Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 ŞUBAT 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JbjJvl_rl ı U1VJJ. [email protected] 13
Zonguldak'tan
kalya'ya tanker
• ZONGULDAK(AA)-
Zonguldak'ın Ereğli
ılçesinde yapırru devam
eden 200 derece sıcaklıkta
asfalt taşıyacak 5 bin 400
DWTlıkasfalttanken
gemisinin, bu yılın martın
iik haftasında İtalya'ya
ihraç edilmesi planlanıyor.
thraç edilecek tankerin
üretildiği 43 dekar alanda
kurulu Madenci Gemi
Sanayi Tersanesi'nde
tamarru Türk olmak üzere
350 işçinin yanı sıra 15
mühendis istihdam
ediliyor.
Mikrokrediye
Maliye desteği
• Dİ\ARBAKIR(AA)-
Diyarbakır'da yoksulluğun
azaltılması amacıyla
yürütülen Mikrokredı
Projesi'ne Maliye
Bakanlığı'nca 300 milyar
lira aktanldı. Pilot bölge
olarak Dıyarbakır'da
yürütülen projede. yoksul
kadınlann gelir getirici
faaliyet yapmalanna
imkân sağlayacak, kefilsiz
ve temınatsız venlen
kredilerle, yoksul
insanlann küçük
yatırımlarla iş sahibi
yapılması amaçlanıyor.
G7zipvesme
Çin de çağrılacak
• NE\VYORK(AA)-
Önde gelen sanayileşmiş
ülkelerden oluşan Yediler
Grubu (G-7) üyesı ülkeler
maliye bakanlan ile
merkez bankalan
başkanlanndan, dövizle
ilgili toplantılara Çin'i de
davet etmelen istendi.
Değen efektıf olarak
ABD Dolan'na bağlı olan
Çin Yuanı'nın durumunun
G-7'nin gelecek hafta
ABD'nın Kalifornıya
eyaletinde düzenlenecek
toplantısmda ele ahnması
bekleniyor.
TIRkuyrtığu18
km'ye ulaştı
• EDİRNE(AA)-
Kapıkule Sınır
Kapısı'ndan yurtdışına
çıkmak isteyen TIR'lar 18
kilometre uzunluğunda
kuyruk oluşturdu.
îstanbul Halkalı
Gümrüğü'nde birkaç gün
önce bilgisayarlarda
tneydana gelen anzanın
giderilmesi ve olumsuz
hava koşullannın iyiye
gitmesiyle ihracat yapan
fırmalann TIR'lannın
aynı anda yola çıkması,
kuyruklann oluşmasında
etkili oldu.
Irak'ta üç
bankaya izin
• BAĞDAT(AA)-Irak
Merkez Bankası, Kuveyt
Milli Bankası ve Ingiliz
sermayeli Standard
Chartered ile HSBC'ye
Irak'ta faaliyete geçme
izinlerini verdi. Irak'ta
faaliyet gösterecek
bankalar beş ila altı yıl
süreli lisans için
başvurdu. Başvuran 15
yabancı bankadan her
birinin Irak'a en az 25'şer
milyon dolar sermaye
getirmesi gerekiyor.
Çarşı yurtdışına
bayilikle açılacak
• İSX\NBUL(AA)-
Boyner Grubu
şırketlerinden Çarşı
Büyük Mağazacılık,
yurtdışına açılmaya
hazırlanıyor. Şirket,
Anadolu'da uyguladığı
bayilik sıstemiyle
Dubaı'den başlamak
üzere Körfez ülkeleri ve
Romanya'da mağaza
açmayı planlıyor. Birdizi
araştırma yapan şirket
Abudabi, Kuveyt ve
Romanya'da mağaza
açacak.
Tüketici kredi faizlerindeki düşüşün kredi kartlanna yansımaması ATO'yu isyan ettirdi
Rus ruletindenfarksızANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - An-
kara Tıcaret odası (ATO). enflasyon ve fa-
izlerdeki düşüşe karşın kredi kartı faızle-
rinın aynı kaldığını savundu. Bankalann
hangi kritere göre kredi kartı faizlenni be-
lırlediklennı bilmedıklerını kaydeden Ay-
gün, "Bankalar tıileti zar
kullanıyor. Enflasyon da
faizler de kaça düşerse
düşsün, bankalar aynı za-
naüyor"dedi.
Aygün tarafindan yapı-
lanyazılıaçıklamada dev-
letin yurttaşlara uyguladı-
ğı faizlerin aylık yüzde 4,
yıllık yüzde 48, Hazi-
ne'nin borçlanma faızleri-
nin de yüzde 28 düzeyin-
de olduğu anımsatıldı. Bu-
na karşın kredı kartı faızlerinin aylık or-
talama yüzde 6.85, yıllık ıse yüzde 120
düzeyinde olduğunu vurgulayan Aygün
şöyle devam etti:
"Bir banka kredi karüna ayük yüzde
9.95, yülık yüzde 212 faiz uyguluyorsa;
'Sen hangi memlekette yaşıyorsun' diye
soranm. Bir başka banka, tüketici kredi-
sine ayhk yüzde 2.65. yılhk yüzde 39; taşıt
kredisine ayhk yüzde 2.25, yılhk yüzde 30
faiz uygularken; kredi karüna ayhk yüz-
de 6.96 faiz uyguhıyorsa, ben bunun alün-
da bir şey aranm. Âtüğınız zaıiar hilelidir
derim. Tüketici kredi-
lerinin ayhk yüzde
3'ünaltındaokluğu bir
ortamda, kredi kartı
faiderinin ayhk yüzde
4'ten fazla olnıamaa
gerekiıf
Aygün, 2003'te bir
önceki yıla göre kredı
kartıyla yapılan harca-
malann yüzde 57, kre-
di kartı sayısının yüz-
de 26 arttığına dikkat
çekti. Yüksek kredi kartı faizleriyle yapı-
lan sıcıl affının hıçbır önemının İcalmadı-
ğını vurgulayan Aygün, "•Çünkü 1 yü içe-
risinde kara Bsteye giren rüketicUerin sayı-
sı 1 milyonu bulacak. 1-2 yıl içerisinde ye-
ni bir kredi kartlan krizryle karşı karşiya
kalmaktan korkuvorum" dedi.
• Kredi kartı
faizlerinin, tüketici
kredisi faizlerine oranla
yüzde 200 pahalı
olduğunu ifade eden
ATO Başkanı Aygün,
"Bankalar hileli zar
kullanıyor" dedı.
ı "KREDİ KARTI VE TÜKETİCİ KREDİSİ FAİZ
ORANLARI" (20 OCAK 2004)
L • '
^ ^ • f c f KREDİ KARTI
^ ^ » FAİZ
BANKA ADI ORANLARI
CİDİBANK
FİNANSBANK
GARANTİ BANKASI
TEKFENBANK
DIŞBANK
AKBANK
DENİZBANK
PAMUKBANK
TEKSTİLBANK
HSBC
ŞEKERBANK
ANADOLUBANK
KOÇBANK
YAPIKREDİ BANKASI
İŞ BANKASI
ZİRAAT BANKASI
OYAKBANK
VAKIFBANK
HALKBANKgO
9.95
7.95
7.75
7.25
7.25
7^5 0
7^5 jt
6.95 J
&96
8.78 _
6
-50
^
6.50 S
6.25 9
6-20 H
5.90 j/[
5.75 *
5.76
5.00 Ş
KREDİ KARTI
BİLEŞİK FAİZ
ORANLARI
212.1
150.4
144.9
131.6
Jfc 131.6 <c-
TÜKETİCİ
KREDİSİ FAİZ
ORANLARI
7.0
2A0
2.60
3.15
-r\ 2-«
WJL .İ3L6 . \ ^ 7 / _ M 5 _
\*lM 131
-6
3 ^ / 3^S
• g * 131.6* ~"
m- 123.9
123.9
118.9
? 112.9
1 ^ 112.9
[ L ^ ^ 106.9
«^•^105.8
95.5
XD 79.5
2.70
VERMNYOR
2.65
2JB6
3.10
2J50
2JBO
2JSO
ZJ2S>
2.60
2JSS
ORANLARI
125.2
39.2
36.0
45.0
41.7
32.1
46.7
376 _
36.8
41.7
44.2
34.4
36.0
34.4
30.6
36.0
35.2
36.0
Kartlarla yapılan işlem tutan 2003 yılında 40 katrilyon lirayı aştı
Para yok, kart çok• Yüzde 10'luk
resmi işsizlik ve 250
dolan bile bulamayan
asgari ücrete karşın
Türkiye'nin kartla
harcama alışkanlığı
giderek artıyor.
NECDETÇALIŞKAN
Bankalann kredi kartla-
nnda birden fazla üye işye-
ri avantajını sunarak kendi
kartlannı cüzdanlardaki
"tek kart" konumuna getır-
meyı amaçlamalanna kar-
şın, msanlann taşıdıklan
kart sayısı giderek artıyor.
Türkiye 2003 sonu itibany-
la 20 mılyona yakın kredi
kartı ve 40 milyona ulaşan
banka kartı sayısma ulaşır-
ken birden çok noktada geçerlı olan çok
markalı kredi kartlannın da yaygınlaş-
masıyla kart pazanndaki rekabet de yo-
ğunlaşıyor.
Taksitli alışveriş yapılabilen kredi
kartlanndan puan biriktınlen alışveriş
kartlanna sektörde ürün çeşitliliği özel-
likle 2000li yıllarla birlikte artarken
kartlarla yapılan ışlem tutan da geçen
yıl 40 katrilyon lirayı aştı. tç tüketım-
deki canlanma, kredi kartıyla yapılan
harcamalar ve kullanılan nakit avans
tutannda da patlamaya yol açtı. Enf-
lasyonun yüzde 20'lerin altına indiği
geçen yıl kredi kartıyla yapılan harca-
malar ve nakit avans kullanımlan yüz-
de 57 artarak 40 katrilyon lirayı, kredi
kartı sayısı ise yüzde 26 artarak 19.9
milyon adedi aştı. Kredi kartı kullanı-
mındaki yükselişe paralel olarak, 2002
sonu itibanyla 495 bin 718 olan Satış
Kredi kartı kuDanmundaki yükselişe paralel olarak, 2002 sonu itibanyla 495 bin 718 olan
Satış Noktası Terminali (POS) sayısı geçen yıl sonunda 662 bin 429"a yüksekn.
Noktası Terminali (POS) sayısı geçen
yıl sonunda 662 bin 429'a yükseldi.
2002 yılı sonunda 35 milyon 57 bin 308
olan banka kartı sayısı da 2003 yılı so-
nunda 39 milyon 563 bin 457 adet olur-
ken 2002 sonu itibanyla, 12 bin 69 olan
Otomatık Vezne Makinesi (ATM) sa-
yısı da 13 bin 252"ye yükseldi.
Hayatımız kart oldu
Yüzde 10'luk resmi işsizlik ve 250
dolan bile bulamayan asgari ücrete kar-
şın Türkiye'nin kartla harcama alışkan-
lığı giderek artıyor. 28 ve altındakiler
arasındaki kart kullanım oranı yüzde
40 ile en yüksek oranı oluştururken
gençler en çok giyime para harcıyor.
Türkiye'de 1998'de 19markanınbir
araya gelmesiyle başlatılan Advantage
Card uygulaması, çok markalı alışve-
riş kartlan açısından bir dönüm nokta-
sı olarak kabul edilirken üye kuruluş-
lardan taksitli ve veya indirimli alışve-
nş avantajı sağlayan alışveriş kartlan-
nın da giderek artmasıyla mağazalar da
kendi kartlannı pazarlamaya yöneldı.
Belirli mağazalarda indırim ve tak-
sit gibi ödeme kolaylığı sağlayan ma-
ğaza kartlan "önceükti indirim günle-
ri" gibi avantajlar da sunarlar. Gima ve
Endi Mağazalan'nda geçerli olan Su-
per Card, Carrefour Card, Migros Club
Kart, Macrocenter, Capitol ve Beğen-
dık'te taksitli alışveriş yapmaya yara-
yan kartlar, Hotıç alışveriş kartı, Ender
Mağazalan'nm Ender Kart'ı, Beymen
Kart, Tansaş Kart gündelik tüketim ih-
tiyacının giderilmesindeki kullammı
arttmrken şirketler de çıkardıklan özel
kartlar aracılığıyla müşterileriyle "giz-
li bir sadakat programı" uyguluyorlar.
5 yıllık kalkınma planları
Bir tek40 yü
öncekiplanda
hedeftuttu
ANKARA (AA) - Türkiye, 40 yılı
aşkm süredir 5 yıllık kalkınma
planlan hazırlarken büyüme
hedeflerini bir türlü tutturamadı. En
başanlı plan dönemi 1963-1967
dönemini kapsayan birinci 5 Yıllık
Kalkınma Planı dönemi olurken bu
sürede hedefin yüzde 94.2'si
yakalandı. Ikinci Plan'da hedefin
yüzde 90'ına ulaşıhrken üçüncü
Plan'da hedefin yüzde 65.8 inde
kalındı. 1979-83 dönemini kapsayan
dördüncü Plan ise hedeflerin en fazla
gerisinde kalınan plan oldu. Bu
dönemde hedeflenen büyümenin
sadece yüzde 19.7'sine ulaşılabıldı.
Bir başka deyişle yüzde 8'İik
ortalama büyüme öngöriisüne karşıhk
sadece yüzde 1.7'lik büyüme
sağlanabildi. 5. Plan'da yüzde 6.3'lük
büyüme tahmınıne karşıhk yüzde 4.7
ortalama büyüme yakalanırken
hedefin yüzde 74.6'sı
gerçekleştirilmiş oldu. 6. Plan'da
hedefin yansı gerçekleştirilebilirken
1996-2000 dönemini kapsayan 7.
Plan'da alternatifli hedefin iik
bölümüne göre yüzde 69.1 'İik bir
gerçekleşme sağlanabildi. Şu anda
halen yürürlükte olan son planda ise
ortalama yüzde 6.5 büyüme öngören
Türkiye'nin bu hedefini tutturması da
zor görünüyor. Zira bu yıl da
büyümenin yüzde 5 olacağı öngörüsü
ile 4 yıllık ortalama büyüme yüzde
1.8'de kalırken 2005 yılında da bu
seviyede sağlanabilecek büyüme ile
yüzde 6.5Tik hedefin yakalanması
gerçekçi değil.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
İnşallah' Politikası
AKP hükümetinin ekonomi politikası, akıl almaz
bir biçimde edilgendir, yatırım yapılmasını bekleme-
ye dayalıdır.
Işin temelinde öngörü yokluğu yatıyor. Ekonomi
politikası, orta ya da uzun dönemde nasıl bir yol alı-
nacağına ilişkin bir öngörü içermiyor. Ülke ekonomi-
sinin, gelecek yıllarda, uluslararası ortamda nasıl re-
kabet edeceği, hangi sektörlere öncelik verilmesi ge-
rektiği ve bu önceliklerin nasıl gerçekleştirileceği, hü-
kümetin gündeminde hiç mi hiç yer almıyor. Ekono-
mi, IMF damgalı programın dar şeridinde, etrafa ba-
kamadan ve önünü doğru dürüst göremeden gidi-
yor.
Ekonomi politikasının edilgenliği asıl etkisini sabit
sermaye yatırımlannda gösteriyor. Hükümet, iç ve
dış özel sermayenin yatınm yapmasını bekliyor;
beklerken kimi yüzeysel önlemler almayı da unutmu-
yor.
Bu güncel önlemlerden biri geçen hafta çıkarılan
"Yatınmtann ve Istihdamın Teşviki" yasasıydı.
Yasa ile, 2001 yılında kişi başına geliri 1500 ABD
Dolann'ın altında kalan illerde yapılacak yatırımlar,
"gelir vergisi stopajı teşviki; sigorta primi işveren
paylannda teşvik; bedelsiz yatınm yeri tahsisi ve
enerji" desteğinden yarartandırılacaktır.
Yasa, yanlış varsayımlann yanlış evliliğinin doğur-
duğu bir yanlış çocuktur. Bakınız nasıl?
Birincisi ve en önemlisi, ekonominin, kayıt dışılık,
ihale aksaklıkları ve kamu yönetiminde rüşvet ve yol-
suzluk gibi eski hastalıklanndan bir türlü kurtula-
madığıdır. Geçen hafta açıklandığı gibi, Vergi Affı ya-
sası çıkanlmasına karşın 2003 yılında vergi kaçırma
oranı, bir önceki yıla göre artmış, yüzde 214'e çıkmış-
tır. Bu oran bir ortalamadır; örneğin, gelir vergisinde,
mükelleflerin beyan ettikleri verginin 7.8 katı oranın-
da kaçak vardır. Toplamda, 2003'te 9.6 katrilyon lira-
lık vergi kaçınlmıştır. Böyle bir ortamda, yatınm teşvi-
ki düzenlemeleri hiç de olumlu sonuç vermez.
Vergi kaçımnanın kural, vergi ödemenin ise istisna
ya da aptallık sayıldığı bir ortamda, "Sizden vergi al-
mayacağız, yeter ki geh kalmış illere yatınm yapın"
çağrısı yapmanın bir anlamı olamaz. Hükümet, ala-
madığı, yani, tahsil edemediği vergiyi bağışlaya-
rak yatınm yapılması için dua ediyor.
Ikincisi, 2001 yılında kişi başına geliri 1500 dolann
altında kalan illerin sayısı 36'dır; yasadaadı geçen il-
lerin kendi aralarındaki gelişmişlik uçurumu bunların
eşit sayılmasına izin vermemeliydi. Bu nokta bir ya-
na, sayılan illerin içinde ömeğin Tunceli yoktur. Ya-
paylığa ve keyfiliğe bakın; eğer, çok ağır bir ekono-
mik bunalım yılı olan 2001 değil de daha olağan bir
yıl olan 2000 yılı seçilseydi, listeye, içlerinde Tunce-
li, Elazığ, Konya, Malatya ve Trabzon'un da bulun-
duğu 13 il daha eklenebilecekti.
Uçüncüsü, Türkiye, yıllardır kalkınmada öncelikli
yöreler bağlamında, kimi illerde ve bunlarla biriikte iki
ilçede yatınm teşviki uyguluyor. Demek ki ilçe düze-
yinde teşvik verilebiliyor. Durum bu olunca da kişi ba-
şına geliri 1500 dolann çok altında kalan ilçeler ne-
den yatınm teşviki için seçilmez sorusunun yanı-
tı havada kalıyor.
Dördüncüsü. kişi başına gelir, tek başına bir ge-
lişmişlik göstergesi olamaz; öyle olsaydı kişi başı-
na geliri Ingiltere'den daha fazla olan Kuveyt, geliş-
miş ülke sayılırdı. Eğer ilin geri kalmışlığı teşvik ne-
deni ise okur-yazarlık durumu, işsizlik oranı, kişi ba-
şına düşen sağlık personeli sayısı, üretimde sanayi-
nin payı, kadınlann işgücüne katılma oranı vb. bir di-
zi toplumsal ve ekonomik değişkene bakılmalıydı.
Beşinci olarak, hükümetin ekonomi politikası bir
başka yanlış varsayıma dayanıyor. Hükümet sanıyor
ki, kendisi hiç kamu yatınmı yapmazsa ve çok ileri
teşvik ortamı hazırlayarak iç ve dış özel sermayeyi ya-
tınm yapmaya çağınrsa, yatınmlar hızla artacak, bu-
radan iş bulma ve üretim büyüyecek ve işsizlik soru-
nuna çözüm bulunacaktır. Ta 1980'den başlayan,
"Yatınm işine dev/et kanşmasın, giderek bu alanı
terketsin" anlayışı bir türlü istenen sonucu vermiyor,
kurtancı gelmiyor. Gelişmiş ekonomilerde bile çok-
tan unutulan, IMF dayatması bu politikada AKP hü-
kümeti ısrar ediyor.
"İnşallah" demekle, üretken yatınm yapılmıyor.
Ekonominin ve kamu yönetiminin, kayıt dışılık, rüş-
vet ve yolsuzluk gibi hastalıklardan kurtarılmaması;
ileriye yönelik ve kapsamlı bir ekonomi politikasının
bulunmayışı ve getirilen yasal düzenlemelerin kamna-
şıklığı veyetersizliği, kamunun yatınmı unutması eko-
nomiyi yatınmsız bırakıyor; yatınmsızlık da bilinen
olumsuzluklann sürmesi sonucunu veriyor.
Bayramınızı kutlanm.
[email protected]
DÜNYA EKONOMtSİNE BAKJŞ / ERGÎN YILDIZOÖLU LONDRA
Başbakan Recep Tayip Erdoğan ın Was-
hington zıyareti çok başanlı olmuş. Türkiye
istediklerini almış. Başkan Bush, "çok özel
bir dil kullanarak" (Yeni Şafak) "Ben inanç-
lı bir insanım, sözüme güvenin" demış. fyi
de, bir yıldır Irak'taki kitle imha silahları ko-
nusunda sistemli olarak yalan söyleyen
Bush, BM Güvenlik Konseyi'ne gelip şov
yapan Povvell değil mi?
Yine de biz, Erdoğan-Bush konuşmasın-
dan sonra verilen demeçlere, Gül-Powell
basın toplantısına, Erdoğan'ın American
Enterprise Instrtute'de yaptığı, Perle'nin
ağzının suyunu akıtan, konuşmaya (inter-
netten dinlenebilir) bakarak Washington zi-
yaretini anlamlandırmayı deneyebiliriz. AEI,
Bush'un dış politikasının arkasındaki neo-
con ekibin en önemli kuruluşu. Perle, bildi-
ğiniz gibi bu ekibin Wolfowitz'ten sonra ikin-
ci güçlü ismi. Aktif siyaset söz konusu oldu-
ğunda Perle'nin Chaney'den sonra en et-
kili siyasetçi olduğu bile söylenebilir.
Erdoğan'ın misyonu
25 dakikalık sunuşunun 14 dakikasını
alan, "Muhafazakâr Demokrasi" konu-
sundaki "çok özgün" açılımlan bir kenara bı-
rakılırsa Erdoğan'ın ABD yönetiminden şun-
ları talep ettiği önerdiği görülür. (1) "Geniş
Ortadoğu" kavramının içine Kafkaslar'ı da
almak gerekir. (2) Gürcistan'da başlayan de-
mokratikleşme sürecini, tüm Geniş Ortado-
ğu'ya yaymak gerekir. (3) Türkiye örnek (iik
rejim değişikliği bizde olmadı mı?) ülke ola-
rak önemli bir rol üstlenebilir; ABD bizı bu
amaçla daha çok kullanmalı. (4) ABD Irak'tan
çıkmakta acele etmemeli. (5) Kıbrıs sorunu
"Annan Planı referans alınarak" çözülecek
.(5) Amerıkan yönetiminde üst düzey bir gö-
revli aracı/koiaylaştırıcı olsun.
Bunlar "içi gereğinden fazla boş bir fıçı-
nın çıkardığı seslerden" farksız
konuşmalar. Birincisi, Geniş Or-
tadoğu zaten ABD dış politika
çevrelerinde 1990'ların ikinci ya-
nsında, Rusya Kafkaslar'da etkinliğini art-
tırmaya başladığında üretilen bir kavram.
ömeğin National Defence Univershynin
(Ulusal Savunma Üniversitesi) 1998 tarihli
stratejik değertendirme raporunda bu kav-
ram Kuzey Afrika'dan, Afganistan'a ka-
dar uzanan bölgeyi, yani dünyanın en
önemli enerji kaynaklannın hinterlandını
kapsamak üzere kullanılıyor-
du. Bu bağlamda, Amerikan
ordusunda, Orta Asya'dan
sorumlu güçlerin komutanlı-
ğı, Ekim1999'daPasifıkko-
mutanlığından alınıp Ortado-
ğu'dan sorumlu Centra/
Command'a verilmişti. ikin-
cisi, zaten ABD'nin amacı
Gürcistan'daki rejim değişik-
liği modelini bölgedeki diğer
ülkelerde de uygulamak.
Uçüncüsü, sivil bir rejim ku-
rulsabile, ABD Irak'ta yeni re-
jimin "davetlisi" olarak kal-
maya niyetli. öyleyse Tayyip
Bey'in konuşmasında dile
getirdiği bu talepler/öneriler
aslında bir güven tazeleme
çabası değil mi? "Annan Planı"na gelince,
Annan'ın, o göreve nasıl atandığını, ABD'nin
"has" adamı olduğunu unutmamak gerekir.
Bu durumda, ABD Dışişleri Bakanı Po-
vvell'dan aracı olmasını istemek ABD irade-
sine boyun eğmeye baştan hazır olunduğu-
nu söylemekten başka bir anlama gelir mi?...
Tüm bunları bir araya koyunca da Tayyip
Bey'in, aslında VVashington'a, Türkiye'nin
ABD'nin Geniş Ortadoğu projesınde göre-
ve hazır olduğuna ilişkin güvence vermek-
Esas Giindem
ten öte bir şey söylemediği anlaşılmaz mı?
Hem, ABD daimi NATO Temsilcisi Nicho-
las Burnes 19 Ekim 2003te Prag'da ya-
pılan NATO ve Geniş Ortadoğu Konfe-
ransı'nda hem de SenatörChuck Hagel'in
23 Ocak 2004'te Brüksel'de bir güvenlik se-
minerinde yaptığı "ABD, NATO ve Geniş
Ortadoğu" konulu konuşmasında tüm bu
bölgenin güvenliğinin ABD-Avrupa işbirli-
ğiyle (ama ABD liderliğinde) NATO tarafin-
dan sağlanması gerektiğini savundular. Sa-
nınm, Tayyip Bey'in aracılığıyla Türkiye'nin
aday olduğu bu yeni görev için kurumsal
çerçeve bile hazır.
Fırtınanın merkezi
Diğer taraftan, Türkiye'nin Avrupa Birliği
üyeliği, Kıbns ve Irak bu Geniş Ortadoğu'nun
çindeki "alt soruniar". Çözümlerinin anah-
_ L
tarian Geniş Ortadoğu'nun di-
namikleri içinde. Burası ise ye-
ni başlayan bir fırtınanın mer-
kezi.
Bush yönetiminin, Ulusal Savunma
Stratejisi belgesine ve Chaney'in hazıriat-
tığı Enerji Raporu'na bakınca iki şey görü-
lür: Birincisi, bugün, ABD dış politikasında
belirieyici konsept, ABD'ye rakip olacak
bir gücün yükselmesini engellemektir.
Ikincisi, bu, ABD'nin rakipsiz askeri- tekno-
lojik gücüne dayanılarak, Geniş Ortado-
ğu'daki enerji kaynaklannın
üzerine oturularak gerçek-
leştırilecektır. ABD bu bölge-
de, Alman tarihçi Michael
Stürmer'in vurguladığı gibi
Central Command'a daya-
narak, Rusya'yı dengeleyerek
tek başına egemen olabilece-
ğine emin görünüyor. Avrupa
ise henüz ne yapacağına ka-
rar vermiş değil (Centre for
European Policy Studies,
Ocak 2004). Avrupa ise Ro-
nald Asmus'un Foreign Affa-
ires'de (Eylül-Ekim 2003) an-
latmaya çalıştığı (Hagel, ko-
nuşmasında Asmus'un yazı-
sına gönderme yapıyor ama
katılmadığını vurguluyordu.)
gibi bu bölgeyi ABD ile birlikte yönet-
mek/paylaşmak istiyor.
Ancak, Rusya'yı dengelese, Avrupa'yı
NATO içinde denetim altına alsa bile,
ABD'nin önünde iki büyük engel var. Birin-
cisi, ABD'nin kurmak istediği imparatoriu-
ğun stratejik hinterlandı kendi toprağında
değil, denizaşırı bir yerde oluşuyor. Bunu
kurmak ve sürdürmek mali açıdan çok bü-
yük bir yük. Ceteris Paribus, ABD'nin bu yü-
kü taşıması olan,S<lı değil. Ama Mutats Mu-
[email protected]
tandis (gereken değişiklikler olursa) olanak-
lı hale gelebilir. Bunun için ABD'nin Geniş Or-
tadoğu'yu, petrole el koyabileceği bir impa-
ratoriuk coğrafyası olarak yeniden düzenle-
mesi gerekir.
Tarihteki diğer deneylere bakarak (a) ön-
ce bölgedeki ülkelerin rejimlerinin ABD yan-
lılannı iktidara getirecek yönde değiştirilme-
ye çalışılacağını (b) Thomas Friedman'ın
Balkan deneyiminden çıkardığı "etnik açı-
dan heterojen ülkelerde demokrasi ol-
muyor" saptamasını anımsayarak bu ülke-
lerin daha küçük, etnik/ulusal olarak homo-
jen parçalara bölünmeye çalışılacağını dü-
şünebiliriz. Ingiltere ve Bismark Alman-
ya'sı'nın hegemonya deneylerinin karşılaş-
tırılmasından çıkan dersler de (örneğin: Jo-
sef Joffe: "How America Does it", Foreign
Affairs, Eylül-Ekim 1997) zaten bu, birbirine
düşman ulus devletler üzerinde egemen ol-
maya çalışmanın (her an birinden yana tavır
koyarak), kalıcı ittifaklar kurmaktan daha az
masraflı ve başanlı olduğunu gösteriyor. Bu
temelde, hem ABD savaş stratejisinde, ha-
va gücüne, hareketli küçük birliklere yapılan
yatınmlar hem de "Networks Centric" (Bi-
lişim Ağı Merkezli) biriikler, "4. Kuşak Sa-
vaşlar" teorileri, ABD'nin imparatoriuk ge-
misini, sürekli işgalden dahaziyade "denet-
lenebilir bir istikrarsızlık" denizi üzerinde
yüzmeye uygun tarzdatasariadığını düşün-
dürüyor. Churchill'de daha 1912'de Mezo-
potamya için bunu önermiyor muydu (Da-
vid Fromkin, 1989, sf. 500)? Bu projede
gönüllü ve üstelik önemli ideolojik, kültürel
(örneğin, din) avantajlara sahip bir bölgesel
gücün, yasallığının imparator açısından ne
kadar önemli olacağı da gün gibi aşikâr de-
ğil mi? Işte Osmanlı dış politika geleneğine
yapılan göndermeleri, Osmanlı sülalesinin
kalıntılanna artan ilgiyi de bu bağlamda an-
lamlandırabiliriz.