21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2004 PAZARTESİ 8 HABERLERIN DEVAMI TURK1YE Istanbul 9 Sınop Y 11 Adana B 16 Edirne PB 11 Samsun PB 11 Mersın B 16 Kocaelı Y 10 Trabzon Çanakkale PB 11 Giresun IZTiır B 15 Ankara PB 10 Dıyarbakır PB 8 PB 10 Şanhurfa PB 10 6 Mardin PB 8 Manısa B 14 Eskişehir 7 Siirt Y 10 Aydın B 14 Konya Denizlı B 11 Sıvas j4 Hakkâri 4 Van K -3 K 1 Zonguldak Y 10 Antalya B 16 Kars K -7 Yurdun kuzey ve do- ğu kesımlen parçalı yer yer çok bulutlu, Marma- ra'nın kuzey doğusu Do- ğu Karadenızın doğusu ıle Doğu ve Guneydoğu Anadolu'nun doğusu ya- ğışlı geçecek Yağışlar Marmara'nın kuzey do- ğusu. Batı Karedenız kı- yılan ıte Guneydoğu Ana- dolu'nun doğusunda yağmur dığer yerlerde kar şeklınde olacak DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn K K K PB PB PB PB PB -6 -6 6 15 11 13 12 11 Berlin PB 9 Münıh PB 10 Zürıh Budapeşte Madrıd Viyana Belgrad Sofya Roma Atına B B B B B B B 9 12 9 4 4 13 14 B 12 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflıs Kahire B B B PB PB PB PB Y -4 -7 -7 10 9 -3 -3 17 Y 13 1 bulutkj Buıutlu ^ Çok bulutiij • Yağmurlu Kartı . Gok güruttulû CUMHURİYET'TEN OKURLARA IBRAHIM YILDIZ Şeyhler, Şıhlar Devlet Katında Bugün köşemizin bir konuğu var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkada- şı, hatta dünürü de olan Albayraklar'ın gazetesi Yeni Şafak'ta yazan Alper Görmüş'ün yazısını okurianmı- zın hoşgörüsüne sığınarak yayımlamak istiyorum. 30 Ocak Cuma günkü yazının büyük bölümünü bir- likte okuyalım: "Cumhuriyet'in genel yayın yönetmini Ibrahim Yıl- dız, pazartesi günleri gazetesinin önceki hafta boyun- ca verdiğihaberlerielealanbiryazıyazıyor. Yıldız, özel- likle 'laiklik eksenli' haberierde Cumhuriyet'in aldığı 'cesur' tutumla başka gazetelerin tutumlannı karşılaş- tırmayı çok seviyor... Ibrahim Yıldız'ın, 29 Ocak tarihli Cumhuriyet'le aynı tarihli öbürgazetelerin 'Bush-Erdoğan' ve 'Erdoğan- Kabbani' görûşmelerini nasıl verdiğini ilk yazısında karşılaştırmalı olarak ele alacağma adtmız gibi eminiz... Çünkü buradaki 'Cumhuriyet farkı' gerçekten zikre- dilmeye değer. Muhtemelen şöyle şeyler okuyacağız o gün: 'Bütün gazeteler ABD Başkanı Bush'la Başbakan Erdoğan'ın el sıkışırken çektirdikleri fotoğrafı birinci sayfalanndan verdiler. Oysa aynı gün Erdoğan, Nakşi şeyhi Muhammed Hişam Kabbani ile de görüşmüştü. Cumhuriyet dışındaki gazeteler nedense bu görüş- meyi görmezden geldiler. Oysa gazetemiz bu fotoğ- rafı büyüterek kullandı. Bush-Erdoğan görüşmesi fo- toğrafını ise onun altında daha küçük olarak gördü...' Gördü de, doğru mu yaptı acaba? Gerçekten de bütün gazetelerin birinci sayfalannı önümüze serdiği- mizde, Cumhuriyet'in öbür bütün gazetelerden farklı bir tercihte bulunduğu hemen göze çarpıyor. Biri Cum- huriyet olmak üzere üç gazete (öbürieri Vatan ve Sa- bah) dışında bütün gazeteler sadece Bush-Erdoğan görüşmesinin fotoğraflannı kullanmışlar birinci sayfa- lannda... Vatan, Cumhuriyet gibi her iki görüşmenin fotoğra- fını da kullanmış, ama arada ciddi bir fark van Vatan, asıl haberin fotoğrafını büyük, Erdoğan-Kabbani fotoğ- rafını onun altında küçük olarak değeriendirmiş... Sa- bah ise Kabbani'nin tek başına çekilmiş bir fotoğrafı- nı kullanmayı tercih etmiş... Yani, fotoğraf tercihi Cumhuriyet'e benzeyen başka hiçbir gazete yok... Cumhuriyet'in tercihine gelince; 'mücadele' pers- pektifinden bakıldığında 'doğru' bir tercih sayılabilir belki, fakat gazetecilik açısından yanlış olduğuna hiç kuşkuyok... Çünkü Bush-Erdoğan görüşmesinin, öbür görüşmeyle kıyas kabul etmeyecek bir önemi haiz ol- duğunu hemalde hiçbir aklı başında gazeteci redde- demez... Erdoğan-Kabbani fotoğrafı ancak görüşmenin 'giz- li' yapıldığı koşullarda öbüründen daha önemli hale ge- lebilirdi... Yanideğil fotoğrafı, haberi dahiyokturgaze- telerde ve Cumhuriyet bombayı patlatmaktadır... Ta- mam, bu durumda olabilir... Fakat gerçek öyle mi?Ha- yır, herkesin gözü önünde açık açık gerçekleştirilmiş- tirgörüşme ve bunun gizlisisaklısı yoktur... Zaten Cum- huriyet'in haberinden da anlaşılabileceği gibigörüşme, 'çeşitli dinlerin temsilcileriyle bir araya gelme' çerçe- vesinde gerçekleştirilmiştir... Yani dememiz o ki, Cumhuriyet'in 'şeyhli fotoğraf'/ büyütmesini gazetecilik açısından problemli bulabilir- siniz, fakat 'mantıksız, saçma, işlevsiz' olduğunu öne süremezsiniz... O fotoğraf gayet işlevseldir ve iş gör- mektedir... Belli bir tür 'duyarlık' açısından yani..." (A.G.) • • • Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasını sık sık yi- neliyoruz. Şeriatçı girişimleri haberieştirmek, kamuoyunu uyar- mak birinci görevimizdir. Bugün, çağdaş Avrupa'nın "türban veşeriat" konu- sunda takındığı tavır ortadadır. Fransa başta olmak üzere Almanya, Belçika ve Is- kandinav ülkeleri türbanın bir siyasal simge olduğun- da hemfikirdirler. Bilindiği gibi devlet büyüklerinin ABD gezisinde si- yasal ve ticari ilişkiler ele alınırdı. Başbakan Erdoğan bu geleneği yıkan ilk devlet tem- silcisi oldu. Çünkü, gezinin büyük bölümü din temsil- cilerine aynlmıştı. Tıpkı Nakşi Şeyhi Muhammed Hişam Kabbani ile ya- pılan geniş katılımlı görüşmede olduğu gibi... Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisinde Başkan Bush'tan önce görüştüğü Şeyh Kabbani'nin, Kıbnslı Şeh Nâzım'ın damadı olduğunu ve neler yaptığını ya- zarımız Hikmet Çetinkaya, araştırmacı gazeteciliğin bir örneği olan yazısıyla ele aldı. • • • Geçen hafta AliSirmen'in kaleme aldığı "Avrupa'da Türban ve Laiklik Tartışmalan" yazı dizisi konuyu bir kez daha tüm yönleriyle ortaya koymuştu. • • • Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın isteği doğrultu- sunda kurulan on sekiz kişilik kurulun tek Türk üyesi Gaye Petek'le Zeynep Oral'ın söyleşisi laiklik düzen- lemelerinin gerekçelerini ortaya koyması açısından ay- rı bir önem taşıyor. Yıne, Brüksel muhabirimiz Elçin Poyrazlar'ın tür- bandan kurtulmak için evinden kaçan genç bir kadı- nın, Nesli Yılmaz'ın yaşadığı dramı haberleştirmesi Cumhuriyet'i öteki gazetelerden ayırıyordu. • • • Cumhuriyet laiklik karşıtı ve şeriatçı girişimler dışın- da da önemli haberlere imzasını atmayı sürdürüyor. TÜBİTAK'taki atamaları baştan sona haber ve yo- rumlarıyla takip eden tek gazete olduğumuzu bir kez daha anımsatalım. Kadrolaşmayı tüm hızıyla sürdüren AKP hükümeti- nin son uygulaması olan vetolu isimlerin TBMM'de görevlendirildiğini de yine Cumhuriyet dışında yazan bir başka gazetenin olmadığı gibi. • • • Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin "Gazetecilik Ba- şan ödülleri"n\ dört dalda altı arkadaşımız (Mehmet Sucu, Semih Poroy, Saadet Uslu, Özgür Erbaş, Ecevft Kılıç, Akın Bodur) aldı. Arkadaşlanmızı bir kez daha kutlanm. lyi bayramlar. AIDS'le mücadeleye Y.O. formülü îlkokul öğrencisi Y.O'nun mücadelesi AIDS eğitiminin okullara girmesini sağladı. Önce öğretmenler sonra da öğrenciler eğitilecek SAADET USLU İZMİR - AIDS'li ılkokul öğ- rencisi Y.O'nun mücadelesi, AIDS eğitiminin okullara gir- mesini sağladı. EgeTıp Fakülte- si Enfeksiyon Hastahklan ve Mikrobiyoloji Anabilim Da- lı'nın öncülüğünde başlahlan ça- hşmayla aynmcıhğın önlenmesi amaçlanıyor. Bu programı haya- ta geçirmek için 3 yıldır uğraş- tıklarını belirten Prof. Dr. Demir Serter, "Y.O'nun kötü kaderi eğitimin yararına oldu" dedi. Ege Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıklan ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Cinsel Yolla Bu- laşan Hastalıklarla Savaşım Der- neği, Milli Eğitim Bakanhğı ve UNTCEF'in ortak yürüttüğü ça- lışmada, Dünya Sağlık Örgü- tü'nün önerdiği sistemle öğret- menlere, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda eğitim ve- riliyor. Yaklaşık 100 öğretmenin geçeceği kurslann ardından ikinci aşama olarak öğretmenle- rin öğrencilere vereceği eğitim çalışması başlayacak. Prof. De- mir Serter, dünyada 42 milyon AIDS'li olmasına karşın, Hepa- tit B'li hasta sayısının 400 mil- yon, Hepatit C'li hasta sayısının 170 milyon, bel soğukluğu, cla- midya gibi hastalıklann ise 200- 300 milyon kişide görüldüğünü söyledi. Hastalıklann vitrini AIDS'in cinsel yolla bulaşan hastalıklann vitrini olduğunu belirten Serter, "AIDS sansas- yonel bir hastahk oldu. AIDS'le bu kadar ilgilenilme- si diğer hastalıklara da eğilme- mize neden oldu. Bu hastalık- lar biliniyor ama önemsenmi- yor. Bu hastalıkların ortak noktası korunmamak. Hastalı- ğı bilmek yetmiyor, korunmak gerekiyor" diye konuştu. Prof Serter, AIDS'le ilgili çar- pıcı bir başka sonucun da ev ka- dınlan arasında giderek daha çok görülmesi olduğuna dikkat çekti. AIDS'in artığını ve sade- ce risk grubunun hastalığı ol- maktan giderek çıktığını belir- ten Serter, "Y.O. gibi vakalar artacak. Okullarda, iş>erlerin- de AIDS'Iilerle birlikte yaşa- yacağız.Ayrımcılıklar daha da artacak. Bilgilendirme bu ne- denle de önemli" dedi. Prof. Dr. Deniz Gökengin ise çalışma kapsamında, WH0 ve UNESCO'nun ortaklaşaha- zırladıklan eğitim serisındekı kitapçığın yeniden oluşturul- duğunu söyledi. Gökengin, öğ- retmenlere verilen eğitim sıra- sında interaktif yöntemle temel bilgi ve kavramlar, sorumlu davranış biçimi ve aynmcıhğın önlenmesi konulannın işlendi- ğini belirtti. Mtifredata eklenmeli Cinsel yolla bulaşan hastalık- lardan korunmak için gençlere iletişim becerisinin kazandınl- ması gerektiğini de vurgulayan Gökengin, "Böyle bir program okulların müfredatlarına ek- lenmeli. Önemli olan 20'li yaş- ları atlatmaktır. Genç kız ya da erkek karşısındakine 'ha- yır" dîyebilmelidir. Basit bir dersle iletişim becerisi öğreti- lemez. Hastalıklardan korun- mak için ilişki yaşını yukarı çekmeye ve korunmalı ilişkiyi benimsetmeye çahşmalıyız" diye konuştu. Rehber öğretmenler İlk etapta Konak'taki tüm okullann rehber öğretmenleri ıle Karşıyaka'dakı bazı rehber öğ- retmenlere yönelik olarak yürü- tülen çalışmanın en önemli amaçlanndan biriyse AIDS'e karşı aynmcığın önlenmesi. Ça- lışmaya katılan ögTetmenlerin yüzde 58'i sınıfta HFV pozıtiflı binnin bulunmasmdan rahatsız olmayacağını belirtirken yüzde 90"ı bu kişiye sanlmayacağını. yüzde 30'u yemekle ılgılı bir iş- te çalıştırılmaması gerektiğini söylemiş. En çok bilinen hasta- lığın AIDS olduğu ortaya çıkan ankette, AIDS'in ders müfreda- tına girmesini isteyenlenn ora- nı vüzde 82. Universitede başhekim mucizesi • Baştarafı 1. Sayfada ğımıza çelme takmak isteyenler de oldu. tş yapıyorsanız bu tür engellerle karşılaşırsınız. Ama çalışma gücümüz ve arkamızda duranlann desteği ile bu engel- leri aştık. Önemli olan, başarıya ulaşmak.Tarih karşılaştığın fır- tınalarla değil, gemiyi limana u- laştırıp ulaştırmadığınla ilgile- nir. Biz de gemiyi limana getir- dik" diye konuştu. "Başhekim ol- duktan sonra yapmak istedikle- rimin hepsini yaptım" diyen Ka- vak, Türkiye'de ilk defa Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hasta- nesi'nde sanat galerisi açıldığıru anımsattı. Bağışlarla yapıldı 2004'te yoğun bakım ünitesini yenilemek istediğini dile getiren Kavak, gelecekle ilgili planlannı şöyle sıraladı: "Hastaneye akre- ditasyon belgesi kazandırmak istiyorum. Türkiye'deki özel hastaneler arasında akredite olanlar var, ama üniversiteler arasında akreditasyon belgesi alan henüz yok. Bunu alırsak Avrupa standardına u- laşmış olacağız, yurtdışında bir kongreye gittiğimiz zaman o hastanelerle aynı dü- zeyde olabileceğiz." Kapısı olup paspası olmayan, kalaslarla korunan bir hastane de\Taldıklannı anlatan Kavak, "Bizim yaptığımız aslında bağış- larla hastaneyi onarımdan geçirmek. Acil servîs, kadın hastalıklan, dahiliye, göğüs cerrahisi ve kalp damar hastalıklan cer- rahisi, devletten bir kuruş almadan bağış- larla yapıldı. Yardım derneğimizin üyesi Sabiha Türkay ve Semiha Büyüköğüt ha- nımlar da bize bağışlanyla destek verdi" diye konuştu. Hastanenin bütün binalanrun yeniden ya- pıldığını. senislerin düzenlendiğini ifade e- lıklar araştırma laboratuvarı. tüberküloz laboratuvarı ve çocuk EMG laboratuvarı olmak üzere 3 araştırma laboratuvarı ku- ruldu. Öğrenciler için okuma alanları oluşturuldu. Hastane için günlük gazete- lerin yanında, haftahk ve aylık dergilerin hepsine abone olduk." Hastaneyi 2 trilyona yakın zarardan 38 milyar lira kâra geçiren Kavak, gelirin yüz- de 70'inin Emekli Sandığı, SSK sevkli has- talardan geldiğini ifade etti. Hastanenin ge- lirsiz dönemeyeceğini vurgulayan Kavak, "Biz tedavi ettiğimiz EmekJi Sandığı ve SSK hastalarının ücretlerini devletin kısa sürede ödemesini istiyoruz. Emekli Sandı- gYndan dönüşümüz iyi, ancak SSK has- talanna baktıktan sonra onların ücretle- rini SSK'den zamanında alamıvoruz" dı- den Kavak şunlan söyledi: "Genetik hasta- ye konuştu. Reformcular îran'ı salhyor I Baştarafı 1. Sayfada lemek mümkün değil." Meclis oturumunda açıklama yapan reformcu milletvekilleri Muhsin Mirdamadi ve Recep Ali Mazruhi, muhafazakârlan "Taliban tarzı bir yönetim oluşturmayı istemekle" suçla- dılar. Hamaney'den müdahale için yardım istendi Radyodan yayımlanan mec- lis oturumu kayıtlanna göre Meclis Başkanı Kerrubi, genel seçimlere reformcu adaylann katılmasmın kabul edilmeme- sini protesto etmek amacıyla milletvekilinin istifalannı sun- malanyla ortaya çıkan krize müdahale etmesi için dini lider Hamaney'den yardım istedi. Kerrubi, "Tıkanmış durum- dayız. Dini liderin sorunu çöz- mek için müdahale etmesi ge- rek. Hâlâ açık kalan bir yol bulunduğuna olan inancımı yitirmedim" dedi. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney, AKK'nin, 20 Şubat'ta yapıla- cak meclis seçimine başvııran binlerce reformcu aday adayını reddederek yarattığı krize daha önce de müdahale etmişti. AKK, "îslama saygı göster- mediği, tslam Cumhuriyeti, dini liderlik ilkesi ve anayasa- ya bağh olmadığı" gerekçesiy- le meclis seçimi için başvuran 8 bin 157 kişiden 3 bin 605'inin adaylığını reddetmiş. daha son- ra bu aday adaylanndan sadece 1160'ına onay vermişti. tçişleri Bakanı Abdülvahid Musavi Lari önceki gün, 20 Şubat'ta yapılması planlanan meclis seçiminin yasal olmaya- cağını söyleyereİc ertelenmesi talebini yinelemişti. 290 kişilik meclis'te 120 milletvekilinin is- tifasının 1979 yılındaki Iran Is- lam Devrimi'nin lideri Ayetul- lah Ruhullah Humeyni'nin, eski İran Şahı Muhammed Rı- za Şah'ın devrilmesinden son- ra 15 yıl sürgünün ardından Iran'a döndüğü 1 Şubafın yıl- dönümünde sunulması dikkat çekici bulundu. lstifalann, büt- çe görüşmeleri başta olmak üze- re önemli tasanlan ele alması gereken meclisin çahşmalannı olumsuz yönde etkileyebileceği belirtiliyor. Hatemi törene katıldı Diğer yandan Cumhurbaşka- nı Hatemi, Humeyni'nin dönü- şünün yıldönümü nedeniyle dün gerçekleştirilen tmam Hu- meyni Havaalanı'nın açılış tö- renine katıldı. Daha önce Hate- mi'nin, ağnlan nedeniyle evin- de doktor kontrolünde olduğu ve açılışa katılmayacağı bildi- rilmişti. Cumhurbaşkanı, ön- ceki gün yapılması planlanan olağanüstü bakanlar kurulu toplantısını hastalığı gerekçe- siyle gerçekleştirememişti. Cumhurbaşkanlığı Basm Büro- su'ndan yapılan açıklamada, birkaç yıl önce sırtında disk kayması olan Hatemi'nin duru- munun. ülkedeki siyasi hava- nın etkisiyle ağırlaştığı ve ya- kında kendisinin bir açıklama yapacağı belirtildi. Açıklama geri çekildi Cumhurbaşkanlığı Basın Bü- rosu, Hatemi'nin, "Hüküme- tin, meclis seçimi krizi konu- sunda AKK ile çıkmaza girdi- ği" yolundaki açıklamasını ge- ri çektiğini duyurdu. Bürodan ÎRNA'ya fakslanan açıklama- da, "Saygıdeğer Cumhurbaş- kanı Hatemi'nin İmam Hu- meyni'nin mezarında gazete- cilerle yaptığı görüşmesinde- ki açıklamalarında böyle bir cümle ve yorum bulunma- maktadır" denildi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la görüştü. Gö- rüşme sonrasında Başbakan'ın kendi ağzından şunlan duyduk: "Annan'dan yeni bir arabulucu atamasını iste- dik..." 0 günden beri arabulucu isteminin ucu bulu- namadı. Dışişleri'ne göre, istenen arabulucu de- ğil.. işler sarpa sarınca devreye girecek güçlü bir isim. Erdoğan'ın ABD gezisi boyunca Kıbns'la il- gili gelişmeler hep bu istem etrafında sürdü. Er- doğan, Bush'la görüşmesinden sonra da şunu söyledi: "Biz yeni bir arabulucu dememiştik, biranlam- da kolaylaştıncı bir kişi demiştik. Bunun Powell olma olasılığı yüksek. Bush, bizim yanımızda ta- limat verdi." Ertesi günkü Gül-Powell görüşmesinde, ABD Dışişleri Bakanı yarı alaylı, kendinin ne arabulu- cu ne de kolaylaştırıcı olduğunu söylerken ekle- di: "Bu kelimeleri Sayın Gülseverama..." Yazıyı yazdığımız saatlerde ne istediğimiz bir kez daha değişmediyse, Türkiye bir yumuşatıcı arıyor! Yumuşatıcı ama, çift etkili olması gereki- yor. öncelikle de Annan'ı yumuşatmasını istiyo- ruz... Olabildiğince tarafsız düşünüp soralım: - Türkiye, Annan'ı tartışmalı hale getirerek is- tediğini elde edebilir mi? Bu sorunun yanıtıyla önümüzdeki günlerde çok uğraşaçağız. Biz Erdoğan'la devam edelim. Son demeci şu oldu: - Toprak da verebilirız! Bundan önce de, Yunanistan'ın evet dediği her şeye evet diyeceğimizi açıklamıştı. Bu durumda, moda deyimle Türkiye'nin Kıbrıs'ta kırmızı çizgi- leri yok, ne vereceğini ikide bir ilan eden yeşil çiz- gileri var! Ortadoğu'da ne rolü? Erdoğan'ın gezisi öncesinde şöyle demiştik: Görünen o ki, bu gezi bol veriş, az alışlı geçe- cek! Gelişmeler ne yazık ki bu öngörümüzü doğru- luyor. Erdoğan'ın özellikle Başkan Yardımcısı Dick Cheney'le yaptığı görüşmede Ortado- ğu'nun yeniden yapılandırılmasının gündeme geldiği, bu konuda Türkiye'nin rolünün konuşul- duğu haberleri var. AKP'nin yayın organları da bu yönde gelişmeler duyuruyorlar. 1- Ortadoğu'ya biçim vermek bizim işimiz de- ğil- 2- Bölge ülkesi olup Ortadoğu'nun soruniarını çözmeye kalkan, Ortadoğu sorununun bir par- çası haline gelebilir! 3- ABD rotasında Ortadoğu'ya biçim vermeye kalkan ülke, sorunların çözücüsü değil, ABD'nin bölge taşeronu olur! Ermenistan konusunda da bazı "verişlerin" ko- nuşulduğu anlaşılıyor. Bu köşede de yeri geldik- çe, ne olursa olsun öncelikle komşularla iyi iliş- kiler kurulması gerektiği görüşünü işliyoruz. Er- menistan'la da aynı şeyi düşünüyoruz. Ancak! 1 - Ermenistan Türkiye'yi dünyada soykırımcı i- lan etme faaliyetlerini sürdürüyor. 2- Tek ulus iki devlet sloganı atacak kadar bir- birimize yakın olduğumuz Azerbaycan toprakla- nnın beşte biri Ermenistan'ın işgali altında. Biz ni- ye Ermenistan'ın işgalci yönünü öne çıkarıp, ön- celikle bu sorunun çözümlenmesini istemiyoruz? 3- Bush yönetimi ülkesindeki Enneni lobisinin desteğini almak için Türkiye'yi yumuşatma pe- şinde mi? Bir başka deyimle biz seçim malzeme- si miyiz? AKP Genel Başkanı sıfatı dikkate alındığında Erdoğan'ın universitede "muhafazakâr demokra- si" konferansı vermesi doğal. Ancak Türkiye Baş- bakanı, partisinin kimliğini arama konferansla- rında yaptığı konuşmayı ABD gezisinde yineler- se soru işaretleri doğar... İlk soru da şu olur: Yoksa Erdoğan, Türkiye'nin kozlarını ABD'ye verip, karşılığında partisinin iç-dış desteğini güç- lendirmek mi istiyor? ankcum(â ktv.ttnet.net.tr Anayasa Mahkemesi 'Cep'te sabitücref Yüksek Mahkeme'de ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi. cep telefonu abonelerin- den her ay sabit ücret alınmasının anayasaya aykın olduğu iddialannı esastan inceleyecek. Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahke- mesi. baktıklan davalar- da. 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun cep telefonu abonelerin- den sabit ücret alınması- nı öngören hükmünün anayasaya aykınlık iddi- asını "ciddi" bularak "hükmün itiraz yoluy- la iptali istemiyle" Anayasa Mahkemesi'ne başvurdular. Davalara ilişkin ilk incelemeyi yapan Yüksek Mahke- me konuyu esastan gö- rüşmeye karar verdi. Hocda büyükfacia • Baştarafı 1. Sayfada taşlamaya sabahın er- ken saatlerinde Mi- na'ya gidilmemesi" konusunda uyanda bu- lunmuştu. 1989'da,Mekke'deiki bomba patlamış, 1 hacı ölmüştü. 1990'dabirtü- nelde çıkan izdihamda, aralannda Türklerin de bulunduğu 1462 hacı sı- kışarak ölmüştü. 1994, 1998 ve 2001'de yıne şeytan taşlama sırasuıda meydana gelen izdi- hamda toplam 424 kişi ölmüştü. 1997"de Mi- na'da hacıların kaldığı kampta çıkan yangmda 343 hacı yaşamını yitir- mişti. Hac ibadetini ye- rine getirmek için kut- sal topraklarda bulunan Türklerden 3 kişi dün hayatını kaybetti. Böylece 2004 yılı hac organizasyonunda, ha- yatını kaybeden Türkle- rin sayısı 30 oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle