17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JbjJvl_rl ı U1VJJ. [email protected] 13 Zonguldak'tan kalya'ya tanker • ZONGULDAK(AA)- Zonguldak'ın Ereğli ılçesinde yapırru devam eden 200 derece sıcaklıkta asfalt taşıyacak 5 bin 400 DWTlıkasfalttanken gemisinin, bu yılın martın iik haftasında İtalya'ya ihraç edilmesi planlanıyor. thraç edilecek tankerin üretildiği 43 dekar alanda kurulu Madenci Gemi Sanayi Tersanesi'nde tamarru Türk olmak üzere 350 işçinin yanı sıra 15 mühendis istihdam ediliyor. Mikrokrediye Maliye desteği • Dİ\ARBAKIR(AA)- Diyarbakır'da yoksulluğun azaltılması amacıyla yürütülen Mikrokredı Projesi'ne Maliye Bakanlığı'nca 300 milyar lira aktanldı. Pilot bölge olarak Dıyarbakır'da yürütülen projede. yoksul kadınlann gelir getirici faaliyet yapmalanna imkân sağlayacak, kefilsiz ve temınatsız venlen kredilerle, yoksul insanlann küçük yatırımlarla iş sahibi yapılması amaçlanıyor. G7zipvesme Çin de çağrılacak • NE\VYORK(AA)- Önde gelen sanayileşmiş ülkelerden oluşan Yediler Grubu (G-7) üyesı ülkeler maliye bakanlan ile merkez bankalan başkanlanndan, dövizle ilgili toplantılara Çin'i de davet etmelen istendi. Değen efektıf olarak ABD Dolan'na bağlı olan Çin Yuanı'nın durumunun G-7'nin gelecek hafta ABD'nın Kalifornıya eyaletinde düzenlenecek toplantısmda ele ahnması bekleniyor. TIRkuyrtığu18 km'ye ulaştı • EDİRNE(AA)- Kapıkule Sınır Kapısı'ndan yurtdışına çıkmak isteyen TIR'lar 18 kilometre uzunluğunda kuyruk oluşturdu. îstanbul Halkalı Gümrüğü'nde birkaç gün önce bilgisayarlarda tneydana gelen anzanın giderilmesi ve olumsuz hava koşullannın iyiye gitmesiyle ihracat yapan fırmalann TIR'lannın aynı anda yola çıkması, kuyruklann oluşmasında etkili oldu. Irak'ta üç bankaya izin • BAĞDAT(AA)-Irak Merkez Bankası, Kuveyt Milli Bankası ve Ingiliz sermayeli Standard Chartered ile HSBC'ye Irak'ta faaliyete geçme izinlerini verdi. Irak'ta faaliyet gösterecek bankalar beş ila altı yıl süreli lisans için başvurdu. Başvuran 15 yabancı bankadan her birinin Irak'a en az 25'şer milyon dolar sermaye getirmesi gerekiyor. Çarşı yurtdışına bayilikle açılacak • İSX\NBUL(AA)- Boyner Grubu şırketlerinden Çarşı Büyük Mağazacılık, yurtdışına açılmaya hazırlanıyor. Şirket, Anadolu'da uyguladığı bayilik sıstemiyle Dubaı'den başlamak üzere Körfez ülkeleri ve Romanya'da mağaza açmayı planlıyor. Birdizi araştırma yapan şirket Abudabi, Kuveyt ve Romanya'da mağaza açacak. Tüketici kredi faizlerindeki düşüşün kredi kartlanna yansımaması ATO'yu isyan ettirdi Rus ruletindenfarksızANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - An- kara Tıcaret odası (ATO). enflasyon ve fa- izlerdeki düşüşe karşın kredi kartı faızle- rinın aynı kaldığını savundu. Bankalann hangi kritere göre kredi kartı faizlenni be- lırlediklennı bilmedıklerını kaydeden Ay- gün, "Bankalar tıileti zar kullanıyor. Enflasyon da faizler de kaça düşerse düşsün, bankalar aynı za- naüyor"dedi. Aygün tarafindan yapı- lanyazılıaçıklamada dev- letin yurttaşlara uyguladı- ğı faizlerin aylık yüzde 4, yıllık yüzde 48, Hazi- ne'nin borçlanma faızleri- nin de yüzde 28 düzeyin- de olduğu anımsatıldı. Bu- na karşın kredı kartı faızlerinin aylık or- talama yüzde 6.85, yıllık ıse yüzde 120 düzeyinde olduğunu vurgulayan Aygün şöyle devam etti: "Bir banka kredi karüna ayük yüzde 9.95, yülık yüzde 212 faiz uyguluyorsa; 'Sen hangi memlekette yaşıyorsun' diye soranm. Bir başka banka, tüketici kredi- sine ayhk yüzde 2.65. yılhk yüzde 39; taşıt kredisine ayhk yüzde 2.25, yılhk yüzde 30 faiz uygularken; kredi karüna ayhk yüz- de 6.96 faiz uyguhıyorsa, ben bunun alün- da bir şey aranm. Âtüğınız zaıiar hilelidir derim. Tüketici kredi- lerinin ayhk yüzde 3'ünaltındaokluğu bir ortamda, kredi kartı faiderinin ayhk yüzde 4'ten fazla olnıamaa gerekiıf Aygün, 2003'te bir önceki yıla göre kredı kartıyla yapılan harca- malann yüzde 57, kre- di kartı sayısının yüz- de 26 arttığına dikkat çekti. Yüksek kredi kartı faizleriyle yapı- lan sıcıl affının hıçbır önemının İcalmadı- ğını vurgulayan Aygün, "•Çünkü 1 yü içe- risinde kara Bsteye giren rüketicUerin sayı- sı 1 milyonu bulacak. 1-2 yıl içerisinde ye- ni bir kredi kartlan krizryle karşı karşiya kalmaktan korkuvorum" dedi. • Kredi kartı faizlerinin, tüketici kredisi faizlerine oranla yüzde 200 pahalı olduğunu ifade eden ATO Başkanı Aygün, "Bankalar hileli zar kullanıyor" dedı. ı "KREDİ KARTI VE TÜKETİCİ KREDİSİ FAİZ ORANLARI" (20 OCAK 2004) L • ' ^ ^ • f c f KREDİ KARTI ^ ^ » FAİZ BANKA ADI ORANLARI CİDİBANK FİNANSBANK GARANTİ BANKASI TEKFENBANK DIŞBANK AKBANK DENİZBANK PAMUKBANK TEKSTİLBANK HSBC ŞEKERBANK ANADOLUBANK KOÇBANK YAPIKREDİ BANKASI İŞ BANKASI ZİRAAT BANKASI OYAKBANK VAKIFBANK HALKBANKgO 9.95 7.95 7.75 7.25 7.25 7^5 0 7^5 jt 6.95 J &96 8.78 _ 6 -50 ^ 6.50 S 6.25 9 6-20 H 5.90 j/[ 5.75 * 5.76 5.00 Ş KREDİ KARTI BİLEŞİK FAİZ ORANLARI 212.1 150.4 144.9 131.6 Jfc 131.6 <c- TÜKETİCİ KREDİSİ FAİZ ORANLARI 7.0 2A0 2.60 3.15 -r\ 2-« WJL .İ3L6 . \ ^ 7 / _ M 5 _ \*lM 131 -6 3 ^ / 3^S • g * 131.6* ~" m- 123.9 123.9 118.9 ? 112.9 1 ^ 112.9 [ L ^ ^ 106.9 «^•^105.8 95.5 XD 79.5 2.70 VERMNYOR 2.65 2JB6 3.10 2J50 2JBO 2JSO ZJ2S> 2.60 2JSS ORANLARI 125.2 39.2 36.0 45.0 41.7 32.1 46.7 376 _ 36.8 41.7 44.2 34.4 36.0 34.4 30.6 36.0 35.2 36.0 Kartlarla yapılan işlem tutan 2003 yılında 40 katrilyon lirayı aştı Para yok, kart çok• Yüzde 10'luk resmi işsizlik ve 250 dolan bile bulamayan asgari ücrete karşın Türkiye'nin kartla harcama alışkanlığı giderek artıyor. NECDETÇALIŞKAN Bankalann kredi kartla- nnda birden fazla üye işye- ri avantajını sunarak kendi kartlannı cüzdanlardaki "tek kart" konumuna getır- meyı amaçlamalanna kar- şın, msanlann taşıdıklan kart sayısı giderek artıyor. Türkiye 2003 sonu itibany- la 20 mılyona yakın kredi kartı ve 40 milyona ulaşan banka kartı sayısma ulaşır- ken birden çok noktada geçerlı olan çok markalı kredi kartlannın da yaygınlaş- masıyla kart pazanndaki rekabet de yo- ğunlaşıyor. Taksitli alışveriş yapılabilen kredi kartlanndan puan biriktınlen alışveriş kartlanna sektörde ürün çeşitliliği özel- likle 2000li yıllarla birlikte artarken kartlarla yapılan ışlem tutan da geçen yıl 40 katrilyon lirayı aştı. tç tüketım- deki canlanma, kredi kartıyla yapılan harcamalar ve kullanılan nakit avans tutannda da patlamaya yol açtı. Enf- lasyonun yüzde 20'lerin altına indiği geçen yıl kredi kartıyla yapılan harca- malar ve nakit avans kullanımlan yüz- de 57 artarak 40 katrilyon lirayı, kredi kartı sayısı ise yüzde 26 artarak 19.9 milyon adedi aştı. Kredi kartı kullanı- mındaki yükselişe paralel olarak, 2002 sonu itibanyla 495 bin 718 olan Satış Kredi kartı kuDanmundaki yükselişe paralel olarak, 2002 sonu itibanyla 495 bin 718 olan Satış Noktası Terminali (POS) sayısı geçen yıl sonunda 662 bin 429"a yüksekn. Noktası Terminali (POS) sayısı geçen yıl sonunda 662 bin 429'a yükseldi. 2002 yılı sonunda 35 milyon 57 bin 308 olan banka kartı sayısı da 2003 yılı so- nunda 39 milyon 563 bin 457 adet olur- ken 2002 sonu itibanyla, 12 bin 69 olan Otomatık Vezne Makinesi (ATM) sa- yısı da 13 bin 252"ye yükseldi. Hayatımız kart oldu Yüzde 10'luk resmi işsizlik ve 250 dolan bile bulamayan asgari ücrete kar- şın Türkiye'nin kartla harcama alışkan- lığı giderek artıyor. 28 ve altındakiler arasındaki kart kullanım oranı yüzde 40 ile en yüksek oranı oluştururken gençler en çok giyime para harcıyor. Türkiye'de 1998'de 19markanınbir araya gelmesiyle başlatılan Advantage Card uygulaması, çok markalı alışve- riş kartlan açısından bir dönüm nokta- sı olarak kabul edilirken üye kuruluş- lardan taksitli ve veya indirimli alışve- nş avantajı sağlayan alışveriş kartlan- nın da giderek artmasıyla mağazalar da kendi kartlannı pazarlamaya yöneldı. Belirli mağazalarda indırim ve tak- sit gibi ödeme kolaylığı sağlayan ma- ğaza kartlan "önceükti indirim günle- ri" gibi avantajlar da sunarlar. Gima ve Endi Mağazalan'nda geçerli olan Su- per Card, Carrefour Card, Migros Club Kart, Macrocenter, Capitol ve Beğen- dık'te taksitli alışveriş yapmaya yara- yan kartlar, Hotıç alışveriş kartı, Ender Mağazalan'nm Ender Kart'ı, Beymen Kart, Tansaş Kart gündelik tüketim ih- tiyacının giderilmesindeki kullammı arttmrken şirketler de çıkardıklan özel kartlar aracılığıyla müşterileriyle "giz- li bir sadakat programı" uyguluyorlar. 5 yıllık kalkınma planları Bir tek40 yü öncekiplanda hedeftuttu ANKARA (AA) - Türkiye, 40 yılı aşkm süredir 5 yıllık kalkınma planlan hazırlarken büyüme hedeflerini bir türlü tutturamadı. En başanlı plan dönemi 1963-1967 dönemini kapsayan birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı dönemi olurken bu sürede hedefin yüzde 94.2'si yakalandı. Ikinci Plan'da hedefin yüzde 90'ına ulaşıhrken üçüncü Plan'da hedefin yüzde 65.8 inde kalındı. 1979-83 dönemini kapsayan dördüncü Plan ise hedeflerin en fazla gerisinde kalınan plan oldu. Bu dönemde hedeflenen büyümenin sadece yüzde 19.7'sine ulaşılabıldı. Bir başka deyişle yüzde 8'İik ortalama büyüme öngöriisüne karşıhk sadece yüzde 1.7'lik büyüme sağlanabildi. 5. Plan'da yüzde 6.3'lük büyüme tahmınıne karşıhk yüzde 4.7 ortalama büyüme yakalanırken hedefin yüzde 74.6'sı gerçekleştirilmiş oldu. 6. Plan'da hedefin yansı gerçekleştirilebilirken 1996-2000 dönemini kapsayan 7. Plan'da alternatifli hedefin iik bölümüne göre yüzde 69.1 'İik bir gerçekleşme sağlanabildi. Şu anda halen yürürlükte olan son planda ise ortalama yüzde 6.5 büyüme öngören Türkiye'nin bu hedefini tutturması da zor görünüyor. Zira bu yıl da büyümenin yüzde 5 olacağı öngörüsü ile 4 yıllık ortalama büyüme yüzde 1.8'de kalırken 2005 yılında da bu seviyede sağlanabilecek büyüme ile yüzde 6.5Tik hedefin yakalanması gerçekçi değil. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK İnşallah' Politikası AKP hükümetinin ekonomi politikası, akıl almaz bir biçimde edilgendir, yatırım yapılmasını bekleme- ye dayalıdır. Işin temelinde öngörü yokluğu yatıyor. Ekonomi politikası, orta ya da uzun dönemde nasıl bir yol alı- nacağına ilişkin bir öngörü içermiyor. Ülke ekonomi- sinin, gelecek yıllarda, uluslararası ortamda nasıl re- kabet edeceği, hangi sektörlere öncelik verilmesi ge- rektiği ve bu önceliklerin nasıl gerçekleştirileceği, hü- kümetin gündeminde hiç mi hiç yer almıyor. Ekono- mi, IMF damgalı programın dar şeridinde, etrafa ba- kamadan ve önünü doğru dürüst göremeden gidi- yor. Ekonomi politikasının edilgenliği asıl etkisini sabit sermaye yatırımlannda gösteriyor. Hükümet, iç ve dış özel sermayenin yatınm yapmasını bekliyor; beklerken kimi yüzeysel önlemler almayı da unutmu- yor. Bu güncel önlemlerden biri geçen hafta çıkarılan "Yatınmtann ve Istihdamın Teşviki" yasasıydı. Yasa ile, 2001 yılında kişi başına geliri 1500 ABD Dolann'ın altında kalan illerde yapılacak yatırımlar, "gelir vergisi stopajı teşviki; sigorta primi işveren paylannda teşvik; bedelsiz yatınm yeri tahsisi ve enerji" desteğinden yarartandırılacaktır. Yasa, yanlış varsayımlann yanlış evliliğinin doğur- duğu bir yanlış çocuktur. Bakınız nasıl? Birincisi ve en önemlisi, ekonominin, kayıt dışılık, ihale aksaklıkları ve kamu yönetiminde rüşvet ve yol- suzluk gibi eski hastalıklanndan bir türlü kurtula- madığıdır. Geçen hafta açıklandığı gibi, Vergi Affı ya- sası çıkanlmasına karşın 2003 yılında vergi kaçırma oranı, bir önceki yıla göre artmış, yüzde 214'e çıkmış- tır. Bu oran bir ortalamadır; örneğin, gelir vergisinde, mükelleflerin beyan ettikleri verginin 7.8 katı oranın- da kaçak vardır. Toplamda, 2003'te 9.6 katrilyon lira- lık vergi kaçınlmıştır. Böyle bir ortamda, yatınm teşvi- ki düzenlemeleri hiç de olumlu sonuç vermez. Vergi kaçımnanın kural, vergi ödemenin ise istisna ya da aptallık sayıldığı bir ortamda, "Sizden vergi al- mayacağız, yeter ki geh kalmış illere yatınm yapın" çağrısı yapmanın bir anlamı olamaz. Hükümet, ala- madığı, yani, tahsil edemediği vergiyi bağışlaya- rak yatınm yapılması için dua ediyor. Ikincisi, 2001 yılında kişi başına geliri 1500 dolann altında kalan illerin sayısı 36'dır; yasadaadı geçen il- lerin kendi aralarındaki gelişmişlik uçurumu bunların eşit sayılmasına izin vermemeliydi. Bu nokta bir ya- na, sayılan illerin içinde ömeğin Tunceli yoktur. Ya- paylığa ve keyfiliğe bakın; eğer, çok ağır bir ekono- mik bunalım yılı olan 2001 değil de daha olağan bir yıl olan 2000 yılı seçilseydi, listeye, içlerinde Tunce- li, Elazığ, Konya, Malatya ve Trabzon'un da bulun- duğu 13 il daha eklenebilecekti. Uçüncüsü, Türkiye, yıllardır kalkınmada öncelikli yöreler bağlamında, kimi illerde ve bunlarla biriikte iki ilçede yatınm teşviki uyguluyor. Demek ki ilçe düze- yinde teşvik verilebiliyor. Durum bu olunca da kişi ba- şına geliri 1500 dolann çok altında kalan ilçeler ne- den yatınm teşviki için seçilmez sorusunun yanı- tı havada kalıyor. Dördüncüsü. kişi başına gelir, tek başına bir ge- lişmişlik göstergesi olamaz; öyle olsaydı kişi başı- na geliri Ingiltere'den daha fazla olan Kuveyt, geliş- miş ülke sayılırdı. Eğer ilin geri kalmışlığı teşvik ne- deni ise okur-yazarlık durumu, işsizlik oranı, kişi ba- şına düşen sağlık personeli sayısı, üretimde sanayi- nin payı, kadınlann işgücüne katılma oranı vb. bir di- zi toplumsal ve ekonomik değişkene bakılmalıydı. Beşinci olarak, hükümetin ekonomi politikası bir başka yanlış varsayıma dayanıyor. Hükümet sanıyor ki, kendisi hiç kamu yatınmı yapmazsa ve çok ileri teşvik ortamı hazırlayarak iç ve dış özel sermayeyi ya- tınm yapmaya çağınrsa, yatınmlar hızla artacak, bu- radan iş bulma ve üretim büyüyecek ve işsizlik soru- nuna çözüm bulunacaktır. Ta 1980'den başlayan, "Yatınm işine dev/et kanşmasın, giderek bu alanı terketsin" anlayışı bir türlü istenen sonucu vermiyor, kurtancı gelmiyor. Gelişmiş ekonomilerde bile çok- tan unutulan, IMF dayatması bu politikada AKP hü- kümeti ısrar ediyor. "İnşallah" demekle, üretken yatınm yapılmıyor. Ekonominin ve kamu yönetiminin, kayıt dışılık, rüş- vet ve yolsuzluk gibi hastalıklardan kurtarılmaması; ileriye yönelik ve kapsamlı bir ekonomi politikasının bulunmayışı ve getirilen yasal düzenlemelerin kamna- şıklığı veyetersizliği, kamunun yatınmı unutması eko- nomiyi yatınmsız bırakıyor; yatınmsızlık da bilinen olumsuzluklann sürmesi sonucunu veriyor. Bayramınızı kutlanm. [email protected] DÜNYA EKONOMtSİNE BAKJŞ / ERGÎN YILDIZOÖLU LONDRA Başbakan Recep Tayip Erdoğan ın Was- hington zıyareti çok başanlı olmuş. Türkiye istediklerini almış. Başkan Bush, "çok özel bir dil kullanarak" (Yeni Şafak) "Ben inanç- lı bir insanım, sözüme güvenin" demış. fyi de, bir yıldır Irak'taki kitle imha silahları ko- nusunda sistemli olarak yalan söyleyen Bush, BM Güvenlik Konseyi'ne gelip şov yapan Povvell değil mi? Yine de biz, Erdoğan-Bush konuşmasın- dan sonra verilen demeçlere, Gül-Powell basın toplantısına, Erdoğan'ın American Enterprise Instrtute'de yaptığı, Perle'nin ağzının suyunu akıtan, konuşmaya (inter- netten dinlenebilir) bakarak Washington zi- yaretini anlamlandırmayı deneyebiliriz. AEI, Bush'un dış politikasının arkasındaki neo- con ekibin en önemli kuruluşu. Perle, bildi- ğiniz gibi bu ekibin Wolfowitz'ten sonra ikin- ci güçlü ismi. Aktif siyaset söz konusu oldu- ğunda Perle'nin Chaney'den sonra en et- kili siyasetçi olduğu bile söylenebilir. Erdoğan'ın misyonu 25 dakikalık sunuşunun 14 dakikasını alan, "Muhafazakâr Demokrasi" konu- sundaki "çok özgün" açılımlan bir kenara bı- rakılırsa Erdoğan'ın ABD yönetiminden şun- ları talep ettiği önerdiği görülür. (1) "Geniş Ortadoğu" kavramının içine Kafkaslar'ı da almak gerekir. (2) Gürcistan'da başlayan de- mokratikleşme sürecini, tüm Geniş Ortado- ğu'ya yaymak gerekir. (3) Türkiye örnek (iik rejim değişikliği bizde olmadı mı?) ülke ola- rak önemli bir rol üstlenebilir; ABD bizı bu amaçla daha çok kullanmalı. (4) ABD Irak'tan çıkmakta acele etmemeli. (5) Kıbrıs sorunu "Annan Planı referans alınarak" çözülecek .(5) Amerıkan yönetiminde üst düzey bir gö- revli aracı/koiaylaştırıcı olsun. Bunlar "içi gereğinden fazla boş bir fıçı- nın çıkardığı seslerden" farksız konuşmalar. Birincisi, Geniş Or- tadoğu zaten ABD dış politika çevrelerinde 1990'ların ikinci ya- nsında, Rusya Kafkaslar'da etkinliğini art- tırmaya başladığında üretilen bir kavram. ömeğin National Defence Univershynin (Ulusal Savunma Üniversitesi) 1998 tarihli stratejik değertendirme raporunda bu kav- ram Kuzey Afrika'dan, Afganistan'a ka- dar uzanan bölgeyi, yani dünyanın en önemli enerji kaynaklannın hinterlandını kapsamak üzere kullanılıyor- du. Bu bağlamda, Amerikan ordusunda, Orta Asya'dan sorumlu güçlerin komutanlı- ğı, Ekim1999'daPasifıkko- mutanlığından alınıp Ortado- ğu'dan sorumlu Centra/ Command'a verilmişti. ikin- cisi, zaten ABD'nin amacı Gürcistan'daki rejim değişik- liği modelini bölgedeki diğer ülkelerde de uygulamak. Uçüncüsü, sivil bir rejim ku- rulsabile, ABD Irak'ta yeni re- jimin "davetlisi" olarak kal- maya niyetli. öyleyse Tayyip Bey'in konuşmasında dile getirdiği bu talepler/öneriler aslında bir güven tazeleme çabası değil mi? "Annan Planı"na gelince, Annan'ın, o göreve nasıl atandığını, ABD'nin "has" adamı olduğunu unutmamak gerekir. Bu durumda, ABD Dışişleri Bakanı Po- vvell'dan aracı olmasını istemek ABD irade- sine boyun eğmeye baştan hazır olunduğu- nu söylemekten başka bir anlama gelir mi?... Tüm bunları bir araya koyunca da Tayyip Bey'in, aslında VVashington'a, Türkiye'nin ABD'nin Geniş Ortadoğu projesınde göre- ve hazır olduğuna ilişkin güvence vermek- Esas Giindem ten öte bir şey söylemediği anlaşılmaz mı? Hem, ABD daimi NATO Temsilcisi Nicho- las Burnes 19 Ekim 2003te Prag'da ya- pılan NATO ve Geniş Ortadoğu Konfe- ransı'nda hem de SenatörChuck Hagel'in 23 Ocak 2004'te Brüksel'de bir güvenlik se- minerinde yaptığı "ABD, NATO ve Geniş Ortadoğu" konulu konuşmasında tüm bu bölgenin güvenliğinin ABD-Avrupa işbirli- ğiyle (ama ABD liderliğinde) NATO tarafin- dan sağlanması gerektiğini savundular. Sa- nınm, Tayyip Bey'in aracılığıyla Türkiye'nin aday olduğu bu yeni görev için kurumsal çerçeve bile hazır. Fırtınanın merkezi Diğer taraftan, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, Kıbns ve Irak bu Geniş Ortadoğu'nun çindeki "alt soruniar". Çözümlerinin anah- _ L tarian Geniş Ortadoğu'nun di- namikleri içinde. Burası ise ye- ni başlayan bir fırtınanın mer- kezi. Bush yönetiminin, Ulusal Savunma Stratejisi belgesine ve Chaney'in hazıriat- tığı Enerji Raporu'na bakınca iki şey görü- lür: Birincisi, bugün, ABD dış politikasında belirieyici konsept, ABD'ye rakip olacak bir gücün yükselmesini engellemektir. Ikincisi, bu, ABD'nin rakipsiz askeri- tekno- lojik gücüne dayanılarak, Geniş Ortado- ğu'daki enerji kaynaklannın üzerine oturularak gerçek- leştırilecektır. ABD bu bölge- de, Alman tarihçi Michael Stürmer'in vurguladığı gibi Central Command'a daya- narak, Rusya'yı dengeleyerek tek başına egemen olabilece- ğine emin görünüyor. Avrupa ise henüz ne yapacağına ka- rar vermiş değil (Centre for European Policy Studies, Ocak 2004). Avrupa ise Ro- nald Asmus'un Foreign Affa- ires'de (Eylül-Ekim 2003) an- latmaya çalıştığı (Hagel, ko- nuşmasında Asmus'un yazı- sına gönderme yapıyor ama katılmadığını vurguluyordu.) gibi bu bölgeyi ABD ile birlikte yönet- mek/paylaşmak istiyor. Ancak, Rusya'yı dengelese, Avrupa'yı NATO içinde denetim altına alsa bile, ABD'nin önünde iki büyük engel var. Birin- cisi, ABD'nin kurmak istediği imparatoriu- ğun stratejik hinterlandı kendi toprağında değil, denizaşırı bir yerde oluşuyor. Bunu kurmak ve sürdürmek mali açıdan çok bü- yük bir yük. Ceteris Paribus, ABD'nin bu yü- kü taşıması olan,S<lı değil. Ama Mutats Mu- [email protected] tandis (gereken değişiklikler olursa) olanak- lı hale gelebilir. Bunun için ABD'nin Geniş Or- tadoğu'yu, petrole el koyabileceği bir impa- ratoriuk coğrafyası olarak yeniden düzenle- mesi gerekir. Tarihteki diğer deneylere bakarak (a) ön- ce bölgedeki ülkelerin rejimlerinin ABD yan- lılannı iktidara getirecek yönde değiştirilme- ye çalışılacağını (b) Thomas Friedman'ın Balkan deneyiminden çıkardığı "etnik açı- dan heterojen ülkelerde demokrasi ol- muyor" saptamasını anımsayarak bu ülke- lerin daha küçük, etnik/ulusal olarak homo- jen parçalara bölünmeye çalışılacağını dü- şünebiliriz. Ingiltere ve Bismark Alman- ya'sı'nın hegemonya deneylerinin karşılaş- tırılmasından çıkan dersler de (örneğin: Jo- sef Joffe: "How America Does it", Foreign Affairs, Eylül-Ekim 1997) zaten bu, birbirine düşman ulus devletler üzerinde egemen ol- maya çalışmanın (her an birinden yana tavır koyarak), kalıcı ittifaklar kurmaktan daha az masraflı ve başanlı olduğunu gösteriyor. Bu temelde, hem ABD savaş stratejisinde, ha- va gücüne, hareketli küçük birliklere yapılan yatınmlar hem de "Networks Centric" (Bi- lişim Ağı Merkezli) biriikler, "4. Kuşak Sa- vaşlar" teorileri, ABD'nin imparatoriuk ge- misini, sürekli işgalden dahaziyade "denet- lenebilir bir istikrarsızlık" denizi üzerinde yüzmeye uygun tarzdatasariadığını düşün- dürüyor. Churchill'de daha 1912'de Mezo- potamya için bunu önermiyor muydu (Da- vid Fromkin, 1989, sf. 500)? Bu projede gönüllü ve üstelik önemli ideolojik, kültürel (örneğin, din) avantajlara sahip bir bölgesel gücün, yasallığının imparator açısından ne kadar önemli olacağı da gün gibi aşikâr de- ğil mi? Işte Osmanlı dış politika geleneğine yapılan göndermeleri, Osmanlı sülalesinin kalıntılanna artan ilgiyi de bu bağlamda an- lamlandırabiliriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle