21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Hütün kadn iRtataendan konser • Kültür Servisi - 4 genç müzisyenden oluşan Marsyas Flüt Kuartet, Borusan Kültür Sanat Merkezi etkinlikleri kapsamında 10 Şubat Sah günü saat 19.00'da Italyan Kültür Merkezi'nde bir konser verecek. Zeynep Keleşoğlu, Aylin Özer, Anıl Acıın ve Ayşe Didem Karakaya'dan oluşan topluluk adını Yunan mitolojisinin flüt ustası Marsyas'tan alıyor. Çalışmalannı Halit Turgay yönetiminde sürdüren Marsyas Flüt Kuartet, repertuvarlannda dört flüt için yazılmış tüm yapıtlara yer veriyor. Topluluk vereceği konserde, Felix Mendelssohn Bartholdy, Claude Debussy, Marc Berthomieu, Jean- Michael Damase ve Türk besteci Mete Sakpınar'ın yapıtlannı seslendirecek. 'Şehrazat Şarkdarı' söylenecek • Kültür Servisi - 24 Ocak günü yapılması planlanan ve tstanbul'daki kötü hava koşullan nedeniyle ertelenen 'Şehrazat ŞarkılarT konseri 18 Şubat günü saat 21.00'de lş Sanafta gerçekleşecek. Türk pop müziğinin unutulmaz sarkılarının ardındaki besteci ve söz yazan Şehrazat 35. sanat yılını Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan, Aşkın Nur Yengi, Emel Müftüoğlu, Muazzez Abacı ve daha birçok sürpriz ismin katılacağı özel gecede kutlayacak. tş Sanat'tan yapılan açıklamaya göre daha önce ahnan biletler 18 Şubat günü için de geçerli olacak. Bilet iadeleri tüm Biletix satış noktalanndan gerçekleştırihyor. (0 212 316 10 83) 'Vıva Che'... • Kültür Servisi - llkbiz Yayınevi'nin 4 cilt olarak hazırlayacağı ve Ernesto Che Guevara'nın yaşamını konu alan çizgi roman 'Viva Che' çıktı. Çizer Erhan Başkurt tarafından hazırlanan çizgi romanın birinci cildi 'llk Ateş' 23 Ocak'ta satışa sunuldu. Üç bin fotoğrafın taranarak hazırlandığı kitapta Che'nin giysilerinden o dönemde kullandıklan silahlara, su kaynattıklan kazanlara, kahve içtikleri bardaklara kadar her şeyin gerçeğe uygun olmasuıa dikkat edilmiş. Kitabın Küba'da, ilköğretim çağındaki çocuklara ders kitabı olarak okutulmasınuı gündemde olduğu belirtiliyor. Kamera kursları başlıyor • Kültür Servisi - Sinematek'in düzenlediği kamera kurslan 14 Şubat'ta başhyor. 24 Nisan'a kadar sürecek kurslarda film kamerası, video kameralar, dijital kameralar, objektifler, ışık, aydınlatma teknikleri, ses ve ses kaydı, kamera althklan, çerçeve yapmak, çevre düzenlemesi, atmosfer yaratmak, hareket ve yön vermek, açılar, filtreler ve gobolar, belgesel filmde kamera kullanımı, dramalarda kamera kullanımı, haber kameramanhğı, çekim teknikleri, uygulamalar üzerine dersler verilecek. (www. sinematek.net - 0 212 251 52 55) Pete Tong İstanbul'da • Kültür Servisi - Radyo FG, elektronik dans müziğinin önemli isimlerinden Pete Tong'u, 7 Şubat günü saat 22.00'de îstanbul'da ağırlıyor. Pete Tong'a, DJ Tarkan ve Bee Gee'nin eşlik edeceği konser, Lütfi Kırdar KongTe ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu'nda yapılacak. Dünyanın önemli DJ'lerinden biri sayılan ve radyo programlanyla efsane haline gelen Pete Tong'un BBC'deki, milyonlarca kişinin izlediği radyo programı 26 ülkeyle birlikte üç yıldan beri FG 93.7'de de yayımlanıyor. 'Pete Tong's Essentials Selection' ve 'Pete Tong Essential Mix' adlı program her cumartesi saat 20.00-22.00 arası dünya ile aynı anda FG 93.7'de dınlenebilir. (0 212 283 50 50) I BELGRAD (AFP) - Slobodan Miloseviç yönetiminde sayılan oldukça azalan Sırbistanlı rock'çılar, uzun süredir ekonomik ve politik baskılarla savaşıyorlar. Rock üzerine çalışmalar yapan Nilos Nikoliç, Miloseviç'in, rock'ın uluslararası bir kimlik taşıdığını tamamıyla göz ardı ettiğini, kendi anlayışına uygun 'neo-kültürer bir dünya kurmayı denediğini, bu yolla halkın düşüncesini sorunlardan uzaklaştırmayı amaçladığını söyledi. Nikoliç, Miloseviç hükümetinin, 1990'lardaki pop müzik türünü desteklediğini, yöresel müzik ve hafif şarkı sözlerinin, disko ritimleriyle birleştirilerek halka sunulduğunu sözlerine ekledi. BuzlannTaşra sinemalannı düşündüğüm- de, 1960-70'li yıllardaki Erzu- rum'un sımgesi olabilecek Doğu Sineması'mn neden ayncalıklı bir yere sahip olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Oranın bize sundugu büyülü ev- reni pekiştiren mekânın özenle dü- zenlenışı, daha ilk adımda, bizi çok özel bir dünyaya hazırlıyordu. 'Si- nemacı Refik'in önünden gelip ge- çerken içimız titrerdi. Onun baha- neleri, çocuklan ürküten bakışlan biletlerin kesildıği kapı önünü Sırat Köprüsü'ne çevirirdi. Oradan geçip o kadifemsi koltuk- lara oturduğunuzda, yeryüzünün bir başka yanının keşfine çıkmaya ha- zır olduğunuzu hissederdiniz. 'Ben Hur', 'On Emir', 'İrlan- dah Kız', 'Sevgili Öğretmenim', 'Zorba', 'Borsalino', 'Doktor Ji- vago' gibi yüzlerce filmi burada iz- lediğimizi düşünürseniz, dünya si- nemasının neredeyse tarihsel seyri- ne tanıkhğı da bu sinemadan öğren- diğimizı söylemeliyim. Kentin dört sinemasından biri olan Doğu'da, yalnızca yabancı film gösterilirdi. Ömer Şerif, Geraldine Chaplin ve Julie Christie'nin başrolünü oy- nadıklan 'Doktor Jivago' filmini bir kış günü izlemiş, dışan çıktı- gımda filmin atmosferini hissetti- ren bir doğa parçası içinde yol al- mıştım... 1966 yılının karlı günleri... Kent kar altındaydı... Yakutiye Medresesi'ni sınırlayan duvarlann Cumhuriyet Caddesi'ne açılan ucundakı kuruyemişçiden bir külah sıcak leblebi almış, ceplenme in- dırmiştim. Havuzbaşı'na giden bu karlı buzlu yolda, ceplerımdeki sı- cak leblebilere dokunarak Paster- nak'ın bu romanını bir an önce oku- mak sannsına kapılmıştım. 1966 yılının karlı buzlu günleriy- di... Kentin Halk Eğitım Merkezi bi- nasında yer alan kütüphanesi, bütün kitap tutkunlannın buluşma yeri. Ulaşamayacağımız kitap yok ora- da. Kütüphane müdürü Fikret Ağa- ver'in 'tembihli okur'lannda- nım... Buraya her adımımda üç kitapla çıkıyorum; raflardan kitap seçme, bunlara dokunma, bakıp kanştırma ayncalığına sahibim... Ertesı gün Doktor Jivago'yla bu- mevsım UOKTOR JI\AGO luşmam hiç de güç olmadı. Kömür sobasının karşısına geçerek Paster- nak'ın satırlarına gömülmemın keyfini anlatamam sizlere... Oku- ma ayıni dedikleri bu olsa gerek! Rus romanlanna özgü etkileyicı atmosfer yaratma, çizilen tipleme- lerdeki gerçeklik duygusunun yo- ğunluğu sizi hemen içine ahyordu. Altı çizılebilecek satırlan bir def- tere kaydetme, okunulan her sayfa- yı bellekte kalıcı kılma çabasının bir nişanesiydi. Benim gözümde Doktor Jivago'yu böylesine önem- seten yanlardan biri de, Rus Devri- mi'nin oluş ve geçiş dönemine ta- nıklık eden bir roman olmasıydı!.. O günlerde romana ve Paster- nak'a dair hiçbir şey bilmeden Dok- tor Jivago' yu soluk soluğa okumuş, günlerce etkisinden kurtulamamış- tım... Bir romanda yaşamak duygusu- nun ne olabileceğinı bütün yanla- nyla bıze anlatabilen romancılann yalnızca Rus edebiyatından çıkmış olması şaşırtıcı gelmemeli. Bu dü- şüncemı pekiştiren bir başka roma- nı anımsıyorum şu an: Buzlann Çözülüşü... Doktor Jivago'danyıl- lar sonra okudugum, tlya Ehren- burg'un bu romanı çok daha farklı bir ortamda çıkmıştı karşıma. 'Bu romanı herkes okumalı' l970'li yıllann Istanbul'unda, öğ- renci gençlık hareketlerinin yoğun oldugu bir dönemdi. Sol düşünce- nin bütün fraksiyonlan bir devrim arenasında bayrak açmış; partiler, örgütler 'devrim' düşüncesiyle ha- yatı dört bir yandan kuşatmışlardı... O ortamda, bir partiye gereksin- mem olduğunu düşünerek gidip TtP'in kapısıru çalmıştım. Çantam- arklı yaş dönemlerinde okudugum bu iki romanm bende sürekli yaşamasmı, hem bu özelliklerine hem de ömrümün iki ayn mevsiminde biçimlenegelen duygu/düşünce dünyama yepyeni birer ufuk açmasma bağlıyorum bugün. Romanın böylesi bir işlevi olduğunu düşünürüm. Başkalarmm 'hoş vakit geçirmek için okunulan' dedikleri romanın asıl bu yanını bir görebilsek... Belki de hayatın çözülen gerçekleri karşısında daha da duyarlı olabileceğiz! Ne dersiniz? da Buzlann Çözülüşü vardı... Bir gün, Tolstoy'un Dirilişıyle cebel- leşen sevgılı dostum Orhan lyiler, "Bu romanı herkes okumalı" de- mişti... Toplumcu gerçekçı edebiyatm yazın ortamımızda etkın olduğu dö- nemdi... I954'te Moskova'da Ede- biyat Gazetesi'nde yayımlanan ro- man tartışmalara neden oldu. Geti- rilen eleştiriler karşısında Ehren- burg'un şu sözleri ilgiye değerdi: "Kişinin iç hayatı tek bir çizgi üzerinde ilerlemez. Bir bürokrat- ta veya bir kaytancıda bile iyi bir yan bulunabilir. Romanlanmız- da hayatı bütün karmaşıklığıyla göstermeliyiz. Sadece fabrikala- nn üretim durumunu, verim ista- tistiklerini, makine parçalarım ayrımlarıyla anlatnıak yetmez. Kişiyi bütün halleriyle kavrama- mız gerekir." ÖKUMA ÖNERİLERİ 1 * Boris Pasternak: Doktor Jivago, Çev.: Özay Süsoy, Altm Kitaplar, 1987, 470 s.; O Günler, Çev.: Melih Cevdet Anday, 1966, Cem Yay., 158 s.; Luvers'in Çocukluğu/Son Yaz, j Çev.: MeteErgin. Cem Yay., \ 1967, 175 s.; IkinciDoğus/ SeçUmiş Şiirler, Çev.: Azer Yaran, Adam \ Yay., 124 s.; Dr. Jivago 'nun | / 7. Bölümü, Çev.: \ Kanşaubiy Miziev-Ahmet | Necdet, Gendaş Kültür, j 2001,128 s. \ * tlya Ehrenburg: Buzlann Çözülüşü, Çev: A. Bilgi, 1966, Sol Yay.. 211 s.; Paris Düşerken, Çev.: Atilla Tokatlı, Evrensel Basım j Yayın, 2002, 614 s. BELLEK KUTUSU "Bir sanat eseri bizi birçok yoldan etkiler. Konusuyla, anafıkriyle, yapısal nitelikleriyle üzerimizde , bir iz bırakır. Her şeyden çok içinde bulunan sanatla bizi büyüler, kendimizden geçirir." Boris Pasternak Aynı yıllarda Doktor Jivago'yu kaleme alan Pasternak da, benzer kaygılardan yola çıkıyordu. Roma- nın bıze tuttuğu ayna öylesine etki- leyıcıydı ki, insanı olanın yansıtıl- masının bu anlatı sanatının en te- mel yanı olduğunu anlatıyordu biz- lere... Farklı yaş dönemlerinde okudu- gum bu iki romanın bende sürekli yaşamasını. hem bu özelliklerine hem de ömrümün iki ayn mevsi- minde biçimlenegelen duygu/dü- şünce dünyama yepyeni birer ufuk açmasına bağlıyorum bugün. Romanın böylesi bir işlevi oldu- ğunu düşünürüm. Başkalannın 'hoş vakit geçirmek için okunulan' de- dıklen romanın asıl bu yanını bir görebilsek... Belki de hayatın çözülen gerçek- leri karşısında daha da duyarlı ola- bileceğiz! Ne dersiniz? Ünlü tiyatro - sinema sanatçısı Alan Bates her zaman özgür ve seçici olmak istemişti Yalın, gerçekçioyunculuktan yanaydı ASLI SELÇUK 6O'lı ve 70'li yıllann îngilız tiyatrosuyla si- nemasımn en önemli aktörlerinden bın Alan Bates'tir. 1960'ta Londra sahnelerinde çağ- daş ve klasik oyunlarda yer alarak ünlenen Bates, smemada John Schlesinger, Tony Richardson, Joseph Losey, Ken Russell, Robert Altman gibi çok sayıda ustayla ça- lıştı. 17 Şubat 1934'te Ingıltere'de Derbyshi- re'da sigortacı bir babayla ev kadını bir anne- nin ilk oğullan olarak doğan Alan'ın amatör müzisyen ana-babası, onun piyanist olması- nı istemişlerdi. Oyunculuğa duyduğu büyük tutkuyu daha 11 yaşındayken keşfeden Alan, diksiyon ve oyunculuk derslerinin ardından kazandığı bursla Londra Kraliyet Dramatik Sanatlar Akademisi'ne girdi. 1956'da Tony Richardson'ın yönettiği John Osborne'un "Look Back in Anger" oyunundaki etkili yorumu onu Londra ve Broadway'de yıldız konumuna getirdi. Unutulmaz rollerde Izledlk Bates, 60'ta sinemaya ilk adımını da yine bir Richardson yapımıyla, "The Enterta- iner" (Sahte Tebessüm) ile attı. John Schle- singer"ın "A Kind of Lo\in" (Sevme Biçi- mi 62) fihninde, yorumladığı karakterin tüm zayıflıklanna karşın, oyun gücüyle izleyici- nin beğenisini kazandı. Bates'in dünya sah- nesine çıkması ise Michael Cacoyannisın Kazancakis uyarlaması "Zorba the Gre- ek"te (Zorba/64) betimlediği. kimlik arayı- şındaki entelektüel yazar rolüyle oldu. Tho- mas Hardy uyarlaması "Far From the Mad- ding Crowd"da (Çılgın Kalabalıktan Uzak- ta/67) o filozof bir çoban, "The Fixer"da (Kiev'deki Adam 68) Çarlık Rusyası'nda haksız yere cinayetle suçlanan bir Rus Yahu- disidir; D.H. Lawrence uyarlaması "W'omen in Love"da (Âşık Kadınlar/69) doğa tutku- nu bir öğretmen, Çehovuyarlaması "Üç Kız- kardeş"te (70) Verşinin'dir. Âşık Kadınlar'da rol arkadaşı Oliver Reed"le çınlçıplak gü- reştiği sahne \e Philippe de Broca'nın "Le Roi de Coeur"ündeki (KupaPapazı/66) çıp- kk görüntüleriyle Bates perdedeki erkek cin- selliği tabusunu da sona erdirmiştir. Âşık Ka- dınlar'daki yorumuyla Ingiliz Sinema Akade- misi"nin en iyi erkek oyuncu ödülünü alu". "The Go-Between" (Arabulucu,71), "Butley" (74), "The Shout" (Çığlık/78) benzeri önemli yapunlardan sonra Bates. ilk Hollyvvood deneyimini 79'da Mark Ry- deU'uı "The Rose"unda (Gül) yaşar. "İÎk kez New York'ta çalıştım. Holly^ood'da kimseyle uzun süreli anlaşmalar yapmak istemedim, aktör olarak size hiçbir seçim hakkı tanınmıyor. Oysa ben daima özgür, seçici olmak istedim. Sinemada ünlenmek, içinde aynı zamanda yapay, abartılı bir öğe de barındırır. Ben aktörlüğümde, yoru- mumla değerlendirilmeyi yeğlerim" diyen Bates, İngılız ve Amerikalı oyuncular arasın- dakı aynmı şöyle tanımlamıştı: "Amerikah- lar ünlülerini çuvallar dolusu para harca- yarak pazarlayıp satabiliyorlar. Biz İngiliz- İerse böylesi büyük bir pazarlanıa nıeka- nizmasına sahip değiliz." Tiyatro ve sinema oyunculuğu arasındaki aynmıysa şöyle açık- lıyordu: "İkisi de aynı şey ama değişik bo- yutlar, ses alanlan, gösterim duyuları içe- riyorlar. Her ikisinde de bence gerçekçi, dürüst olmanız, ne yaptığınızı bilmeniz ge- rekiyor. Sinemayla tiyatro arasında gidip geliyorsanız çok dikkatli olmak zorunda- sınız, tiyatroda çok gizemli, çözümü zor bir kişilik olmamah, sinemada da aşırıya kaçmamalısınız. Sinemada büyük oyuncu- luk yahnlık, gerçeklik, kendine güven de- mektir. Kameranın hem yerini bilmek, hem de unutarak altıncı hissinizle oyna- maktır." Teclmsel sinemayı eleştlriyordu 1995 'te Britanya împaratorluğu nişanı alan Bates'e, 2002'nin sonuna doğru Ingiliz tiyat- ro ve sınemasına yaptığı katkılardan ötürü şövalyelık onuru verildı. "Günümüzde Ter- minatör, Temel îçgüdü gibi gişe yapan film- lere baktıkça umutsuzluğa kapıhyorum. Öylesine kötü ve berbatlar ki, insanlarjuı • Bates'in dünya sahnesine çıkması Michael Cacoyannis'in Kazancakis uyarlaması 'Zorba the Greek'te (Zorba / 64) betimlediği, kimlik arayışmdaki entelektüel yazar rolüyle oldu. gerçekyaşamlarından hiçbir şey yansıtmı- yorlar. Bu çalışmalara yapay, kurnazca film yapmak denir, üsteiik bu yapılanlar bir tür röntgencilik ve ucuz eğlencedir" diyerek günümüz tecimsel sinemasmın doğ- ru bir eleştinsüıi de yapan Sir Alan Bates'i sinemada su^ dışı, şaşutıcı, karmaşık, düşün- düriicü, unutulmaz rollerde izledık. Yaşamı boyunca seçici olan. salt mesleğini yapmayı amaçlayan usta aktör, oyunculuğa hep ciddi bir olgu olarak baktı: "Oyunculuk önemli bir meslektir. Oyunculuğunuzla insanla- rın yaşamlarına bir ışık, bir hoşluk getirir- siniz. Onlara evlerinin dışmda ince espri- lerle ya da düşündürücü etkilenmelerle ge- çirecekleri bir zaman yaşatırsınız. Oyun- culukla öncülük ettiğiniz yaşamlan umut- lu bir anlayışla yorumlar, insanın yapısını izleyenlere yansıtırsınız. Tüm bunlardan ötürü oyunculuk bizler için anlamlı bir amaçtır da..." Sır Alan Bates 27 Aralık 2003 günü kan- serden yaşamım yitirdiğinde 69 yaşındayd].
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle