanılan OKÖSYS sonucunda, her beş öğrenciden yalnızca bi- ri bu liselerden birine gir- meye hak kazanacak. Sınav sonuç belgeleri, tem- muz ayının son haftasından itibaren adaylann adresleri- ne yollanmaya başlanacak. Sonuçlar, aynca "www.meb.gov.tr" adlı internet sitesinde de ilan edilecek. Clinton Türkiye için çalışacak Dış Haberler Servisi - Eski ABD Başkanı Bill Clinton, AB konusundaTürkiye için "kulis" yapacak. Başbakan RecepTay- yip Erdoğan, ABD'deki temas- lan kapsamında dün Clinton ve eski Israil başbakanlanndan Şi- mon Peres ile görüştü. Chica- go'da Türklere seslenen Erdo- ğan, imam hatip düzenlemesinı savunurken "Devletin laik kimliğini son hücremize ka- dar savunuruz" diye konuştu. Clinton'ın ise görüşmede, "Bölge banşı için ben çok uğ- raştım. Benim başkan oldu- ğum dönemde keşke sizin gibi bir başbakan olsaydı. O zaman bölgeye dönük ciddi işler ya- pabilirdik" dediği öğrenifdi. Yazdığı kitapla ilgili olarak ya- kında Avrupa ülkelerini ziyaret edeceğini Başbakan Erdoğan'a söyleyen Clinton, "Türkiye'nin AB üyeliği konusunda kulis fa- aliyetinde bulunacağım. Bana göre Türkiye, bu kadar önem- li ve güçlü bir ülke olmasaydı bile AB'ye alınmalıdır" dedi. Erdoğan'la görüşen Peres'in ise Türkiye'yi "çok ciddi bir bi- çimde takip ettiklerini" dile getirdiği bildirildi. Türklerle görügtü Chicago Konsolosluğu'nun düzenlediği sabah kahvaltısın- da, Chicago'da yaşayan Türkler- le bir araya gelen Erdoğan. bu- radaki konuşmasmda imam ha- tip düzenlemesini savundu. Er- doğan, "laikliği inançların bir güvencesi olarak gördükleri- ni" belirterek şunlan söyledi: "Ancak Türkiye'de konuyu öyle bir noktaya getirdiler ki laikliği din diye takdim etme- ye çahşanlar oldu. Özal ve De- mirel de 'Kişi laik olmaz, dev- let laik olur' demişlerdi. Onlar dediği zaman kimsenin sesi çıkmamıştı. Ben dediğim za- man sesleri çıkıyor. Gerçeği ne bunun, kişiler laik olmaz, ki- şiler laikliği savunur. Ama devlet laik olur. Devlet nite- kim bizde laiktir. demokratik- tir ve sosyal bir hukuk devle- ridir. Ve bunu biz son hücremi- ze kadar savunuruz. Ve bunun da mücadelesini sonuna ka- dar veririz." • Baştarafı 1. Sayfada bayrağı almak istiyor. Komutan, "Anneye bir bayrak verin" diyor. Ama anne dinlemiyor, ille de gösterdiği masadaki bayrak. Görevliler, "peki" deyip bayrağı verirken anne şöyle diyor: "Oğlum, bu bayrağa el sürüp yemin etti. Bayrağı evimin duvanna asacağım. Şehit olursa, onu bu bay- rağa saracağım..." Türkiye, o karanlık 9O'lı yıllarda terörü alt etmişse... Balkanlar'ın 8'e, Kafkaslar'ın 6'ya, Irak'ın 3'e bölün- düğü birçemberin ortasında bütünlüğünü koruyabil- mişse... Her şeye, ama her şeye karşın etnik terörün etnik savaşa dönüşmesini önleyebilmişse... Bunda en büyük pay, annelerin... O annelerin elini öpüp bugüne gelelim... Cezaevinden çıkan DEP'Iİ milletvekilleri dikkatli tu- tumlarını sürdürürken iktidar ve muhalefet partileriy- le de diyalog kuruyorlar. Onların etrafında ve onların çizgisine dayalı olarak siyaset yapanlar da önümüz- deki döneme nasıl bakacaklarını kestirmeye çalışı- yorlar. Genel bir "geçmişe çizgiçekeiim" r\a\ıas\ var... Çizgi çekilecekse, çizginin "kırmızı" bölümü şu olma- lı: Teröre hayır! Eğer, tıpkı 9O'lı yıllarda olduğu gibi terör örgütü ve onun değişik dallarında, değişik adlarla siyaset ya- panlar, Kuzey Irak'ta terör eğitimi yapıp Diyarbakır'da tam demokrasi isteyecekse, bir yere varamayız. Daha kötüsü başa döneriz... Samimi olması gerekenler DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan dün te- rör örgütüne bir mektup gönderdi, mektubun içeri- ğini de kamuoyuyla paylaştı. Terör örgütünün Kuzey Irak'taki sorumlusunun adı Zübeyir Aydar. Aydar kim? Cezaevinden çıkan DEP'lilerle birlikte Meclis'e giren milletvekillerinden biri! Bunu bir kalem anımsatmış olalım, devam edelim... Gidiş şöyle görünüyor: Türkiye'yi terör örgütü ile di- yaloğa zorlamak. Eğer diyalog kuaılmazsa, daha kö- tü olacağı havasını yaymak... Bakırhan durdukları yeri şöyle tarif etti: "Terör örgütüne ve devlete eşit mesafedeyiz!" Aydar da Irak'ta düzenlediği basın toplantısında, devleti kendileriyle diyalog kurmaya çağırdı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DEP'Iİ millet- vekillerinin ziyaretinde şu noktanın altını çizdi: "Silahın ve terörün bir siyaset yöntemi olarak kul- lanılmasını kesinlikle kabul etmiyoruz..." DEP'liler her sağduyulu kişiden bu tümceyi duya- caklarını unutmadan yola çıkmalı... Kırmızı çizginin; amacı, hedefi ne olursa olsun her türlü teröre hayır olduğunu bir kez vurguladıktan son- ra yeşil çizgiye geçelim... En kötü barış bile savaştan iyidir... Bu ilkeden ha- reketle, barışın korunması ve sağlamlaştırılması için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. önce barış içinde bir arada yaşama iradesini göster- mek, sonra kendi içimizdeki renklerin hakkını vermek! Ankara'daki gelişmelerin ardından Doğu ve Gü- neydoğu'dan gelen terör haberleri iç barış açısından gerçekten kritik bir eşikte olduğumuzu gösteriyor. Burada samimi davranması gereken bir taraf da- ha var: Avrupa Birliği... 9O'lı yıllar boyunca terör örgütünü, onun yan organ- lannı desteklediler, hatta yol gösterdiler. Şimdi onla- rın da yukarıda vurguladığımız kırmızı çizgiye dikkat etmesi gerekiyor. Hükümete gelince... Hertaraftan esen tatlı rüzgâr- lara kendisini kaptırmış gidiyor. Bazen kendi rotası- nın dikine, çoğunlukla dışarıdan verilen yöne, arada bir Türkiye'nin geleneksel çizgisine basa basa yol alı- yor... Bu yolun sonunu görmek gerçekten zor. Yönü karmaşık gemiye hiçbir rüzgârın faydası olmaz... ankcum'(cumhuriyet.com.tr Komisyonda tartışma ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - TBMM Adalet Alt Komisyo- nu'nda geçen hafta YolsuzlukJa Mü- cadele Yasa Tasansı'nın görüşmele- n sırasında AKP milletvekilleri ile askeri temsilci arasında sert tartış- malar yaşandığı ortaya çıktı. AKP'li Alt Komisyon Başkanı Isparta Mil- letvekili Recep Özel'in sözlerine si- nirlenen yarbayın toplantıyı terk et- riği öğrenildi. Geçen hafta adalet komisyonunda gündeme gelen YolsuzlukJa Müca- dele Tasansı, 2 AKP, 1 CHP millet- vekilinden oluşan alt komisyonda görüşüldü. Toplantı sırasında AKP'li Alt Ko- misyon Başkanı Recep Özel, asken temsilcinın "üzerine vazife olma- yan görüşler" beyan ettiğini savu- narak "Biz sizi bunun için toplan- tıva çağırmadık" dedi. AKP'li Özel'in tavnna sinırlenen yarbayın, "Bunun için çağırmadıysanız bu- rada bulunmamın anlamı yok" di- yerek toplantıyı terk ettiği öğrenildi. "Eskiden saf bir ya- nım vardı. Insanlann düşüncelerini sağlam kanıtlarla değiştirebile- ceğimi sanırdım. Me- ğerse onlar, düşünce sandıklanm, bir inanç- mış, bir dogmaymış!.. Bu yüzden çoktandır düşüncemi söylemekle yetiniyo- rum. Zorunlu tartışmaya girer- sem, selamı sabahı kesecek bir dil kullanmıyorum " (Cengiz Gün- doğdu). Bir arkadaşla tartışıyorduk. Derken, başka biri geldi, o da ka- tıldı konuşmaya... Çok ters, çok yanlış bir düşünceyi savunuyor- du. Gerçekdışı bir konuda diren- dikçe direniyordu. Ben, bak kita- ba, bak ansiklopedilere, gerçeği gör, diyordum. Hayır, o büsbütün ateşleniyor, dediğim dedik kafa- sında... O kişi gittikten sonra ar- kadaşım "Boşuna ne uğraşıyor- sun. Adam aydınlanmak istemi- yor! Bırak kendi karanhğında bo- ğulsun" demişti. "Insancıl" dergisinin son sayı- sında değerli dost Cengiz Gün- doğdu'nun, her zaman keyifle okuduğum "Yıldız Güncesi"nöe EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Tartışma ya da Tartışmama! Marcus Aurelius'un bir sözünü okuyunca, bu eski olayı anımsa- dım... Tam bin sekiz yüz yıl önce Aurelius bakın ne demiş: "Anlaşamadığımız konu önemli değildir. önemli olan o konuyu sağlıklı tartışıp tartışamadığımız- dır," Konu da önemlidir, ama tartış- mayı bilmek, karşılıklı saygıyla o konuyu görüşmek, tartışmak da- ha önemlidir. Ben böyle anlamsız tartışmalardan hep kaçınmışım- dır. İlle de karşındakine doğruyu öğretmeye kalkmak, boş bir ça- badır. Cengiz Gündoğdu diyor ki: "Bir konuyu sağlıklı tartışıp tar- tışamamak demek o günlerde (ya- ni Isa'dan sonra 1200'lerde bile!) ciddi bir sorunmuş. içimiacıtsa da şunu söylemem gerekiyor. Otuzyı- lı geçen yazı hayatımda hiçbir ko- nuyu sağlıklı tartışama- dım. Konu, ya saptınldı, ya kişiselleştirildi." Montaigne de 1500'lü yıllarda yazdığı "Denemeler"\nüe "Tar- tışma ile nereye varılır" diye sormuş kendine! "Biri doğuya gider bi- ri batıya. Kimi konunun altına in- miş, kimi üstüne çıkmış. Kimisöy- lenene kulak bile vermez. Kimi mağrur bir gülümseme ya da bu- dalaca bir alçakgönüllülükle tar- tışmadan kaçar. Bazısı yalnız sal- dırmasını bilir, bazısı yalnız sesinin ve ciğerierinin gücüne dayanır. Ki- mi vardır, sıkıştığını görünce düpe- düz sövüp saymaya başlar. Başka bir türiüsü de vardır, konuya hiç bakmadan bir sürü mantık çembe- riyle, diyalektikoyunlanyla kuşatıp boğmak için savaşır." Ne yapmalı, hiç tartışmamalı mı? Yanlışı düzeltmeye, doğruyu öğretmeye kalkışmamalı mı? Platon, "Akılca ve ruhça zayıf olanlara tartışmayı yasak etmeli" diyor ve ekliyor: "Doğru dürüst adım atıp yürümesini bilmeyen bir insanla gerçeği aramaya çıkmanın anlamı varmı?" KENAN IŞIK IMZA GUNU 19 Haziran, Cumartesi Saat: 15:30 TOWN CENTER _ _ Tovvn Center'dan "Babalar Günü" İndirimi! hnzcı gününde Kenan Işık'uı • yeni kitabına o /o5O indirimle sahip olabüirsimz. TOVVN CENTER'DA SÜRPRİZLER HİÇ BİTMİYOR! 1 3-27 Haziran 2004 tarihleri arasında "Babalar Günü" için düzenlediğimiz PlayStation "Tlıis is Football 2004" Tumuvaş Slot Car Racing. Mini Golf ile eğlenceye doyacaksınız! "Alışverişin Merkezi" İncirli Caddesi, BAKIRKÖY Tel: 0212 466 07 70
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle