Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 KASIM 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
f22
W Arafat zehirlennûş...
3 Doğrudur. hep zehir
E gibi konuşuyordu!
Eektronik posta: denizsomecumhuriyetcom.tr Tel; 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97
- Coca Cola borsaya
giriyormuş...
"Sıcak paravla iciniz!"
SSKSSK'nin Üsküdar'da
deniz kıyısındaki
misafirtıanesinde
düzenlenen
toplantılarda Kuran
okunduğunu ve iftar
yemeklerine SSK
personeliyle ilgisi
olmayan gruplar
halinde kara çarşaflı
kadınlann katldığını
biliyor musunuz?
Chevrolet m
Bir okur, Doğu j
Perinçek'in niye
Amerikan malı Chevrolet
otomobil kullandığını
soruyordu; Işçi
Partisi'nden açıklama
geldi.
Cumhurbaşkanlığı'ndan
satışa çıkanlan
Chevrolet marka iki
otomobil, zırhlı olduklan
için parti tarafından
alınmış ve güvenlik
amacıyla genel başkanın
kullanımına verilmiş.
ıllar önce yazdığı "Osmanlı Kimliği" kitabın-
da Prof. Dr. Taner Timur, "Osmanlı dünya
görüşünde 'ırk' ve 'ulus' kavramlan yoktu"
diyor ve şöyle devam ediyor: "Osmanlılarda
tarih anlayışı, silsilenameler şeklinde hikâye edilen
kutsa) birtarihti. Bu anlayış içinde secerelerini hazre-
ti Nuh'un oğlu Yasef'e kadargötürüyorlardı. Modern
çağlann ırk ve ulus tartışmalan içinde hazreti Nuh'un
üç oğlu, ayn üç ırkın atalan haline geldiler. Ham si-
yahları, Sam semitleri, Yasef ise beyazlan temsil ed-
er oldular. Böylece Osmanlılar, adeta farkına varma-
dan, kendilerini Batılılarla birleştirmişlerdir."
Peki, Osmanh'da "Türk" neydi?
"Türk'ün sıfatı, daha çok köylüler ve Türkmen aşi-
retleri için kullanılan ve çoğu kez yanına 'kaba', 'ca-
hil' gibi küçültücü sözcükler ilave edilen bir sıfattı.
Hıristiyan ve Yahudi toplumlan için kullanılan 'millet'
kelimesi ise, modern ulus anlamına değil, dini ce-
maatanlamınageliyordu... Osmanlılarda'kimlikso-
Kimlik
runu'nun ortaya çıkışı, 18. yüzyıl sonlanndan itiba-
ren Osmanlı düzeninin variığını devam ettirebilmek-
te karşılaştığı ciddi sorunlarla ilgilidir. Osmanlılann
savaşlarda yenilmeye ve bağımsızlığını kaybetme-
ye başlamalanyla gayrimüslim halklar Batı'daki ulu-
sal hareketlerin etkisiyle kıpırdamaya başlamışlardı."
Işte bu süreçte Osmanlı da kendine bir etnik kö-
ken aramaya başlıyor ama geçmiş olsun!
Taner Timur: "Batı kendi uygariığına evrensel bir
nitelik veren değerleri yaratırken 'Doğu'yu da yarat-
tı. Başka bir deyişle kendisini, antinomik bir şekilde
'Doğu'ya göre tanımladı. Bu şekilde 'Batı' üstün bir
değer olurken, 'Doğu' da giderek küçültücü ve hor-
layıcı birsrfat haline gelmeyebaşladı... Batı, Islam'ın
başlıca temsilcisi olarak Türk'ü gördü. Türk'ün Ba-
tı gözünde Islam'ın ve giderek Doğu'nun temsilcisi
oluşu esas itibariyle Osmanlı devrinde ve Istanbul'un
fethinden sonra gerçekleşti. Bu şekilde Türk, yüz-
yıllar boyunca Batılı saraylara korku ve endişe sa-
lan birgüçoldu...
Batı, Türk'ü incelemeye ve tanımaya değer bir
düşman olarak gördü. Osmanlı, Batı'yı yüzyıllar bo-
yunca küçümserken ve onun ne dilini, ne örf ve
âdetlerini ve ne de siyasal sistemini incelemeye ge-
rek duymazken, Batı Türk'ü heryönüyle inceledi ve
bir Türk imajı' yarattı... Osmanlılann 19. yüzyılda
geleneksel kültürlerinin artık pratik sorunlan çöze-
mez hale geldiğini iyice anlamaya başladıklan bir sı-
rada, Batı'da da Türk imajı' uygaıiığa ve özgürlüğe
ters düşen, olumsuz bir içerik kazanmaya başla-
mıştı."
Günümüzde pişirilen "Türkiyeli" kimliğinin Avru-
pa'da yüzyıllar önce hazırlandığını anlamak için illa
"Batılı" olmak mı gerekiyor!
Cıkış
Akif Kökçe:
"Burası Türktye
buradan çıkış yok, diye
bağınyoruz ama
hortumcular, katiller;
renk renk pasaportlaria,
ellerini kollarını sallaya
sallaya çıktıklanna
göre; burası Türkiye
buradan çıkış çok!"
SESSİZSEDASIZ(I) Etnik kimlik karın doyurmuyor!
Kültür ve Sanat Emekçileri Sendi-
kası Genel Merkez Yönetim Kurulu
adına Genel Başkan Bilal Şimşir, Tür-
kiye'de etnik kökene dayalı olarak ya-
ratılmak istenen "Türkiyelilik" kimliği-
ni değerlendiriyor:
"Emperyalist yapılanmanın ülkemi-
ze dayattığı sözde demokratikleşme
paketleri; özelde emekçileri genelde
daha yoksul halk kitlelerini daha da
yoksullaştıran, iş güvencesini ortadan
kaldıran, vatandaşlığı müşteriliğe dö-
nüştüren, ülkenin üniter yapısını ve
halkın binlerce yıllık beraberliğini bo-
zan, halkı dinsel ve etnik yapısı nede-
niyle birbirini boğazlayacak hale geti-
rir içeriktedir.
Emperyalizmin 21. yüzyılda ülke
halklarını demokratikleştirme adı ile
büyük bir kaos içine soktuğu yakın ta-
rihte Yugoslavya ve Irak'ta acı bir şe-
kilde yaşanmıştır.
Emperyalist odaklann AB'ye girme
ve demokrasi kisvesinin ardına sakla-
narak ülkemizde yapmak istedikleri
Yugoslavya ve Irak'ta yaptıklarıdır.
Ülkemizde halkın büyük bir çoğun-
luğu dinsel ve etnik kökenine bakıl-
maksızın, büyük bir yoksulluk
içinde yaşatılmaktadır.
Emperyalist odaklarca des-1
teklenen AKP iktidarı gibi ikti-'
darlarca Alevi-Sünni, Türk-Kürt,
Azınlık-Çoğunluk gibi yapay gün-
demlerle, alt kimliklerle oynayarak hal-
kın işsizlik, yoksulluk gibi agır sorun-
lan unutturulmaya çalışılmaktadır."
Yüksek Yerilim Hatb
Kampanyalar moda şımdi.
AB üyeliği bile taksitle!
erdincutku « yahoo.com
ÇED KÖŞESÎ
OKTAY EKİNCİ
Cumhuriyetin Restoratörü
Son yıllann "Cumhuriyet
Bayramı" kutlamalannda yeni
bir söylem var. Sadece "mu-
hafazakâr" basında değil, "H-
beraF ve hatta "sol eğilimir
köşe yazılannda bile artık her
29 Ekim öncesinde okumaya
başlıyoruz:
"Osmanh'yla banşma za-
manı gekü.J' Bu gibi sözle-
rin. öteden ben zaten "Cum-
huriyet devrimini" benimse-
meyenlerden duyulması ola-
ğan... Çünkü onlar belli ki
"kavuşmak için" banşmayı
istiyorlar... Ancak, bir yandan
yine Cumhuriyet'in tüm
"çağdaş nimetlerine" dört el-
le sarılıp öbür yandan aynı
söyleme ortak olanlara ne de-
melı? Bu gibi yazarlann, 81
yıl sonra bile hâlâ "kavraya-
nıadıklarT gerçek, Atatürk
ve arkadaşlannın aslında
"Osmanh'nın devrimcileri"
olmalan... Onlar, ülkenin ne-
redeyse "yokolmasmı" hazır-
layan. çürümüş bir
"Osmanh haneda-
nıdüzenini"devi-
rerek aynı ülkeye
"Cumhuriyet"i
kazandıran devri-
mın Anadohı hal-
kıyla birlikte
gerçekleşti-
rilmesine ön-
derlik ettiler.
Bunu ya-
parken "kar-
şı" olduklan
ise Osmanlı
döneminin
"uygarhkbirikimleri" değildi.
Aynı birikimlere bile yabancı-
laşan bir "siyasal sisteme" son
verdiler. O nedenle Osman-
h'yla savaşırken de "kültürel
kazanımlan" reddetmeyen,
taın tersme tüm tanhsel zen-
ginlikleri "sahiplenen" bir
çağdaş anlayışı ülkelerine ar-
miğan ettiler....
0 kadar ki günümüzde de
ulısal gurur kaynağımız olan
anıtsal değerlerimizin önemli
bL'kısmını, o "onurluilkyüla-
ru" tüm ekonomik zorluklan-
nakarşın sadece "Cumhuriye-
tiı kıt bütçesiyle" onardılar.
Dıhası, özellikle Osmanlı dö-
nemine ait görkemli mimari
yîpıtlan korumak için de Tür-
kive'nin ilk "Eski Eserler En-
cimeni"ni daha 1924'te, yani
"tevrimin ilk vıhnda" kurdu-
la...
Işte bu gerçeğin tanıklan
ohn, yani Cumhuriyetin aslın-
dk Ösmanlı'yla değil, siyase-
ti le "barışık olmadığını"
aokça kanıtlayan, "1923-1950
dmenıine ait restorasyonlara"
bıkın... Kentlenmızın "geç-
mşlerini" belgeleyen birçok
tarUjsel yapının o yıllara ait
onanmlannda, emektar bir mı-
mann ımzası var: Ekrem Hak-
taAyverdi
1899'da Istanbul'da doğan,
1920 de de "MühendisMekte-
bi"ni (Istanbul Teknık Üniver-
sitesı) mimar olarak bitiren
Ekrem Bey, meslekteki ilk gö-
revini tstanbul Beiediyesi'nde
yapmış. Ardından yaklaşık 25
yıl anıtsal yapılanmızın kurta-
nhnasını üstlenmiş; bir kent-
ten diğerine koşarak uygarlık
mirasımızm bizlere ve gelecek
kuşaklara aktanhnasına yaşa-
muıı adamış...
Geçenlerde oğlu Dr. Fazh
Ayverdi'den bir mektup aldım.
Babasuun da arkadaşı olan, yi-
ne Cumhuriyetin o ilk dönem-
lerindeki kütürel mirasın ko-
runması coşkusuna "rölöveça-
hşmalanyla" ustalığını katan
mimar ve ressam Sedat Çetin-
taş'ı anlatan kitabı anımsatı-
yor.
Önceki hafta "Uygarhklann
İzinde" (Cumhuriyet-
21.10.2004) yazımdasö-
zünü ettiğim, İTÜ Ya-
yınlan'ndan çıkan ve
Prof. Dr. Ayla Öde-
kan'ın bizlere ka-
zandırdığı kitap için
gösterilen duyarhlığı
"Ekrem HakkıAyver-
di için de bekle-
dUderini" söylü-
yor.
Mektubunun
ekindeki bilgi ki-
tapçığmı incele-
diğimde, sadece
babasının emeklerine değil, yi-
ne 1920'lerden 1950'lere ka-
dar süren bir dönemin "kültür
ve uygarhkbiüncine" olan hay-
ranhğım daha da artıyor. Örne-
ğın tstanbul'da Topkapı Sara-
yı ya da Laleli Camii gibi Os-
manlı yapılanyla birlikte Boz-
doğan Su Kemeri ve Ayasofya
gibi Bizans eserlerinin onanm-
lannda da "Cumhuriyetin pa-
rası ve Ayverdi'nin emeğT \^r.
Benzer şekilde Bursa'da dö-
nemin simgelerinden Vüayet
Konağı gibi yapılann yani sıra
aynı vıllaım "sanayi mirası"
olan Ipekiş Fabrikası binası da
aynı beraberliğin ürünü...
Edirne'de ise bu coşku daha
birdoruklardaymış... Seümiye,
Üç ŞerefeB, Muradiye ve diğer
anıtsal camiler... Tümünde ay-
nı devrimcilerin "tarih için"
ayırdıklan kaynaklar ve aynı
mimann alınteri var...
ÎTÜ eğer bir vefa örneği da-
ha gösterir, Ayverdi'yi de ki-
taplaştınrsa, bu hizmet mimar-
lığımızm ötesinde "Cumhuri-
yet uygarnğmm" da belgeseli
olacak...
oekinci<« cumhuriyet.crm.tr
i- fc-
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakı turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci«ı mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoyCn yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA hayatepikM mynet.com
AMEKLKA'ÖA
SECtMLÇRÎN
KADERINİ
TARİHTE BUGÜN MIMTAZAMKAN 3 Kasun icwic.mwntaz-arikan.coni
KOPRULU Z4Z/L AHMET PAŞA..
1676'OA BU6ÜN, ÜMLU OSMANU G4OG424M/ KÖPHÜLÜ
FAZIL AHMET PAŞA, 41' yAŞINDA ÖLMÜÇTÜ. K.ÖPRÛLÜ
MaHMETPAÇA'N/N OĞUJYPU VE ONUN YÖHL£hiDi&-
MES/YLE ÇO/c ıY/ g/£ OĞZEUıM GÖGMLİşrû.ONCE-
LEGI MEOttSECSgDe P£RS 1/eRMİŞ, ANC/VC ÇOK
GEÇMED£H SU ıÇl g/&U£4£#*C YtiNETİC/liğe S4f-
LAMlŞ, l/ALİLİKLE/epe BULUIUMC/fru. KÖfHÜLÜ MEH
MET PAŞA'/Vf/V ÖLÜMÜ ÜZS&UE, PtiDİŞAH AVCt
MSHMET TK/eAF/fi/OAN SAO&4ZAMUGA ATHMMfÇTl.
ÇEçinJ soeunL/tn yüzüNDeN, is Y/LUK rtr/PA/zr
MN 3 YIU ASKEtZİ S£F£ISL£I£D£ GEÇMİÇTİR. (AVUS-
TUtSYA, GifS/'r, MACA/e/£7H<V VE L£Hİ£7XN SfSt.)
İMPA&ATO/ZCOgu ESKİ GÜCÜME KAt/UfTlüeA*4K
/'Ç/A/ BAŞA&L/ /ŞC££ YAPM/Ç, BAgASt/VM' se&T /°O_
UrftCASM/ YUMUŞA77*eAK SeOÛRA+ŞT
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Karayibler'de
Fransız olmak
Guadeloupe'u billr misiniz? Karayibler Deni-
zi'nde 440 bin nüfuslu bir adadır. 3 Kasım 1493
tarihinde Kristof Kolomb tarafından bulun-
muş, 1635 yılında da Fransızların eline geçmiş-
tir. 1756-1763 yılları arasındaki "Yedi Yıl Sa-
vaşları" sırasında kısa bir süre Ingiliz egemen-
liğine girmişse de Guadeloupe hep Fransız kal-
mıştır. Ada nüfusunun yüzde 9O'ı siyahlar ve
melezlerden, yüzde 5'i Hintli, Lübnanlı ve Çin-
lilerden, geri kalan yüzde 5'i de Avrupalı beyaz-
lardan oluşur. Guadeloupe'un bayrağı Fransız
bayrağı, resmi dili Fransızca, ulusal marşı da
Marseillaise'dir, çünkü 1.780 kilometrekarelik
bu ada ülkesi yalnızca Fransız değil, Avru-
pa'dan 7 bin kilometre uzaklıkta olmasına kar-
şın 19 Mart 1946'dan bu yana Fransa'dır da.
Paris'te Senato'da iki senatör, Ulusal Meclis'te
ise dört milletvekili ile temsil edilir.
Nüfusunun yüzde 25.1'i 15 yaşın altındadır.
1984 yılına kadar beyazlar gibi büyük çoğun-
luğu oluşturan siyah tenli ya da melez ilköğre-
tim ve lise öğrencileri de okul kitaplarında ata-
larının "ak tenli, kızıl saçlı" Keltlerden geldiğini
okurlardı. Kapkara tenli çocuklar nasıl olup da
atalannın öyle, kendilerininse böyle olduklanna
bir anlam veremeseler de sınavlarda soruldu-
ğunda iyi karne notu alabilme belasına Kelt so-
yundan geldiklerini söylerlerdi öğretmenlerine.
1980'li yıllann başlannda bir ara alevlenir gibi
olan fakat girişilen siyasal, ekonomik, sosyal ve
kültürel düzenlemelerle bir süre sonra küllenen
bağımsızlık hareketinin bir nedeni de bu tür
aşağılanmalardı. Fransa Devleti, Yeni Kaledon-
ya'dan Polinezya'ya, Guayana'dan Martini-
que'e kadar tüm deniz aşırı Fransız toprakla-
nnda olduğu gibi Guadeloupe'ta da okul kitap-
larını bu tür ırkçı saçmalıklardan anndırdı. Bu
doğrultuda atılan her yeni adımla birlikte Fran-
sız üst kimliği de her defasında eskisinden da-
ha büyük bir saygınlık kazandı.
• • •
Bugün bir Martinique'li ya da Guadeloupe'lu
siyaha sorulduğunda, büyük bir doğallıkla
"Fransızım" diyor. Okul sıralannda artık "Keft-
lerden" değil de Karayibler'den geldiğini öğren-
diğinden bunu inanarak söylüyor. Dolayısıyla
Karayibler'de Fransız olmak şimdi eskisinden
çok daha rahat ve anlaşılabilir. Aynen Amster-
dam'da, Rotterdam'da, Den Haag'da kara ten-
li bir Hollandalı olmak gibi... Onlar da soruldu-
ğunda, aynı doğallıkla "Hollandalıyım" diyorlar.
Çünkü bir Hollandalı olmak için ille de ak tenli,
sarı saçlı ve Flaman soyundan gelmek zorun-
daolmadıklarını, "bizim" Van Hooijdonk örne-
ği Surinam kökenli bir Hollandalı olmanın eş-
değerli yurttaşlığın önünde bir engel oluşturma-
dığını biliyorlar.
Almanya'nın Danimarka sınırındaki Schles-
wig Holstein eyaletinde ve çoğunluğu Flens-
burg kentinde olmak üzere 15 bin nüfuslu Da-
nimarka kökenli bir azınlık yaşıyor. Bir siyasal
partileri, Eyalet Parlamentosu'nda da bir millet-
vekillik kontenjanlan var. Dilerierse çocuklannı
Almancanın yani sıra Danimarkaca da eğitim
veren okullara gönderebiliyorlar. Ve sorulduk-
lannda onlar da "Almanım" diyorlar. Uygar ül-
keler, uyguladıkları yöntemler, geliştirdikleri çö-
züm yollarıyla çokdilliliği, çokkültürlülüğü, çok
kökenliliği bir sorun olmaktan çıkarttıkları gibi
bunu toplumsal-kültürel ortak bir kazanıma dö-
nüştürmüşler.
"Türkiyelilik mi", "Türklük mü" tartışmaların-
da tozu dumana katmadan önce başkalan bu
konuda neler yapmış, ne tür çözüm seçenek-
leri geliştirmiş, bir bakmak gerekmiyor mu?
Çünkü bakıp görmek isteyenler için o kadar
çok örnek var ki yeryüzünde.
(e-posta: dkavukcuogluavsuperonline.com)
(Faks:0212-234 68 73)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ Patlıcanla
yapılan bir
yemek. II
Düşünülenin
tersini söyle-
yerek yapı-
lan ince
alay... Büyük
erkek kar-
deş. 3/ De-
miryolu...
Italya'da yaşamış
antikhalk. 4/Başlı- 1
ca, temel niteliğin- 2
de olan... Bir nota. 3
5/ Duman lekesi... 4
Moğollarda vergi
toplamakla görevli
devlet memuru. 6/
Portakah andıran
meyveleri olan bir
ağaç. 7/Tavır, davraruş... Ortaya çıkma, görün-
me. 8/Gözleri görmeyen... Bir ilimiz. 9/Büyük
yankı uyandu^n, utanç verici olay.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
17 Siirt yöresine özgü, nohutlu ya da kıymalı ıs-
panak yemeği. II Mesafe... Tatlı sularda yaşa-
yan, eti beyaz ve lezzetli bir balık. 3/ Eşyalara
renk vermek için kullanılan madde... Genelev
işleten kadın. 4/Öğütülmüş tahıl... Uykusu ha-
fif... iki tarla arasındaki sınu1
. 5/ Yurdumuzda
kurulmuş yirmi bir köy enstitüsünden biri. 6/
Başa örtülen bir cins şal. II Engel... Gelin ya da
sünnet alayının önünde taşınan süslü ağaç. 8/
Şırnak'ın bir ilçesi... "Eve ekmekle — götür-
meyi/Böyle havalarda unuttum" (Orhan Veli).
• 9/ Kuran'da bir sure... A\Tupa'da bir ırmak. »