Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2004 SALI
14 J V U L J J . U K kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Tarihtenbugüne'Sığıntı'Ankara Devlet Tiyatrosu yeni ti-
yatro dönemini Orhan Asena'nın
'Sığuıü' başlıkJı oyununun dünya
prömiyeri ile açtı. Birkaç yıl önce
yitirdiğimiz Asenanın b u oyunu
1982'de DT dağanna alınmış, an-
cak ne yayımlanmış ne d e sahne-
lenmişti.
Orhan Asena 'Sıgmü'da Osman-
lı tarihinin pek de bilinmeyen bir
aşamasını irdeler. Yüzeysel öykü-
de 'taht kavgasf vardır. Kanuni
Suitan Süleyman'ın Hürrem SuJ-
tan'dan olan ve hayatta kalabilen
iki oğlundan Şehzade Selim ile
Şehzade Bayezid'in, geleceğin 'sul-
tan'ı olma umutlannın, onlan ulaş-
tırdığı kınlma noktasında yer alır.
Şehzade Bayezid'in, babasının
gözünden düştüğü ve on r>eş bin ki-
şilik ordusuyla Acem diyannda
$ah Tahmasp'a sığındığı aşamada
açılır oyun. 'Yükseüş' dcMieminın
doruğuna ulaşmış Osmanlı Impa-
ratorluğunun denetiminde olan
Ortadoğu'da dengelerin yeniden
gözden geçirilmesine firsat tanıyan
bir tarihsel ortam yaratılmıştır böy-
lece. Osmanlı boyutundaki 'ikti-
dar kav gası'. Ortadoğu düzlemin-
de, uluslararası boyutta bir 'gûç
mücadelesi'ne bel vermiştir.
Orhan Asena çizdıği bu 'siyasi'
çerçeve içinde, başkişileri Şehza-
de Bayezid ile Şah Tahmasp' ı mer-
cek altına almış, onlan 'siyasetçi'
ve insan' boyutlannda karşıtlaştır-
mıştır. 'İnsan' boyutundan ödün
vermemek için 'siyasi' yenilgiye
uğrayan Şehzade Bayezid'in kar-
şısına 'siyasi' başan adına 'insan'
boyutunu ikincil düzeye iten Şah
Tahmasp'ı koyarak...
İnsanlık mı. slyaset ml?
Oyun insan obna' ölçütleri iie 'si-
yasetçi olma' ölçütleri arasındaki
'uriaşmazlığı' sergilemek yanın-
da, 'iktidar tutkusu' ile 'yurtse-
verlik' arasında oluşan uçurumu
da irdelemekte, 'iktidan elde et-
me' adına bir ülkenin içişlerine ya-
bancı ülkeleri kanştırtmarun teh-
likelerine işaret etmekte, son aşa-
mada da 'siyaset'te başanya ulaş-
ma yolunun, birbiriyle çelîşen bir-
çok olguyu aynı anda göz önünde
bulundurup hepsiyle aynı anda ba-
şa çıkabilmekten geçtiğini düşün-
dürmektedir.
Türkiye'deki ve Ortadoğu bağ-
"rhan Asena'nın, yazıldığından yirmiyi aşkın yıl sonra ilk kez sahnelenen "Sığıntı'
başlıklı tarihsel oyunu, bir yanıyla 'siyasi', bir başka yanıyla da 'insan'ı irdeleyen, 'söz'e
dayalı bir yapıt. Yonetmen Ayşenil Şamlıoğlu'nun yazara saygılı, 'şık' bir konsept içinde
gerçekleştirdiği çalışma 'söz'ü hareket ve görsel çarpıcılıkla dengeleme amacı güdüyor.
lamındaki siyaset ortamına bakıl-
dığında, oyunun bir dolu güncel
tartışma içerdiği görülmektedir.
Sahnelenme nedeni de budur.
Ancak Asena'nın yapıtı, günü-
müz seyircisiyle iletişim kurmada
iki bakımdan zorluk çekmektedir.
Öncelikle, Osmanlı tarihinin çok
da iyi bilmediği bir noktasına yön-
lendirilen seyırci, olaylann gelişı-
mini izlemekte zorlanmaktadır. Bu
noktada sahne uygulamacılannın
yapacağı bir şey yoktur.
Ücinci sorun ise yapıtın, 1960 'lar-
dan bu yana yazılagelmiş siyasi-
tarihsel Türk oyunlannın biçemi
doğrultusunda, 'giriş' ve 'çüaş'Iar
dışında hareketin pek yer almadı-
ğı, 'söz'e dayalı tablolardan oluş-
masıdır. Bu biçem -birbirine çok
benzeyen dekor ve kosfümlerle
beslenerek- sahnelerimizde öyle-
sine çok yinelenmiştir ki...
'Sığmü'nın içerdiği bu ikinci so-
runun yonetmen Ayşenil Şamhoğ-
lu tarafindan nasıl çözüldüğünü -
çözülüp çözülmediğini- kavraya-
bilmek için oyunu bastan sona me-
rakla izledim.
Görsel düzeyde
estetlk katkı
Şamhoğlu oyunu üç ayn düzlem
oluşturan platformlara yerleştir-
miş. Platformlar arasında da say-
dam perdeler yer alıyor. Sık sık
değişen tablolar, farklı nitelikleri-
ne göre değişik düzlemlerde yer alı-
yor. Mekânın değiştiği tablolann
akışı -sahne karartma yerine- fark-
lı ışık kullanımıyla yapılan 'gölge
oyunu'yla sağlanıyor. Görsel zen-
ginlik de sağlayan bir akış...
Başkişilerin duygudüşünce dü-
zeyinde yoğun bir deneyim ya da
ilişki sergilediği tablolar ön dü-
zeyde ve parlak ışık altında oyna-
nıyor.
Yazann daha az yoğunlukla \iır-
guladığı ilişkiler ise ikinci düz-
lemde, yer yer 'stilize' bir anlahm-
la, zaman zaman da saydam per-
denin gerisinde yansıtılıyor. Bu
düzlemde Şamhoğlu çoğunlukla
Türk ve Acem minyatürlerininjest
ve duruşlannı yansıtıyor.
Geri düzlemde ise saydam per-
deler arkasmda başlayıp ön düzle-
me ulaşan tarihsel olaylar yer alı-
yor. 'Müıyatür' modeline yasla-
nan genel dekorlar da bu düzlem-
de. Dekor parçalannın geri düz-
lemden ön düzleme getirilip görü-
rülüşünde Türk gölge oyununun
'dekor koyup kaldırma' tekniği
kullanılıyor.
Bu hareket düzeni, ön düzleme
taşınan dekor parçalannın, gen
düzlemdeki genel dekordan fırla-
yıp çıktığı duygusunu veren bir
'şıkhk' da oluşruruyor.
Sahne olayını hem akıcı kılma
hem de estetik bir görselliğe yer-
leştirme yolunda yonetmen Şam-
lıoğlu'nun dekor tasanmcısı Suar
Şaylan. ışık tasanmcısı Mehmet
Yaşayan. giysi tasanmcısı Funda
Karasaç ve oyuncularla uyumlu
ve verimli bir işbırliği gerçekleş-
tirdiği görülüyor.
Yapımın ışitseLgörsel boyutu-
nun önemli bir bölümünde ise bes-
teci Can Atüla ile hareket tasanm-
cısı Handan Ergiydiren Özer'in
imzası var. Can Atilla'nın. 'sahne
için operatjk-senfonik anlanm' ola-
rak nıtelediğı bestesı oyunu baştan
sona sarmalıyor.
Oyunun geçtiğı tarihsel dılımi
ve coğrafyayı yansıtan duyarlı bir
çalışma. Ancak Atilla'nın bestesiy-
le eşgüdümlü ve başanlı bir hare-
ket düzeni oluşturan Özer'in geri
düzlemde yer alan toplu sahneler-
de kullandığı 'agrrçekim' hareket-
ler, müziğin -özellıkle de uvertü-
rün- uzadığı noktalarda gereksiz-
ce uzuyor ve çarpıcı olmaktan çı-
kıyor.
Teatral oyunculuk mu,
doflal oyunculuk mu?
Oyuncular 'tonlama'dan 'telaf-
fiız'a 'kusursuz' bir Türkçe seslen-
diriyorlar. Şah Tahmasp'ı canlan-
dıran Rüştü Asyah'nın ve Şehza-
de Bayezid'de Tayfiın Erarslan'ın
başı çektığı ekip (İhsan Sanıvar,
Kurtuluş Şakirağaoğlu, Osman
Nuri Ercan, Nesrin Üstkanat, Şa-
hin Ergüney, Tolga Tuncer, EvTen
Çağrı Turan, Didem Hun, Celal
Murat Usanmaz ve Hüseyin Vü-
nus Çakıroğlu) oyunu alıp götürü-
yor.
Ancak 'söz' düzeyinde, 'teatral'
oyunculuk ile 'doğal' oyunculuk
zaman zaman birbirine kanşıyor.
Bu nedenle sahnede izlenen oyun-
culuğun, yönetmenin konsepti için-
deki yeri 'belirsiz' kalıyor.
'Sığmtı'özenle çalışılmış bir ya-
pım. Yine de izlemeden önce prog-
ram dergisindeki tarihsel açıkla-
malan okumanızı salık veririm.
Kant'ın ölümünün 200.yılı nedeniyle düzenlenen sempozyumun ikinci ayağı yarın Muğla'da başlıyor
^cbrdanmaakhnılodlanabilmektir
A,mancayı felsefe dili haline
getirmiş ve eleştirilemeyecek
denli büyük yapıtlannı kendi
dijinde yazmıştır. Bilimin
kişilikten ayn olduğu ve
akademik çalışmanın bilimsei
olması gerektiği ilk defa
Kant'la ömeklendirilmiştir.
Birçok kavramın bağlamı da
Kant'la birlikte değişir.
YÜCELKAYIRAN
Immanuel Kant( 1724-1804). felsefe tari-
iinde bir dönüm noktasıdır ve modern fel-
*fe içinde birçok bakımdan ilki temsil eder.
Bir üniversite profesörü olan ilk büyük fel-
.efecidir. Almancayı felsefe dili haline ge-
irmiş ve eleştirilemeyecek denli büyük ya-
ntlarını kendi dilinde yazmıştu. Bilimin ki-
ilikten ayn olduğu ve akademik çalışma-
un bilimsei olması gerektiği ilk defa Kant'la
irneklendirilmiştir.
teyecan veren Aydınlanma tanımı
Birçok kavramın bağlamı da Kant'la bir-
ikte değişir. Kant'a kadar "görünüş" anla-
nına gelen ve Platon'u hatırlatan tt
feno-
nen" ka\Tamı, Kanfla birlikte "beliriş"an-
amını kazanacaktır. Etiğin temel problemi,
Cant'a kadar,"İnsanı ahlaklı kılan şeyin ne
»Iduğu" sorusuyken iken, Kant'la birlikte,
Ahlakın kendisi nedir?" sorusuna dönüşe-
ektir. Kant'a kadar filozoflar insan kavra-
nını kullanırken ilk olarak Kant, ahlak fel-
efesinı, kişi kavramı üzerine kurar. "Sanat
anatiçindir!" anlayışının felsefi temelleri
Cant'a dayanır.
"Aydınlanma. insanın kendi suçuyla düş-
DÜŞ olduğu bir ergin olmama durumundan
aırtulmasıdır. Bu ergin olamayış durumuy-
sa insanın kendi aklını bir başkasırun tola-
Mizluğuna başvurmaksızın kuDanama>ışıd]rf
biçimindeki aydınlanma tanımı, yazılışından
200 yıl sonra bugün hâlâ heyecan vericidir.
"Ancak, a>ıu zamanda genel bir yasa ol-
masını isteyebfleceğin bir maksune (başlan-
gıç ilkesı") göre eylemde bulun.", "Her defa-
sında insanlığa, kendi kişinde olduğu kadar
başka herkesin kişisinde de, araç olarak de-
ğiL, anıaç olarak davranacak biçimde eylem-
de bulun", "Davranjşuıı belirieyen maksimi
kovarken, kendini özgür bir birey olarak his-
set" biçimindeki koşulsuz buyruklanysa in-
san haklan düşüncesinin felsefi temelleri-
nfoluştunnaktadır.
Türkiye'de, Kant'la ilgili ilk önemli telif
eserler Takiyettin Mengüşoğlu ile Bedia
Akarsu'ya ait. Kant'ın başhca yapıtlanndan
olan Pratik Aklın Eleştirisi, Prolegomena,
Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi ilk
defa Ioanna Kuçuradi tarafindan Türkçeye
çe\Tİldi.
Kant, ölümünün 200. yılında üç etkinlik-
le Türkiye'de anılıyor: Ük etkinlik Istanbul'da
3 Ekim'de yapıldı. tkinci etkinlik yann Muğ-
la Üniversitesi Felsefe Bölümü tarafindan
Muğla'da düzenlenen Muğla Uluslararası
Kant Sempozyumu. Üçüncüsü ise Alman
Kültür Derneği tarafindan 6 Aralık'ta An-
kara'da düzenlenecek. Ankara'daki etkin-
likte yer alan felsefeciler şunJar: Bedia Akar-
su. loanna Kuçuradi, BetülÇotuksöken, Af-
şar Timuçin. Tüten Anğ, Sevgi İyi, Abdul-
lah Kaygı, Kurtuluş Düıçer, Ferda Kesküı.
Üç giin boyunca Kant
Muğla 'da yann başlayacak etkinlikse ulus-
lararası bir etkinlik. Yerli ve yabancı birçok
felsefeci yer alıyor bu etkinlikte. Üç gün
boyunca Kant felsefesi ve bugün yaşadığı-
mız problemler bakırmndan bu felsefenin
içerdiği olanaklartartışılacak. Sempozyum-
da bildiri sunacak yabancı felsefeciler şun-
lar: Karl-OttoApel, Manfred Baum. Paul Gu-
yer, Eckhart Arnold. Claudia Bickmann,
Yves Bouchard, Gabor Csepregi, J.M. \
-
an
Gorkom, Kostas Koukouzelis, Gernot Len-
nert, EKas Markolefas, Thomas Nanrath,
GerritSteunebrink, Bart\ andenabeele, Ge-
orgias Zigriadis
Sempozyumda, Türkiye'den bildiri suna-
cak felsefecilerse Bedia Akarsu, loanna Ku-
çuradi, Vehbi Hacıkadiroğlu,Arslan Kajnar-
dağ, Lluğ Nutku, Dogan Özlem. Hayrettin
Ökçesiz, Sevgi İyi, Yasin Ce\lan, Ali Osman
Gündoğan, Hasan Ünal Nalbantoğlu, Saffet
Babür, A. Kadir Çiiçen, Harun Tepe, İsma-
il H. Demirdöven, Samet Bağçe, Bekir Bal-
kız, Sinan Kadir Çelik, Sabahattin Çevikbaş,
Ayhan Çitfl, Cemal Güzel, Hakan Çörekçi-
oğlu, Yücel Dursun, Solmaz Zelyüt Hünler,
İlhan tnan, Taşkıner Ketenci, Eyüp Ali Kı-
hçarslan,Berna Kılınç. Nilgün TokerKılınç,
Aliye Kovanlıkaya, Zekiye Kutiusoy, Erol
Kuyurtar, Ayşe Sıdıka Oktay, Cengiz Isken-
der Özkan, Yücel Kayıran, Veli Urhan, Ba-
nu Yüankaya, Ahmet Cevizei, Güçlü Ateşoğ-
lu, Hülya Yetişken, Taüp Karakaya, Tank Ne-
cati Ilgıcıoğlu, Hatice Nur Erkızan. Nebil
Re> hani, Bülent Gözkan. Hasan Arslan, Ka-
rel Mom, Barry Stocker, Lucas Thorpe, Step-
hen Vbss, Andrea Rehberg.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
m
6izli Çekmece'deki
Anılar
Geçen cuma, Yazı Odası'nı noktalarken, "Ustam
Ahmet Oktey'dan yeni kitap önerileribeklediğimi"
söylüyordum. Derken Gizli Çekmece (Doğan Kitap)
çıkageldi. Ahmet Oktay'ın anılan.
Ustanız, dostunuz, ağbiniz olan bir kişinin anı ki-
tabında, ne diye saklamalı, önce kendinizi aranıyor-
sunuz.
Sonlara doğru buldum da. "Bir polemikten do-
ğan dostluk" diyor Ahmet Oktay. Gerçekten, öyley-
di. Ve şımdi, nice yıllar sonra, bu polemiği hatırla-
mak bile istemiyorum.
Merak eden okur, Ahmet Oktay'ın başka bir ya-
pıtına, Şeytan, Melek, Soytarı'ya başvuracak.
Polemiği hatırlamak istemiyorum ama, Enis Ba-
tur'a borcumu ödemek ıstiyorum. Tülay Tura Bör-
tecene ve Ahmet Oktay'la dostluğumu Enis'e borç-
luyum.
ölüm llişkileri yayımlandıktan sonra, 1979'da, Ah-
met Oktay Birikim dergisinde romanı eleştiren uzun
bir yazı yazmıştı. Gençliğin öfkesiyle bu yazıya hay-
li kınlmış, o zamanki Somut dergisinde ben de uzun
uzadıya bir yanrt vermiştim. (Neyse, kayboldu o ya-
nıt. Ahmet Oktay, tarafsız davranmak için, Şeytan,
Melek, Soytarı'ya alacaktı. Bulunamadı...)
Sonraki günlende, hele Ahmet Oktay'ın yanrtıma
yanıtı çıkınca, pişmanlık ağır bastı. Ciddi bir eleşti-
riyeçirkin yanıt...
Enis, o zamanlar Ankara'da oturuyordu. Istan-
bul'a seyrek gelirdi. O seyrek gelişlerinden birinde,
Ahmet Oktay konusundaki üzüntümü söylemiştim.
Bir randevu ayarladı. Gensini Gizli Çekmece'den
okuyalım:
"Bir akşam yemeğe gelsin, dedim. Şimdi anım-
samıyorum, Enis'le birlikte miydi? Selim lleri eve
geldi. Kuşkusuz 'mesafeli', hasımlann birbirini 'tart-
tığı', içtenliğini 'ölçtüğü' biryemekti. Ama, ikimizde
yemeğin sonunda, anlaşmazlığın böyle büyûtülme-
sinin gereksiz oiduğunu anlamıştık."
Enis Batur'la birlikte gitmiştik. Soğuk, kar serpiş-
tiren bir kış günü, akşam üzeri. Vapurla karşıya geç-
miştik. Çok etkileyici bir akşam üzeriydi.
Aslında, birkaç yıl önce, 1976 falan olmalı, Ahmet
Oktay'la Dünya gazetesinde tanışmıştık. Fakat bir
daha görüşmemiştik.
Heyecanlı, tedirgin, çekıngendım. Enis beni yürek-
lendiriyordu. Mesafeli mi davrandık, biimiyorum.
Eve girer girmez, kitaplarla, resimleıie donanmış bu
ev, sıcaklık, alçakgönüllülük beni sanp sarmalamış-
tı.
ölüm ilişkiteri'nden herhalde konuşulmadı. Roman-
lardan, şiirterden, öykülerden, edebiyattan konuşul-
du elbette. Tülay Tura'nın hep iyılik dolu bakışı be-
ni öyle sevındirmişti ki!..
Ahmet Oktay, Gizli Çekmece'de, acı, sıcak, ya-
kın, uzak, birçok anısını dile getiriyor. Kâh Anka-
ra'da, kâh Istanbul'da, bazen yurtdışında. Sevdiği,
değer verdiğı kışılerden söz açarken, hiç de cimri de-
ğil. öfkelendiklerine gelince, onlan da çoktan beri
hoş görüyor besbelli.
Ancak usta bir şaırın kaleminden çıkma kimi port-
reler, Gizli Çekmece'yi farklı, seçkin anı kitaplannın
arasına katıyor. Bu kitapta, yitik bir oyuncuya, Nur
Sabuncu'ya aynlmış sayfalar unutulacak gibi değil.
Tekrar tekrar okudum.
Nur Sabuncu'nun yanı sıra, Hayalet Oğuz'u, Fik-
ret Ürgüp'ü, Sevgi Soysal'ı, Edip Cansever i Ah-
met Oktay'ın kaleminden okuyunca urperiyorsunuz.
Geçenlerde, bir başka ustayla, Leyla Erbil'le ko-
nuşuyorduk. YazarAhmet Oktay'la insan Ahmet Ok-
tay'ın hiç çelişmediğini söyledi Leyla Erbil. Gerçek-
ten öyle. Oysa çoğu kez bende bu iki kişi çelişir, iki
Selim var sanırım...
Gizli Çekmece hayatını edebiyat, edebiyatı haya-
tı kılabilmiş bir şairin anılan.
Öneriler:
Kitap / Kıyılara Kaçan Kadnılar. Derteyen: SedaArun,
Bileşim Yayınevi, 2004. (Büyük kentleri terk edip
Ege'ye, Akdenız'e yerleşen kadınlar anlatıyor. Zey-
nep Avcı'nın önsözüyle.)
2046' gösterime girdi
• KiUtür Senisi - Eleştirmenler tarafindan asla
bitmeyecek gözüyle bakılan Hong Konglu
yonetmen Wong Kar-wai'nin filmi 2046
dünya prömiyeri ilk gösterimi yapılmadan
önce Çin'de göstenme girdi. Mayıs ayında
şaşırtıcı bir şekilde Cannes Film Festivali'nde
ödül alamayan filmi yeniden düzenlemek
Wong'un çok uzun süresini alsa da ona dünya
çapında bir ün ve mükemmel bir gişe başansı
getireceği söyleniyor. Hollyvvood'un önde
gelen gazetelerinden Screen Daily'nin Hong
Kong temsikisi Liz Shackleton, filmin
gecikmesinden kaynaklanan tüm söylenrilerin
filmin başansına yardımcı olacağı görüşünde.
Filmin Cannes'dan eli boş dönmesinin yanlış
bir karar oiduğunu belirten Shackleton.
Wong'un önceki filmlerini beğenmiş olanlann
hayal kınklığına uğramayacağını. filmin 'In
The Mood for Love' filminin d^amı
niteliğinde oiduğunu da sözlerine ekliyor.
Wong. 1997 yılında Cannes'da "Happy
Together' filmiyle en iyi yonetmen ödülünü
alarak ilk kez adını duyurmuştu. Fakat
yönetmenin asıl sıçrayışı 2.7 milyon dolar gişe
hasılatı elde eden Tn The Mood For Love'
filmiyle olmuştu. Yonetmen Nicole
Kidman'ın başrolünü oynayacağı 'The Lady
From Shanghai" filminin çekımlerine
önümüzdeki şubat ayında başlanacak.
Osmanlı ressamları Pera'da
• Kültür Servisi - 1909'da Türkiye'nin ilk
sanatsal topluluğu olarak kurulan. eski adı
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti olan Güzel
Sanatlar Birliği üyesi 19 ressam, yapıtlannı
Pera Sanat Galerisi'nde sergihyor. Aralannda
Nazan Akpınar, Mine Arasan, Güngör Anbal,
Neşe Aybey. Vesile Aykaç, Betül Aydıner
Chacko, Melahat Dinçer, Gülgün Engin,
Gülsüm Erbil, Zeynep Erdinç, Ceylan Mutlu,
Nihal Güreş, Nazan Kakşe. Burcu Orbayram,
Sibel Özkaygısız, Aydın Sofu, Virjin Şabcı,
Selçuk Uçku ve Marlen Tekirdağlıcan'ın
bulunduğu sanatçılann yapıtlan, 24 Ekim
tarihine kadar sanatseverler tarafından
görülebilecek.