19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ARALIK 2004 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Savaş ve Kadın... Kadınlar savaşlann değil, banşın, yaratıcılığın ve anneliğin, sevginin, sevecenliğin, yuva yapmanın dişi kuşu olmak istiyor. Şemsettin ORHAN AmştırmacıYazar lk kez özel mülkiyetin ortaya çıkmasıylabirliktegörülenve kesintisiz olarak günümüze kadar süregelen savaşlarda kadın, cinsel kimliğinden dolayı hep çifte saldırryia karşı karşıya kalmıştır. O, bir yandan özel mülkiyet konumuna düşerken öte yandan kimliksizleştirilmiş, kendi cinsine ve doğasına yabancılaştırılmış, cinsel bir meta haline getirilmiş, erkeklerin cinsel arzu ve isteklerinin bir aracı olarak kullanılmıştır. Kişiliğine emperyalizmin yoz kültürü enjekte edilen günümüzün kadını bile seç eneksiz bırakılarak kendisine biçilen elbiseyi giymek zorunda bırakılmıştır. Günümüzde milyonlarca kadın ve kız çocuğu cinsel köleler haline getirilerek pazarlanırken kölelik çağdaş biçirruyle hortlatılmışnr. Savaşlar devletleri pekişurmiş, devletler savaşlan kışkırtmıştır. Devletler güçlendikçe. savaşlaryeğinleşerek daha ölümcül bir hal almıştır. Dünyadaki her üç kadından biri cinsel kimliğine karşı saldınyla karşı karşıya kahrken yetişkın kadın nüfusun yüzde 80'i fuhuş sektörünün saldınsıyla baş başa bırakılmıştır. Özellikle Asya ve Afrika ülkelerinde fuhuş sektöründe kullanılan kadınlar aynı zamanda cinsel köle durumuna getirilmiştir. Yaşanan savaşlara bakıldığında, ilkel insanın savaşçı, uygar insanınsa banşçı olduğu tezi iflas etmiştir. Ataerkil topluma geçiş sürecinde yaşanan kabile savaşlannda, taraflann en bü>rük hedefleri, karşı kabilenin doğurganlık ve bereket simgesi olarak gördüğü kadınlannı ele geçirmek olmuştur. O günden beri yaşanan savaşlarda ışgal kuvvetleri, kadınlara, kuşaktan kuşağa geçecek, silinmesi olanaksız katmerli acılar yaşatmış, yerli kadınlar üzerinde aşağılık fantezilerini tatmin etmekten büyük bir haz almışlardır. Savaş boyunca ırza geçme, kadınlara karşı politık bir kontrol yöntemi ve sistematik bir savaş stratejisi olarak görülmüş, kadınlar savaşlann yaşandığı topraklarda her türlü şiddetin, tecavüz ve tacizin kurbanı olmuştur. Günümüzün en modern ordulan bile kadınlara karşı girişilen tecavüzü bir savaş sibhı olarak kul• lanmakta; kadınlar, savaşlardaki galip kuvvetler tarafindan savaşın en önemli ganimeti olarak görülmektedir. Savaşan saldırgan ordular, uzun aylar hatta bazen yıllarca ele geçirecekleri kadınlann hayaliyle yönlendirihnektedir. Hem sonra tecavüz eylemleri, bireyi değil toplumun kökeninı ve kültürünü hedeflemektedir. Tarih boyunca kadınlara karşı tecavüzün en sistemli uygulaması Ikinci Paylaşım Savaşı'nda yaşanmış, özellikle savaşın son günlerinde kadınlara tecavüz eylemleri neredeyse olağan bu durum almıştır. Bu savaşta sadece Güneydoğu Asya'da 200 bin kadına cinsel şıddet uygulanmıştır. Berlin'de 1945 yılında bir aylık süre içinde 100 bin tecavüz olayı gerçekleşmiş, üç hafta içinde sadece Berlin'in Spandau semtinde 215 kadın intihar etmiştir. tkinci Paylaşım Savaşı'nda Mançurya ve Kore'yi işgal eden Japon ordusu, 200 bine yakın kadını köleleştirmiş, kamplara kapatılan kadınlarhem çalıştınlmış hem de sistematik olarak askerlerin tecavüzüne uğramıştır. 1937 yılında Japonya'nın, Çin'in Nanking kentini işgali sırasında bir ay içinde 20 bin kadına tecavüz edilmiştir. Nazi subaylan, başta Yahudi kadınlar olmak üzere işgal ettikleri ülkelerde tecavüz ettikleri on binlerce kadının bir kısmım seks kölesi olarak kullanmışlardır Almanlar, tecavüzü "üstun" ırklannın yayılmasını sağlayacak bir araç olarak görmüş ve kurbanlannı özenle seçmişlerdir. Kore'den sonra Vietnam'da tarihin en korkunç örneklerini sergileyen ABD askerlen, 12 yıl boyunca on binlerce Vietnamlı kadına tecavüz etmişlerdır. Aynca bu süre içinde on binlerce kadın düşük yapmış ya da çocuk aldırmak zorunda kalmıştır Vietnam'da tecavüz sonucu doğan çocuklann sayısı 38 bını aşmıştır. Tecavüz sonrası bunalıma giren ve yıllarca tedavi gören kadın sayısıysa 58 bin olmuştur. Açıkgendev Amerikalılar, Saygon kentini neredeyse açık bir genelev konumu Boğazağzı Yakınması LONDRA'DA kritik bir toplantı var bugün. IMO diye bilinen Uluslararası Denizcilik örgütü dünya denizciliğinin merkezinde. Gündem, "Türk Boğazları"; yani Istanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi'nin bütünü. Rusya'nın şikâyeti var. Neymiş, özellikle Boğaziçi'nin kuzey ve güney girişlerinde Türkiye gemileri çok bekletiyormuş. Peki, bekletmeyip de ne yapsın? Bodoslamadan bodoslamaya tokuştursun, yoğun deniz trafiğinde borda bordaya yarıştırsın ve rıhtımlara bindirtip yalıları mı yıktırsın? oğazlar'dan yılda 60 bine yakın gemi geçiyor. Bunlara, "aktif katılımcı deniz araçlan" deniyor. Bir de "pasif katılımcılar" var: Şehir hatları vapurları ve iki kıyı arasında dolaşan boyu 20 metreden küçük tekneler. Istanbul Boğazı gibi 18 mil uzunluğunda ve bazı yerlerdeki genişliği neredeyse 500 metreye kadar inen bir su yolunda bunun ne demek olduğunu ancak gemiciler bilir. Zaman zaman anaforlaşan akıntılar, hatta üç, dört yerde ters akıntı. Hele bir de, geçen irili ufaklı gemilerden bir kısmının petrol yüklü tankerier olduğunu, ham petrolden parlayıcı ince benzin çeşitlerine kadar her tüıiü akaryakıtın bu yolla taşındığını, yıllık miktann hızla 170 milyon tona doğru arttığını düşünürseniz, tehlikenin büyüklüğü kendiliğinden anlaşıhr. Yakın geçmişte yaşanan facialar bunun unutulmaz kanıtlarıdır. Böyle olduğu içindir ki, bu ülke son yıllarda konuyu başkalarının düşündüklerinden çok daha ciddi biçimde ele almıştır. "Denizde Çatışmayı önlemeye llişkin Uluslararası Sözleşme "nin rotalandırma kurallarına uygun "trafik ayrım düzenleri" koymakla başlayıp VTS denen son derece pahalı bir elektronik seyir denetimi kurmaya kadar. Bu sistem, gemilerin boyuna, tonajına ve taşıdığı yüke göre değişen bir dizi rapor düzenine uymayı gerektiriyor. örneğin, boylan 200300 metre arasında ve su çekimleri 15 metreden fazla olan gemiler geçişten en az 72 saat önceden ilk raporiarını verip bulundukları mevkii, boğaza giriş zamanlarını, boy ve enlerini, yük cinsini, acente kimliğini ve başka özellikleri bildirmek zorundadırlar. Bu ve daha sonraki raporiara göre önlemler alınıp geçişler düzenlenecek, hatta belirli boyutları aşan gemiler için Boğaz iki ucundan trafiğe kapatılıp güvenli geçiş sağlanacaktır. Beklemelere yol açan, bu düzenleme ve sıralama zorunluluklarıdır. Ya da gerekli raporlan vaktinde vermemiş olmak. I B na getirmişlerdir. Bunun sonucunda Saygon'dan Uzakdoğu'ya bir fuhuş dalgası yayılmıştır. Bugün Tayland, Laos ve Filipinler'deki fuhuş sektörü, ABD ordusunun eseridir. 1971 yılında Batı Pakistan'ın Bengal eyaleti olarak nitelendirilen Bangladeş'in bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Pakistan güçleriyle Bangladeşliler arasında başlayan savaşta, dokuz ayda 3 milyon kişi ölmüş ve 10 milyon kişi sığınıcı (mülteci) konumuna düşmüştür. Bu süre içinde tecavüze uğrayan kadm sayısı tam 400 bin olmuştur. Tecavüze uğrayan kadınlann büyük bir bölümünü Müslüman Bengal kadrnlan oluştururken Hıristiyan ve Hindu kadınlan da tecavüzden paylanna düşeni almışlardır. 19911992 yıllannda ülkelerindeki açlık ve savaştan kaçan 300 bin Somalilinin arasındaki kadın nüfusun çoğunluğu Kenya'daki mülteci kamplannda tecavüze uğramıştır Tecavüze uğrayanlar arasında 4 yaşındaki kız çocuklannın bile bulunduğu resmı kayıtlara geçmiştir. Bosna'da Nisan 1992'de başlayıp 1995 'in bahanna kadar süren iç savaş boyunca Sırplar tarafindan tarihte eşine az rastlanır bir vahşet sergilenmiştir. Bosnalı Sırp birlikler tarafindan özellikle Müslüman kadınlar hedef seçilerek 50 bine yakın kadına tecavüz edilmiştir. Savaşın başlamasından iki yıl sonra "etnik kirülik'" yaratmayı amaçlayan Sırp askerleri, Müslüman kadınlan, kırsal bölgelerde kamplara kapatmışlar, bu kamplarda kadınlar gebe kalıncaya kadar kendilerine defalarca tecavüz edilmiştir. Kadınlar tecavüz kamplannda ancak gebeliğin yedinci ayına girmelennin ardından serbest bırakılmışlardır. Böylece tecavüze uğrayan kadınlar, doğurmak suretiyle "etnik Idriiliğe'" vesile olmuşlardır. Savaş Suçlan Mahkemesi'ndeki ifadelere göre, tecavüz kamplanndan geçen Bosnalı kadın sayısı en az 7 bin olmuştur Daha sonra Kosova'da benzer vahşet sahneleri yaşanmıştır. Uluslararası Savaş Suçlan Mahkemesi'nde Sırplann uyguladığı zulmün boyutlan gözler önüne senlmıştır. Örneğin 46 yaşındakı Bosnalı Müslüman Sulejman Besk'ın ıfadesıne göre, bir gün Dusan TadSc adlı Çetnik, bir Müslüman kadının yanına gitmiş ve önce bağırarak ona kocasının nerede olduğunu sormuştur. Daha sonra kadına soyunmasını, yoksa öleceğını söylemiş, kadın da namlu tehdidi alhnda bir yandan ağlayarak soyunmaya başlamış. Ancak bir dakika geçmeden Tadic tarafindan kafasından vurularak öldürülmüştür. Aynı Çetnik, birkaç dakika sonra kadmın az ilerde ellerinden bağlı olan oğlunu ahp getirerek ona öldürülmüş olan annesine tecavüz etmesini emretmiştir. Genç Müslümanın bu tehdide yürekleri parçalayan bir çığhkla yamt vermesi üzerine kendisi de Dusan Tadic tarafindan vunılmuştur İnsan haklan savunucusu Uluslararası AfÖrgütü'ne göre, Kosova'dakı Birleşmiş Milletler ve NATO personelinin varlığı, kadınlann seks ticaretine sürüklenmesini önlemek bir yana, körüklemiştir. Sonuc Bosna'da, Ruanda'da, Kongo'da daha pek çok savaş, iç savaş vahşetı, kadına tecavüz vahşetine dönüşmüştür. Son günlerde Irak'ın Ebu Garib Cezaevi'nden gönderilen Nur imzalı bir mektupta, "Amerikalı askerier bana tecavüz edip hamiJe bırakn. Benhn gibi aynı durumda olan başka kadınlar da var. Direnişçüere yalvanyorum, lütfen bizi bu utançtan kurtann ve öldürün" denilmektedir. tkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyada yıkımlarla dolu 150'den fazla savaşuı yaşandığı düşünüldüğünde, kadınlann dramı daha iyi anlaşılıyor. Çünkü doğurganlığın ve yaratmamn asli öznesi olan kadın, bu yıkımlann en baştaki mağduru oluyor. Ne var ki savaşlarda maruz kaldıklan tecavüz sonucu 'nefrrt'in çocuklannı doğuran kadınlann çığhğmı duyan olmuyor ve eskil (antık) çağdan beri kadının bedeni, her savaşın üzerinde cereyan ettiği savaş toprağını andınyor. Savaş galiplerinin, yenilen tarafin kadınlan üzerinde hak sahibi olması, ilkçağlardan beri devam ediyor. Oysa analar, ayaklannın altındakı cenneti değil, yeryüzündeki cenneti istiyor. Günümüzde bile uluslararası toplumun duyarsızlığı göz önüne alındığında, yaşamlannın her anı. olağanüstü acılarla örülmüş kadınlara karşı girişilen tecavüz, neredeyse "mazur" göriilen bir insanlık suçu olma özelliğinı koruyor ve tannçalardan yükselen acı çığlıklan ne yazık ki uluslararası toplum duymazlıktan gelıyor. Kadınlar savaşlann değil, banşın, yaratıcılığın ve anneliğin, sevginin, sevecenliğin, yuva yapmanın dişi kuşu olmak istiyor. CUMHURİYETTEN OKURLARA Manşetlerimiz ve Strateji 17 Aralık'a az bir süre kaldı. AvrupaBirliği'ninkoşullannı aylar öncesindenve sıkça yazdık. Cumhuriyet okurlan konuyu detaylanyla biliyor. AB'nin taleplerini okurlanmıza aktarırken önyargısız, objektif ve somut verilere dayanarak haberleştirdik. Cumhuriyet'i bu haberlerinden ötürü eleştiren çevreler, bugün "ağır koşullar"dan söz eder hale geldiler. Bu da, Cumhuriyet'in daima güvenilir gazete olmasının ayncalığını gösterir. ••• Brüksel muhabirimiz Elçin Poyrazlar'ın "Ağır Kıbns koşulu" başlıklı manşet haberi yine yalnızca Cumhuriyet'te yer aldı. (30 Kasım Salı) Haberde özetle AB Dönem Başkanı Hollanda'nın hazırtadığı ve 17 Aralık doruğunun gündemini oluşturacak taslak belgede, Türkıye'nin üyelik müzakerelerine başlayabilmesi için, Güney Kıbns'ın tanınması önkoşulu yer alıyordu. Dikkat ederseniz bu haberin ardından Güney Kıbns'ın tanınması gündemin ilk sıralarına yükseldi. ••• Geçen haftaki gazetemize bakıldığında, AB haberierinin yanı sıra ABD'nin Irak katliamı nedeniyle Türkiye ile ilişkilerini gerginleştirmesinin de manşetimizde yer aldığı görülür. Karşılıklı "soykınm" restine dönüşen gerginlik kamuoyuna yansıdı. (29 Kasım Pazartesi) • •• "Kimsede olmayan yeni bir atom silahı yaptık" açıklamasıyla dikkatleri çeken Rusya Devlet Başkanı Putin, ertelenen Türkiye ziyaretini dün gerçekleştirdi. Dünyanın gözü Putin'in Ankara temaslannda. 23 sayıdır her pazartesi günü ücretsiz olarak yayımladığımız Strateji dergimiz Rusya konusunu ağıriıklı olarak ele aldı. Bu hafta dergimizde özel bir dosya açtık: Türkiye madenleri. Dosyada madenlerimize ilişkin kapsamlı bir araştırma ve harita yer alıyor. 48 sayfalık Strateji dergimiz bir yeniliği de gerçekleştirmiş oldu. • •• Bilkent Üniversitesi öğretim Üyesi, Ekonomist Prof. Dr. Erinç YekJan Cumhuriyet ailesine katıldı. Yeldan, herçarşamba "Ekonomi Politik" adlı köşesiyle okurlarımızla buluşacak. İyi haftalar. İBRAHtM YILDIZ E lbet Boğaz ağzında sıra beklerken ağır yol seyirle dolaşıp durmak ve hele denizli havalarda saatlerce ve belki günlerce sallanmak hoş şey değildir. Ama, bütün bunların hem gemilerdekilerin hem de kıyılardakilerin can ve mal güvenliği için yapıldığını bile bile Londra'lara kadar şikâyetçi olmak, doğrusu bu ya, pek de denizciliğe ve komşuluğa yakışan bir tutum sayılmaz. Prof. Dr. Alemdaroğlu'nun Ardından... Sen olmasaydın kdımı ekrana yazamayacaktım. ^.ıgârenk resimler yapamayacaktım. Kitap kurdu olamayacaktım. Yeteneklerimi keşfedemeyecektim. Soru sormayı bilmediğim için. cevap alamayacaktım. Prof. Bayram ÖZTÜRK lüögretim üyest E ski Istanbul Ünıversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr KemaJ Akmdaroğhı Akmdaroğhı ' üniversitenin bir dönemine damgasını vurdu. Kamuoyunda eleştirilere uğradı, düşman kazandı, hakkında eleştiriler çıktı. Rektörlük yapnğı üniversitede haksız bir şekilde de hiçbir savunma hakkı verilmeden görevinden alındı. Bu, üniversitede çalışan öğretim üyeleri arasında tepki yarattı, bu tepkilerini de dekanlar ve senatörler üniversite yönetim kurulundan birkaç istisna dışında istifa ederek yerine getirdiler. Bu çok doğru bir davranıştı. Sonra, yeni vekil rektörün başanh çabası ve basireti, Prof. Alemdaroğlu'nun devlet görevindeki devamlılık anlayışıyla birleşerek görevlerine tekrar devam ettiler. Ama ne olursa olsun, artık bir dönem bitti. Öğrenci sayısı. çalışmalan, gelenekleri ve ilk üniversite olması özelliği nedeniyle bir transatlantiğe benzeyen üniversitemizi yeni bir kaptan açık denizlerden, futınah sulardan sakin bir limana yanaştırmak için çaba gösteriyor. Kendisine ve yardımcılanna başanlar diliyonım. Görünen o ki büyük bir sorumluluk bilinci içinde de çalışıyor. Sayın Alemdaroğlu, sabah 6.30'da üniversiteye gelen bir rektördü ve 24 saat üniversitede ıbadet eder gibi çalışırdı. Titiz ve mükemmeliyetçiydi. Üniversite öğretim üyelerinin çoğuna ismiyle hitap eder, onlan tamrdı. Bazı arkadaşlar bunun bir meziyet olmadığını belirtseler de 100 kişiyle çalışan bazı vakıf üniversitelerindeki hocalann rektörü veya rektörün de hocalan tammadığım biliyoruz. Aynntılara önem verirdi, üniversiteyi cumhuriyetin kuruluş yıllanndaki yaklaşımla düşünür, açılış etkinlikleri, 29 Ekim. 10 Kasım, 18 Mart ve mezuniyet günü gibi tarihlerin kutlamalannm başanh olması için özel çaba sarf ederdi. Üniversitede Cumartesi Toplantılannı başlatan, üniversiteyi halka açmak için çaba sarf eden oydu. Ama üniversitenin iç dinamikleri zayıftı. Kısa zamanda bu kadar çalışma yapması, işlerin tek elde toplanması, üniversitede çalışan öğretim üyelerinin bir kısmının bu konulardaki isteksizliği ve herkesin kendi başına buyruk olma anlayışı nedeniyle önce üniversite içinde sonra da dışanda çok düşman kazandı. Rektörlük yaptığı dönemin koşullan da zordu. Büyük bir deprem sonrası üniversıtenin yaralarmı sanna çabası işleri zorlaştınyordu. Sonra 2001 ıktısadı krizi geldi, üniversitede araştınna bütçesine hükümetin el koyması, bitmez tükenmez türban tarhşmalan ve dönemin hükümetinin kararsız ve ikircikli tavn.. bunlann üniversiteye yansıması Sayın Alemdaroğlu'nun dezavantajlanydı. Buna rağmen üniversite kendi yağıyla kavrulmaya çahştı. Kıt imkânlannı iyi kullandı. Kim seye yalvarmadan deprem tamirah, inşaat işleri bitirildi. Sosyal tesisler verimli çalıştınldı, Akademik vükseltmelerde standart sağlandı. üniversitenin yurtdışındaki binalanna sahip çıkıldı. Bilimsel yayın sayısında büyük ilerlemeler görüldü. Üniversiteye yeni bir kimlik kazandınlmaya çahşıldı Ama, büyük başanlann yamnda hatalar da yapıldı. Idari açıdan Avcılar yerleşkesi için bir yardımcı atanmadı. Bütün işler rektörlükte toplandı ve dekanlıklar etkisiz hale geldi. Sayın Alemdaroğlu bir liderdi, ama kendisine yapılan eleştirileri ciddiye almadı. Üniversitenin hedeflerini katılımcı bir anlayışla tartışmaya açmadı. Farklı renklere ve düşüncelerepekdeğervermezdi. Oysa üniversite farkh düşünceleri banndırdığında üniversite olurdu. Kendisine katılmadığım konulan makamında söyledıgım zaman tatsız tartışmalar yaptığımız oldu. Belki üslubumu sevmezdi. Ama nezaketini bozmazdı. Seçim bildirilerinde dekanlıklar için eğilim yoklamasıseçim derken daha sonra (nedenini hâlâ bilmediğim) son dönemlerde seçim yapmadı. Oysa bu çok önemli konuydu. Üniversite yönetim kumllan da konulann enine boyuna tartışılacağı yer olmaktan çıkmışu; üniversitenin geleceği için konulan hedefleri sadece kendisi biliyordu ve bu konuda kurduğu komisyonlar da sadece kâğıtta kaldı. Oysaki üniversitede dünyadaki bilimsel geÜşmelerin takip edilmesi ve bir yön belirlenmesi son derece önemliydi. Diğer üniversitelerden güçlü ve zayıf yanlanmız, uzmanlaşma konusundaki politikalanmız hiç tartışılmadı. Belli dallardaki zayıflığınuz ve bunlara karşı neler yapabileceğimizi de irdelemedik. Fakülte ziyaretleri sırasmdaki gereksiz gerginlikler ve tartışmalar ise uzun süre hafızalanmızda kalacak. Umanm bundan sonraki rektör bunlardan ders çıkaracak, geri kalmış ülkelerde kolay ohnayan özgür ve bağımsız üniversite amacına bir adım daha yaklaşılacaktır. Ben, Sayın Alemdaroğlu'yla çalışmaktan çoğu kez zevk duydum. Kendisine ve yardımcılanna üniversiterruze yaptıklan hizmet için teşekkür ediyorum. Yeni rektörden onun bıraktığı bayrağı daha yukan çıkannası için çaba sarf etmesini bekliyorum. Artık çıta yüksek, özellikle büim için ne yapacağını açıklamasını ve öğretim üyelerimizin buna göre seçimlerini yapmasını bekliyorum. manıyorum ki, bu üniversitenin mensuplan en iyi karan vererek bu sınavı da başanyla vereceklerdir. Ne olursa olsun, Prof. Alemdaroğlu zor bir dönemde önemli işler yapü. Güle güle sevgili hocam, Trabzonlu delikanlı, yolun açık olsun. Sizi özleyeceğiz. 1 31 Arahk 2004 Karma Resim Seramik Sergisi Yeni yıl münasebetıyle yakmlanna, değerli müşterilerine, nitelikli armağan vermekten mutlu olacaklara çok uygun fiyatlı sanat eserleri Nüztıotiye Cd. No.36 BEŞİKTAŞ İSTANBUL T«l: 227 03 28 227 86 40 Sayı: 200276 Esas 20O4'283 Karar Davacı Nur Söylemez vekilı tarafindan davalı V. Gökhan Avadan aleyhine açılan nafaka davasının mahkememizde venlen karan gereğınce, Davacının davasının kabulüne karar venlerek 200. 000.000.TL. ıştrrak nafakasttun dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlıkte davalı Veysel Gökhan Avadan'dan alınarak küçük müşterek çocuğa harcanmak üzere davacıya verilmesine karar verildiğı ilanen teblig olunur. 24.11.2004 Basın: 55496 KARAMÜRSEL ASIİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN A Dosya No: 2004/974 Tal. Bir borçtan dolayı rehinli bulunan ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazıh mallar satışa çıkanlmıştır. Birinci arttırma 17/12/2004 günü saat 11.0011.10 arası ELmadağ Cad. Şan Otoparkı Şişlilstanbul adresınde yapılacak ve o gün kıymetlerinin yüzde 60'ına istekli bulunmadığı takdirde 22'12' 2004 günü aynı yer ve saatte 2. arttırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde kırkını bulması ve satış isteyenın alacağına rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasuun ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma masraflannı geçmesinin şart olduğu, marhunun satış bedeli üzennden KDV'nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukanda yazıh dosya numarasıyla dairemize başvunnalan ılan olunur. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takıp sonucu satıştır. Muhammen krymeti Hra: 15. 000.000.000.TL. Adedi: 1 Cinsi (Mahiyeti v« önemli nitelikkri): 34 ZE 3988 plaka numaralı 2000 model. Ford Focus Ghıa SD 1.6 marka kırmızı renkli araç. Basın: 55594 ŞİŞLİ1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN MENKUL AÇIK AKITIRMA İLANI On yıldıryüz binlerce çocuğumuza eğitim desteği veren binterce gönüllümüze sonsuz teşekkürter. Cumhurryef Ga2e^es''n^^ kotkib www.Mgv.0r9 (0216! 492 32 3J Dünya Gönüllüler Günü'nüz kutlu olsun. Esas No: 2003 1048 Müteveffa Mehran Dellekoğlu hakkında mahkememizde yapılan yargüamada verilen ara karan uyannca; mirasçı Zemin Kazancı'nın belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelip vasiyetnameye karşı dıyeceklerinızi bildümeniz, duruşmaya gelmediğıniz takdirde vasiyetnameyi kabul etmiş sayılacağınız, aksi halde ilanın yapıldığı tarihten 1 aylık süre içerisinde vasiyetnamenin iptali davası açıp dosya numarasını mahkememize bildirmeniz ilan olunur. 24.11. 2004 Duruşma günü: 17.02.2005 Basın: 55547 BAKIRKOY 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle