19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
K*SIM 2004ÇARŞAMEA CUMHURİYET SAYFA Toplumsalfaaliyetler analiz edildiğinde, demokrasi ile çoksesli müzik arasında anlamlı bir ilişkikurmak mümkünKlasikBaü müziğinde evrensellikAYTAÇYALMAN Eski Kara Kuwetleri Komutam E. Org. -1- B azı gazete ve dergilerde yazıldığı üzere, 45 yıldır amatör bir anlayışla klasik Batı müziğiyle ilgılendiğim, birçok müzikseverin malumudur. Emekli olduktan sonra, müzıkle ılgili kitaplan daha detayh okuma ve inceleme imkânı buldum. Bu meyanda okurken aldığım notlan derİeyerek konuyla ilgileneceğini ümit ettığım müzik dostlarının bilgi ve ıstifadesıne sunmak, onlarla bu bilgileri paylaşmak ihtiyacı hissettim. Ancak makaleyı yazarken konunun uzmanlannın yanında haddini aşan bir amatör olarak yazmamın uygun olup olmayacağını da çok düşündüm. Amatör de olsa 45 yılını müzik üe yaşamış ve gönül vermiş bir dinleyici penceresinden (müzikte bireysel gelişim, ulusal mîizik anlayışı ve evrensel müzik) konulann nasıl görüldüğünü yazmaya karar verdim. Yararlı olması temennısiyle bilgi ve duygulanmı sizlerle paylaşmak istedim. tnsanlann, toplumlann, daha açık bir ifadeyle uluslann tarih sahnesinde var olmalannın kuşkusuz temel şartı; dil birliği, ulusal bilinç ve kültürdür. Müzik, kültür birliginin temel unsurudur, amalgamıdır. Insan ruhunu direkt etkilemesi itibarıyla müzik her şeyin özü ve öncüsüdür. Ondaki yozlaşma bütün toplumsal yaşamı etkiler. Insanlık tarihinde bütün kültürel hareketler, bireyler ve onlann ortak çabasıyla gelişmiştir. Toplumsal faaliyetler derinliğine analiz edildiğinde, demokrasi ile çoksesli müzik arasında anlamlı bir ilişki kurmamız mümkündür. Çünkü çoksesli müzik ile düşünceye dinamizm kazandınlmıştır. Çoksesli müziğin geniş halk kitlelen arasında benımsenmesi ancak insan haklanna saygıyla mümkün olabilmiştir. ikl eğllim Her alanda olduğu gibi, dünya müzik tarihine de iki egilim egemendir. Bir taraftan geleneksel, mevcut değerleri savunan düşünce, diğer taraftan yeni kurallar ve normlar getiren yenilikçi düşünce. Bu iki düşünce de kuşkusuz geçerlidir. Çünkü bu bir süreci ifade eder ve biri diğerinin varlık nedenidir. Türkiye'nin Cumhuriyet öncesinden başlayan çoksesli müzik arayışları, içinde bulunulan zaman ve şartlara göre, farklı bir yapı göstermiştir. Bugün özgür akla ve bilimsel bilgiye sahip ve saygılı olanlar, ihtiyaç duyulan bireysel şuur ve ulusal düşünceye ve nihayet evrimsel değerlere sahip sanatçı, yorumcu olabilmektedir. Bir müzik yeteneğinin şekillenmesinde bireysel bilinç kuşkusuz çok önemlidir. Bireyselleşme, bilinçlenme ile oluşur. Bilüıçlenme ise insan aklının ve insan olma onurunun vicdanlarda gelişmesi, yücelmesi ve özgürleşmesidir. Atatürk çoksesli müziğin bir topluma nasıl dinamizm getirebileceğini, Balkan Savaşı'ndaki yenilgiyi, operanın olmayışına indirgeyecek ölçüde biliyor, bu yüzden de müzik devrimini, yaptığı bütün devrimlerin özü sayıyordu. (Bu konunun detaylannı müteakip bölümlerde açıklıyorum.) Ulusal müziğin sağlam bir zemtnde geHşmesi 1945 yılında Almanya teslim olduktan sonra bir Amerikah generalin "Bütün kenüeriniz yerie bir oldu, şimdi ne yapacaksuuz?" tarzı sorusuna Adenauer, "Goethe ve Beethoven ik ayakta kalacağız'' yanıtını vermişti. Kuşkusuz uluslan yaratan, geliştiren, alnında ilk önce ışığı gören ve halkına önderlik eden, sanatçılardır. Kendi tarihimizi özellikle yakın geçmişimizi bu açıdan sorgulamak mecburiyetinde olduğumuzu herkes kabul edecektir. Ünlü Finli besteci Jean Sibeüus gelenekçi bir uslup içinde çahşmalarını sürdürmüş. ancak Rus işgali altmdaki Finlandiya'nın bağımsızlık savaşında başta 'Finlandiya' isimli senfonik şiiri olmak üzere vatanseverlik duygulannı coşturan birçok eseriyle anlamlı katkı ve hizmetlerde bulunmuştur. Finlilerin 'Sibetius'u sevdiği, onunla gurur duyduğu gibi, bizim de müziğimize özel ve anlamlı değerler kazandıran ve 'Türk Beşkri' olarak anılan insanlanmıza sahip çıkmamız, onlann eserlerini ulusumuza F Rossini'nin 'Italya'da bir Türk' adlı yapıtı istanbul Devlet Opera ve Balesi'nde 2000 yılında sergilenmişti. ransız ve Alman kompozitörler, ulusal kimliklerinin bu ölçüt ve normlara katılması yoluyla kendi özgün müziklerine ulaşmışlardır. Bugün evrensel müzik olarak kabul gören çoksesli müzik böyle gelişmiştir. 17. yüzyılm son yirmi yılmda, siyasi ve askeri alanda güçlü olan Osmanlı İmparatorluğu kültürel alanda da Batı'yı ciddi anlamda etkilemiştir. Avrupa'da 'Osmanlı'izleri Avrupa'da Türk müziğinin popüler olmasının öncüsü Mozart'tır. tanıtmamız ve sevdirmemiz hayati önemde bir konudur. Bu konuda çok ciddi çalışmalar yapan yorumculanmızı sevgi ve takdir duygulanmla anmak istiyorum. (Tarafımdan bilinen bu değerli yorumculanmızı, bir ayınm yapmamak için ismen yazmıyorum.) Rusya'nın, Napobyon'a karşı verdiği savaşlar, Rusya'da yurtseverliğin doğmasına, ulusal bilincin gelişmesine ve buna bağlı O rtaçağ sonlanna doğru îtalya'da başlayan ve gelişen çoksesli müzik içerisinde, Fransız ve Alman kompozitörler, ulusal kimliklerinin bu ölçüt ve normlara katılması yoluyla kendi özgün müziklerine ulaşmışlardır. Bugün evrensel müzik olarak kabul gören çoksesli müzik böyle gelişmiştir. 17. yüzyüın son yirmi yılında, siyasi ve askeri alanda güçlü olan Osmanlı tmparatorluğu kültürel alanda da Batı'yı ciddi anlamda etkilemiştir. Bu konuda değerli müzikolog ve müzik eleştirmeni EvinByasoğlu Hanımefendi'nin 8 Ağustos 2001 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan konuyla ilgili yazısından bir bölümü müsaadesi ile sizlere tekrar nakletmek istiyorum. "îkinci Vîyana kuşatmasından sonra, başta Viyana otanak üzere tüm Avrupa'da bir Türkomanya yaşarur; Ispanya ve tngtttere'ye dekuzanan bu akımdan; kahveden lokuma, günlük gösterilebilecek birçok besteci vardır. Özellikle Şostakoviç 1941'de Nazilerin Leningrad'ı kuşattıklan srrada bestelediği 7'nci senfoniyle yurtseverliğin sembolü olmuş ve halkına moral vermiştir. Muhakkak ki, bu besteciler, kendi halk türkülerinden ve danslanndan yola çıkarak ulusal coşku ve toplumsal duygulann coştuğu dönemlerde, bugün büyük bir beğeniyle dinlediğimiz eserleri giysilerden maskeli bakriara kadar etküenir. Yüzkrce sahne yapıtı ortaya çıkar bu etkiden. Hatta Bach'ın Kabve Kantatında bile işknen kahve içme konusu bu etkinin uzanûsıdır. 18. yüzyılda yazüan Türk isimli yapıüardan bazüan da böyle örnekknebüir: Beethoven de etkllendl G. F. Handel'in Timur operasL, Antonio Vivaldi'nin Beyaat operası ve Jean Philippe Rameau'nun Zarif Hindistan balesindeki naâk Türk sahnesi, J. Adolph Hasse'nin Süleyman operası, WıDibatö Ghıck'ün Kadinın Fendi Kadm Yendi ve Iphigerrie Kınm'da adb operaîan ile F. Joseph Haydn'ın Sımyacı, Beklenmeyen Karşılaşma ve Askeri Senfoni gibi eserleri de yukandaki örnekleri destekkyen yapıüaroandır. Avrupa'da Türk müziğiıün popüler olmasının başhca öncüsü daha önemli çahşmalarla çağdaş dünyanvn aranan ve vazgeçilmez bir üyesi olabileceğimize olan inancımı özellikle belirtmek istiyorum. Yöresel ve bölgesel nitelik ve değerlerle başlayan çoksesli müzik çalışmalan, başka ülkelerde, istek ve arzu ile dinlenebiliyor ise o eser kendi folklorik anlatımının üstünde bir renk kazanmıştır. Mozart'tır. Beethoven 1812'deki Atina harabekrinde zincire vurulmuş dervişlerin korosu ve 'sema"yı çağnşüran danslannda Türk karakterinden esinlenirken Mozart'uı izlevicisi obnuştur. v Wellington'ın Zaferi' başhkb senfonik yapıürun gerisindeki kahramanca ortamı yaşatmakiçin mehter çalgdannı kuOanır. 9. Senfoni'nin finalinde doruğa tırmanan ısrarh ritim dokusunda Mirma çalgdannın görkemfi yüksehşi Türkmüziğiıün vurgusal niteligindedir. 19. >^z>ildaki 'Türk' konulu opera ve balelerden bazdan şöyk sıralanabilir: Carl Maria von Weber'in Ebu Hasan operası, G. Rossini'nin Italya'da Bir Türk operası, n. Mehmet operası, G. Verdi'nin Attüa operası, G. Bizet'nin Cemile operasL Yirmınci yüzyüın başlannda ise B. Asafiev'in Bahçesaray balesi, Leo Fall'm İstanbul Gülü opereti ve Seymour'un Paşanın Bahçesi balesi sayüabifir.'" nsanların, toplumlann, daha açık bir ifade ile uluslann tarih sahnesinde var olmalannın kuşkusuz temel şartı; dil birliği, ulusal bilinç ve kültürdür, Müzik, kültür birliginin temel unsurudur, amalgamıdır. İnsan ruhunu direkt etkilemesi itibarıyla müzik her şeyin özü ve öncüsüdür. Ondaki yozlaşma bütün toplumsal yaşamı etkiler. olarak hem edebiyat, hem de müzikte dev yazar ve kompozitörlerin yetişmesine neden olmuştur. Diğer taraftan, Napolyon'a savaşlarda yenik düşen Avrupalı uluslann benliklerinde uyanan toplumsal bilincin etkisiyle her besteci kendi ulusunun müzikal duygu ve anlayışını ifade eden eserler yaratmıştır. Yurtseverllğln sembolü Smetana, Chopin, gibi bu konuda örnek yazmışlardır. Bugün içinde bulunduğumuz şartlar tahlil edilirse ulusal değerlerden ve folklorik zenginliklerimizden yola çıkarak, ulusal duruşumuzu ve güzelliklerimizi evTensel bir çerçe\eye oturtmamızın mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. Bu değerleri gönlünde hisseden ve bunlan küresel anlamda değerlendiren birçok sanatçımız ve yorumcumuz var. Onlan içtenlikle kutluyorum. Ancak bu çahşmalann yeterli olmadığını daha derin Daha açık bir ifadeyle evrenselleşebüiyor demektir. Bugün klasik Batı müziği olarak dinlediğimiz müzik modlannın, ilk çağdan itibaren başta Anadolu olmak üzere, Mezopotamya'da yaşayan halklardan kaynaklandığrnı birçok bilimsel eserden öğreniyoruz. Atatürk; müzik devrimini, bir ulusun değişiminin temeli kabul ederdi. Atatürk 1934 yılında, "Bir ulusun değişim ölcüsü, musıki değişikliğine, Türk ulusal nıusıkisini geüştirip evTensel müzikteki yerini alması\ la mümkündür" demekle bu konuda da anlamlı bir hedef göstermiştir. Dünyanın birçok ülkesindeki önemli besteciler, kendi ulusunun halk şarkılanru alıp çoksesli olarak seslendirmiş ve kendi özüne uygun bir değer yaratmıştır. Ancak Anadolu'daki ulusal deyiş ve söyleyişlerin yeterince toplarup değerlendiriknediğini konunun uzmanlanndan öğreniyoruz. Ulusal bir ruh Gerçekten bin yıl önce geldiğimiz Anadolu'nun kültürüne gerçek anlamda sahip çıktığımızı, bu topraklarda bizden önce yaşayan medeniyetlerin kültür değerlerini yeterince özümsediğimizi söylemek mümkün değildir. Bu nedenle güzel yurdumuzun dört bir köşesindeki çok zengin kültür değerlerini, evrensel normlarda birbirine bağlayarak ulusal bir ruh yaratmamızın mümkün olabileceğini düşünüyorum. Oysaki halkımız tüm yaşamını, türkü şarkı ve danslanna yansıtmıştır. Ulvi Cemal Erkin'in Köçekçe'si folklorumuzun son derece canh ve evrensel olmuş bir eseridir. Bartok ve Ravel de kendi folklorik değerlerini evTensel müziğe bu yolla kazandırmışlardır. Yarın. Türk müzik devrlml
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle