19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYTA CUMHURİYET 17 KASIM 2004 ÇARŞAMBA HABERLER Genel merkezin Şişli Belediye Başkanı hakkındaki suçlamaları partiyi kanştırdı CHP'de raporkavgasıGenel Sekreter Önder Sav. 'Yolsuzluk yapıldı' dedi: Trilyonlara varan rüşvet söz konıısu ANKARA (Cumhuriyet Bürasu) - CHP Ge- nel Sekreten Önder Sav, Şişli Belediye Baş- kanı Mustafa Sangül ve yardımcılannın ruh- satsız kaçak yapılara göz yumduğunu ve inşa- at sahiplerini mafyanın kucağına attıklannı sa- vunarak trilyonlara varan rüşvetin söz konusu olduğunu söyledi. Sav, dün yaptığı basın toplantısında Istan- bul millerv ekilleri Mehmet AB Özpolat, tsmet Atalay ve Sım Özbek'in Sangül hakkında ha- zırladıklan 60 sayfalık raporu dağıttı. Sav, Is- tanbul Emniyet Müdürlüğü'niin dosyası ve Mülkiye Başmüfettişi Rıdvan Aydm'ın hazır- ladığı Tevdi Raporu incelendiğLnde, imar uy- gulamalanndakı yolsuzluk, rüşvet ve haksız ka- zanç elde etme olaylannda SarıgüFün hiçbir sorumluluğunun olmadığını söylemenin ola- naksız olduğunu kaydetti. Garanh Iş Merke- zi'ndeki 7 kaçak katla ilgili yapı kullanma izin belgesi almak için yaşa- nanlaruı rüşveti çarpıcı biçimde gözler önüne serdiğini kaydeden Sav, " Yapı kuflanma izin bel- gesi alınamayınca San- güi'le diyaloğu çok iyi olan Nurettin Tarkan Baykara bulunmuş ve başkanın bilgisi dahüm- de Belediye Başkan Yar- dımcısı Osman Aslan'm belgeyi imzalaması sağ- lannuşür. Bu imzalann bedeli de 300 bin dolar- bk rûşvet olmuştur" de- di. Belediye yetkilileri- nin söz konusu belgeyi "ustaca yok ettiğmi" be- lırten Sav.-Şişli Beledi- ye Başkanı imar, fen ve baa yapı denetim mü- dürleri ve belediye baş- kanyardırnalarvyotsuz- iukbatağma birükte bat- mışlar ve belgeiere göre trilyonlara varan rüşvet söz konusu olmuştur" dedi. Bulduklan belge- leri yetkili makamlara ileteceklerini anlatan Sav, "İddialartaflg|iola- rak neden SangüTün ge- nel başkanlık isteğinin ortaya çıkmasmm bek- lendJğT sorusunu şöyle yanıtladı: "Hiç alakası yok. Herkes ber yere aday obnakta özgürdür amakuralaniçindedav- ' ranmak kaydryla." Sangül' ün mitinglerine CHP milletvekille- rinin katılması durumunda işlem yapıhp yapıl- mayacağı sorusu üzerine Sav, "Suç sayılan bir disiplin eylemini övmek ve ona destek vermek ayn bir suç unsurudur" dedi. CHP'nin rapo- runda dikkat çeken bazı saptamalar şöyle: • Şişli Belediyesi'nde organize bir suç ör- gütü ile karmaşık ilişkilerin varlığı ortaya çık- mış, imar uygulamalannda parasal çıkar sağ- larnak ve rüşvet alıp vermek için tehdit, şan- taj, şiddet ve adam vurma yollanna başvurul- duğu anlaşılmıştır. • Emniyet ifadelerine göre Nurettin Tarkan Baykara iş sahipleri adına Ersin Eren'i San- gül ile tanıştırdı.Sangül, Osman Aslan'dan so- nmun çözülmesini istedi. Belediye Başkan Ve- Üli RaufAkçay iş sahibinin yakını Çetin Uğur- Sav'ın açıkladığı raporda Sangül ve yardımcılan ruhsatsız kaçak yapılara göz yummakla suçlanırken, "Parasal çıkar sağlamak ve rüşvet alıp vermek için tehdit, şantaj, şiddet ve adam vurma yollanna başvurulduğu anlaşılmıştır" denildi. hı'dan borç adı altında 300 bin dolar aldı ve kar- şılığında 25.12.2001 tarihlı belgeyi verdi. • Aynı gün 300 bin dolaruı 250 bin dolan aynı yöntemle aracı Nurettin Tarkan Baykara'ya verildi. Mithat Yılmazisimli şahıstan zapt edi- len kasetin çözümünde Rauf Akçay'ın parayı Nurettin Tarkan Baykara'ya Sangül'e veril- mesi için teslim ettiği yazılıdır. Yûz milyon dolarhk rant • 31 Aralık 1998 tarihlı bir yapı ruhsatına 21.11.2002 tanhinde tadilat projesı verildi. Böylece yasanın hükmü çiğnendi. Tadilat pro- jesi ile rezidans, otel ve sinemalar eklendi, Bü- yükşehir Belediye Meclisi'nden onay alınma- sı gerekirken alınmadı. Elde edilen rant yüz mil- yon dolarlı meblağlara vardı. • Nurettin Tarkan Baykara'nın ifadesinden: Sangül, bana Salih Tatucı adlı şahsın Şişli ıl- çesinde 4-5 tane inşa- atınm olduğunu, ancak bu şahsın belediyeye hiç yardımının olmadığını, Tatlıcı'yı birkaç defa sı- kıştırdığını, ancak Tat- lıcı'nın Başbakan Yar- dımcısı olan Hüsamet- tin Özkan'ın akrabası olan Necati Külmen'e yakınlığından dolayı herhangi bir şey yapa- madığmı söyledi. • Aynı ifadeden: Mustafa Sangül ile yi- ne kendisinin makam aracı ile seyir halindey- ken bana Eminönü il- çesinde bulunan Kal- yon Oteli'ne gideceği- mizi, burada bulunan Vatan Gazetesi muha- birine şantaj yaptığı için 700 milyon lira para ve- receğini söyledi. Kaset çözümlerinde Gözcü Gazetesi muhabirinin de Sangül'e şantaj yap- tığı ve bir keresinde 7.5 milyar lira para yollan- dığı da iddia ediliyor. • Avcılar Belediyesi eski Başkanı Tahsin Sa- Bhoğlu'nunbeyanı: Sa- ngül bana işadamlan Korkmaz Yiğjt ve Ke- mal Gümıan ı getırdı. işadamlan projelerini sundular. Sonra Sangül gelip, "Başkanım, bu proje için sana rüşvet verdikkrini söylüyorlar" dedi. Korkmaz Yiğit ve Kemal Gürman'ın ça- ğırdım. işadamlan, "Proje için Sangül bize, 'Avcılar Belediyesi'ndeki işinizi takıp ederim, çıkacak pürüzlerinizi hallederim' dedivebirer miryonluk 2 senet akh. Parayı alamayınca ifü- ra atü" dediler. • Bakırköy Belediye Başkanı AteşÜnalEr- zen'in açıklamalan: Sangül ile yıllarca çalış- mış olanBelediye Başkan Yardımcım Turgay Akbal'ı ziyaret eden iki kişi, "Kaçak inşaat- lann yıkunmı durduracaksın" diyerek tehdit ederken, gelenlerden bir tanesinin telefonu ça- lıyor. Telefon konuşmasında muhatabın San- gül olduğunu anlayan Akbal, hemen telefonu kapıp, "Mustafa Başkan ne dryeceksen bana söy- le. Sflanh adamlargöndererek beni korkutamaz- sm" diyor. Sangül de olayı geçiştiriyor. Mustafa Sangül, tazmlnat davası açacağım söyledi: Beni şantajlarla yıldıramayacaklar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Şişli Be- lediye Başkanı Mustafa SangüL hakkındaki id- dialan reddederek "Beni şantajlarla, tehdit- lerieyıldıramayacaklar. CHP yönetimi, SangüTü yok eüneyi asİa başaramayacak" dedi. " Sangül, CHP Genel Sekreten Önder Sav' ın, Şişli Belediyesi "ndekı yolsuzluk iddialanyla ilgili raporu açıklamasından bir saat sonra par- ti genel merkezının karşısında bulunan Gaze- teciler Cemıyeti'nde basın toplantısı düzenle- di. Basın toplantısında hakkındaki ıddıalan kesın bir dılle reddeden Sangül, Sav'ın düzen- lediği basın toplantısını, "tktidan uğruna kar- deşlerini, e^iatlannı boğaziatan Osmanh sultan- laruun fernıanı gibivdi" dıye nıteledi. Sangül, hukuksuz, mesnetsız ve sıyası geleneğe aykı- n bir siyası kıyım kampanyasıyla karşı karşı- ya olduğunu sa\-undu. Baykal'ın son yerel seçımler öncesinde ken- disine övgüler yağdıra- rak diğer adaylara örnek gösterdiğinı anlatan Sa- ngül, "Aradan ne geçti de genel merkezimiz bu tutunı ve davramşiar içi- ne girdi? CHP yöneti- minin benimle ilgili ko- misyon kurması son de- rece hazindir ve utanç vericidir" dıye konuştu. CHP'nin bayrağını yükseltmek ıçın ülkenın dört yanını dolaştığını dile getiren Sangül şun- lan söyledi: "Korkunun ecele fay- dası yoktur. Halkın de- ğişim ve yenileşme iste- ği CHP'nin kapılanna dayanmışür. Hiç idmse halkuı gücüne ve halkın isteğine karşı koyanıa- yacaknr. Halktan kopuk, halkla arasında güven ve itibar, gönül bağı kop- muşanlaytşın ayakta kal- ması mümkün değildir. Sorun Sangül sorunu değildir, halkın bugünkü CHP yönetiminden des- teğini çekmesi sorunu- dur. CHP'nin tabanın- dan gelen değişun ve ye- nileşme adına binlerce SangüL, Türkiye'nin her tarannda açacaktır." Belediyeden çıkar el- de etmek isteyenlere kar- şı her zaman "dik dur- dugumT anlatan Sangül, "Şişli Belediyesi'nde adamı olanın işi yapıbnaz hak edenin işi yapı- hr" dedi. Hakkındaki raporu görmeden bası- nın karşısına çıktığını belırten Sangül, kendin- den emin olduğunu \xırguladı. 'Sokağa erken geldim' Sangül, "Ben büyük bir mücadelenin baş- langıcı içerisindeyim. Göğsümü gere gere, ay^- ğunı vura \ııra halkunızm desteğiyle gelece- ğun. Ama şö> le oldu: Beni bu sokağa biraz er- ken çağırdılar. Ben, günün birinde bu sokağa muüaka geleceğün" diye konuştu. Sangül, Baykal hakkında da banka dekont- lannın konuşulduğunu sa\amarak "Bunlardoğ- rudur demiyorum ama isterdim ki Genel Baş- kan hakkında da komisyon kursunlar" dedi. Sangül, "Beni şantajlarla, tehditkrle, içi boş laf- larla \ıldıramayacaklar. Mahcup olacaklar. De- niz Baykal'uı ne kadar şerefi varsa, Sangül'ün şerefi ondan ağınur" görüşünü dıle getirdı. Sangül, gazetecilerin sorusu üzerine parti içi muhalefetle temaslannın sürdüğünü ve 70'in üzerinde milletvekıliyle görüştüğünü söyledi. Atatürk benzetmesi Sangül, "Atatürk bugünkü yönetim gibi dü- şünseydi bir Ismet tnönü çıkar mrydı? Bugün Atatürk geKp partiyi şahlandıracağun desey- di, aynı disiplin ko\ uştunnasıru Atatürk için de yapmaktan çekinmezlerdi. Anlmaya çahşdan çamurbana bulaşmayacak.Bana, Türkıye'yı dolaşmaktan \azgeç, raporlan kendi aramız- da halledenz* tekUTı getirdiler, hayır dedim. Mücadelemden dönmeyecegim" dıye konuş- tu. Sangül, CHP Genel Başkan Yardımcısı Eş- refErdem hakkında en büyük tazminat davası- nı açacağını söyledi. Sa- ngül, hakkındaki rüşvet ıddialanna ilışkın soru- yaysa "Parayla işimiz olmaz, itibaria işimiz olur. Afaki bir olay. De- Bsaçması" yanıtuıı ver- , di. Sangül, Maslak'taki inşaatta imar yolsuzlu- ğu iddialannı yanıtla- mak için eski Eczacıba- şı ilaç fabrikasının bu- lundugu yerde yapılan j binanın önünde bugün i saat 11.00'de basın top- lantısı düzenleyeceğini açıkladı. Sangül, bu id- diaları Genel Başkan , Baykal ile bir televizyon programında tartışma- , ya hazır olduğunu söy- ledi. Sangül'ünyanında eski CHP milletvekılı An' Haydar Şahin de yer aldı. Hakkındaki iddialan v deli saçması' olarak niteleyen Sangül, bir siyasi kryımla karşı karşıya olduğunu söyledi. Sangül, "Bana, 'Türkiye'yi dolaşmaktan vazgeç, raporlan kendi aramızda hallederiz' teklifi getirdiler, hayır dedim" diye konuştu. Söke söke geleceğim Mustafa Sangül, da- ha sonra gazetemizin Ankara Bürosu'nu zi- yaret ettı. Sangül, iddi- alara gereken yanıtı 20 Kasım'da Mersin mitin- ginde vereceğini ve mi- tinglerine devam ede- ceğini belirterek "Söke söke, firona estire estire Ankara'ya geleceğün" dedi. Sangül, kendisine atıhnaya çahşılan ça- murun haUcın duvanna çarpacağım savunur- ken, "Bakırköy'de bir kaçak yapuun yüalma- masıruistediği'' iddiasını da reddetti. Allah'tan başka kimseden korkmadığını anlatan San- gül, "Gelip de başbakan olamayanlann CHP'yi küçültmeye haklan yok. Ben şerrin adamı ot- madun, haynn adamı olmaya özen gösterdim. Güçleri varsa ankeüeri yalanlasınlar" dedi. Siyasi mücadelesınin CHP çatısı altmda sü- rüp sürmeyeceğine ilişkin soruya ise Sangül, "CHP'hyim. Beni kâğıt üzerinde CHP'den ko- parmaya çauşuiar ama gönlümden kopara- mazlar. Beni durduramazlar. Bu güç benim gücüm değiL, halkın gücüdür" dedi. Sangül, usulsüzlük olduğu iddia edilen ruh- satlann kendilerinden önceki dönemde veril- diğını söyledi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] ABD'nin yeni dışişleri bakanı ada- yı Condoleezza Rice, siyah ve üs- telik kadın. Bush'un akıl hocaların- dan birisi olarak kabul ediliyor. ABD şahinlerinin önde gelenlerinden. Si- yah ve kadın. ABD'de dışlanan iki tesimin özelliğini üzerinde birleşti- ren bu siyaset kadınının, en şiddet yanlısı uygulamalann arkasında olma- sıtarihin garip bircilvesi sayılabilir mi? Düşünün, ABD'de hâlâ siyahlara kötü muamele yapılıyor. Arada bir TV kameralanna polis tarafından dövü- lerek öldürülen bir siyahın görüntü- sü yansıyor. ABD'de kadınlar da hâ- â ciddi bir mücadele konusu olarak gündemdeki yerini koruyor. Kadın örgütleri, dünyaya şiddet yayan bu ül- kede kadına yapılan kötü muamele- ye karşı kavgalannı sürdürüyorlar. Bush, son seçimleri kazanırken arkasındaki en büyük desteğinin ABD muhafazakârlığı olduğu herkesçe bi- Sniyor. Kök hücre sorunundan tutun da, eşcinsel evliliğine kadar uzanan heralanda Bush, tutucu tezlerie hal- Felluce'deki Cinayet ve Condoleezza Rice kın karşısına çıktı. Dini muhafazakâr- lığını kullandı. ABD muhafazakârlığı- nın geçmişte siyah düşmanlığını da temel siyasetlerden birisi olarak kul- landığı bir gerçek. Hâlâ ABD muha- fazakârlannın kadın konusunda ve siyahlar konusunda demokratlann çok gerisinde olduğunu biliyoruz. ABD'de seçimleri tutucular kazan- dı. ABD'de seçimi savaş yanlılan ka- zandı. Felluce'de, caminin içindeya- ralı Iraklının kafasına kurşun yağdıran ABD askeri hangi kültürün ürünü? Ebu Garib Cezaevi'ndeki korkunç tablolan hepimiz hatırlıyoruz. O tablolann sorumlusunun Savun- ma Bakanı Donald Rumsfeld oldu- ğu da ortaya çıktı. ABD askerierini en vahşi işkencelere kışkırtan sistemin başındaki adam değişti mi? Hayır, Rumsfeld anlasıkJığı kadanyla yeni yö- netim içinde de yerini ve gücünü ko- ruyacak gibi görünüyor. Onun yeri- ne, daha dengeli, şahinlerle çoğu za- man biriik olmayan Colin Powell gıt- ti. Felluce'deki manzara ve ABD'den gelen yeni haberler, insanlığın önü- müzdeki dört yılı daha da zor geçi- receğini gösteriyor. George W. Bush, Colin Povvell'ın yerine Condoleezza Rice'ı tercih ederek, Felluce'ye ölüm yağdırarak yeni mesajlarveriyor: Her şey geçmişten daha kötü olacak. ABD'deki yeni durumu tahlil eder- ken, toptancı bir emperyalizm tahli- linin yeterli olmadığını görmek ge- rek. Bush'la, Kerry arasında bir fark yoktu demek de bugünkü durumu an- latmaya yetmiyor. Sonuç olarak ABD seçimlerinde daha saldırgan ve sorunlan yalnızca silah yoluyla ve şiddetle çözeceğine inanan bir ekip galip geldi. Keşke on- lar gelmeseydi. Dünyanın ezicı bir çoğunluğunun Bush'un seçilmesıne karşı olması da bu gerçeğı gösteri- yor. Condoleezza Rice'ın seçimi ve Felluce'den gelen haberler, önümüz- deki dört yıla ilişkin neler olacağı tah- lillerinin de doğru yapılmasını gerek- tiriyor. Silah ve militarizm önümüzde- ki dönemin belirleyici unsurları ola- caklar. ABD'nin saldırganlığı, dünya çapında silahlanmayı kışkırtacak, si- lah tüccarları öne çıkacaklar. Milita- rist güçler etkinliğini arttıracak. Bunun Türkiye açısından ne gibi sonuçları olabilir: ABD, Irak'ı hallet- tiğine inandığı an, mutlaka Suriye, Iran gibi ülkeleri hedef olarak önüne koyacak. Böyle birhamle, Türkiye'yi iyice zor duruma sokar. Çünkü ABD eğer böyle yayılmacı birsiyaseteyö- nelirse Türkiye'nin askeri gücünü de bu hedefleri için kullanmaya kalka- bilir. Bu ise, Türkiye'nin sivilleşmeden saparak yeniden askerileşmesi anla- mına gelebilir. Burada her şeye rağmen Avrupa Birliği bir anlam ifade edebilir. AB, parçalı yapısı, farklı eğilimdeki ülke- leri içinde banndırması nedeniyle or- tak bir tutum almakta zorianıyor. Bu nedenle ABD'ye karşı ortak hareket edemiyor. Ancak yine de Almanya, Fransa, Ispanya gibi Avrupa'nın önemli ülkeleri barışçı bir çizgiyi sa- vunuyoriar ve ABD'nin yayılmacı ve savaşçı siyasetlerine karşı çıkıyorlar. Tabii dünya AB ve ABD'den iba- ret değil. Dünyanın ezilen, mazlum ül- keleri, Batı'nın ve Doğu'nun, Kuze/in ve Güney'in acı çeken insanları ABD'nin savaşçı politikalarından memnun değiller. Bütün bunlarönü- müzdeki dönemde birleşebilirse önemli bir güç oluşturabilir. ABD'deki yeni yönelim korkutucu. Halk arasında yıkılması istenen bir güç için ilginç bir söz söylenir: "Zul- mün artsın." Belki de zulmü artan ABD, insanlığın yeni bir çıkışına yar- dımcı olacaktır. Kim bilir? GLOBALPOLÎTÎKÜLTÜR ERGİN \1LDIZOĞLU Bilgi Çağı, Meoliberalizm, Postmodernizm ve Dh Devleti Bilişim, iletişim teknolojileri bilgisizliği, yalanı ya- yıyor, neoliberalizm sosyal devleti parçalıyor, post- modernizm de insan aklına güveni... Bu üçünün kesiştiği yerde açılan boşlukta din devleti ortaya çıkmaya başlıyor. Hayır, Türkiye'den söz etmiyo- rum, bu süreç bizde de yaşanıyor olsa bile... Ko- nu Amerika. Ama Israil de olabilirdi... Aydınlanma'dan karanlığa Kapitalist uygariığın büyük ironilerinden birinin de, sanınm bilgi işlem sistemlerinin, iletişim tek- nolojilerinin, sibernetik uzayın (internet) oluşması- nın "Aydınlanma"ya ve aklın dünyayı anlama ka- pasitelerine yönelik bir saldırıyla çakışması, bu dö- nemin de "bilgi çağının" başlangıcı olarak selam- lanıyor olmasıdır. Bu ironiyi daha iyi görebilmek için, Amerikan se- çimlerine, 11 Eylül'den bu yana, en son olarak da Felluce'ye yönelik ABD saldınsı sırasında CNN, BBC, CNBC gibi uydu TV kanallarına, genelde medyaya bakmak yeterli. ABD Irak'a neden sal- dırdı? Kitle imha silahlarının varlığı mı, terorızmle bağlantı mı yol açtı, çoğu sivil 100 bin insanın ölü- müne, tarihi kitaplıkların, eski medeniyet müzele- rinin imha edilmesine sebep olan bu barbariığa? Eski ABD Dışişleri Bakanı Povvell'ın, BM salo- nundaki "Guernica"tablosunun üzeriniörttürdük- ten sonra yaptığı konuşmayı, sunduğu "kanıtlan" anımsıyor musunuz? Bush ve Blair bütün gerek- çeleri kuruduktan sonra şimdi Saddam ın dev- rilmiş olması iyidir" gibi bir "incir yaprağının" ar- kasına saklanıyoriar. İyi de, Ebu Garib'e ne deme- li? Üstelik, Irak'ın başına geçirilen, eski CIA ajanı Allavi. dayattığı yönetimi kabul etmek istemeyen- leri, aynı Saddam'ın kendisine karşı çıkanlara kar- şı uyguladığı yöntemlerle imha etmiyor mu Fellu- ce'de? Dünyanın en güçlü ordusu, en büyük ateş gücü, 15.000 askerle, 2000-6000 arasında oldu- ğu tahmin edilen direnişçilere yönelik operasyo- nuna başlarken, bir komutan askerierini "Düşman iblis adında biridir ve Felluce 'de yaşıyor" diye ga- za getirir, bir diğeri CNN muhabirine, sivillerin te- pesine ateş yağdıracakları dönemi "savaşın kine- tik aşaması" gibi "bilimsel" bir kavrama sarmaya kalkışırken, BBC muhabiri, saldın, (bombalaria öle- ceksivilleri düşünmeden) "ABD askerteri için çok ama çok tehlikeli olacak" diye hayıflanırken, ABD ordusu, saldınya, "propaganda kaynağı"olarak ni- telediği hastaneyi (sivil ölü ve yaralılar hakkında bil- gi verdiği için) imha ederek başlarken ve CNN, BBC, CNBC hep bunları sıradanlaştırır, Felluce halkını "şeyleştirirken", adetayabancı savaşçıla- ra, Zerkavi (bu adam gerçekten var mı?) maşası- na indirgerken, bilgi çağında olduğumuz ne kadar söylenebilir? Düşünsenize, ABD halkının yansı hâ- lâ Saddam'ın kitle imha silahlanna sahip olduğu- na, El Kaide'ye yardım ettiğine inanıyor... Neoliberalizm ve din devleti Bir taraftan postmodernizm, hem dünyayı an- lama kapasitemizi, hem inancı aynı anda küçüm- ser, anlamı, ahlakı görelileştirirken, neoliberaliz- min sosyal devlete saldınsı, kamusal alanı imha et- meye başlayınca oluşan, ekonomik toplumsal, hattatinsel boşluğu, bu sürecin öncü ülkesi ABD'de köktendinci örgütlerin dayanışma ağlan doldur- maya başladı. Bu dayanışma ağlanyla Hamas gi- bi köktendinci Müslüman örgütlerin dayanışma ağlan arasındaki benzerliklerse çok dikkat çekici. Bush, seçimleri 4.5 milyon köktendinci Hıristi- yan'ın oylarıyla kazandı. Bu oyların harekete geçi- rilebilmiş olmasının arkasında, Evanjelik kiliselerin, son yıllarda halkın günlük yaşamını örgütlemeye ve devletın boşalttığı alanlarda, refah devletinin iş- levlerini üstlenmeye başlamış olması yatıyor. Se- çimlerde kilise cemaatlerinin elektronik adres lis- teleri, kilise toplantılan ve toplantılarda, eşcinsel- leri, kürtajı savunan adayların (dolayısıyla demok- ratlann) desteklenmesinin günah olduğunu vur- gulayan uyanlan, Iraklı direnişçileri "iblis" olarak gös- teren söylemleri, bunlann, video kasetleri, internet klipleri vb. özetle en gerici en muhafazakâr dünya görüşleri, yalan dolan, en ileri bilişim teknolojisi ara- cılığıyla yayıldı, yayılmaya da devam ediyor. Böy- lece ABD toplumunda din yayılıyor, din ile devlet arasındaki diyafram deliniyor, demokrasi teokra- siye yaklaşıyor. Burada bir ironi daha var. Iktidara gelebilmek için Hıristiyanlığın en köktenci yorumunu temel alan Evanjelik harekete dayananlar, kendi siyasi proje- lerine uygun olduğu için Ortadoğu'da ve Türki- ye'de yaşayanlardan inançlannı sulandırmayı, bir "ılımlı ıslamı" benimsemelerini istiyoriar... Belki de, budöneme "bilgi çağı" değil, ironi çağı demek da- ha doğru. Bayramı grevde gecirdiler Akgübre grevi 22. gününe girdi MERStV(AA)-Mer- sin'deki Akgübre Fabri- kasfnda, 164 işçiyi kap- sayan grev, 22. gününe girdi. Çalışanlar Şeker Bayramı'nı grevde ge- çirdiler. Petrol-İş Sendikası Akdeniz Gübre Fabrika- sı Işçi Temsilcisi Mus- tafa Çolak yaptığı açık- lamada, Akgübre işçi- sinin hakkını alana ka- dar mücadelelerine de- vam edeceklerini bil- dirdi. Bugün 22'nci günü olan grevin bayrama denk gelmesinin işçile- rin üzüntüsünü bir kat daha artnrdığını behrten Çolak, "grev nedeniyle işçfler eş-dost ve çocuk- lanyla buruk bfa- bay- ram geçirdi" dedi. Büyük bir beklenti içinde olduklannı da ifade eden Çolak, "Çift- çilerimizin ihtiyacını karşdamak için fabri- kanın çahşması gereki- yor. Işverenden bugün- den itibaren bir çağn beklh onız. fTke ekono- misi, kendimiz \e çocuk- lanmız için işverenin grevçsonvçrmesini bek- Byoruz" diye konuştu. Çolak, grev nedeniyle fabrikanın her gün 2 bin ton gübre üretiminden yoksun kaldığını da bil- dirdi. Akgübre'de, sendika- nın yüzde 15 oranında- ki zam talebine işvere- nin yüzde 9 oramnda artış önermesi üzerine işçiler, 26 Ekim'de gre- ve çıkmışlardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle